Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/480 E. 2020/361 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/480 Esas
KARAR NO : 2020/361

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/09/2020
KARAR TARİHİ : 15/09/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı ile davalı … 2017 yılında davalının kızı …’nın Macaristan’da katılacağı ve … Federasyonu tarafından organize edilen ” …Atlama ve At Terbiyesi Avrupa Şampiyonası” yarışmalarına katılması için ata karnelerinin hazırlanması, resmi işlemlerin yapılması, davalının atının Maceristan’a götürülmesi vb hizmetlerin verilmesi konusunda anlaştıkları, dilekçe ekinde ibraz edilen evraklardan da anlaşılacağı üzere taahhüt edilen hizmetlerin eksiksiz şekilde verildiği, yarışmanın ardından atın tekrardan Türkiye’ye getirildiği, hizmetin eksiksiz verildiği takdirde, davalının gerekli ödemeyi yapmadığı, sürekli bu hususta oyaladığı, davalının verilen hizmetin niteliği hususunda bilgisinin bulunduğu, tüm yazışmalarda borcunu ödeyeceğini taahhüt ettiği, verilen hizmetin talep edilen tutarın çok üzerinde olduğu, tutarın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, ancak davalının itirazda bulunduğu belirtilerek, itirazın iptaline, % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu ilişkinin sağlayıcı ile tüketici arasında akdedilen bir hizmet sözleşmesinden ileri geldiğini, bu nedenle görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu belirterek, usulü itirazda bulunmuş, esasa ilişkin olarak da; müvekkilinin davacı taraftan fatura düzenlenmesini ve tarafına ibraz etmesini istemiş ise de, kendisine bu hususta herhangi bir evrak verilmediğini, icra takibinin ekinde yer alan faturanın davalıya verilmemesinden ötürü, faturada yazılı meblağlara davalı tarafından itiraz etme imkanı olmadığını, öncelikle faturanın davalı müvekkilinin onayına sunulması gerektiğini, dava dilekçesinde yer alan beyanlarda da ikrar edildiği üzere at transferine ilişkin hizmet sözleşmesi 23 – 29/07/2017 tarihleri arasında gerçekleşen yarışmaya katılımın sağlanması maksadıyla akdedildiğini, fatura, hizmetin ifa edildiği tarihten yaklaşık bir yıl sonra düzenlenmiş olup bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır, faturada yer alan 19.470,00 TL’lik meblağın fahiş bir rakam olduğunu, bu nedenle de davalının haklı olarak itirazda bulunduğunu savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
İstanbul … İcra Müdürlüğünün davaya konu … E. Sayılı dosyası, vergi ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları.
Mahkememizin iş bu dosyası, İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından … esas ve…karar sayılı dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda verilen görevsizlik kararı üzerine, yapılan tevzi sonucunda mahkememizde 2020/480 esas sayısına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce, dosyaya celp edilen ticaret sicil kayıtlarının incelenmesi sonucunda davacı adına … sicil numaralı ticari işletmenin kayıtlı olduğu, davacının gerçek usulle vergilendirildiği ve belirli bir mala tahsis edilmiş toptan ticareti faaliyeti ile faaliyet gösterdiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce, taraflar arasındaki ilişkinin incelenmesi sonucunda; dava dilekçesindeki beyanlarda göz önünde bulundurulduğunda, davalının, davacının kızının yarışmalara katılması için at karnelerinin hazırlanması, resmi işlemlerin yapılması, atın Macaristan’a götürülmesi hizmetlerinin üstlenildiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf ile davalı taraf arasındaki olan ilişkinin; sadece taşıma işlemlerinin üstlenilmediği, taşıma işlerinin yanında ata karne çıkarılması, yarışmalara katılmak için gerekli resmi işlerin yerine getirilmesi edimlerinin yüklenildiği göz önünde bulundurularak, bir hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğuna karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ancak ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir.
Somut olayda uyuşmazlığın, kanunda zikredilen ticari davalardan olmadığı gibi davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Bu itibarla davalı tacir olmadığı gibi ticari işletmesini ilgilendiren bir işlem mevcut bulunmadığı, her iki tarafın ticari işletmesi ile alakalı bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından ve görülen davanın mutlak ticari davalar arasında yer almaması nedeniyle uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan, mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE
2-Mahkememiz ile İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı doğrultusunda görev uyuşmazlığı çıkmış olmakla; merci tayini için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinden Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.15/09/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır