Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/146 E. 2022/164 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/146 Esas
KARAR NO : 2022/164

DAVA : Alacak (Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/08/2018
KARAR TARİHİ : 02/03/2022

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01/05/2015 imza tarihli 24 ay süreli davalı şirketin belirleyeceği kişi ve kuruluşların sahibi olduğu veya vekil sıfatıyla gösterdiği araçlara müvekkili şirketin sağladığı … ya da araç takip cihazlarının temini, montajı ve abonenin talebi ile demontajı ile birlikte bu araç takip sistemlerinin müvekkili tarafından sağlanan hizmetlerinin kullanılmasına, bunun karşılığında da bir bedel ödenmesine dair sözleşme yaptıklarını, sözleşmenin nitelik itibarı ile müvekkilinin mülkiyetinde bulunan bu araç takip cihazlarının bir bedel karşılığında davalı tarafa kiralanmasını içerdiğini, bu sözleşmeden sonra hizmet verilmeye başlandığını ve davalının bildirdiği araçlara bu sistemlerin montaj edilerek kullanımlarına sunulduğunu, ancak bir süre sonra davalı şirketin sözleşme şartlarını ihlal etmeye başladığını, faturaları sözleşmede kararlaştırılan 15 gün olarak belirtilen sürede ödememeye başladığını, 2-3 aydan sonra kısmi ödemeler yapmaya başladığını, takılan cihazdan dolayı problem oluştu diyerek, sözleşmemizde bundan dolayı bildirim zorunluluğu olmasına rağmen kendilerine bildirmeyerek iade faturası kestiklerini, sözleşme süresi dolmadan önce 02/03/2017 tarihinde, Beyoğlu .. Noterliği’nin …yev. Sayılı ihbarnamesi ile sözleşme süresinin bitiminden sözleşmenin uzatılmayacağına, bitiş tarihinden itibaren 15 gün içinde de taraflarında kalan takip cihazlarının iade edilmesine ilişkin ihtarname keşide edildiğini, müvekkili şirketin davalıdan cari hesabında görünen 6.989 TL alacağı olduğunu, ancak iade edilen faturalar, cari hesaba işleyen alacaklar, cihazların sözleşmede belirlenen kullanım bedelleri, cihazlar için ödenen ve hizmetin devam etmesi için yapılan ödemelerden dolayı davalı şirketten alacakları, iade alınamayan 271 adet cihazın bedelinin tahsili için bu davayı açtıkları, 6.989 TL cari hesap alacaklarının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kiralamalardan dolayı oluşan 15.000 TL alacaklarının davalıdan avans faizi ile birlikte tahsiline ve bakiye alacaklarının tespiti ile davalıdan avans faizi ile birlikte tahsiline, cihazlar için yapılan ödemeler için 5.000 TL alacaklarının davalıdan avans faizi ile birlikte tahsiline, teslim edilmeyen cihazların kiraya verilmemesinden dolayı kazanç kaybı oluştuğundan bu kayba ilişkin alacaklarının ve cihaz bedelleri için noter ihtarnamesi tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bakiye alacaklarının tespitine, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, açılan davanın tamamen haksız olduğunu, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşmenin kira sözleşmesi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, bu sözleşmenin kanunun tanımladığı değişik akit tiplerini kapsadığından karma sözleşme olarak tanımlanmakta olduğunu, davaya konu sözleşme karma bir hizmet, abonelik ve satış sözleşmesi olduğunu, bu nedenle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin işbu davada görevli olduğunu, Davacı tarafından müvekkil şirketten herhangi bir alacak talebinde bulunulabileceğinin hiçbir kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, HMK hükümleri uyarınca kısmi davanın hangi şartların mevcut bulunması halinde ikame edilebileceği açıkça düzenlendiğini, davacı tarafından ikame edilen haksız ve mesnetsiz dava çerçevesinde hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla uğranıldığı iddia edilen zarar miktarının davacı tarafın kendi beyanları ile de sabit olduğu üzere belirli miktarda olduğu, dolayısıyla işbu davanın kısmi dava olarak ikame edilmesinin mümkün olmadığını, HMK 114/1-h maddesine göre hukuki yararın dava şartı olduğu, bunun yanında davacının talep sonucunu dava dilekçesinde HMK’nın 119/1-ğ maddesine göre açıkça bildirmek başka ifade ile taleplerini somutlaştırmak zorunda olduğu, bu zorunluluğu yerine getirmeyen davacının dava açmakta hukuki yararının varlığından söz edilemeyeceği sabit olmakla, HMK 115. maddesi çerçevesinde işbu haksız ve mesnetsiz davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi iktiza etmekte olduğunu, davacı, dava dilekçesinde maddi tazminat istemine ilişkin net rakamlar vermiş 6.989 TL cari hesap alacağı, hizmetlere ve kiralamalara ilişkin 15.000 TL, cihazlara ilişkin sağlanan hizmetler ve bu cihazlar için yapılan ödemeler için 5.000 TL, kazanç kaybı için 5.000 TL, teslim edilmeyen 271 adet cihaz bedeli için 2.000 USD talep ettiğini, HMK md. 109 hükmü uyarınca, davanın açıldığı tarihte karşı tarafın talep konusunun miktarının ne olduğu kendisi tarafından biliniyor olmakla kısmî dava ve belirsiz alacak davası açılması mümkün olmadığını, davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde de belirtildiği üzere; sözleşmenin feshedildiğini, fesih tarihinden itibaren geçerli bir sözleşme bulunmamakta olduğunu, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı taraf iddialarını ispatla mükellef olmasına rağmen hiçbir şekilde iddialarını ispatlayacak herhangi bir delil sunamamış olduğunu ve iddialarını ispatlayamamış olduğunu, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, zamanaşımı süresi dolduğu için işbu davanın zamanaşımından reddine, huzurdaki dava görevsiz mahkemede açılmış olup Mahkemenizin görevsizliği nedeni ile görev yönünden davanın reddine, dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, işbu haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın her hâlükârda külliyen reddine, yargılama masrafları ve ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Mahkememizce taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesi sonucunda; sözleşmenin 2.maddesinde, abonenin kendisinin belirleyeceği kişi veya kuruluşların sahibi yada vekili aracılığı ile araçlarına davacıdan belli bir bedel karşılığı elde ettiği yeni faturalı yada araç takip cihazların temini, montajı ve abonenin talebi üzerinde demontajı ile birlikte bu cihaz ve davacı tarafından sağlanan hizmetlerin kullanımına bedellerinin ödenmesine, iş bu bedeller ve ödemelerin dahil olduğu kampanya koşullarına ve tüm bu hususların yürütülmesine ilişkin esasların oluşturulduğu hususu düzenlenmiştir.
Mahkememizce sözleşmenin bütünen incelenmesi sonucunda; davacı tarafından davalıya araç takip cihazlarının verildiği, sözleşme süresi boyunca bu cihazların kullanıma hazır halde bulundurma yükümlülüğü altına girildiği görülmüştür.
6100 Sayılı HMK m. 33 gereği hakim Türk Hukukunu resen uygulamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük kapsamında taraflar arasındaki ihtilafa uygulanması gereken maddi ve usule ilişkin kanun hükümlerini belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki sözleşmenin türünün belirlenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere Borçlar Hukuku’nun konusunu “borç ilişkileri” teşkil etmektedir. Türk Hukuku’nda 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu borç ilişkilerini düzenleyen temel kanun niteliğindedir. Bu kanunun birinci kısmını oluşturan m.1-206 arasında borç ilişkilerine ilişkin “genel hükümler” öngörülmüştür. Genel hükümlerle borç ilişkisi soyut ve temel bir kavram olarak ele almış ve hükme bağlamıştır. Bu nedenle genel hükümler her türlü sözleşmeye daha doğrusu bütün borç ilişkilerine uygulanabilme özelliğine sahiptir. Ancak bazı borç ilişkilerinin ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerektiği için Alman ve İsviçre kanunlarında olduğu gibi Türk Borçlar Kanunu’nun ikinci kısmını oluşturan m.207-649 arasında özel borç ilişkilerine “özel hükümler” öngörülmüştür.(Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.2) Ancak başka kanunlarda Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan özel borç ilişkilerine ilişkin hükümlere yer verildiği gibi başka kanunlar tarafından düzenlenmiş özel borç ilişkileri de bulunmaktadır. Bu nedenle özel borç ilişkileri TBK’da düzenlenen tipik sözleşmelerle ile sınırlı değildir.(Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.18-20)
Bu şekilde kanunda düzenlenen sözleşmelere “tipik sözleşme” münhasıran düzenlenmeyen sözleşmelere ise “isimsiz sözleşme” adı verilmektedir. Ancak hukukumuzda hakim olan “sözleşme serbestisi ilkesi” gereği taraflar kanunda öngörülen tipik sözleşme yapmak zorunda değildir. Aksine taraflar bu ilke kapsamında tipik sözleşme yapabilecekleri gibi, kanunda öngörülmemiş kendine özgü isimsiz bir sözleşme de yapabilirler. Hatta hukuki nitelik ve vasıfları birbirinden bağımsız olan iki sözleşmenin unsurlarını birbirine bağla hale getirmek suretiyle birleşik sözleşme veya kanunun çeşitli sözleşme tiplerinde öngördüğü unsurları kanunun öngörmediği tarzda bir araya getirmek suretiyle karma sözleşmeler de yapabilirler. (Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.23-30) Sözleşmelerin borçlandırıcı bir işlem şeklinde yapılması mümkün olduğu gibi, yapıldığı anda ifa edilen ayni sözleşme şekilinde yapılmaları mümkündür. (Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.2) Sözleşmenin ayni şekilde yapılması sözleşmeni ayni hakka ilişkin olmasına anlamına gelmemekte olup tamamiyeti maddi fiilin (teslimin) eklenmesine bağlı olan akit kastedilmektedir. (Prof. Dr. Fevzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku İkinci Kısım, Akdin Muhtelif Nev’ileri (Özel Borç İlişkileri, Cilt 1. s.20))
Doğal olarak tipik sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafların, öncelikle o sözleşmeye ilişkin özel hükümler, sonra da genel hükümler çerçevesinde çözülmesi gerekir. İsimsiz sözleşmelerin ise çoğunlukla o sözleşmeye en yakın sözleşme tipine ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanması ile çözülmesi gerektiği kabul edilmektedir. (Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.7) Nitekim Yargıtay 10. HD. 22.1.1976 tarih 1975/4935 E. Ve 1976/1294 K. Sayılı “Birleşik sözleşmede; iki bağımsız sözleşme kendilerine özgü niteliklerini koruyarak ortak bir amaçla bir araya gelmektedir. Bu tür sözleşmelere ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesinde uygulanacak hükümler açısından yasalarda açıklık bulunmadığından konu öğretide tartışmalıdır ve Dairemiz; bu olayın özelikleri, göz önünde tutularak bu davada en doğru çözüm yolunun “her sözleşmenin bağlı olduğu hükümlerin uygulanması” görüşünü benimsemektedir. (M.K. m. 1)” şeklindeki kararında, bileşik sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafın sözleşmenin ilişkin bulunduğu kısma özgü hükümlere göre, 4. HD. 4.5.1967 tarih 1967/3125 E. Ve 1967/3847 K. Sayılı ….”…Bir sözleşme ile borçlar Kanunun özel hükümleri bölümünde gösterilen sözleşmelerden yalnız biri değil bir kaçı veya bu bölümde öngörülmeyen ve kanunun yasak etmediği bir sözle de birlikte yapılabilir. Bu nitelikteki sözleşmelere karma sözleşme denilir. Bunların niteliği sözleşme sözleşme şartlarına göre ayrı ayrı tanımlanıp, doğurduğu hak ve borçlar, şartlarına göre takdir edilmek gerekir. Davalı açıklamasıyla bağlı tutulup ödenmesi ispat ettirilecek yerde sözleşmeni anlamında yanlışa düşülüp ilişkini ispatlanamadığı benimsenerek davanın reddi bozmayı gerektirir.” şeklindeki kararı ile de karma sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafın ise yine sözleşmenin ilişkin bulunduğu kısma özgü hükümlere göre çözülmesi gerektiğini kabul etmektedir.
Ancak bu yönü ile sözleşmeye uygulanması gereken hukukun belirlenmesi için öncelikle ihtilafın kaynaklandığı sözleşmenin tür ve özeliklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle TBK’nun özel hükümlerinde düzenlenen tipik sözleşme türlerini kısaca ele alınması gerekmektedir.
Borçlar Kanunumuzun özel kısmında öngörülmüş olan tip sözleşmeler öğretide içerdikleri edim, şekil, isim, unsur, amaç ve muhtevaları bakımından pek çok tasnife tabi tutulmaktadır. Ancak konumuz bakımından önemli olan tasnif sözleşmelerin amaç ve muhtevaları bakımından yapılan tasniftir. Bu tasnifte esasen akitlerin taraflara yüklediği yükümlülükler ve akdin yarattıkları hukuki sonuç esas alınmaktadır.(Prof. Dr. Fevzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku İkinci Kısım, Akdin Muhtelif Nev’ileri (Özel Borç İlişkileri, Cilt 1. S.17)
Bu kapsamda devir ve ferağ borcu doğuran (satış, trampa ve bağışlama) sözleşmeler ile akdin konusunu teşkil eden şey üzerinde haiz oluna mülkiyet hakkının diğer tarafa (yahut leline akit yapılan 3. şahsa) geçirilmesi amaçlanmakta ve akit devredene (devir ve ferağ etme) borcunu yüklemektir. Başka bir deyişle akde konu olan şeyin mülkiyetinin bir mal varlığından çıkıp diğerine gitmesi akdin amaçlanmaktadır. Kullanma ve yararlanma hakkı veren (kira, kullanım ödüncü (ariyet), tüketim ödüncü (karz) sözleşmeler ile taraflardan birinin maliki olduğu şeyi diğer tarafa ondan sadece kullanma ve yararlanması için vermeyi taahhüt etmesi amaçlanmaktadır. Bu sözleşmelerde mülkiyetin devir ve ferağ borcu doğmak yerine yararlanma hakkının devir borcu doğmaktadır. Alacaklı açısından bakıldığında kullanma ve yararlanma hakkının elde edilmesi amaçlanmakta ve sözleşmeyle borçluya kullanma ve yararlanma hakkını devir borcu doğuran yüklenmektedir. İş görme borcu doğuran (hizmet sözleşmesi, vekalet sözleşmesi ve çeşitleri (kredi mektubu, kredi ömre, simsarlık, komisyon), eser sözleşmesi ve yayım (neşir sözleşmesi)) sözleşmeler ise bir insanın çalışma ve emeğinin söz konusu olduğu akitlerdir. Bu kapsamda kalan hizmet akdinde, işçi iş sahibinin vermeyi üstlendiği ücret karşılığında belirli ya da belirsiz bir zamanda hizmet görmeyi, istisna akdinde bir taraf diğer tarafın (iş sahibinin) vermeyi taahhüt ettiği semen mukabilinde bir şeyin imalini, vekalet akdinde vekil sözleşme ile yüklenilen işin yürütülmesini veya üzerine aldığı hizmetin ifasını borçlanmaktadır. (Prof. Dr. Fevzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku İkinci Kısım, Akdin Muhtelif Nev’ileri (Özel Borç İlişkileri, Cilt 1. S.17-28)
Bu ayrım çerçevesinde kullanma ve yararlanma hakkı veren “kira sözleşmesi”nin biraz daha ayrıntılı ele alınması gerekmektedir. 6098 Sayılı m.299 ile kira akdi “kiraya verenin bir şeyin kiralanmasını veya kullanma ile birlikte ondan yararlanmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği” sözleşme olarak tanımlanmıştır. Öğretide kira sözleşmesi, kiraya verenin kira konusunun kullanımını kiracıya bırakmayı, kiracının da bunun karşılığında kira bedelini ödemeyi üstlendiği tam iki tarafa borç yüklendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Kira sözleşmesinin meydana gelmesi için sözleşmenin niteliğine uygun bir icap ve kabulün bulunması gerekir. Kira sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu için kiracının da kullanma hakkı karşılığında kiralayana bir bedel ödemesi gerekir. (Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.371) Yukarıda açıklandığı üzere kira sözleşmesini borçlandırıcı işlem şeklinde yapılması mümkün olduğu gibi ayni şekilde yapılması mümkündür.
Bu kapsamda kiranın konusunu taşınmaz veya taşınır bir eşya oluşturabilir. Bu kapsamda bir duvar veya pencere boşluğunun resimli duvar ilanları için kullanıma sunulması da kira ilişkisi niteliğindedir. Taşınmaz eşya kadar taşınırların kiralanması da mümkündür. Hatta misli bir eşyanın veya tüketim eşyasının kiralanması dahi olanaklıdır fakat eğer bu türden misli bir eşya tüketim (istihlak) amacı ile devredilmiş ise (su, hava gazı ve elektrik gibi) o zaman kira akdi değil satım akdi sözkonusu olacaktır. Kamuya ait bir eşyanın da kiraya verilmesi mümkündür. Örneğin, belediyelerin caddeler ve alanların belirli parçalarını üzerilerinde satış barakaları kurmaları için bazı kişilere kiralamaları da mümkündür. Kira sözleşmesi kapsamında kiralayanın bir eşyanın kullanılmasını bırakmış olması gerekir. Ancak kiralayanın bu borcunu yerine getirmiş sayılabilmesi için sadece hareketsiz (pasif) kalması yetmez, kiralananın kira süresince kullanılabilir halde olmasını da sağlaması gerekir. …’ın çok güzel bir şekilde ifade etiği üzere kullanım türü sözleşme temel alınarak belirleneceğinden “… eşyanın bütünü ile kira sözleşmesinin konusunu oluşturması da gerekli değildir; örneğin bir oda sürekli ikamet için veya haftalık kabul saati yahut sadece manzaradan yararlanma için birine kiralanmış olabilir.” (Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.439-441) Keza Yavuz’da, duvar veya pencere boşluğunun resimli duvar ilanları için, müzik aletlerinin, otomobillerin, koşu atlarının, giyim eşyasının ve kitapların kiralanabileceği kabul edilmektedir.(Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.376-377) (İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/300 Esas ve 2022/134 Karar sayılı ilamında ifade edildiği üzere)
Mahkememizce sözleşmenin incelenen maddeleri ve geneli dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmenin kira ve hizmet sözleşmesinden kaynaklı bir karma sözleşme yapıldığı ancak sözleşmenin üstün yapısının kira ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 4/a maddesi gereğince, uyuşmazlık Sulh Hukuk Mahkemesi görev alanında kaldığından, mahkememizce aşağıdaki şekilde davanın usulden reddine karar verilmiştir. (Nitekim İstanbul Bölge Adliyesi 36.Hukuk Dairesi 2017/2718 Esas, 2017/1438 Karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
HÜKÜM :Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE
2-İstanbul Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespitine,
3-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dosyanın İstanbul 15.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/765 Esas, 2021/1249 karar nolu görevsizlik kararı ile mahkememize gönderilmesi nedeni ile, kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin, merci tayini ile görevli dairesine GÖNDERİLMESİNE,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 02/03/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır