Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/584 E. 2023/195 K. 20.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/584 Esas
KARAR NO : 2023/195
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 25/08/2016
KARAR TARİHİ : 20/03/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu aleyhine, İcra dosyasına birer örneği sunulmuş olan …. Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı ilamı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2015/… E. ve 2016/… K- Sayılı onama kararına dayanarak genel haciz yoluyla takip yapıldığını, Ödeme emri borçluya 12.08.2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup borçlu tarafından süresi içinde borcun aslına faizine ve diğer ferilerine, borcun zamanaşımına uğradığı ve borcu olmadığı gerekçesiyle itiraz edildiğini ve icra takibinin durduğunu, Borçlunun itirazı haksız ve kötü niyetli olduğunu, Öncelikle borçlunun takibe konu alacağın sargılamayı gerektirdiği yönündeki itirazı mesnetsiz olduğunu, Davalı bankaya karşı, “kredi borcu ödenmiş olmasına rağmen kredi teminatı olarak bankaya verilmiş olan çek ve bonoların ihtara rağmen davacı/alacaklıya iade edilmemesi nedeniyle açılmış olan tazminat davasının, ….Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı dosyasından karara bağlandığını, Davanın Mahkeme tarafından kısmen kabul ve kısmen reddedildiğini, Yargılama sonunda Mahkeme gerekçeli kararında. “davacı/ alacaklının 38.460,00 TL asıl alacak ve 8.588.33 TL faiz olmak üzere 47.048.33 TL alacağı bulunduğu, ancak alacağın 9.000.00 TL’lik kısmının dava konusu yapıldığı, Yargıtay’ın bozma ilamından sonra ıslah yaparak talebin artırıldığı, yargıtay bozma ilamından sonra ıslah yapılamayacağından davanın kısmen kabulüne, fazlava ilişkin kısmın reddine, alacağın temerrüt tarihinden itibaren isleyecek reeskont faizi ile tahsiline seklinde karar verildiğini, Davalı bankanın uzun yıllardır devam eden dava nedeniyle müvekkili firmanın alacağını ödemediği gibi şimdi de alacakla ilgili zamanaşımı itirazında bulunmasının kötü niyetli olduğunun açık göstergesi olduğunu, Davalının itirazları haksız kötü niyetli ve davacının alacağını sürüncemede bırakmaya dönük olduğunu, Borçlunun borcun aslına faizine ve diğer ferilerine yapağı itirazın iptalini talep ettiklerini, Takibe konu alacağa vaki haksız itirazın iptali ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere davacı lehine icra inkar tazminatına hükme dilmesine, itirazın iptalini %20 ‘den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini yargılama ve vekalet ücretinin davalı taraf yüklenmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili bankaya, temlik cirosu ile teslim edilen çek ve senetlerin meşru hamili olduğunu, müvekkili banka meşru hamil sıfatı ile zamanaşımı süresi dolmadan ve kredi borcu kapatılmadan icra takip işlemlerine başladığını, Yerel mahkeme; gerek bilirkişi incelemesi ve gerekse resen Çaptığı incelemeler neticesinde yasal takibe konu edilen kambiyo evraklarına ilişkin icra takiplerinde hak edilen vekalet ücretinin ödenmemiş olması sebebiyle isabetli olarak davanın reddine karar verildiğini, Davacı … San. Tic. Ltd. Şti. Tarafından …. Asliye Ticaret Mahkemesi’’nin 2014/… E. Sayılı dosyası ile açılan Tazminat davasında; Davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, bu nedenle dosya temyiz edilerek Yargıtay’a gönderildiğini, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2015/… E. 2016/… K. Sayılı İlamı İle Yargıtay II. H.D. Yerel Mahkeme kararını düzelterek onandığını, Söz ‘konusu kararda; Davalı Bankanın hafif kusurundan bile sorumlu olduğu, bu nedenle sorumsuzluk anlaşmasının geçersiz olduğu, Bankanın davacı kredi borçlusundan olçın alaçağım tahsil etmiş olduğu, nezdinde bulunan kıymetli evrakların zaman aşımına uğradığı bu şekilde davacının zarara uğradığı, Davacının, davalı Bankadan 38.460,00-TL Asıl alacak, 8.588,33-TL Temerrüt faizi olmak üzere toplam 47.048,33-TL alacağı bulunduğu, ancak alacağının 9.000-TL’lik kısmını dava konusu yaptığı, Yargıtay bozma kararından sonra ıslah yapılarak talebini arttırdığı, Yargıtay bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağından davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, Davaya konu, çek ve senetler tahsil edildiğinde kredi borcundan mahsup edilmek üzere teslim alınmış olup davacı ile imzalanan kredi sözleşmesi ile hüküm altına alındığını, Davacı taraf, iddia ettiği gibi bir zarara uğramamış olup zararın kanıtlanmadığı bir durumda tazminini istemenin hukuka aykırı olduğunu,Takip konusu alacak belirli veya borçlu tarafında bilinmesi ya da tayini edilmesi mümkün ise o takdirde icra inkar tazminatına hükmedilebileceğini, söz konusu borç hesap edilebilir nitelikle bir borç olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekir şeklinde cevap ve savunmada bulunmuştur.
DELİLLER
Deliller; …. İcra Müdürlüğü 2016/… Esas sayılı dosyası, Dosya Münderecatı, … Asliye Ticaret Mahkemesi’2014/… E 2014/… nolu kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/15474 ESAS VE 2016/6027 düzelterek onama kararı,
Mahkememizden verilen 30/04/2018 tarih ve 2016/… Esas 2018/… sayılı kararı … BAM … Hukuk Dairesi’nin 07/06/2021 tarih ve 2020/… Esas 2021/… Karar sayılı ilamıyla kaldırılmakla, dava mahkememizin 2021/584 esasına kaydı yapılmıştır.
İlamda;” Bu Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, istinafa konu iş bu kararda ilk derece mahkemesince tarafların iddia, savunma ve delilleri hep birlikte değerlendirilip tartışılmadığı ve denetime olanak sağlayacak gerekçe ihtiva etmemektedir.
Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/… başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur.
HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın reddine dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” denmiştir.
Mahkememiz dosyasından 23/01/2023 tarihinde bilirkişi raporu alınmıştır.
Raporda:
Davalı vekili “muhtemel zarar” konusunu ileri sürmüştür. Mahrum kalınan kir kavramı ile kıyasen irdelemeye çalıştım ve mahrum kalınan kâr (veya davalı vekilinin konu ettiği MUHTEMEL ZARAR), zarar verici ademi ifadan sonraki durum ile, çoğalma ihtimali gerçekleşseydi, arz edeceği farazi durum arasındaki farka tekabül etmektedir, Bunların hiçbiri ispatlanamıştır. Davacının malvarlığında meydana gelen fiilî zarar ve kâr mahrumiyeti, bir malvarlığı hakkının ihlâlini ifade etmektedir. Kısaca mahrum kalınan kâr, davalı sözleşmeyi tam ve gereği gibi ifa etmiş olsaydı, muhtemelen davacının malvarlığının muhtemelen kaydedeceği beklenilen çoğalmanın, sözleşmenin ademi ifası neticesinde meydana gelmemiş olmasını ifade etmektedir. Bu kapsamda davacı, mahrum kalman kâr vasıtasıyla elde edebileceği muhtemel kârın da tazmini, uygun illiyet bağı kurulamayacağı için isteyemeyecektir. Ancak kâr mahrumiyeti farazi bir hesaba dayanacağı için, her farazi hesapta olduğu gibi, kâr mahrumiyetinin tespitinde dc kafiyet yoktur. Somut davada böyle bir durum olmamakla birlikte, mahrum kalınan kârı tespit etmek mümkün olsa, dar görüşle hareket etmeli ve sadece zarar verici ademi İfa hali olmasaydı, davacının muhakkak surette elde edebileceği kân dikkate almamalı ve davacının tarafın iddia edeceği rakam yerine, içinde bulunulan hal ve şartların mutad akışına ve zarar gören davacının aldığı tedbirlere göre, elde edilmesi kuvvetle muhtemel görünen karı, zarar olarak kabul etmelidir. Somut davada, böyle bir durum yoktur
Yarg. 11 HD., 2015/15474 E„ 2016/6027 K„ 21/6/2016 T., ilamında hüküm altına alınmış olduğu üzere; ….davalı banka hafif kusurundan bile sorumlu olduğundan, sorumsuzluk anlaşmasının geçersiz olduğu, davalı bankanın, davacı kredi borçlusundan olan alacağım tahsil ettiğinden nezdinde bulunan kıymetli evrakların davacıya iadesi gerektiği, iadenin gerçekleşmemesi nedeniyle kıymetli evraklar zamanaşımına uğradığından, davacının zararının oluştuğu ve davalıdan 38,460 TL asıl alacak ile 8.538,33 TL temerrüt faizi olmak üzere toplam 47.048,33 TL alacağı bulunduğu, oysa alacağının 9.000 TL’lik kısının) dava konusu yaptığı, bozmadan sonra ıslah yaparak talebini artırdığı, ancak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabul ile, 9.000 TL’nİn 27.09,2019 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Banka sözleşme ile iş verdiği avukatın ücretini huzurdaki davacıya ödettirebilmek amacı ile teminat senet ve çeklerini iade etmemiş ve Huzurdaki davacının zararına neden olmuştur. Üçüncü kişilerin haksız müdahaleleri sonucunda doğan zarar için huzurdaki davacıya karşı yöneltebileceği talepleri de TBK m, 115 hükmünün uygulama alanı bulması fiilen mümkün değildir. Banka kusurlu da olsa kusursuz da olsa, Huzurdaki davacının menfaatlerine zarar verdiğine göre, bankanın hukuken sorumluluğu sabittir. Bu kapsamda, davalı banka, çek ve senetleri haksız surette kendisinde tuttuğuna göre, Huzurdaki davacının TBK m. 115 hükmü gereği olarak alacak hakkı aynen devam etmektedir. Böylece TBK m, 115 hükmünün yani sorumsuzluk anlaşması gibi bir yöntemin, banka açısından fiilen uygulanması mümkün değildir. banka hafif “kusurundan ve her türlü kusurundan dolayı sorumludur.
Sözleşmeden doğan sorumlulukta, zarara kural olarak borçlu katlanır. Ancak bir sorumluluk sebebinin mevcut olması halinde, burada zarar borçludan alınarak başka bir kimseye, özellikle zarar verene yükletilir. Somut olayda zarar veren, banka, görevlendirdiği avukatın ücretini ödemek gerekçesi ile kendisine kredi karşılığında teminat olarak teslim edilen kıymetli evrakı Huzurdaki davacıya iade etmeyen banka ve vekilidir. Banka tuttuğu avukata, sözleşme gereği oluşan ücreti Ödeyecektir. Bu borçtan, Huzurdaki davacı, sözleşmenin nispiliği ilkesi uyarınca kesinlikle sorumlu değildir. Sözleşmeden doğan sorumlulukta da, sorumluluk sebebi ilke olarak kusurdur. Borçlu TBK m. 114/1 hükmü uyarınca, her türlü kusurundan sorumludur. Banka somut olayda çok açık bir şekilde, sorumludur Nitekim THK m. 114/1 hükmünden çıkan sonuç, sözleşmeden doğan sorumluluğun ilk olarak kusur sorumluluğu olduğu yönündedir. Borçlu, TBK m. 112 hükmüne göre, verdiği zarann tazmininden ancak kusursuz olduğunu ispat etmek suretiyle kurtulabilir. Huzurda görülen davada, davalı banka kendisine hiçbir kusurun yüklencmeyeccğini ispat etmemiştir. Zaten çalıştırdığı avukatın ücretini, Huzurdaki davacıya yüklemesi mümkün değildir. Kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğinı ispat edemediğine göre, huzurdaki davacının bundan doğan zararım gidermekle yükümlüdür. Ancak istisnai hallerde ve özellikle bir kanun hükmüne dayanan hallerde, borçlu sebep ilkesine güre de sorumlu olur. Örneğin, TBK m. 116 hükmüne göre, yardımcı kişilerin alacaklıya vermiş oldukları zarardan, kusur şartı aranmaksızın sebep ilkesine göre sorumlu olur. Yardımcı kişilerin alacaklıya vermiş oldukları zarardan (TBK m. 116), kusur şartı aranmaksızın, sebep ilkesine göre sorumludur. TBK m. 112 hükmüne güre, kusursuz olduğunu ispat yükü, borçluya aittir. yani kredi borcu ödenerek tasfiye erdildiğine göre, hukuka aykırı surette teminat için verişlmiş olan çek ve senetleri iade etmek, bunları çalıştırdığı avukatın ücretini ödemek için tuttuğunu ileri sürmek ve davalı vekilinin beyan ettiği üzere, davacının zarara uğradığını ileri sürebilmesi için, aciz vesikasına kadar işlem yapmamıştır, şu halde zararı söz konusu değil gibi gerekçeler, hem hukuki değildir, hem de aslında huzurdaki davalı bankanın, davacının maruz kaldığı zarara sebep olduğunun ikrarıdır.” denmiştir.
GEREKÇE :
Dava; Davalı borçlu aleyhine, İcra dosyasına birer örneği sunulmuş olan …. Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı ilamı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2015/254747 E. ve 2016/6027 K- Sayılı onama kararına dayanarak genel haciz yoluyla yapılan takipte borçluya 12.08.2016 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine borçlu tarafından süresi içinde borcun aslına faizine ve diğer ferilerine, borcun zamanaşımına uğradığı ve borcu olmadığı gerekçesiyle itiraz edildiğinden icra takibinin durması nedeniyle İİK.’nun 67. Maddesi gereği açılan itirazın iptali ve davalı borçlunun %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesi talepli davadır. Dosyamız ile taraf ve taraf sıfatları aynı olan kesinleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/… E. 2014/… K sayılı 24.12.2014 tarihli kararı ile 27.09.2009 tarihi itibariyle davacının davalıdan 38.460,00 TL asıl alacağının bulunduğu tespit edilmiş, ancak 9.000,00 TL aşan bedel (29.460,00) ve bu bedelin temerrüt faizi yönünden Yargıtay bozmasından sonra ıslah yapılamayacağından, 9.000,00 TL nin 27.09.2009 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ise Yargıtay bozmasından sonra ıslah yapılamayacağından reddine karar verilmiştir. Davacı taraf … İcra Dairesi’nin 2016/… E. Sayılı dosyasından anılan mahkeme kararında yargıtay bozmasından sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle red edilen 29.460,00 TL ile işlemiş faizinin takip konusu yapmış davalının itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davası ikame olunmuştur. Deliller bölümünde yer alan detaylı denetime elverişli bilirkişi raporu ve kesinleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/… E. 2014/… K sayılı 24.12.2014 tarihli kararı ile 27.09.2009 tarihi itibariyle davacının davalıdan 38.460,00 TL asıl alacağının bulunduğu tespit edilmiş, usuli eksiklik nedeniyle bu dosyadan hüküm dışında bırakılan 27.09.2009 tarihi itibariyle davacının davalıdan 29.460,00 TL alacağının bulunduğu sabit görülmekle bu asıl alacak ve işleyen faizin tahsiline ilişkin davacının başlattığı takibe davalının yaptığı itiraz haksız olduğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın kabulüne, …. İcra Dairesi 2016/… Esas sayılı dosyasına davalının yaptığı itirazın iptaline, takibin 29.460,00 TL asıl alacak, 27.602,01 TL işlemiş faiz olmak üzere 57.062,01 TL üzerinden devamına, 29.460,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren taleple bağlılık ilkesi gereği iskonto faizi uygulanmasına,
2-11.412,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 3.897,91 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 689,17 TL harcın düşümü ile eksik kalan 3.208,74 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile maliyeye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafça yapılan ( 689,17 TL peşin harç + ilk masraf 33,50 TL + bilirkişi ücreti 1.850,00 TL + 336,63 TL posta masrafı ) toplam 2.909,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır