Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/687 E. 2023/44 K. 23.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/687 Esas
KARAR NO : 2023/44

DAVA : Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2021
KARAR TARİHİ : 23/01/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından 21/01/2021 tarihine …rgo’ya içerisinde 435 adet el yapımı deri tabancı kılıfı bulunan 12 koli teslim edildiğini, kargoların …’ye taşınması konusunda anlaşma sağlandığını, … barkod nolu gönderi belgesi ile bu emtianın teslim edildiğini

ancak 12 koliden yalnızca 2 kolinin teslim edildiğini, …’nin taşıma işlemini alt taşıyıcı olarak …’ye verdiğini, … kargo takibinde kargolarının 10 tanesinin kayıp olduğunun görüldüğünü Yapılan yazışmalarda da bu hususun teyit edildiğini, “10 koli ürün bedeli 11.201,25 USD’dir. Ürünler davalıya teslim edildikten sonra taşıma ücreti için müvekkil şirket tarafından davalıya 6.197,72 TL ödenmiştir. Kaybolan 10 koli için ödenen taşıma ücreti 5.164,77 TL’dir. Fazlaya dair talep ve haklarımız saklı kalmak kaydıyla; 10 koli ürünün kaybolması sebebiyle müvekkil şirket zarara uğramış olup, öncelikle 10 koli içinde bulunan deri tabanca kılıfı bedeli için 11.201,25 USD ve 10 koli için ödenen taşıma ücreti için 5.164,77 TL’nin ürünlerin davalıya teslim edildiği 21.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkil şirkete ödenmesine, Yukarıdaki talebimizin kabul edilmemesi halinde; yükün ağırlığı olan 170 kg X 22 ÖÇH (SDR – Özel Çekme Hakkı) ve 5.164,77 TL kargo taşıma ücretinin 21.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkil şirkete ödenmesine karar verilmesini saygıyla bilvekale arz ve talep ederim” demek suretiyle, Uğranılan zararların tazmin edilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıya ait gönderinin, taşınmak üzere müvekkiline teslim edildiğini, daha sonrasında ise müvekkili tarafından da …’e tevdi edildiğini ve taşımanın … tarafından gerçekleştirildiğinden, davacının iddia ettiği zarar, fiili taşıyan …’ in hakimiyetindeyken meydana gelmiş olduğundan davanın ihbarına karar verilmesini, Taşımada Ziya Karinesinin Uygulanmasını Gerektirecek Bir Durum Söz Konusu olmadığını, Tazmin sorumluluğu için illiyet bağının bulunmadığını, Müvekkilinin sorumlu tutulması ihtimalinde Montreal Sözleşmesi sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerektiği, Tam tazminat şartlarının bulunmadığı, Davanın reddine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Dava; Kargo taşımacılığı sırasında kaybolduğu iddia edilen koliler nedeniyle zarar tanzimi talepli dava olduğu görüldü.
Deliller: Dosya içeriği, Bilirkişi incelemesi,
Mahkememiz dosyasından 25/04/2022 tarihinde bilirkişi raporu alınmıştır.
Raporda:
Davacı ticari defterleri;
6102 sayılı YTTK’nın 64. Maddesinin üçüncü fıkrasında “Ticari defterler açılış ve kanışlarında noter tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayın sonuna kadar yapılır.” hükmündedir. 2021 Yılına ait yevmiye defterlerinin kapanış onay süresi 2022 yılının haziran ayının sonuna kadardır. Buna göre, 2021 yılı kapanış onay süresi henüz gelmediğinden kapanış onayları da söz konusu değildir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde, ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasına ilişkin düzenlemeye yer verilmiş olup, defterlerin, tacirlerin kendi lehlerinde delil olabilmesi için Kanun’a uygun olarak tutulması zorunluluğu bulunmaktadır. Defterlerin Kanun’a uygun olarak tutulması tabiri, defterlerin mevzuatta gösterildiği şekilde düzgün tutulmasının yanında, açılış ve kapanış tasdiklerinin de 6102 sayılı TTK 64. Md ve 213 sayılı VUK 221. Md. göre yapılmış olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle tasdike tabi defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmaması halinde, bu defterlerin tacirlerin kendi lehlerinde delil olarak kullanılabilmesine olanak bulunmamaktadır.
İncelenen 2021 yıllarına ait davalı şirket ticari defterlerinin yasal süreleri içinde tasdik edildiği ve kapanış tasdikinkinde yasal süreleri içerisinde oluşturulduğu tespit edilmiştir. Bu meyanda davacı şirket ticari defterlerinin kendisi lehine delil olma vasfını haiz olduğu,
Davalı ticari defterleri;
Kurumlar vergisi mükellefleri olan tüzel kişiler için Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratlarının yüklenme en son süresi 02.05.2022’dir. Buna göre, 2021 yılı kapanış tasdiklerinin henüz vakti gelmediğinden kapanış beratı da söz konusu değildir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde, ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasına ilişkin düzenlemeye yer verilmiş olup, defterlerin, tacirlerin kendi lehlerinde delil olabilmesi için Kanun’a uygun olarak tutulması zorunluluğu bulunmaktadır. Defterlerin Kanun’a uygun olarak tutulması tabiri, defterlerin mevzuatta gösterildiği şekilde düzgün tutulmasının yanında, açılış ve kapanış tasdiklerinin de 6102 sayılı TTK 64. Md ve 213 sayılı VUK 221. Md. göre yapılmış olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle tasdike tabi defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmaması halinde, bu defterlerin tacirlerin kendi lehlerinde delil olarak kullanılabilmesine olanak bulunmamaktadır.
İncelenen 2021 yılına ait davacı şirket ticari defterlerinin elektronik ortamda e-defter olarak tutulduğu, açılış ve kapanış beratlarının yasal süreleri içerisinde oluşturulduğu tespit edilmiştir. Bu meyanda davacı şirket ticari defterlerinin kendisi lehine delil olma vasfını haiz olduğu,
Yük/kargo taşımasında gönderen tarafından emtia paket/kargo taşımacıya verilirken gönderci varış yerindeki teslimindeki menfaatine ilişkin özel bir bildirimde bulunmadıkça v e gerekiyorsa ek bir meblağ ödemedikçe, yani taşıyıcı vasıtasıyla sigorta örtüsü altına aldırtmadıkça emtianın sorumluluğu bürüt kilogram başına 22 Özel Çekme Hakkı (SDR) ile sınırlı olduğu yukarıda detayları ile açıklanmıştır.
Varşova/Montreal Konvansiyonu’nun 23 üncü maddesinde Özel Çekme Hakkı’nın milli paraya nasıl çevrileceğine ilişkin bir düzenleme mevcuttur. Sorumluluk davası neticesinde Özel Çekme Hakkı cinsinden hükmolunan tazminat miktarının milli para biriminin hesaplanmasında TCMB kurları dikkate alınarak yapılır (MK m.23/1). 1 Özel Çekme Hakkı (SDR) kaç Türk Lirasına tekabül edeceği karar tarihinde hesaplanacaktır.
Tüm bu arz ve izah edilen bilgiler ışığında sayın Mahkeme’nin çekişme konusu emtia-kargonun davalı taşıyıcı tarafından hasar-zıyaı uğratıldığını benimsemesi halinde, kısmi hasara uğrayan 10 kap (paket) emtia-kargonun brüt kilogramının belirlenmesi gerekecektir.
Dosyaya sunulu 21.01.2021 tarihli … İhracat Beyanname Formunda çıkışı yapılan emtia kargoların 12 kap, 93,00 kg/brüt olduğu görülmektedir. Buna göre 93,00 kg/brüt : 12 kap = 7,75 kg/brüt (beher koli x 10 koli (zıyaı uğrayan) = 77,50 kg/brüt ol arak hesaplanmaktadır.
77,50 kg brüt x 22 Özel Çekme Hakkı (SDR = 1.705,00 Özel Çekme Hakkı (SDR)
hasara uğratılan emtia-kargoda tazminatın üst sınırı olduğu.,
Şayet Sayın Mahkeme bilirkişi raporunun yazıldığı 22.04.2022 tarihinde hüküm kursa idi, bu tarih itibariyle TCMB gösterge niteliğindeki kurlar dikkate alındığında;
1.705,00 ÖÇH/SDR x 20,0364 = 34.162,06 Türk Lirası davalı taşıyıcının sınırlı sorumluluk kapsamındaki sorumlu olduğu (üst sınır) miktarı olarak hesaplanacaktır.
Mukayese;
Havayolu kargosu olarak taşınan ve kısmi hasar-zıyaı uğrayan emtia-kargoda, davacının davalı taşıyıcıdan tazminat talebi 49.456,09 TL olup, bu meblağ davalı taşıyıcının sınırlı sorumlu olduğu üst sınırın üstünde olduğu tespitlerimiz kapsamında, davacının, davalının MK.22/3 hükmü uyarınca hasar zıyaına ilişkin sınırlı sorumlu olduğu üst sınır miktarı olan 34.162,06 TL’sı hasar alacağının talep edebileceği,
Davalı yanın Varşova/Montreal Konvansiyonu m.18/1 uyarınca ile meydana gelen hasar zıyaında hata ve kusurlu, hasar zıyaında m.22/3 uyarınca sınırlı, olduğu, TTK m.888/3 uyarınca asıl/akdi taşıyıcı sıfatıyla birincil sorumlu olduğu, bu kapsamda davacı yanın davalı akdi taşıyıcıdan hasar miktarını talep edebileceği, nihai sorumluluğun ise dava dışı alt/fiili taşıyıcıda olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememiz dosyasından 28/09/2022 tarihinde yeni bir bilirkişi raporu alınmıştır.
Raporda:
Taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın doğru çözümlenebilmesi için öncelikle, söz konusu taleplerin hangi mevzuat çerçevesinde çözümleneceğinin tespit edilmesi elzemdir.
Taraflar arasındaki dilekçe/beyan teatilerinde çeşitli mevzuata (TTK, Varşova vb.) vurgu yapıldığı görülmektedir. Buradaki karışıklığın giderilmesinde yarar gördüğümüzden, Anayasa madde 90/f.5 ve 5718 sayılı MÖHUK madde 1/f.2 gereği öncelikli uygulanması gereken uluslararası antlaşmalardan başlayarak vurgu yapılan düzenlemelerin yerindeliğini ve uygulanabilirliğini tespit edeceğiz.
1999 tarihli Montreal Sözleşmesi; uluslararası taşımalarda yolcunun ölmesi, yaralanması ile gecik(tiril)mesi halleri ve yük ile bagajın gecikmesi, hasara uğraması ve kaybı durumlarında taşıyıcının hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir. Montreal Sözleşmesi, aynı konuları düzenleyen kendisinden önceki farklı uluslararası sözleşmeleri (1929 yılındaki Varşova Sözleşmesi başta olmak üzere) modernleştirme ve yeknesaklaştırma amacı güden önemli bir sözleşmedir. Bu önemli sivil havacılık sözleşmesi, günümüz itibariyle 137 ülke için yürürlüktedir.
Bir uyuşmazlığa, uluslararası bir sözleşmenin uygulanıp uygulanmayacağı hususu sözleşmedeki uygulama şartları (scope of application) maddesine göre belirlenir. Gerek Varşova Sözleşmesi (1929) gerek Montreal Sözleşmesi madde 1 uyarınca uygulanma şartları aynı olup şunlardır:
Taraflar Arasında Taşıma Sözleşmesi Olmalıdır
Taşıma Sözleşmesi Uluslararası Olmalıdır
Sözleşme, Ücret Karşılığında Yapılmalıdır
Taşıma Hava Aracı ile Yapılmalıdır
Taşıma sözleşmesi için bu antlaşmalarda da şekil serbestisi geçerli olduğundan ve
taraflar arasındaki emailler ile dilekçe teatisinden anlaşıldığı üzere Davacı ile Davalı arasında silah kılıfları taşınması konusunda geçerli taşıma sözleşmesinin mevcudiyeti konusunda tereddüt yoktur. Diğer yandan hava aracıyla seyahat yapılması ile ücrette anlaşılması konularında da bir tartışma söz konusu değildir. Böylece uygulanma için gerekli olan ilk üç şart sağlanmıştır.
Madde 1’de açıkça tanımlandığı şekilde bir uluslararası uçuş da vardır. Şöyle ki uyuşmazlık konusu uçuşun rotası, Türkiye – ABD’dir. Diğer bir ifadeyle bu bir tek yönlü uçuştur. Bu tür uçuşlarda Montreal Sözleşmesi’nin uygulanması için kalkılan ve varılan ülkenin sözleşmeye taraf olması gerekli ve yeterlidir. Bu uyuşmazlıkta Türkiye (26.03.2011’den itibaren taraf) ve ABD (04.11.2003’ten itibaren taraf) arasındaki tek yönlü
uçuş, 2 taraf ülke arasında gerçekleşeceğinden dolayı Montreal Sözleşmesi uygulama alanı bulacaktır.
Dolayısıyla Davacı – Yük Gönderen ile Davalı taşıyıcı arasındaki tüm sözleşmesel talepler, Montreal Sözleşmesi’ne tabi çözülmelidir. 28 Mayıs 1999 tarihli Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme (“Montreal Sözleşmesi”), taşıyıcının, yolcuya ve yük gönderene karşı sorumluluğunu düzenlemektedir. Böylece taşıyıcı, başka sorumlulara sonradan rücu etse bile, yolcular ile yük gönderene karşı şartları oluşan Montreal Sözleşmesi uyarınca sorumlu olacaktır. Örneğin yolcunun bagajının kaybı, yolcunun başarısız iniş sonrası yaralanması, yolcunun gecikmeli götürülmesi, yolcunun ölmesi, yolcunun uçuşunun iptali, gönderenin yükünün hasara uğraması ya da kaybolması durumlarında taşıyıcının sözleşmenin tarafı kişilere karşı sorumluluğu bu uluslararası sözleşmeye göre belirlenecektir. Dolayısıyla maddi hukuk kuralları getiren bu Sözleşme, açık atıflar haricinde, iç hukuktaki TTK – TBK ve diğer hükümlerin uygulanmasına engeldir.
Tarafların Taşıma Sözleşmesi Bakımından Sıfatlarının Tespiti
Ön inceleme tutanağında belirlenen uyuşmazlık konuları ile mevcut tüm dosya hakkında doğru bir raporun oluşturulması için söz konusu taşıma sözleşmesi uyuşmazlığı bakımından tarafların sıfatının ne olacağı meselesi oldukça önemlidir. Baştan belirtmek gerekirse somut uyuşmazlıkta kural olarak yükü gönderen…. Ltd. Şti. , Gönderen/Taşıtan; Davalı … Kargo Yurtiçi ve Yurtdışı Taşımacılık A.Ş. , sözleşmesel taşıyıcı; (contractual carrier), ihbar olunan / dava dışı …A.Ş. ise fiili taşıyıcı (actual carrier) sıfatını haiz olacaktır.
Sözleşmesel Taşıyıcı genel olarak, hava yolu ile yolcu taşıma sözleşmesinde yolcuya ya da yük gönderenere karşı taahhütte bulunan yani taşıma sözleşmesinin karşı tarafını ifade etmektedir. Sözleşmesel taşıyıcının bu sıfatı alması bakımından; taşımanın yapılacağı hava aracına malik olması, kiracı olması, gerçek veya tüzel kişi olması, taşıma faaliyetini bir ticari faaliyet olarak yürütmesi, belirli bir sermayeye sahip olmasının bir önemi yoktur. Bir kişinin, hava araçlarının mülkiyetine sahip olmamasına rağmen, taşıyıcı sıfatıyla taşıma sözleşmesi yapabilmesinde bir sakınca yoktur. Fiili taşıyıcı ise, sözleşmesel taşıyıcı olmayıp sadece yolcuya / yük gönderene karşı taahhüt edilmiş olan taşımayı kendisi ile sözleşmesel taşıyıcı arasındaki anlaşma çerçevesinde kısmen veya tamamen fiilen ifa eden taraftır.
Montreal Sözleşmesi’nin 40. maddesi uyarınca fiili taşıyıcı sadece taşımanın kendisi tarafından ifa edilen kısmı ile sorumlu tutulurken,; sözleşmesel taşıyıcı, fiili taşıyıcı tarafından yerine getirilen bölüm de dâhil olmak üzere taşımanın tamamından yolcuya/yük gönderene karşı sorumlu olmaktadır.
Kural olarak sözleşmesel taşıyıcı sıfatını haiz Davalı Taşıyıcı, Montreal Sözleşmesi uyarınca sorumludur. Zira Davalı Taşıyıcı, yük gönderene karşı taahhüt ettiği taşımayı fiili taşıyıcı aracılığıyla da olsa uygun biçimde gerçekleştirememiştir ve dava konusu yükler kısmen bulunamamış ve de zamanında teslim edilmemiştir.
Davalı Taşıyıcının Yük Gönderene Karşı Sorumluluğu
Taşıyıcının borcunu tam, eksiksiz ve gereği gibi yerine getirmiş sayılması için hava aracının kural olarak kararlaştırılmış güzergahta zamanında uçuşunu gerçekleştirmesi ve nihai varış noktasında iniş (disembarking) işlemlerinin tamamlanması ile yükün sağlam şekilde yetkili alıcıya teslimi gerekmektedir.
Montreal Sözleşmesi madde 18/f.1 uyarınca “Taşıyıcı, yükün mahvolması, zıyaı veya hasarı halinde maruz kalınan zararlardan dolayı, sadece zararı doğuran olayın hava yoluyla
taşıma esnasında gerçekleşmesi şartıyla, sorumludur.” Madde 18/f.2 uyarınca da “Taşıyıcı eğer yükün mahvının, zıyaı veya hasarının aşağıdakilerden bir veya birden fazlası sebebiyle kaynaklandığını kanıtlarsa, bu nispette, sorumlu olmaz:
(a) Yükün kendine has bir kusuru, niteliği veya ayıbı
(b) Taşıyıcı veya taşıyıcının adamları ya da temsilcilerinden başka bir kimse tarafından yükün kusurlu şekilde ambalajlanması
(c) Savaş veya silahlı çatışma eylemleri
(d) Yükün giriş, çıkış veya aktarılmasıyla ilgili olarak bir resmi makamın tasarrufu”
Diğer yandan madde 18/f.3 gereği “Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca hava yoluyla taşıma, yükün taşıyıcının hâkimiyetinde olduğu süreyi içerir.

Diğer tazminat davalarında olduğu gibi, taşıyıcının yükün kaybından, gecikmesinden, zıyaıından ya da hasarından dolayı sorumlu tutulması için 1. Şart şudur ki gönderenin zarara uğramış olması gerekir. Bu tür bir sözleşmeye aykırılıktan doğan tüm zararlar, ispat edildiğinde, belirtilen azami limit (22 SDR x toplam brüt kilogram) dahilinde giderilecektir. Sonuç olarak bu müspet zarar belirlenirken gönderenin ifa zamanında yapılsa idi malvarlığının alacağı durumla, mevcut durum arasındaki fark esas alınacaktır. 2. Şart olarak ise sorumluluk açısından yüke zarar – yükün kaybı hali ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bağının varlığını da Davacı ispatla yükümlüdür.
Somut dava dosyası kapsamında dilekçeler ve ekler incelendiğinde gerek sözleşmesel taşıyıcı gerek fiili taşıyıcının sorumluluktan kurtulabileceği 4 halden biri mevcut değildir. Yük düzgünce paketlenmiş, üründen bizzat zarar doğmamış ve mücbir sebep gibi haller yoktur.
Söz konusu kaybın ise hava yoluyla taşıma esnasında meydana gelmesi şartı da yerine gelmiştir. “Zararı doğuran olayın hava yoluyla taşıma esnasında gerçekleşmesi” demek, özellikle kayıp halinde, emtia yerdeyken zararın meydana geldiği hususundaki ispat yükünü Davacıya aktarmayacağı gibi “hava yoluyla taşıma süresi” kargo taşımaları için GENİŞ yorumlanmaktadır. Biraz da açmak gerekirse, bir taşıma şirketine taşıma sözleşmesi kapsamında hava yük senediyle teslim edilen emtianın artık Sözleşmesel Taşıyıcının hakimiyetinde olduğu varsayılır. İşte “hava yoluyla taşıma süresi”, uluslararası hava yolu taşımacığı ve Montreal Sözleşmesi bakımından TAŞIYICININ HAKİMİYETİNDE geçirilen süre demektir ve bu süre zarfında meydana gelen gecikme – hasar – kayıp hallerinden taşıyıcı sorumludur ve hatta söz konusu taşımanın fiilen gerçekleşmiş olması şartı dahi aranmaz zira yukarıda da belirtildiği gibi artık Montreal Sözleşmesi uygulanma şartlarının 4 ü de mevcuttur ve bu hükümlerin uygulanması gerekir. Ancak örneğin emtia Ankara’dan gönderilseydi ve henüz Sözleşmesel Taşıyıcıya varmadan hasara- kayba uğrasaydı bu durumda “zararı doğuran olayın hava yoluyla taşıma esnasında gerçekleşmediği” zira yükün taşıyıcının hakimiyetinde olmadığı ispata tabi söylenebilirdi. Somut olayda ise Sözleşmesel Taşıyıcı yükü teslim almış, yük senedi tanzim etmiştir. Artık Sözleşmesel Taşıyıcının söz konusu taahhüdü fiilen kime yaptırdığı önemli değildir ve hatta Yük Gönderen bunu bilmese dahi Sözleşmesel Taşıyıcı sorumludur ve Davacı, istediği tarafa müteselsil borçluluk gereği ayrı ya da birlikte talebini yöneltebilecektir.
Diğer yandan belirtilen zararlar ile yük taşımasının uygun ifa edilmemesi arasında uygun illiyet bağı da mevcuttur. Buradaki illiyet bağı şartı, yüke zarar – yükün kaybı hali ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bağının varlığıdır. Dikkat edilmesi ve karıştırılmaması gereken husus, Montreal Sözleşmesi’ndeki özellikli sorumluluk sistemidir. Olayın kendisinden ziyade kusursuz sorumluluğu andıracak şekilde sonucun kendisi
önemlidir ve bunun temelinde de havacılık endüstrisinin gelişmişliği karşısında tüketiciyi koruma anlayışı yatmaktadır. Biraz daha açacak olursak “taşıyıcının hakimiyetinde” yani “hava taşıma süresi içerisinde” meydana gelen bir olay (kayıp, yanma, kırılma, gecikme, ölüm, yaralanma vb.) olması Montreal Sözleşmesi için yeterlidir ve sonrasında artık bu olayın bir ZARARa SEBEP verdiğini Davacı tarafın ispat etmesi gerekli ve yeterlidir. Bu nedenle teslim edilmiş emtianın kararlaştırılan yere zamanında ve eksiksiz ulaşmaması, madde 18/f.2 şartları da yoksa, böyle bir olaydır ve artık sadece bu olay ile UYGUN İLLİYET BAĞI içerisindeki ispat edilmiş zararların tazmini gündeme gelecektir. Yoksa Davalı tarafın belirttiği şekilde kayıp hali ile Müvekkili Davalının fiilleri arasındaki illiyet bağı Montreal Sözleşmesi sisteminde yer almamaktadır ve hakimiyetindeki emtiaya gelen zararlar için bu tür bir sorgulama sonucu da değiştirmeyecektir.
Sonuç olarak Montreal Sözleşmesi’ne tabi ve de şartları oluşan sorumluluğun miktarının ve sınırının ne olacağına bakmak gereklidir.
Davalı Taşıyıcının Yük Gönderene Karşı Sorumlu Olduğu Meblağların TespitiMontreal Sözleşmesi madde 22/f.3 hükmü uyarınca: “Kargo taşımacılığında, kontrol edilmiş kargonun taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda gönderen kargonun ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe, taşıyıcının kargonun tahrip olması, kaybolması ya da kargoya hasar gelmesi halinde her kilogram için sorumluluğu 17 Özel Çekme Hakkı ile sınırlıdır. Diğer durumda, ödenecek toplamın, gönderenin varıştaki teslimatta sağlayacağı gerçek faydadan fazla olduğunu ispatlamadığı müddetçe, taşıyıcı beyan edilen toplamı aşmayan bir miktar ödemekle sorumlu olacaktır”.
Montreal Sözleşmesi madde 22/f.3 gereğince taşıyıcının yükten doğan sorumluluğu, 28.12. 2019 itibariyle…tarafından tüm taraf devletler için bağlayıcı şekilde brüt kg başına 22 ÖÇH (SDR) olarak güncellenmiştir. Dolayısıyla hasara uğrayan ya da kaybolan kargo miktarının tespiti yapılması gereklidir.
Her ne kadar KÖK RAPOR’da Taraflar arasındaki Yük Taşıma Senedi yerine Gümrük belgeleri dikkate alınarak yeniden brüt ağırlık tespit işlemleri yapılmış ise de bu yöntem hem Sözleşme Hukukundaki taraf serbestisine hem Montreal Sözleşmesi’ndeki hükümlere aykırıdır. Zira 12 kolinin kaç kilogram olduğu Davalı tarafından hesaplanmış ve taşıma yük senedine yazılmıştır. Buna göre 12 kolinin toplam ağırlığı 204 olup Davalı tarafından düzenlenen 21.01.2021 tarihli INT-1012-885-20 barkod nolu gönderi belgesinde (hava yük senedi) de yazılıdır. Diğer bir ifadeyle burada artık rakamların yanlış yazılması gibi bir maddi hata değil, her iki TACİR sıfatını haiz tarafça da kabul edilen ve bizzat Davalı yanca kontrol edilerek kayıt altına alınan bir veri söz konusudur. Dolayısıyla kayıp olduğu kabul edilmiş 12 koli 204 kg ise 10 koli brüt ağırlığı, (204/12)*10 = 170 kg yapmaktadır. Burada ayrıca hacim vb. Farklı yöntemlerle yükün ağırlığının yeniden hesaplanması uygun olmayacaktır. Hacim veya kg bazlı ölçüme karar verecek olan da Davalı taşıyıcıdır ve buna göre ücretini takdir edecektir ve somut olayda kg bazlı rakamı geçerli kabul etmek daha uygun olacaktır. 2020 yılı başı itibariyle Montreal Sözleşmesi’ne tabi tazminat taleplerinde hüküm kurulurken yük için 22 SDR limiti uygulanacağından 170 X 22 SDR = 3.740 SDR dikkate alınacaktır.
Talep edilen tazminat tutarının bu limiti aşıp aşmadığı belirlenirken hüküm tarihindeki kur değeri dikkate alınmalıdır. Nitekim Yargıtay önüne gelen Varşova Sözleşmesi kapsamındaki bir tazminat davasında, SDR öncesi uygulanmakta olan birim olan Fransız Altın Frankı ile ilgili hesaplamayı değerlendirirken kanaatimizce de isabetli şekilde, hüküm tarihindeki piyasa değerinin esas alınması gerektiğini karara bağlamıştır (T.C. YARGITAY 11. Hukuk Dairesi T. 21.2.1992,1990/5647 E. 1992/2015 K.)
İşbu rapor tarihi olan 28.09.2022 tarihi itibariyle yaklaşık 1 SDR = 23.4921 Türk Lirası değerindedir. Dolayısıyla hükmün bugün verildiği varsayımında yapılacak hesap uyarınca işbu uyuşmazlık kapsamında talep edilebilecek toplam ispatlanmış zarar örneğin, 3740 x 23.4925 = 87.861, 95 Türk Lirası meblağını aşmamalıdır. Yapılan incelemede Montreal Sözleşmesi madde 22/f.3 uyarınca Yük Gönderen / Davacı tarafın bu meblağı aşacak şekilde ya da gerçekte daha yüksek olsa bile bu değeri isteyebilecek şekilde ek sigorta yapmadığı, özel bir değer bildiriminde bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Bu nedenle yeknesaklık ve öngörülebilirlik amaçları doğrultusunda yükün değeri gerçekte daha yüksek olsa bile sadece taşıyıcı sıfatını haiz davalı tarafa bu aşan miktarın da yükletilmesi Montreal Sözleşmesi amaçlarıyla bağdaşmaz.
… ANONİM ŞİRKETİ tarafından taahhüt edilen taşıma kapsamında kaybolan emtia için Davacı yanca talep edilen 3.740 SDR kuru karşılığı + 10 koli için taşıma ücreti olarak ödenen 5.164,77 TL toplam alacağının (93.026 TL) ödenmesinin mümkün ve uygun olduğu zira fazlaya ilişkin hak saklı tutularak yapılan tüm taleplerin zaten Plastik Kanatlı Deri Bel Kılıfı, Toplam Fatura Kıymeti:14.277,90 USD olan emtia-eşyanın 170 kg a karşılık gelen tutarının çok altında kaldığından, Montreal Sözleşmesi sınırlı sorumluluk hükümleri çerçevesinde hesaplanan azami tutarın (3.740 SDR kuru karşılığı + 10 koli için taşıma ücreti olarak ödenen 5.164,77 TL) sadece ödenebileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Taşıyıcının ya da çalışanlarının kasten zarar verme amacı olmadığından ve Montreal Sözleşmesi madde 20 gereği Davacının müterafik kusuru da olmadığından dolayı maddede belirtilen sınırlı sorumluluk hükümleri uygulanır. Talep edilen müspet maddi zarar kalemleri toplamı, azami limitin içinde kaldığından ispatlanan bu zararların Taşıyıcılar tarafından müteselsilen tazmini gerekecektir. Ancak gerçek zarar, azami limiti aştığından ve de ayrıca sigorta – bildirim de olmadığından talep olsa bile karşılanmayacaktır.
Dava konusu kayıp 10 parça yüke ilişkin sorumluluğa esas alınacak brüt ağırlık 170 kg olduğundan Taşıyıcının, fiili taşıyıcıyla müteselsilen sorumlu olacağı azami tutarın 170 x 22 SDR = 3740 SDR olacağı ve talep edilen tazminat tutarının bu limiti aşıp aşmadığı belirlenirken hüküm tarihindeki kur değerinin dikkate alınacağı,
3.740 SDR karşılığı + 10 koli için taşıma ücreti olarak ödenen 5.164,77 TL toplam alacağının (93.026 TL, 28.09.2022 için) sınırlı sorumluluk ve taleple bağlılık çerçevesinde Davalı tarafça Montreal Sözleşmesi madde 22/f.3 uyarınca tazmin edilmesi gerektiği tespit edilmekle, bilirkişi raporlarının denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli olduğu göz önüne alınarak, davacı talebini aşacak şekilde alacağının bulunduğu tespit edilmekle taleple bağlılık ilkesi gereği davanın kabulüne karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın kabulüne, 49.456,09 TL’nin dava tarihi olan 01/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 3.378,35 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 844,59 TL harcın düşümü ile eksik kalan 2.533,76 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile maliyeye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafça yapılan ( 844,59 TL peşin harç + ilk masraf 67,80 TL + bilirkişi ücreti 3.250,00 TL + 165,50 TL posta masrafı ) toplam 4.327,89 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Tarafların dava şartı olan arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları, arabuluculuk son tutanağı aslından anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’un 18/A-14 bendi uyarınca ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Suçüstü Ödeneğinden ödenen 1.320,00TL nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına.
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23/01/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır