Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/565 E. 2020/159 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/565 Esas
KARAR NO : 2020/159

DAVA : Yabancı Hakem Kararının Tenfizi
DAVA TARİHİ : 15/12/2014
KARAR TARİHİ : 27/02/2020

DAVA:Davacı vekili, müvekkili ile davalı … arasında 12/01/2010 tarihli hisse alım anlaşması imzalandığını ve bu anlaşmada tahkim şartına ilişkin düzenleme bulunduğunu, yine müvekkili ile davalı …, …, …, …, … A.Ş. arasında imzalanan 12/01/2010 tarihli hissedarlar sözleşmesinin 13. maddesinde tahkim şartı düzenlendiğini, müvekkili ile davalı …, …, … ve … A.Ş. arasında imzalanan 12/01/2010 tarihli hissedarlar sözleşmesinin tahkim şartı ihtiva ettiğini, bu kapsamda tahkim yargılamasının yapıldığı …Ticaret Odası Tahkim Divanın 30/06/2014 tarihli ve …nolu davaya ilişkin kesin kararının verildiğini, davalı … tarafından 1998 tarihli … Kurallarının 29/2. maddesi tahtında düzeltilmesi için başvuruda bulunulduğunu, yine müvekkilinin 31/07/2014 tarihli yazıyla … kesin kararın düzeltilmesi için başvuruda bulunduğunu, … Odası Tahkim Divanının, … nolu davaya ilişkin 03/11/2014 tarihli ek karar uyarınca hüküm tesis ettiğini ve hükmün kesinleştiğini ileri sürerek … Tahkim Divanının 30/06/2014 tarihli ve … dava nolu dosyasında verdiği karar ile işbu kesin karara ek olan 03/11/2014 tarihli ek kararın MÖHUK ve Newyork Sözleşmesi uyarınca tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; müvekkilinin Türkiye’de enerji yatırımları yapmak üzere … Tic. A.Ş., …A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. unvanlı Türk şirketlerinde davacı taraf ile birlikte ortaklığının mevcut olduğunu, müvekkilinin … Tahkim Divanı nezdinde açmış olduğu karşı davanın eldeki dava açısından bekletici mesele yapılması gerektiğini, yine taraflar arasında sulh görüşmelerinin devam ettiğini, tahkim kararında belirtilen geri alma yükümlülüğünün Türk tabiiyetindeki şirketlerde hisse devirleri ve yönetim kurulu üyeliklerinden çıkma ve hisse devirlerine yönelik bedelin devreden tarafa ödenmesi şartına bağlı olduğunu, bununda ancak davacı tarafından Türk Hukuku kurallarına göre icra edilebileceğini, tahkim kararının bu hali ile sadece tenfiz edilmesi şeklinde hüküm kurulmasının tahkim kararını icra edilebilir hale getirmeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre; Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında tenfizi mümkün kılan karşılıklı uygulamaların bulunduğu, ilamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olduğu, hükmün kamu düzenine aykırı bulunmadığı, karşı tarafın usulüne uygun şekilde temsil edildiği gerekçesiyle, davaya konu Yabancı Hakem Kararının tenfizine karar verilmiş, tenfiz davaları nitelikleri itibariyle tespit davaları olduklarından, maktu harca ve davacı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/130 Esas 2018/1042 Karar nolu ilamı ile; davalıların Tahkim Kuruluna açıklama talepli başvurunun, tenfiz davası açısından bekletici mesele yapılması gerektiğine yönelik istinaf sebebi yerinde olmadığı, davaya konu hakem kararının kesinleşmiş ve infaz kabiliyeti kazanmış bir karar olduğu, tenfiz için aranan koşulun gerçekleştiği, davalı şahısların hakem kararında da davalı olarak yer aldıkları, hakem hükmünün tüm davalılar yönünden verildiği, karar başlığında davalı olarak yer alan bu kişiler hakkında husumet nedeniyle ret kararı bulunmadığı, tüm davalılar yönünden esastan karar verildiği, davalı gerçek kişilerin bu konuda ileri sürdükleri istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, davacı şirkete 674 sayılı KHK. m.19. ve CMK.m. 133 kapsamında TMSF kayyum olarak atanmış ise de davacı şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiği, aktif dava ehliyetinin bulunduğu, hakemin maddi hukuk kurullarını eksik veya yanlış uygulamasının tenfiz davasında incelenemeyeceği, sayılan tenfiz engelleriyle sınırlı olarak inceleme yapılabileceği, davacının istinaf sebeplerine gelince ilk derece mahkemesinin teminatı iade etmemesi hukuka uygun olduğu, yabancı hakem kararının tenfizi istemli davaların tespit davası niteliğinde olması nedeniyle mahkemece maktu karar ve ilam harcına hükmedilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, tüm davalılar vekillerinin ve davacı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11/06/2019 tarih 2018/5732 Esas 2019/4264 Karar sayılı ilamı ile davalı şirket yönünden hükmün onanmasına diğer davalılar yönünden ise ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Yargıtay ilamında “1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, davalılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın davalı … yönünden usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalılar vekilinin mümeyyiz davalı şirket yönünden temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, yabancı hakem kararının tenfizi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince hakem kararının tenfizine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Yabancı Hakem Kararı incelendiğinde, … ile birlikte işbu davada davalı gösterilen şahısların da davalı olarak gösterilmiş olduğu ancak hüküm kısmında şahışlar aleyhine bir hüküm kurulmadığı ve diğer tüm dava talepleri ve iddiaların reddedilmesine karar verildiği anlaşılmış olduğundan, davalı şahıslar yönünden tenfiz kararı verilmesi doğru olmadığı gibi davalı şahıslar aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesinin kararının mümeyyiz davalı şahıslar yönünden bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin davalı şirkete ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile mümeyyiz davalı şirket yönünden hükmün ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazının davalı şahıslar yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine” denildiği görülmüştür.
Mahkememizce yargıtay bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda davacının davalı şahıslar hakkında açmış olduğu davasının reddine, davalı şirket hakkında verilen kararın onanması nedeniyle davalı şirket hakkında tekrar hüküm kurulmasına yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle
1-Davacının davalı …Yönünden açtığı davanın kabulü ile “…Ticaret Odası Tahkim Divanı’nın … tarihli ve …dava nolu dosyasından verilen karar ile iş bu kesin karara ek olan 03/11/2014 tarihli ek kararın tenfizine” şeklinde daha önce verilen kararın onanarak kesinleşmesi nedeni ile davalı şirket hakkında tekrar hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Davacının davalı şahıslar hakkında açmış olduğu davasının reddine,
3-Davacının teminatın iadesi ile ilgili talebinin henüz hüküm kesinleşmediğinden reddine,
4-Davacı vekil ile temsil edildiğinden (davalı şirket hakkında verilen kararın onanarak kesinleşmesi dikkate alınarak) 1.800,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan bozmadan önce 112,80 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacının ilk karardan sonra yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı … tarafından yapılan 38,20 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
9-Davalı … tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
10-Gider avansından kullanılmayan kısmın ilgilisine iadesine,
11-Bu dava sebebiyle 54,40 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 383.402,55 TL’den mahsubu ile fazla alınan 383.348,15 TL’nin karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya verilmesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Temyiz Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/02/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

¸