Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/583 E. 2022/218 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/583 Esas
KARAR NO : 2022/218
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/10/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
YAZIM TARİHİ : 21/03/2022

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde, davalıların yöneticisi oldukları, davaya konu olaylar tarihi itibariyle …’ın (eski ünvanı: … Faktoring) BDDK’dan almış olduğu faaliyet yetki belgesi çerçevesinde faaliyette bulunan bir faktoring şirket olduğunu, ( yetki belgesinin 10/10/2019 tarihinde iptal edildiğini) 6361 Sayılı Kanunun 14 ve bu kanuna ilişkin olarak çıkartılan yönetmeliğin 4. Maddeleri uyarınca yıl sonu finansal tablolarını bağımsız denetimde tabi tutmak ve finansal tabloları ile düzenlenen bağımsız denetim raporlarının genel kurulu takip eden 7 gün içerisinde internet sitelerinde yayınlamak zorunda olduklarını, …’ın sermaye piyasası aracı niteliğinde borçlanma araçları olan tahvil ve bono ihraç etmek için ilk kez 2013 yılında SPK’ya başvurduğunu, bu tarih itibariyle onaylanan ihraç belgesi kapsamında yurt içinde halka arz edilmeksizin, tahsisli olarak veya nitelikli yatırımcılara satılmak üzere 20.000.000 TL’ye kadar tahvil ve bono ihraç edebilmesine izin verildiğini, bu tarihten sonra da belirli aralıklarla SPK’dan almış olduğu ihraç belgeleri çerçevesinde tahvil ve bono ihraç etmeye devam ettiğini, davacı şirketin ise SPK’dan almış olduğu yetki belgesi çeçevesinde faaliyette bulunan bir aracı kurum olup, …’ın bir kısım ihraçlarında , borçlanma araçlarının nitelikli yatırımcılara satışında aracılık hizmeti de verdiğini, davcı …’ın, …’ı 27/09/2017 , 06/10/2017 ve 07/02/2018 tarihlerinde ihraç ettiği, borçlanma araçlarını (Nominal değeri 9.628.670 TL , davacı şirkete alış maliyeti bedeli 9.989.809 TL olan) ihraç sırasında …’tan veya ihraçtan sonrasında elinde borçlanma aracı bulunan yatırımcılardan satın aldığını halen de davacı şirket varlıkları arasında tutulduğunu, SPK’nın VII – 128.8 sayılı Borçlanma Araçları Tebliği kapsamında, borçlanma aracı ihraçları için yapılacak izin başvurularında bağımsız denetimde geçmiş finansal tabloların SPK’ya sunulmasının zorunlu olduğunu, tebliğin 4. Maddesi uyarınca yurt içinde halka arz edilmeksizin ihraç edilecek borçlanma araçlarının borsada işlem görmesinin planlanması durumunda, ihraççının bağımsız denetimden / incelemeden geçmiş en son tarihli tabloları ve başvuru formunu da ihraç belgesiyle birlikte Kamuoyu Aydınlatma Platformunda ilan etmesi gerektiğini, … tarafından ihraç edilen borçlanma araçlarının … A.Ş nezdindeki borçlanma araçları piyasası , kesin alım- satım pazarında nitelikli yatırımcılar arasında kot dışı olarak işlem görmekte olduğundan , finansal tabloların , başvuru formunun ve ihraç belgesinin KAP’ta ilan edildiğini, bu çerçevede SPK mevzuatı uyarınca …’ın sınırlı incelemeden geçmiş 6 aylık ve kapsamlı bağımsız denetimden geçmiş yıllık mali tablolarını KAP’ta ilan etmek zorunda olup , 31/12/2016, 30/06/2017, 31/12/2017, 30/06/2018, 31/12/2018 tarihli finansal tabloları bağımsız denetim raporları ile birlikte KAP’ta ilan edildiğini, davacı ve diğer yatırımcıların …’ın borçlan araçlarını satın alırken dayandıkları temel dokümanın KAP’ta ilan edilen finansal tablolar olduğunu, finansal tablolarda …’ın mali durumunu sorunsuz göründüğünü, bu suretle mali tabloların kasıtlı olarak gerçeğe aykırı bir şekilde düzenlenerek muhatapların iradeleri fesada uğratılarak kendilerinden para toplandığını, davalıların mevzuatın zorunlu kıldığı özel durum açıklamaları da yapmayarak şirketin mali durumundaki bozukluklara ilişkin bilgileri mevcut ve potansiyel yatırımcıların bilgisinden sakladıklarını, ihraç edilen borçlanma araçlarının ana para ve faiz ödemeleri gerçekleştiren … A.Ş 26/09/2018 tarihinde KAP’ta yaptığı açıklamada, …’ın ihraç ettiği … kodlu finansal bonosuna ilişkin 26/09/2018 tarihli itfa ve kupon ödemesi işlemlerinin , …’ın kendilerine ödeme tutarını aktarmaması üzerine yapamadığını ifade ettiğini, … …A.Ş ünvanlı derecelendirme şirketinin KAP’taki açıklamasında …’ın derecelendirme notunu temerrüt seviyesinde revize ettiğini, … A.Ş 11/10/2018 tarihinde yaptığı açıklamada , …’ın borsada işlem görmekte olan tüm borçlanma araçlarının işlem sırasının kapatılmasına bu borçlanma araçlarının Borçlanma Araçları Piyasası gözaltı pazarında işlem görmesine karar verildiğini ifade ettiğini, 26/09/2018 tarihinden itibaren …’ın ihraç ettiği borçlanma araçlarının ödeme yükümlülüklerinin hiç birini yerine getirmediğini, yerine getirilmeyen borçlanma araçlarının toplam tutarının faiz hariç 124.150.000 TL olduğunu, …’ın ödeme yapamayacağının anlaşılması üzerine …’ın girişimleri ile davacının da içinde yer aldığı, borçlanma aracının satışına aracılık eden aracı kurumlar ve diğer nitelikli yatırımcılar ile yapılan görüşmeler sonrasında yeni sözleşmeler imzalanarak vadelerinin uzatıldığı ancak bu yeni sözleşmeler kapsamında da ödemeler yapılmadığını, … … ve … adlı şahısların ortağı ve yöneticileri oldukları … San. Ve Tic. Ltd. Şti ünvanlı mütteahhit firmadan devralınan alacakların borçlusunun …’ın ortaklarının kurucusu oldukları … inş. A.Ş ünvanlı bir şirket olduğunu, dolayısıyla …’ın ortak ve yöneticisi olan davalıların sahibi oldukları bir başka şirketin borçlarını …’ı ödetmek suretiyle alacaklılardan para kaçırdıklarının tespit edildiğini, …’ın 30/06/2018 tarihli bilançosunun yayınlanmasının tarihinden sonra 28/08/2018 tarihinde … kod numarası ile 13.500.000 TL tutarlı tahvil ihraç ettiğini, bu ihraç işleminden hemen önce alacaklı olduğu … Tic. A.Ş ile … İnşaat ve … Ltd. Şti’ye … tarafından kullandırılan 37.976.892,15 TL rotatif kredinin yeniden yapılandırıldığı bir protokol imzalandığını, söz konusu şirketler ile …’ın ortak ve yöneticileri arasında ailevi ilişkiler olduğunu, … Şirketlerinin uzun bir süredir borç içerisinde oldukları bilgisinin edinildiğini, şirketin bilançosuna bakıldığında 39.000.000 TL’lik borcunun asla ödenmeyeceğinin anlaşılabildiğini, şirketin ekonomik yapısının en fazla 5-10 Milyon TL’yi karşılayabileceği sabit iken …’ın böyle bir ilişki içerisine girmesi ve 90.000.000 TL civarında senet almasının dikkat çekici olduğunu, piyasada hiçbir faktoring şirketinin 5 yıl vadeye girmez iken …’ın 7 yıl gibi bir vadeye girmesinin uygulamalara aykırı olduğunu, … şirketlerinden olan alacakların yapılandırılmasına ilişkin alınan ipoteğin hissedarlarından bazılarının davalı yöneticilerinin akrabaları olmasının dikkat çekici olduğunu, … ortaklarının temerrüde düştükleri Eylül 2018’den çok önce hazırlıklara başladıklarını, davalı yöneticilerin arka arkaya eşlerinden boşandıklarını, boşanmanın akabinde eşleri üzerindeki değerli taşınmazların satıldığı bilgisine ulaşıldığını, en son ihraç ettikleri tahvil karşılığında alınan 13.500.000 TL’nin önemli bir kısmı ile şirketin bankalara olan , kendi şahsı kefaletleri ile teminat altına alınan borçların ödendiğini, böylelikle borçlan araçlarını satın alan şahısları kötüniyetli şekilde mağdur ettiklerini, tahvil ihraçlarından elde edilen gelirlerin … ‘e ve dolaylı olarak … Gayrimenkul’e aktarılarak …’ın toplamda 105.707.828,26 TL zarara uğratılması nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, konu ile ilişkin olarak hazırlanan SPK raporunda 2014 yılından itibaren faktoring ödemesi adı altında … Gayrimenkul’e 112.266.922,00 TL ödeme yapıldığını, … tarafından ancak 41.021.169,52 TL tutarlık kısmın ödendiğini, bu ödenen miktarın da doğrudan … ve … Gayrimenkul tarafından finanse edildiğini, davalılar tarafından bankalardan çekilen para trafiğinin dava dilekçesinin 8. Sayfasında açıklandığı, bu tespitler çerçevesinde … Gayrimenkul hesaplarından çekilen tutarların … yöneticileri tarafından kullanılmış olabileceği şüphesinin uyandığını, gelişen olayların ardından … , … Gayrimenkul ve mağdurlar arasında borcun tasfiyesine yönelik bir protokol imzalandığını, söz konusu protokol kapsamında … ve … İnşaat arasında imzalanmış protokole konu varlıklardan, 72 adet borç senedi, borç senetlerini teminatını oluşturan ipotekler ve bir belediyeden olan alacaklarının temsilen davacı …’a teslim / temlik edildiğini, ayrıca … Gayrimenkul’ün mülkiyetindeki üzerinde AVM inşaatı bulunan gayrimenkul üzerinde alacaklıları temsilen … lehine ipotek kurulacağının taahhüt edildiğini ancak ipoteğin kurulmasını borç senetlerinin de ödenmediğini, ödenmeyen borç senetleri için takip başlatıldığını, yapılan itirazlar üzerine itirazın kaldırılması davaları açıldığını, bu protokol kapsamında dava tarihine kadar sadece 149.664,69 TL’nin tahsil edilebildiğini, davacı tarafından iflas talepli olarak yapılan takiplere itiraz edilmesi üzerine … ve … Gayrimenkul Aleyhine …. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde , 2020/… Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali ile iflas talepli dava açıldığını, davalıların sorumluluklarını TTK 553 . Maddesine dayandığını, bu maddeye göre yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanundan ve esas sözleşmede doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olduklarını, alacaklılar ile davacı bakımından doğrudan zarar söz konusu olduğunu, doktrinde bilançonun doğruluğuna güvenerek veya ortaklığın mali durumu hakkında yönetim kurulu üyelerince verilen yanıltıcı bilgiler sonucunda ortaklığa kredi açılmasının doğrudan zarar olarak gösterildiğini, davalıların aynı zamanda TBK 49. Maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğunun da bulunduğunu belirterek yargılama neticesinde zararının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere belirsiz alacağın asgari 50.000 TL tutarındaki kısmının, borçlanma araçlarının vadelerinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalılar tarafından müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davanın belirsiz alacak olarak açılamayacağını, davacının doğrudan bir zararın söz konusu olmadığını bu sebeple bu amaçla açılan davanın reddi gerektiğini, iddia edilen zararın dolaylı zarar olduğunu, davacının , özel durum açıklamasının yapılmamasına rağmen yeniden tahvil ihraç edildiği ve yatırımcıların iradelerini fesada uğratıldığını iddia ettiği 28/08/2018 tarihli ihraçta hiçbir borçlan aracı satın almadığını, bu sebeple zarara uğradığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının … A.Ş’nin bağımsız denetim kurumları ve derecelendirme kuruluşları tarafından açıklanan finansal tabloları gerçeği yansıtmadığı iddiasının doğru olmadığını, olayda kredi açılmasının söz konusu olmayıp şirketin olağan ticari faaliyeti çerçevesinde tahvil ihracının söz konusu olduğunu, tahvil ihracının TTK’nın 549. Maddesinde ayrıca düzenlendiğini, tahvil ihracının kredi ilişkisi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, tahvil ihracının … Faktoring’in ticari faaliyetinin bir gereği olup iddia edilen olayların şirket zararına yol açtığını ,bu borçlanma sebebiyle yatırımcının uğradığı zararın şirketin doğrudan zararı sebebiyle alacaklının dolaylı zararına yol açacağını, alacaklının TTK 553 gereğince açacağı davaların şirketin iflasından sonra mümkün olduğunu, dava dilekçesinde ileri sürülen suistimal iddialarının doğru olmadığını, … Faktoring’in kendi adına tahvil satışı yapma yetkisinin bulunmadığını ancak aracı kurumlar vasıtasıyla satış yapılabildiğini, davacının da aracı kurumlardan biri olduğunu, şirketin kısa süreli bir sıkışıklığından kaynaklana bu temerrüt ve olaşan panik üzerine … Faktoring ve tahvil alacaklılarının %96’sı arasında 02/10/2018 tarihinde bir protokol imzalandığını, … Faktorin bütün alacakları ve teminatlarının tüm alacaklılara temsilen davacıya temsil edildiğini, bu protokol ile … Faktoring A.Ş’nin alacaklarının tahsili ve tahvil alacaklılarına dağıtımının yapılması görevinin davacı …tarafından üstlenildiğini, finansal tabloların kasıtlı olarak gerçeğe aykırı bir şekilde düzenlendiği iddiasının tamamiyle gerçek dışı olduğunu, ayrıca TTK 549 . Maddesine göre menkul kıymet ihracı ile ilgili beyan ve belgelerin gerçeğe aykırı olmasından bu belgelerin düzenleyenlerin sorumlu olduğunu, kamuoyuna açıklanan denetim raporlarının şirket tarafından değil bağımsız denetleme kurumları tarafından düzenlendiğini, … Faktoring tarafından bağımsız denetleme kuruluşunun yanıltıldığı iddia ediliyor ise hangi belge ve bilanço kalemlerinin sahte olduğunu açıklaması gerektiğini, yine hangi belgeleri bizzat hangi davalı tarafında yapıldığının da ispatı gerektiğini, … Faktoring A.Ş tarafında … Şirketler grubuna 226.000.000 TL kredi kullandırıldığını bunun 187.000.000 TL’sinin geri ödendiğini, birçok da ipotek alındığını, … Faktoring’in müşterisi … Gayrimenkul’den … Gayrimenkul’ün borçlarını devraldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, … Gayrimenkul’ün 2014 yılından bu yana … Faktoring’in müşterisi olduğunu, … Gayrimenkul’ün ise sırf bu müşteriden teminat almak için kurulmuş bir firma olduğunu, SPK raporunun BBTK raporunun önüne geçirilmeye çalışıldığını, dava dilekçesindeki para çekme işlemler ile ilgili iddiaların doğru olmayıp doğru olan hususların cevap dilekçesinde tek tek açıklandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, TTK 553. Maddesine dayalı, alacaklı tarafından şirket yöneticilerine karşı açılan tazminat davasıdır.
DELİLLER: Arabuluculuk tutanağı, …’a ait sicil kayıtları, ihraç belgeleri, borçlanma araçlarına ilişkin dökümler, finansal tablolar ile bunların KAP’ta ilanına ilişkin açıklamalar, … Gayrimenkul , … Grup Şirketlerine ait sicil kayıtları, … ve … gayrimenkul ile alacaklılar arasında imzalanan protokol, … Cumhuriyet Başsavcılığına ait 2019/… Sor nolu dosya, … ve … Gayrimenkul tarafından açılan itirazın iptali ve iflas davası (…. ATM 2020/… Esas) , bilirkişi raporu.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmış, bilirkişi heyetinden alınan rapor ve itirazlar üzerine alınan ek rapor dosyaya bırakılmıştır. Bilirkişi raporunda yapılan inceleme ve değerlendirme akabinde TTK 553/1 hükmünden doğan yönetim kurulu üyesinin kusurlu davranışlarında sorumluluğu maddesinin somut olayda uygulanamayacağı, ileri sürüldüğü gibi kusurlu ve kasıtlı bir davranışın söz konusu olmadığı, alacaklılar tarafından doğrudan doğruya zarar sebebiyle dava açılmasının istisnai bir hüküm olup somut olayda tatbikinin mümkün olmayacağını, davacının uğradığını iddia ettiği zararın doğrudan zarar mı yoksa dolaylı zarar mı olduğu konusundaki değerlendirmenin, davacının iddialarının ikiye ayrılarak yapılması gerektiğini, … ile olan ilişkide kullandırılmaması gereken kredinin kullandırılması iddiası ve bu borcun tahsilindeki kusur iddiaları ile bu kredi ilişkisinin dolamlı olduğu , faktoring ödemesi adı altında yapılan ödemelerin esasında … ‘e aktarıldığı ve dava dışı … A.Ş’nin bu şekilde zarara uğratıldığı ve bu sebeple nitelik yatırımcı konumuda olan davacı yatırımcının alacaklarını ödenmediği iddialarının kabul edilmesi ve davalıların kusurlu kabul edilmesi halinde ortaya çıkan zararı dava dışı … A.Ş’nin zararı olduğu, alacağın da dava dışı … A.Ş’nin alacağı olduğu kabul edilmesi gerektiğini, iddia edilen bu işlemlerin tamamının şirketin zararına yol açtığının tartışmasız olduğunu ve bu durumda tazminatın şirkete
ödenmesi gerektiğini, alacaklıların dava hakkının sadece dava dışı … A.Ş’nin iflası halinde ve tazminatın şirkete ödenmesi şartıyla kabul edilebileceğini ,şirketin zararına yol açan bir işlem ile ilgili tek bir alacaklının, diğer alacaklıların menfaatine aykırı olarak tazminatın kendisine ödenmesini talep etmesinin hukuken yerinde olmadığını, mahkemece, davalıların tazminata yol açacak şekilde kusurlu ve fiili davranışlarının bulunmadığı yönündeki bilirkişi kanaatine itibar edilmemesi halinde mahkemece aksi düşünülüyor ise davacının dava tarihi itibariyle alacak miktarının 9.479.005,31 TL olduğunu belirttikleri, ek raporda da aynı görüşlerin korunduğu görülmüştür.
… Asliye Ticaret mahkemesine yazı yazılarak 2020/… Esas nolu dosyada dava dilekçesi ve bilirkişi rapor alınarak dosyaya bırakılmış, incelendiğinde, … A.Ş tarafından … A.Ş (Eski ünvanı: … Faktoring) ve … Gayrimenkul hakkında iflas yoluyla alacağın tahsili için takip başlatıldığı, itiraz edilmesi üzerine ise itirazın kaldırılması ve iflas davası açıldığı, davanın derdest olduğu görülmüştür .
TTK 553. Maddesinde kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu düzenlenmiş olup buna göre “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz” denilmektedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556).
Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir.
Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacının doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” (Reflexschaden) bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir.
Doğrudan doğruya zarar, şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması. Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesine ait 2021/1254 Esas 2021/1540 Karar sayılı ilamda da bahsedildiği üzere; Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.
Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar/Reflexschaden). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.
6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz/conditio sine qua non” şartıdır.
Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde davacı tarafından “…’ın ortaklarının kurucusu oldukları … …A.Ş ünvanlı bir şirket olduğunu dolayısıyla … ortak ve yöneticisi davalıların sahibi oldukları bir başka şirketin borçlarını …’a ödetmek suretiyle alacaklılardan para kaçırdıklarının tespit edildiğini, uzun süreden beri borç içerisinde olan … şirketlerine … tarafından kredi kullandırıldığı, ödenmeyeceği anlaşılan bu kredinin tekrar … tarafından yeniden yapılandırıldığını, … ve birtakım şirketler aracılığıyla davalı yöneticiler tarafından paralar çekilerek şirketin içinin boşaltıldığını” şeklindeki iddialara dayalı zararın tazmini talep edilmiş ise de, iddia edilen zararların dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşılmakla hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesinin talep edebileceği, işbu davada ise iddia edilen zararın davacıya ödenmesinin talep edilmesi nedeniyle, zararın dolaylı zarar olduğu dikkate alınarak davacının kendisine ödenmesi amacıyla açılan iş bu davanın (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/7730 Esas 2016/8878 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk dairesinin 2019/704 Esas 2021/1840 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2019/650 Esas 2020/249 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1971 Esas 2021/1577 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13 Hukuk Dairesinin 2021/685 Esas 2021/1277 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesine ait 2021/1254 Esas 2021/1540 Karar sayılı ilamlarda da belirtildiği üzere) aşağıdaki şekilde reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacının davasının reddine,
2-Davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’nin 13/4 bendi gereğince 5.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
5- 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Bu dava sebebiyle 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 853,88 TL’den mahsubu ile fazla alınan 773,18 TL’nin karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 17/03/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır