Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/48 E. 2023/243 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/48 Esas
KARAR NO : 2023/243

DAVA : Tazminat (Şirket yöneticisi, şirket muhasebecisi- denetçisinin sorumluluğuna dayalı)
DAVA TARİHİ : 17/01/2020
KARAR TARİHİ : 30/03/2023

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde, Müvekkilinin, …Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün… sicil numarasında kayıtlı olan Şirket’in sermayesinin %14’ünü temsil eden hisselerin sahibi ve dolayısıyla Şirket ortağı olduğunu, davalılardan, …, … ve…’ın şirketin yönetim kurulu üyeleri olduğunu, diğer davalı … SMM ise, Şirketin yetkili serbest muhasebeci mali müşaviri ve denetçisi olduğunu, müvekkil …’ın (“Müvekkil”) da şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu, bununla birlikte şirketi şirketi temsil ve ilzam yetkisi müştereken kullanılmak üzere davalı yönetim kurulu üyelerinde aynı zamandan aynı zamanda yönetim kurulu başkan yardımcısı olan … ve yönetim kurulu üyesi… olduğunu, diğer bir deyişle, Müvekkilinin hiçbir şekilde Şirket’ temsil ve ilzama yetkisi olmadığı gibi, Şirket’in yönetiminde hiçbir etkisi veya söz hakkı bulunmadığını, Müvekkilinin, şirketin hiçbir yönetim kurulu toplantısına davet edilmediği gibi, yapılan toplantılardan ve alınan kararlardan hiçbir şekilde haberdar edilmediğini, şirket yönetiminden kasti olarak uzak tutulduğunu, şirketin, anonim şirket olduğunu, TTK 409 uyarınca, her faaliyet döneminin sonundan itibaren 3 ay içinde olağan genel kurul toplantısı yapmak zorunda olmasına rağmen, şirketin, son olarak
29.08.2018 tarihinde 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısını yaptığını, şirketin 2018 ve 2019 yılı olağan genel kurul toplantılara dahi yapılmadığını, müvekkili tarafından, şirketin olağan genel kurul toplantılarının yapılması hususunda davalı Yönetim Kurulu Üyeleri defaatle uyarılmasına rağmen bu hususta herhangi bir işlem yapmadığını, Şirketin sermayesinin 50.000 TL olduğunu, işbu sermayenin sadece 10.000 TL’sinin ödendiğini, bakiye 40.000 TL’sinin ise ödenmediğini, ancak buna rağmen, Davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nin TTK 358’e aykırı olarak Şirkete borçlandıklarını, Şirket kayıtlarında Müvekkilinin de borçlu gösterdiklerinin tespit edildiğini, bunun üzerine, ekli 29.08.2018 tarihinde yapılan 2016- 2017 yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısında, müvekkili tarafından, gerek toplantının çağrısız olarak yapılmasına gerekse davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nin TTK 358’e aykırı olarak şirkete borçlanmasına ilişkin işlemleri yönünden sorumluluklarının bulunduğu hususunda muhalefet şerhi verildiğini, pay sahiplerinin şirkete borçlanma yasağını düzenleyen TTK 358. maddesine göre, “Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz.” keza, “Şirketle İşlem Yapma, Şirkete Borçlanma Yasağı”nı düzenleyen 395. Maddesine göre, “Pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyeleri ile yönetim kurulu üyelerinin pay sahibi olmayan 393 üncü maddede sayılan yakınları şirkete nakit borçlanamaz. Bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve teminat veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını devralamaz. Aksi hâlde, şirkete borçlanılan tutar için şirket alacaklıları bu kişileri, şirketin yükümlendirildiği tutarda şirket borçları için doğrudan takip edebilir” Oysa Şirket’in 30.06.2018 tarihli bilançosundan anlaşılacağı üzere bu hükümlere aykırı olarak ortaklardan 2.700.538,15 TL alacak kaydedildiğini, yani ortaklara borç verildiğinin görüldüğünü, TTK 562/5(b) ve (c) maddelerine göre, işbu fiil ve işlem cezayı müstelzim olup; yönetim kurulu üyeleri üç yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılacağını, kaldı ki kar dağıtılmayarak bir yandan gelir vergisi kaybına yol açıldığını, aynı zamanda Şirket’in nakit akışını zorlayacak şekilde Şirket faaliyetlerine zarar verildiğini, bunun yanında ortaklara kar dağıtılmayarak borç verilmesinin, aynı zamanda vergi mevzuatı açısindan Şirket’in usulsüz işlem yaptığı anlamını taşıdığından şirketin bu açıdan da cezai müeyyidelerle karşılaşmasına yol açacağını, esasen, ortaklar arasında eşit işlem ilkesine aykırı olarak, ortaklara verilen borçlarda da eşitsizlik yapıldığını, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri, hukuka aykırı olarak Şirket’e borçlanılmış olduğuna ilişkin Müvekkilinin muhalefet şerhi üzerine, Müvekkilini yönetim kurulu toplantısına dahi davet etmeksizin, Müvekkilinin bilgisi dışında, 26.11.2018 tarihinde bir yönetim kurulu toplantısı yaptığını, 2018/2 sayılı karar ile, Şirket’in kuruluş sermayesinin henüz ödenmemiş 3/4 oranına karşılık gelen 40.000 TL tutarındaki diliminin 14.12.2018 tarihine kadar Şirket’in hesabına ödenmesi için talepte bulunulduğunu, Şirket’in yönetim kurulu toplantılarının nasıl yapılacağının, TTK 390. maddede gösterildiğini, sadece toplantı ve karar nisabını, yönetim kurulu toplantısını bilen ve toplantıya katılan üyelerin sağlamış olmasının, işbu yönetim kurulu kararının geçerli olduğu anlamına gelmediğini, zira, yönetim kurulu toplantısından söz edebilmek için, yönetim kurulunun tüm üyelerinin toplantıya davet edilmesinin şart olduğunu, yönetim kurulu üyelerinden bir veya birkaçına davet yapılmadan, onların bilgisi dışında diğer üyelerle yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan kararların, TTK 390/4’de belirtilen sirküler tipi karar söz konusu olmadığı sürece yoklukla malul olduğunu, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nin, Müvekkilni dışladıklarını, hukuka aykırı olduğunu bilmelerine rağmen, Şirket ortaklarının Şirket’e borçlandıklarını göstermesi açısından, işbu karar sadece bir örnek teşkil ettiğini, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nin Şirket’le ilgili çok sayıda hukuka aykırı ve usulsüz işlem ve eylemde bulunduğunu ve Şirket’e ne ölçüde zarar verdiği hususu, yapılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, Müvekkilinin, Şirket ortaklarının, Şirket’ten fiili olarak aldıkları ve resmi olarak Şirket’in banka hesabından gönderilmiş olan paradan kaynaklanan borçlarının, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından usulsüz olarak silindiğinin öğrenildiğini, bunun üzerine, Müvekkili tarafından, Davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’ne, Beşiktaş… Noterliği’nin, 16.01.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile Davalı Yönetim Kurulu Üyelerinden…’nın 699.284,06 TL Hızır Yılmaz’ın 237.601,10 TL, …ın 236.278,89 TL, …’nun 216.561,59 TL, Müvekkili …’ın, 132.085,61 TL borcunun silindiğini, böylece Şirket’in toplamda 1.521.811,25 TL zarara uğratıldığını, bu işlemin iptali için gerekli başvuruların yapılmasının, Şirket’in ortaklarından olan 1.521.811,25 TL ve 31/12/2017 tarihi sonrası verilen borçlar için doğan alacaklarının tamamının ilgililerden tahsili için gerekli yasal yollara başvurulması aksi halde sorumlular hakkında sorumluluk davası ve diğer hukuki yollar ile cezai yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, söz konusu ihtarların Davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’ne tebliğ edildiğini, söz konusu ihtarnameye, sadece … tarafından, Beyoğlu … Noterliği’nin 18.01.2019 tarih ve…yevmiye numaralı ihtarname ile cevap verildiğini, işbu ihtarname ile, böyle bir işlemin gerçekleştirilmediğini, bu iddiaların doğru olmadığının ileri sürüldüğünü, ancak taraflarınca, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nden, Ahmet Hüsnü Humbaracıbaşı’nın böyle bir işlem yapılmadığına ilişkin beyanının gerçek dışı olduğunu, Şirket alacaklarının hukuka aykırı olarak silindiği tespit edilmiş olup; gerek borçlanma yasağına ilişkin hükümlerin ihlali, gerekse Şirket’in gerçek alacaklarının kayıt üzinde usulsüz silindiğini, Şirket’in aktifinin azaltıldığının tespit edildiğini, taraflarınca tespit edilebildiği kadarı ile, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri, yine Müvekkilinin bilgisi ve onayı dışında, 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacaklarınınden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 6/3. maddesine göre İdare’ye müracaat ederek Şirket ortaklarından olan 1.521.811,25 TL alacağının silinmesi için ödenmesi gerekli 45.654,34 TL’lik tutarı yine Şirket hesabından karşılamak suretiyle ödediğini ve söz konusu alacağın Şirket kayıtlarından silindiğini, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri, Müvekkilinin Şirket’e borcu olarak kayıtlı olan 132.085,61 TL’yi de kayıtlardan silmiş olup; Müvekkilin böyle bir borcunun bulunduğunu kabul anlamına gelmemek ihtirazi kaydı ile, müvekkilinin, gerek davalı yönetim Kurulu Üyeleri’nin ve Şirket ortaklarından …’nun borcunun silinmesine, gerekse kendisinin borcunun silinmesine onayı olmadığını, zira, bu şekilde hukuka aykırı olarak Şirket’e büyük zararlar verildiğini, bununla birlikte, her ne kadar 2017 yılına ilişkin olarak haksız ve hukuka aykırı şekilde ortakların Şirket’e olan borçlarının silindiği tespit edilmiş ise de, 2016 yılına ilişkin olarak da haksız ve hukuka aykırı işlemler yapıldığı yönünde kuvvetli şüphe doğduğunu, bu nedenle 2016 yılı dahil olmak üzere, 2016’dan günümüze kadar Şirket defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak Davalıların Şirket’i uğrattığı tüm zararların tespiti gerektiğini, 7143 sayılı Kanun’un 1/ç maddesine göre, “İşletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat, demirbaşlar ile kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan emtia, kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların beyanı” hakkında uygulanacağını, Kanunun 6/3. Maddesine göre, “Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar ile bunlarla ilgili diğer işlemler hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır: Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, 31/12/2017 tarihi itibarıyla düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilirler.” denildiğini, söz konusu hükümde, gerçekten mevcut olan Şirket alacakları değil, bilanço ve kayıtlarda görülmekle birlikte işletmede bulunmayan, fiktif alacaklar açısından düzeltme işleminin yapılabileceğinin kabul edildiğini, Şirket’in ortaktan olan gerçek alacağının, işbu madde kapsamında kayıtlarda düzeltilmesinin mümkün olmadığını, Zira, bu durumda, hukuka aykırı olarak, Şirket’in aktifi azaltıldığını, üstelik söz konusu miktar kanunen kabul edilmeyen giderlere kaydedildiğinde, Şirket zararı olarak ortaya çıktığını, bilançoda aktifin azalmasına, hatta Şirket’in teknik iflas konumuna düşmesine yol açtığını, bu miktarın kanunen kabul edilmeyen gider yerine geçici hesaba aktarılması durumunda da fiilen söz konusu alacakların kayıtlardan düşüldüğünü, oysa, anonim şirketlerin, alacaklılarına karşı malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, şirket ortaklarının ise, şirket alacaklılarına karşı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, Dolayısıyla, şirket alacaklarının, alacağını tahsil edebileceği yegane kaynak, şirketin malvarlığı olduğunu, bu nedenle, şirketin malvarlığının korunması ilkesi, anonim şirketlere hakim en önemli ilkelerden biri olarak kabul edildiğini, bu itibarla 7143 sayılı kanunun amacı, aslında ortak ve şirket arasında gerçek bir işleme dayanmayan, fiktif alacakla üzeltilmesini sağladığını, başka bir deyişle, ortaklar cari hesabı içinde yer alan ve gerçek bir ödünç sözleşmesine istinaden ortağa verilen borçlar aslında Kanun’un uygulama alanı ve amacı dışında kaldığını, gerçekte Şirket ortağına borç verdiği ve esasen bu hükümlerden yararlanması mümkün olmadığı halde, söz konusu Kanunda belirtilen hükümlere göre işlem yaptığı takdirde, işbu işlem sadece kayıtlar yönünden şekli bir etki yaratacağını ancak maddi hukuk anlamında herhangi bir etkisi olmayacağını, 7143 sayılı kanuna konu edilen şirket alacakları yönünden şirket ortaklarının gerçekten şirketten borç aldığını, ve Şirket de bu borçlar için pi asada geçerli oranında faiz oranında faiz işlettiğini, dolayısıyla aslında şirket bilançosunun aktifinde bulunması gereken gerçek bir alacağın söz konusu olduğunu, şirketin, esasen bu alacaklarından vazgeçmesinin mümkün olmadığını ancak bu alacaklardan vazgeçmiş ise söz konusu işlemi yapan kişi/kişiler, Şirket’in aktifini hukuka aykırı olarak azalttığı için sorumlu olacağını, bunun yanında, Yargıtay’ın çok sayıda kararında da yer aldığı üzere, Şirket’in amacının kar elde etmek olduğundan, bağış yapması mümkün olmayacağını, zira, söz konusu işlemle, ortaklara gerçekten verilmiş olan borçlardan vazgeçilmiş olduğunu, bağışın ise, Şirket’in faaliyet konusuna dahil bir işlem olmadığını, kaldı ki, bu işlemin tarafı yönetim kurulu üyeleri olduğu için, yönetim kurulu üyelerinin Şirket dışı bir menfaat (ödünç) ile ilgili olarak Şirket aleyhine, kendileri veya yakın akrabaları olan kişiler lehine bir işlemi olduğundan bu işlem TTK 395 çerçevesinde batıl olduğunun kuşkusuz olduğunu, ayrıca, söz konusu işlem ile, lehine Şirket alacağın vazgeçilen, bir başka deyişle Şirket’e olan borcundan kurtulan ortaklar ve yönetim kurulu üyeleri yönünden örtülü kar dağıtımı bulunduğunun açık olduğunu, oysa TTK’ya göre karın dağıtılabilmesi için gerçekten bir karın bulunması ve ortaklar arasında eşit işlem ilkesine riayet şartı olduğunu, dolayısıyla, vergi kanunlarında, fiktif alacaklar için getirilen bir düzenlemeyle, bu emredici hükümleri dolanarak, ortaklardan bazılarına kar dağıtılmasının, tamamen hukuka aykırı olup; hukuki ve cezai sorumluluğu gerektirdiğini, yapılan bu işlemle, Şirket’in aktifinde olan gerçek bir alacak defter ve kayıtlar üzerinde kaldırıldığını ve Şirket’in 2018 yılı için gerçekte ortaya çıkmaması gereken bir giderin ortaya çıktığını, bu sebeple, Şirket karda iken, bu miktar kadar zarara uğratıldığını, böylece Şirket zararla dönemi kapattığını, Dolayısıyla, Şirket’in geçmiş yıllardan gelen karı ortadan kaldırıldığı gibi, dönem içinde elde edilmesi gereken karın oluşması da engellendiğini, Şirket’e borçlu olan ortaklara bağış ve örtülü kar dağıtımı yapılarak, Şirketin zarara uğratıldığını, nitekim, Müvekkili…ile Davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nden …ve …’ın ortağı olduğu bir başka şirket olan…Turizm ve ….. A.Ş. ile ilgili olarak Müvekkili … tarafından ikame edilmiş olan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasında, huzurdaki davaya konu olan genel kurul kararlarında olduğu gibi, yönetim kurulu üyelerinin şirketten borç alması ve ardından vergi mevzuatını uygulayarak, şirkete olan borçlarını sıfırlaması ile ilgili olarak, Mali Müşavir Prof. Dr. … ile İstanbul Üniversitesi Ticaret Hukuku Anabilimdalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. … tarafından dosyaya sunulu bılırkışı raporunda aşağıdaki tespitlerde bulunulduğunu, “………yine davalı şirketin, 6736 sayılı Kanunu kullanarak, 31.12.2015 tarihli şirket bilançosunda yer alan 7.533.750,00 TL tutarındaki Verilen Avansları (… Köyü, … Pafta, … Parsel … m2) usulüne uygun olmayarak kayıtlardan çıkararak zarar yazmış, şirket yönetimi şirketi zarara uğratmıştır. Bu hesapta yer alan 7.533.750,00 TL tutarındaki ödemenin/harcamanın gerçek olmadığına ilişkin bir belge bulunmamaktadır. Bu verilen avansın tahsili yoluna gidilmemiştir. Herhangi bir alacak takibi belgesi bulunmamaktadır. Yukarıda ayrıntısı ile açıklanmış olan, Ortaklardan Alacaklar Hesabındaki 3.279.125,98 TL Kasa Hesabındaki 300.000,00 TL ve Verilen Avanslar Hesabındaki 7.533.750,00 TL olmak üzere toplam 11.112.875,98 TL tutarındaki şirket varlıklarından ortak …’ın 25.244,95 TL ve …’nun 210.126,00 TL borçları düşülerek kalan 10.877.505,03 TL zarar yazılmıştır. Bu işlem 29.11.2016 tarih ve …no.lu yevmiye maddesi ile şirketin yevmiye defterine kaydedilmiştir. Yapılan bu işlem 6736 sayılı Kanunun amacına aykırı olarak yapılmış, şirketin ortaklardan alacakları, kasasındaki 300.000,00 TL nakit parası, 7.533.750,00 TL tutarındaki verilen avanslardan alacağı bilançodan çıkarılmıştır. 6736 sayılı kanun, kayıtlarda gözüken ancak gerçekte olmayan varlıkların bilançodan çıkarılması için getirilmiğ bir düzenleme olmasına rağmen, şirket gerçekte var olan ortaklardan alacakları kapatmak, kasasındaki parayı şirket dışına çıkarmak ve verilen avans alacağını bilançodan çıkarmak için kanunu kullanmıştır. ” Anılan Bilirkişi Raporu içerisinde özellikle (c) bendine ilişkin olarak tespit edilen birtakım hususları dilekçede alıntıladıklarını, dava konusu olan 2015 yılı sonu itibariyle şirketin ortaklarından 5.742.860,05 TL alacağı bulunduğunu, Şirketin, 2015 ve önceki yıllara ilişkin kar dağıtımını yapmadığını, kar dağıtımı yapmama nedeni olarak kredi geri ödemesi ve yatırım için kaynak ihtiyacını öne sürmüş olmasına rağmen kasasındaki nakit parayı ortaklarına ödeme yaparak kullandırdığını, bu durum, şirketin kar dağıtımı yapmama gerekçesi ile çeliştiğini, şirket, ortaklarına nakit olarak ödediği ve faiz tahakkuku yaptığı yukarıdaki gerçek alacaklarını, gerçek alacak değilmiş gibi ortaklardan tahsil etmediğini ve toplam 3.279.125,98 TL tutarındaki şirket varlığını 6736 sayılı kanunu kullanarak zarar yazdığını, yaptığı bu uygulamanın usule uygun olmadığını, şirket varlıklarının davacı … dışındaki diğer ortaklara aktarılmasına neden olduğunu, davalı Yönetim Kurulu Üyelerinin elbirliği ile kendi menfaatlerine olmak üzere, Şirket’in malvarlığını kendilerine aktardığını, gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu, hukuka aykırı belgeler düzenlediğini, bu nedenle farklı finansal kaynak kullanmak zorunda kalan, hisseleri hiçbir değer ifade etmeyecek hale gelen Müvekkilinin ve şirket’i zarara uğrattığını, TTK 553 vd. hükümleri çerçevesinde sorumlu olduklarını, ortaklara ve şirket alacaklılarına, Şirket’in doğrudan uğradığı zararlar nedeniyle dava açma hakkı tanınmasının yanında, ayrıca bu kişiler de doğrudan uğradığı zararlar yönünden yönetim kurulu üyelerine karşı dava açabileceğini, bu bağlamda doğrudan zarar, pay sahibi ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin davranışları sonucunda bu sıfatları sebebiyle uğradıkları zararlar olduğunu, Keza, Davalı Yönetim Kurulu Üyeleri, aynı konuda faaliyet gösteren başka şirketlerde (…A.Ş, …A.Ş, …A.Ş ) genel kurulun izni olmadan yönetim kurulu üyeliği yaptığını, rekabet yasağına karşı aykırı davrandığını, bu nedenle müvekkili şirketi zarara uğrattığını, Aynı şekilde, yine TTK çerçevesinde gerekli geçerli izin alınmadan, şirketle işlem yapma yasağına aykırı davranılarak Müvekkili ve Şirketi zarara uğratıldığını, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nin bu davranış ve işlemleri sebebiyle Müvekkili ve Şirketi büyük zarar gördüğünü ve görmeye devam ettiğini, Bu sebeple, Müvekkili hisseleri neredeyse değersiz hale gelirken, Şirket açıklanan işlemler ile Davalı Yönetim Kurulu Üyeleri eliyle zarar ettirildiğinden herhangi bir kar payı dağıtılamaz duruma geldiğini, ayrıca, dürüst resim ilkesi çerçevesinde finansal tabloların oluşturulması durumunda, Şirket’in borca batık hale getirildiğinin de ortaya çıkacağını, Müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkı kullandırılmadığından, keza müvekkilinin Davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nin yedinde olan şirket ticari defterlerini ve işlemlere ilişkin belgelere ulaşma imkanı bulunmadığından, Davalıların hangi iş ve işlemlere, ne kadar zarar verdikleri hususu belirsiz olduğunu; ancak Mahkeme tarafından tayin olunacak bilirkişi incelemesi sonrasında uğranılan zararın tespitinin mümkün olabileceğini, Diğer Davalı … SMM ise, Şirket’in serbest muhasebeci mali müşaviri olduğunu, usulsüz bu işlemlere rağmen, Şirket’in tüm kayıtlarının usulüne uygun olduğuna ilişkin ilgili kurumlara beyannameler düzenleyin sunduğunu, böylece ortaklarına ve alacaklılarına yanıltıcı, gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu, Bu sebeple, bu … SMM’nin de işbu işlemlerden sorumlu bulunduğu izahtan vareste olduğunu, Davalı Yönetim Kurulu Üyelerin’den …ile 16 Aralık 2019 günü arabuluculuk görüşmesi yapıldığını, aynı görüşmeye davet edilen… ile … işbu görüşmeye geçerli mazeretleri olmaksızın katılmadıklarını, Söz konusu arabuluculuk görüşmesinde anlaşmaya varılamadığını ve ilgili kişilerin katılmadığının tutanak altına alındığını, diğer Davalı … SMM ile ise 14 Ocak 2020 günü arabuluculuk görüşmesi yapıldığını, anlaşmaya varılamadığı tutanak altına alındığını, bu doğrultuda dava şartının yerine getirildiğini, İşbu davada belirsiz alacak davası açılmasının koşulları mevcut olduğunu, zira davalılar tarafından Müvekkiline ve Şirket’e ne kadar zarar verildiği dava açarken belli olmadığını, bu nedenle, mahkemeden Davalıların Müvekkiline ve Şirket’e verdiği zararın tespiti ve bilahare bilirkişi incelemesinden sonra artırım yapılmak üzere 1.521.811,25 TL’nin ödenmesine karar verilmesi talep edildiğini belirterek Şirket’in 2016-2017-2018 ve 2019 yıllarına ilişkin defter ve kayıtları incelenerek; … Petrol San. ve Tic. A.Ş.’nin üçü yönetim kurulu üyesi ve biri serbest muhasebeci mali müşaviri olan Davalılar’ın, Müvekkil …’a verdiği zararın tespit edilerek işbu belirsiz alacak davası kapsamında yapılacak bilirkişi incelemesinden sonra müddeabihi artırmak üzere şimdilik 1.521.811,25 TL zararın, müddeabih attırıldıktan sonraki tüm dava değeri üzerinden zararın verildiği tarih itibariyle işletilecek olan avans faiz oranı ile birlikte Davalılar’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Müvekkili …’a ödenmesine, bu mümkün olmadığı ve mahkeminin dolaylı zarar bulunduğu kanaatine ulaşması halinde, … Petrol San. ve Tic. A.Ş.’ye verilen zararın , zararın verildiği tarih itibariyle işletilecek olan avans faiz oranı ile birlikte Davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek … Petrol San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar …,… ve … Serbest…..A.Ş vekili cevap dilekçesinde, müvekkillerinin ve davacı … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin ortakları ve Yönetim Kurulu Üyeleri olduğunu, şirket anasözleşmesiyle … (A) Grubu ve davalı gerçek kişiler ile davacı (B) Grubu hissedarlar olduğunu, Anasözleşmenin 11. Maddesine göre 4 kişiden oluşacak yönetim kurulunun 2 üye (A) Grubu hissedarların ve 2 kişi (B) Grubu hissedarların göstereceği adaylar arasından seçileceğini, nitekim şirketin iş ve işlemlerinden uzak kalmamasını sağlamak amacıyla 31.01.2014 tarihinde yapılan şirket Olağan Genel Kurul Toplantısında (B) Grubu hissedarlardan birisi olmasına rağmen (A) grubu şirket hissedarlarından Ahmet Hüsnü Humbaracıbaşı’nın teklifi ile Davacı (A) Grubu kontenjanından yönetim kuruluna seçildiğini, davacı, anılan tarihten bugüne kadar halen şirket Yönetim Kurulu Üyelerinden birisi olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, yönetim Kurulu üyeleri aleyhine açılacak sorumluluk davasına ilişkin zamanaşımının düzenlendiği TK m. 560’da göre sorumluluk davasının, davacının zararı ve sorumluluğu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, davacı, iddia ettiği olayların gerçekleştiği tarihte ve halen şirket yönetim kurulu üyesi olduğunu, davacı şirketin her genel kuruluna katıldığını, iptal davaları ve bilgi edinme, özel denetçi atanması gibi davaları açtığını, bu sebeplerle şirketin iş ve işlemlerinden haberdar olduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının “doğrudan zarar” talepleri bakımından müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceği gibi bu taleplerin “belirsiz alacak davası” çerçevesinde ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, yönetim kurulunun pay sahibine verebileceği “doğrudan zarar” ortaklığın zararından bağımsız olarak pay sahibini uğradığı zararı ifade edeceğini, pay sahibinin uğradığı “doğrudan zarar” ile alelâde bir üçüncü kişiye verilen zarar arasındaki farkın pay sahibinin, bu sıfatı sonucunda zarara uğradığını, anonim ortaklık yönetim kurulunun pay sahibinin “doğrudan zararı”na örnek olarak gösterilen, bir kimsenin kanuna aykırı olarak düzenlenmiş bilânçoya güvenerek ortaklığa katılması veya paylarını satmasını (böylelikle şirketin gerçek mali durumu farklı olduğundan, payı alırken veya satarken zarara uğraması); sermaye artırımında pay sahiplerin yeni pay alma haklarının yönetim kurulu tarafından ihlâl edilmesi (yeni pay alma haklarının kullandırılmayıp payın doğrudan bir başkasına satılması gibi) gibi durumlar olduğunu, (Bunlar ve başkaca örnekler için bkz. Çamoğlu, age, N. 609) davacının varlığını ileri sürdüğü “Doğrudan Zarar” sorumluluk hukukundaki “Doğrudan Zarar” niteliğinde olmadığından müvekkillerine husumet yönetilemeyeceğinden davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı, dolaylı zararların kendisine ödenmesini talep edemeyeceğini, dilekçede izah edildiği üzere davacının hiçbir şekilde ne dolaylı nede doğrudan zararı olmadığını, ancak kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için dolaylı zararın varlığı kabul edilse dahi bu zararın davacıya değil ortak olunan şirkete ödenmesi talep olunabileceğinden; davanın bu yönüyle de reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının bu konuda aktif dava ehliyetine sahip olmadığını, davacı, 31.01.2014 tarihinde yapılan şirket Olağan Genel Kurul toplantısından bu güne kadar ve halen şirket Yönetim Kurulu Üyelerinden birisi olmasına karşın dava dilekçesinin 3. maddesinde sadece işbu huzurda görüşülen davaya zemin oluşturmak ve şirket yönetim kurulu üyesiyim ama hiç birşeyden haberim yok diyebilmek amacıyla bir takım temelsiz iddialarda bulunduğunu, davacının da yönetim kurulu üyelerinden birisi olduğu … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin, Tapu ile mülkiyetinde bulunan… Mahallesi, … Caddesi No:.. Beyoğlu/İstanbul adresinde kurulu akaryakıt istasyonu vasıflı gayrimenkulü, bir suretide davacıda olan sözleşmeyle 20.09.2015 tarihinden başlamak ve 19.09.2020 tarihinde son bulmak üzere 5 yıl süreyle … A.Ş’ne kiralamış olmaktan başka hiçbir ticari faaliyeti olmayan bir şirket olduğunu, bir başka ifade ile şirketin bütün gelirinin sadece kira gelirinden ibaret olduğunu, her bir kira sözleşmesinin hitamında yani 5 yılda bir akaryakıt dağıtım şirketleri ile yeni kiralama döneminin şartlarını pazarlık etmek dışında yönetim kurulunun başkaca bir faaliyeti bulunmadığını, dava dilekçesinin 4. maddesinde … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin 2018 ve 2019 yılları genel kurul toplantılarının davacının defaatle uyarmasına rağmen henüz yapılmadığı beyan edildiğini, bu beyanların sadece dilekçeye dolgu malzemesi olarak konulduğunu, davacıdan bahsettiği bu uyarıları hangi yolla yapmış olduğuna ilişkin bir açıklama ve belge olmadığını, dava dilekçesinin 5. maddesinde önce “Davalı Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin TTK 358. Md aykırı olarak şirkete borçlandıkları, şirket kayıtlarında Müvekkilide borçlandırdıkları tespit edilmiş” denildikten sonra “29.08.2018 tarihinde yapılan 2016-2017 yıllarına ait genel kurul toplantısında müvekkili tarafından gerek toplantının çağrısız olarak yapılmasına ve gerekse Davalı Yönetim Kurulu Üyelerinin TTK 358. Md aykırı olarak şirkete borçlanmalarına ilişkin işlemler yönünden sorumlulukları bulunduğu hususunda muhalefet şerhi verilmiştir” beyanında bulunulduğunu, bu beyanların gerçek dışı olduğunu, şöyle ki; davacı da dahil olmak üzere bütün yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu dışında kalan şirket ortağının dava dışı …’na,bir sonraki maddede bahse konu Yönetim Kurulu Kararı ile şirketin atıl fonlarından, şirketin ödemekle mükellef olduğu KDV ve Geçici Vergi karşılıkları hesap edilerek düşülmek suretiyle bir nevi kar payı avansı niteliğinde borç para verildiğini, dava dilekçesinden yukarıda aynen aktarılan cümle ile ne anlatılmak istendiğinin tam olarak anlaşılamasa dahi, şayet 29.08.2018 tarihinde yapılan 2016-2017 yıllarına ait genel kurul toplantısında Müvekkili tarafından toplantının çağrısız olarak yapılmasına muhalefet şerhi konulmuştur denilmeye çalışılmışsa da bu beyanın gerçek dışı olduğunu,, 2016-2017 yılları Şirket Olağan Genel Kurul Toplantısının çağrısız olarak yapılmasına dair 16.08.2018 tarih ve 2018/1 sayılı Yönetim Kurulu Toplantısı Kararın ekte olup, karar toplantıya davacının da katılımı ile oybirliğiyle alındığını, dava dilekçesinin 6. maddesinde davacı sanki kendisi şirketten borç para almamış,
şirkete borçlanmamış veya ortakların şirkete borçlanmalarına muhalefet etmiş gibi davranarak TTK 358, 395 ve 562/1-b maddesi hükümlerinden bahsederek bir takım eleştirilerek geliştirdiğini, oysa, … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin “ ortaklara borç para verilmesi konulu “30.01.2017 tarih ve 2017/2 sayılı Yönetim Kurulu Kararı, davacının da katılımı ve olumlu oyuyla alındığını, toplantıda bütün ortaklara hisseleri oranında toplam 720.000 TL borç para verilmesinin karara bağlandığını, dilekçenin 7. maddesinde; kısa bir süre önce davacı tarafından şirketin 40.000 TL ödenmemiş sermayesinin tespit edilmesi üzerine davacının bilgisi dışında toplanan … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulunun 26.11.2018 tarih ( TSG İlan Tarihi 30.11.2018) ve 2018/2 sayılı toplantıyla ödenmemiş sermayenin tezyini kararı aldığı beyanında bulunulduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yönetim kurulu toplantılarına davet hususunda bir şekil şartı bulunmadığını, dilekçe ekinde yer alan 12.11.2018 tarihli e-Posta marifetiyle ödenmemiş 40.000 TL sermayenin ifası için davacıya seçenekler sunularak bilgi verildiğini, davacı, maksatlı olarak buna cevap vermediğini, ayrıca 26.11.2018 tarihinde yapılacak yönetim kurulu toplantısına davet edilmesine rağmen davacının toplantıya iştirak etmediğini, buna göre dava dilekçesinin 7 ve devamı 8. maddesinde ortaya konulan beyanların gerçekle alakası olmadığını, dilekçenin 9. ve devamındaki bütün maddelerdeki iddiaların ortakların şirkete olan borçlanmalarına dayandırıldığını, “İhtiyati Haciz ve Yönetim Kayyumu Atanması Talebi’ne” ilişkin bölümün ise davacının … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulunda beraberce üye olduğu ve aynı zamanda ağabeyleri olan Hızır Yılmaz ve… ile arasında yaklaşık 10 yıldan beri süregelen şahsi husumetlerine ilişkin davalara ayrıldığını, bu davalardan sadece bir tanesinin sonucu ile bilgi verilmiş olup, dilekçenin ilgili bölümünde bu davaların tamamının akıbetlerine ilişkin bilgi verileceğini, dava dilekçesinin 9 ve devamı maddelerinde zimni olarak özellikle vurgulanmaya çalışılan hususun bir önceki paragrafta bahsettikleri kardeşler arasındaki husumet dikkate alındığında, …ve…’ın şirkete karşı davacıdan daha fazla borçlandıkları noktasında olduğunu, yoksa 6552 ve 7143 sayılı Kanunların sağladığı imkanların kullanılması ile ortakların cari hesaplarındaki şirket alacaklarının, şirketin kanunen kabul edilmeyen giderlerine aktarılmış olmasının şirketin ortaklara kullandırılmış borca eşit veya büyük bir kar elde etmiş olması durumunda şirketi zarara uğratan bir işlem olmadığını, bir başka değişle ortaklara borç olarak verilmiş paraların, şirket karına eşit ve/veya daha düşük olduğunda aslında şirket karının erken dağıtılması ve/veya bir nevi kar payı avansı niteliğinde olduğundan zaten şirketin gerçek bir alacağı olmadığını, nitekim dilekçe ekinde yer alan 30.01.2017 tarih ve 2017/2 sayılı Yönetim Kurulu Kararına göre vergi karşılıkları düşüldükten sonra kalan şirket atıl fonlarının ortaklara borç olarak verilmesine karar verildiğini, ayrıca şirketin 2017 bilançosuna göre ödenmiş sermayesinin 10.000 TL iken şirketin özvarlığı 1.354.096,64 TL olduğunu, öte yandan dava dilekçesinin 9. maddesinden itibaren uzun uzun … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin 7143 sayılı Kanun hükümlerinden faydalanmış olması eleştirilirken, buna karşın 6552 sayılı Kanun hükümlerinden faydalanmış olması konusunda hiçbir beyanda bulunulmadığını, ayrıca şirket 6552 sayılı Kanun hükümlerinden 2014 yılında faydalanmış olmasına karşın bahse konu yıl Genel Kurul Toplantısında da bu konuda davacının bir muhalefeti olmadığını, 6552 sayılı Kanunun 74/1. Maddesi ile 7143 sayılı Kanunun 6-3. Maddesi aynı hükümleri içerdiğini, 6552 sayılı Kanunun ilgili Madde hükmü 31.12.2013 tarihine kadar ki şirketlerin ortaklarından olan alacaklarına ve 7143 sayılı Kanunun ilgili Madde hükmü 31.12.2017 tarihine kadar ki şirketlerin ortaklarından olan alacaklarına ilişkin düzenlemeleri içerdiğini, bir başka ifade ile 6552 sayılı Kanunundan faydalanılırken ortakların 31.12.2013 tarihine kadar olan şirkete olan borçları ve 7143 saylı Kanundan faydalanılırken ortakların 01.01.2014-31.12.2017 tarih aralığındaki şirkete olan borçları dikkate alındığını, buna göre … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin her iki kanun hükmünden faydalanmak suretiyle gerçekleştirdiği ortaklar cari hesabı düzenlemesi aşağıda ki tablodaki gibi olduğunu, 7143 sayılı Kanunla ilgili verilerin dava dilekçesinde yer aldığını, 6552 sayılı Kanunla ilgi verilerin dilekçe ekinde olduğunu,

Ortağın Adı ve Soyadı Hisse Oranı 6552 S.Kanun 7143 S.Kanun Toplam
… %44 760.827,68 699.284,06 1.460.111,74
… %14 186.847,21 237.601,10 424.448,31
… %14 185.242,11 236.278,89 421.521,00
… %14 280.266,29 132.085,61 412.351,90
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır

… %14 265.654,46 216.561,59 482.216,15
Toplam %100 1.678.837,85 1.521.811,25 3.200.649,10

buna göre bütün ortakların cari hesaplarının her iki kanun hükmü birlikte dikkate alındığında küçük farklarla olmak üzere şirketteki hisse oranlarına nazaran eşit tutarda faydalanmış olup, 31.12.2017 tarihli şirket bilançosuna göre şirketin geçmiş yıllar karının 5.624.095,49 TLve her iki Kanun hükmünden faydalanılan tutarın 3.200.649,10 TL olduğu dikkate alındığında gerek davacının doğrudan ve gerekse şirketin dolaylı zarara uğratıldığından bahsedilemeyeceğini, yukarıda ki tablo ya bakıldığında davacının neden sadece şirketin 7143 sayılı Kanun hükmünden faydalanmış olmasını eleştirdiğinin kolayca anlaşıldığını, sadece 7143 sayılı Kanun dikkate alındığında Hızır ve…’ın her birinin ayrı ayrı yaklaşık 237.000 TL olan cari hesaplarına karşılık Davacının cari hesabının 132.000 TL seviyesinde Kanundan faydalandığını, Oysa 6552 sayılı Kanunla beraber cari hesaplara bakıldığında farkın 7.000 TL seviyesinde olduğunun açıkça görüldüğünü, (424.448,31+421.521,00+412.351,90=1.258.321,21/3= 419.440,40 – 412.351,9=7.088,50 TL) öte yandan yukarıdaki tablo ortadayken davalı Yönetim Kurulu Üyelerinin şirketin malvarlığını kendi menfaatlerine aktardıkları beyanının da laf olsun diye söylenmiş olmaktan öteye bir anlamı olmadığı tartışmadan uzak olduğunu, davacının 7143 sayılı Kanunla ilgili yapmış olduğu şahsi yorumlarının hiç birisine katılmadıklarını, taraflar arasında derdest bir dava için bilirkişi tarafından verilmiş ve henüz itirazlarına cevap verilmediğini ve mahkeme kararına dahi bağlanmamış görüşün örnek olarak sunulmasının hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmadığını, Kanun koyucu 7143 sayılı Kanunun 6-3.Maddesinde mükellefler; (i) İşletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları,(ii) işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar için bu kanun hükmünden faydalanabilir dediğini, Kanun koyucu ilgili maddenin (“”ve””) bağlacına kadarki bölümünde önce işletmede yer almayan kasa mevcutları için bir hüküm ortaya koyduğunu, bu düzenlemeyle belgeye dayanmayan gider ve harcamalar nedeniyle işletmelerin kasa hesabında oluşan fiktif tutarların düzeltilmesi amaçlandığını, madde hükmünün açık lafzına göre,kasa hesabının düzeltilmesi durumunda gerçek kasa bakiyesi,yani gerçekte kasada yer alan tutarlar bakımından herhangi bir işlem yapılmasının mümkün olmadığını, ancak maddenin (“”ve””) bağlacından sonraki kısmında kanun koyucu bu defa, işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar için kanun hükmünden faydalanılabileceğini hüküm altına alırken, ortakların cari hesabında yer alan tutarların gerçek veya fiktif bir işlemden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakmadığını, Zira her işletme esas faaliyet konusu dışında ortağına borç para verebileceği gibi ortağına karşı borçlanabileceğini, Kanun koyucunun amacının ortakların cari hesabında yer alan sadece fiktif işlemlerin düzeltilmesine cevaz vermek olsa idi bunu aynen kasa hesabı için yapmış olduğu düzenlemeye benzer bir ifade ile tedvin edebileceğini, örneğin ortağa şahsi bir ödünç verme nedeniyle ortaya çıkan borçlar hariç ve benzeri şekilde bu düzenleme yapılabileceğini, işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla ifadesi zaten bu maddenin tek istisnası olduğunu, bir şirket ortağının, işletmenin esas faaliyet konusu nedeniyle şirkete karşı borçlanmışsa bu borçlanmanın kanun hükmünden faydalanmasının mümkün olmadığını, örneğin beyaz eşya ticareti ile iştigal eden bir şirket ortağının şirketin sattığı ürünlerden 1.000 TL tutarında alım yaptığını ve bedelini ödememişse cari hesabındaki bu borç için kanun hükmünden faydalanılmasının mümkün olmadığını, çünkü bu borç işletmenin esas faaliyet konusundan doğduğunu, ayrıca Maddenin parantez içindeki “”ödünç verme “” ifadesi fiili bir durumu yani şirket tarafından ortağa fiilen verilmiş bir parayı ifade ettiğini, çünkü şirket aktiflerinin arasında fiktif bir varlığın olması ve bu fiktif varlığın ortağın cari hesabına borç kaydedilmesi durumunda ancak ortağın şirkete fiktif bir borcu olduğundan söz edilebilir ki 7143 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında zaten böyle bir işlemin yapılmasına gerek olmadığını, belgesiz harcamalar nedeniyle şirket kasasında fiktif bir para gözükebileceğini, bu durumda 7143 sayılı Kanununun ilgili maddesine göre bu tutarı ortağın cari hesabı ile ilişkilendirmeden düzeltmenin mümkün olduğunu, şirket banka hesaplarında fiktif bir parasının varlığından söz edilemeyeceğini, yine aynı şekilde fiktif bir müşteri çekinden, kredi kartı yoluyla müşterilerin şirkete fiktif borçlanmasından, fiktif bir menkul varlıktan da söz edilemeyeceğini, şirketin tahsil edemediği alacaklarının olabileceğini, bu durumda zaten Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre şüpheli ve değersiz alacak kaydı yoluyla bunu düzeltmenin mümkün olduğunu ve yine bunu ortağın cari hesabı ile ilişkilendirmeye gerek olmadığını, envanterde gözükmesine rağmen stoklarda yer almayan emtea ve demirbaşlar için yine 7143 sayılı Kanun düzenlemelerinden faydalanılmak suretiyle düzeltme yapmak mümkün olduğundan bu tutarların da ortakların cari hesabı ile ilişkilendirilmesi gerekmeyeceğini, diğer yandan, bir şirket ortağının, doğrudan şirket tarafından ödenmesi mümkün olamayan bir paranın ödenmesine aracılık etmek üzere yani şahsi cari hesabı ile ilişkilendirilemeyecek bir para için şirkete karşı şeklen borçlanmış ve/veya borçlandırılmış dahi olabileceğini, bu ortağın gerçekte şirkete karşı borçlu olduğundan söz edilebilir mi? İşte bu nedenle kanun koyucu bu ayrımı yapmanın zor ve hatta imkansız olduğunu dikkate alarak , işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) şeklinde bir düzenleme yaptığını, davacının iddia ettiği bir diğer konunun doğrudan zarara uğramış olduğu noktasında olmakla beraber Davacının uğradığı doğrudan zararınne olduğu 15 sayfalık Dava Dilekçesindeki kuru iddiaların dışında somut olarak ortaya konulamadığını, bütün iddiası şirketin 7143 sayılı Kanundan faydalanmış olması konusundan ibaret olan Davacının bu konuda dahi kendi içinde tutarlılığının olmadığının ortada olduğunu, davacı İddiasının; Bana 132.085,61 TL para ödenmiş gibi gösterildiğini ancak bana ödeme yapılmadı olduğunu,( Dava dilekçesi madde 5. )Dilekçe ekindeki banka dekontları ile iddianın doğru olmadığını kanıtladığını, davacı İddiası; Esasen ortaklar arasında eşit işlem ilkesine aykırı olarak,ortaklara verilen borçlarda da eşitsizlik yapıldığı her türlü izahtan varest olduğu, ( Dava dilekçesi madde 6, son paragraf) bir yandan kendisine ödeme yapılmadığı iddiasında olan Davacı diğer taraftan kendisine az borç verildiği iddiasında olduğunu, oysa yukarıdaki tablo dikkate alındığında bu iddiasının da doğru olmadığını, davacı İddiası; Müvekkili …’ın 132.085,61 TL borcunun silindiğini, ( Dava dilekçesi madde 9 ) bir yandan şirketten para almadığı iddiasındaki Davacı bu defa borcunu açıkça ikrar ettiğini, davacı İddiası ; Müvekkilinin böyle bir borcu olduğu kabulü anlamına gelmemek üzere… ( Dava Dilekçesi madde 13 ) davacı Dilekçesinin 9. Maddesinde açıkça kabul ettiği borcunun bu defa tekrar olmadığı iddiasını ileri sürdüğünü, denetim görevinin kanun usul ve yasalara uygun ifa edildiğini, yukarıda izah edildiği üzere şirketin tüm işlemlerinin usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını, davacının ileri sürmüş olduğu zarar iddialarının hiç birisisinin doğru olmadığını, yapılan işlemler şirketin ticari defter ve kayıtlarında usulüne uygun olarak yer aldığını, işlemler ile kayıtlar ve mali tabloların birbirine uyumlu olduğunu, tüm işlemlerin davacının bilgisi dahilinde ve aleni bir şekilde yapıldığını, denetçi olan müvekkilinin denetim görevini mevzuata uygun olarak yerine getirdiğini, zararın söz konusu olmadığını ancak bir an için kabul etmemek kaydıyla bir zararın varlığından söz edilse dahi denetçi müvekkilnin kusurlu bir davranışı olmadığından sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, ihtiyati haciz ve kayyum atanması talebi yerinde olmadığını belirterek Zamanaşımı yönünden davanın reddine, Davanın doğrudan zarar bakımından husumet yönünden reddine, Davacının “doğrudan zarar” talebi bakımından belirsiz alacak davası şartları oluşmadığından davanın reddine, “Dolayısıyla Zarar” adı altında ileri sürülen talepler yönünden müvekkili … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’yi zarara uğratıcı herhangi bir eylemleri olsa bile bu zararın davacıya değil ortak olunan şirkete ödenmesi talep olunabileceğinden ancak davacı kendisine ödenmesini talep ettiğinden davanın bu yönüyle de reddine, “Dolayısıyla Zarar” adı altında ileri sürülen talepler yönünden müvekkillerinden … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş’yi zarara uğratıcı herhangi bir eylemleri olmadığından bu yönüyle de davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı … vekili cevap dilekçesinde, davacı ile müvekkilinin de ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu … Petrol….A.Ş’ndeki diğer ortaklardan ve aynı zamanda yönetim kurulu üyeleri olan … ve…’ın biyolojik kardeş olduğunu, biyolojik kardeş olan davacı ve diğer gerçek kişi davalılar (…-…-…) arasında yıllardır nedenini bilmedikleri ancak ailevi nedenlerden kaynaklandığı izlenimini edindikleri bir ihtilaf- soğukluk olduğunu, bu üç kardeşin , aynı zamanda müvekkilinin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu … Petrol…..A.Ş’nin haricinde başka şirketlerde (bunlardan birisinin de dava dilekçesinde bahsi geçen dava dışı… ve Residence …..A.Ş olduğu) ortaklıklarının bulunduğunu, dava dışı bir kısım şirketlerde de ortak olan davacı ve kardeşlerinin ihtilaflarının mevcut olduğunu, ancak müvekkilinin hissesi-ortaklığı bulunmayan diğer şirketlerdeki işlerinden ve ilgilendikleri şahsi sair nedenlerden dolayı ihtilaflarına müvekkilinin dahil edilmesinin doğru olmadığını, müvekkilinin davacı ve kardeşleri olan diğer gerçek kişi davalılara … Petrol….A.Ş’nin haricindeki başka hiçbir şirkette ortaklığının olmadığını, dolayısıyla öncelikle dava dilekçesinde davacının örnek olarak gösterdiği
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı kesinleşmemiş kararın müvekkilinin ortağı olduğu … Petrol….A.Ş ile hiç bir surette bağdaştırılamayacağını, emsal teşkil edemeyeceğini, … Petrol…A.Ş’nin hisse yapısının müvekkilinin %44, …’nun %14, …’ın %14,…’ın %14, …’ın %14 şeklinde olduğunu, %44 hisse sahibi olan müvekkilinin şirketi zarara uğrattığı ve/veya uğratacak işlemlerde bulunduğu ileri sürebilmenin hayatın doğal akışına aykırı olduğunu, biyolojik kardeşler arasındaki ihtilafa müvekkilinin çekilmek istenmesinin doğru ve hukuki olmadığını, … Petrol….A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi olan davacının yönetim kurulu toplantılarına çağrılmadığı ve/veya genel kurulların usulüne uygun yapılmadığı iddialarının da doğru olmadığını, şayet bbir an doğru olsa idi davacının TTK hükümleri doğrultusunda genel kurul toplantı ve kararlarının iptali yoluna başvurabileceğini her türlü izahtan vareste olduğunu, ayrıca yönetim kurulu üyesi olan davacını bugüne değin hiçbir genel kurul toplantısı ve kararlarının iptali için dava açmadığını, ayrıca davacı, kendisinin de yönetim kurulu üyesi ve ortak olduğu halde herhangi bir genel kurul çağrısı da yapmadığını, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlarığı doğru olmadığını, kardeşleri olan diğer gerçek kişi davalılarla başka şirketlerdeki ihtilaflarını çözmek için … Petrol…A:Ş nin işleyişini çıkmaza sokmak ve böylece kardeşleri ile anlaşma zemini oluşturmak olduğundan iş bu dilekçeye konu davanın kötüniyetli olarak ikame ettiğini ve haksız ve mesnetsiz taleplerine zemin oluşturabilmek için gerçeğe aykırı beyanlar ileri sürdüğünü, davacının haksız ve mesnetsiz taleplerinde kardeşler arasındaki ihtilaflara hiçbir ilgisi bulunmayan %44 hisse sahibi müvekkili için şirketi zarara uğrattığı iddiasını gerçek dışı olarak ileri sürebildiğini, müvekkilinin malvarlığı üzerinde ihtiyati haciz talep ettiğini, davacının yönetim kurulunun A grubuna geçemeyişinin, seçilemeyişinin sebebinin müvekkili olmadığını, davacının müvekkiline gönderdiği ihtarnamelere de cevabi ihtarnamelerin gönderildiğini, davacının haksız ve mesnetsiz talebinin mahkemece reddedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, … Petrol….A.Ş’de pay sahibi aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan davacı tarafından, söz konusu şirketin diğer yönetim kurulu üyelerine ve şirketin muhasebecisi ve aynı zamanda denetçisi olan … Serbest Muhasebeci Mali Müşavir A.Ş’ne karşı açılan , şirketin zarara uğratıldığı ve söz konusu zarar nedeniyle davacının doğrudan zarara uğradığı ve bu nedenle tazminatın müvekkiline ödenmesi, olmadığı takdirde dolaylı zarar sayılarak tazminatın şirkete ödenmesi amacıyla açılan tazminat istemine ilişkindir.
DELİLLER: Zorunlu Arabuluculuk tutanağı, ……..A.Ş’ne ait sicil kaydı ve sicil dosyası,16/08/2018 tarih ve 2018/1 sayılı yönetim kurulu toplantısı kararı, 30/01/2017 tarih 2017/2 sayılı yönetim kurulu kararı, 26/11/2018 tarihli ve 2018/2 sayılı yönetim kurulu kararı- davet yazıları, e posta kayıtları, 09/09/2016 tarihli genel kurul kararı, 2016-2017 yıllarına ilişkin 29/08/2018 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, ticari defter ve belgeler, bilirkişi incelemesi.
Davalılar tarafından zamanaşımı definde bulunulmuş ise de , 30/01/2017 tarihli yönetim kurulu kararı, 29/08/2018 tarihli genel kurul kararı, 31/08/2018 tarihli beyanname , 7143 sayılı kanun kapsamında … Petrol tarafından yapılan işlemler, TTK 560.Maddesi ve TTK 562/b ve c bentleri nedeniyle uzamış zamanaşımı da dikkate alınarak zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
… Petrol….A.Ş’ne ait 30/01/2017 tarih 2017/2 nolu yönetim kurulu kararı incelendiğinde, toplantıda hazır bulunanların …, …, … ve … olduğu, toplantıda tüm yönetim kurulu üyelerinin hazır bulunduğu, ortalara borç para verilmesi hakkında görüşme yapıldığı, toplantı sonucunda “… A.Ş’den 2017 yılı kira bedeli olarak 30/01/2017 tarihi itibariyle 922.200 TL + KDV tutarında tahsilat yapıldığını, KDV ile geçici ve vergi karşılıkları hariç ortaklarımıza şimdilik 720.000 TL tutarındaki kısmın borç olarak ödenmesine, şirkete karşı borçlanılacak tutarlar için , …, … Bank ve… Bankalarının 30/01/2017 tarihinde ilan ettikleri 180 gün vadeli mevduatlara uygulanan faiz oranını tatbik edilmesine , borçlan talebinde bulunan sayın ortaklarımıza 1.maddede belirtilen tutar üzerinden şirketteki hisseleri oranında borç para verilmesine karar verildiği ve kararın tüm yönetim kurulu üyelerince imzalandığı görülmüştür.
29/08/2018 tarihinde yapılan 2016-2017 olağan genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, toplantının TTK 416. Maddesine göre çağrısız olarak yapıldığı ve tüm ortakların toplantıda hazır bulunduğu, 3 nolu 2016-2017 faaliyet yıllarına dair yönetim kurulu faaliyet raporlarının okunarak müzakeresine ilişkin gündem maddesine ilişkin olmak üzere davacı- …’ın söz alarak , bilanço incelendiğinde şirket tarafından ortaklara borç verildiğinin görüldüğünü, bilanço incelendiğinde halihazırda 40.000 TL ödenmemiş sermaye bulunduğunu , buna rağmen bilançoda , ortaklardan 2.700.538,15 TL alacak kaydedildiği, yani ortaklara borç verildiğinin görüldüğünü, kar dağıtılmayarak bir yandan gelir vergisi kaybına yol açıldığı gibi aynı zamanda şirketin nakit akışını zorlayacak şekilde şirket faaliyetlerine zarar verildiğini, kar dağıtılmayarak borç verilmesinin aynı zamanda vergi mevzuatı açısından şirketin usulsuz işlem yaptığı anlamını taşıdığını bu nedenle şirketin cezai müeyyedelerle karşılayabileceğini, ortaklara verilen borçlarda da eşitsizlik yapıldığını belirttiği, 4 nolu 2016-2017 faaliyet yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tablolarının okunmasına ilişkin gündem maddesinde de …’ın aynı beyanlarda bulunduğunu ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırdığı, bu gündem maddesi ile ilgili olarak kar dağıtımıyla alakalı görüşmede …’ın mevcut karın tamamının dağıtılmasını istediği, yapılan oylama sonucunda şirket karının %10’unun dağıtılmasına oy çokluğuyla karar verildiği, 5 nolu gündem maddesinde 2016-2017 dönem faizlerinden dolayı yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesinin görüşüldüğü ve yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği tespit edilmiştir. Bu genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetveli incelendiğinde, toplantıda …, …, …, … ve …’nın katıldığı, toplantıya tüm pay sahiplerinin katılımı ile TTK 416. Maddesine göre tüm ortakların hazır bulunduğu tespit edilmiştir.
… Petrol….A.Ş’nin sicil kaydı alınıp incelendiğinde, yönetim kurulu üyelerinin…,…, … ve … olduğu, yetkililerinin ise…ve…’dan oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili 30/07/2020 tarihli dilekçesinde … Petrol….A.Ş’nin 31/08/2018 tarihi itibariyle muhasebe kayıtlarında bulunan ve her biri banka yoluyla şirket hissedarlarına gönderilmiş olan tutarlarda 1.521.811,25 TL tutarındaki borç meblağnın 7143 sayılı Kanun yoluyla silinerek şirket zarara uğratıldığı gibi örtülü kar dağıtımı yapılarak dağıtılan kar üzerinden stopaj ödemesi yapılmadığından devletin dolandırıldığı belirtilerek dilekçenin devamında “şirket muhasebe kayıtları ile de sabit olduğu üzere 31/08/2018 tarihi itibariyle şirket hissedarlarından a) Ahmet Hüsnü Humbaracıbaşı’nın … Petrol A.Ş.’ye 1.124.607,86 TL borcu bulunmaktadır. Bu borç tutarının 699.284,06 TL’si 01.01.2018 tarihinden önce yapılan işlemlere aittir.

b) …’nun … Petrol A.Ş.’ye 343.891,59 TL borcu bulunmaktadır. Bu borç tutarının 216.561,59 TL’si 01.01.2018 tarihinden önce yapılan işlemlere aittir.
c) …’ın … Petrol A.Ş.’ye 371.661,25 TL borcu bulunmaktadır. Bu borç tutarının 237.601,10 TL’si 01.01.2018 tarihinden önce yapılan işlemlere aittir.
d) …’ın … Petrol A.Ş.’ye 344.057,21 TL borcu bulunmaktadır. Bu borç tutarının 236.278,89 TL’si 01.01.2018 tarihinden önce yapılan işlemlere aittir.
e) Müvekkil …’ın ise 01.01.2018 tarihinden önce yapılan işlemlere ilişkin olarak … Petrol A.Ş.’ye borcu olarak kayıtlı olan tutar – Müvekkil …’ın borcu bulunduğunu kabul anlamına gelmemek ihtirazi kaydı ile – 132.085,61 TL’dir.

01.01.2018 tarihi itibarıyla … Petrol A.Ş.’nin dört adet hissedarına banka yoluyla göndermiş olduğu borç tutarları ile tahsil ettiği tutarlar arasındaki farklar ile diğer hissedar Müvekkil … adına borç olarak kaydedilen tutar toplandığında 1.521.811,25 TL tutarına ulaşılmaktadır (699.284,06 + 216.561,59 + 237.601,10 + 236.278,89 + 132.085,61 = 1.521.811,25 TL)

3- Şirket’in Müvekkil … haricindeki yönetim kurulu üyelerinin (…, …ve…) talimat ve uygulamaları doğrultusunda 31.08.2018 tarihinde saat 17:03:33’te onaylanan beyanname ile “Kayıtlarda Yer Aldığı Halde İşletmede Bulunmayan Ortaklardan Alacaklar” adı altında, 2018 yılının öncesindeki dönemde yapılan işlemlere ilişkin 1.521.811,25 TL tutarında beyanda bulunulmuş ve karşılığında 45.654,34 TL vergi ödenmiş, böylece işbu tutar Şirket kayıtlarından silinmiştir. Oysa bu fiktif bir alacak olmayıp, Şirket’in gerçek bir alacağıdır.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Söz konusu beyan dilekçesi incelendiğinde … ……A.Ş’nin tüm pay sahiplerinin – davacı da dahil isimlerinin geçtiği görülmektedir.
… Vergi Dairesi müdürlüğü 13/10/2020 tarihli yazı cevabında, … Petrol’in -ödevlinin internetten 31/08/2018 tarihinde ……….sayılı tahakkuk fişi ile 7143 sayılı kanunun 6/3 maddesine göre verilecek beyan (kasa mevcudu) kayıtlarında yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan (net) alacaklar için bildirimde bulunulduğunun görüldüğü belirtilerek buna ilişkin … Petrol tarafından vergi dairesine gönderilen “Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar başlıklı ” bildirimde bulunduğu, genel toplamın 1.521.811,25 TL olup ödenecek vergi miktarının 45.654,34 TL yazılı olduğu, beyannameyi düzenleyen kısmında ise … Petrol …….A.Ş ünvanının geçtiği görülmüştür.
… Petrol….A.Ş’nin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak, yapılan işlemlerin TTK 358. Maddesine aykırı olup olmadığı, daha sonra şirket ortaklarının şirkete olan borçlarının silinip silinmediği, bu eylemlerin davacı açısından doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığı, zarar oluşmuş ise miktarının tespiti açısından rapor tanzim edilmesi istenilmiştir.
10/06/2021 tarihli heyet raporu incelendiğinde, Davacının 7143 sayılı Kanuna aykırı işlemler yapıldığına ilişkin iddiaları değerlendirildiğini, 7143 Sayılı Kanun Resmi Gazete 18.05.2018 günü 30425 sayı ile yayımlanan, “Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un Madde 1/(ç) bendi : “İşletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat, demirbaşlar ile kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan emtia, kasa mevcudu …….”, Madde 6’nın 3.fıkrası “Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar ile bunlarla ilgili diğer işlemler hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır; Madde 6’nın 3.fıkrasının (a) bendi: “Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, 31/12/2017 tarihi itibarıyla düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilirler. Madde 6’nın 3.fıkrasının (b) bendi: “Bu fikranın (a) bendi kapsamında beyan edilen tutarlar üzerinden %3 oranında hesaplanan vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir.” Madde 6’nın 3.fıkrasının (c) bendi: “Bu fıkra kapsamında ödenen vergiler, gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilmez; beyan edilen tutarlar ve ödenen vergiler, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmez. Bu fıkra uyarınca beyan edilen tutarlar nedeniyle ilave bir tarhiyat yapılmaz. Bu fıkra kapsamında beyanda bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin bu beyanları nedeniyle 2018 yılı geçici vergi beyannamelerinde düzeltme gerektiği takdirde, düzeltme işlemleri bu fıkrada öngörülen beyanname verme süresi içinde yapılır ve düzeltme işlemleri nedeniyle herhangi bir ceza veya faiz aranmaz.” denildiğini, yukarıda incelenen 7143 sayılı Kanun’un 1-(ç) maddesine göre kayıtlarda yer alan “ortaklardan alacaklar”ın beyan kapsamına alınmış olduğunu, 6/3-(a) maddesine göre bunların ortaklardan alacaklarında süresi içinde beyan edilmesi halinde kayıtların düzeltilebileceği, 6/3-b maddesine göre süresinde beyan edilen tutarlardan %3 oranında vergi alınacağı, 6/3-c maddesine göre düzeltme işlemleri nedeniyle herhangi bir ceza ve faiz aranmayacağının açıkça belirtildiğinin görüldüğünü, davacının dava dilekçesinin 15.maddesinde ve 30.07.2020 tarihli dilekçesinin 3 no’lu maddesinde iddia etmiş olduğu 7143 sayılı kanun ile “…fiktif alacaklar açısından düzeltme işleminin yapılabileceğinin, ortaktan olan gerçek alacağın bu madde kapsamında kayıtlardan silinemeyeceği” iddia ve yorumları doğru olmadığı gibi haklıda olmadığını, Şöyle ki, 7143 Sayılı Kanun ortaklarda alacağın hangi durumda silinemeyeceğini 6/3-(a) maddesinde açıkça yazdığını buna göre silinemeyecek olan ortaklardan alacak ancak “işletmenin esas faaliyet konusu işlemleri dolayısıyla oluştu” ise bu kanun kapsamı dışındadır denildiğini, 7143 sayılı Kanun’un uygulanmasına ilişkin Davacının yanlış yoruma dayanan iddialarının haklı olmadığını, davacının örtülü kar payı dağıtımı yapıldığı iddiası nedeniyle şirketin zarara uğratıldığı ve devletin dolandırıldığı iddiasının da haklı olmadığını şöyle ki; “eğer şirket ortaklara vermiş olduğu borçları Temettü olarak dağıtmış olsaydı ilaveten yaklaşık 230.000 TL kadar stopaj vergisi ödemesi gerekecekti, bu durumda ya ortaklar 230.000 TL kadar daha az para almış olacaktı veya şirket fazladan 230.000 TL vergi gideri ile karşı karşıya kalacaktı. Yukarıda tespit edildiği üzere 7143 sayılı Kanun, … Petrol şirketinin ortaklarına vermiş olduğu borçları da kapsamaktadır, bu nedenle Devletin dolandırılması gibi bir durum söz konusu değildir. Yapılan işlem hem şirketin, hem de ortakların maddi menfaati olacak şekilde vuku bulmuş ve bu işlemler 7143 sayılı Kanun’a uygun olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca söz konusu işlemlere ilişkin %3 oranındaki verginin beyan edilip ödenmiş olduğu anlaşıldığından Devletin zarara uğratıldığı olduğu iddiasının haklı olmadığı” şeklinde bilirkişiler tarafından görüş bildirildiği tespit edilmiştir. Devamla bilirkişi raporunda davacının ortaklar arasında eşit işlem ilkesine aykırı olarak ortaklara verilen borçlardan eşitsizlik yapıldığı iddiası bilirkişi heyetince raporun 9,10 ve 11. Sayfalarında değerlendirildiği, davacının kendisinin 2014 yılında 45.229 TL fazladan faydalanmış olduğu ancak 2018 yılında 80.967,97 TL eksik faydalanmış olduğu yönünde tespit yapıldığı görülmüştür. Raporda sonuç itibariyle ,davacının, … Petrol San. ve Tic.AŞ’nin 31.08.2018 itibariyle kayıtlarında bulunan ve her
biri banka yoluyla şirket hissedarlarına gönderilmiş olan tutarlardan 1.521.811,25 TL tutarındaki borç meblağının, 7143 sayılı kanun yoluyla silinerek, şirketin zarara uğratıldığı , örtülü kar dağıtımı yapılarak dağıtılan kar üzerinden stopaj ödemesi yapılmadığından devletin dolandırılmış olduğu iddilarına yönelik olarak yapılan inceleme neticesinde, şirketin ortaklara vermiş olduğu borçları Temettü olarak dağıtmış olması halinde İlaveten yaklaşık 230.000 TL kadar stopaj vergisi ödemesi gerekeceği, bu durumda ya ortakların 230.000 TL kadar daha az para almış olacağı veya şirket fazladan 230.000 TL vergi gideri ile karşı karşıya kalacağının tespit edildiğini, 7143 sayılı Kanun’nun … Petrol şirketinin ortaklarına vermiş olduğu borçları kapsadığının anlaşılması karşısında, Devletin dolandırılması gibi bir durumun söz konusu olamadığını, yapılan işlemin hem şirketin, hem de ortakların maddi menfaatine olacak şekilde vuku bulduğunu ve 7143 sayılı Kanun’a uygun olarak gerçekleşmiş olduğunu, sonuçta söz konusu işlemlere ilişkin ve %3 oranındaki verginin beyan edilip ödenmiş olduğu anlaşıldığından Devletin, şirketin ve ortakların zarara uğratıldığı iddialarının haklı olmadığını, yapılan işlemlerin TTK 358’e aykırı olup olmadığı konusunda, davacının kendisinin de söz konusu borçlanma işlemine ilişkin 30.01.2017 tarihli ve 2017/2 sayılı Yönetim Kurulu Kararını bizzat onaylayıp imzalamak suretiyle icazet vermiş olduğunu ve ayrıca hesabına şirket tarafından yatırılmış olan paraları da iade etmemiş olduğu ve iddia ettiği üzere TTK 358’e aykırılık var ise Yönetim Kurulu Üyesi olması nedeniyle kendisinin de aynı madde kapsamında sorumlu olduğunu ve TTK 358’e uyumu sağlayacak olan sermaye apellerinin ödenmesine ilişkin toplantı davetine icazet etmediğinin anlaşılması nedeniyle TTK 358’e aykırılık iddialarının hakkaniyetli olmadığını, davacı iddiasının, 50.000 TL olan şirket sermayesi’nin sadece 10.000 TL’sinin ödendiği, bakiye 40.000 TL’si ödenmemişken, davalı Yönetim Kurulu Üyeleri’nin TTK 358’e aykırı olarak Şirket’e borçlardıkları iddiasına karşılık, Pay sahiplerinin şirkete borçlanma yasağına ilişkin olan TTK madde 358’e (1)’de “Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz” hükmünün değerlendirilmesi neticesinde, şirketin 30.09.2018 tarihli bilançosunda yer alan Öz kaynaklar toplamının 1.745.281,00 TL olduğunu, geçmiş yıl karlarının 6.563.022,47 TL olduğu, geçmiş yıl zararlarının – 4,449.166,51 TL olduğunun anlaşılması nedeniyle, TTK 358.maddedeki şartların kısmen karşılanmış olduğu, ancak vadesi gelmiş sermaye taahhüdünün ifa edilmesi şartı bakımından davacının haklı olduğu, sermaye taahhüt tutarı olan 40.000 TL’nin şirket bilançosuna oranla çok küçük bir değeri ifade ettiğinin kabul edilebileceği, TTK 358.maddesinin amacının kaydi sermaye kadar tutarın şirkette varlığını temin etmek olduğunu, bu yönüyle değerlendirildiğinde sermaye taahhüdünün tamamlanmadan ortaklara borç verilmesinin şirketi ve işletme sermayesini zora sokmuyor olduğunun anlaşıldığını, 40.000 TL apel ödemesinin TTK 358’in amaçladığı konuda kritik bir önemi olmadığı sadece şekil şartının tamamlarmış olmasını sağlayacağını bildirdikleri tespit edilmiştir.
Taraf vekillerince rapora itiraz edilmesi üzerine aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınma yoluna gidilmiştir. Ek rapor incelendiğinde kök rapordaki görüşlerin korunduğu, taraf vekillerinin itirazlarının tek tek cevaplandırıldığı, sonuç itibariyle işlemlerin 7143 sayılı kanuna uygun olarak gerçekleştirildiği, söz konusu işleme ilişkin %3 oranındaki verginin de beyan edilip ödendiğini, kaldı ki vergi dairesine yapılan bildirimde muhasebeci olan şirketin ünvanının bulunmadığını, … Petrol tarafından beyanname verildiğini, bu nedenle Doruk Serbest Muhasebeci Mali Müşavir A.Ş’nin sorumluluğunun bulunmadığını tespit ettikleri görülmüştür.
Davacı tarafça rapora itiraz edilmesi nedeniyle daha önceki bilirkişiler dışında tespit edilen bir finans uzmanı, bir vergi uzmanı, bir de ticaret hukuku alanında nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiye dosya tevdi edilerek tekrar rapor alınmış olup 29/01/2023 tarihli heyet raporunda “Vergi Kanunları Açısından Değerlendirme; 7143 Sayılı Kanunun değerlendirilmesi: Şirket ortakları, vergi kanunları ve TTK hükümleri el verdiği ölçüde pay sahibi oldukları şirkete borçlanabilmektedirler. Pay sahipleri, pay sahibi oldukları şirketten, şirketin esas faaliyet konusu kapsamında borçlanabildikleri gibi şirkete doğrudan da borçlanabilmektedirler. Pay sahibinin şirketin esas faaliyet konusu kapsamında oluşan borçlanma; Pay sahibinin, pay sahibi olduğu şirketle, şirketin faaliyet konusunda kurmuş
olduğu ticari ilişki sonucu oluşan borçlanmadır. Doğrudan borçlanma ise, pay sahibinin pay sahibi olduğu şirketle herhangi bir ticari ilişkiye girmeksizin borç alacak ilişkisi içinde oluşmuş olan
borçlanmadır. İşletme bilançolarında pay sahiplerinin, pay sahibi oldukları şirketlerle girmiş oldukları gerçek anlamdaki borç alacak ilişkisi içerisinde oluşmuş olan ortaklara olan borçlar veya ortaklardan olan alacaklara ilişkin tutarlar olabildiği gibi, kayıt dışılığın getirmiş olduğu fiili durum nedeniyle ortaklara olan borçlar veya ortaklardan olan alacaklara ilişkin tutarlar da bilançolarda kendilerine yer
bulabilmektedirler. İşte kayıt dışılığın getirmiş olduğu bu borç alacak durumu 7143 sayılı kanunun dilinde “Bilançolarda yer almakla birlikte, gerçekte bulunmayan pay sahiplerinden olan alacaklar” diye adlandırılmıştır.
Bilançolarda yer almakla birlikte, gerçekte bulunmayan pay sahiplerinden olan alacakların ortaya çıkışı: Pay Sahiplerinin, şahsi ihtiyaçları ve sair sebeplerle pay sahibi oldukları şirketle gerçek anlamda borç alacak ilişkisine girerek şirketten borç alması vergi mevzuatında ve TTK’da kendisine yer bulmuş olup bu durumun sorun yaratmayacağı açıktır.
Ancak, gerçekte ortaklara işletmeden borç verilmediği veya işletmeye ortaklardan borç alınmadığı halde ortaklar hesabına alacak veya borç kaydı yapılarak “131 Ortaklardan alacaklar” veya “331 Ortaklara borçlar” hesabı çalıştırılabilmektedir. İşte bu durumda “Bilançolarda görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan ortaklardan alacaklar” bu durumda ortaya çıkmaktadır.
Bilançolarda yer almakla birlikte, gerçekte bulunmayan pay sahiplerinden olan alacakların muhasebe ilkeleri bakımından şu sebeplere dayanabilir: Kanunen yasaklanmış ödemelerin bu hesaplarda gösterilmesi, belgesiz mal ve hizmet alımı yapılması, kayıt dışı satışların bu hesaplarda gösterilmesi, ortaklar adına şirket tarafından ödeme yapılması vb. gibi. Özetle, gerçek bir borç alacak ilişkisine girilmediği halde hesaplar arası borç alacak dengesine dayalı çift taraflı muhasebe kayıt sisteminin oluşturmuş olduğu zorunluluk ve kayıt dışılığın yaratmış olduğu fiili durum nedeniyle ortaklara olan borçlar ve ortaklardan olan alacaklar hesabı çalıştırılarak kayıtlarda fiktif olarak ortaklara borçlu ve ortaklardan alacaklı olunabilmek mümkündür. 7143 Sayılı Kanun’un Getiriliş Amacı: Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 7143 Sayılı Kanunun “İşletme kayıtlarının düzeltilmesi” başlıklı 6/3. Maddesiyle;” Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerine, 31.12.2017
tarihi itibarıyla düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini;
-Bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek,
-Beyan edilen tutarlar üzerinden %3 oranında hesaplanan vergiyi beyanname verme süresi içinde ödemek, Suretiyle kayıtlarını düzeltme imkanı getirilmiştir.
7143 sayılı Kanunun diğer gerekçeler yanında derdest davayla ilgili maddelerindeki genel gerekçesi; “İşletme kayıtlarının fiili durumlarına uygun hale getirilerek kayıtlı ekonomiye geçişin teşvik edilmesi” şeklinde, 6. Maddenin 1. Fıkrası gerekçesi; “Kayıt dışı faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için, işletmelerde mevcut olmasına rağmen kayıtlara yansıtılmamış emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların kayıtlara intikal ettirilebilmesini sağlayacak düzenleme yapılması” şeklinde, 2. Fıkrasının gerekçesi; “Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin kayıtlarında yer aldığı halde gerçekte mevcut olmayan mallarını
fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilmelerine imkân sağlanması” ve davaya konu 3. fıkrasının gerekçesi ise; “Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 31.12.2017 tarihi itibarıyla bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ile ortaklarından alacaklı bulunduğu
tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarların vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilmelerine imkân sağlanması” şeklinde açıklanmıştır.
Anılan kanunun genel gerekçesi ve 6. madde gerekçeleri bize; “işletme kayıtları ile işletmelerin fiili durumları arasında kayıt dışılığın oluşturmuş olduğu olumsuzluğun yani işletme kayıtlarının fiili durumlarını yansıtmaması durumunu mükelleflerden düşük bir oranda vergi almak suretiyle işletme kayıtlarının fiili durumlarına uygun hale getirilerek kayıtlı ekonomiye geçişin teşvik edilmesinin
amaçladığını” söylemektedir. Yukarıda yer alan 7143 Kanunun 6. Maddesinin 3. Fıkrası metni, anılan kanunun usul ve esaslarını düzenleyen yönetmelik hükümleri ve kanunun genel gerekçesi hep birlikte
değerlendirildiğinde;
1- İşletmenin esas faaliyet konusuyla ilgili işlemler dolayısıyla oluşan işletmenin ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarların,
2- Pay sahibi ile pay sahibi olunan işletmenin gerçek anlamda borç alacak ilişkisine girilerek oluşan işletmenin ortaklardan alacaklı bulunduğu tutarların, Kanunun kapsamı dışında olduğu, dolayısıyla anılan kanundan faydalanılarak bu tür ortaklardan olan alacakların kayıtlardan silinemeyeceği, Pay sahibinin pay sahibi olduğu şirketle gerçek bir borç alacak ilişkisine girilmediği halde hesaplar arası borç alacak dengesine dayalı çift taraflı muhasebe kayıt sisteminin oluşturmuş olduğu zorunluluk ve kayıt dışılığın yaratmış olduğu fiili ¸durum nedeniyle oluşmuş olan ortaklardan olan alacak tutarların kanunun
kapsamında olduğu ve bu kanundan faydalanılarak kayıtlardan silinebileceği, değerlendirilmiştir. … Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Ortaklardan alacaklar hesabının 7143 Kanunun 6./3 Maddesi karşısındaki durumu: … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ, 2017/2 tarihli yönetim kurulunda;
“1- … Anonim Şirketinden 2017 yılı kira bedeli olarak 30.01.2017 tarihi itibariyle 922.200 TL +KDV tutarında tahsilat yapılmış olup, KDV ve Geçi ve Vergi karşılıkları hariç ortaklarımıza şimdilik 720.000 TL tutarındaki kısmının borç olarak ödenmesine,
2- Şirkete karşı borçlanılacak tutarlar için, …, … ve … Bankalarının 30.01.2017 tarihinde ilan ettikleri 180 gün vadeli mevduatlara uygulanan faiz oranın tatbik edilmesine,
3-Borçlanma talebinde bulunan sayın ortaklarımıza 1. Maddede belirtilen tutar üzerinden şirketteki hisseleri oranında borç para verilmesine,
4-Borçlanma talebinde bulunan ortaklarımızdan banka hesap numaralarının istenmesine,” kararları alınmıştır.
… Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’de ortaklara kullandırılan borçlar yönetim kurulu kararında dayandırılmış, şirketin banka hesaplarından da ortaklara ödenmiştir.
Buna göre, … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 31.12.2017 tarihli bilançosunda yer alan ortaklardan olan alacaklar gerçek bir borç alacak ilişkisine dayanmakta olup, şirketin muhasebe kayıtları işletmenin fiili durumunu yansıtmaktadır. Dolayısıyla, düzeltilebilecek bir kayıt da yoktur. … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’de ortaklara verilen borçların gerçek durumu yansıtmadığına dair herhangi bir iddia olmadığı, kayıtlarda yer almakla birlikte bu alacakların gerçekte ortaklara borç verilmediğine ilişkin delil olarak sunulmuş herhangi bir belge bulunmadığı, davalı vekilinin davacıya borç olarak
gönderilen paranın dekontunu dava dosyasına sunulduğu gözetildiğinde; … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’de ortaklardan olan alacaklar hesabındaki tutarların gerçek bir borç alacak ilişkisine dayandığını göstermekte olup, raporumuzun az yukarıda değerlendirmeler kısmında da detaylıca değerlendirildiği üzere bu tür ortaklardan olan alacakların 7143 Sayılı Kanun’un 6/3. maddesi hükmü kapsamı
dışında olduğu, dolayısıyla anılan kanundan faydalanılarak ortaklarından olan alacaklarının kayıtlardan silinmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 7143 Kanunun 6. Maddesinin 3. Fıkrası karşısında ödenen verginin şirket zararına yol açıp açmadığı: 31.08.2018 tarihinde … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ adına “Kayıtlarda Yer Aldığı Halde İşletmede Bulunmayan Kasa Mevcudu ve Ortaklardan Alacaklar” beyannamesi verilmiş, beyannamede 31.07.2017 tarihli şirket bilançosunda yer alan 1.521.811,25 TL ortaklardan alacak matrah olarak beyan
edilmiş, beyan edilen matrah üzerinden %3 oranında 45.654,34 TL vergi tahakkuk etmiş, tahakkuk eden vergi 31.8.2018 tarihinde şirket hesabından vergi dairesine
ödenmiştir. Nihai takdir ve hukuki değerlendirme Sayın Mahkemede olmak üzere; … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’den şirket ortaklarına borç verildiği dolayısıyla … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’nin bilançosunda yer alan “ortaklardan olan alacak kayıtlarının” şirketin fiili durumunu yansıttığı bu durumda … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 7143 Sayılı Kanun’un 6/3.
Maddesi kapsamında vermesi gereken beyanname ve ödemesi gereken vergi bulunmadığı gözetildiğinde; anılan şirketin 31.12.2017 tarihli bilançosunda yer alan 1.521.811,25 TL tutarındaki ortaklardan olan alacakların esas alınarak 7143 Kanunun 6/3 maddesi kapsamında matrah olarak beyan edilip üzerinden hesaplanan 45.654,34 TL verginin şirket hesaplarından ödenmesinin şirketin
zararına yol açtığı değerlendirilmiştir.
… Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 7143 Kanunun 6. Maddesinin 3. Fıkrası kapsamında Ortaklardan alacakların kayıtlarından silinmesinin şirketin zararına yol açıp açmadığı, İşletme kayıtlarından, tarafların beyanından … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’de işletme kaynaklarından ortaklarına borç verildiği sabittir. … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’de ortaklara verilen bu borçlar 7143
Sayılı Kanun’un 6/3. maddesi hükmünden faydalanılarak yevmiye defterinde 31.08.2018 tarih ve 225 yevmiye numarasıyla 689 nolu hesap çalıştırılmış kanunen kabul edilmeyen gider olarak şirket kayıtlarından silinmiştir. Her ne şekilde olursa olsun, şirket kaynaklarının şirket dışına çıkarılmasının şirkettin zararına yol açacağı açıktır. Nitekim Şirketin 31.12.2018 tarihli özet gelir tablosunda da görüldüğü üzere şirket 2018 yılını 1.334.950,81 TL karla kapattığı halde 1.587.061,00 TL ortaklardan olan alacaklar kayıtlardan silindiği için şirket 2018 yılını 252.110,19 TL zararla kapatmıştır.
Özetle, şirketin aktifine kayıtlı 131 ortaklardan alacaklar gider yazılmak suretiyle silinmesi şirket kaynaklarında azamaya yol açacağı sabit olup, … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’de de ortaklardan alacakların silinmesi nedeni ile 1.587.061,00 TL şirket zararına yol açılmıştır. Bununla birlikte ifade edilmek lazım gelir ki, eğer bu tutar ortaklar tarafından şirketten çekilmiş tutarlar ise ve bu
tutarların ödenmesi hususunda davacı dahil diğer pay sahibi YK üyelerinin onayları varsa (YK kararı alınması) gibi bu tutarın sorumluluk davası edilmesinin TMK m. 2’ye aykırı olacağı mahkemenin takdirindedir. Ortaklardan alacakların silinmesinin davacının zararına yol açıp açmadığı Şirketin ortaklardan olan 1.521.811,25 TL alacağı silinmemiş olsaydı, şirket bilançosunda geçmiş yıl karı olarak yer alacak, karar alınması durumunda da ortaklara kar payı olarak dağıtılabilecekti. Ancak bunun ön şartı davacının anılan tutarda parayı şirketten hiç çekmemiş olması veya bu tutarları şirketten
çekti ise de geri ödemiş olmasıdır. Söz konusu 1.521.811,25 TL şirketten ortaklara borç olarak verilmiştir. Dava dışı şirkette 14% hissesi bulunan davacı …’ın payına
213.053,58 (1.521.811,25*14%) TL düşmesi gerekirken 132.085,61 TL ödemiş olup, davacı … şirketten 80.967,97 TL daha az ödeme almıştır. Bunun TTK m. 357 hükmüne aykırılık teşkil edip etmediği mahkemenin takdirindedir. Davalılar savunmalarında daha önce de 6552 Sayılı kanun kapsamında da ortaklardan alacakların silindiğini, dolayısıyla Davacı …’ın da borcunun silindiği, Davacı …’ın zararının söz konusu olmadığını savunmuşlardır. Davalıların savunmasına göre yani 6552 sayılı yasa kapsamında silinen ortaklardan alacaklar topluca dikkate alınarak hesaplama yapıldığında
aşağıdaki sonuç ortaya çıkmaktadır: 1.678.837,85 TL üzerinden davacının 235.037,30 TL alması gerekirdi, ancak davacı 280.266,29 TL almıştır ve buna göre kendisine 45.228,99 TL fazla
ödenmiştir. Her iki kanun dönemindeki artı/eksi ödemeler birlikte değerlendirildiğinde ise davacı 35.739 TL daha az ödeme almış gözükmektedir. Davalı … AŞ’nin Sorumluluğunun bulunup bulunmadığı
Davalı… AŞ de pay sahibi olmakla birlikte, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında şirketin muhasebesini tuttuğu ve
Elektronik Beyanname Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesi veya Elektronik Beyanname Aracılık Sözleşmesi kapsamında şirketin beyanname ve bildirimlerini vergi dairesine verdiği anlaşılmaktadır.
… Petrol Sanayi Ve Ticaret AŞ’de 7143 Kanunun 6./3 Maddesi kapsamında verilen beyannamenin, ödenen verginin ve defter kayıtlarının tek düzen muhasebe sistemine uygun olduğu, gerçeği yansıttığı, defter kayıtlarında ve cetvellerde olması gerektiği gibi yer aldığı görülmektedir. Nihai takdir ve karar Sayın Mahkemede olmak üzere; … Petrol Sanayi ve Ticaret AŞ’de 7143 Kanunun 6/3 Maddesi kapsamında beyanname verilip verilmemesi kararı tüzel kişiye ait olup, bu hususta meslek mensuplarına sorumluluk yüklenemeyeceği, 7143 Kanunun kapsamında yapılan işlemlerin
defter kayıtlarının ve cetvellerin usulüne uygun olduğu nedenleri ile, Davalı… AŞ’nin bu hususta sorumluluğunun bulunmadığı değerlendirilmiştir. ” denildiği görülmüştür.
Mahkememizce alınan birinci heyet raporu ve ek raporu ile ikinci heyet raporu arasında görüş farklılıkları bulunmaktadır. Verilecek karar için özellikle 7143 sayılı kanunda hukuki değerlendirme yapılası gerektiği sonucuna varılarak çelişkiyi giderici üçüncü rapor alınmaksızın mahkememizce hukuki değerlendirme yapılarak karar verme cihiyetine gidilmiştir.
7143 Sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun 11/05/2018 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Kanunun kapsam ve tanımlar başlıklı 1/ç bendinde: İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia , makine, teçhizat, demirbaşlar ile kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan emtia, kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların beyanı , kanunun işletme kayıtlarının düzeltilmesi başlıklı 6. Maddesinin 3. Fıkrasında “kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar ile ilgili diğer işlemler hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır, a-bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergi mükellefleri , 31/12/2017 tarihi itibariyle düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayasıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan ) ortaklardan alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini bu kanunun yayımı tarihinden izleyen 3 .ayın sonuna kadar vergi dairelerini beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilirler, b-bu fıkranın a bendi kapsamında beyan edilen tutarlar üzerinden %3 oranında hesaplanan vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir, c-………düzeltme nedeniyle herhangi bir ceza ve faiz aranmaz ” denilmektedir. İlk bilirkişi heyetinin raporunda da belirtildiği üzere, 7143 Sayılı Kanunun 6/3. Fıkrası irdelendiğinde “ortaklardan alacaklar” ibaresi geçmekte olup bununla ilgili olarak getirilen koşul ise işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan ) ortaklardan alacaklı bulunduğu tutarlar denilmektedir. Mahkememiz dosyasında, … Petrol….A.Ş’nin tüm paydaşlarına pay oranları dikkate alınarak verilen borç, 30/01/2017 tarihli yönetim kurulu kararı da incelendiğinde, kanunun 6/3-a bendinde yer alan ödünç verme işlemi olup işletmenin esas faaliyet konusundaki işlemleri dışındaki işlemden kaynaklanmaktadır. Söz konusu yönetim kurulu kararında açıkça paranın borç olarak verildiği yazılıdır. Söz konusu borç verme işlemi ödünç verme niteliğinde olup şirket ile paydaşlar arasındaki şirket faaliyeti konusu ile ilgisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla … Petrol….A.Ş tarafından , 11/05/2018 tarihinde yürürlüğe giren 7143 Sayılı yasadan faydalanılması yasaya uygundur. 7143 sayılı yasa dikkate alınarak vergi dairesine bildirimde bulunulmuş ve yasada yer aldığı şeklide %3 oranında hesaplanan 45.654,34 TL vergi borcu da ödenmiştir. Tüm bu nedenlerle davacının, kendi imzasının da bulunduğu yönetim kurulu kararı nedeniyle davacının da şirketten borç aldığı , yapılan işlemin davacının doğrudan doğruya zararına sebep olmadığı dikkate alınarak davacının doğrudan zarara dayalı talebinin reddine yine ilk bilirkişi heyet raporu ve ek raporu dikkate alınarak dolaylı zarar da bulunmadığından buna yönelik talebin de reddine karar vermek gerekmiştir. A.A.Ü.T’nin 13/4 Maddesinde “Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” denildiğinden ayrıca A.A.Ü.T’nin 3/2.Maddesinde “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek vekalet ücretine hümedilir……..” denildiğinden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacının davalılar hakkında açmış olduğu “doğrudan zarara” dayalı tazminat davasının reddine,
2-Davacının davalılar hakkında açmış olduğu “dolaylı zarara” dayalı tazminat davasının reddine,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden A.A.Ü.T’nin 3/2 ve 13/4 Maddeleri dikkate alınarak 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen yazı işleri müdürünce ilgilisine iadesine,
6-Zorunlu Arabuluculuk kapsamında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL Arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
7-Bu dava sebebiyle 179,90 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan (davada 25.988,74 TL + tamamlama harcı olarak 59,30 TL + 779,66 TL olmak üzere toplam=)26.827,70 ‘den mahsubu ile fazla alınan 26.647,80 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/03/2023

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır
¸