Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/191 E. 2021/483 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/191 Esas
KARAR NO : 2021/483

BİRLEŞENDAVA : Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/09/2009
KARAR TARİHİ : 23/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı şirket yetkilisi …’ün sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın kredi alacağının tahsili için ipotekleri paraya çevirme yoluna gitmeden şirketin borcu karşılayacak miktarda malları da bulunduğu halde İstanbul… İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında şirketin yöneticisi olan kefil … ile kefil olmayan şirketin eski yönetim kurulu üyesi …’in sigortadan aldıkları emeklilik maaşlarının tamamına haciz koydurduğunu, haczin adı geçenlerin ev eşyaları ve otomobilleri üzerinde tatbik edildiğini, oysaki bankanın ihracat kredisi kullandırmadığını, tahsil için verilmiş senetleri de takibe koymadığı gibi iade etmediğini, davalı bankanın 215.641,60 YTL fazladan tahsilat yaptığını, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları sakla kalmak kaydıyla şimdilik bu tutarın 10.000 TL sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş olup davanın açıldığı İstanbul … Tüketici Mahkemesinin vermiş olduğu görevsizlik kararı üzerine dosya Mahkememize intikal etmiştir.
Birleşen İstanbul 11. ATM’nin 2009/644 esas sayılı dosya davacısı … ise dava dilekçesinde özetle; 2005 yılından önce yönetim kurulu üyesi olduğu … A.Ş. ile davalı banka arasında düzenlenen kredi sözleşmelerindeki kendisine atfen atılan imzaların sahte olduğunu buna rağmen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden kendisi hakkında icra takibi başlatıldığını, Polis eşliğinde evine gelinerek, ev eşyaları üzerinde haciz tatbik edilip, emekli maaşınında haczen alındığını, bu şekilde hakkında icra takibi yapılıp emekli maaşının haczedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, haciz işleminden dolayı büyük elem ve üzüntü yaşadığını, ruhsal sağlığının bozulduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL manevi tazminatın reeskont faiziyle birlikte davalı bankadan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın kredi sözleşmesinden dolayı asıl borçlu davacı şirket ile müşterek borçlu ve müteselsil kefiller … ve …’den alacaklı olduğunu, alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında kefiller hakkında icra takibe geçildiğini, kredi borcu nedeniyle ipotekler bulunduğundan İ.İ.K.’nın 45. maddesi gereğince şirket hakkında takip yapılmadığını, kefillerin SSK emekli maaşlarına haciz konulduğuna ilişkin iddianın da doğru olmadığını, borcu mahsuben temlik edilen senetlerin ise İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konulduğunu, daha sonra borçlunun teklifi kabul edilerek senetlerin davacı şirkete iade edildiğini, borçludan fazla tahsilat yapıldığı yönündeki iddiaların asılsız olduğunu savunarak asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.
Davacı şirket temsilcisi olduğunu bildiren…’in mahkememize sunmuş olduğu 16/02/2009 tarihli temlik dilekçesi ile davaya konu alacağını tüm fer’ileri ile birlikte asli müdahillik talebinde bulunan fer’i müdahiller … ve …’e temlik ettiğini bildirmiş olup, 16/02/2009 tarihli temlik sözleşmesini dosyaya sunmuştur.
Asli Müdahale talebinde bulunan ve temlik eden …’in mahkememize sunduğu 23/02/2009 tarihli dilekçesi ile müdahale talebinde bulunduğu, banka havalesi ile ödemiş olduğu 115.200,00-TL ve emeklilik maaşlarının haczi ile alınmış olan 5.821,00-TL olmak üzere toplam 121.021,00-TL tutarındaki haksız alınan ve ödenen paranın faizi ile iadesi amacı ile şimdilik 10.000,00-TL üzerinden müdahale talebinde bulunduğu ve temlik sözleşmesi ile dava hakkını eşi …’e temlik ettiğini bildirmiş olup, 16/02/2009 tarihli temlik sözleşmesini dosyaya ibraz etmiş ve 24/02/2009 tarihinde 10.000,00-TL üzerinden müdahale harcını dosyaya yatırmıştır.
Asli müdahale talebinde bulunan ve temlik alan …’in mahkememize sunmuş olduğu 23/02/2009 tarihli dilekçesi ile asli müdahale talebinde bulunduğu, davacı şirket ile asli müdahale talebinde bulunan …’in temlik taleplerinin kabulü ile, her ikisinin dava ve müdahale taleplerinde olduğu gibi fazlaya mahsus ve diğer talepler mahfuz kalmak sureti ile kredi kullanan şirketten fazla alınan paraya mahsuben şimdilik 10.000,00-TL lik kısmın iadesine, …’in ödemek zorunda bırakıldığı 115.200,00-TL ye mahsuben şimdilik 10.000,00-TL lik kısmının iadesine, fazla alınmış olan paraya reeskont faizi uygulanmasına karar verilmesini talep etmiş olup, 23/02/2009 tarihinde 20.000,00-TL üzerinden müdahale harcını dosyaya yatırmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde; 16/11/2011 tarih, 2011/55 E., 2011/44 K. sayılı ilamı ile; asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile, 5.000,0-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Verilen kararın temlik alanlar … ve … ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.06.2013 tarih,2012/11073 E., 2013/13048 K.sayılı bozma ilamı ile;
“… 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin, davanın İİK’nun 72. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı yönündeki temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı şirket temsilcisi asıl davada, temsilcisi olduğu şirket ile davalı banka arasında kredi sözleşmeleri düzenlendiğini, bu kapsamda davalı banka ile ortaya çıkan çeşitli ihtilafların bulunduğunu ileri sürerek, dava konusu ettiği kısmın davalı banka tarafından temsilcisi olduğu şirketten fazladan tahsilat yapılması olduğunu bildirmiş, yargılama sürecinde … ve… önce davaya fer’i müdahil ardından asli müdahil olarak dahil olmuşlar, daha sonra ise davacı şirket tarafından müddeabih adı geçen kişilere temlik edilmiş, … ise temlik aldığı müddeabihi yine …’e temlik etmiştir. Bu kapsamda, adı geçen, temlik alan … tarafından başkaca iddialar ileri sürülmüş ve mahkemece yapılan yargılamada da bankanın adı geçen gerçek kişiler hakkında başlatmış olduğu icra takibi kapsamında yasal olarak alacaklı olup olmadığı ve fazladan tahsilat yapıp yapmadığı hususları incelenerek hüküm de bu kapsamda oluşturulmuştur. Buna karşın, az önce değinilen dava dilekçesi incelendiğinde davacı şirket temsilcisinin, davalı bankanın şirketlerinden fazladan tahsilat yapıldığını bildirdiği anlaşılmaktadır. Ancak, mahkemece yapılan fazla tahsilatın davacı şirketten mi yoksa
müddeabihi temlik alan gerçek kişilerden mi yapıldığı hususu incelenip tartışılmış değildir. Bu kapsamda, öncelikle şirket kayıt ve ödemeleri de dikkate alınarak varsa fazla ödemenin şirket tarafından mı yoksa kefiller tarafından mı yapıldığı belirlenerek yapılan ödemenin müddeabihi temlik alan gerçek kişilerce yapıldığının tesbiti halinde, davacı şirketin müddeabihi temlik yetkisinin bulunup bulunmadığı hususları da incelenmek suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı hukuki değerlendirmeler ile karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
3- Öte yandan davacı …tarafından herhangi bir temlik işlemi yapılmamasına karşın mahkemece manevi tazminat isteminin taraflar arasında daha önce yapılan temlik işlemi kapsamında değerlendirilmesi suretiyle sonuca gidilmesi dahi doğru görülmemiş kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
4- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazları ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına karşı davalı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunması üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.12.2013 tarih, 2013/15761 E., 2013/23208 K. Sayılı ilamı ile “… Mahkemece bu bent uyarınca yapılacak incelemenin aktif dava ehliyetine ilişkin bulunduğu ve diğer değerlendirmeler gibi davanın İİK.’nun 72. maddesi uyarınca hak düşürücü süresi içinde açılıp açılmadığı konusundaki değerlendirmenin de, ikinci bent uyarınca yapılacak bu incelemenin sonucuna göre değişeceği tabiidir. Dolayısıyla mahkemece, öncelikle Dairemiz bozma ilamının ikinci bendinde belirtilen incelemenin yapılması, bu incelemenin sonucunda davacı şirketin müddeabihi temlik yetkisinin bulunmadığının anlaşılması halinde ise bu kez, … ve …’in asli müdahale taleplerinin veya …’in 20.07.2009 tarihli ıslah talebinin, İİK.’nun 72. maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süre karşısındaki durumunun, ayrıca değerlendirilmesi gereklidir. Mahkeme ise hem ara kararlarında hem de gerekçeli kararında bu konuda hiçbir değerlendirme yapmamıştır. Bu durum karşısında davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 21.06.2013 tarih ve 2012/11073 E.- 2013/13048 K. sayılı ilamının 1. bendinin kaldırılmasına ve 2. bendinde belirtilen gerekçelere ilaveten, yerel mahkeme kararının yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. ” gerekçesi ile karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
Bozma sonrası yeniden yapılan yargılama neticesinde; usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmış, usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmuş, Mahkememizce 29/11/2017 tarih, 2014/81 E 2017/975 K sayılı kararı ile ” davacı şirket yetkilisi tarafından yapılan temlikin geçersiz olması dava şirket tarafından davaya devam edilmemesi nedeniyle davacı şirket yönünden asıl davanın reddine, müdahil … tarafından yapılan en son ödemenin 08/05/2006 tarihinde gerçekleştiği, davaya müdahale edildiği ve ıslah dilekçesinin verildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile asıl davanın reddine, davacı …’in sahteliği ispat edilen kredi sözleşmelerindeki imzalarından dolayı bankaya karşı sorumlu olmamakla birlikte, kredi sözleşmesinin teminatı olan ipotek resmi senedindeki 250.000 USD’lik kefaleti nedeniyle bankaya karşı müşterek borçlu ve müteselsil sıfatıyla sorumlu olduğu, bu nedenle banka tarafından alacağın tahsili için hakkında icra takibi yapılmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, ancak icra iflas kanunu hükümleri gereğince borçlunun emekli maaşı haczedilemeyeceği halde davacı…’in SSK emekli maaşının banka tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya alacağı için 31/10/2004 tarihinde haczedildiği, haczedilen maaş tutarı 16/01/2006 tarihinde iade edilmiş olsa da yaklaşık 1 yıl süre ile …’in emekli maaşını alamadığı yapılan usulsüz işlem nedeniyle davacının manevi olarak zarar gördüğü gerekçesi ile birleşen dosyadaki manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları da göz önüne alınarak takdiren 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07/05/2019 tarih, 2018/1629 E 2019/3482 K .sayılı ilamı ile;”1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, temlik alanların tüm davalı Banka’nın aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Birleşen dosya davacısı … tarafından her ne kadar emekli maaşına haciz konulması nedeniyle manevi tazminat talep edilmekte ise de, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalının, davacı hakkında başlattığı ilamsız takip öncesinde almış olduğu ihtiyati haciz kararını dosyaya ibraz ederek 08/07/2004 tarihinde, borçluların bankalar nezdindeki doğmuş ve doğacak mevduat hak ve alacaklarının haczi için İİK’nun 89/1 maddesi gereğince 1. haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep etmiş olduğu, 1.haciz ihbarnamesine istinaden T.C. … Bankası A.Ş. Yeşilköy Şubesince gönderilen 16/07/2004 tarih … sayılı cevabi yazıda ise, davacının banka nezdinde SSK maaş hesabının bulunduğu, … numaralı hesaba bloke konulduğunun bildirildiği, daha sonra bu hesaptaki hak ve alacaklar üzerindeki haczin kaldırılması talebi üzerine 09/05/2006 tarihinde ilgili Banka şubesine müzekkere gönderildiği görülmüştür. Davacının haciz işlemi sonrasında icra müdürlüğünce yapılan işlemin usulsüz olduğu iddiası ile İcra Hukuk Mahkemesi’ne şikayette bulunarak haczi kaldırma hakkı bulunmakta olup, Dairemizin yerleşmiş kararları gereğince de sadece maaşın üzerinde bir süre haciz bulunması bir başına manevi tazminatı gerektirmemektedir. Bu nedenle manevi tazminatın koşullarının oluşmadığı gözetilerek davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı ve eksik değerlendirme ile manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle birleşen dosya davalısı yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkememizce verilen karar bozulmuştur.
Mmüddeabihi temlik alanlar … ve … vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2019 tarih, 2019/3570 E 2021/1435 K .sayılı ilamı ile; “Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, asli müdahiller … ve… vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.” denilmiştir.
Bozma sonrasında dosya mahkememize iade edilerek; yeniden esas alınarak yargılamaya devam edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde;Asıl dava Yargıtay ilamıyla bozma kapsamı dışından bırakılmakla kesinleştiği tespit edildiğinden, asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına; birleşen dosya davacısı … tarafından emekli maaşına haciz konulması nedeniyle manevi tazminat talep edilmiş ise de sadece maaş üzerine bir sürü haciz bulunması tek başına manevi tazminatı gerektirmediğinden birleşen dosya davacısının manevi tazminat isteminin reddine karar verilerek aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Asıl dava Yargıtay ilamıyla bozma kapsamı dışından bırakılmakla kesinleştiği tespit edildiğinden, asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Birleşen dava yönünden açılan davanın reddine,
3-Birleşen dava yönünden Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30-TL karar ilam harcının 675,00-TL den düşümü ile fazla alınan 615,70-TL bakiye ilam harcının davacı … e iadesine,
4-Birleşen dosya davacısı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Birleşen dava yönünden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00- TL vekalet ücretinin davacı … den alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır