Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/669 E. 2023/497 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

İstanbul 18 Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası mahkememizin iş bu dosyası ile birleştirilmiştir.

ESAS NO:2021/669 Esas
KARAR NO:2023/497

DAVA :Kat İhtarının İptali -Tazminat
DAVA TARİHİ:21/10/2021

BİRLEŞEN DAVA

DAVA:Tapu İptal ve Tescil
DAVA TARİHİ:05/11/2021
KARAR TARİHİ:08/06/2023

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde, Davacı müvekkilleri ile davalı banka arasında ; … … ile … AŞ arasındaki 3/8/2018 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşmesi, … …. AŞ ile … AŞ arasındaki 24/9/2019 tarihli “Ek 2 Protokol” başlıklı sözleşmesi, … … AŞ ile … AŞ arasındaki 25/9/2019 tarihli “Ek 3 Protokol” başlıklı sözleşmesi, … … ile … AŞ arasındaki 13/5/2020 tarihli “Ek 4 Protokol” başlıklı sözleşmesi, … … ile … AŞ arasındaki 18/6/2020 tarihli “Ek 5 Protokol” başlıklı sözleşmesi, … … ile … AŞ arasındaki 06/10/2020 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşme imzalandığını, davalı banka ile imzalanan 06/10/2020 tarihli protokol akdedildikten sonra davalı banka tarafından 16.04.2021 tarihinde müvekkillerine bir mail gönderildiğini, davalı banka bu gönderdiği mail de , taraflar arasında akdedilen 06.10.2020 tarihli son protokol uyarınca taraflarına 1.574,116,00TL ve üzerinden hesaplanacak vergileriyle birlikte “yapılandırma komisyon bedeli” adı altında hukuka aykırı bir bedelin taraflarca akdedilen hiçbir sözleşmede kararlaştırılmadığı halde ödenmesini talep ettiğini, bu bedel, davalı bankanın keyfi olarak hiçbir yasal altyapısı olmadan ve “Pacta Sunt Servanda” (ahde vefa) ilkesine aykırı bir şekilde talep ettiği bir bedel olduğunu, bu bedelin istenilmesinin taraflar arasındaki sözleşmelere ve anlaşmaya aykırı olarak istenildiğini ve bu bedelin ödenmeyeceğini davalı bankaya keşide edilen … … Noterliğinin … yevmiye numaralı ve 21.04.2021 tarihli ihtarnamesiyle bildirildiğini, bunun üzerine davalı Banka, … … Noterliğinin … yevmiye sayılı 22/04/2021 tarihli noter ihtarında, borçlular hakkında 12.04.2021 tarihinde …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığını, bu hususun sözleşmenin ihlali niteliğinde olduğunu, taraflar arasında son imzalanan 06/10/2020 tarihli kredi sözleşmesinin muacceliyet ve temerrüt başlıklı maddesinde yazılı temerrüt koşullarının gerçekleştiğini, bu nedenle kredi hesaplarının kat edilmiş olduğunu,bu nedenle kullanılan kredi tutarının tamamının yirmi dört saat içerisinde ödenmesini talep ettiğini ve 22.04.2021 tarihi itibari ile 108.204.324,86 TL’nin peşin olarak ödenmesi gerektiğini belirttiğini, davalı bankanın hesap kat ihtarına ve borca; davacı müvekkilleri tarafından süresi içinde … 57.Noterliğinin … yevmiye numaralı 27.04.2021 tarihli ihtarnamesiyle itiraz edildiğini, akabinde, davalı … tarafından, 11.05.2021 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nde… E. sayılı ve … İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyasından davacı müvekkillerine karşı icra takibi başlatıldığını, davalı bankanın başlattığı …. İcra Müdürlüğü’nde … E. Sayılı icra dosyası ….İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dava dosyasından verilen karar ile iptal edildiğini, Taraflar arasında imzalanan 03/08/2018 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşme incelendiğinde, bu sözleşmede tarafların… tarafından kullanılan kredinin sözleşmede kullanılan tabirle- tasfiyesini amaçlamış olduklarını, bu sözleşmede ayrıca, Genel Kredi Sözleşmesinin sona ermediğini, yenilenmediğini, mevcut teminatların aynen devam ettiğinin kabul edildiğini, yine sözleşmede, … Yatırım’ın borcunun toplam 14.662.373,72 TL, 4.353.161,20 USD, 10.662.417,06 Euro olduğunu, Banka tarafından ek kredi kullandırılacağını, buna karşılık ipotek tesis edileceğini, … Yatırım’ın bazı alacaklarının devredileceğini, kredi ödemelerinin vadeleri, yapılacak ödemelerin tarih ve miktarları kararlaştırıldığını, taraflar arasındaki 24.09.2019 tarihli “Ek 2 Protokol” başlıklı sözleşme incelendiğinde, bu sözleşmede tarafların bu zamana kadar imzaladıkları tüm sözleşmeler geçerli olmak üzere ödeme planında değişiklik yapmayı amaçladıklarını, … Yatırım’a ait avm niteliğindeki taşınmazın bedelinin borcundan düşülmek üzere ve geri alım hakkı tesis edilerek Banka’ya devrinin kararlaştırıldığını, geri alım hakkının 12 aylık süreyle sınırlı tutulduğunun görüldüğünü, Taraflar arasındaki 20/09/2019 tarihli “Ek 3 Protokol” başlıklı sözleşme incelendiğinde; tarafların ödeme planında değişiklik yaptığını, bu zamana kadar imzalanmış sözleşmelerin ayakta olduğunu kabul ettiklerinin görüldüğünü, Taraflar arasındaki 13/05/2020 tarihli “Ek 4 Protokol” başlıklı sözleşme incelendiğinde, tarafların ödeme planında değişiklik yaptığını, bu zamana kadar imzalanmış sözleşmelerin ayakta olduğunu kabul ettiklerinin görüldüğünü, Taraflar arasındaki 18/06/2020 tarihli “Ek 5 Protokol” başlıklı sözleşme incelendiğinde, tarafların ödeme planında değişiklik yaptığını, bu zamana kadar imzalanmış sözleşmelerin ayakta olduğunu kabul ettiklerinin görüldüğünü, Taraflar arasındaki 06/10/2020 tarihli “Protokol” başlıklı (6) altıncı sözleşme incelendiğinde; bu sözleşmede yer alan irade beyanının aynen “İşbu protokol aşağıda belirtilen alacaklı banka ile borçlular ve müşterek borçlu ve müteselsil kefiller arasında imzalanmış bulunan genel kredi sözleşmelerinin, bu sözleşmelere ek olarak hazırlanan kredi sözleşmelerinin, kredi çerçeve sözleşmesinin ayrılmaz bir ek’i ve cüz’ü olup borçlular ile imzalanan kredi sözleşmesine dayalı olarak borçların tasfiyesine yönelik koşulları düzenlemektedir. İşbu protokolün imzalanması ile borçlular, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller ve ipotek borçluları ile 3/8/2018 tarihinden sonra yapılan tüm protokoller geçerliliğini yitirecek olup, işbu protokol yapılmış tüm protokollerin yerine geçerli olacaktır” şeklinde olduğunun görüldüğünü, TBK Md. 13 anlamında sözleşmede esaslı unusrlarda değişiklik niteliğini haiz bu sözleşmeye göre 06/10/2020 tarihi itibari ile borçlunun borcunun anapara, işlemiş faizler ve vergiler dâhil olmak üzere 104.941.106,34 TL olduğunu, sözleşme sonuna kadar işleyecek olan faizin yıllık %9,5 olduğunu, borcun ekli tabloda belirtilen şekilde 45 taksit halinde ödeneceğini, daha önce tesis edilmiş geri alım hakkının 26.09.2021 tarihine kadar kullanılmasının mümkün olduğunu, geri alım hakkı bedelinin ne kadar olduğunun, daha önce devri yapılan alacakların ödemelerden düşüleceği net olarak kararlaştırıldığını, sözleşmenin “V. Muacceliyet Ve Temerrüt Halinin Hukuki Sonuçları” başlıklı hükmünde “Borçlu, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller aleyhine 3. şahıslar tarafından icra takibi başlatılması veya başlatılan icra takiplerine devam edilmesi ve bu uygulamanın borçlunun ticari faaliyetine mani olması ve bu durumun 7 gün içinde ortadan kaldırılmaması halinde… işbu protokolün ihlali sayılarak yukarıda kayıtsız şartsız kabul edilen borçlar hiçbir ihtara ve hüküm alınmasına gerek olmaksızın muacceliyet kesbederek temerrüt koşullarına avdet edeceğini Bankanın alacağın tahsili için her türlü hukuki yola başvurma hakkının saklı olduğunu, borçlu müşterek borçlu ve müteselsil kefiller kabul eder.’” denildiğini, davalı banka, 22/04/2021 tarihli noter ihtarında, borçlular hakkında 12.04.2021 tarihinde …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatılmış olduğunu, bu hususun sözleşmenin ihlali niteliğinde olduğunu, bu nedenle kredi hesaplarının kat edilmiş olduğunu, 22.04.2021 tarihi itibari ile 108.204.324,86 TL’nin peşin olarak ödenmesi gerektiğini belirttiğini, müvekkillerinin hacze konu edilen kredi borcunu ödemekten kaçınma gibi bir düşünce ve gayelerinin hiçbir zaman olmadığını, tam tersine ödeme hesabı 20 Nisan 2021’den itibaren 613.336,28 TL artı bakiyede olduğunu, ancak taksitlerin ödemesi devam ederken mevcut protokol gereği temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla haksız ve geçersiz bir sebebe dayalı olarak tüm borcun bir(1) gün içinde ödenmesinin istenmesi davalı bankanın açıkça kötü niyetli olduğunun da açık bir göstergesi olduğunu, huzurdaki olaya konu davacı bankanın icra takibine konu ettiği bononun “teminat” amaçlı olduğunu, kambiyo niteliğine haiz olmadığını, müvekkillerinin kredi ilişkisi çerçevesinde ,teminat maksatlı olarak davacı ile daha önce 06.10.2021 tarihinde imzalanan protokol dahilinde bahse konu belgelerin boş olarak alacaklı bankaya tevdi edildiğini, nitekim bu senetlere dair başlatılan kötü niyetli takip …İcra Hukuk Mahkemesince iptal edildiğini, müvekkilleri alacaklı bankaya özetle yaklaşık 104 Milyon TL’lik borçlarına karşılık 700 Milyon TL teminat verdiklerini, verilen teminatların yaklaşık değerlerle 340 Milyon TL İpotek, 110 Milyon TL Bono, 50 Milyon TL Temlik, 104 Milyon TL Kefalet, 50 Milyon TL Vefa Hakkı Sözleşmesine konu edilen (Reel Değeri 89 Milyon)(Delil Listesi-7-17.03.2017 tarihli Değerleme Raporu) olmak üzere yaklaşık 700 Milyon TL’dir. Borcun 7 kat fazlası oranında değer ifade eden teminatların (Bono, İpotek, Temlik, Kefalet, Vefa Hakkı) bankaya verildiğini, buna ilişkin sözleşmelerin imzalandığını, vefa Hakkı tanınan taşınmazın değerinin banka tarafından 20.08.2018 tarihinde yaptırılan değerleme raporuna göre ise 44.000,000,00TL(Kırkdörtmilyon)olarak tespit edildiğini, buna rağmen söz konusu taşınmaz 39.600,000,00TL (Otuzdokuzmilyonaltıyüzbin)TL bedelle davalı bankanın isteği doğrultusunda tapu kayıtlarında bankaya açık olarak satış gösterilmek suretiyle teminat olarak devredildiğini, davalı bankanın temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla hesabı kat etmesinden sonra davalı banka tarafından başlatılan icra takipleriyle davacı müvekkillerinin, geri alım hakkını kullanamayacak zor bir duruma kasıtlı olarak düşürüldüğünü, davalı bankanın temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderdiği hesap kat ihtarnamesi, sözleşmedeki temerrüt hükümlerinin sonuçlarını yaratacak nitelikte olmadığını, kat ihtarının gönderilmiş olmasının arkasında yatan asıl sebebin , bankanın yarı bedelininde altında el koyduğu taşınmazı kendi uhdesine geçirilmesini sağlamak olduğunu, sonraki süreçte yaptığı eylemlerle açıkça ortaya çıktığını, ….İcra Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen 30.09.2021 tarihli kararla, …. İcra Müdürlüğü’nde … E. Sayılı icra dosyasının iptal edilmesinin hemen akabinde davalı banka geri alım hakkına konu edilen taşınmazdaki kiracılara haksız ve hukuka aykırı olarak ihtarnameler göndermeye başladığını, taşınmazda bulunan kiracıları “fuzuli şagil” olmakla itham ederek kiracılardan haksız bir şekilde “ecri misil” talebinde bulunduğunu, bu husus kabul anlamına gelmemekle birlikte, eğer bu gerçek bir satış olsaydı dahi (-ki resmi kayıtlara göre tapuda satış olarak görünmektedir) o halde TBK 310.maddesi kapsamında bankanın kanuna açıkça aykırı bir talepte bulunduğunun her türlü izahtan vareste olduğunu, davalı bankanın bu eylemleriyle kiracılara bu eylemleriyle kötü niyetli olarak bu ihtarnameleri gönderdiğinin apaçık ortada olduğunu, devam eden süreçte davalı banka temerrüt koşullarını gerçekleşmediği halde temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla hesap kat ihtarnamesiyle hesapları kapattığını bildirdiğini , ipotek takibi akabinde ise kambiyo takibiyle davacı müvekkillerini ekonomik anlamda zora düşürdüüğünü ve davalıları ekonomik bir ablukaya aldığını, davalı banka, bu şekilde davacı müvekkillerin vefa hakkını kullanmasını kasten bilerek ve isteyerek açıkca engellediğini, temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderilen hesap kat ihtarı ile davalı banka müvekkilinin içine düştüğü zor durumdan faydalanmak, geri alım hakkına dair taksitleri ödemesine engel olmak istediğini, bu durumun kötü niyetli davalı banka tarafından bilerek ve isteyerek yapıldığını, ilerleyen süreçteki davranışları ile taşınmazı devralmak amacıyla bu hukuksuz eylemlerini gerçekleştirdiğinin açıkça anlaşıldığını, davalı banka temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderdiği kat ihtarıyla hesapları kat edip davacı müvekkilleri hakkında icra ve haciz işlemlerine başladıktan hemen sonra … 35.Noterliğinin 24651 yevmiye numaralı 28.09.2021 ihtarnamesiyle , 03.08.2018(doğrusu 24.09.2019) tarihli protokol ile tanınan vefa hakkının 06.10.2021 tarihli son protokol ile süresinin 26.09.2021 tarihine uzatıldığını ancak davacıların edimlerini yerine getirmediği sözde “bahanesiyle”, tanınan vefa hakkının sona erdiğini ve vefa hakkına konu taşınmaz olan … Tapu Müdürlüğüne kayıtlı …. Mahallesi 244 Pafta, 1889 Ada, 3 Parselde kayıtlı taşınmazın mülkiyet ve yönetim hakkının bankaya geçtiğinin bildirildiğini, davalı Bankanın İhtarnamesine; davacı müvekkileri tarafından … ….Noterliğinin … yevmiye numaralı 06.10.2021 tarihli ihtarnameyle itiraz edildiğini, İhtarnamede özetle, usul ve yasaya uygun olmayan ve dahi temerrüt koşulları oluşmaksızın haksız ve hukuka aykırı yapılan “kat ihtarnamesiyle” başlatılan kötü niyetli süreç ile elde edilmek istenilen sonucun geçersiz olduğunu, kaldı ki alacağın henüz muaccel olmadığı bir dönemde yapılan geri alım hakkının Lex Comissoria yasağı kapsamında olduğunu ve TMK 873.maddesi uyarınca geçersiz olduğunun davalı bankaya bildirildiğini, akabinde davalı banka … ….Noterliğinin 06/10/2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle kiracılardan … İletişim San. ve Tic . Ltd. Şti’ye, … …Noterliğinin 06/10/2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle kiracılardan …. Ticaret ve Yatırım A.Ş.’ye, … ….Noterliğinin 06/10/2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle kiracılardan … A.Ş.’ye, … ….Noterliğinin 06/10/2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle kiracılardan … A.Ş.’ye ihtarname keşide ettiğini ve bu ihtarnamelerde kiracıları fuzuli şagil olmakla itham ederek ve kendisine hukuka aykırı olarak ecri misil ödenmesini talep ettiğini, daha sonra … 35.Noterliğinin 15/10/2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle kiracılardan … A.Ş.’ye bir başka ihtarname keşide ettiğini, bu ihtarnamesiyle yasal olarak pozisyonu belirsiz “…” isimli bir şahsın … … AVM’ye tesis yöneticisi olarak atandığını ve ecrimisil bedellerinin bildirdiği İBAN numarasına ödenmesi ve kiracılar hakkında TMK 995 ve 683/2 hükümlerine dayalı davalar açılacağının ihtar edildiğini, söz konusu kiracılarda bu ihtarnamelere cevap mahiyetinde ihtarnameler keşide ettiğini, … San. ve Tic . Ltd. Şti tarafından davacı müvekkiline keşide edilen … 15.Noterliğinin … yevmiye numaralı 12.10.2021 tarihli ihtarnamesinin, …. Ticaret ve Yatırım A.Ş.’nin keşide ettiği … 6…. … yevmiye numaralı 12.10.2021 tarihli ihtarnamesi,…A.Ş. tarafından davalı müvekkiline keşide edilen ….Noterliğinin … yevmiye numaralı 12.10.2021 tarihli ihtarnamesi keşide edildiğini, Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı Banka ile… arasında akdedilen ve tüm sözleşmelerin yerine geçtiği belirtilen 06/10/2020 tarihli “Protokol” başlıklı altıncı sözleşmenin “v.muacceliyet Ve Temerrüt Halinin Hukuki Sonuçları” başlıklı hükmünde yer alan “Borçlu, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller aleyhine 3. şahıslar tarafından icra takibi başlatılması veya başlatılan icra takiplerine devam edilmesi ve bu uygulamanın borçlunun ticari faaliyetine mani olması ve bu durumun 7 gün içinde ortadan kaldırılmaması halinde…” şeklindeki temerrüt halinin oluşup oluşmadığı , ve bu bağlamda davalı banka tarafından gönderilen hesap kat ihtarının usule, sözleşmeye, yasaya uygun temerrüt hali oluşmadan gönderilip gönderilmediği ve sonuç olarak hesap kat ihtarının geçerli olup olmadığı ve bu sebeple taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin halen geçerli olup yürürlükte olup olmadığı ve hesap kat ihtarının geçersiz olup usulüne uygun düzenlenmediğinin kabul edildiğinde ise davacının bu sebeple uğradığı maddi zararının miktarı ve bu zararı isteyip isteyemeyeceği noktasında toplandığını, Davalı banka’nın, kat ihtarına dayanak yaptığı ilgili 06.10.2020 protokol hükmünün ‘‘’Borçlu… aleyhine 3.şahıslar tarafından icra takibi başlatılması veya başlatılan icra takiplerine devam edilmesi ve bu uygulamanın borçlunun ticari faaliyetine mani olması ve bu durumun 7 gün içinde ortadan kaldırılmaması halinde… hiçbir ihtara ve hüküm alınmasına gerek olmaksızın… Bankanın alacağın tahsili için her türlü hukuki yola başvurma hakkının saklı olduğunu, borçlu … kabul eder.” şeklinde olduğunu, taraflar, aralarındaki sözleşmede temerrüt sebebinin düzenlendiğini, somut olaydaki sözleşme hükmünü, hükümde kullanılan “ve” , “veya” bağlaçlarını ve bunların dizilimini yorumlamak gerekirse, davacıların temerrüde düşmelerinin, Borçlu aleyhine 3. şahıslar tarafından icra takibi başlatılması ve bu takibin borçlunun ticari faaliyetine engel olması ve bu durumun 7 gün içinde ortadan kaldırılmaması veya Borçlu aleyhine başlatılmış mevcut takibin devam etmesi ve bu takibin borçlunun ticari faaliyetine engel olması ve bu durumun 7 gün içinde ortadan kaldırılmaması şartına bağlı olduğunu, somut olayda ; sözleşme hükmünde ödünç alan aleyhine icra takibi başlatılmasının, bankanın temerrüdün oluşması bakımından katlanabileceği bir sınır olarak kabul edildiğini, ancak takip başladıktan sonra ödünç alanın ticari faaliyetinin durmasının ve bu durumun 7 gün devam etmesinin tahammül edemeyeceği nokta olarak belirlendiğini, ödünç alan hakkında icra takibi başlatılması sözleşmeye göre tek başına temerrüt sebebi olmadığını, hatta sözleşme hükmünden anlaşıldığı üzere, mevcut bir icra takibinin varlığının sözleşmenin kurulmasına da engel olmadığını, ödünç alan hakkında icra takibi başlatılması veya mevcut icra takibinin varlığına ayrıca iki şartın eklenmesi ile temerrüdün ortaya çıkacağının kabul edildiğini, İcra takibinin ticari faaliyete engel olması ve artık katlanılmayacak boyut ile 7 gün içinde bu engelin kaldırılmaması halinde temerrütün haklılık kazanacağını, sözleşmede icra takibinin ortadan kaldırılmaması değil, icra takibinin sebep olduğu ticari faaliyetteki engelin kaldırılmamasının temerrüt sebebi olarak düzenlendiğini, eş söylemle, borçlu aleyhine başlatılan bir tabin söz konusu olacağını ve bu takip, borçlunun ticari faaliyetine engel olacak olursa, borçlu icra takibini değil ticari faaliyetindeki engeli yedi gün içinde ortadan kaldıracak olursa, yine temerrüt sebebinin yokluğundan söz edileceğini, davalı banka, davacı müvekkilleri aleyhine icra takibi başlatılmasının “kat ihtarının sebebi” olduğunu ileri sürerek sözleşmede davacılar için belirlenen hakların artık kullanılamayacağını bildirmiş olsa da bu bildirimin geçersiz olduğunu, taraflar arasındaki hakların halen ayakta ve yürürlükte olduğunun kabulü gerektiğini, hesap kat ihtarı temerrüt koşulları oluşmaksızın kasıtlı ve kötü niyetli olarak zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderildiğini, taraflar arasındaki 06/10/2020 tarihli altı nolu protokolde geri alma hakkının ödünç alan tarafından kullanılabileceği sürenin uzatıldığını, geri alım bedelinin ödenmesi koşulu ile (TBK m. 97 uyarınca ödemezlik defi oluşturmakla), ödünç alanın TMK m. 716 uyarınca tescili talep etmesinin mümkün olduğunu, diğer yandan davalı Banka, TBK m. 84 uyarınca, geçersiz kat ihtarı iradesinden sonra ödünç alanın kısmen ifalarını açıkça kabul ettiğini, bu durumda geri alım hakkını kullanmak isteyen ödünç alan karşısında Bankanın, geri alım hakkının kullanılmasına engel olmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla, ödünç alan 06/10/2020 tarihli sözleşmeye göre dilerse geri alım dilerse bu sebeple doğan zararının giderilmesi hakkını kullanabileceğini, diğer yönden, temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderilen kat ihtarı iradesi ileriye etkili olduğundan alacak devirleri, geri alım hakkı veya başkaca teminatların bundan etkilenmeyeceğini, ödünç alan bu ihtimalde de geri alım hakkını kullanabileceğini, ancak davalı banka koşulları bulunmamasına rağmen temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderilen kat ihtarı ile başlattığı süreç ile davacıları ekonomik yönden büyük bir yıkıma uğrattığını ve geri alım hakkını kullanmalarına kasten engel olduğunu ve davacıların maddi olarak zarara uğramalarına sebebiyet verdiğini, taraflar arasındaki geri alım sözleşmesine konu mevcut taşınmaza dair yapılan işlem … yasağı kapsamında kaldığını, … yasağı uyarınca; taraflar arasında “borç muaccel olmadan önce” yapılan ve borç muaccel olup ödenmediği takdirde rehne konu malın mülkiyetinin rehinli alacaklıya geçeceğine dair sözleşmelerin kanunen yasak olduğunu, … yasağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 873/2’de düzenlendiğini, Yasağın amacı krediye ihtiyaç duyan borçlunun sömürülmesini engellemek ve alacaklının haksız menfaat elde etmesini engellemek olduğunu, TMK’nın Eşya Hukuku kitabında taşınmaz rehnine ilişkin genel hükümler kısmında “Paraya Çevirme” başlıklı madde 873/2 … yasağını düzenlediğini, TMK madde 873 uyarınca; “(1) Borç ödenmezse alacaklı, alacağını rehinli taşınmazın satış bedelinden elde etme hakkına sahiptir. (2) Borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir. (3) Aynı alacak için birden çok taşınmazın rehnedilmiş olması halinde, rehnin paraya çevrilmesi istemi, taşınmazların tamamı hakkında yapılır. Bununla birlikte, icra dairesi onlardan ancak gerektiği kadarını paraya çevirir.”hükümlerine havi olduğunu, maddenin gerekçesinde de rehnin ancak icra kanalı ile paraya çevrilebileceğini (ipoteği paraya çevrilmesi yolu ile takip) ve borç ifa edilmediği takdirde taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine dair önceden yapılacak sözleşmelerin geçersiz olacağının vurgulandığını, borç ilişkisinin tarafları, alacağa teminat sağlamak için rehin ilişkisine girmek yerine teminat amaçlı geri alım yöntemine başvurabildiğini Ancak, geri alım (vefa hakkı) ile teminat konusunun mülkiyetinin alacaklıya geçirilmesinin, bu işlemin … yasağı karşısında bir kanuna karşı hile oluşturduğunun ise sarih olduğunu, hal böyleyken , haksız ve usule aykırı kat ihtarı ile davalı banka tarafından yapılmak istenen şeyin , geri alım hakkına konu müvekillerine ait taşınmazın mülkiyetinin … yasağına rağmen uhdesine geçirmek olduğunun da aşikar olduğunu, bu kapsamda davalı bankanın bu hukuksuz ve haksız kat ihtarı iradesinin arkasında bu olgunun yattığı ise yadsınamaz bir hukuki gerçek olarak karşımıza çıktığını, Geri alım sözleşmesinin düzenlenme şekli, TBK 237. maddenin ikinci fıkrası ile hükme bağlandığını, Maddeye göre “Taşınmaz satış vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri resmi şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz”. Madde gereği sözleşmenin düzenlenme şekli resmi şekil olmakla bu şartın yerine getirilmemesi durumunda sözleşme geçersiz sayıldığını, uygulamada geri alım hakkı taşınmazın devri sırasında satışı belgeleyen resmi senet içinde yer alan hükümler ile tesis edildiğini, Resmi şekle ilişkin şartın nasıl gerçekleşeceği konusunda sözleşmenin Tapu Müdürlüğü nezdinde tanzimi yönünde görüşler olduğu gibi Noter nezdinde düzenleme şeklinde tanziminin de yeterli olacağı yönünde görüşlerin de mevcut olduğunu, gelinen noktada mevcut işlem borcun ifası yerine bir taşınmazın temliki olduğundan ve bu işlem resmi şekilde düzenlenmediğinden dava konusu taşınmazın satış işleminin geçersiz olduğunu, somut olayda ; protokol metninde 2.2.3. maddede devir bedelinin ayni bir ödeme olarak… A.Ş.nin Banka’ya olan kredi borçlarından düşüleceği ibaresi yer almakta olduğundan bu ifadeyi takas olarak yorumlamanın mümkün görünmediğini, ancak taşınmazın satış bedeli olarak gösterilen tutar ile ekspertiz değeri arasında fahiş fark bulunmadığını, bu durumda şayet taşınmazın satış tarihi itibari ile güncel rayiç değeri (bu değer bilinmemekle birlikte kuvvetle muhtemel ekspertiz değerinin de üzerinde bir değer olarak tespit edileceği için) aradaki farkın da borçtan düşülmesi söz konusu olduğunda protokolde tarafların üzerinde anlaştıkları toplam kredi alacak tutarının belki de kapanmış olacağını, bu bağlamda taşınmazın satış işleminin çok net olarak rayiç değerinin altında gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiğini, Kredi açma sözleşmesi kapsamında akdedilen münferit kredi sözleşmeleri neticesinde kullandırılan kredilerden doğan tüm borcun muaccel kılınması halinde, aksi ihtarnamede belirtilmemişse, münferit kredi sözleşmeleri veya kredi açma sözleşmesi feshedilmediğini başka bir deyişle sözleşme ilişkisi sona ermediğini, ayrıca, Tüm bu açıklamalar ışığında , davalı bankanın başlattığı takipleri ve geri alım hakkına konu edilen taşınmazı bankanın tabir yerindeyse zorla alıkoyması nedeniyle müvekkillerinin zarara uğradığını, Özellikle geri alım hakkına konu edilen taşınmazlardaki kiracılardan davacıların elde ettiği gelirin somut bir maddi zarar olduğunun da tartışmasız olduğunu, Dava dilekçesinde de bahsedildiği üzere davalı bankanın haksız bir şekilde yaptığı “kat ihtarıyla” başlayan sürecin geri alım hakkına yönelik taksitlerin davacılar tarafından ödenememesi sonucunu doğurduğunu ve bu sürecin devamında davalı bankanın taşınmaza haksız olarak el koyduğunu ve taşınmazdaki kiracıların kira bedellerinin (banka tarafından ecrimisil ifadesi kullanılmıştır) kendisine ödenmesini talep ettiğini, bu minvalde davacılardan taşınmaz maliki olan… A.Ş.’nin bu kira gelirlerinden haksız bir şekilde mahrum bırakıldığının da sabit olduğunu, bu durum… A.Ş. için bankanın haksız ve hukuka aykırı eyleminden doğan sabit bir maddi zarar kalemi olduğunu, geri alım hakkına konu edilen taşınmazda … A.ş., … isimli kiracılar bulunmakta olduğunu, bu kiracıların ödediği kiralardan mahrum bırakılması hali davacılardan… A.Ş. için oluşan müspet zarar ve kar kaybı içinde değerlendirilmesi gerekli somut bir zarar olduğunu, bu kiracılara ilişkin kira sözleşmelerini mahkemeye ibraz ettiklerini, (Delil Listesi-22-Kira Kontratlarının örneği). bu kiracılardan aylık 220.830,00TL ciro elde eden davacı şirket temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderilen kat ihtarı sebebiyle bu cirodan mahrum kalmış olduğunu, bu miktar zararın temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderilen kat ihtarı olmasaydı davacı şirketin bu kiracılardan devam eden süreçte elde edebileceği karın, kira sözleşmesinin süresi, kiracıların emsal AVM’lerdeki kiracılık sürelerinin tespiti ve bu bedellere uygulanacak artışlarda gözetilerek davacı şirketinin zararının hesaplanması ve bu zararın davalı banka tarafından davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözden kaçırılmaması gerektiğini, yine davacılardan… A.Ş. , geri alım hakkına konu taşınmazın maliki olup taşınmaza haksız bir şekilde davalı banka tarafından el konulmuş olduğundan davacı şirketin geri alım hakkını kullanabileceği tarih olan 26.09.2021 tarihindeki taşınmazın belirlenecek güncel değerinin, borca mahsuben bankaya ayrılan 39.500,000,00TL kısmı dışında kalan taşınmaz bedeli davacı şirketin haksız kat ihtarından kaynaklı uğradığı bir başka somut maddi zararı olduğunu, bu bağlamda 26.09.2021 tarihi itibariyle taşınmazın güncel rayiç değeri belirlenmesi gerektiğini, belirlenen bu bedelden bankaya borca mahsuben ayrılan bedel olan 39.500.000,00TL düşülmesi gerektiğini ve kalan taşınmaz bedelinin davalı banka tarafından davacı şirkete, davacı şirketin uğramasına sebep olduğu maddi zarar olarak kalemi olarak ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, temerrüt koşulları oluşmaksızın haksız ve hukuka aykırı olarak zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla kötü niyetli olarak gönderilen kat ihtarı sebebiyle davacılar hakkında, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra emri gönderilmek suretiyle takip yapılması da hukuken mümkün olmadığını, Bu sebeple söz konusu takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek açıklanan sebeplerle HMK 110.maddesi uyarınca ; Davalının temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak (yaratmak) maksadıyla gönderilen kat ihtarının haksız, hukuka aykırı ve geçersiz olduğunun tespitiyle, 22/04/2021 tarihli kat ihtarının iptaline, haksız sebeble geçersiz kat ihtarına dayalı olarak başlatılan …. İcra Müdürlüğü’nde … E. sayılı ve … İcra Dairesinin 2021/…. E. Sayılı icra dosyalarından devam eden haciz ve muhafaza işlemlerinin sebebiyet verdiği maddi zararlara karşılık olarak şimdilik 10.000,00TL’nin hesap kat ihtarı tarihi olan 22.04.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı bankadan alınarak tüm davacılara verilmesine ,
Davacılardan… A.Ş. ‘nin geri alım hakkına konu edilen taşınmazdaki kiracılardan elde ettiği kira gelirinden yoksun bırakılması ( temerrüt koşulları oluşmaksızın zoraki temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderilen kat ihtarı sebebiyle başlayan süreç içerisinde bankaca taşınmaza haksız olarak el koyulması ve kiracılara çekilen ihtarnameyle bu gelirlerin elde edilmesine kasten engel olunması sebebiyle) davacılardan… A.Ş,’nin uğradığı somut maddi zarar kapsamında olduğundan yapılacak olan bilirkişi incelemesi neticesinde hesaplanacak asıl zarar miktarına kadar arttırılmak üzere şimdilik bu zarar kalemi için 10.000,00TL maddi zararın hesap kat ihtarı tarihi olan 22.04.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı bankadan alınarak davacılardan… A.Ş.’ye ödenmesine, Açıklanan nedenlerle ve HMK 111.maddesi kapsamında ;Asli Talepleri; Davacılardan… A.Ş’nin geri alım hakkını kullanmasına engel olan bankanın, kendi kusuruyla sebebiyet verdiği bu zarar doğrultusunda geri alım hakkına konu taşınmazın geri alım hakkı tarihi olan 26.09.2021 tarihindeki güncel değerinin bankanın borca mahsup ettiği 39.500,000,00TL düşüldükten sonraki kalan değerinin davacı… A.Ş,’nin uğradığı somut maddi zararı olduğundan şimdilik bu zarar kalemi doğrultusunda 10.000,00TL maddi zararın hesap kat ihtarı tarihi olan 22.04.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı bankadan alınarak davacılardan… A.Ş.’ye ödenmesine, Fer’i Talepleri; (a) bendindeki asli talebimizin kabul görmemesi halinde davalı banka adına tescilli Ataşehir Tapu Müdürlüğünde kayıtlı … Mahallesi 244 Pafta, 1889 Ada, 3 Parsel, 1776,00m2 Arsa, Cilt:42, Sayfa:4025 Ana sayfa ZH(145167232) olan taşınmazın tapu kaydının iptaliyle davacı… a.ş. adına tesciline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, huzurdaki davanın ticari bir dava olduğunu, dava öncesi ambuluculuğa müracaat edilmesinin dava şartı olduğunu, bu nedenle, huzurdaki davadaki tüm talepler konusunda arabulucuya müracaat edilmemiş olması nedeni ile öncelikle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından dosyaya sunulan Arabuluculuk Tutanağında, arabuluculuk başvuru konusunun yalnızca maddi tazminat talebine yönelik olduğunun görüleceğini, oysa ki dava dilekçesinin Sonuç ve İstem kısmında, davacı tarafın “hesap kat ihtarının iptali, takibin durdurulması, tedbir konulması, tapu iptali ve tescil gibi birbiriyle hiç alakası olmayan ve hatta tüm davacıları ilgilendirmeyen bir talep olduğunun görüldüğünü, davacı taraf bu taleplerini Arabuluculuk aşamasında gündeme getirmediğini, açıklanan nedenlerle, TTK. Madde 5/A gereğince dava dilekçesindeki tüm talepler ile ilgili olarak dava şartı olan Arabulucuya başvurma şartı yerine getirilmemiş olduğundan huzurdaki davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmındaki taleplere göre, tüm taleplere ilişkin olarak davacılar arasında HMK. Madde 57’de tanımlandığı şekilde ihtiyari dava arkadaşlığı ya da HMK. madde 59’da tanımlandığı şekilde mecburi dava arkadaşlığı olmadığını, dava dilekçesinin Sonuç ve istem kısmında 2, 3, 5, 6.a ve 6.b numaralı taleplerin davacılar …ve … ile hiçbir ilgisi olmadığını, bu taleplerin yalnızca davacı… A.Ş. ile ilgili olduğunun görüldüğünü, zira, müvekkili Banka tarafından … İcra Dairesi’nin 2021/… E. sayılı dosyası ile başlatılan takibin borçlusunun sadece davacılardan… A.Ş. Olduğunu, dilekçenin Sonuç ve İstem kısmının 5, 6.a ve 6.b kısmında bahsi geçen taşınmaz ile ilgili yapılan işlemler de yine müvekkili Banka ile davacı… A.Ş. arasında gerçekleştiğini, bu taşınmaza ilişkin işlemlerin ve dava dilekçesindeki taleplerin de diğer davacılar ile herhangi bir ilgisi olmadığını, açıklanan nedenlerle, davacı tarafın dava dilekçesindeki talepleri göz önünde bulundurularak yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde davanın tefrik edilmesini ya da usulüne uygun açılmayan davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkili banka tarafından … İcra Dairesi’nin 2021/… E. sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi talepli başlatılan icra takibinin durdurulması ile ilgili tedbir talep edilecek mercinin Asliye Ticaret Mahkemesi olmadığını, bu konuda İİK. Madde 149/a ve İİK. Madde 33 hükümlerinin gayet açık olduğunu, takibin durdurulması talebi yönünden Mahkemenin görevsiz bulunduğunu, zaten bu konuda davacı… A.Ş. tarafından …. İcra Huk.Mah.’nin 2021/… E. sayılı dosyası ile talepte bulunulduğunu ve davacının takibin durdurulması yönündeki talebinin Mahkemece reddedildiğini, davacının bu talebinin de tefrik edilerek usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı taraf huzurdaki davada eksik harç yatırmış olduğunu, HMK Madde 120 ve harçlar kanunu m.32 gereği davacı tarafa eksik harcı tamamlaması için süre verilmesi, tamamlamadığı takdirde ise harç noksanlığı sebebi ile davanın reddine, harcın tatamlanmasına kadar dosyadaki usuli işlemlerin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde sembolik olarak gösterdiği tazminat talepleri nin yanında, müvekkili bankaya 39.600.000,00 TL bedelle satılan taşınmazın tapusunun iptali ve tescili talep edildiğini ve yine müvekkili banka tarafından keşide edilen 22.04.2021 tarihli 108.204,324 86 TL borç tutarlı ihtarın iptalinin talep edildiğini, toplam dava değeri 147.834.324,84 TL olmasına rağmen davacı taraf yalnızca 30.000,00 ‘TL üzerinden harç yatırdığını, dava tutarının belirli olması sebebiyle, kısmi dava açılmasına da yasal olanak bulunmadığını, dava dilekçesi HMK Madde 119’ya uygun hazırlanmadığını, davacının dava dilekçesinden dava konusu ve nihai talebi anlaşılamadığını, davacı taraf birbiri ile çelişen ve abesle iştigal eden dava konusu uyuşmazlıkla alakasız taleplerde bulunduğunu, dava dilekçesi incelendiğinde Konu kısmı ile Sonuç ve İstem kısmı arasında çelişki olduğunu, bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini, davacıya açmış olduğu davanın konusunu ve nihai talebini açıklamak üzere 1 hafta kesin süre verilmesi aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde hesap kat ihtarının iptali, ipoteğine paraya çevrilmesine takibine yönelik takibin durdurulması, tapu iptali ve tescil ve maddi tazminat gibi, biribiriyle alakası olmayan muhtelif taleplerin bulunduğunu, tüm bu talepleri havi bir davanın birlikte görülmesinin usulen mümkün olmadığını, zira taleplerin birbiri ile doğrudan herhangi bir bağlantısı olmadığını, her biri ayrı bir dava konusu olduğunu, tapu iptali talebi ve bu talebe bağlı olan talepler yönünden mahkemenin görevsiz olduğunu, Gayrimenkulün aynına ilişkin davalarda, bu arada tapu iptaline yönelik istem konusunda görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu nedenle, Tapu iptali talebi ile bu talebe bağlı yan talepler yönünden mahkemenin görevsiz olduğunu, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan kredilerden kaynaklanan borçlar ödenmeyince, borçlulara keşide edilen 08.02.2018 tarihli hesap kat ihtarnamesi ile müvekkili banka alacağının tamamının muaccel hale geldiğini, temerrüt oluştuğunu, davacılardan… A.Ş ile müvekkili Banka arasında akdedilen kredi sözleşmelerine istinaden müvekkili Banka tarafından… A.Ş.’ne muhtelif krediler kullandırıldığını, Kredi sözleşmelerini davacılardan … ve …de müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığını, İmzalanan kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlar ödenmeyince borçlulara … 24.Noterliği’nden 08.02.2018 tarih ve 04996 yevmiye numaralı hesap kat ihtarı keşide edildiğini, ihtarname tüm borçlulara 08.02.2018 tarihinde tebliğ edildiğini ve böylece kredi sözleşmeleri çerçevesinde borcun muaccel hale geldiğini, dolayısı ile davacı tarafın, müvekkili Banka alacağının muaccel olmadığı ve muacceliyetin gerçekleşmediği varsayımına dayalı tüm değerlendirmeleri yönündeki iddialarının hiçbir yasal dayanağının olmadığını, taraflarca imzalanan kredi şozleşmesinin borçlara muacceliyet verilmesi, cari hesapların kesilmesi, şozleşmenin feshi, banka alacaklarının takip ve tahsili hükümleri başlıklı 14.1. Maddesinde temerrüt hususu açıkça düzenlendiğini, 14.1… ‘ Müşterinin bu sözleşmeye göre ödemesi gereken ana para, faiz, komisyon masraf ve mali yükümlülükler ile diğer ödemelerin süresinde ödenmemesi, sözleşmede ver alan ve müşteri tarafından kabul edilen, beyan ve taahhüt edilerek yerine getirilmesi üstelenilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ya da sözleşmeye aykırı hareket edilmesi, müşteri tarafından verilen Kredi KullandırımTalimat’ında veya Yatırım Planında ya da Teşvik Belgesinde belirtilen hususlara aykırı hareket edilmesi hallerinde, borçlar muacceliyet kazanacaktır. Ayrıca sözleşmenin eki ödeme tablosunda yer alan taksitlerden birinin vadesinde ödenmemesi durumunda diğer taksitlerde muaccel hale gelecektir. 14.3…iflas erteleme talebinde veya konkordato talebinde bulunulması, borç ödemede avcze düştüğünün tespit edilmesi, keşide ettiği senetleri protesto olması, veya çeklerinin karşılıksız çıkması, işletmesini veya rehin altına alınmış menkulleri, fikri ve sınai hakları ya da münferit unsurları alacağın tahsilini zorlaştıracak şekilde veya önemli bir bölümünü başkalarına devir, ferağ ve temlik etmesi,…diğer finans kurumları ve alacaklılar tarafından firma hakkında yasal takip yapılması ya da risklerinin finans kurumlarınca kat edilerek takip hesaplarına intikal ettirildiğinin istihbar edilmesi, Bankaca gerekli görülmesi hallerinde Banka, cari hesapları kesmek, henüz yadeleri gelmemiş olsa dahi, vadeli kredi işlemlerinden doğan alacaklarına muacçeliyet vermek ve hu suretle muaccel kılınan her türlü kredi hesaplarının muacceliyet tarihi itibari ile tespit ve müşteriye tevdi edilecek kalıntılarının , işlemiş ve ödeme gününe kadar işleyecek faizi, komisyonu ve diğer teferryatı ve bunlara ilişkin mali yükümlülükleri ile birlikte ödenmesini, kefalet mektupları ile garanti mektuplarının iadesini veya bedellerinin bankaya depo edilmeşini, istemek hak ve yetkisine sahiptir….denildiğini , görüldüğü üzere taraflarca imzalanan Kredi Sözleşmesine göre, alacağın muaccel hale gelmesi için herhangi bir ihtarname keşide edilmesine dahi gerek olmaksızın, sözleşme belirtilen şartlardan birinin yerine gelmesinin yeterli olduğunu, buna rağmen müvekkili Banka tarafından davacılara/borçlulara ihtamame keşide edilerek, tüm alacak muaccel hale getirildiğini, müvekkili Banka alacağının tamamı muaccel hale geldikten sonra, söz konusu borçların ödenmesi konusunda borçlulara kolaylık sağlanması ve borçların taksitle ödenmesi konusunda müvekkili Banka ile davacılar/borçlular arasında 03.08.2018 tarihli Protokol, 06.05.2019 tarihli Ek Protokol (03.08.2018 tarihli Protokolün revizesi), 24.09.2019 tarihli ve 25.09.2019 tarihli Ek2 ve Ek3 Protokoller (Müvekkil Bankaya ipotekli/ taşınmazın riske mahsuben müvekkil Bankaya satışını ve bakiye borcun ödeme planının revizesi), 13.05.2020 tarihli Ek4 Protokol (USD cinsinden olan riskin TL’na dönüştürülmesi ve ödeme planının revizesi), 18.06.2020 tarihli Ek5 Protokol (USD cinsinden olan borcun kalan kısmının da TL’na dönüştürülmesi ve ödeme planının revizesi), 06.10.2020 tarihli Ek6 Protokol (Müvekkil Banka tarafından borca mahsuben satın alınan taşınmaz ile ilgili olarak tanınan (vefa) geri alım hakkı süresinin uzatılması ve ödeme planının revizesi) sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkili Banka mevcut borçların ödenmesi konusunda davacılara/borçlulara iyi niyetli olarak her türlü kolaylığı sağladığını, davacıların/borçluların talepleri doğrultusunda, herhangi bir yasal takibe tevessül edilmeksizin borcun ödenmesi konusunda son 4 yılda 6 defa protokol revizesi yapıldığını, bu protokollere rağmen Firma ortaklarının bugüne kadar Müvekkili Banka’ya vermiş olduğu nakit akım projeksiyonları ve piyasa beklentilerinden neredeyse hiçbiri gerçekleşmemiş olduğunu, revize edilen protokollerin sayısı da dikkate alındığında Bankanın iyiniyetinin açıkça görüldüğünü, davacıların iddia ettiği şekilde 104.000.000 TL’lik borca karşılık 700 milyon tutarında teminat bulunduğu iddiası keşinlikle gerçeği yansıtmadığını, fazlaya ilişkin haklar saklı olmak kaydı ile 22.04.2021 tarihi itibari ile Bankanın alacak tutarı 108.204.324 TL olduğunu, bunun karşılığında müvekkili bankanın teminatında aşağıdaki teminatların yer aldığını, …İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2021/… Esas sayılı devam eden kıymet takdirine itiraz davasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucu değeri 26.351.545,03 olan gayrimenkul ipoteği, Ekspertiz değeri 7.830.000 TL olan Güneş Enerjisi Santrali (GES) ipoteği, Lisansız Elektrik Üreticileri için Dağıtım Sistemine Bağlantı Anlaşması ve Lisansız Elektrik Üreticileri için Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması kapsamında olan Güneş Enerjisi Santralleri (Kaynar 2 Ges Ve Kaynar 3 Ges )Gelirleri işinden/işleminden… A.Ş nezdinde temlik sözleşmesi imza tarihinden itibaren doğacak hak ve alacaklarının (henüz doğmamış hak ve alacaklar) bir kısmı müvekkili bankaya temlik edildi ise de temlik bedelleri davacı firma ile ihtilafa düştükten sonra muvazaalı şekilde davacı firmanın grup firması olan Integreen firmasına kaydrılarak müvekkili bankaya ödenmediğini, Temlik bedellerinden herhangi bir tahsilat yapılamadığını, yukarıda detaylandırılan Müvekkili Banka teminat yapısını ve son imzalı protokole konu toplam Aanapara ve ödenecek faiz (yaklaşık 144.117.000 TL) dikkate aldığında davacıların , teminatın kredinin çok üzerinde teminatı olduğu iddiası gerçeklikten oldukça uzak olup söz konusu teminatlar kredinin anapara ve faizini dahi karşılamadığını, tahsilinde… A.Ş’nin kredi borcuna mahsup edilmek üzere temlik cirosu ile iktisap edilen bononun hiçbir şekilde teminat niteliği taşımadığını , kayıtsız şartsız borç ikrarına havi bir kambiyo senedi olduğunu, Senet vade tarihi olan 26.04.2021 tarihinde ödenmemiş olduğunu, protesto ettirilerek senede dayalı ihtiyati haciz kararı alındığını ve kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla icra takibine başalandığını, davacı/Borçlular akdedilen sözleşmelerden en son tarihli 06.10.2020 tarihli protokolü ihlal etiğini, 06.10.2020 tarihli protokol kapsamında temerrüt oluştuğunu, 06.10.2020 tarihli protokolün borçlular tarafından ihlal edildiğini, , … A.Ş tarafından borçlular aleyhine çok yüksek tutarlı ve ödeme gücüne halel getirecek mahiyette icra takibi başlatıldığını, müvekkili bankaya ipotekli bulunan taşınmazın kaydına … A.Ş tarafından haciz işlenmiş olduğunu, bu haciz sulhen çözüm yollarını tamamen tıkadığı gibi, taşınmazın değerini de olumsuz yönde etkilediğini , taşınmazların cebri icra satışı ile satışının en az 3-4 yıl süreceği hukuken tartışmasız olduğunu, taraflar arasında en son imzalanan 06.10.2020 tarihli ek protokol şartları da borçlular tarafından ihlal edildiğini, müvekkili banka açısından yasal takip sürecinin başlatılmasının önünde herhangi bir yasal engelin kalmadığını, davacıların 06.10.2020 tarihli protokolün Borçlu, Müşterek Borçlu ve Müteselsil Kefiller aleyhine 3. şahıslar tarafından icra takibi başlatılması ve başlatılan icra takiplerine devam edilmesi ve bu uygulamanın borçlunun ticari faaliyetine mani olması ve bu durumun 7 gün içerisinde ortadan kaldırılmaması sebebi ile fesih edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili banka temerrüt için davacının iddia ettiği gibi bu maddeye dayanmamış olduğunu, sözleşme firma hakkında mevcut hacizlerin haricinde … A.Ş tarafından yüksek miktarlı ve borçlunun ödeme gücüne hale getirecek mahiyette yeni bir takip başlatılması sebebi ile fesih edildiğini, protokolün ihlal sebebi mevcut hacizler haricinde … A.ş tarafından yüksek tutarlı yeni bir icra takibi başlatıldığını, 06.10.2020 tarihli Ek Protokolün V.Maddesinin 6.paragrafına göre, borçlular hakkında mevcut hacizler haricinde yeni bir icra takibi başlatılmış olmasının, protokolün açıkça ihlali sebebi olduğunu, Protokolün V. Maddenin 6.paragrafına istinaden fesih edildiğini, Protokolün “Muacceliyet ve Temerrüt Halinin Hukuki Sonuçları” başlıklı V. Maddesi 6.paragrafında; “… Borçlu veya Müteselsil Kefillerin iflas kararının kesinleşmesi zorunluluğu olmayıp, sadece iflasına karar verilmesi, iflas erteleme davası açılması ya da iflas erteleme kararı verilmesi, teminatların veya fabrika üretim tesislerinin satılması, fabrika ve/veya ticari tesislerin çalışamaz hale gelmesi, veya konkordato talep edilmesi, borçlular hakkında 3.kişiler tarafından yasal takip yapılması (icra takibi ve/veya dava vs.) borçluların diğer bankalar nezdinde 90 gün veya daha fazla ödemede gecikme yapılması,( fakibe geçilmemiş olsa dahi) iş bu protokolün ihlali sayılarak, yukarıda kayıfsız şartsız. kabul edilen borçlar, hiçbir ihtara ve hüküm alınmasına gerek olmaksızın muacceliyetkesbederek temerrüt koşullarına avdet edeceğini ve bankanın alacağının tahsili için her türlü hukuk yoluna başburmakta serbest olduğunu, Borçlu Müşterek Borçlu ve Müteselsil Kefiller kabul eder…”düzenlemesine yer verildiğini, Davacı… A.Ş. hakkında … Bank A.Ş. tarafından ….İcra Müd’nün … E. sayılı dosyası ile 12.04.2021 tarihinde 8.009.258,37 TL üzerindenicra takibi başlatıldığını ve firmanın taşınmaz mal varlıklarına haciz tatbik edildiğini, bunun öğrenilmesi üzerine müvekkili Banka tarafından borçlulara … 57.Noterliği kanalı ile 22.04.2021 tarih ve 9122 yev. nolu ihtarname keşide edilerek protokolün ihlal edildiğini, borçlarını ödemeleri, aksi taktirde yasal takip işlemlerine başlanacağı ihtar edildiğini, bu ihtarnameye rağmen de borçlular haklarında diğer alacaklı banka tarafından başlatılan icra takibini kaldırtmadığı gibi, borcu da ödememiş olması nedeni ile müvekkili Banka tarafından yasal takip süreci başlatıldığını, davacıların, müvekkili Banka tarafından kendilerinden talep edilen komisyonun kabul edilmemesi nedeni ile Protokolün feshedildiği iddialarını kabul etmemekle birtikte müvekkili Bankanın taraflarca imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi hükümlerine dayanarak borçlulardan yapılandırma komisyonu talep edebileceğinin açık olduğunu, bankaların Komisyon uygulaması, davacılara/borçlulara özel bir uygulama olmayıp, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına (TCMB) iletiten liste kapsamında tüm bankaların uyguladığı genel kabul görmüş bir uygulama olduğunu, Kaldı ki; bu çerçevede şu ana kadar borçlulardan/davacılardan herhangi bir komisyon tahsilatı da yapılmadığını, taraflarca akdedilen genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan kredilerden kaynaklanan müvekkili banka alacaklarının tamamı 08.02.2018 tarihli ihtarname ile muaccel hale geldiğini, borçluların temerrüdü gerçekleştiğini, daha sonra taraflarca imzalanan protokollerin tamamı borcun ne şekilde ödeneceğinin belirlenmesine yönelik olduğunu, taraflar arasında akdedilen 24.09.2019 tarihli protokol çerçevesinde, davacılardan… A.Ş. adına kayıtlı olup kredi risklerinin teminatı olarak müvekkili Bankaya 1.dereceden 16.04.2014 Tarih ve … yevmiye no’lu , 36.000.000 TL bedelle, 2.dereceden 08.08.2016 Tarih … yevmiye no’lu 5.000.000 TL bedelle, 3.dereceden 02.12.2016 Tarih, … yevmiye no’lu 35.000.000 TL bedelle ipotekli olan …, …, …, 244 pafta,1889 ada, 3 parselde kayıtlı taşınmazın, borçluların talebi ve isteği üzerine 39.600.000,00 TL bedelle müvekkili Bankaya satılarak devir edildiğini ve devir bedeli olan 39.600.00000 TL borçluların kredi borçlarından mahsup edildiğini, bu şekilde satış bedeli borçtan mahsup suretiyle ödenmiş bulunduğunu, 24.09.2019 tarihli aynı protokolde taşınmazı müvekkili Bankaya satan… A.Ş.’ne 1 yıllık vefa (taşınmazı geri alım hakkı) tanındığını, bu husus 24.09.2019 tarihli protokolün 2.2.4 maddesinde, “…. Geri alım hakkı gayrimenkulün tapuda resmen … A.Ş adına tescil edildiği tarihten itibaren 12 ay için geçerlidir. 12 aylık süre içerisinde kullanılmadığı takdirde, ayrıca herhangi bir ihbar veya ihtara gerek kalmaksızın kendiliğinden geçersiz hale gelecektir.” Şeklinde ifade edildiğini, … … A.Ş’nin, protokol ile kendisine tanınan vefa (geri alım) süresi içerisinde taşınmazı geri alamaması ve geri alım süresinin uzatılması talebi üzerine müvekkili Banka tarafından iyiniyetle vefa (geri alım hakkı) süresi 06.10.2020 tarihli sözleşme ile 26.09.2021 tarihine kadar uzatıldığını, bu husus 06.10.2021 tarihli protokolün B.3 maddesinde,”… Vefa hakkı devir eden malike ait olup, Vefa hakkı sahibi devreden malik, vefa hakkını bankaya karşı devir edilen taşınmaz için, vefa hakkı süresi içerisinde ,işbu protokolün B4 maddesinde belirtilen şekilde hesaplanacak vefa bedelini, bankaya nakden ve def’aten ve bankaca uygun görülecek şekilde tam ve eksiksiz olarak ödemek, kayıt ve iş bu protokolde yer alan koşulların yerine gelmesi ve işbu protokolün IV-A maddesi gereğince muaccel hale gelmiş ve ödenmemiş borcun bulunmaması şartıyla 26.09.2021 tarihine kadar yazılı bildirimde bulunmak koşulu ile kullanabilecektir. “Şeklinde ifade edildiğini, Protokoller çerçevesinde kendisine vefa (geri alım) hakkı tanınan… A.Ş.’nin, 26.09.2021 tarihine kadar da vefa (geri alım) hakkını kullanacağına dair müvekkili Bankaya herhangi bir müracaatının olmaması ve protokolde öngörülen geri alım şartlarının da yerine getirilmemiş olması üzerine, bu hakkı sona ermiş bulunduğunu, bu nedenle, davacının sözleşmelerden kaynaklanan vefa hakkının varlığından söz etmeye olanak bulunmadığını, Gayrimenkulün mülkiyeti, gayrimenkulün tapudan müvekkiline satış tarihi olan 26.09.2019 tarihi itibariyle müvekkili bankaya geçtiğini, davacı… A.Ş.’nin vefa hakkı süresinde kullanılmayarak tamamen sona erdiğini, davacı taraf dilekçesinde müvekkili Bankayı, temerrüt koşulları oluşmaksızın temerrüt koşulları oluşturmak maksadıyla gönderilen kat ihtarı ile davacıları ekonomik yönden yıkıma uğratmakla ve geri alım hakkını kullanmalarını kasten engellemekle suçladığını, davacı tarafın bu iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın temerrüdü zaten, müvekkili Banka tarafından keşide edilen 08.02.2018 tarihli ihtarnamenin kendilerine tebliği ile oluştuğunu, 22.04.2021 tarihli ihtarname yalnızca, temerrütten doğan yasal hakların kullanılacağına ilişkin olduğunu, davacı tarafın müvekkili Bankaya satılan taşınmaz ile ilgili yapılan işlemin LexCommissoria Yasağı kapsamına girdiği iddiasının da hiçbir yasal dayanağı olmadığını, bir işlemde LexCommissoria Yasağından bahsedebilmek için “borç vadesinde ödenmediği takdirde alacaklının rehin konusu eşyayı mülkiyetine geçireceğine ilişkin kayıt ya da sözleşme olması, bu sözleşmenin alacağın muacceliyet kazanmasından önce yapılmış olması ve nihayet alacaklıyı tatmin amacı taşıması” gerekir. Oysaki, davacılardan… A.Ş. adına kayıtlı olduğu, müvekkili Bankaya ipotekli olan ve daha sonra müvekkili Bankaya satılarak, satış bedeli riske mahsup edilen taşınmaz ile ilgili olarak tapuda tesis edilen ipotek resmi senedine bakıldığında borç vadesinde ödenmediği takdirde alacaklının rehin konusu , eşyayı mülkiyetine geçireceğine ilişkin herhangi bir hüküm olmadığını, Söz konusu taşınmazın müvekkili Bankaya satış işlemi temerrüdün gerçekleşmesinden ve banka alacağının muaccel hale gelmesinden sonra tarafların vardığı mutabakat gereğince; 24.09.2019 tarihli Protokol çerçevesinde gerçekleştiğini, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünde olan davacının, müvekkili Banka ile imzalamış olduğu Protokole istinaden müvekkili Bankaya sattığı ve aynı Protokolde kendisi lehine 1 yıllık vefa (geri alım) hakkı ve yine daha sonra 06.10.2020 tarihinde imzalanan Protokol ile de vefa (geri alım hakkı süresi uzatılan işlemlerin geçersizliğini ileri sürmesi, ahde vefa ilkesine aykırı olduğu gibi, basiretli bir tacir gibi hareket elmeyec yükümlülüğü ile de bağdaşmadığını, 24.09.2019 tarihli sözleşme ile taşınmazın mülkiyetini müvekkili bankaya devreden, devir bedeli tutarında risk düşümü talep eden ve 06.10.2020 tarihli sözleşme ile de vefa hakkını kendi lehine uzatan davacı… A.Ş.’nin, kendi lehine hak iktisap ettiği sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmesinde hukuki menfaati olmadığı gibi, bu durum açıkça hakkın kötüye kullanımı Mahiyetinde olduğunu, Öte yandan, gayrimenkulün müvekkili bankaya devri işleminin yapılması hususunda şekil yönünden bir eksiklik de
bulunmadığını, davacının ileri sürdüğü şekil eksikliği vefa hakkının tesisi açısından olduğunu, bu şekil eksikliğine rağmen, sözleşmelerde kararlaştırılan süre ve esaslara uyulması halinde, müvekkili tarafından hiçbir zaman vefa hakkının kullandırılmasına itirazda bulunulmadığını ancak, davacı sözleşmede yazılı sürede ve esaslara bağlı olarak vefa hakkını kullanmadığını, müvekkili Banka alacağının tamamının 08.02.2018 tarihli ihtarnamce ile muaccel hale getirildiğini ve borçluların temerrüde düşürülmüş olduğu hususu da göz önünde bulundurulduğun da davacı tarafın, satış işleminin yapıldığı tarihte müvekkili Banka alacağının muaccel olmadığına dair iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, borç muaccel hale geldikten sonra, borcun ödenmesine yönelik akdedilen protokol hükümleri kapsamında, borçluların talebi üzerine, gerçek değerinden ve risk düşümü yapılmak koşulu ile satıcı firmaya 1 yıllık ve daha sonra 26.09.2021 tarihine kadar uzatılan vefa hakkı ile müvekkili bankaya devir edildiğini, bu nedenle somut olayda Lexecaommissoria yasağından söz etmenin mümkün olmadığını, taşınmazın ekspertiz değerinin 44.000.000,00 TL olduğu hususunun da doğru olmadığını, kaldı ki borç düşümü yapılacak tutar borçlunun kabul ve mutabakatı ile belirlenmiş olduğunu, taraflar taşınmazın devir bedelinin 39.600.000,00 TL olacağı ve bu tutarın riskten mahsup edileceği hususlarında mutabık olduğunu, kaldı ki mevcut durumda ipotek tesis edilirken alacağın muaccel hale gelmesinden önce ipotekli taşınmazın mülkiyetinin doğrudan bankaya geçeceğine yönelik bir sözleşme söz konusu olmadığını, alacak muaccel hale geldikten ve karşılıklı mutabakat ile borç kabulü yapıldıktan sonra borcun ödenmesine yönelik yapılan sözleşme hükümlerine göre taşınmazın vefa hakkı ile bankaya devri gerçekleştiğini, davacı taraf dilekçesinde, müvekkili Banka ile imzalamış olduğu 24.09.2019 tarihli Protokol ile kendisine tanınan ve 06.10.2020 tarihli Protokol ile de süresi uzatılan vefa (geri alım) hakkının, kanunda öngörülen usul ve şekil şartlarına uygun düzenlenmediğinden bahisle geçersiz olduğunu iddia etmesi kelimenin tam anlamı ile abesle iştigal olduğunu, zira bu hak müvekkili Banka tarafından tanınan bir hak olduğunu, müvekkili Banka tarafından hiçbir zaman geçersizliğinden bahisle, davacı tarafın bu hakkı kullanamayacağı ileri sürülmediğini, bilakis kullanabilmesi için, davacı tarafın talep ettiği süreyi uzattığını ve bu sürenin sonuna kadar da beklediğini, Gayrimenkulün müvekkili bankaya, bedeli borçtan düşülmek suretiyle ödenmek suretiyle ve yasanın aradığı tüm şekil koşullarına uygun olarak devir ve temlik edildiğini, davacı tarafa vefa hakkı tanıyan sözleşmenin resmi şekilde yapılması ve tapuya şerh edilmesi gerekliliği, 3.şahıslara karşı da ileri sürülebilmesi için olduğunu, Gerek 3.şahıslar tarafından ve gerekse davacıya bu hakkın verilmesini sağlayan protokolün taraflarınca, bu hakkının geçersiz olduğuna dair herhangi bir iddia mevcut olmadığını, Hal böyle iken, yapılan protokol ile kendi lehine tesis edilen bir hakkı kullanmak yerine, bu hakkın tesisinin resmi şekilde yapılmadığından bahisle geçersizliğini ileri sürmesi için davacı tarafın hiçbir hukuki menfaati olmadığını, Bilakis davacı tarafın böyle bir iddiada bulunması açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, kaldı ki, şekil açısından geçersiz bir sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmesinden sonra, geçersizliğinin ileri sürülemeyeceğinin kuşkusuz olduğunu, davacının sözleşmenin şekil açısından geçersizliği yönünde iddialarını hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte, davacı sözleşme ile tanınan süre içerisinde bankaya yazılı olarak başvurmak kaydı ile, sözleşme ile kararlaştırılan vefa bedelini ödeyerek vefa hakkını kullanabilmiş olsa idi, vefa hakkına konu sözleşmenin şekil açısından geçersizliği yönünde bir iddia ileri sürmeyeceğini, taldı ki, vefa sözleşmesi yasal olarak resmi şekle tabi bir sözleşme olmadığını yazılı olarak yapılmasının yeterli olduğunu, davacı tarafın, borcun haksız olarak muaccel kılındığı gerekçesiyle zarara uğradığından bahisle maddi tazminat talepleri de bütünü ile haksız ve yasal dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, akdedilen kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlar vadesinde ödenmeyince borçlulara … 24.Noterliği”nden 08.02.2018 tarih ve 04996 yev. numaralı hesap kat ihtarı keşide edilerek borçlulara borçlarını ödemeleri için süre verildiğini, verilen süre içerisinde de borç ödenmeyince, akdedilen sözleşmeler çerçevesinde, müvekkili banka alacağının tamamı muaccel hale geldiğini ve borçluların temerrüde düştüklerini, taraflarca daha sonra imzalanan protokollerin tamamı borcun ne şekilde ödeneceğinin belirlenmesine yönelik olduğunu, davacıların (Borçlular) borcun ödenmesine yönelik olarak en son imzalanan 06.10.2020 tarihli protokol hükümlerinin de borçlular tarafından ihlal edilmiş olması nedeni ile müvekkili Banka tarafından borçlulara 22.04.2021 tarihli ihtarname keşide edilerek, protokole aykırılığın giderilmesi ya da borcun ödenmesi ihtar edildiğini, bu ihtara rağmen de protokole aykırılık giderilmediği gibi borç da ödenmemiş olduğundan müvekkili banka tarafından alacağın tahsili hususunda yasal yollara müracaat edildiğini, yukarıda açıklandığı üzere, tamamen alacağını tahsil amacı ile yasal yollara başvuran müvekkili bankanın tazminat sorumluluğunu gerektirecek haksız ve hukuka aykırı bir eylemi mevcut olmadığı gibi herhangi bir kusuru da söz konusu olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmeleri ve protokolleri ihlal eden davacılar(borçlular) olduğundan, kendi davranışlarının hukuki sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, Ödenmeyen alacağını tahsil etmek isteyen müvekkili Bankanın, alacağını tahsil amacı ile yasal takip işlemlerine başlamasının en doğal hakkı olduğunu, nitekim bu çerçevede … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından tahsilde tekerrür etmemek koşulu ile ipoteğin paraya çevrilmesine yönelik icra takibi başlatıldığını, yine tahsilde tekerrür etmemek koşulu ile tahsilinde kredi borcuna mahsup edilmek üzere temlik cirosu ile iktisap ettiği senede dayalı olarak da …. Asliye Tic. Mah.’nin 2021/… DİŞ sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı alarak, ….İcra Müd’nün 2021/… E. Sayılı dosyasından kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, borçlular ihtiyati hacze itiraz ettiklerini, ihtiyati hacze itirazların kesin olarak reddedildiğini, İpotek takibine itiraz davasında ise Mahkemece ihtiyati tedbir verilmesi talebi reddedildiğini, kambiyo takibine itirazları sonucu İlk Derece Mahkemesinde takibin iptali yönünde verilen karar hakkında taraflarınca istinaf başvurunda bulunulduğunu, dosya halen BAM’da olduğunu, yine, yapılan protokoller çerçevesinde kendisine tanınan vefa (geri alım) hakkını belirlenen süre içerisinde kullanmayan davacı taraftan, müvekkili bankaya satışı yapılan taşınmazın – fiili zilyetliğinin ve taşınmazdaki yönetim hakkının da müvekkili bankaya geçtiğine dair … 35.Noterliği’nden keşide ettiğini, 28.09.2021 Tarihli … yevmiye numaralı keşide ettiği ihtarnamede de hukuka aykırı herhangi bir durum olmadığını, bu ihtarnameye rağmen, taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı bulunmayan, vefa hakkını süresi içerisinde kullanmayan ve taşınmaz üzerindeki zilyetlik dahil tüm hakları sona eren davacı… A.Ş. taşınmazın fiilen müvekkili bankaya teslim etmediğini, müvekkili bankanın yönetim hakkına müdahale ettiğini, yönetim odasının anahtarlarını teslim etmediğini, müvekkili bankanın görevlendirdiği personeli yönetim binasına girmesine fiilen ve hukuka aykırı şekilde engel olduğunu, hukuken hakkı olmadığını ve mülkiyet ve zilyetlik hakkı kesin olarak sona erdiği halde haksız ve hukuka aykırı şekilde taşınmazın kiracılarından kira bedeli tahsil etmeye ve ortak giderleri tahsil etmeye devam ettiğini, davacılar (Borçlular) hakkında; akdedilen sözleşmeye açıkça aykırı olan ve suç teşkil eden bu davranışları sebebi ile taraflarından … Amirliği’ne 05.10.2021 tarihinde şikayette bulunulduğunu, Davacı… A.Ş’nin taşınmazdaki mülkiyet hakkı ve kendisine tanıman vefa hakkı tamamen sona ermiş olduğunu, mülkiyetin bankaya ait olduğunu, dikkat edileceği üzere bu süreçte müvekkili bankanın yasal olmayan kusurlu herhangi bir davranışının söz konusu olmadığını, Müvekkili Banka tamamen taraflar arasında imzalanan sözleşmelerden ve yasalardan doğan haklarını kullanmış olduğunu, müvekkili Bankanın davranışları ile davacıların uğradığını iddia ettikleri zararları arasında herhangi bir illiyet bağı olmadığını, yine davacıların maddi tazminat taleplerine dayanak gösterdiği diğer husus dava dilekçesinden dahi net olarak anlaşılamadığını, 24.09.2019 tarihli protokol ile… A.Ş adına kayıtlı taşınmazın 39.600.000,00 TL bedel üzerinden bankaya devir edileceği ve devir bedelinin ayni bir ödeme olarak borçluların kredi riskinden mahsup edileceğinin çok açık şekilde borçluların da kabulü üzerine kararlaştırıldığını, davacı tarafın bu açık kabulüne ve sözleşme hükümlerine rağmen hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde taşınmazın vefa hakkının sona erdiği 26.09.2021 tarihi itibari ile güncel değerinin belirlenmesini ve 39.600.000,00 TI mahsup edildikten sonra geri kalan kısmın kendilerine tazminat olarak ödenmesine ilişkin talepleri de ne taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde ve ne de hiçbir yasada yeri olmayan, hukuki dayanaktarı yoksun bir talep olduğunu, Sözleşme ile kendisine tanınan vefa (geri alım) hakkını süresi içerisinde kullanmayan davacı tarafın böyle bir talepte bulunmasını gerektirecek herhangi bir yasal dayanak mevcut olmadığını, bu talebin de reddi gerektiğini, bu taleplerin kabul edilmemesi durumunda ise dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini talep etmekte olduğunu, bu talepte akdedilen sözleşme hükümlerine açıkça aykırı hiçbir yasal dayanağı olmayan bir talep olduğunu, tapu iptal ve tescil taleplerine yönelik harç yatırılmadığı gibi bu talepler Mahkeme’nin görev alanında da olmadığını, vefa hakkını kullanma süresinin sona erdiği 26.09.2021 tarihi itibariyle davacı taraf dava konusu taşınmaz da tamamen fuzuli işgalci durumunda olduğunu, bu tarihten sonra, taşınmazın maliki olan müvekkili banka ile taşınmazda bulunan kiracılar arasındaki hukuki ilişkilerin hiçbir şekilde davacı tarafı ilgilendirmediğini,24.09.2021 tarihli vefa sözleşmesinin 2.2.5 maddesinde bu husus açıkça Kararlaştırıldığını, “…12 aylık sürenin sonunda, vefa hakkının kullanılmaması halinde, gayrimenkul ilk taleple birlikte kayıtsız, şartsız tahliye edilecektir. Borçlular vefa hakkının sona erdiği tarihle, taşınmazı boş ve temiz olarak anahtarları ile birlikte alacaklı bankaya teslim etmeyi, aksi halde bu gayrimenkul bakımından fuzuli işgalci sıfatı ile sorumlu olduklarını, alacaklı bankanın Ayrıca herhangi bir ihtar/ihbar yükümlülüğü aranmaksızın fuzuli işgal tazminatı, ecrimisil talep etmeye hakkı bulunduğunu, her türlü dava ve hukuk yoluna başvurmakta serbest olduğunu, bu husustaki her türlü itiraz haklarından vazgeçtiklerini açıkça kabul, beyan ve tauhhüt ederler. …” yine vefa hakkının 26.09.2021 tarihine kadar uzatıldığı 06.10.2021 tarihli protokolün B2 maddesinde; “….Vefa hakkı süresinin sonunda, vefa hakkının kullanılmaması halinde, gayrimenkul ilk taleple birlikte kayıtsız şartsız tahliye edilecektir. Borçlular, vefa hakkının sona erdiği tarihte taşınmazı boş ve femiz olarak anahtarları ile birlikte alacaklı bankaya teslim etmeyi,aksi halde bu gayrimenkul bakımından fuzuli işgalci sıfatı ile sorumlu olduklarını, alacaklı bankanın ayrıca herhangi bir ihtar/ihbar yükümlülüğü olmaksızın fuzuli işgal tazminatı talep etmeye hakkı bulunduğunu, bu husustaki her türlü itiraz haklarından vazgeçtiklerini açıkça kabul, beyan ve taahhüt ederler…. ” davacı taraf, mevcut taşınmaz bakımından akdedilen sözleşmelere göre de fuzuli işgalci durumunda olduğunu ve hiçbir şekilde kiracılardan kira bedellerini tahsil etmeye, taşınmazın ortak giderlerini talep ve tahsil etmeye, bankanın mülkiyet hakkını ihlal etmeye hakları bulunmadığını, müvekkili bankanın bir finans kuruluşu olduğunu, mevcut kiracılar ile akdettiği bir kira sözleşmesi olmadığından kiracılara ihtarname keşide ederek, taşınmazların haksız olarak işgal edilmesi sebebi ile ecrimisil bedellerinin kendisine ödenmesi gerektiğini ihtaren kiracılara bildirdiğini, taşınmazın mülkiyetinin kendisine ait olduğunu ihtar ettiğini, davacıların bu hukuki ilişkiye hiçbir müdahale hakkı olmadığını, kendi dava dilekçelerinde ifade ettikleri 10 – adet bağımsız bölümün ecrimisil bedellerinin davacıların haksız ve hukuka aykırı müdahaleleri sebebi ile tahsil edilememesinden dolayı bankanın uğradığı her türlü zararı davacılardan tazmin etmek hakkımız saklı olduğunu, bankaların taşınmaz iktisabında, bankacılık mevzuatına uygun şekilde fuzuli işgal sebebi ile işgalcilerden ecrimisil talep etmek hakkına haiz olduğunu, bu husus Bankacılık mevzuatına uygun olduğunu, müvekkili banka akdedilen protokol hükümlerine uygun hareket etmiş olduğunu, haksız ve hukuka aykırı bir eyleminden söz etmenin mümkün olmadığını, davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile müvekkili bankanın protokole uygun eylemleri arasında herhangi bir illiyet bağı da olmadığını, müvekkili bankanın haksız ve hukuka aykırı bir işlemi söz konusu olmadığı gibi, 06.10.2020 tarihli sözleşme koşullarını ihlal eden ve temerrüde düşen davacı taraf olduğunu, Müvekkili banka davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun girişimleri sebebi ile alacağını tahsil edemediği gibi, davacıların engellemeleri sebebi ile malik olduğu taşınmazın zilyetliğinden yararlanamadığını, kiracılardan fuzuli işgal tazminatlarını tahsil edemediğini, yönetim binasına giremediğini ve taşınmazın ortak giderlerinin tahsili hususunda birçok hukuki sorun yaşadığını, müvekkili banka kendisi adına kayıtlı bulunan taşınmazın aboneliklerini alabilmek için davacıların kullanımından kaynaklı oluşan 110.485,00 TL borcu…’ye ödediğini, Müvekkili banka fazlaya ve faize ilişkin her türlü talep haklar saklı kalmak kaydı ile davacı tarafın geçmiş dönem borçları sebebi ile ödemek zorunda kaldığı 110.485,00 TL sebebi ile davacı taraftan alacaklı olduğunu, davacı taraf haksız ve hukuka aykırı davranışları ile müvekkili bankanın mülkiyet hakkını kullanmasına engel olarak müvekkili bankayı zarara uğrattığını, zarara uğradığını iddia eden davacı, haksız ve hukuka aykırı fiilin varlığını, uğradığını iddia ettiği zarar ile müvekkili bankanın eylemi arasındaki nedensellik bağını, zararın somut olarak varlığını ve kusurun varlığını ispat etmesi gerektiğini belirterek öncelikle usule ilişkin itirazları dikkate alınarak davanın usulden reddine, Tapu iptali ile tescil talebi ile bu talebe bağlı diğer talepler yönünden mahkemenin görevsiz olması sebebiyle, davanın görev yönünden reddine, davanın esasına girilmesi halinde, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, asli taleplerin ve feri talebin yer aldığı terditli dava şeklinde açılmış olup, davacının asli taleplerinin; haksız şekilde düzenlendiği iddia edilen 22/04/2021 tarihli kat ihtarının iptaline, geçersiz olduğu iddia edilen kat ihtarına dayalı olarak başlatılan …. İcra Müdürlüğünün 2021/… Esas sayılı ve … icra Dairesinin 2021/… Esas sayılı icra dosyalarında devam eden haciz ve muhafaza işlemlerinin sebebiyet verdiği iddia edilen maddi zararlara karşı şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak tüm davacılara verilmesi, yine haksız kat ihtarı nedeniyle davacılardan…A.Ş’nin geri alım hakkına konu edilen taşınmazdaki kiracılarından elde ettiği kira gelirinden yoksun bırakılması nedeniyle… A.Ş’nin uğradığı kira gelirinden yoksun bırakılması nedeniyle bu zarar kapsamında uğradıkları zararlar kapsamında şimdilik 10.000 TL’nin davalı bankadan alınarak davacı… A.Ş’ne ödenmesini HMK 111. Maddesi kapsamında asli taleplebinin, davacılardan… A.Ş nin geri alım hakkının kullanmasına engel olan bankanın geri alım hakkına konu taşınmazın geri alım hakkı tarihi olan 26/09/2021 tarihindeki güncel değerinin bankanın borca mahsup ettiği 39.500.000 TL’nin düşülmesinden sonra ki kalan değerinin… A.Ş’nin uğradığı somut maddi zararı olduğu iddia edilerek şimdilik bu zarar kalemi doğrultusunda 10.000 TL maddi zararın faiziyle birlikte davalı bankadan alınarak davacılardan… A.Ş’ne ödenmesine, bu asli talebinin ödenmesine bu asli talebinin kabul edilmemesi halinde feri talebinin ise davalı banka adına tescilli … Tapu Müdürlüğünde kayıtlı … MAhallesi 244 Pafta 1889 Ada 3 parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı… A.Ş adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER: Zorunlu Arabuluculuk tutanağı, davalı bankanın 16/04/2021 tarihli maili, banka tarafından keşide edilen … 35. Noterliğinin … yevmiye sayılı 22/04/2021 tarihli kat ihtarı- bu kat ihtarına karşı davacı tarafından yapılan itirazları içerir ihtarname, vefa hakkının sona erdiğini ve taşınmaz mülkiyetinin bankaya geçtiğine dair banka tarafından keşide edilen … 35. Noterliğinin 28/09/2021 tarihli ihtarnamesi, … Yatırım ile davalı banka arasında düzenlenen 03/08/2018 tarihli sözleşme, 24/09/2019 – 25/09/2019 – 13/05/2020 – 18/06/2020- 06/10/2020 tarihli protokoller, …. İcra Müdürlüğünün 2021/… Esas sayılı icra dosyası, … İcra Hukuk Mahkemesine ait 2021/… Esas 2021/… Karar sayılı dosyası, … İcra Dairesinin 2021/… Esas sayılı dosyası, 20/04/2021 tarihli hesap ekstresi, vefa hakkına konu taşınmazın değerleme raporu, banka tarafından yaptırılan değerleme raporu, ticari defter ve belgeler, banka kayıtları, bilirkişi incelemesi.
Mahkemece 05/11/2021 tarihli verilen karar ile… …A.Ş Tarafından davalı banka aleyhine açılan tapu iptal tescil ile ilgili feri talep asıl dosyadan ayrılarak mahkemenin 2021/… Esasına kaydı yapılmış ve 05/11/2021 tarihli karar ile taşınmazın … ilçesi sınırında kaldığı bu nedenle kesin yetki söz konusu olduğu belirtilerek yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemesi olduğu belitilerek dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna gidilmiş, istinaf incelemesini yapan İstanbul BAM 14. HD’nin 09/06/2022 tarih 2022/40 Esas 2022/775 Karar nolu ilamı ile “Dava, taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmeleri ve protokoller uyarınca davacıya devir edilen taşınmazların rayiç değerinin borca mahsup edilen miktardan mahsubu ile davacı şirketin uğradığı zarardan şimdilik 10.000 TL’nin faizi ile birlikte tahsiline, bu talep kabul edilmediği takdirde fer’i talep olarak … Mahallesi 1889 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı şirketi adına tescili istemine ilişkin iken ilk derece mahkemesi, tazminat talebini bu davadan tefrik ederek, feri talep olan tapu iptal ve tescil yönünden eldeki davayla yargılamaya devam edilmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacılar vekili, taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesi ve protokoller ile borç miktarı ile ödeme ve temerrüt şartlarının belirlendiğini, kredi borcunun teminatı olmak üzere ek protokollerle geri alım hakkı tanınan taşınmazın teminat olarak davalıya devir edildiğini, ancak davalının talebi ile taşınmazların rayiç değerinin altında satış olarak gösterildiğini, resmi şekilde yapılmayan geri alım sözleşmesinin geçersiz olduğunu, muacceliyet şartları oluşmadan protokol hükümlerine aykırı şekilde hesabın kat edilerek, takip başlatıldığını ileri sürerek, taşınmazların gerçek değeri ile devir bedeli arasındaki farkın belirlenerek oluşan zararın tazminine, olmadığı takdirde feri talep olarak bir adet taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı şirket adına tescilini istemiştir.
Mahkemece tazminat talebi ile tapu iptal tescil talebinin ayrılmasına karar verilmiş ve tapu iptal tescil talebi yönünden kesin yetki kuralı nedeniyle davanın usulden reddine, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tespitine karar verilmiştir.
HMK’nın 111. maddesi uyarınca terditli (kademeli) dava açılması mümkündür. HMK’nın 111.maddesinde, ” Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, taleple arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. (2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.” düzenlenmesi bulunmaktadır. Görüldüğü üzere, maddenin ikinci fıkrasına göre mahkemece, davacının asli talebinin esastan reddine karar verilmedikçe fer’i talebi incelenemez ve hükme bağlanamaz. Bu açık düzenlemeye göre, feri talep hakkındaki bu inceleme koşulunun, taleplerin tefriki suretiyle ortadan kaldırılması ve davanın bu suretle terditli dava olmaktan çıkarılması hukuke mümkün değildir. Yani, asli talep hakkında bir karar verilmeden feri talebin karara bağlanmasını yasaklayan düzenleme, usule ilişkin nihai kararları (yetkisizlik kararını) da kapsamaktadır.
Bu nedenle mahkemece, öncelikle asli talep yönünden inceleme yapılarak HMK’nın 111. maddesine göre bir karar verilmesi, eğer asli talep kabul edilirse, feri talep hakkında hiç bir değerlendirme yapılmaması; asli talebin reddi halinde ancak feri talebin incelenmesi ve yetki hususunun bu aşamada değerlendirilip karara bağlanması gerekir. Somut olayda olduğu gibi, terditli davada henüz incelenme sırası gelmeyen feri talebin davadan ayrılması suretiyle sanki asli talepmiş gibi incelenip karar verilmesi, davanın usule ilişkin niteliğini değiştirdiği gibi, talepler arasındaki bağlantı da yok sayılmış olmaktadır. Ayırma kararının çeşitli usul sorunları da yaratacağı açıktır. Örneğin, tefrik sonucu dosya kendisine gönderilen mahkeme, esasa girip inceleme yapamayacaktır. Çünkü, öncelikle asli talep hakkında verilecek kararın kesinleşmesini bekleyecektir. Asli talep kabul edilirse, ayrılan feri talebin akıbeti hakkında usul sorunları ortaya çıkacaktır. Bu durumda, mademki yasa koyucu terditli dava açılmasına olanak tanımıştır, o halde davanın terditli dava olarak görülüp sonuçlandırılması gerekir. Terditli talebin inceleme sırası gelirse mahkeme, ebette kamu düzenine ilişkin yetkiyi inceleyecek ve yetkisizlik kararı verebilecektir. Ancak bunun için feri talebin incelenme sırasının gelmiş olması, yani asli talebin reddine karar verilmiş olması gerekir. Yasa hükmüne aykırı şekilde terditli talep yönünden ayırma kararı verilmesi ve ardından kamu düzenine ilişkin yetki kuralı dikkate alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Usule aykırı tefrik kararı, HMK’nın 353/1.a.5 maddesi uyarınca istinaf mahkemesince resen dikkate alınır. Bu usule aykırı tefrik kararı sonrasında verilen usulden ret kararı da dava şartlarına aykırı bir karar niteliğinde bulunmuştur.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4-5 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir. İstinaf kararı üzerine mahkemece dosya aynı mahkemenin … nolu esasına kaydedilmiş ve 27/07/2022 tarihli karar ile söz konusu ayrılan dosyanın bu defa ana dosya olan 2021/669 Esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Söz konusu dosya dava değeri itibariyle tek hakimlikçe yürütüldüğü aşamada alınan ara kararları ile davacıların dava dilekçesindeki sonuç ve istem bölümünde 1 nolu maddede yer alan iptal talebine konu 22/04/2021 tarihli kat ihtarının tutarının 108.204.324,86 TL olmasına rağmen 512,33 TL harç ödediği gözetilerek 1.847.347,02 TL bakiye peşin harç tutarının ödenmesi için kesin süre verildiği, davacılar tarafından yatırılması üzerine dosyanın heyete tevdi edildiği görülmüştür.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmış ve bilirkişi incelemesi yapılarak rapor dosyaya bırakılmıştır.
… Yatırım A.Ş ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmeleri incelendiğinde, söz konusu kredi sözleşmelerini davacıların da içinde bulunduğu … , … , … …A.Ş , … Tel…A.Ş ‘nin müşterek müteselsil kefil olarak imzaladığı, buna göre 22/06/2016 tarihli sözleşmedeki sözleşme ve kefalet miktarının 5.000.000 USD , 02/08/2016 tarihli sözleşmedeki limitin 8.000.000 Euro, 31/08/2016 tarihli sözleşmedeki limitin 3.000.000 Euro, 08/11/2016 tarihli sözleşmedeki limitin 15.000.000 TL , 06/10/2020 tarihli sözleşmedeki limitin 110.000.000 TL olduğu, 110.000.000 TL’lik sözleşmedeki kefillerin sadece …ve … olduğu, böylelikle davacı şirketin toplam 5.000.000 USD , 11.000.000 Euro ve 125.000.000TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzaladığı anlaşılmıştır. Davalı banka tarafından … 25. Noterliği aracılığıyla 08/02/2018 tarihinde … yevmiye sayılı ihtarname ile keşide edilen kat ihtarında hesap kesim tarihi itibariyle 08/02/2018 tarihi itibariyle bilirkişi raporunda dökümü verilen 78.999.420,38 TL nakdi borcun derhal faizleriyle birlikte ödenmesini ihtar edildiği, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere kat ihtarında istenilen alacak kalemlerinin banka kayıtları ile uyumlu olduğu, söz konusu bu ihtarnamenin… A.Ş ile kefiller … ve …’e 08/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, bu ihtarname nedeniyle davacıların 09/02/2018 tarihinde temerrüde düştükleri, daha sonra banka tarafından sözleşmenin 14. Maddesine göre … …. Noterliği aracılığıyla 22/04/2021 tarihinde … yevmiye sayılı ihtarname ile hesap kesim tarihi olan 08/02/2018 tarihini esas alarak 108.204.324,86 TL nakdi kredinin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 gün içinde faiz ve ferileriyle birlikte ödenmesinin aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, söz konusu kat ihtarnamesini davacılara 22/04/2021 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ve davacıların 22/04/2021 tarihi itibariyle temerrüde düştükleri görülmüştür. Banka tarafından … İcra Müdürlüğünün 03/05/2021 tarih ve … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığı incelendiğinde, asıl alacak miktarının 108.204.324,88 TL , akdi faiz , temerrüt faizi, BSMV ve masraf toplamı itibarıyla ise toplam alacağın 108.755.425,71 TL olarak gösterildiği, yine banka tarafından …. İcra Müdürlüğünün 2021/… Esas sayılı dosyası ile 17/05/2021 tarihinde kambiyo senedinin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, bu takipte asıl alacak miktarının 108.205.000,00 TL olduğu, komisyon, protesto masrafı, ihtiyati haciz vekalet ücreti, ihtiyati haciz masrafı ve işlemiş temerrüt faiziyle birlikte toplam takip miktarının 109.588.313,14 TL olduğu görülüştür.
Dava dışı … tarafından davacılar hakkında başlatılan ….icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde, takip tarihinin 12/04/2021 olduğu, asıl alacak miktarının 8.009.258,37 TL olduğu, akdi faiz , BSMV ve diğer masrafların eklenmesi neticesinde toplam takip miktarının 8.741.607,06 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacı ile davalı banka arasında imzalanan 03/08/2018 tarihli protokolün borç tasfiyesi niteliğinde düzenlendiği, borcun yenilenmediği, mevcut GKS’nin geçerli olduğu, borcun ne şekilde tasfiye edileceğinin kararlaştırıldığı, 24/09/2019 tarihli ek-2 (vefa hakkı tesisi) nolu protokol incelendiğinde, … … A.Ş’ne ait ipotekli taşınmazın bedeli borçtan düşülmek üzere ve geri alım hakkı tanınmak suretiyle bankaya devrinin kararlaştırıldığı ve geri alım hakkının 12 aylık süre ile sınırlı tutulduğu bir protokol olduğu, 25/09/2019 tarihli ek-3 nolu protokol incelendiğinde, ödeme planında revizyon yapıldığı ve bu tarihe kadar akdedilen tüm sözleşmelerin ayakta olduğunun kabul edildiği bir protokol olduğu, 13/05/2020 tarihli ek-4 nolu protokol incelendiğinde, ödeme planında revizyon yapıldığı ve bu tarihe kadar akdedilen tüm sözleşmelerin ayakta olduğunun kabul edildiği protokol olduğu, 18/06/2020 tarihli ek-5 nolu protokol incelendiğinde yine ödeme planında revizyon yapıldığı ve bu tarihe kadar imzalanan tüm sözleşmelerin ayakta olduğunun kabul edildiği protokol olduğu, 06/10/2020 tarihli protokol (vefa hakkı uzatılmıştır) incelendiğinde, sözleşmede aynen “iş bu protokol aşağıda belirtilen alacaklı banka ile borçlular ve müşterek borçlu müteselsil kefiller arasında imzalanmış bulunan GKS , bu sözleşmelere ek olarak imzalanan kredi sözleşmelerinin, kredi çerçeve sözleşmesinin ayrılmaz bir eki ve cüzü olup, borçlular ile imzalanan kredi sözleşmelerine dayalı olarak borçların tasfiyesine yönelik koşulları düzenlemektedir iş bu protokolün imzalanması ile borçlular, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller ve ipotek borçluları ile 03/08/2018 tarihinden sonra yapılan tüm protokoller geçerliliğini yitirecek olup , iş bu protokol yapılmış tüm protokollerin yerine geçerli olacaktır ” şeklinde düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere davalı banka sözleşmenin 14. Maddesine göre … 24. Noterliği aracılığıyla 08/02/2018 tarihinde … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile keşide ettiği hesap kesim tarihi 08/02/2018 tarihi itibariyle 78.999.420,38 TL nakdi borcun derhal ödenmesi için kat ihtarı çıkardığı ve bu kat ihtarı nedeniyle davacıların 09/08/2018tarihi itibariyle temerrüde düştükleri, davalı bankaca daha sonra … 35. Noterliği aracılığıyla 22/04/2021 tarihinde … yevmiye sayılı ihtarname ile hesap kesim tarihi 22/04/2021 tarihi itibariyle 108.204.324,86 TL nakdi kredi borcunun ödenmesi için ihtarname çıkardığı, davacılar bu ihtarnameden dolayı 24/04/2021 tarihinde temerrüde düştükleri, davalı bankaca davacılara karşı görüldüğü üzere 2 adet hesap kat ihtarı keşide ettiği, bahse konu birinci hesap kat ihtarının yukarıda tek tek tarih ve özetleri yapılan protokollerden önce keşide edildiği, ikinci hesap kat ihtarının ise protokollerden sonra keşide edildiği görülmektedir. Esasen 06/10/2020 tarihli protokolün V. Maddesinin 6. Fıkrası uyarınca ikinci hesap kat ihtarına gerek olmaksızın , protokol kurallarının ihlal edilmesi halinde herhangi bir ihbara ve/veya ihtara gerek olmaksızın alacağı muacceliyet kespedeceği ve temerrüdün kendinden oluşacağı hükmündün hareketle ikinci ihtarın ihtiyari olarak keşide edildiği ve davacıların da keşide edilen her iki kat ihtarnamesi ile usulüne uygun şeklide temerrüde düştükleri anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/11-666 Esas 2013/238 Karar nolu ilamında da belirtildiği üzere tecddit-yenileme eski borcun yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir.
Mevcut borçta herhangi bir değişiklik yapılmadığı takdirde borç yenilenmiş sayılmaz. Ödeme taahhütnamesi adı altında düzenlenen protokol içeriği borcun yenilenmesi niteliğinde kabul edilemez . Protokole göre ödeme planında belirtile taksitlerin zamanında ödenmemesi halinde açılacak davada kredi sözleşmesindeki hükümler uyarınca alacağın belirleneceği kararlaştırıldığından uyuşmazlığın protokol öncesi kredi sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenerek borcun belirlenmesi gerekir denilmektedir. Davaya konu 06/10/2020 tarihli protokolün V. Muacceliyet ve temerrüt halinin hukuki sonuçları başlığında düzenlenen “…borçlu , müşterek borçlu ve müteselsil kefiller aleyhine 3.şahıslar tarafından icra takibi başlatılması veya başlatılan icra takiplerine devam edilmesi ve bu uygulamanın borçlunun ticari faaliyetine mani olması ve bu durumun 7 gün içinde ortadan kaldırılmaması halinde… iş bu protokolün ihlali sayılarak yukarıda kayıtsız şartsız kabul edilen borçlar hiç bir ihtara ve hüküm alınmasına gerek olmaksızın muacceliyet kespederek temerrüt koşullarına avdet edeceğini, bankanın alacağının tahsili için her türlü hukuki yola başvurma hakkının saklı olduğunu, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller kabul eder” denildiği, iş bu 06/10/2020 tarihli protokolün V/6. Fıkrası “….borçlular hakkında 3. Kişiler tarafından yasal takip yapılması (icra takibi ve/veya dava vs) borçluların diğer bankalar nezdinde 90 gün veya daha fazla ödemede gecikme yapılması (takibe geçilmemiş olsa dahi) iş bu protokolün ihlali sayılarak yukarıda kayıtsız şartsız kabul edilen borçlar , hiç bir ihtara ve hüküm alınmasına gerek olmaksızın muacceliyet kespederek temerrüt koşullarına avet edeceğinini ve bankanın alacağının tahsili için her türlü hukuki yollara başvurmakta serbest olduğu, borçlu müşterek borçlu ve müteselsil kefiller kabul eder…” düzenlemesine yer verildiği görülmektedir. Yukarıda belirtilen 06/10/2020 tarihli protokolün V. Maddesinin 5 ve 6.fıkraları taraflar arasında tartışmalı olup davacı taraf protokolün V/5.maddesine göre dava dışı …’ın …. İcra Müdürlüğünün 12/04/2021 tarih … Esas sayılı takip dosyası ile takip başlatmasını muacceliyet ve temerrüt olgularının oluşmasına – sözleşmenin feshine neden teşkil etmediğini iddia etmekte olup bu iddiasının dayanağı kapsamında ise sadece icra takibi başlatılması değil aynı zamanda bu icra takibinin protokolde belirtilen ödemeleri engeller nitelikte borçlunun ticari faaliyetine mani olması ve bu durumun 7 gün içinde ortadan kaldırılmaması hali ibaresine dayandırmaktadır. Davalı ise protokolün V/6.fıkrasına göre dava dışı …’ın takip başlatmasını (…. İcra Müdürlüğünün 12/04/2021 tarih … Esas) muacceliyet ve temerrüt olgularının oluşmasına / sözleşmenin feshine açıkça neden teşkil ettiğini savunmaktadır. Davacı taraf protokolün V/5. Maddesi uyarınca … A.Ş tarafından açılan icra takibinde talep edilen borcun 7 gün içinde ödendiğine dair dosya içerisinde bir belge sunmamış olup, kaldı ki taraflar arasında imzalanan protokolün V/6. Fıkrasında da açıkça “…borçlular hakkında 3.kişiler tarafından yasal takip yapılması (icra takibi ve/veya dava vs) borçluların diğer bankalar nezdinde 90 gün veya daha fazla ödemede gecikme yapılması (takibe geçilmemiş olsa dahi ) iş bu protokolün ihlali sayılarak yukarıda kayıtsız şartsız kabul edilen borçlar , hiçbir ihtara ve hüküm alınmasına gerek olmaksızın muacceliyet kespederek temerrüt koşullarına avdet edeceğini ve bankanın alacağının tahsili için her türlü hukuk yoluna başvurmakta serbest olduğunu, borçlu, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller kabul eder… ” denildiğinden bu maddeye göre … tarafından …. icra Müdürlüğünün dosyası ile 12/04/2021 tarihinde takip başlatıldığı kaldı ki aynı maddeye göre takip yapılmasa dahi davacının diğer bankalar nezdindeki ödemesini 90 gün veya daha fazla geciktirdiği de anlaşıldığından (davacı tarafından ödeme yapıldığına ilişkin bir iddia ve delil sunulmamıştır) davacı taraf davalının çıkarmış olduğu kat ihtarı ile temerrüde düşmüştür.
Bilirkişi heyeti raporlarında Vefa Hakkı bakımından yapmış oldukları değerlendirmede ”
Akdedilen 24.09.2019 tarihli protokol kapsamında mülkiyeti davacı şirkete ait olan Taşınmaz üzerinde 1. 2. Ve 3. Derecede olmak üzere toplam 71.000.000,00 TL’lik ipotek tesis edildiği, borçluların talebi üzerine 26.09.2019 tarihli tapu senedi bilgilerine göre 39.600.000,00 TL (20.08.2018 tarihli ekspertiz değerleme raporuna göre taşınmazın değeri 41.500.000,00 TL’dir) bedelle anılan taşınmaz bankaya
satılarak devredildiği ve bu bedelin borca mahsup edildiği, aynı tarihli protokol ile 1 yıllık vefa hakkı (geri alım hakkı) tanındığı görülmektedir. Bahse konu 24.09.2019 tarihli protokolün 2.2.4 maddesi; “ ….Geri alım hakkı gayrimenkulün tapuda resmen … .. A.Ş. adına tescil edildiği tarihten itibaren 12 ay için geçerlidir. 12 aylık süre içerisinde kullanılmadığı takdirde, ayrıca herhangi bir ihbar veya ihtara gerek kalmaksızın kendiliğinden gereçsiz hale gelecekti “; denildiği, Davacı süresi içinde taşınmazı geri almaması ve geri alım süresinin uzatılması talebine atfen 06.10.2020 tarihli sözleşme ile bu süre 26.09.2021 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu husus 06.10.2020 tarihli protokolün B.3 maddesinde; “……işbu protokolün B4 maddesinde belirtilen şekilde hesaplanacak vefa bedelini, bankaya
nakden ve defa’ten ve bankaca uygun görülecek şekilde tam ve eksiksiz olarak ödemek, kayıt ve iş bu protokolde yer alan koşulların yerine gelmesi ve işbu protokolün IV-A m. gereğince muaccel hale gelmiş ve ödenmemiş borcun bulunmaması şartıyla 26.09.2021 tarihine kadar yazılı bildirimde bulunmak kaydı kullanılabilecektir….”; denildiği Davacı, bir üstte belirtildiği gibi 26.09.2021 tarihine kadar vefa hakkını kullanmadığı için bu sürenin dolmuş bulunduğu kuşkusuzdur. Davalı banka alacağı 08.02.2018 tarihli ihtarname ile muaccel hale getirildikten sonra vefa hakkı 24.09.2019 tarihli protokol ile sağlandığı için konunun … yasağı kapsamında değerlendirilme olanağı bulunmadığı söylenebilir. …’nın doktrinde yer alan görüşüne göre; … yasağının 3 unsurunun bulunduğu, bunlardan birincisi borç ödenmediği takdirde merhunun-taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine dair bir anlaşmanın bulunması, ikincisi bu anlaşmanın alacaklının tatmin edilmesi amacıyla yapılmış olması ve son olarak da anlaşmanın borcun muaccel olmasından önce yapılmış olmasıdır. (… TMK göre … yasağı İstanbul 1997 sayfa 81) Yine …’de benzer bir tanım yapmakla yasağın varlığının iki koşulun gerçekleşmesine bağlı olduğunu belirtmektedir. Bunlardan birincisi borç ödenmediğinde rehin konusu nesnenin mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine dair anlaşma, ikincisi ise bu anlaşmanın borcun muacceliyetinden önce yapılmış olmasıdır. (Erden Kuntalp “… yasağı kavramı, koşulları ve uygulama alanı, İnan Kıraç’a armağan Galatasaray Üniversitesi yayını İstanbul 1994 s. 153) Somut olayda ise alacak 08.02.2018 tarihli ihtarname ile muaccel hale getirildikten sonra vefa hakkı sözleşmesi 24.09.2019 tarihinde akdedilmiştir. Dolayısıyla vefa hakkı sözleşmesinin … yasağı kapsamında değerlendirilme olanağı bulunmadığı söylenebilir. Neticeten davacı en son 06.10.2020 tarihli protokolün IV-A m. uyarınca 26.09.2021 tarihine kadar davalı bankaya müracaat edilip, vefa hakkına konu taşınmaz bedeli ödenmediği için, davacının vefa hakkını kullanma süresi dolmuş bulunduğu için, haliyle taşınmazı geri alma hakkı da sözleşmesel olarak ortadan kalkmış bulunduğunu” değerlendirmişlerdir. Bilirkişi heyeti davacının tazminat talepleri yönünden yaptıkları değerlendirmede “Yukarıdan beri yapılan irdelemeler ışığında özellikle 08.02.2018 tarihli hesap kat ihtarnamesi ile usulüne uygun olarak hesabın kesilip kat edilmiş olması nedeniyle alacak muaccel hale gelmiş ve davacılar temerrüde düşürülmüşlerdir. Dolayısıyla akdedilen yapılandırma protokollerinden sonra 2.olarak 22.04.2021 tarihli ihtarname keşide edilmesi tamamen ihtiyari bir durumdur. Söz konusu 2.ihtarnameden ziyade 06.10.2020 tarihli protokolün V/5-6 fıkraları uyarınca … 12.04.2021 tarihinde takip başlatmakla alacak muaccel hale gelmiş ve davacıların kendiliğinden temerrüde düşürülmüş sayıldıkları nazara alındığında, alacağın muacceliyeti ve temerrüdü
mevzuata uygun bir silsile içinde teşekkül etmiş olması nedeniyle, davacının tazminat taleplerinin yerinde olmadığı ” şeklinde görüş bildirmişlerdir. Bilirkişi heyeti raporlarının sonuç ve kanaat bölümünde ise “Yukarıda yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda, tüm delillerin takdiri tamamen sayın mahkemeye ait olmak üzere;
1)Vefa hakkı sözleşmesi TBK’nun 237 ve 239 m. uyarınca resmi kanaldan düzenlenmediği için hukuka aykırı olduğu iddia edilmiş ise de, söz konusu iddianın hakkın kötüye kullanılması bağlamında değerlendirilebileceği, şekle aykırı şekilde kurulan sözleşmenin hüküm doğuracağının kabul edildiği, davacı yanın bir diğer iddiasının -TMK’nun 873/1 949, ve 954/2 m. aykırı bir şekilde Lex commisseria
yasağı kuralının ihlal edildiği biçiminde olduğu görülmekle, söz konusu iddianın da dayanaktan yoksun olduğu, zira, doktrin ve uygulamada söz konusu yasağın iki unsuru olduğu kabul edilmekle, bu unsurlardan bir tanesinin de anlaşmanın borcun muacceliyetinden önce yapılmış olması biçiminde karşımıza çıkmakta olduğu, oysa somut olayda kredi alacağının muacceliyet kesbetmesinden sonra taraflar arasında anlaşma akdedilmiş olduğu,
2)Davalı banka uygulamalarının sözleşmeye ve mevzuata uygun olması nedeniyle, davacı taleplerinin mevcut delil durumuna göre yerinde olmadığı, ” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Toplanan tüm deliller, alınan bilirkişi raporuna göre taraflar arasında düzenlenen 06/10/2020 tarihli protokolün V/6. Maddesine göre , dava dışı … tarafından davacılar hakkında başlatılan icra takibi nedeniyle yine takip yapılmasa dahi borçluların diğer bankalar nezdinde 90 gün veya daha fazla ödemede gecikme yapması nedeniyle davalı banka tarafından çıkartılan kat ihtarı haklı ve usulüne uygun olup davacıların birinci asli talepleri olan 22/04/2021 tarihli kat ihtarının iptaline ilişkin taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Yine davacıların bir diğer asli talebi olan geçersiz kat ihtarına dayalı olarak bankanın takip başlatması nedeniyle söz konusu icra dosyalarından devam eden haciz ve muhafaza işlemlerinden dolayı uğradıklarını iddia ettikleri zarar nedeniyle şimdilik 10.000 TL zararın davalıdan alınarak tüm davacılara verilmesine ilişkin taleplerinin de yukarıda belirtildiği şekilde 22/04/2021 tarihli kat ihtarının iptaline ilişkin taleplerinin reddi nedeniyle , davalı tarafından başlatılan takip dosyaları haklı ve usulüne uygun olduğundan bu talebin de reddine karar vermek gerekmiştir. Davacılardan… A.Ş’nin bir diğer asli talep kapsamında ileri sürdüğü geri alım hakkına konu edilen taşınmazdaki kiracılardan elde edilen gelirden yoksun kalınması nedeniyle şimdilik 10. 000 TL’nin davalılardan alınarak…’a verilmesine ilişkin talebin, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı tarafın 06/10/2020 tarihli protokolün IV-A maddesi uyarınca 26/09/2021 tarihine kadar davalı bankaya müracaat edip vefa hakkına konu taşınmaz bedeli ödenmediği için davacının vefa hakkı kullanma süresinin dolmuş bulunması nedeniyle davacı… ‘ın maddi zarar tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacılardan…’ın HMK 111. Maddesi kapsamında asli talep olarak ileri sürdüğü diğer talebinde ise davalı bankanın müvekkilinin geri alım hakkını kullanmasını engel olduğunu iddia ederek geri alım hakkı tarihi olan 26/09/2021 tarihindeki güncel değerinin bankanın borca mahsup ettiği 39.500.000 TL’den düşüldükten sonra kalan değerinden davacı…’ın uğradığı maddi zarar kapsamında şimdilik 10.000 TL maddi zararın davalıdan alınarak…’a verilmesine ilişkin talebinin de bir önceki kısmında bahsedildiği üzere davacıların protokolün IV-A maddesi uyarınca 26/09/2021 tarihine kadar davalı bankaya müracaat edilip vefa hakkına konu taşınmaz bedeli ödenmediği için davacının vefa hakkını kullanma süresi dolmuş bulunduğundan … Yatırım’ın buna ilişkin talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir. Davacılar feri talep kapsamında vefa hakkına konu taşınmazın tapusunun iptali ile… A.Ş adına tesciline karar verilmesine yönelik talebinin ise İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2022/40 Esas 2022/775 Karar nolu ilamında da belirtildiği üzere asli talep reddedildiğinden, feri talebin incelenmesine sıra gelmekle feri talep yönünden ise taşınmazın aynına yönelik davalarda yetki hükmü kesin olduğundan mahkememizin yetkisizliğine ve bu nedenle feri talebin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Dava 30.000,00 TL üzerinden açılarak harç yatırılmış olup mahkemenin ara kararı ile kat ihtarı miktarı olan 108.204.324,86 TL üzerinden eksik harç tamamlanmıştır. Davacıların asli taleplerinden olan kat ihtarının iptaline ve söz konusu kat ihtarı nedeniyle başlatılan icra dosyalarından dolayı haksız haciz ve muhafaza nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat isteminin her üç davacı tarafından ileri sürülmüş, vefa hakkı nedeniyle yoksun kalınan kira gelirinden kaynaklanan 10.000 TL tazminat ile vefa hakkına dayalı taşınmazın güncel değerinin bankanın borca mahsup ettiği kısmı düştükten sonra kalan kısım yönünden uğranılan zarara ilişkin ise sadece… talepte bulunduğundan… yönünden dava değeri 108.234.324,86 TL , diğer davacılar yönünden ise 108.214.324,86 TL olduğundan bu husus dikkate alınarak vekalet ücreti ve yargılama gideri hesabı yapılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacının asli talebinin reddine,
2-Davacının terditli olarak ileri sürdüğü feri talebinin (birleşen İstanbul 18 Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ) ise ;
HMK 12/1 , HMK 114/1-ç ve HMK 115 maddesi gereğince mahkememiz yetkisiz olduğundan dava şartı yokluğundan usulden reddine,
Kararın , HMK 20 maddesine göre kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşmeden itibaren iki hafta içerisinde, kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflardan birinin kararı veren mahkememize başvurarak dava dosyasını yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde terditli ikinci talep olan feri talep yönünden davanın resen açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Feri talep yönünden harç ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
4-Davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden 1.320.343,25 TL vekalet ücretinin (Davacılar …ve … Yönünden 1.320.143,25 TL vekalet ücret limiti ile sorumlu olmak üzere ) davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen yazı işleri müdürünce ilgilisine iadesine,
7-Zorunlu Arabuluculuk Kapsamında Adalet Bakanlığı Bütçesinden ödenen 1.360,00 TL arabulucu ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
8-Bu dava sebebiyle 179,90 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan (davada 512,33 TL + tamamlama harcı 1.847.347,02 TL olmak üzere toplam=) 1.847.859,35 TL’den mahsubu ile fazla alınan 1.847.679,45 TL harcın karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/06/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

MADDİ HATA DÜZELTİM KARARI

HMK 304. Maddesi gereğince hükümdeki yazı ve hesap hataları düzeltilebileceğinden hükmün 1 nolu bendinde “1-Davacıların asli taleplerinin reddine” şeklinde yazılması gerekirken yazım hatası yapılarak “1-Davacının asli talebinin reddine” şeklinde yazılmış olup söz konusu yazım hatası HMK 304. Maddesine göre düzeltilerek hükmün 1 nolu bendi “1-Davacıların asli taleplerinin reddine” şeklinde düzeltilmesine dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verilmiştir. 17/07/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır