Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/768 E. 2022/500 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/768 Esas
KARAR NO : 2022/500
DAVA : Alacak (İtibar Mektubu Ve İtibar Emrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/12/2021
KARAR TARİHİ : 14/06/2022

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından dava dışı borçlu … Tic. Ltd. Şti. aleyhine …. İcra Dairesi 2021/… E. Sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, 04/06/2021 tarihinde … İcra Dairesi 2021/… talimat numarası ile müvekkili şirketin adresinde fiili haciz yapıldığını, fiili haciz esnasında müvekkil şirketin borçlu firma ile hukuki yada fiili bağlantısı olmadığı bildirilmiş ise de davalı şirket vekili tarafından fiili haciz ve muhafaza talep edilmiş ve istihkaklı haciz işlemi yapıldığını, istihkak hakkında karar verilmek üzere; … İcra Hukuk Mahkemesi 2021/… E. sayılı dosyası açılmış olup bu dosyada mahkeme “karar verilmesine yer olmadığın” dair karar verildiğini, İcra Hukuk Mahkemesinin kararı doğrultusunda davalı vekili tarafından 29/07/2021 tarihinde yeniden fiili haciz gerçekleştirdiğini, müvekkil şirket haciz tehdidi altında dosya borcu olan bedeli alacaklı olduğunu iddia eden vekili hesabına ihtirazi kayıtlı şekilde gönderdiğini, yapılan araştırma neticesinde dava dışı borçlu … Ltd. Şti. 16/09/2013 tarihinde müvekkil şirketin faaliyet adresinde kiracısı olarak kurulduğu, 17/05/2017 tarihinde şirket hisselerinin tamamı kurucular dışında 3. Kişiye devredilerek şirket adresi … Mh. …Gaziantep olarak değiştirildiğini, aynı şirketin tekrar 26/02/2018 tarihinde faaliyet adresini … … Sitesi … Mersin olarak değiştirdiğini, dosya borçlusu … Tic. Ltd. Şti. nin 2017 yılında faaliyet adresi değiştiği ve müvekkili şirket ile hiç bir hukuki yada fiili bağlantısı kalmadığını, haciz baskısı altında ihtirazı kayıt bildirilerek ödenmek zorunda kalınan 201.258,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek reskont avans faizi ile birlikte alınarak müvekkili şirkete ödenmesini, davalı tarafın asıl alacağının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hak sahibinin hukuken geçerli ve haklı bir sebebe dayanması gerektiğini, davacı her ne kadar ilgili takip dosyasında borçlu sıfatı bulunmadığından cebri icra tehdidi altında kaldıklarını iddia etmişse de davacı tarafça yapılan ödemenin borçlu sıfatı olmadığı gözetildiğinde herhangi bir takip prosedürü veya cebri icra tehdidi altında yapıldığından söz edilemeyeceğini, yapılan haciz işleminin davacı ile bir ilgisi bulunmadığı halde davacının borçlu adına ödeme yapması ve sonrasında bu ödemenin cebri icra baskısı altında yapıldığını iddia etmesi ispata muhtaç olduğunu, hal böyle iken davacı tarafın iddialarının haklı bir sebebi dayanmadığı ve tarafınında icra takip borçlusu olduğu açık olup sebepsiz zenginleşmenin şartları oluşmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, davacı taraf da dilekçesinde icra dosyasında borçlu olmadığını, davaya konu borçtan hukuken sorumlu olmadığını açıkça ifade ettiğini, davacı tarafın borçlu olmadığı halde icra dosya borcuna istinaden ödeme yapması iş bu ödemeleri kendi isteği ile ödemiş olduğunun ispatı olduğunu, davacı yan haksız ve kötüniyetli olarak sırf müvekkilinin alacağına kavuşmasını engellemeye çalışmak gayesiyle huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının bilerek ve isteyerek dosya borcunu üstlendiğini ve borçtan mahsup edilmek üzere ödeme yaptığının kabulü gerektiğini, davacı tarafın yapılan iş bu ödemeleri hataen yaptığına ilişkin bir delil bulunmadığını ve beyana yer verilmediği göz önüne alındığında davacı tarafından ikame edilen işbu davanın reddine ve davacı taraf aleyhine %20’den aşağı olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Mahkememizce davacı şirket ile dava dışı … … Ltd. Şti.’nin tüm sicil kayıtları çıkarılarak incelenmiş ve dosyaya konulmuştur.
Mahkememize … İcra Dairesine müzekkere yazılarak 2017/… Talimat sayılı dosyası ve ….İcra Müdürlüğü’nün 2017/… Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, iş bu dosyadan davalının alacaklı sıfatı ile … Ulus. … Ltd. Şti aleyhine takip başlatıldığı ve dosya kapsamında davacı şirket tarafından davalıya 201.258,00TL ödeme yapıldığı görülmüştür.
Mahkememizce davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmak sureti ile davacı ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti şirketin arasında herhangi bir ticari ilişki olup olmadığı, ticari ilişki var ise bu ilişkinin kaynağının ne olduğu, davacı ile dava dışı şirketin hangi alanlarda faaliyet gösterdiği, şirket yetkilileri arasında herhangi bir yakınlık veya akrabalık bağı olup olmadığı, davacı şirket ile dava dışı şirketin ortak ticari ilişkide bulunduğu kişilerin olup olmadığı, var ise bu ilişkilerin neyden kaynaklandığı, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında organik bağ olup olmadığı hususlarında mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Alınan bilirkişi raporunda özetle; davacı şirket ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. Arasında ticari ilişki olduğu, ana faaliyetleri konusunda herhangi bir hizmet satışında veya alışında bulunmadıkları, fakat davacı firma ile dava dışı firmanın finansal açıdan nakit ihtiyaçlarını finanse ettikleri ve 2015 yılı sonu itibariyle 430.025,32TL dava dışı firma tarafından faiz geliri faturasının kesilmiş olduğu, davacı firmanın dava dışı firmaya kira faturası kesmiş olduğu ve davacı firmanın dava dışı şirketten 4 adet araç satın aldığı, 2016 yılında dava dışı şirket tarafından davacıya 5 adet araç satışı daha gerçekleştirildiği, davacı firmanın kira faturaları kesmeye devam ettiği, 2017 yılı sonunda davacı firmanın davalıdan 2.759.640,77TL alacaklı olduğu, davacı ile dava dışı firmanın aynı adreste faaliyet gösterdikleri, dava dışı firmanın davacıya hizmet bedeli olarak 1.268.500,00TL fatura kestiği ve bundan sonra bakiyenin 1.446.393,89TL kaldığı, 20/09/2019 tarihinde davacı firmanın dava dışı şirketten olan alacağının davacı firmanın ortağı tarafından istenilerek kapatıldığı, davacı ile dava dışı şirketin aynı faaliyet alanında faaliyet gösterdikleri, dava dışı şirketin, davacı firmanın ortaklarından … ‘ın yeğeni olan … tarafından %99 hisse ile kurulduğunu ve 08/05/2017 tarihinde hisselerini … ‘e devir ettiği ve bu hususun 17/05/2017 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında herhangi bir organik bağ olmadığı ifade edilmiştir.
Hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nin 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda; davacı şirket ile dava dışı şirketin aynı adreste, aynı faaliyet alanına ilişkin olarak iştigal ettiği, davacı şirket ile dava dışı şirketin birbirini finanse ettiği, dava dışı şirketin malvarlığının (dava dışı şirketin davacı şirkete araç satışları) iç içe geçtiği, dava dışı şirket ile davacı şirket arasındaki muhasebesel hareketlerin hayatın olağan akışına aykırı şekilde olduğuna (defterlerdeki cari hesap hareketlerinin nedensiz olması ve davacı şirketin ortağının, dava dışı şirketin borçlarını hiç bir sebep olmaksızın üstlenmesi nedeniyle) kanaat edinilerek, davacı şirket ile dava dışı şirket arasında tüzel kişilik perdesinin aralandığına karar verilerek ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olması nedeniyle davacının ödemiş olduğu paranın davalıdan iadesini talep edemeyeceğine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının Davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 3.436,99-TL den düşümü ile artan 3.356,29-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 22.538,06TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Tarafların dava şartı olan arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları, arabuluculuk son tutanağı aslından anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’un 18/A-14 bendi uyarınca ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Suçüstü Ödeneğinden ödenen 1.320,00TL nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına.
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır