Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/338 E. 2023/562 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/338 Esas
KARAR NO:2023/562

DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:27/05/2021
KARAR TARİHİ:11/07/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalının yönetimindeki araç ile müvekkiline ait araca çarpması sonucu araçta hasar ve değer kaybı meydana geldiğini, davalının aracı trafik sigortası tarafından 41.000,00-TL ödeme yapılmış olmasına rağmen bu tutarın zararı karşılamadığını, ödemenin tanzilinden sonra araçta 39.687,00-TL bakiye zarar olduğunu, değer kaybı bilirkişi raporunda da 21.626,00-TL olduğunun belirtildiğini, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine davalılar aleyhine ….İcra Müdürlüğünün başlatılan 2020/… esas sayılı dosyasına davalılar tarafından 15.843,54 TL değer kaybına ilişkin ödeme yapıldığını, beyan ederek davalı tarafından icra takibne itiraz edilmiş olması nedeni ile bu defa yapılan itirazın iptali ile davalılar aleyhine %20’sinden az olmamak üzere icra ve inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça her ne kadar müvekkiline ait araç sürüsünün %100 kusurlu kendisinin kusursuz olduğunu ileri sürmüşse de bu tespite katılmadıklarını, müvekkiline ait aracın ağır vasıta olması hasebiyle sağ şeritten seyretmek zorunda olup sola dönüşü için de en uygun zamanı beklediğini ve dönüşünü gerçekleştirdiğini, müvekkiline ait araç sürücüsünün kazayı ön görmesinin mümkün olmayıp gerçekleşen kazada kusurlu olanın davacı taraf olduğunu, davacı tarafça ekspertiz raporları aldırılarak zararının tespit ettirildiğinin belirtildiğini, ancak bu tespitlerin taraflarının yokluğunda ve taraflarına tebliğ edilmeden gerçekleştirilmiş olduğundan taraflarının inceleme, denetleme ve itiraz etme hakkı olmadığını, sigorta şirketlerine yapılan başvurular sonucu zararların giderildiğini, davacının tüm zararlarının ödenmiş olup alabileceği bir tazminat bulunmadığını, bakiye zarar çıkması halinde de öncelikle başvurunun kasko sahibi sigorta şirketine yapılması gerekmekte olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından 15.843,54-TL tutarında ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin müvekkili şirket tarafından usule uygun şekilde alınan değer kaybı raporuna ilişkin olarak yapıldığını ve davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkili şirket nezdinde sigortalı araç sürücüsünün her ne kadar KTT’de kusurlu olarak gözükmekte ise de işbu kusura itiraz ettiklerini, davacının beyanlarının aksine sigortalı araç sürücüsünün sağ şeritte seyir halindeyken dönmek zorunda olduğu için sol şeride doğru tüm trafik kurallarına riayet ederek sol şeride geçmeye çalıştığını, ancak karşı araç sürücüsünün dikkatsiz şekilde seyir etmekte olduğundan sigortalı ağır vasıtayı görmemiş ve gerekli önlemleri almayarak kazanın oluşmasında kusurlu olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun yalnızca poliçe limiti teminatı ile sınırlı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin davacıya ödeme yapmış olduğunu ve fazlaya ilişkin taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …’ye usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmış olup davalı tarafından süresi içerisinde dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi verilmediği anlaşılmakla HMK M.128 hükmü uyarınca davalı dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaları inkar etmiş sayılmalarına karar verilerek yargılama yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; Dava, trafik kazasından kaynaklı olarak davacının aracında meydana gelen değer kaybının davalılardan tahsili istemiyle başlatılmış olan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Somut olayda davacıya ait … plakalı araç ile davalı …’nün sevk ve idaresindeki, diğer davalı … A.Ş.’ye ait olan, davalı … SigortA A.Ş. Nezdinde sigortalanmış olan … plaka numaralı aracın 20.08.2020 Tarihinde karışmış olduğu trafik kazası neticesinde davacının aracında meydana gelen değer kaybı için haricen yaptırmış olduğu ekspertiz incelemesi sonucunda belirtilmiş olan değer kaybı bedeli ve hasar bedeli bakımından …. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı dosyası üzerinden 39.686,56 TL hasar bedeli, 21.626,00 TL değer kaybı bedeli ve 472,00 TL eksper ücreti olmak üzere toplam 61.784,56 TL üzerinden, alacağın tahsil tarihine kadar işleyecek %15,75 TL reeskont faizi ile birlikte tahsilinin talep edilmiş olduğu, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu, icra dosyasından başlatılan takip sonrasında Davalı/borçlu … Sigorta A.Ş., 25.12.2020 tarihinde haricen 15.843,54-TL değer kaybına ilişkin ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin borcu karşılar mahiyette olmadığını beyanla 45.941,02 TL olarak gösterilmiş olan dava değeri üzerinden işbu itirazın iptali davasının açılmış olduğu görülmüştür.
İtirazın iptali davalarında alacaklının, İİK m.67 uyarınca borçlunun süresi içerisinde icra dosyasına yapmış olduğu itirazının, kendisine tebliği tarihinden itibaren bir sene içerisinde genel mahkemelere yapacağı başvuru üzerine genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat etmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup sürenin başlaması için borçlunun itirazının alacaklıya tebliği zorunludur. İşbu dava dosyasının temelini teşkil eden icra dosyasında yapılan kontrolde borçluların süresi içerisinde icra dosyasına yapmış olduğu itirazın alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür. Bu nedenle davacının açmış olduğu davasının süresinde olduğu kabul edilmekle yargılama yapılmıştır.
Davalı tarafça öncelikle icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş olması sebebiyle mahkememizce bu husus öncelikli olarak incelenmiş olup; İcra takiplerinde yetki hususu, 2004 sayılı İİK’nın 50. maddesi yollaması ile usul Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır.

İİK’nın 50. maddesi; “(Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.) Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.
Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur.” düzenlemesini içermektedir.
6100 Sayılı HMK’nın 6/1. maddesinin “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklindeki düzenlemesi ile 16. maddesinin “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde ise “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” ifadesine yer verilmiştir.
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer (Bknz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2022/124 Esas, 2022/905 Karar Sayılı, 29/04/2022 Tarihli İlamı).
İşbu anılan düzenlemeler uyarınca icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkili olup olmadığı hususu incelendiğinde davalı sigorta şirketinin merkez adresinin yargı çevremiz içerisinde bulunduğu, işbu hali ile icra dairesinin yetkili olduğu görülmekle davalıların icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlarının reddine karar verilerek dosyanın esasına girilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Bir zarar sigortası türü olan zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigortacı işletenin sorumluluğunu yine ancak sorumlu olduğu çerçevede karşılamakla yükümlüdür. Bu bakımdan zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile işletenin poliçe limiti dahilinde tazminat sorumluluğunu yüklenen sigorta şirketi gerçek zarardan, işletenin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında sorumlu tutulabilecektir.
Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli 2019/40 E. – 202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03.12.2020 tarih 2019/6271 E., 2020/8104 K. sayılı kararı).
Yargıtay içtihatlarına göre değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır. (Yargıtay 17. H.D’nin 07.03.2016 tarih 2015/15003 E., 2016/2856 K. sayılı kararı, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 2019/2478 Esas, 2022/1258 Karar Sayılı, 19.09.2022 Tarihli ilamı).
Bu kapsamda yargılama esnasında her ne kadar bilirkişi …’den kök ve ek raporlar alınmış ise de raporların alındığı dönemde dosyada eksik evrakların bulunduğu, raporun işbu evraklar olmaksızın hazırlanmış olduğu nitekim raporda bilirkişi tarafından öncelikle ZMMS genel şartlarına göre hesaplama yapılmış ise anılan kararlar ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında davalı şirketin hesaplama yönteminin yanlış olduğu, hesaplamanın aracın kazadan önceki değeri ile kazadan sonraki değeri arasındaki güncel farkın değer kaybı olarak hesaplanması gerekmekte ise de bilirkişi tarafından hazırlanan raporlarda değer kaybının nispi metot yöntemine göre hesaplanmış olduğu anlaşılmıştır.
Uygulamada ayıplı olan araçlara ilişkin olarak açılan ayıp oranında indirim, tazminat istemli davalarda Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2014/31746 Esas, 2015/29884 Karar sayılı, 13/10/2015 tarihli ilamında ve … Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/3850 Esas, 2020/401 Karar Sayılı, 02/03/2020 Tarihli ilamında da bahsi geçtiği üzere satış bedelinden indirilmesi gereken miktarın tespitinde nispi metod uygulanarak dava konusu aracın tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız (kilometre ile oynanmamış) ikinci el rayiç değeri ile mevcut ayıplı ikinci el rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, belirlenecek bu miktarlar birbirine oranlanmalı (bu iki değer birbirine bölünmeli) ve tespit edilecek bu oran da satış bedeline uygulanarak, satış bedelinden indirilmesi gereken miktar bu şekilde belirlenerek (nisbi yönteme göre ödenecek Bedel=Kararlaştırılan Bedel(satış bedeli) x Ayıplı Değer/(bölü) Ayıpsız Bedel şeklinde orantı kurularak bulunan rakamın, satış bedelinden mahsubu ile bulunan miktar olup) km.nin düşürülmesi ve araçta bildirilmeyen zararlar nedeniyle davacının zararı bulunması gerekmekte olup somut olayda işbu yönetim uygulanması imkanı bulunmadığından bilirkişiden … Bölge Adliye Mahkemesi 2019/2478 Esas, 2022/1258 Karar Sayılı, 19.09.2022 Tarihli güncel ilamı da göz önüne alınarak bilirkişiden davacının aracındaki değer kaybını belirlerken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınarak hesaplama yapılması için dosya İTÜ’de görevli yeni bir makine mühendisi bilirkişine tevdi edilmiştir.
Bilirkişi Prof. Dr. … tarafından hazırlanılarak dosyamıza ibraz edilmiş olan 22.12.2022 tarihli raporda özetle;
Davalı sürücü … yönetimindeki araç ile belirtilen kurallara uymadan seyrini sürdürüp orta refüj aralığından sola dönüş için önceden sol şeride geçmediğinden, yolun sağında bulunmaısna rağmen sol arkasını dikkatlice kontrol etmeden, hatalı şekilde doğrultu değiştirip sol yanında blunan davacı aracına çarptığından kazanın meydana gemesinde asli ve tam kusurlu görülmüştür.
Davacıya ait otonun sürücüsü … olay sırasında kendi seyir şeridini takiben trafik kurallarına uygun olarak seyrederken sağ şeridi takiben seyreden aracın hatalı doğrultu değiştirmesi ile sağ yan tarafından darbe aldığından kazanın meydana gelmesinde kusuru – görülmemiş olup kazayı önlemek – için alabileceği tedbir de bulunmamaktadır.
Aracın davalı sigorta şirketinin anlaşmalı servisinde onarımın yapılmamış olması nedeni ile davacının gerçek zararının 88.002,85 TL olacağı,
Aracın kazadan önceki piyasa değeri 350.000.-TL olup tespit edilen hasar durumuna göre aracım pert olarak kabul edilmesi ekonomik görülmemiştir. Davalı sigorta şirketi tarafından hasar onarım bedeli olarak 41.000.-TL ödendiğinden davacının karşılanmamış hasar onarım bedeli zararı: 88.002,85 – 41.000,00 = 47.002,85 TL olarak bulunmuştur.
Kazadan önce piyasa değeri 350.000.-TL olan 2016 model, … marka, … tipinde, 63.630 km de olan aracın kaza sırasında oluşan hasarları ve onaırm şekli, daha önceki hasarları dikkate alınarak, belirtildiği gibi orjinal parçalar ile yetkili servislerde onarımının yapılmasından sonraki piyasa değerinin 330.000.-TL olacağı, böylece araçta meydana gelen değer kaybının : 350.000 – 330.000 = 20.000.-TL Olacağı görüş ve kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili tarafından aracın 50.000.-TL dolaynda değer kaybı olacağı iddiası yerinde görülmemiş olup hasarlı olan ve değiştirilen bir çok parçanın değer kaybına etkisi olmamaktadır.
Davalı sigorta şirketi tarafından sigortalıya değer kaybı olarak 25.12.2020 tarihinde 15.843,54 TL ödeme yapıldığından davacının değer kaybından kalan alacağı: 20.000,00 – 15.843,54 = 4.156,46 TL olduğu bulunmuştur.
Şeklinde hazırlanan rapor mahkememize ibraz edilmiştir.
İcra dosyası üzerinden yapılan incelemede icra takibinin 24.12.2020 tarihinde UYAP sisteminden açılmakla sisteme talebin işbu tarihte yüklendiği, ancak icra dairesi tarafından ödeme emrinin 26.12.2020 tarihinde düzenlenmiş olduğu, işbu hali ile icra dosyasının açılış tarihinin 24.12.2020 olduğu ve davalı sigorta şirketi tarafından 25.12.2020 tarihinde davacı tarafa haricen 15.843,54 TL tutarında değer kaybı tazminatı için ödeme yapılmış olduğu, davacı tarafça bu haricen tahsilatın icra dosyasına bildirilmiş olduğu ve ödeme tarihi itibari ile yapılan mahsup akabinde ödeme tarihi olan 25.12.2020 tarihli yeni kapak hesabı uyarınca dosyanın güncel borcunun 52.701,21 TL olduğu, yapılan ödemenin yetersiz olduğu görülmüştür.
Mahkememizin işbu dosyası ile benzer mahiyette olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.06.2022 tarih ve 2020/(19)11-445 Esas, 2022/1077 Karar sayılı “… Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamışken, itirazına konu borcun tamamını öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukukî yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukukî yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukukî yarar mevcut olmayacaktır.
Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla takipten sonra, ancak davanın açılmasından önce yapılan ödemeler yönünden dava açılmasında davacı tarafın hukukî yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukukî yarar bulunmadığından dava reddedilse veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç ortadan kalksa bile faiz ve fer’îleri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2011 tarihli ve 2011/19-532 E., 2011/640 K., 23.05.2018 tarihli ve 2017/19-910 E., 2018/1111 K., 22.11.2018 tarihli ve 2017/19-822 E., 2018/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 16.02.2010 tarihinde …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasında, cari hesap alacağına dayanılarak 59.365,99TL asıl alacak, 2.600TL işlemiş faiz toplamı 61.965,99TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmış, ödeme emrinin davalıya 17.02.2010 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, davalı borçlu tarafından 22.02.2010 tarihinde borcun tamamına itiraz edilmiş, aynı gün asıl alacak miktarı olan 59.365,99TL davacının banka hesabına havale edilerek haricen ödenmiştir.
Dava dilekçesi incelendiğinde, icra takibine yapılan itirazdan sonra asıl alacağın haricen ödendiğinin davacı tarafından da kabul edildiği anlaşılmakta olup, icra takibinde gösterilen asıl alacak miktarının haricen ödendiği ihtilafsız olduğu hâlde, ödenen asıl alacak miktarı da harca esas değer olarak gösterilerek eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Az yukarıda da açıklandığı üzere itirazın iptali davasında, icra takibinden sonra, ancak itirazın iptali davası açılmadan önce yapılan ve ihtilafsız olan ödemeler yönünden davacı alacaklının itirazın iptalini talep etmesinde hukukî yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle itirazın iptali davası açılmadan önce ödenen asıl alacak miktarı yönünden davacının dava açmasında hukukî yararı bulunmadığından, asıl alacak miktarı yönünden itirazın iptali isteminin reddi gerekir.
Ne var ki, icra takibinde talep edilen asıl alacak miktarı dava tarihinden önce ödenmiş olmakla birlikte davalı tarafça asıl alacak miktarı haricen ödenmiş olup, davanın dayanağı takibe davalı borçlu tarafından itiraz edilerek icra takibinin durması sağlanmış olduğundan ve mahkemece itirazın iptali yönünde bir karar verilmediği sürece icra müdürlüğünce takip dosyasında alacaklı istemi yönünden herhangi bir işlem yapılamayacağından, icra takibinde istenen alacağın fer’îleri ve icra giderleri yönünden davacının dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Ancak bu talepler hakkında mahkemece hesap yapılmayarak bu taleplere ilişkin olarak itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve bu taleplerin icra müdürlüğünce yapılacak dosya hesabında nazara alınmasına yönelik hüküm kurulması gerekirken, bilirkişi raporu alınarak ödenen miktarın BK’nın 84. maddesi uyarınca öncelikle asıl alacağın fer’îlerinden düşülmek suretiyle kalan kısım yönünden itirazın iptaline karar verilmesi yerinde değildir…” şeklindeki gerekeli ilamı da göz önünde bulundurulduğunda davacının işbu davayı açarken davalının yapmış olduğu ödemeleri hariç tutarak davasını açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda anılan gerekçeler uyarınca davalı …’nün kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu, diğer davalı aracın maliki- işleteni … ile birlikte sigorta şirketinin müştereken ve müteselsilen davacının aracında meydana gelen hasardan sorumlu oldukları göz önünde bulundurulduğunda davacının aracında meydana gelen hasar bedeli olarak 47.002,85 TL hesaplanmış ise de davacının icra takibinde 39.686,56 TL hasar bedeli talebinde bulunmuş olması sebebiyle taleple bağlı kalınarak işbu miktarda davalılardan hasar tazminatı talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Ayrıca davacının hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca davalılardan değer kaybı olarak 20.000,00 TL asıl alacak talebinde bulunabileceği, 15.843,54 TL değer kaybına yönelik olarak asıl alacak tutarının haricen ödenmesi sebebiyle 4.156,46 TL değer kaybı alacağının kaldığı, ancak TBK m.100 hükmü de göz önünde bulundurulduğunda icra takibinde talep edebileceği 20.000,00 TL’nin ferilerine yönelik alacak isteminin devam edeceği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiştir.
Davacının dava dilekçesi ile borçlunun %20’den aşağıda olmamak üzere inkar tazminatı ödemesine hükmedilmesi yönündeki talebi değerlendirildiğinde İİK m. 67 hükmü uyarınca davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksızlığına karar verilmiş olması ve alacağının likit olması gerekmekte, kural olarak davalı borçlunun kötü niyetli olması şartı aranmamaktadır. Somut olayda her ne kadar davalının itirazında haksız olduğu, davacının takip talebindeki kadar davalıdan alacaklı olduğu belirlenmiş ise de alacağın varlığı ve miktarı toplanacak deliller ve alınacak bilirkişi raporu sonucu saptandığı, alacağın dayanağının haksız fiil olduğu, likit bir alacaktan söz edilemeyeceği, böylelikle davacı lehine inkar tazminatına hükmedilemeyeceği kanaatine varılmış olan emsal nitelikteki … Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2021/1358 Esas, 2022/1135 Karar Sayılı, 23/06/2022 Tarihli ilamı da göz önünde bulundurulduğunda davacının davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve tevzi formunda bildirilmiş olan dava değeri de göz önünde bulundurularak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklanmış olduğu üzere;
Davacının davasının KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ ile;
1-Davalıların …. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı dosyasına yapmış oldukları İTİRAZLARIN KISMEN İPTALİ İLE TAKİBİN 39.686,56 TL hasar bedeli, 20.000,00 TL değer kaybı bedeli ve 472,00 TL eksper ücreti bedeli olmak üzere toplamda 60.158,56 TL miktar üzerinden kesinleştiğinin kabulü ile davalı … Sigorta A.Ş. Tarafından icra takibinden sonra işbu davadan önce 25.12.2020 tarihinde değer kaybına yönelik olarak HARİCEN 15.843,54 TL asıl alacak ödemesinin yapılmış olması sebebiyle (işbu tutarın tahsil tarihi itibari ile asıl alacak kaleminden düşülmek kaydıyla) davacının değer kaybına yönelik alacak kalemi olan 20.000,00 TL’ye 25.12.2020 tarihine kadar yasal faiz işletilmek, akabinde bakiye asıl alacak tutarı olan 4.156,46 TL’ye tahsil tarihine kadar yasal faiz işletilmek; diğer alacak kalemlerine ise takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz işletilmek kaydıyla takibin kaldığı yerden devamına, davacının fazlaya dair isteminin reddine,
2-Davacının davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi isteminin reddine,
3-Alınması gerekli olan 3.027,16-TL karar ilam harcından başlangıçta dava açılırken peşin olarak alınan 535,30-TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 2.491,86-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 535,30-TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen dava açılış gideri: 67,80-TL (başvurma, vekalet harcı) davetiye, posta gideri: 443,75TL, bilirkişi ücreti: 1.100,00TL olmak üzere toplam: 1.611,55-TL yargılama giderinin %96 kabul-red oranı üzerinden hesaplanan 1.547,08TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerine bırakılmasına,
6- Davalı … AŞ tarafından yapılan toplam 2.000,00TL yargılama giderinin %96 kabul-red oranı üzerinden hesaplanan 80,00TL’sinin davacıdan alınarak davalı … AŞ’ye verilmesine, kalanın davalı … AŞ üzerine bırakılmasına,
7-Davacının kabul edilen talepleri bakımından davacı, yargılama esnasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 9.200,00TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalının reddedilen talepleri bakımından davalı … Sigorta AŞ ve Davalı … AŞ yargılama esnasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 1.626,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak işbu davalılara verilmesine,
9-Tarafların dava şartı olan arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları, arabuluculuk son tutanağı aslından anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’un 18/A-14 bendi uyarınca ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Suçüstü Ödeneğinden ödenen 1.360,00TL nin %96 kabul-red oranı üzerinden hesaplanan 1.305,60-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, 54,40TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Taraflarca tarafından yatırılan gider avansın arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 11/07/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır