Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/238 E. 2022/704 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/238 Esas
KARAR NO :2022/704

DAVA:Satış İşleminin İptali İle Ödenen Bedelin İlgili Şirkete İadesi
DAVA TARİHİ:22/05/2020
KARAR TARİHİ:20/10/2022

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde, …A.Ş’nin 160.000.000,00 TL olan çıkarılmış sermayesinin tamamı nakden olmak üzere 90.000.000,00 TL arttırılarak 250.000.000,00 TL’ye çıkartılması kapsamında elde edilen fonu, halka arz nedeniyle yayımlanan, kurul onaylı izahnamede belirtildiği şekilde kullanılıp kullanılmadığını, 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu, II-5.1 sayılı izahname ve ihraç belgesi tebliği, VII-128.1 sayılı pay tebliği ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde incelenmesi neticesinde hazırlanan 04/04/2019 tarihli ve … sayılı ….A.Ş tarafından sermaye arttırımı suretiyle elde edilen fonların halka arz nedeniyle yayımlanan kurulca onaylı izahnamede belirtildiği şekilde kullanılıp kullanılmadığında ilişkin 04/04/2019 tarihli inceleme raporuna göre; şirketin sermaye arttırımı nedeniyle ihraç edilecek paylara ilişkin izahnamenin ve tasarruf sahiplerine satış duyurusunun onaylanması talebiyle kurula başvurduğunu, kurulun 13/09/2018 tarih ve 42/1033 Sayılı kararı ile talebi olumlu karşıladığını, şirketin denetim komitesi tarafından hazırlanan 04/02/2019 tarihli raporda , sermaye arttırım sürecinde 20/09/2018 ve 04/10/2018 tarihleri arasında kullanılan yeni pay alma haklarından (rüçhan hakları) (89.974.876,00 TL) kalan payların 8-9.10.2018 tarihlerinde satışında 119.661 TL olmak üzere toplam 90.094.537,00 TL nakit girişi sağlandığını , şirketin 90.000.000 TL tutarındaki bedelli sermaye arttırımına ilişin olarak yaklaşık 321.000 TL tutarında halka arz maliyeti oluştuğu, sermaye arttırımından elde edilen 90.094.537 TL’nin 30/01/2019 tarihi itibariyle gerçekleştirilmiş bulunan 45.703.802 TL’lik banka kredi geri ödemelerinin 36.847.612 TL’si teminat yapısının güçlendirilmesi amacıyla portföye dahil edilen taşınmaz ödemeleri , iskan yapı denetim halka arz giderleri ve muhtelif cari ödemeler olmak üzere toplam 53.246.924,00 TL’sinin sermaye arttırım fonundan karşılandığının ifade edildiğini, denetim komitesi raporunda yer verilen banka kredisi ödemeleriyle taşınmaz alımı için kullanılan fonların tutarının şirketin 27/12/2018 tarihli ve 2018/34 sayılı yazısında kurula iletilen bilgilerden farklı olduğunun tespit edildiğini, 12/02/2019 tarihli yazı ile söz konusu farklılığa ilişkin şirket açıklamalarının kurula iletilmesi denetim komitesi raporunda yer alan “teminat yapısının güçlendirilmesi amacı” ile ifadesinde kastedilen hususun revize edilerek ilan edilmesi gerektiğini şirkete bildirildiğini, Denetim Komitesi Raporu’nda alınan ifade “sermaye artırımından elde edilen 90.094.537 TL’nin, 30.01.2019 tarihi itibari ile gerçekleştirilmiş bulunan 45.703.802 TL banka kredi ödemesi yapılmıştır, bunun| yaklaşık 36.847.612 TL’si sermaye artırımından gelen fon ile, geri kalan tutar ise Özkaynaklardan karşılanmıştır, teminat yapısının güçlendirilmesi amacı ile portföye dahil edilen taşınmaz ödemeleri, iskân, yapı denetim, halka arz giderleri ve muhtelif cari ödemeler toplamının 53.246.924 TL’si sermaye artırım fonundan karşılanmıştır. Sermaye artırım fonundan karşılan bedellerin hesabı (36.847.612 TL + 53.245.924 TL – 90.094.536) TL şeklindedir. Teminat Yapısının Güçlendirilmesi: Şirketimiz Yönetim Kurulu, mevcut taşınmaz portföyünün çeşitlendirilmesi amacı ile tağınmaz portföyünün arttırılmasına karar vermiştir. Taşınmaz sayısının ve çeşitliliğinin artması, şirketimizin kredibilitesini olumlu yönde etkileyerek uzun vadeli finansal kaynaklara erişimimizi kolaylaştıracaktır. Ayrıca; taşınmaz portföyümüzün güçlendirilmesi, şirketimizin bir iştiraki olan … Kiralama Şirketi A.Ş. tarafından ihraç edilmesi plânlanan kira tertifikaları için de dayanak oluşturacaktır. İhraç edilmesi plânlanan kira sertifikaları, şirketimizin finansal yapısını güçlendirecek ve finansal yapısının güçlü kalmasına yarddımcı olacaktır.” şeklinde düzeltildiğini, sermaye artırımdan elde edilen fonun izahnamede belirtilen şekilde kullanılmadığının tespiti kapsamında, Şirket sermayesinin artırılması kapsamında hazırlanan “Sermaye Artırımından Elde Edilecek Fonun Kullanımına İlişkin Rapor”’da özetle; sermaye artınmından elde edilecek kaynağın, Şirket’in 2018 yılının ikinci yarısı ile 2019 yılının ilk yarısındaki yükümlülüklerini yerine getirmek, banka kredilerini geri ödemek, finansal borçları azaltmak, teminat yapısını güçlendirmek ve işletme sermayesi ihtiyacının karşılanması amacıyla kullanılacağının belirtildiğini ,Kurul tarafından 13.09.2018 tarihide onaylanan, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) 17.09.2018 tarihinde ilan edilen| ve Şirket adına … ile … tarafından imzalanan izahnâmenin (İzahname) “E.2a Halka arzın gerekçesi, halka arz gelirlerinin kullanım yerleri ve elde edilecek tahmini net gelir hakkında bilgi” başlıklı maddesinde aşağıdaki ifadelere yer verildiğini, “Şirket yönetim kurulu, 90.000.000 TL tutarında nakit sermaye artışı yapılmasına karar verilmiştir. Bu sayede Şirket’in operasyonlarında sağlık bir şekilde devam edebilmesi için finansman yapısının iyileştirilmesi ve özkaynak tutarımın yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Şirket’in 30.06.2018 yılı mali tablolarında görüleceği üzere kısa vadeli yükümlülükler kısmında toplam 92.752.890 TL yükümlülük ve 2018 yılı içerisinde de geri ödeme yükümlülüğü bulunan 40.070.257 TL kredisi bulunmaktadır. Yapılacak sermaye artırımı sonunda elde edilecek kaynak Şirket’in kısa vadeli finansal borçlarının kısmen geri ödenmesinde ve şirketin işletme sermayesi ihtiyacının karşılanmasında kullanılacaktır,” ifadelerinin yer aldığını, Denetim Komitesi Raporu’na göre, sermaye artırımı sonucunda elde edilen fonun önemli bir kısmının (yaklaşık olarak %60’ı) Şirket’in ilişkili tarafları … ve …’ye ait … Projesi’nde yer alan toplam 54 adet bağımsız bölümün alımında kullanıldığı tespit edildiğini, Bu çerçevede, sermaye artırımından elde edilen fonun İzahname’de belirtildiği şekilde kullanılmadığı ve sermaye artırımı nedeni ile ihraç edilecek paylara ilişkin izahnamede yer alan ve halka arz gelirinin kullanımına ilişkin açıklamaların yanıltıcı ve eksik hale geldiğinin tespit edildiğini, bunun üzerine … ve …’den savunma talep edildiğini, davalı şirket tarafından 18/10/2018 tarihinde yapılan özel durum açıklaması ile şirketin yönetim kurulu üyeleri ve ilişkili tarafların … ve …’ye ait … projesinde yer alan , toplam 54 adet bağımsız bölümün şirketin gayrimenkul portföyünün yapısını güçlendirmek , … değerini arttırmak ve aynı zamanda kira geliri elde etmek amacıyla toplam 54.432.000 TL’ye satın alınmasına karar verildiğini kamuya açıkladığını, tüm yapılan işlem ve alınan savunmalar ilgili kanun ve yönetmelikler kapsamında değerlendirilerek 03/07/2019 tarihli raporun hazırlandığını ve raporda özetle savunma yazılarında belirtilen hususların kabul edilebilir olmadığı sonucuna varıldığını, 10/10/2019 tarih 57/1307 Sayılı kurul karar organının kararında sermaye arttırımından elde edilen fonun önemli bir kısmının (yaklaşık %60) izahnamede açıklanan şekilde kullanılmayarak gayrimenkul alımında kullanılması nedeniyle izahnamede belirtilen bilgilerin yanıltıcı ve eksik hale getirildiği izahname ve ihraç belgesi tebliğinin 25. Maddesinin 1. Fıkrası kapsamında bu durumdan ihraççının sorumlu tutulduğu, izahnameyi imzalayan davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduklarını, izahnamede önceden belirtilen alanlarda harcama yapılmamasının sermaye piyasalarına olan güveni temelden sarsacağını, izahnameye aykırılık nedeniyle 1-a Şirket tarafından ilişkili tarafları Şirket Yönetim Kurulu Başkamı … ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili …’den satın alınan Nuva Dragos Projesi’nde yer alan toplam 54 adet bağımsız bölümün, söz konusu bağımsız bölümlerin Şirket’e olan satın alma mahiyetine kanuni faizin eklenmesi suretiyle bulunan tutardan aşağı olmayacak biçimde 31.12.2019 tarihine kadar elden çıkarılması, daha düşük bir bedel ile elden çıkarılması halinde aradaki farkın anılan şahıslar tarafından Şirket’e ödenmesi, b) Söz konusu bağımsız bölümlerin tamamının 31.12.2019 tarihine kadar elden çıkarılamaması durumunda, elden çıkarılamayan bağımsız bölümler için iade bedelinin Şirket’in söz konusu bağımsız bölümler için ilgililere yaptığı ödemeye kanuni faizin eklenmesi suretiyle bulunan tutardan az olmayadak şekilde belirlenmesi ve bu bedelin … ve … tarafınlan Şirket’e iade edilmesi suretiyle söz konusu satış işleminin iptal edilmesi gerektiği yönünde karar verdiğini, davalı yönetim kurulu üyelerinin bu işleme karşı itiraz ettiklerini, Kurul Karar Organı’nın itirazı reddettiğini, bunun üzerine davalı yönetim kurulu üyelerinin , Kurul Karar Organı’nın 14/11/2019 tarihli kararının yürütülmesinin durdurulası ve iptali talebi ile … 6. İdare Mahkemesinde … Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, mahkemenin 20/03/2020 tarihli kararı ile “(..) 25.02.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7222 sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 35. Maddesi ile 6362 sayılı Kanun’un 91. maddesinin başlığı “Kanuna aykırı ihraçlar ile izahnamede yer alan bilgi ve açıklamalara aykırılık halinde uygulanacak tedbirler” olarak değiştirilmiş ve anılan maddenin 3. fıkrasında yapılan düzenleme ile; Kurula, ihraçtan elde edilen tutarın izahnameye aykırı olarak kullanılması sonucunu doğurduğu tespit edilen iş ve işlemlerin iptali ve elde edilen nakit ve diğer varlıkların izahnameyi yayımlayan ortaklığa veya kolektif yatırım kurulusuna iadesi için tespit tarihinden itibaren üiç ay ve her hâlde izahnamenin onay tarihinden itibaren iki yıl içerisinde izahhameye aykırı olarak gerçekleştirilen işlemin iptali için dava açma yekkisi verildiği, dolayısıyla Kurul tarafından, davacılar … ve …’ye ait projeden 54 adet dairenin alınmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmadan, doğrudan davdcıların sorumluluğu yoluna gidilerek idari yaptırım seklinde tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.” gerekçesiyle, diğer hususların yanı sıra; Kararın; davacı Şirket aktifine alınan 54 adet bağımsız bölümden oluşan gayrimenkulün 30.11.2019 tarihine kadar elden çıkarılması, satın alma maliyetine kanuni faiz eklenmesi suretiyle bulunan tutardan aşağı bir bedelle elden çıkarılması halinde araddki farkın davacı gerçek kişiler tarafından davacı Şirkete ödenmesi; söz konusu bağımsız bölümlerin tamamının 30.11.2019 tarihine kadar elden çıkarılamaması durumunda, elden İçikarılamayan bağımsız bölümler için iade bedelin Şirketin yaptığı ödemeye kanuni faizin eklenmesi suretiyle bulunan tutardan az olmayacak şekilde belirlenmesi ve bu bedelin davacı gerçek kişiler tarafından davacı Şirkete iade edilmesi suretiyle söz komusu satış işleminin iptaline ilişkin kısmı ile … tarih ve 65/1439 sayılı Kurul Kararı’nın iptali istemi yönünden ise, açıkça hukuka aykırılık bulunduğu ve uygulanması halinde telafisi güç zakarlar doğabileceğinden 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksısın dava konusu bu işlemlerin yürütmesinin durdurulmasına (…)” karar verildiğini, söz konusu karara karşı müvekkilince itiraz yoluna başvurulduğunu, idare mahkemesine ait karar nedeniyle 54 adet bağımsız bölümün satış işleminin iptal edilmesi talebiyle dava açılmasına karar verildiğini, dava konusu ile ilgili mevzuat hükümleri irdelendiğinde;
SPK’nin “Amaç” başlığını taşıyan 1. Maddesi uyarınca bu kanunun amacı, sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf, etkin , istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişmesinin sağlanması, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması için sermaye piyasasının düzenlenmesi denetlenmesidir.
SPK’nin izahnameden sorumlu kişiler başlığını taşıyan 10 uncu maddesinin;“(1) İzahnamede yer alan yanlış, yanıltıcı ve eksik bilgilerden kaynaklanan zararlardan ihraççılar sorumludur. Zararın söz konusu kişilerden tazmin edilememesi veya edilemeyeceğinin açıkça belli olması halinde; halka arz edenler, ihraca aracılık eden lider aracı kurum, varsa garantör ve ihraççının yönetim kurulu üyeleri kusurlarına ve durumun gereklerine göre zararlar kendilerine yükletilebildiği ölçüde sorumludur.
Bunun yanında, SPK’nin “Kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan sorumluluk” başlıklı 32 nci maddesinde; “(1) 10 uncu madde çerçevesinde, aynı maddede sorumlu olduğu belirtilen kişiler ile mevzuat uyarınca izahname, pay alım tekliflerinde hazırlanan bilgi formu, özel durum açıklaması, birleşme ve bölünme işlemlerinde hazırlanacak duyuru metinleri, borsada işlem görme duyurusu ve finansal raporlar gibi Kurulca kamuyu aydınlatma amacı – ile düzenlenmesi öngörülen sair kamuyu aydınlatma belgelerini imzalayanlar veya bu belgeler kendi adına imzalanan tüzel kişiler bu belgelerde yer alan yanlış, vanılıcı veya eksik bilgilerden kaynaklanan zararlardan müteselsilen sorumludur. (…) (3) Kamuyu aydınlatma belgelerinde yer alan bilgilerin yanlış, yanıltıcı veya eksik olması konusunda bilgi sahibi olmadığımı ve bu bilgi eksikliğinin kast veya ağır ihmallerinden kaynaklanmadığım ispatlayan kişiler sorumlu olmaz. (…) (7) Kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan sorumluluğu hafifleten ya da kaldıran anlaşmalar, hüküm veya ifadeler geçersizdir.” düzenlemesine yer verildiğini, Ayrıca, SPK’nin “Kanuna aykırı ihraçlar ile izahnamede yer alan bilgi ve açıklamalara aykırılık hâlinde uygulanacak tedbirler” başlıklı 91 inci maddesine 7222 sayılı Kanun ile eklenen 3 üncü fıkrasında; “İzahnamede yer alan yatırımcılarin yatırım kararını etkileyecek nitelikteki taahhüt ve açıklamalara aykırı davranılması veya taahhütlerin makul süre içerisinde yerine getirilmemesi ve Kurulun ilgili düzenlemelerine uygun olarak taahhüt ve açıklamalarda değişiklik yapılmamış olması hâlinde, Her türlü hukuki ve cezai sorumluluk saklı kalmak kaydıyla, Kurul, ilgililerden aykırılıkların Kurulca belirlenen bir sürede giderilmesini ya da öngörülen işlemleri yapmasını istemeye, taahhüt ve açıklamalarda değişiklik yapılıp yapılmadığından bağımsız olarak, Kurula bu durumun makul bir ekonomik veya finansal gerekçeye dayandığını gösterir belge açıklama sunulamadığı takdirde, ihraçtan elde edilen nakit veya diğer varlıkların kullanılmasını engellemek amacıyla kamuyu aydınlatma belgesinde yer alan taahhüt ve açıklamalara aykırı olarak gerçekleştirilen iş ve işlemler için her türlü harç ve teminattan muaf olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istemeye ya da öngöreceği diğer her türlü tedbiri almaya yetkilidir. Kurul , ihraçtan elde edilen tutarın izahnameye aykırı olarak kullanılması sonucunu doğurduğu tespit edilen iş ve işlemlerin iptali ve elde edilen nakit ve diğer varlıkların izahnameyi yayımlayan ortaklığa veya kollektif yatırım kuruluşuna iadesi için tespit tarihinden itibaren 3 ay ve her halde izahnamenin onay tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde izahnameye aykırı olarak gerçekleştirilen işlemin iptali için dava açmaya yetkilidir. ” hükmünün yer aldığını,
SPK’nın 91/3 maddesinin 2. Cümlesi uyarınca izahnameye aykırı olarak halka arzdan elde edilen fonun davalı yöneticilerden toplam 54 adet bağımsız bölümün satın alımında kullanılması nedeniyle söz konusu işlemlerin iptaline ve bu işlemler nedeniyle ödenen nakdi ….A.Ş’ye iadesine karar verilmesi gerektiğini, Zira Şirket tarafından hazırlanan ve Kurul tarafından onaylandıktan sonra yayımlanan İzahname’de, yapılacak sermaye artırımı sonucunda elde edilecek kaynağır, Şirket’in kısa vadeli finansal borçlarının kısmen geti ödenmesinde ve Şirket’in işletme sermayesi ihtiyacının karşılanmasında kullanılacağı belirtildiğini Ayrıca, İzahname’de sermaye artırımından elde edilen fonların bir kısmı ile gayrimenkul alımı yapılacağına ilişkin bir açıklama ya da bu yönde izlenim uyandıracak bir ifade bulunmamadığını, bununla birlikte, sermaye artırımından elde edilen kaynağın yarısından fazlası (yaklaşık %60’ı), İzahname’de belirtilen şekilde değil, aksine, Şirket’in ilişkili tarafları … ve …’ye ait … Projesi’nde yer alan toplam 54 adet bağımsız bölümün alımında kullanıldığını, bu nedenle, sermaye artırımından elde edilen fonun, İzahname’de belirtildiği şekilde kullanılmadığı ve sermaye artırımı nedeniyle ihraç edilecek paylara ilişkin İzahname’de yer alan ve halka arz gelirinin kullanımına ilişkin açıklamaların yanıltıcı ve eksik hale geldiği tartışmasız olduğunu, nitekim bu hususun, davalılar hakkında tesis edilen idari para cezalarının iptali talebiyle, … 6. İdare Mahkemesi’nin E…. sayılı dosyası üzerinden açılan davada verilen 20.03.2020 tarihli karar ile de tespit ve teyit edildiğini, sermaye arttırımının tamamlanmasından 10 gün sonra 18/10/2018 tarihinde gayrimenkullerin alınmasına karar verildiğini, bundan da davalıların niyetlerini yatırımcılardan gizlediklerinin anlaşıldığını, yine idare mahkemesi kararında da belirtildiği üzere 25.02.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7222 sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişikliki Yapılmasına Dair Kanun’un 35 inci maddesi ile SPKn’nin 91 inci maddesinin başlığının “Kanuna aykırı ihraçlar ile izahnamede yer alan bilgi ve açıklamalara aykırılık hafinde uygulanacak tedbirler” olarak değiştirildiği ve anılan maddenin üçüncü fikrasında yapılan düzenleme ile; Kurul’a, ihraçtan elde edilen tutarın izahnameye aykırı olarak kullanılması sonucunu doğurduğu tespit ediler iş ve işlemlerin iptali ve elde edilen nakit ve diğer varlıkların İzahnameyi yayımlayan kolektif yatırım kuruluşuna iadesi için tespit tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde izahnamenin onay tarihinden itibaren iki yıl içerisinde izahnameye aykırı olarak gerçekleştirilen işlemin iptali için dava açma yetkisi verildiği, dolayısıyla Kurul tarafından, … ve …’ye ait projeden 54 adet dairenin alınmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılması gerektiği ifade edildiğini, belirterek şirketin … ve …’den satın aldığı 54 adet bağımsız bölümün alım-satım işleminin iptaline, bu alım-satım işlemine ilişin ödenen bedelin … ve … tarafından şirkete iade edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davalı şirketin ana faaliyet konusunun gayrimenkul portföylerini işletmek olan halka açık bir şirket olduğunu, diğer davalı şahısların ise yönetim kurulu başkan ve başkan vekili olarak görev yaptıklarını şirketin ana faaliyet konusu nedeniyle bu amacı gerçekleştirmek üzere şirketin aktifine gayrimenkuller satın alması sebebiyle ihraç ettiği paylara ilişkin izahnamede yaptığı açıklamaların yanıltıcı hale gelmesi iddiasıyla dava açıldığını, davanın bir eda davası olması nedeniyle harca esas değerinin tespiti gerektiğini, davacının talebinin kanunların geriye yürümezliği ilkesine aykırı olduğu gibi davacının bu davayı açma yetkisinin de bulunmadığını, davacının dilekçesindeki talebinin 6362 sayılı SPK Kanunun 91. Maddesinin 3. Fıkra hükmünde 20/02/2020 tarihli ve 7222 Sayılı bankacılık kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun 35. Madde hükmü ile yapılan değişikliğe ve bu çerçevede 7222 Sayılı kanunun yürürlük tarihi olan 25/02/2020 tarihinden başlayarak kullanabileceği bir yetkiye dayandığını, davacının iptalini talep ettiği gayrimenkul alış-satış işleminin tarihinin 18/10/2018 olduğunu, bu tarihte yürürlükte olan 18/10/2018’deki SPK’nın 91. Maddesinin 3. Fıkrası hükmünün davacı kuruma bu satış işleminin iptalini talep etme yetkisini vermediğini, 20/02/2020 tarihli kanun değişikliğini 18/10/2018 tarihine geriye yürütme hak ve yetkisinin bulunmadığını, kanunun 3. Fıkrasının değişimden önceki metninin “kurulca yapılan yazılı ihbar tarihinden itibaren 1 yıl içinde bu kanuna aykırı ihracın doğurduğu sonuçlar tamamen ortadan kaldırılmazsa, kurul , nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi veya ortaklığın tasfiyesi için dava açmaya yetkilidir” şeklinde olduğunu, 18/10/2018 tarihinde yürürlükte olan bu fıkranın davacıya iş bu dava açma yetkisini vermediğini, davanın konusunun belirsiz olduğunu, davacının talebinin kesinleşmiş , yürütmenin durdurulması kararı (… 6. İdare Mahkemesinin … Esas ) sebebiyle hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, yürütmenin durdurulması kararına davacı tarafça itiraz edildiğini, … Bölge idare mahkemesince 12/05/2020 tarihinde davacının itirazının reddine karar verildiğini, bu red kararının 28/05/2020 tarihinde tebliğe çıkartıldığını, iş bu dava tarihinin 22/05/2020 olduğunu, davacı kurumun dava açma yetkisini aldığını varsaydığı gerçekte yetkisiz olduğu iş bu davadaki yasal dayanağı
olan SPK 91. Maddesi 3. Fıkrasındaki 7222 Sayılı kanunla değişen ve 25/02/2020 tarihinde yürürlüğe giren halinde tanınan 3 aylık hak düşürücü sürenin son gününün 25/05/2020 olduğunu ancak kanundaki 3 aylık hak düşürücü sürenin “tespit tarihinden itibaren” tanınmış bir süre olduğunu, gayrimenkul alış-satış işlemlerinin 18/10/2018 tarihli olup davacı kurumun 12/04/2019 tarihli yazılarıyla müvekkillerinden savunma istediğini dolayısıyla davacının en geç 12/04/2019 tarihinde tespit ettiği iddia konusu izahnameye aykırılık sebebiyle 3 aylık hak düşürücü süreyi aşarak 22/05/2020 tarihinde tespit tarihinden 1 yıl 1 ay 10 gün sonra dava açtığını, davanın reddi gerektiğini, davacının talebinin TTK 375 hükmüne aykırı olduğunu ,6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 375’in emredici hükmü ile Müvekkili Davalı şirketin yönetim kurulunun münhasır yetkisinde olan “c) Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması” görevi gereğince sermaye artırımından elde edilen fonların kullanılması bakımından, Şirketin finansal durumuna ve gelecekteki finansal yüküne uygun şekilde bir finansal planlama Davalı şirket yönetim kurulu tarafından yapıldığını buna göre, elde edilen fonların kısmen mevcut borçların ödenmesinde kullanılacağı ve kısmen de işletme sermayesi ihtiyacının karşılanmasında kullanılacağı izahnamede açıklandığını ve buna uygun şekilde, elde edilen fonlar kısmen Davalı şirket borçlarının ödenmesinde ve kısmen de Davalı şirketin aktifine piyasa koşullarına göre oldukça uygun fiyatlardan gayrimenkul stokunun eklenmesi suretiyle Davalı şirketin gayrimenkul portföyünün genişletilmesinde ve böylece işletme sermayesinin güçlendirilmesinde kullanıldığını, İşletme sermayesinin güçlendirilmesi başlangıçta stoklar hesabına alınan gayrimenkullerin işletme sermayesi hesaplamasındaki ve carî oran hesaplamasındaki olumlu katkısı ile, bu gayrimenkuller kiraya verildikçe de Davalı şirkete kira gelirlerinden gelen nakit girişleri ile sağlanmaya devam edildiğini, sermaye arttırımından elde edilen fonun davalı şirket yönetim kurulunca izahnameye aykırı tasarrufta bulunulmadığını, şirketin gerçekleşmiş bir zararı ya da zarar tehlikesi bulunmadığını, davacı kurumdan faaliyet yetkisi alan gayrimenkul değerleme şirketine yaptırılan değerlemesinde tespit edilen değerden %10 oranında daha düşük fiyata gayrimenkullerin satın alındığı dikkate alındığında davalı şirketin ya da şirketin paylarını borsadan satın almış yatırımcıların zararından söz edilemeyeceğini, söz konusu alım işleminin nedeninin şirketin gayrimenkul portföyünün yapısını güçlendirmek, … değerini arttırmak aynı zamanda kira geliri elde etmek olduğunu, gayrimenkul işi ile uğraşan bir şirketin gayrimenkul satın almasının mantıklı ve tutarlı bir işlem olduğunu, bu işlem ile şirketin işletme sermayesinin azalmadığını, halen kira geliri yoluyla nakit girişi ve böylece işletme sermayesine pozitif katkı sağlandığını, gayrimenkul alımında kullanıldığı iddia edilen 54.432.000,00 TL’nin doğru rakam olmadığını, doğru rakamın 32.195.776,00 TL olduğunu, … 6. İdare Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına ibraz edilen Prof. Dr. … tarafından ibraz edilen uzman görüşünden de anlaşılacağı üzere hukuka aykırılık olgusunun dayandırıldığı davacı kurum tebliğinin ilgili maddesinin ihlalinden bahsedilebilmesi için izahnameye aykırılık dolayısıyla ihraççı konumundaki davalı şirketin değil davalı şirket paylarını borsada alıp satan yatırımcıların bir zararının söz konusu olmasının gerektiğini oysa davacı tarafından ileri sürülen zararın davalı şirket zararı olduğu iddia edildiğini, üstelik davalı şirketin gayrimenkul alımından doğan bir zararının da bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, davalı şirket tarafından izahnameye aykırı işlem yapılması nedeniyle satış işleminin iptali ile ödenen bedelin ilgili şirkete iadesi istemine ilişkindir.
DELİLLER: Davalı şirkete ait sicil kaydı,04.04.2019 tarihli Rapor, Kurul Karar Organı’nın 13,09.2018 tarihli ve 42/1033 sayılı kararı, Kurul Karar Organı’nin 11.04.2019 tarihli ve 21/469 sayılı kararı, Şirket’in 18,10.2018 tarihli yapılan özel durum açıklaması, 03.07.2019 tarihli Rapor, Kurul Karar Organı’nın 10.10.2019 tarihli ve 57/1307 sayılı kararı, Kurul Karar Organı’nın 31.10.2019 tarihli ve 65/1459 sayılı kararı, 07.11.2019 tarihli Rapor, Kurul Karar Organı’nın 14.11.2019 tarihli ve 65/1459 sayılı kararı, … 6. İdare Mahkemesi’nin 20.0312020 tarihli ve E…. sayılı kararı, Kurul Karar Organı’nın 30.04.2020 tatihli ve 27/582 sayılı kararı, Prof. Dr. …’e ait uzman görüş raporu, Prof. Dr. …’a ait uzman görüş raporu, tapu kayıtları , keşif, bilirkişi incelemesi. Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmış ve bilirkişi heyetinden alınan rapor dosyaya bırakılmıştır.
Davacı vekili 28/12/2020 tarihli açıklama dilekçesinde, iş bu da davanın konusunun ve taleplerinin , taşınmazların aynına ilişkin TMK hükümleri uyarınca açılan ve uygulamada tapu iptali ve tescil davası olarak belirtilen dava olmayıp SPK’nın 91/3.maddesine istinaden açılan ihraçtan elde edilen tutarın, izahnamaye aykırı olarak kullanılması sonucunu doğurduğu tespit edilen iş ve işlemlerin iptali ve elde edilen nakit ve diğer varlıkların izahnameyi yayımlayan ortaklığa iadesi için izahnameye aykırı olarak gerçekleştirilen işlemin iptali için açılan dava olduğunu açıklamıştır.
Bu davadaki uyuşmazlık noktaları 17/12/2020 tarihinde yapılan duruşmada “Şirketin işletme sermayesi ihtiyacı” şeklinde açıklanan ve onaylanan izahname ile , yapılan ve dava konusu olan gayrimenkul alım işi değerlendirlidiğinde, şirketin gayrimenkul alımının izahnameye aykırı olup olmadığı, ayrıkı ise şirketin bu nedenle zarara uğratılıp uğratılmadığı, Ayrıca dava konusu izahname ve onay tarihleri dikkate alınarak , SPK’nın 91/3.maddesinin 7222 sayılı kanunla 20/02/2020 tarihli değişikliğinden önceki metni ile değişiklikten sonraki metninin karşılaştırılarak ; A- Her iki kanun metnine göre davacının iş bu davayı açma yetkisinin olup olmadığı, B- 20/02/2020 tarihli değişiklik ile bu davayı açma yetkisi verilmiş ise daha önceki tarihli izahname nedeni ile, ileri ki tarihli kanunun daha önceki tarihli işlemle ilgili dava açma yetkisi verip vermeyeceğinin değerlendirilmesi noktaları olarak belirlenmiştir.
SPK tarafından açılan iş bu dava kanun 91. Maddesi itibariyle harçtan muaf ise de ileride verilecek karara göre vekalet ücreti hesaplanması açısından dava değerinin saptanması gerektiği sonucuna varılarak söz konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle ayrıca davalı yönetim kurulu üyelerine ait taşınmazların davalı şirkete satış tarihi olan 18/10/2018 tarihi itibariyle değerlerinin tespiti amacıyla keşif ile uyuşmazlık noktaları olarak belirlenen hususlarda rapor tanzim edilmesi için dosya bir gayrimenkul değerleme uzmanı, bir mali müşavir , iki de ticaret hukuku alınanda nitelikli hesaplama uzmanına tevdi edilmiştir.
Bilirkişi heyeti 25/01/2021 tarihli raporlarında; yapılan incelemelerde davalı şirketin 160.000.000 TL’lik çıkarılmış sermayesini, 90.000.000 TL nakit artırımla 250.000.000 TL’ye çıkarttığı, söz konusu sermaye artırımının nasıl kullanılacağının 17.09.2018 tarihinde Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda duyurulan izahnamede açıklandığını, söz konusu izahnamede yer alan ifadeler yoruma açık olmakla birlikte yatırımcılarda kredi borcunun ödeneceği ve finansal yapının güçlendirileceği algısı oluşturduğu, bununla birlikte davalı şirketin, söz konusu sermayenin bir kısmını, şirket ortakfarından gayrimenkul alarak kullandığı, davalı şirketin sermaye artırımından sağlanan nakit gelirin 54.432.000,00 TL’si ile diğer davalılarından gayrimenkul satın aldığı, 21.05.2020 tarih (Dava Tarihi) itibari ile söz konusu gayrimenkullerin toplam değerinin 52.205.000,00 TL (Elli İki Milyon İki Yüz Beş Bin Türk Lirası) olarak hesaplandığı, satış işleminin iptal edilerek, izahnameye aykırı olarak kullanılan bedelin iade edilmesinin kanaatimizce de isabetli olduğu, zamanaşımı, kanunun uygulanabilirüği, aktif husumet ehliyeti gibi usule ilişkin itirazlar münhasıran sayın mahkemenin takdirinde bulunması sebebiyle, bu hususta bir inceleme yapılmadığı şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.
Bilirkişi görevlendirilmesine ilişkin 25/03/2021 tarihli ara kararında “taşınmazların satış ve dava tarihindeki raiç değerlerinin tespit edilmesi ayrıca 17/12/2020 tarihliduruşmada belirlenen uyuşmazlık noktaları hususunda” rapor tanzım edilmesi istenilmiş ise de, bilirkişilerce sadece dava tarihi itibari ile gayrimenkul değerlemesinin yapıldığı, satış tarihi olan, 18/10/2018 tarihi itibari ile değerleme yapılmadığı gibi, uyuşmazlık noktaları olarak belirlenen hususlarda hiçbir değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden,; 24/02/2022 tarihli duruşmada alınan ara kararı ile ; dosyanın tekrar aynı bilirkişi heyetine tevdi sureti ile, dava, cevap dilekçeleri tektek ve dikkatlice irdelenerek (satış tarihi , izahname tarihi, davacının dayandığı kanun tarihleri tespit edilip irdelenerek ) yine dosyada bulunan uzman görüş raporları irdelenerek, davalılar vekilince sunulan itiraz dilekçesindeki itiraz nedenleri tek tek irdelenerek Öncelikle satış tarihi olan 18/10/2018 tarihi itibari ile taşınmaz raiç değerlerinin belirlenmesi DAHA SONRADA UYUŞMAZLIK NOKTALARI OLAN “Uyuşmazlık noktaları; “Şirketin işletme sermayesi ihtiyacı” şeklinde açıklanan ve onaylanan izahname ile , yapılan ve dava konusu olan gayrimenkul alım işi değerlendirlidiğinde, şirketin gayrimenkul alımının izahnameye aykırı olup olmadığı, ayrıkı ise şirketin bu nedenle zarara uğratılıp uğratılmadığı, Ayrıca dava konusu izahname ve onay tarihleri dikkate alınarak , SPK’nın 91/3.maddesinin 7222 sayılı kanunla 20/02/2020 tarihli değişikliğinden önceki metni ile değişiklikten sonraki metninin karşılaştırılarak ; A- Her iki kanun metnine göre davacının iş bu davayı açma yetkisinin olup olmadığı, B- 20/02/2020 tarihli değişiklik ile bu davayı açma yetkisi verilmiş ise daha önceki tarihli izahname nedeni ile, ileri ki tarihli kanunun daha önceki tarihli işlemle ilgili dava açma yetkisi verip vermeyeceğinin değerlendirilmesi noktalarında ” gerekçeli denetime el verişli ek rapor tanzim edilmesi istenilmiştir.
Bilirkişi heyetine ait 01/09/2022 tarihli ek rapor alınarak dosyaya bırakılmıştır.
SPK m.91/3’ün yürürlüğe giriş tarihi: 25.2.2020 olup, 7222 Sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 35. maddesiyle birlikte 6362 sayılı Kanunun 91 inci maddesinin başlığı “Kanuna aykırı ihraçlar ile izahnamede yer alan bilgi ve açıklamalara aykırılık hâlinde uygulanacak tedbirler” şeklinde değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir. “(3) İzahnamede yer alan yatırımcıların yatırım kararını etkileyecek nitelikteki taahhüt ve açıklamalara aykırı davranılması veya taahhütlerin makul süre içerisinde yerine getirilmemesi ve Kurulun ilgili düzenlemelerine uygun olarak taahhüt ve açıklamalarda değişiklik yapılmamış olması hâlinde, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk saklı kalmak kaydıyla, Kurul, ilgililerden aykırılıkların Kurulca belirlenen bir sürede giderilmesini ya da öngörülen işlemleri yapmasını istemeye, taahhüt ve açıklamalarda değişiklik yapılıp yapılmadığından bağımsız olarak, Kurula bu durumun makul bir ekonomik veya finansal gerekçeye dayandığını gösterir belge ve/veya açıklama sunulamadığı takdirde, ihraçtan elde edilen nakit veya diğer varlıkların kullanılmasını engellemek amacıyla kamuyu aydınlatma belgesinde yer aları taahhüt ve açıklamalara aykırı olarak gerçekleştiriler iş ve işlemler için her türlü harç ve teminattan muaf olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istemeye ya da öngöreceği diğer her türlü tedbiri almaya yetkilidir. Kurul, ihraçtan elde edilen tutarın izahnameye aykırı olarak kullanılması sonucunu doğurduğu tespit edilen iş ve işlemlerin iptali ve elde edilen nakit ve diğer varlıkların izahnameyi yayımlayan ortaklığa veya kolektif yatırım kuruluşuna iadesi için tespit tarihinden itibaren üç ay ve her halde izahnamenin onay tarihinden itibaren iki yıl içerisinde izabnameye aykırı olarak gerçekleştirilen işlemin iptali için dava açmaya da yetkilidir.” Yukarıda zikredilen hüküm, Sermaye Piyasası Kanunu’na 25.2.2020 tarih ve 31050 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bankacılık Kanuun ile Bazı Kanurılarda Değişiklik Yapılması Dair Kanun’un 35. Maddesi ite eklenmiştir. Adı geçen Kanun’un yürürlük tarihi, aynı zamanda Resmi Gazete’de yayınlanma tarihi olan 25.2.2020’dir. Dolayısıyla halihazırda yürürlükte bulunan SPK m.91/3 25.2.2020 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
SPK m. 91’te 7222 sayılı Kanun’la değişiklik yapılmasından önceki ve sonraki metinlerin karşılaştırılması:
25.2.2020 tarihli RG’de yayınlanarak yürürlüğe giren 20.2.2020 tarih ve 7222 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde Sermaye Piyasası Kanunu’nun 91. maddesi şu şekildedir:
Kanuna aykırı ihraçlarda uygulanacak tedbirler:
MADDE 91 — (1) Bu Kanuna aykırı şekilde sermaye piyasası aracı ihraç ettiği veya buna teşebbüs ettiği tespit edilenler hakkında, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk saklı kalmak kaydıyla, Kurul, her türlü harç ve teminattan muaf olarak gerekli tüm tedbirleri almaya, satılan kısmın karşılığı ve satışı yapılacak sermaye Piyasası aracı için her türlü harç ve teminattan muaf olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istemeye yetkilidir.
(2) Kurul, Kanuna aykırı ihracın doğurduğu sonuçların ortadan kaldırılması ve nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi için tespit tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili ihracı yapan kişiye yazılı ihbarda bulunur. Muhatap, ihbar tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde para topladığı gerçek ve tüzel kişilere ve toplanan tutara ilişkin ayrıntılı bilgileri Kurulca belirlenecek vasıtalarla ilan eder ve Kurula iletir. Bu ilanı takip eden üç ay içinde kendisinden para toplanan gerçek ve tüzel kişiler ortaklığın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine itiraz edebilir. Söz konusu listenin kesinleşmesi üzerine, ilgili ihracı gerçekleştiren kişi tarafından hak sahiplerine iade yapılır. Bu iade işlemi tamamlanmadan birinci fıkra uyarınca konulan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kaldırılamaz.
(3) Kurulca yapılan yazılı ihbar tarihinden itibaren bir yıl içinde bu Kanuna aykırı ihracın doğurduğu sonuçlar tamamen artadan kaldırılmazsa, Kurul, nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi veya ortaklığın tasfiyesi için dava açmaya yetkilidir.
(4) Kendilerinden para taplanan kişilerin genel hükümlerden kaynaklanan hakları saklıdır.”
25.2.2020 tarihli RG’de yayınlanarak yürürlüğe giren 20.2.2020 tarih ve 7222 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında Sermaye Piyasası Kanunu’nun 91. maddesi şu şekildedir:
Kanuna aykırı ihraçlar ile izahnamede yer alan bilgi ve açıklamalara aykırılık hâlinde uygulanacak tedbirler:
MADDE 91 — (1) Bu Kanuna aykırı şekilde sermaye piyasası aracı ihraç ettiği veya buna teşebbüs ettiği tespit edilenler hakkında, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk saklı kalmak kaydıyla, Kurul, her türlü harç ve teminattan muaf olarak gerekli tüm tedbirleri almaya, satılan kısmın karşılığı ve satışı yapılacak sermaye piyasası aracı için her türlü harç ve teminottan muaf olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istemeye yetkilidir.
(2) Kurul, Kanuna aykırı ihracın doğurduğu sonuçların ortadan kaldırılması ve nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi için tespit tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili ihracı yapan kişiye yazılı ihbarda bulunur. Muhatap, ihbar tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde para topladığı gerçek ve tüzel kişilere ve toplanan tutara ilişkin ayrıntılı bilgileri Kurulca belirlenecek vasıtalarla ilan eder ve Kurula iletir. Bu ilanı takip eden üç ay içinde kendisinden para toplanan gerçek ve tüzel kişiler ortaklığın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine itiraz edebilir. Söz konusu listenin kesinleşmesi üzerine, ilgili ihracı gerçekleştiren kişi tarafından hak sahiplerine iade yapılır. Bu iade işlemi tamamlanımadan birinci fıkra uyarınca konulan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kaldırılamaz.
(3) (Ek:20/2/2020-7222/36 md.) İzahnamede yer alan yatırımcıların yatırım kararımı etkileyecek nitelikteki taahhüt ve açıklamalara aykırı davranılması veya taahhütlerin makul süre içerisinde yerine getirilmemesi ve Kurulun ilgili düzenlemelerine uygun olarak taahhüt ve açıklamalarda değişiklik yapılmamış olması hâlinde, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk saklı kolmak kaydıyla, Kurul, ilgililerden aykırılıkların Kurulca belirlenen bir sürede giderilmesini ya da öngörülen işlemleri yapmasını istemeye, taahhüt ve açıklamalarda değişiklik yapılıp yapılmadığından bağımsız olarak, Kurula bu durumun makul bir ekonomik veya finansal gerekçeye dayandığını gösterir belge ve/veya açıklama sunulamadığı takdirde, ihraçtan elde edilen nakit veya diğer varlıkların kullanılmasını engellemek amacıyla kamuyu aydınlatma belgesinde yer alan taahhüt ve açıklamalara aykırı olarak gerçekleştirilen iş ve işlemler için her türlü harç ve teminattan muaf olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istemeye ya da öngöreceği diğer her türlü tedbiri almaya yetkilidir. Kurul, ihraçtan elde edilen tutarın izahnameye aykırı olarak kullanılması sonucunu doğurduğu tespit edilen iş ve işlemlerin iptali ve elde edilen nakit ve diğer varlıkların izahnameyi yayımlayan ortaklığa veya kolektif yatırım kuruluşuna iadesi için tespit tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde izahnamenin onay tarihinden itibaren iki yıl içerisinde izahnameye aykırı olarak gerçekleştirilen işlemin iptali için dava açmaya da yetkilidir.
(4) Kurulca yapılan yazılı ihbar tarihinden itibaren bir yıl içinde bu Kanuna aykırı ihracın doğurduğu sonuçlar tamamen ortadan kaldırılmazsa, Kurul, nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi veya ortaklığın tasfiyesi için dava açmaya yetkilidir.
(5) Kendilerinden para toplanan kişilerin genel hükümlerden kaynaklanan hakları saklıdır.”
Sermaye Piyasası Kanunu’un 91. Maddesinde 7222 sayılı Kanun’la değişiklik yapılmasından önceki ve sonraki metinlerin karşılaştırılması ile görüleceği üzere;91. Maddenin ilk halinde …’na verilen yetki “nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi veya ortaklığın tasfiyesi” talepli dava açmaktır.
Buna karşılık; 7222 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile, Sermaye Piyasaşı Kurulu’na “ihraçtan elde edilen tutarın izahnameye aykırı olarak kullanılması sonucunu doğurduğu tespit edilen iş ve işlemlerin iptali ve elde edilen nakit ve diğer varlıkların izahnameyi yayımlayan ortaklığa … iadesi” talepli dava açma yetkisi vermiştir. Kurul izahnameye aykırı işlemin iptali için, tespit tarihinden itibaren üç ay ve her hâlde izahnarmnenin onay tarihinden itibaren iki yıl içerisinde dava açabilir.
Görüldüğü üzere SPK m.91’in yeni ve eski metinleri arasında …na verilen yetki bakımından önemli farklar mevcuttur.
7222 Kanun ile yapılan değişiklik öncesi …, sadece nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi ve ortaklığın tasfiyesi talepli dava açabilirken; 7222 Kanun ile yapılan değişiklik ile kurula izahnameye aykırı yapılan iş ve işlemlerin iptalini dava etme yetkisi verilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporlarının 7. Sayfasında işbu davada hangi kanun hükümlerinin uygulanacağını tartışmışlardır. Bilirkişi heyeti ek raporunda; 7222 sayılı kanunun yürürlük maddesini inceleyerek “Madde 40 bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer” ibaresi bulunduğunu, özel bir yürürlük hükmünün bulunmadığını, prensip olarak bir kanuni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere , bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse o kanun hükümlerinin uygulanacağını, 4722 nolu TMK’nın 1. Maddesi, 6101 sayılı Borçlar Kanunun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanunun 1.Maddesinde geçmişe etkili olmama kurulanın açıkça vurgulandığını , buna göre dava konusu olaya 7222 sayılı kanun ile değişmeden önceki SPK’nın 91. Maddesinin uygulanması gerektiğini ancak, bu temel prensibin istisnası bulunduğunu, kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kural getiren kanuni düzenlemelerin gerekleştikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanacağın, Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama şeklinde Kanunun 2. Maddesinde bu durumun dile getirildiğini, yine 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun yürürlüğü ve uygulama şeklindeki kanunun 2. Maddesinde de aynı düzenlemenin bulunduğunu, sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişmesinin sağlanması , yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması için sermaye piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesi halka açık anonim ortaklıkların halktan topladıkları paralar ile faaliyetlerini sürdürdüğü düşünüldüğünde, özellikle tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasının önemli olduğunu, SPK 91’e göre anonim ortaklıklarca kamuya yapılan beyan ve açıklamalarda (izahnamede) yer alan bilgilere ve taahhütleri inanarak sermaye piyasası araçlarını satın alan tasarruf sahiplerinin menfaatlerinin korunması amacına yönelik özel düzenleme içerdiğini, böyle bir düzenlemenin kamu düzeninde olup olmadığının mahkemenin takdir yetkisine ait olduğunu , netice itibariyle prensip olarak SPK’nın 91 .maddesinin önceki halinin uygulanması gerektiğini, mahkemece kamu düzeni denildiği takdirde ise yeni halinin uygulanması gerektiğini , izahnamede düzenlendiği şekli ile önce finansal borçlarının ödenmesi kalanı ile işletme sermayesi ihtiyacının karşılanması gerekirken kök raporda da belirtildiği üzere davalı şirketin sermaye arttırımına sağlanan nakit gelirin 54.432.000 TL’si ile davalılardan gayrimenkul satın alması durumunun sermaye arttırımına ilişkin izahnamedeki arttırım gerekçesine uygun olmadığını, Davalı şirketin kök rapora itirazında işletme sermayesi kavramına ilişkin açıklama yapılmadığı yönünde itirazı bulunduğunu, bu itiraz değerlendirildiğinde İşletme sermayesi, bir işletmenin dönen varlıklarının toplamıdır. Dönen varlıklar da nakit ve nakit benzerteri, kısa vadeli menkul kıymetler, ticari alacaklar, stoklar, gelecek aylara ait giderler ve gelir tahakkukları ile diğer dönen varlıklardan oluşmaktadır. Arttırılan sermaye nakit ve nakit benzerlerinde artış sağlamakta dolayısıyla işletme sermayesini büyütmektedir. Ancak, nakit ve nakit benzerlerindeki sermaye artışından sağlanan varlıkların kullanılarak gayrimenkul alımı yapılması dönen varlıklar arasında bir değişim (nakit ve nakit benzerlerinden stoklara) yarattığından işletme sermayesine her hangi bir etkisi olmamaktadır. Dolayısıyla sermaye artışından sağlanan kaynağın nakit ve nakit benzerlerinde bulunması ve bu kaynak ile finansal borçların ödenmesi gerekirken, arttırılan sermaye ile gayrimenkul alımı şirketin işletme sermayesi ihtiyacının karşılanmasına katkısı bulunmadığını, sermaye artışından sonra gayrimenkul alınsa da alınmasa da işletme sermayesi değişmeyeceğini ,satış tarihi itibariyle gayrimenkullerin toplam değerinin 48.055.000 TL olduğunu belirttikleri görülmüştür.
Taşınmazların son intikal durumunu gösterir tapu kayıtları alınarak dosyaya bırakılmıştır.
Davacı taraf taşınmaz alım-satım işleminin iptalini talep etmiş olup söz konusu alım-satım işleminin tarafları satan konumunda … ve …, alan konumunda ise ….A.Ş olduğundan davalıların tümünün davalı sıfatı mevcuttur.
Davalı şirkete ait izahnamede, sermaye arttırımından elde edilecek fonun banka kredilerini geri ödeme , finansal borçlarını azaltmak, teminat yapısını güçlendirmek ve işletme sermayesinin ihtiyacının karşılanması amacıyla kullanılacağı açıklanmıştır. Davalı şirket, Sermaye arttırımından elde ettiği miktarın bir kısmı ile borçlarını ödemiş, bir kısmı ile de (54.432.000 TL) davalı yöneticilere ait gayrimenkulleri 18/10/2018 tarihinde satın almıştır. Davalı şirketin iştigal konusu incelendiğinde, gayrimenkul portföyü işletmek olduğu görülmektedir. İzahnamede sermaye arttırımından elde edilecek fonun bir kısmı ile işletme sermayesi ihtiyacının karşılanması amaçlandığından , şirketin iştigal konusu dikkate alındığında izahnameye aykırılık bulunmamaktadır. İzahnameye aykırılık varsayıldığında dahi Kaldı ki 18/10/2018 tarihinde yürürlükte olan SPK’nın 91. Maddesine göre “Kurulca yapılan yazılı ihbar tarihinden itibaren bir yıl içinde bu Kanuna aykırı ihracın doğurduğu sonuçlar tamamen artadan kaldırılmazsa, Kurul, nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi veya ortaklığın tasfiyesi için dava açmaya yetkilidir.” denildiğinden, 18/10/2018 tarihi itibariyle yürürlükte olan bu maddeye dayanılarak ancak nakit ve diğer varlıkların hak sahiplerine iadesi veya ortaklığın tasfiyesi için dava açılabileceğinden, iş bu davanın ise 18/10/2018 tarihinden sonra 25/02/2020 tarihinde yürürlüğe giren SPK’nın 91 . Maddesinin 3. Fıkrasına dayalı olarak açılması nedeniyle, kanunların geriye yürümezliği ilkesi gereğince 25/02/2020 tarihinde yürürlüğe giren SPK 91/3 fıkrasına dayalı olarak 18/10/2018 tarihindeki işleme dayalı olarak dava açılması mümkün değildir. Kamu düzeni ile ilgili bilirkişi ek raporunda yapılan açıklamalara itibar edilmesi mümkün değildir. 25/02/2020 tarihinde yürürlüğe giren söz konusu maddede “tespit tarihinden itibaren 3 ay içinde dava açılabileceği” yazılı olup davacı tarafın söz konusu işlemi 2018 yılında tespit etmesine rağmen davanın 22/05/2020 tarihinde açıldığı dikkate alındığında , kanunun geriye yürümezliği ilkesi yanında bu maddede belirtilen süre koşulunun da çok aşıldığı görülmektedir. 25/02/2020 tarihinde yürürlüğe giren bu fıkrada “…kurula bu durumun makul bir ekonomik veya finansal gerekçeye dayandığını gösterir belge ve/veya açıklama sunulmadığı takdirde…” denilmesi nedeniyle, izahnamede işletme sermayesinin arttırmasının amaçlandığı, davalı şirketin faaliyet konusunda gayrimenkul portföyü işletmek olduğu dikkate alındığında bu durumun fıkrada geçen “makul bir ekonomik veya finansal gerekçeye dayandığı” hususunun da açıklanmış sayılması gerektiği anlaşılmaktadır. Satış tarihi itibariyle gayrimenkullerin değerinin tespiti de yapılmış olup bilirkişi raporuna göre bu miktar 48.055.000 TL’dir. Söz konusu dava 25/02/2020 tarihinde yürürlüğe giren, 20/02/2020 tarihindeki değişiklik dikkate alınarak bu tarihte SPK’nın 91. Maddesine eklenen 3. Fıkraya dayalı olarak açılan davadır. İş bu dava TTK 553. Maddesine istinaden açılan dava olmayıp değeri düşük taşınmazların yüksek fiyatla şirkete satıldığına ilişkin bir iddia içermediği de gözetilerek , kaldı ki bilirkişilerce saptanan rayiç değerin de, satın alınan bedele yakın olduğu ayrıca dava ve karar tarihi itibariyle taşınmaz fiyatlarındaki olağanüstü artış hususu da dikkate alınarak şirketi söz konusu gayrimenkullerle kara geçtiği, yukarıdaki tüm açıklamalar , bilirkişi heyetinden alınan rapor ve ek rapor kapsamında davalı tarafından izahnameye aykırı davranılmadığı kaldı ki davacı tarafından satın alma tarihinden çok sonra yürürlüğe giren maddeye dayalı olarak dava açılmayacağı dikkate alınarak davacının davasının aşağıdaki şekilde reddine karar vermek gerekmiş ve davacı taraf dava dilekçesinde 54 adet bağımsız bölümün alım-satım işleminin iptali ile taşınmaz alımı için sermaye arttırım fonundan karşılanan 53.246.924,00 TL’nin davalılardan alınarak şirkete ödenmesini talep ettiğinden, 53.246.924,00 TL üzerinden hesaplanan nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacının davasının reddine,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalılar tarafından yapılan 200,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra resen yazı işleri müdürünce ilgilisine iadesine,
5-Davalılar kendini vekil ile temsil ettirdiğinden 770.469,24 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı taraf 6362 Sayılı Kanunun 92/Son fıkrası gereğince harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/10/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır