Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/38 E. 2021/67 K. 01.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/38
KARAR NO : 2021/67
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2021
KARAR TARİHİ : 01/02/2021

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15.05.2020 Tarihinde, davalı, sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile TEM otoyolu Silivri istikametinde seyir halinde iken, direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, önce … plakalı minibüse çarptığını, çarpışmanın etkisi ile sağ şeritte seyir haline olan müvekkili şirkete ait … Plaka sayılı aracın da hasar gördüğünü, davalı sürücü …’un, 2918 Sayılı Kanunun 52/1-B maddesini ihlal ettiği, aracın hızını, aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği durumlara uydurmadığının sabit olduğunu, buna karşılık müvekkili şirkete ait … plâkalı aracın sürücüsü … ‘un ise tamamen kusursuz olduğunu, bu hususun savcılık soruşturma dosyası ve trafik kazası tespit tutanağı ile de ortaya çıktığını, … Cumhuriyet Savcılığı’nın 2020/… Soruşturma sayılı dosyası ile soruşturma yürütülmüş ise de; şikayet olmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, davalı tarafın kusuru ile sebebiyet verdiği trafik kazası sonucunda, müvekkili şirkete ait … Plakalı araç ağır hasarlandığını ve pert olduğunu, nitekim, davalı tarafın zorunlu mali mesuliyet trafik sigortacısı olan … A.Ş. tarafından (… hasar dosya numarası ile ) trafik sigorta poliçesi teminat limiti dahilinde, müvekkili şirkete 41.000,00.-TL hasar tazminat ödemesi yapıldığını, müvekkili şirkete ait araç, ağır hasar görüp pert olduğundan, bu kez hasarlı hali ile satıldığını ve sovtaj bedeli olarak da 69.500,00.-TL ödeme yapıldığını, dolayısıyla müvekkili şirkete kazaya uğrayan aracı nedeni ile toplamda 110.500,00.-TL ödendiğini, müvekkili şirkete ait aracın; 2011 model yılı , … model araç olduğunu, nitekim kaza tarihinde aracın yaklaşık değerinin 185.000 – 190.000.tl civarında olduğunu, buna karşılık davalının, kusuru ile sebebiyet verdiği kaza nedeni ile müvekkili şirkete ait aracın ağır hasar gördüğünü ve pert olduğunu, yapılan 110.500,00.-tl ödemeye rağmen, müvekkili şirketin zararının tam olarak karşılanmadığını, karşılanmayan zararın yaklaşık 80.000.-tl civarında olduğunu belirterek, sonuç olarak; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik; 30.000,00- TL maddi tazminatın, kaza tarihi olan 15.05.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve müvekkilime ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya henüz dava dilekçesi tebliğ edilmemiş olup, davalı vekili dosyaya vekaletname sunmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ancak ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir.
Somut olay; davacı şirket tarafından trafik kazası sonucunda araçta meydana gelen değer kaybına istinaden tacir olmayan kişilere karşı açılan tazminat davasıdır. Bu sebeple uyuşmazlığın kanunda zikredilen mutlak ticari davalardan olmadığından, davanın Asliye Ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Bu itibarla davalı tacir olmadığı gibi, ticari işletmesini ilgilendiren bir işlem mevcut bulunmadığı, yani her iki tarafın ticari işletmesiyle alakalı bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından; uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan; mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-6100 Sayılı HMK. gereğince dava dilekçesinin görev yönünden REDDİNE,
2-Görevli Mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,
3-6100 Sayılı HMK.’nun 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacı tarafın müracaatı halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-6100 Sayılı HMK.’nun 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacı tarafın müracaat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
5-6100 Sayılı H.M.K.’ nun 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderlerinin (harç, mahkeme masrafları ve vekalet ücreti v.b.) görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
6-Dosyada mevcut gider avansının, dosya görevli mahkemeye gönderildiğinde, dosyaya aktarılmasına,
Tarafların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde verilen karar açıkca okundu.01/02/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır