Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/22 E. 2022/430 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/22 Esas
KARAR NO : 2022/430

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil
DAVA TARİHİ : 21/09/2012
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

DAVA : Istanbul Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı uyarınca mahkememize gelen dava dilekçesi ile , davacı kooperatifin … Ticaret Sicil Memurluğu nezdinde kayıtlı olduğunu, 1977 yılında binlerce küçük ve orta ölçekli kuru gıda toptancıları tarafından toplu iş yeri yapı kooperatifi olarak kurulduğunu, ve halen faaliyette olduğunu, tasfiyeye girmediğini, ortaklarının büyük bir kısmına iş yerlerinin teslim edilmiş olmasına rağmen halen iş yerlerini almayan ortakları bulunduğunu, davalı kooperatifin ise , davacı kooperatifin 28/4/2007 tarihli olağan genel kurul gündeminde 9. Sırada yer alan gündem konusu karara dayalı olarak yine davacı kooperatifin üyelerinin ortaklığında kurulması kararlaştırılan bir kooperatif olması gerekirken , genel kurulun verdiği yetkiden sapılarak, 2007 yılında davacı kooperatifin yönetim ve denetim kurulunu teşkil eden toplam 19 kişi tarafından 23/8/2007 tarihinde adeta kendi aralarında bir özel işletme gibi kurulan işletme kooperatifi olduğunu, davacı kooperatifi kuran ve yöneten kişilerin aynı tarihte davalı kooperatifinde yönetim ve denetim kurulu üyeliklerini yaptıklarını, İstanbul Ticaret Sicili Gazetesinin 17/5/2007 tarih ve 6810 sayılı nüshasında 613.sayfasında yayımlanan davacı kooperatifi 28/4/2007 tarihinde olağan genel kurulu toplantı tutanağının gündemin 9.sırada, davacı yapı kooperatifin henüz ortaklarının tamamını dükkan yapıp teslim edemediğinden kanunen tasfiyeye girememesi nedeniyle fakat bitirilip teslim edilen dükkanlar bakımından sitenin yönetilmesi ihtiyacı karşısında yine davacı kooperatifin ortaklarının ortaklığında ayrı bir site işletme kooperatifi kurulmasında ve sitenin yönetilmesi konusunda da kurulacak bu işletme kooperatifinin yetki devri yapılmasını karar verildiğini, yine aynı gündemde kurulacak işletme kooperatifinin davacı kooperatife ortak yapılması ve yine davacı kooperatifin ortaklarının da işletme kooperatifinde ortak olması koşulu ile , davacı kooperatifin mülkiyetinde bulunan dava dilekçesinde ada ve parsel numaraları yazılan yerlerle birlikte … parselde mukim ve o dönemde idare binası olarak kullanılan C-28 Blok bürolarının yukarıdaki şartlar dahilinde işletme kooperatifine tahsisi ve bedelsiz devri için dönemin yönetim kuruluna yetki verilmesine karar verildiğini, davacı kooperatif mal varlığı içinde önemli bir değere karşılık gelen taşınmazların davacı kooperatifin uzantısı olarak kurulması planlanan davalı kooperatife tahsisen-bedelsiz devredilmek suretiyle davacı kooperatifin ortaklarına hizmet verilmesinin karara bağlandığını, ancak , kendisine yetki verilen dönemin yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin sadece kendilerinden oluşan 19 kişinin kurucu ortaklığında davacı kooperatiften tamamen bağımsız ve kopuk ayrı bir işletme kooperatifi kurduklarını ve verilen yetkiyi de amacı dışında kullanılarak kendi kurdukları bu kooperatife dava konusu taşınmazları bedelsiz şekilde devrettiklerini, taşınmazların davacı kooperatifin ve ortaklarına mal varlıklarının bu şekilde sebepsiz ve hukuka aykırı olarak el değiştirdiğini, yönetim kurulu üyelerinin 16/10/2010 tarihli genel kurulunda ibra edilmeyerek, yeniden seçilmeyerek görevlerinden uzaklaştırıldığını, hatta davacı kooperatifin dahi evrak ve defterlerini teslim etmediklerini bu nedenle bir çok davalar açıldığını, bu sırada mahkeme vasıtasıyla ele geçirilen defterlerin incelenmeye alındığını, 2004-2010 yılları arasındaki yönetim kurulu karar defterleri incelendiğinde, yukarıda anlatılan bedelsiz taşınmaz devrinin tespit edildiğini, bunun üzerine davacı kooperatif genel kurulunun toplantıya davet edilerek, 02/7/2011 tarihinde genel kurulun bilgilendirildiğini, aynı toplantıda genel kurul tarafından “amacı dışında yetki aşılarak devredilen taşınmazlar için tapu iptali ve tescil davası açılması ve 28/4/2007 tarihli genel kurul kararı doğrultusunda yetki devri ile devredilen site yönetiminin davacı kooperatife geri iade edilmesi ” için davacı kooperatifin yeni yönetiminin oy birliği ile görevlendirildiğini, davalı kooperatiften bilgi talep edildiğini, ancak taleplerinin reddedilmesi üzerine site yönetim yetki devri sözleşmesinin feshedilerek , şarta bağlı ve bedelsiz verilen taşınmazların davalı uhdesinde sebepsiz kalmasına bağlı olarak iadesinin istendiğini, taşınmazların sebepsiz yere uhdelerinde kaldığını, davalı tarafın 29/8/2011 tarih 12160 sayılı noter cevabında açıkça ikrar ettiklerini, yönetim kurulu ve denetim kurulunun , genel kurulun iradesinin dışına çıkıp yetki ihlal ederek, kendi özel işletmeleri gibi kurup, yönettikleri davalı işletme kooperatifine davacı kooperatifin dava konusu taşınmaz mal varlıklarını devretmelerinin davacı kooperatifin tahsis amacına aykırı olmakla batıl olduğunu, temelden yoksun olduğunu, bu bakımdan butlan sakat ve illiyetten yoksun tapu tescil işleminin iptali suretiyle davacı kooperatif adına tekrar tescilinin zorunlu olduğunu, ayrıca BK 244/3.maddesi gereğince , bağışlanan taraf , bağışlamayı sınırlandıran yükümlülüğünü haklı bir neden olmaksızın icra etmezse bağışlanan malların istirdat edebileceği hususunun açıkça hükme bağlandığını, davalı tarafın ihtarnamesinde, site yönetim yetki devri sözleşmesini dahi inkar ederek, davacı kooperatiften bu yetkiyi almadığını belirtir davacıyı tanımayarak taşınmazların bedelsiz devredilmesinin dayanağının kalmadığı ve tahsis koşulunun ihlal edildiğini ortaya çıktığını belirterek Bayrampaşa İlçesi …Mahallesinde … parselde mukim ve o dönemde idare binası olarak kullanılan …Blok olarak geçen binanın tamamının davalı adına olan tapusunun iptali ile davacı kooperatif adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile , öncelikle işbölümü itirazında bulunduklarını, müvekkili kooperatifin , davacı kooperatifin kayıtlı ortağı olmasına rağmen işbu davada 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu çerçevesinde Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, davacı kooperatifin şu anki yönetiminin iş başına geldiği 16/10/2010 tarihli genel kurulu aleyhine İstanbul … ATM nin … esas sayılı dosyasından , kooperatif yönetiminin işbu davayı açma yetkisini aldığı 02/7/2011 tarihli genel kurul aleyhine de İstanbul … ATM nin … esas sayılı dosyalarından iptal davaları açıldığını, davacı kooperatifin davacı sıfatının olup olmadığının belirlenmesi için bu davalının beklenmesi gerektiğini, davacı kooperatifin 28/4/2007 tarihli genel kurul kararı ile tahsis edilen bilahare 2008 tarihli faaliyet raporu ile genel kurulda ibrası alınan davaya konu blokun… Sitesinin idare binası olduğunu, …’in kapladığı alan dikkate alındığında kar amacı olmayan 2500 iş yerine hizmet verecek idare hizmet binasının devri ile ilgili genel kurul kararına 16/10/2010 tarihinde yeni seçilen ve davayı açan kooperatif yöneticilerin de katılarak kararı oy birliği ile kabul ve ibra ettiklerini, bu nedenle bu kararın iptaline yönelik açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, işlemi üzerinden 2-5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davanın zamanaşımı süresi için 1163.Sayılı Yasanın 98.maddesinin yollamasıyla TTK nın 309/2.hükmünün uygulanmasının gerektiğini, ayrıca kooperatif genel kurulu ile ilgili alınan kararlara KK 53.maddesi gereğince , bir aylık hak düşürücü süre içinde dava açılmadığı takdirde kararın kesinleşeceğini, bu nedenle zamanaşımı defi ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını , davacı görünen kooperatifin tüzel kişiliğinin , genel kurul kararlarının iptalini isteme haklarının olmadığını, KK.53. Maddesinde genel kurul kararlarına karşı kimlerin dava açabileceğinin düzenlendiğini, kooperatif tüzel kişiliğine bu yetkinin verilmediğini, davacıların aktif husumet ehliyetlerin olmadığını, kooperatif namına dava açma hakkının denetçilere ait olduğunu, davacı kooperatif ortakların da , işletme kooperatifine ortak edilmesi ifadesinin doğru olmadığını, kararda böyle bir ibare bulunmadığını, davacı kooperatif yönetiminin 16/10/2010 tarihinde göreve geldikten sonra… Gıda Sitesinin yönetmek iddiası ile müvekkili kooperatife karşı husumetle saldırı başlattığını , bu hususta taraflar arasında ceza davası bulunduğunu, davacı kooperatifin ana sözleşmesinde site yönetimi yetkisinin bulunmadığını, davalı kooperatifle ilgili ilk onayın 28/4/2007 tarihli genel kurul toplantısının 9.maddesi ile alındığını, bu kararda davacı yeni yönetim kurulu üyelerinde vekaleten katıldıklarını, kararda davacı kooperatif ortaklarının da işletme kooperatifine ortak edilmesinin gerçeği yansıtmadığını ifadenin doğrusunun önceliğin kooperatif ortaklarına verilmesi olduğunu, davalı kooperatifin 19 ortakla kurulduğunu şu an ortak sayısının 250 yi aştığını ,genel kurul kararına uygun olarak işletme kooperatifinin 25/02/2008 tarih ve 512 sayılı yönetim kurulu kararı ile yapı kooperatifine ortak edildiğini ve 12/03/2008 tarih 515 sayılı kararı ile de dava konusu taşınmazın işletme kooperatifine bedelsiz olarak ferdileşme yoluyla tahsis edildiğini, davacı kooperatifin 2008 yılı faaliyetlerinin ibra edildiğini, genel kurulda alınan kararın iptali için bir aylık sürede dava açılmadığını, 2010 yılı genel kurulunun , yasal yollardan yapılan 2007 ,2008 ve 2009 yılları genel kurul toplantılarının alınan kararları ve ibraları etkilemeyeceğini, davanın açılmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı kooperatifin yapı kooperatifi olup , 400000 metre karelik kapalı alandaki 3000 iş yerine iskan alarak kat mülkiyeti kurduğunu, tapuların ortaklara dağıtıldığını, site yönetim yetkisinin davalı kooperatifte olduğunu, 2008 yılından başlamak suretiyle site yönetim aidatlarının davalı kooperatifçe toplanmaya başlandığının , güvenlik, temizlik , benzeri hizmetlerinin işletme kooperatifince verilmeye başlandığını , dava konusu blokun 3000 kat malikinden oluşan gıda sitesine hizmet eden ofis binası olduğunu, müvekkilinin site yönetim yetkisi ve görevini 01/01/2008 tarihli yöneticilik devir sözleşmesi ile üstlendiğini, davacının tarafı olmadığı bir sözleşmeyi sonlandırma yetkisinin de olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, genel kurul kararının butlanı nedeniyle tapu iptal tescil istemine ilişkindir .
Deliller , davacı kooperatifin 28/02/2012 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve bu toplantıda alınan karara dayanılarak devrin yapılması için alınan 8/8/2007 ve 491 sayılı , 25/02/2008 tarih 512 sayılı yönetim kurulu kararları , ticaret sicili kayıtları, ihtarnameler , tapu kayıtları, kooperatif ana sözleşmeleri, bilirkişi incelemesi .
İstanbul 1 Asliye Hukuk Mahkemesince , yapılan iş bölümü itirazı nedeniyle yapılan değerlendirme sonucunda Kooperatifiler Kanunun 99. maddesine göre, bu kanundan doğan davalara ticari dava olduğu belirtilerek görevsizlik kararı üzerine mahkememizin yukarıda esasına kaydı yapılmıştır.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanarak dosya içerisine bırakılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde 04/05/2017 tarih … Esas … nolu karar ile “Davacı kooperatife ait 28/4/2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 9. Maddede “2006 yılında yapılan genel kurul toplantısında çalışma programı ve 2007 yılı bütçesinde detaylı açıklaması verilen sözleşmenin onaylanmasının ve zemin altı otopark projesi ile yapılan işlemler ve bu amaçla tanzim edilerek , imza altına alınan yap işlet devret sözleşmesinin yeni kurulacak ve …Center’i tümüyle işletecek olan site yönetiminin işletme kooperatifine devri ve bu devir yapılır iken işletme kooperatifinin kooperatifimize ortak edilmesi suretiyle bedelsiz yapılmasına, ve kurulacak kooperatifin önceliğin kooperatif ortaklarına verilmesine, devrin … Belediyesi ile yapılan yap işlet devret sözleşmesi hükümlerine göre yapılmasının bu tarihe ve inşaatın bitimine kadar yapılmış ve yapılacak masrafların işletme kooperatifinden talep edilmemesinin , öncelikle işletme kooperatifinde site yönetiminin kabulü ile ilgili hukuki sürecin tamamlanması koşulunun müteakip devrin yapılması hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesine, (yani , site yönetimi ile işletme kooperatifi arasında yapılacak sözleşmeden sonra ) ayrıca halen cami yeri olarak kullanılan … bağımsız bölüm numaralı yerlerin yukarıdaki şartlar dahilinde bedelsiz olarak işletme kooperatifine tahsisi için yönetim kuruluna yetki verilmesine, benzer şekilde 20619 parselde mukim halen idare binası olarak kullanılan C-28 Blok bürolarında bedelsiz olarak yeni işletme kooperatifine devri hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesinin oybirliği ile karar verildi ” şeklinde karar alındığı,
08/8/2007 tarihli yönetim kurulunun 5. Maddesinde ,dava konusu taşınmazın yönetim kurulu üyelerince kurulan işletme kooperatifine 28/04/2007 tarihli genel kurul kararına tahsisine karar verildiğini, 12/03/2008 tarihli… Nolu yönetim kurulu kararı ile dava konusu taşınmazların davalı işletme kooperatifine bedelsiz olarak devrine karar verildiği, davacı kooperatifin 02/7/2011 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararla 28/4/2007 tarihli genel kurul kararı ile bedelsiz olarak işletme kooperatifine devir ve tahsisine ilişkin kararların kooperatifi zarara uğrattığından bahisle iptali için dava açılmak üzere yönetim kurulana yetki verilmesine şeklinde karar alındığı görülmüştür.
Her iki kooperatifin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak rapor alınması için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, birinci heyet raporu incelendiğinde , kural olarak yapı kooperatiflerinin gayelerine ulaşması halinde tasfiye edileceklerini, ancak 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunun 81 ve Yapı Kooperatifleri ana sözleşmesinin 85.madde hükümleri gereğince amacına ulaşmış olan kooperatiflerin , ana sözleşmede değişiklik yapmak suretiyle işletme kooperatifine dönüşebileceklerini , bu durumda ortada tek kooperatif olduğunu, somut olayda ise bu şekilde bir nevi değişikliğinin söz konusu olmadığını, davacı kooperatifin 28/4/2007 tarihli genel kurulunda gündemin 9 maddesi ile alınan kararla mevcut kooperatiften ayrı yeni bir işletme kooperatifinin kurulacağını, bu şekilde bir işletme kooperatifinin kurulmasının önleyen yasa hükmünün bulunmadığını , yeni kooperatifin bazı işleri yükleneceğini, ve yapı kooperatifine ait bağımsız bölümlerinde bu kooperatife bedelsiz devredileceğini, alınan kararda hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, alınan kararın süresinde iptali yada butlan talep edilmediğinden kesinleştiğini yapılan işlemin bir yönetim kurulu işlemi olmayıp, yönetim kurulunun sadece genel kurulda alınan kararı yerine getirdiğini, 02/07/2011 tarihli genel kurulda alınan 5.nolu maddenin davalı kooperatifi bağlamayacağını, bu nedenle tapu iptal tescil talebinin yerinde olmadığını belirttikleri görülmüştür.
Rapora davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine mahkemece yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak dosya tevdi edilmiş, bilirkişiler 03/4/2014 tarihli ön raporlarında heyete bir eşya hukuku uzmanın katılmasını istemeleri nedeniyle heyete eşya hukuku uzmanı da katılarak , ikinci heyetten 17/02/2016 tarihli rapor alınmıştır. Bu rapor incelendiğinde , davacı kooperatifin 28/4/2007 tarihli 9.nolu kararı ile , yeni bir işletme kooperatifi kurulması, bu işletme kooperatifine …Belediyesi ile yapılan sözleşmesinin ivazsız devredilmesi, yeni kurulacak işletme kooperatifinin bu şekilde site yönetimini üstlenmesi ayrıca işletme kooperatifine bir takım yerlerin ivazsız olarak tahsisi ve bir blokun ise mülkiyetinin naklinin karara bağlandığını, davalı kooperatifin ana sözleşmesi dosyada olup, sözleşmenin 6. Maddesinde kooperatifin amacı düzenlenmiştir, davacı kooperatifin yönetim kurulu üyeleri ile davalı kooperatifin kurucu ortak yönetim kurulu üyelerinin aynı oldukları anlaşılmaktadır. Yine davalı kooperatif ile 01/01/2008 tarihli devir sözleşmesinde bulunulduğu tarafların kabulündedir, davacı kooperatife ait taşınmazların bedelsiz olarak devrine ilişkin genel kurul kararın geçerli olup olmadığı tartışıldığında, kooperatif , ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının , iş gücü ve parasal katları ile karşılıklı yardım , dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklığın ve değişir sermayenin ortaklıkları ifade etmektedir. Şu halede kooperatifler kazanç elde etmek amacıyla kurulmayıp asli amaç ortakların ihtiyaçlarını karşılamak karşılıklı yardımlaşma olduğu söylenebilir. Kooperatifler Kanunun 23. Maddesi uyarınca, ortakların hak ve yükümlülüklerden eşik konumda olduklarını, yönetim kurulunun bu ülkenin dışına çıkarak bazı ortağa ayrıcalıklı hak ve yükümlülükler sağlanmasının genel kurulun bu hususta yönetim kuruluna yetki vermiş olması ile mümkün olduğunu, somut olayda yeni kurulacak işletme kooperatifi bakımından eşitlik ilkesinin açıkça ihlal edildiğini, zira yeni kurulan kooperatifin diğer üyeler karşısında ota park işleterek, gelir elde etmek, giderlere katılmama ve bedelsiz taşınmaz mali olmak gibi son derece ayrıcalıklı haklara kavuştuğunu, ancak eşitlik ilkesine aykırılık genel kurul kararını kendiliğinden geçersiz kılmayacağını , burada iptal edilebilirliğin söz konusu olduğunu, somut olayda iptal edildiğine dair belge bulunmadığını, bununla birlikte ilgili genel kurul kararında bir çok belirsizlik bulunduğunu, kooperatiflerde genel kurulun bu tür bir yetkilendirme yapma hususunda hak sahibi olup olmadığını incelenmesinin gerektiğini, genel kurulun en yüksek karar organı olup, kooperatifler kanunun 42.maddesinde genel kurulu devir ve terk edemeyeceği yetkilerinin düzenlendiğini, bu maddenin 6. Bendinde ” gayrimenkul alımında ve satımında takip edilecek usul ile, alınacak gayrimenkulün niteliğini , yerini ve azami fiyatını , satılacak gayrimenkulün asgari fiyatını belirlemek ” yetkisinin de bulunduğunu, bu maddeden gayrimenkulün temlik edilmesi halinde, genel kurlun bu hususta yönetim kuruluna tüm yetkiyi devretmek hususunda yetkili olmadığını , genel kurulun söz konusu halde gayrimenkulün satılında takip edilecek usulu ve satılacak gayrimenkulün asgari fiyatını belirlemesi gerektiğini, buradan hareketle genel kurulun kooperatife ait gayrimenkulü bedelsiz devretmek konusunda kesinlikle yetkili olmadığı zira satımda dahi satım usulü ve asgari fiyatı genel kurulun belirleyeceği düzenlendiği, bunun mevhumu muhalifinde genel kurulun bağış konusunda yetkili olmadığı dolayısıyla yetkili olmadığı bir konuda yönetim kurulunu da yetkilendiremeyeceği sonucuna varıldığını, kooperatifin amacı dikkate aldığında gayrimenkul bağışlamanın bu amaçla bağdaşmayacağını, Kooperatifler Kanununda kooperatifin bağış yapıp yapamayacağının düzenlenmediğini, ilke olarak bir kooperatifin bağış yapabilmesinin ancak faaliyet konusu ile bağdaşması halinde mümkün olduğunu, yapı kooperatiflerinde taşınmaz bağışlanmasının faaliyet konusu ile bağdaşmayacağını, TTK 137.maddesi hükmünce faaliyet konusunun dışında kalan işlemlerin yoklukla sakat olduğunu, dolayısıyla söz konusu genel kurul kararının Kooperatifler Kanunun 42/B .6 hükmüne aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, bu geçersizlik karşısında iptal davası açılarak iptal kararı alınmasının dahi gerekli olmadığını, zira genel kurulun kanun korucu tarafından yasaklanan, kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullandığını, bu nedenle bu tasarrufun yetkisizliği kendiliğinden hükümsüz sonucunu doğurduğunu, ayrıca bu kararın kooperatifler hukukuna egemen olan mal varlığının korunması ilkesinde aykırı olduğunu, davacı kooperatifin söz konusu tarihteki yönetim kurulunun 12/03/2008 tarihinde bir karar almak suretiyle dava konusu taşınmazın davalı kooperatife bedelsiz devrini öngördüğünü , davacı kooperatifi yönetim kurulu üyelerin davalı kooperatifin yönetim kurulu üyelerinin aynı olduğunu, bu şekilde yardımlaşma amacıyla kurulan davacı kooperatifin mal varlığının aynı yönetim kurulu üyelerinin ortak olduğu, bağımsız bir tüzel kişilik olan davalı kooperatife bedelsiz olarak intikal ettiğini, karşılığında ivaz ödemediğini bu itibarla geçersiz genel kurul kararının icra edilmesine yönelik yönetim kurulu kararında geçersiz olduğunu, temel işlemin yokluk – kesin hükümsüzlük bağlamında geçersiz olması ve yönetim kurulunun bu kararı icra etmek üzere tapuda gerçekleştirdiği borçlandırıcı – tasarruf işleminin de sakat olması karşısında tapuda yapılan devir işlemleri geçerli bir sebebe dayanmadığını, bu şekilde oluşan yolsuz tescilin düzeltilmesi suretiyle taşınmazın tapu kaydının düzeltilerek , yapılan tescilin terkin edilerek davacı kooperatif adına tesciline karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Birinci rapor ile ikinci rapor arasında çelişki olması nedeniyle dosya üçüncü bir bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, üçüncü heyet raporu ayrık görüşlü olarak dosyaya sunulmuştur. Çoğunluk görüşüne göre, genel kurulda oybirliği ile alınan kararlar ferdileşme işlemleri sonucunda dağılma sürecine girdiği, dağılma sürecinin ancak Kooperatifler Kanuna göre, ana sözleşme değişikliği ile
işletme kooperatifine dönüşebileceği ,dağılma sürecine giren kooperatifin kanun kapsamında ancak tasfiye yönelik işlemler yapabileceği davacı kooperatifin 2007 tarihli genel kurulunda alınan karar ile bazı taşınmazların bedelsiz olarak devrine karar verildiğini, dava konusunun yokluk veya butlan olarak değil iptal edilebilirlik olarak değerlendirilmesinin gerektiği, çünkü yapılan işlemin kooperatifin amacına aykırı sayılmayacağını, iptal davasının bir aylık hak düşürücü sürede açılmasının gerektiğini bu sürenin dolması nedeniyle davacı tarafın talebinde haklı olmadığı bildirilmiş, ayrık görüş veren bilirkişi ise raporunda , genel kurul kararlarının geçersizliğinin iptal edilebilirlik , butlan ve yokluk olmak üzere üç farklı biçimde ortaya çıkabileceğini, dava konusu işlemin iptal edilebilirlik olarak değerlendirilmesinin hukuk düzeninde meydana getireceği ağır tahribat nedeniyle mümkün olmadığını 6102 Sayılı TTK nın 447.maddesinde butlan ile malule dair örnekseme yoluyla düzenlemeye yer verildiğini, Kooperatifler Kanunun 23.maddesinde kooperatif ortaklarının hak ve vecibelerinde eşit olarak düzenlendiğini, davacı kooperatifin değerli gayrimenkullerinin diğer bir ortağa bedelsiz tahsisinde kooperatifin herhangi bir menfaati olmadığı gibi aksine kaybı olduğunu, eşitlik ilkesine aykırı kararların yaptırımının ne olduğu konusunda Kooperatifler Kanununda ve TTK ‘da açık bir düzenleme olmadığını, Anonim Şirketler hukukunda kural olarak TTK 445.’e istinaden iptali talep edilebildiğinin düşünebileceğini ancak bazı istisnai durumlarda TTK 447.maddesinde yer alan “özellikle ” kelimesinden hareketle eşiklik ilkesinde aykırı kararlarda butlan müeyyidesine tabi tutulabileceğini, örneğin, eşitlik ilkesinin belirli bir pay durumu bakımından genel olarak kaldırmaya yönelik bir genel kurulu kararının AŞ ‘nin temel prensibi ile bağdaşmayacağı için batıl sayıldığını yine sermeyenin iadesi yasağının aykırı şekilde bazı pay sahiplerine yapılan ödemelerde de butlan müeyyidesi uygulandığını, dava konusu olayda bir bedel alınmaksızın taşınmazların bazı ortaklara devredildiğini, bundan diğer ortakların çıkarlarının zedelendiğini, kooperatifin temel yapısına aykırı biçimde mal varlığının iadesi anlamına geldiğini, kooperatifin amacının ortaklarının ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu, tek bir ortağa ayrıcalıklı haklar tanımanın kooperatifin amacıyla bağdaşmayacağını, bunun aynı zamanda sermayenin iadesi anlamına da geldiğini, ve ortakları koruyan mal varlığının korunması ilkesinin ihlali sonucunu doğurduğunu, bu durumda iptal değil kararın butlanın söz konusu olduğunu, Kooperatifler Kanunu 42.maddesinde genel kurulun devir ve terk edemeyeceği yetkilerin sıralandığını, aynı maddenin 6.maddesinde gayrimenkul alım ve satımında bedel ve usul belirlemenin kooperatif genel kurulunun yetkisinde olduğunu, bu yetkisinin başka bir organa devredilemeyeceğini dava konusu olayda satış değil, bedelsiz devir olduğunu, genel kurulun herhangi bir bedel karşılığı dahi satış yetkisini yönetim kuruluna devredemezken bedelsiz devre ilişkin kendisinde dahi olmayan dahi yetkiyi yönetim kuruluna devredemeyeceğinin tartışmasız olduğunu, böylelikle yönetim kurulu kararında geçersiz olduğunu, sonuç itibariyle devre ilişkin taahhüt işleminin geçersizliğinin taşınmazın devrine ilişkin tasarruf işlemin de geçersiz olması sonucunu doğurduğunu, ayrıca TTK 391. Maddesi kapsamında kooperatifin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen bu kararın butlanla malul sayılarak devir işleminin geçersiz olduğunu raporunda belirttiği görülmüştür.
Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 03/06/2015 tarih 2014/7930 esas , 2015/4184 karar nolu ilamında da belirttiği üzere , “anılan hükümler emredici nitelikte olup bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları batıl olup, bu kararlar baştan beri hüküm ifade etmezler, ve bunların batıl olduğunun tespiti için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir. ” Aynı dairenin 05/06/2013 tarih 2013/3554 esas 2013/3820 karar nolu ilamında da “yokluk halinde , hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet / varlık kazanamamaktadır, hukuken yok olan bir işleme hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir ” denilmektedir. Toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporlarından ikinci bilirkişi heyeti raporu ve üçüncü heyetteki ayrık görüş raporu doğrultusunda , taşınmazın bedelsiz devrine ilişkin karar , eşitlik ilkesine aykırı olarak bir ortağa sermayenin iadesi yoluyla mal varlığının korunması ilkesinin ihlal etmesi nedeniyle butlan ile sakat olup, butlanın herhangi bir zamanla sınırlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği de dikkate alınarak , genel kurulu mal varlığını koruma ilkesini ihlal edecek bir karar almaya yetkili olmaması , yetkili olmadığı bir hususta yönetim kuruluna yetki veremeyeceği kararın bu yönüyle ile butlan ile sakat olduğu, ayrıca TTK 391-1/b gereğince de butlan ile sakat olması nedeniyle borçlandırıcı – tasarruf işlemi de geçersiz olup tüm bu nedenle davacının davasının kabulü ile İstanbul ili Bayrampaşa İlçesi, … Mahallesinde kain Parsel No … olan , Blok No… olan 8, 9 , 10 , 11 , 12 , 13, 14 ,15 ,16 ,17 ,18, 19 , 20 , 21, 22 , 23 , 24 , 25 , 26 , 27, 28 , 29, 30 , 31 , 32 , 33 , 34 nolu bağımsız bölümlerin davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya tesciline ” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul BAM 17. Hukuk Dairesinin 13/06/2019 tarih 2017/2561 Esas 2019/1065 Karar nolu ilamı ile ” Taraflar arasındaki uyuşmazlık; Davacı kooperatifin 28/04/2007 tarihli genel kurulunda alınan 9 nolu kararının butlan ve yoklukla sakat olup olmadığı yada ancak geçerli bir karar olarak iptali edilebilirlik müessesine tabi olup olmadığı, buna bağlı olarak, yapılan tapuda tahsis işlemininde iptalinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dosya kapsamına göre, davacı kooperatifin, o zamanki yönetim ve denetim kurulu üyelerinin davalı kooperatifi kurduğu, davalı kooperatifin davacı kooperatifin üyesi olduğu, 28/04/2007 tarihli genel kurulun 9 nolu gündem maddesiyle, dava konusu yönetim binasının, oy birliğiyle davalıya devredildiği anlaşılmaktadır.
Burada tartışılması gerekli olan husus, söz konusu 9 nolu kararın hukuki açıdan geçerli olup olmadığıdır. Zira ancak bu kararın geçerliliği halinde dava konusu gayrimenkulün tapudaki devir işlemi geçerli olacaktır.
Genel kurul kararlarına ilişkin yaptırımlar iptal, butlan ve yokluk halidir. Bilindiği üzere, Kooperatifler Kanunu 53. maddeye göre, genel kurul kararların iptali için 1 aylık, TTK 445.madde de 3 aylık süre öngörülmüş, fakat yokluk ve butlan hallerinde, kararların sonuçları itibarıyle olumsuz etkileri ağır sayıldığından bu kararların iptali için bir süre öngörülmemiştir. Bu tür kararların butlanı, ya da yok hükmünde oldukları her zaman dava edilebilecek ve ileri sürülebilecektir.
Kooperatifler Kanunu’nun 23.maddesine göre, ortaklar, bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler. Eşitlik ilkesi, ortakların aynı şartlar altında aynı davranışa muhatap olmaları, keyfi bir eşitsiz uygulamaya maruz bırakılmamaları amacını taşır. Ancak haklı bir gerekçe ve objektif kriterlerin varlığı halinde eşitsiz bir uygulama kabul edilebilir ki burada uygulanacak ölçü kooperatifin çıkarları olacaktır.
Eşitlik ilkesine aykırı kararların yaptırımına ilişkin Kooperatifler Kanununda ve Türk Ticaret Kanununda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Genel düzenleme olarak KK 53. Madde genel kurul kararlarının iptali için 1 aylık, TTK 445.madde 3 aylık hak düşürücü süre öngörmüştür. Fakat TTK’ nın 447 maddesinde düzenlenen bazı hallerde ise, genel kurul kararlarının yaptırımı butlan olarak öngörülmüştür. Yine TTK 391. Maddeye göre, eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren ,diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin yönetim kurulu kararlarının batıl olduğu belirtilmiştir.
Dava konusu olayda, yukarıda da açıklandığı gibi kooperatife ait bir mal varlığı, herhangi bir bedel olmaksızın ortaklardan birisine devredilmekle, bir ortak yararına, diğer ortakların aleyhine büyük bir menfaat sağlandığı, bu haliyle kararın ortaklar arasında tartışmasız bir eşitsizliğe yol açtığı, böylesine bir devrin, kooperatifin menfaatine uygun olduğunu söylenemeyeceği gibi, bu devir dolayısıyla diğer ortakların menfaatlerinin zedelendiğide açıktır.
Bir ortağa, hiçbir bedel karşılığı olmaksızın, ekonomik değeri yüksek bir gayrimenkulün tahsisi, kooperatifin temel yapısına aykırı şekilde devri, mal varlığının iadesi anlamına gelecektir. Çünkü kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını, iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma suretiyle sağlamak ve korumak
amacıyla kurulur. Tek bir ortağa, gözle görülür şekilde, diğer ortaklardan farklı ve ayrıcalıklı haklar tanımak, kooperatifin varoluş amacına uygun düşmeyecektir.
Kaldı ki kooperatifin mal varlığı, hem ortakların, hemde alacaklıların güvencesi niteliğinde olduğundan, mal varlığının sadece bir ortağa, değerinin altında veya bedelsiz devredilmesi, alacaklıları ve ortakları koruyan mal varlığının korunması ilkesinin ihlali anlamına gelecektir.
Nitekim, Kooperatifler Kanunu 42. maddenin 6. fıkrasına göre, gayrimenkul alımında ve satımında takip edilecek usul ile, alınacak gayrimenkulün niteliğini ve yerini azami fiyatına, satılacak gayrimenkulün asgari fiyatını münhasıran belirlemek yetkisinin kooperatif genel kuruluna tanındığı ve bu yetkinin başka bir organa devir edilemeyeceği düzenlemesi mevcutken, somut olayda bir bedel karşılığı dahi olmadan dava konusu gayrimenkulün devri için yönetim kuruluna yetki verilmesinin mal varlığının korunması ilkesine de aykırı olduğu düşünüldüğünde, genel kurulun bu kararının hükümsüz olarak kabulü gerekmektedir. Çünkü yukarıdada bahsedilen TTK’ nın 447/1.c maddesinde, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin bozulması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olduğu düzenlenmiştir.
Kooperatifler kanunun 98. Maddesi TTK’ya atıf yaparak, bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda,TTK’ daki anonim şirketlere ait hükümlerinin uygulanacağı amir hüküm olarak düzenlenmiştir.
TMK Madde 1024 düzenlemesi ise,” Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.
Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.
Bu maddeye göre taşınmazların devrinin dayandığı hukuki ilişkinin veya hukuki işlemin de geçerli olması gerekmektedir.” şeklindedir.
Somut olayda davalıya, dava konusu taşınmazın bedelsiz devrini öngören 12/03/2008 tarihli yönetim kurulu kararı ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde yönetim kuruluna bu yetkiyi veren genel kurul kararı batıl olduğundan taşınmazın devrine ilişkin tasarruf işlemi de geçersizdir. Yani kooperatifin genel yapısına uymayan ve sermayenin korunması ilkesine aykırı olması nedeniyle, genel kurul 9 nolu kararı, butlan ile sakat olduğundan devir işlemi geçersiz, buna göre yapılan tapudaki tescilde yolsuz tescil olacaktır
Sonuç olarak, davacı kooperatifin 28/04/2007 tarihli genel kurulunda alınan dava konusu taşınmazın davalı kooperatife bedelsiz devre ilişkin kararın ortaklar arasındaki eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bir ortağa sermayenin iadesi niteliği taşıdığı, bu haliyle K.K 91, T.T.K 391 ve 447 maddelerine göre, kooperatifin mal varlığının korunması ilkesine aykırı olduğu, bu karara dayanılarak gayrimenkulün tapuda yapılan devri işleminin geçersiz ve tescilin yolsuz tescil olduğu, bu nedenle davanın kabulüne ve tapu kaydının iptaline ilişkin ilk derece mahkemesince verilen kararın esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, davalı vekilin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İstinaf ilamına karşı davalı tarafça Yargıtaya Temyiz Yoluna gidilmesi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 27/10/2020 tarih 2019/2825 Esas 2020/3290 Karar nolu ilamı ile “Dava, davacı kooperatifin 28.04.2007 tarihli genel kurulunda alınan 9 numaralı karar uyarınca kurulmuş davalı işletme kooperatifine yine aynı genel kurul kararı gereği yapılan taşınmaz devrinin iptali ile yeniden davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Kooperatifler hukukunda, üyelik şartlarını taşıyanların kooperatifçiliğin temel esaslarından biri olan “açık kapı ilkesi” uyarınca kooperatif üyeliğine kabulü zorunlu olup, yönetim kurulunun bu durumda takdir yetkisi yoktur.
Diğer yandan, kooperatiflerde üyelik ilişkisinin kurulması kooperatif yöneticilerinin gerçekleştirdikleri üyelik kaydı ile olabileceği gibi, Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre aidat yatırma, kooperatif bünyesinde çalışma gibi eylemlerle zımnen üyeliğin benimsenmesi yolu ile de üyelik ilişkisinin kurulması mümkündür.
Somut olayda, davacı kooperatifin 28.04.2007 tarihli genel kurulunun 9. gündem maddesi uyarınca kurulan davalı işletme kooperatifine, davacı kooperatifin bahsi geçen genel kurul tarihinde ortağı olan kişilerin, gerek bu genel kurul kararı ile kendilerine verilen “öncelik” dolayısıyla gerekse de yukarıda bahsi geçen açık kapı ilkesi nedeniyle, müracaatları suretiyle ortak olabilecekleri tartışmasız olup, mahkemece davalı işletme kooperatifi tarafından işbu açık kapı ilkesini ve dolayısıyla Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesindeki eşitlik ilkesini bertaraf edecek uygulamalarda bulunulup bulunulmadığının araştırılması ile oluşacak uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde verilen ilk derece mahkemesi kararı ile bölge adliye mahkemesinin bu karara karşı istinaf isteminin reddine ilişkin kararı usul ve yasaya aykırı görülmüştür.” denilerek istinaf mahkemesince verilen kararın bozulduğu görülmüştür.
Mahkememizce yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından 11/03/2021 tarihli dilekçe ile davalı kooperatifin 19 kişiyle kurulduğu halen bu 19 kişinin kontrolünde olduğu, üyelik şartlarını sağlasa bile istemedikleri kişileri kooperatife üye yapmadıkları, dosyaya sundukları belgelerden de anlaşılacağı üzere üyelik şartlarını sağladığı halde 20 kişinin davalı kooperatife üyelik için 29/01/2016 ve 14/04/2016 tarihlerinde başvuru yaptıklarını, davalı tarafın tebligatlar üzerindeki üyelik başvurusuna gelince tebligatları almadıklarını bu sefer bu amaçla notere başvuru yapıldığını, yine tebligatların alınmadığını noterle bu durumun tespit edildiğini belirterek Prof. Dr. … tarafından hazırlanan hukuki mütalaanın dosyaya sunulduğu görülmüştür. Hukuki mütalaa incelendiğinde; davacı kooperatife ait taşınmazın bedelsiz olarak davalı kooperatife devrinin, davacı kooperatif ortaklarının anılan taşınmaz üzerindeki mal varlığı haklarını ihlal edip etmediği hususunun uyuşmazlığın temelini teşkil ettiğini, davacı kooperatif ortaklarının, kooperatif taşınmazı üzerinde dolaylı olarak mülkiyet hakkına (ekonomik) sahip olduğu, taşınmazın, tasfiye halinde tasfiye bakiyesinde belirleyici olacağı, gelir-gider farkından yararlanma hakkını etkileyeceği, payını devredecek ortakların pay bedelinin, taşınmazın davacı kooperatif malvarlığı içinde bulunup bulunmadığına göre ciddi ölçüde değişeceği, davacı kooperatif üyelerinden birinin dahi bu hakkından mahrum edildiğini tespit edilmesi halinde yargıtay kararına işaret edilen anlamda eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı sonucuna varılması gerektiği, bu kapsamda, davacı kooperatif ortağı olup da davalı kooperatifte ortak olmayanların mevcudiyeti, bu kişilerin davalı kooperatife ortak olmak için yeterince bilgilendirilmemiş olması, davalı kooperatife üye olabilecek davacı kooperatif ortaklarının listesinin hazırlanmamış olması, üyelik başvurusu için gönderilen bazı tebligatların alınmamış olması karşısında yargıtay kararında vurgulanan eşitlik ilkesi ile açık kapı ilkesinin ihlal edilmiş olduğu kanaatine ulaşıldığının anlaşıldığını, kooperatif yöneticisinin beyanları , taraf vekillerinin beyanları, üye sayıları , dosyadaki bilgi ve belgeler ile somut olayın özellikleri dikkate alındığında, taşınmazın bedelsiz devrini gerektiren bir durumun mevcut olmadığını, tür değiştirme yolu ile işletme kooperatifine geçişin mümkün olduğunu, bedelsiz devir (tahsis) işleminin kooperatifler kanunun 23. Maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, davacı kooperatif üyelerinden bazılarının davalı kooperatife üyelik sürecinde fiili zorluk çıkartılmış olduğunun tespit edildiğini, bu manada tebligatların alınmamasından imtina edilmiş olmasının dahi açık kapı ilkesiyle bağdaşmadığını, davacı kooperatif üyelerinin davalı kooperatife de üye olmasını hukuken zorlaştıran bir diğer uygulamanın da 30/01/2008 tarihli olağan genel kurul toplantısının 6 numaralı gündeminde davalı kooperatif ortak sayısının 500 ile sınırlandırılması olduğunu, bu sınırlandırmanın 06/01/2018 tarihine kadar değiştirilmemiş olduğunun görüldüğünü, bu genel kurulda ise 525 e çıkartılmış olduğunu, sadece çanak üye sayısının 880 olduğu bir dönemde yapılan bu sınırlamanın dahi tek başına açık kapı ilkesine aykırı davranıldığının gösterildiğini, davalı kooperatif ana sözleşmesinin 7. Maddesinde kooperatife getirilmesi zorunlu sermayenin en az 7.000 TL olarak belirlendiğini, bu şartın üyeliği zorlaştırılan, açık kapı ilkesini ihlal eden bir tutum olduğunu, davacı kooperatif üyelerinin taşınmaz üzerindeki dolaylı mülkiyet (ekonomik mülkiyet) hakkının ihlal edilmiş olduğunu, davalı kooperatif vekillerinin farklı tarihlerdeki dilekçelerinde davacı kooperatifle hiç ilgilerinin olmadığını, yetkinin (ve bir anlamda taşınmaz mülkiyetinin) tamamen ve sadece kat mülkiyeti mevzuatına göre elde edildiğini ifade etmiş olmalarının da en başta eşitlik ilkesine uymak gibi bir çabanın mevcut olmadığını gösterdiğini, davacı kooperatifte üye olmayan kişilerin de ana sözleşmeye göre (kiracılar gibi) üye olabileceği ve olduğu bir düzenin kurulmuş olmasının da eşitlik ve mal varlığının korunması ilkesine uyulmadığını ortaya koyduğunu belirttiği görülmüştür.
Davacı vekilince verilen 11/03/2021 tarihli dilekçe ve ekindeki yukarıda özetlenen hukuki mütalaaya karşı davalı vekilince sunulan dilekçe incelendiğinde, davalı kooperatifin amacının ana sözleşmenin 6. Maddesinde ortaklığa kabul şartlarının da 10. Maddede açıklandığını, davalı kooperatifte açık kapı ilkesinin uygulandığını, bu ilke gereği tüm sitede bulunan kişilerin ortak olması için ortak kabul işlemlerine devam ettiğini, şu an kooperatifte 373 ortak olduğunu, kooperatife girişte gönüllü olup ve başvuru yapmak gerektiğini, başvuru yapmayan kişilerin zorla üye yapılmasının mümkün olmadığını, davacı vekilince belirtilen 500 ve 525 kişinin bir sınırlama değil hedef olarak konulan üye sayısı olduğunu, nitekim yargıtay bozma ilamından sonra davalı kooperatifin 11/03/2021 tarihli ve 3 nolu yönetim kurulu kararı ile üye sınırlamasının kaldırıldığını, ortaklığa giriş için ödenmesi gereken sermayenin objektif olduğunu, 100 TL ödeme yapan ve diğer şartları taşıyan herkesin üye olabileceğini, davete rağmen başvuru yapmayan kişilerin zorla üye yapılamayacağını, davacı vekilinin 20 kişinin ihtarname ile üyelik başvurusu yaptığını ve bu kişilerin üye yapılmadıklarını bahsederek açık kapı ilkesinin ihlal edildiğini iddia ettiğini, iddianın doğru olmadığını, noter marifetiyle tebliğ edilmeye çalışılan daha sonra da muhtara bırakılan evrakların bir başvuru değil ihtarname olduğunu bu ihtarnamede ismi geçen kişilerin şahsi olarak başvurmaları hususunun davacı vekiline gönderilen 27/08/2018 tarihli iadeli taahhütlü mektupla istendiğini ancak buna rağmen başvuru yapılmadığını , davacı vekilinin beyanının doğru olmuş olsaydı bu 20 kişinin üyeliğin tespit ve tescili için dava açmaları gerekeceğini, kiracıların ortak olabilmesi hususunun açık kapı ilkesinin bir gereği olduğunu, ana sözleşmenin 6.maddesinde de bahsedildiği üzere davalı kooperatifin amacının … Gıda Sitesinin maliklerinin , kullanıcılarını ortak ihtiyaçlarını karşılamak ve siteyi en iyi şekilde yönetmek olduğunu, bu amaca uluşmak için kiracıların da üye olmasının en doğru karar olduğunu, davacı ve davalı kooperatif ortaklarının aynı olmasının mümkün olmadığını, davaya konu taşınmazın yönetim binası olarak kullanıldığını, hukuki mütalaanın taraflı ve hatılı yorumlar içerdiğini belirttiği görülmüş ve dilekçesine davalı kooperatifin yönetim kuruluna ait 11/03/2021 tarihli kararı eklediği, incelendiğinde “yargıtay kararında belirtildiği üzere kooperatifimizin kurulduğu tarihte … Gıda…Kooperatif üyesi olup halen taşınmaz mülkiyeti devam eden kişilerin ve ortaklık şartlarını taşıyanların açık kapı ilkesi gereği üye yapılmalarının sağlanmasına ve bu nedenle hedef olarak belirlenmiş 525 ortak sayısının kaldırılmasına bu kararın ilk yapılacak genel kurul onayına sunulmasına karar verilmiştir” denildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin yukarıda özetlenen dilekçesine karşı davacı vekili 12/04/2021 tarihli dilekçesinde, 11/03/2021 tarihinde yönetim kurulu kararı alınarak üye sayısı sınırının kaldırılması kararının hukuken devrinin bulunmadığını, 500-525 üye sınırlamasının kooperatifin genel kurulunca alındığını, genel kurulda alınan bir kararın yönetim kurulu kararı ile kaldırılmasının mümkün olmadığını, diğer yandan 13 yıl üye sayısının 500 ile sınırlamak kararının 11/03/2021 tarihinde kaldırılmasının geçmişe yönelik açık kapı ilkesine ve dolayısıyla bu ilkeye aykırılığı ortadan kaldırmayacağı gibi yargıtay bozma kararından sonra alınan kararın iyiniyet kurallarına da aykırı olduğunu , davalı vekilinin dilekçesinde ödenmesi gereken sermaye payının 1 yıldır 100 TL olduğunu iddia etmesine karşın kooperatifin ana sözleşmesinin 7. Maddesinde yatırılması gereken paranın 7.000 TL olarak görüldüğünü, bu şartın da açık kapı ilkesini ihlal ettiğini, kooperatife üyelik için istenen belgeleri gösteren yazıda sermaye payının 5.000 TL olarak talep edildiğini, bunu muhalif üyelere uyguladıklarını, mevcut davalı kooperatifin üyelerinden böyle bir bedel alınmadığını, bunun da açık kapı ilkesine aykırılık olduğunu, 20 kişinin gönderdiği dilekçelerin ihtarname olduğunun iddia edildiğini, 29/01/2016 tarihli iade taahhütlü belge ile noter belgesinin içeriklerinin aynı olduğunu, iadeli taahhütlü zarf üzerindeki parçada “işletme kooperatifine üyelik başvurusu” ibaresinin yer aldığını, davalı kooperatifin 27/02/2018 tarihinde şahsen başvuru talep ettiğini, bu talep üzerine başvuru yapan kişilerin 14/03/2018 tarihinde dilekçeleri alındığını ancak ortaklığa kabul edilmediği gibi hiç cevap da verilmediğini, davacı kooperatif üyesi olmayan kiracıların da davalı kooperatife üye yapıldığını, bunu doğal sonucu olarak kooperatif ortaklarının dolaylı mülkiyetinde olan taşınmazdan, bu taşınmazdan hiç hakkı olmayan kişilerin de yararlandığını, dava konusu taşınmazlara bağlı olarak davacı kooperatife üye olmayan kişilere de ödeme yapılması anlamına geleceğini belirttiği görülmüştür.
Uyulan yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dosya daha önce rapor veren bilirkişi heyetine tevdi edilerek davacı ve davalı kooperatife ait pay defterleri, karar defterleri , tüm defter ve belgeler üzerinde yerinde inceleme yapılarak bozma ilamı ve dosya içerisinde bulunan uzman görüş raporları da incelenerek rapor tanzim edilmesi istenilmiştir.
…’in ayrık görüşü ile hazırlanan ek rapor incelendiğinde, çoğunluk görüş rapronuda; “davalı kooperatifin kuruluşundan 23/08/2010 tarihine kadar 19 kayıt üyesinin olduğu, daha sonra bir miktar üye sayısının artması neticesinde 12/01/2018 tarihli genel kurulda 320 kayıtlı üyenin bulunduğu 04/01/2020 tarihli genel kurulda ise 366 üye, haziran 2001-2021 tarihi itibariyle 373 üyesinin bulunduğunun tespit edildiğini, davacı tarafından sunulan mütalaadaki eşitlik ve açık kapı ilkesinin ihlal edildiği yaklaşımlarına , öncelikle eşitlik ve açık kapı ilkesinin değerlendirilmesinin yapıldığı bölüm de belirtilen, herkesin kooperatife serbestçe girme ve çıkma hakkı konusunda keyfiliği söz konusu olmayacağı , asıl olanın amacın elde edilmesine imkan sağlamak olduğu bu nedenle ana sözleşmelerde ortak olma şartlarının , ortalığa girmek isteyenler için eşit işlem koşuluna bağlı kalınarak belli yükümlülükler içeren ağır şartlar içerebileceği, yine gerek öğreti gerekse yargı kararlarında belirtildiği gibi , kooperatiflerde sermaye payı ve bunun dışında giriş, kayıt, yıllık aidat veya belli rakımın ödenmesinin ana sözleşmelere konulabileceği , ana sözleşmelerde kurucular tarafından bu şartların konulması sorgulanamayacağı gibi hukuki sorun da yapılamayacağı davalı kooperatifçe eşitlik ve açık kapı ilkesini ihlal eden gerek karar gerekse fiili bir durumun bulunmadığını, ayrık görüş raporunda ise davacı kooperatifin 12/03/2008 tarihindeki yönetim kurulu tarafından alınan karar ile dava konusu taşınmazın davalı kooperatife bedelsiz olarak devredildiğini, davacı kooperatifin 13 yönetim kurulu üyesi 3 denetçesinin diğer 3 ortakla birlikte 19 kurucu ile davalı kooperatifi kurduklarını, 2010 yılına kadar davalı kooperatifin bu 19 üyeyle devam ettiğini, daha sonra üye sayısının 101’e çıktığını, davacı kooperatifin 2007 yılında 1856 ortağının bulunduğunu, davacı kooperatifin taşınmazının bedelsiz devredildiği davalı kooperatifin 2010 yılına kadar 19 üyeli olarak devam etmesinin açık kapı ilkesinin uygulanmadığının bir kanıtı olduğunu, Kooperatifler Kanunun 23. Maddesinde eşitlik kuralına yer verildiğini, eşitlik ilkesine sadece malvarlıksal hakları değil, yönetsel ve aydınlatıcı hakları da kapsadığını, davalı kooperatif açısından eşitlik ilkesinin iki yönlü olarak açıkça ihlal edildiğini, öncelikle davalı işletme kooperatifini diğer üyeler karşısında otopark işleterek gelir elde etme , giderlere katılmama ve bedelsiz taşınmaz maliki olmak gibi son derece ayrıcalıklı haklara kavuştuğunu, 2010 yılına kadar 19 üyeyle devam eden davalı kooperatifin davacı kooperatif ortakları karşısında bariz üstünlük elde ettiklerini, esasında davalı kooperatifin genel kurulunda alınan 9 nolu karar dikkatlice incelendiğinde burada amaçlananın davacı kooperatif ortaklarının davalı kooperatife de ortak olmasının sağlanması olduğunun görüldüğünü, böylelikle davacı kooperatife ait taşınmaz üzerinde ekonomik mülkiyeti bulunan ortakların bu hakkın işletme kooperatifi nezdinde de devamının sağlanmasının amaçlandığını aksi durumda davacı kooperatifin malvarlığına dair değerli bir gayrimenkulü mülkiyetinden çıkartıp, yeni bir kooperatife devrederek ortaklarını bu değerden mahrum etmesinin bir açıklamasının olmayacağını, tüm bu nedenlerle hem eşitlik hem açık kapı ilkesinin ihlal edildiğini belirttiği görülmüştür.
Rapora karşı taraf vekillerince kendi aleyhlerine olan bölümlere yönelik olarak itiraz dilekçeleri verdikleri görülüştür.
Davalı tarafından 07/02/2021 tarihinde dosyaya sunulan uzman görüş raporu incelendiğinde, dosyadaki tüm bilirkişi ve uzman görüş raporlarının tek tek değerlendirilerek davalı kooperatifin eşitlik
ve açık kapı ilkesini ihlal eden bir uygulamasının bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda gerek çoğunluk görüşte gerekse azınlık görüşte yargıtay bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılmadığı belirtilerek itiraz dilekçeleri de incelenerek gerekçeli ve denetime elverişli rapor düzenlenmesi için tekrar dosya aynı bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
16/03/2022 tarihli rapor incelendiğinde; davalı kooperatifin kurulduğu tarihten güncel tarihe kadar gerçekleşen genel kurul kararları, yönetim kurulu kararları, işletme kooperatifin üye kayıt bilgilerinde yer alan bilgilerin birer kopyası alınarak rapora iki klasör halinde eklendiğini, davalı kooperatifin- davacı yapı kooperatifinin yönetim ve denetim kurulu üyesi olan 19 üye ortak tarafından 16/07/2007 tarihinde kurulduğunu, bu tarihte davacı kooperatifin üye sayısının 1856 olduğunu, davalı kooperatifte 18/01/2022 tarihi itibariyle güncel üye sayısının 399 olduğunu, yargıtay kararından hareketle davacı kooperatif üyelerinin öncelikli ortak olma hakkı tanınması ve açık kapı ilkesi gereği ortak olabileceği ancak ortak olunabilmesi için en başta müracaat edilmesi ve kooperatifler hukukunda yer alan üyelik şartlarının taşınması gerektiğinin anlaşıldığını, davacı yapı kooperatifin 1856 üyesinin davalı kooperatifin zorunlu ortağı olması gerektiği iddiasının ilgili yargıtay bozma ilamında yer bulmadığını, öncelikli ortak olma hakkı olarak kabul edildiğini, öncelikle müracaat gerektiğini, dava tarihi olan 21/02/2012 tarihine kadar davacı kooperatif üyelerinin ayrı ayrı ya da topluca ortaklık başvurusu yaptıklarına dair herhangi bir bilgi ve belgenin yer almadığını, davacı kooperatif vekilinin müracaat edildiğini ancak davalı kooperatif tarafından tebligatların , müracaatların kabul edilmediği yönündeki iddialarını ispatlamayamadığın, davacı vekilince sunulan dilekçe ve belgelerin dava tarihinden sonraya ait olduğunu, davalı kooperatifçe alınan kararlarda müracaat sayılarına , üyelik şartlarını taşımayanlara ilişkin bir bilgiye yer verilmediğini, davalı kooperatif evraklarında ortaklık müracaatlarına ilişkin bir verinin yer almadığını, davalı kooperatifin ana sözleşmesinin 7. Maddesinde sermayenin en az haddinin 7.000 TL olarak belirlendiğini, 8. Maddesinde “bir ortaklık payının değeri 1 YTL olup, ortaklar en çok 5.000 pay taahhüt edebilirler ancak her ortağın en az 1000 pay taahhüt etmesi zorunludur” hükmünü içerdiğini, davalı kooperatifin 30/01/2008 tarihinde yapılan genel kurulunda kabul edilecek üye sayısının 500 olarak belirlendiği, 06/01/2018 tarihinde ortak sayısının 525 e çıkartıldığı, davalı kooperatifin üye sayısının hiç bir zaman 500 ve 525 rakamına ulaşmadığını, 14/04/2010 tarihinde alınan genel kurul kararı ile sermayenin en az haddinin 95.000 TL’ye çıkartıldığını, ve paylar başlıklı 8. maddede “bir ortaklık payının değeri 100 TL’dir Ortaklar en çok 5.000 pay taahhüt edebilirler ancak her ortağın en az 50 pay taahhüt etmesi zorunludur” şeklinde değiştirildiğini, ortaklar pay defteri incelendiğinde, 5000 TL olarak belirlenen sermaye payının hiç bir ortak tarafından ve sermaye payının 5.000 TL olarak uygulandığı dönemde üye olan ortaklar tarafından 5.000 TL olarak ödenmediği, 100 TL ile 500 TL arasında ödemeler yapıldığının görüldüğünü, alınan bu kararla kuruluşta 1 TL olarak belirlenen 1 adet ortaklık payının değerinin 100 TL’ye çıkartıldığı, her ortağın 1000 pay taahhüt etmesi zorunluluğunun ise 50 paya düşürüldüğünü, kuruluştan dava tarihine kadar üye kaydına ilişkin olarak hazırlanan tablonun raporun 10. Sayfasında sunulduğunu, bu tabloda üye kabulüne ilişkin alınmış yönetim kurulu kararları bu kararlarda belirtilen sermaye payları ve üye kayıt defterlerinde yer alan sermaye payı ödemelerinin bulunduğunu, tablo incelendiğinde, temmuz 2010’a kadar hiç üye kaydı yapılmadığı, başvuruya ve başvurunun reddine ilişkin bir belgeye davalı kooperatif belgelerinde rastlanmadığını ancak yönetim kurulunca belirlenen sermaye paylarının dışında üyelerce ödeme yapıldığını, bazı ortakların sermaye paylarını hiç ödemediğini, bazı ortakların ödemiş oldukları sermaye paylarının aidat hesaplarına virman edildiğinin görüldüğünü, yönetim kurulunca farklı tarihlerde farklı sermaye paylarının belirlenmesi , belirlenen sermaye paylarının altında veya üstünde ödeme kabul edilmesine bir anlam verilemediğini, dava tarihinden rapor tarihine kadar olan dönem değerlendirildiğinde ise; “20 Şubat 2018 tarihine kadar 100 TL, 21/02/2018 tarihine kadar 5.000 TL olmasına” şeklinde karar alındığını, alınan bu kararda pay değerleri ve zorunlu pay taahhütlerine ilişkin bilgiler olmasa da ortaklarca ödenmesi gereken bir payın değerinin önceki kararda olduğu gibi 100 TL olarak sabit kaldığı, zorunlu pay taahhüdünün 1 paydan tekrar 50 paya çıkartıldığı sonucunun çıktığını, daha sonra 04 Ekim- 31 Ekim 2019 tarihine kadar 100 TL, Kasım 2019 tarihinden itibaren 5000 TL’ye çıkartıldığını, 16/12/2020 tarihinde 100 TL’ye düşürüldüğünü, dava tarihinden rapor tarihine kadar üye sayısı yönetim kurulu kararı ve tahsil edilen tutarların raporun 12 ve 13. Sayfasında tablo halinde gösterildiğini, sermaye paylarına ilişkin kararlar incelendiğinde 500-100 – 5000 TL rakamlarının belirlendiğini ancak ödemeler kısmına bakıldığında ödemelerin tamamının 100 TL olarak tahsil edildiğinin görüleceğini, mali müşavir bilirkişinin çözüm yaklaşımı kapsamında görüşünün; davacı kooperatifin 1856 üyesinin ciddi bir ekonomik menfaatinin söz konusu olduğunu bu menfaatlerin korunması gerektiğini, menfaatlerin korunması için çözüm önerisi kapsamında ya yapı kooperatifinin nevi değişikliği ile işletme kooperatifliğine dönüştürülmesi ya da yapı kooperatifinin tasfiye edilmesi sonrasında davaya konu taşınmazların rayiç değerleri üzerinden yine 1856 üye adına ayni sermaye olarak işletme kooperatifine sermaye olarak konulması ile olabileceğini, ticaret hukuku nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi …tarafından yukarıda yer alan tespitlere aynen katılmakla birlikte ilaveten dava tarihinden sonra davacı yapı kooperatifinin 20 üyesinin 2016 yılında üye olmak için başvuruda bulunduğunu, bununla birlikte davacı kooperatif üyelerinin dava tarihinden önce hakları konusunda bilgi sahibi olup olmadıkları, başvuru yapıp yapmadıkları noktasında yeterli veri olmadığını ancak somut uyuşmazlıkta 2007 yılında davacının 1856 ortağı olduğu ve malvarlığına ait bir gayrimenkule bedelsiz olarak kendi ortaklarından kurulacak yeni bir işletme kooperatifine devretme kararı aldığı, yeni kooperatifin ise aynı zamanda davacının yönetim kurulu ve denetçileri olan üyelerinin dışında sadece 3 ortağının bulunması ve bu 19 kişiden oluşan ortaklık yapısının 3 yıla aşkın biçimde korunmasının açık kapı ilkesinin uygulanmadığının kanıtı olduğunu, davaya konu taşınmazların bedelsiz olarak devredilmesinin 1856 üyenin haklarının yok edilmesi anlamına geleceğini belirttiği görülmüştür.
Taraf vekillerince raporun kendi aleyhlerine olan kısmı ile ilgili olarak rapora itiraz ettikleri görülmüştür.
Uyulan yargıtay bozma ilamı, dosyada mevcut uzman görüş raporları ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, davacı kooperatifin üye sayısı 1856 olup , davacı kooperatifin yöneticisi, deneticisi ve ilaveten 3 üyesi olmak üzere davalı kooperatifin kurulduğu 2007 yılından 2010 yılına kadar 19 üyeli olarak devam ettiği, 28 Şubat 2008 tarihli genel kurul kararı ile üye sayısının 500, 06 Ocak 2018 tarihinde de üye sayısının 525 ile sınırlandırıldığı, daha sonra da yargıtay bozma ilamı akabinde 11/03/2021 tarihinde davalı kooperatifin yönetim kurulunun toplanarak üye sayısı sınırının açık kapı ilkesi gereğince kaldırılmasına ve bu kararın genel kurul onayına sunulmasına şeklinde karar alındığı, davalı kooperatifin yönetim kurulunca açık kapı ilkesine uyma adına üye sınırlamasını kaldırdığı, dava tarihine kadar davacı kooperatif üyelerinin başvurusunun reddedildiğine ilişkin herhangi bir belgeye ulaşılamamış ise de davacı taraf eylemli olarak yapılan başvuruların davalı kooperatifçe kayda alınmadığını iddia etmiş olup, 2016 yılında ise yaklaşık 20 üyenin noter marifetiyle açıkça kooperatife üye olmak için başvuru yaptığı ancak ilgili noter katibi tarafından tutulan 14/04/2016 tarihli tutanak incelendiğinde, söz konusu ihtarnamenin tebliğ edilmek üzere davalı kooperatife gelindiği ve kooperatif başkanı olduğunu beyan eden …tarafından evrağın tebliğ alınmadığı ve imzadan imtina ettiği görülmüş, bunun üzerine aradan yaklaşık 1,5 yıl geçtikten sonra 27/02/2018 tarihinde üyelik başvurusu yapan ve noter ihtarnamesinde adı bulunan üyelere değil de , iş bu dosyanın davacı vekiline gönderilen iadeli taahhütlü yazıda isimleri belirtilen kişileri müracaatlarının sağlanması rica olunur şeklinde yazı gönderildiği görülmüştür. Davalı kooperatife üyelik başvurusu herhangi bir zaman dimiliyle sınırlandırılmamış olup, dava tarihinden sonra 2016 yılında yapılan üyelik başvurusu talebinin bulunduğu evrakın bile alınmaması hususu, dava tarihinden sonraya ilişkin olsa bile açık kapı ilkesinin kooperatif tarafından ihlal edildiği sonucunu taşımaktadır. Dava tarihinden sonra 2016 yılında gönderilen noter ihtarnamesinde açıkça üyelik başvurusu talebinin bulunmasına rağmen kooperatif başkanınca ihtarnamenin alınmadığı , aradan yaklaşık 1,5 yıl geçtikten sonra dosyanın davacı vekiline şahısların müracaatlarını sağlanması rica olunur diyerekten yazı gönderilmesinin açık kapı ilkesinin ihlali olduğu sonucuna varılmıştır. Yine bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere üyelik için belirlenen sermaye paylarına uyulmaksızın, davalı kooperatife üye yapılanlardan daha az miktar alındığı ana sözleşmede daha fazla miktar yazılı olmasına rağmen üye yapılmak istenen kişilerden daha az bedel talep edilmesinin, davalı kooperatifin üye yapmak istediği kişilere ayrıcalıklı davrandığı ve bunun eşitlik ilkesini zedelediği kanaatine varılmasına neden olmuştur. Öncelik davacı kooperatifin üyelerine ait olması gerekirken davalı kooperatifin ana sözleşmesinde kiracıların da üye olabileceği yönünde düzenleme bulunduğu, bu durumun davacı kooperatif ortaklarının dolaylı mülkiyeti olan taşınmazdan yararlanmalarını ve dolayısıyla ekonomik mülkiyetini zedeleyeceği sonucu da çıkmaktadır. Özellikle 20 kişinin noter ihtarnamesi ile üyelik için başvurmasına ve bu başvurunun noter katibi tarafından tebliğ edilmek üzere davalı kooperatife gidildiğinde, davalı kooperatif başkanının ihtarnameyi almaktan imtina ettiği, bunun açık kapı ilkesinin açıkça ihlali anlamına geldiği, davacı kooperatifin 1856 üyesi olmasına rağmen üye sayısının 500-525 ile sınırlandırma hususunun da açık kapı ilkesine aykırılık taşıyacağı ve bu durumun davalı kooperatif yönetimince de tespit edilerek yargıtay bozma ilamından sonra alınan karar ile bu sınırlamanın kaldırıldığı ve söz konusu kararın genel kurul onayına sunulmasına şeklinde karar alındığı, noter marifetiyle yapılan üyelik başvurularının kooperatif başkanınca kabul edimediği dikkate alındığında bu durumların açık kapı ve eşitlik ilkesine aykırılık taşıdığı sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile, İstanbul İli, Bayrampaşa İlçesi,…Mahallesinde…Parsel No… olan ,blok no:..olan 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29,30,31,32,33 ve 34 nolu bağımsız bölümlerin davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile , davacı adına tapuya tesciline,
2-Davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden 105.817,18 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 34.643,60 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan bozmadan önce yapılan 7.583,45 TL yargılama gideri ile bozmadan sonra yapılan 371,50 TL tebligat ve tezkere gideri, 4.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 11.954,95 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
7-Bu dava sebebiyle 159.360,33 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 34.643,60 TL’nin mahsubu ile bakiye 124.716,73 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’a Temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/06/2022
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

MADDİ HATA DÜZELTME KARARI

26/05/2022 tarihinde yapılan duruşma neticesinde karar verilmiş olup, en son duruşma zaptında celse tarihi kısmında da görüleceği üzere celse tarihinin 26/05/2022 olmasına rağmen, kısa kararın son kısmına 26/05/2022 yazılacağı yere sehven 26/06/2022 tarihi yazıldığından, kısa karardaki “Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’a Temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/06/2022” ibaresindeki tarih yönünden yapılan maddi hatanın “Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’a Temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/05/2022” olarak düzeltilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir. 01/06/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır