Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/560 E. 2020/70 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/560 Esas
KARAR NO : 2020/70

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 11/04/2014
KARAR TARİHİ : 30/01/2020

DAVA : Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği dava dilekçesi ile , karar başlığında isimleri yazılı davalılar ile , … AŞ , … AŞ, ….AŞ ve … AŞ hakkında açtığı davada, müvekkili banka ile … AŞ arasında imzalanan 22/03/2012 tarihli 17.500.000,00 TL bedelli , 06/7/2012 tarihli 17.500.000,00 TL bedelli , 2 adet genel kredi sözleşmesine , davalıların kefil olarak imza attıklarını, bu sözleşmelere istinaden adı geçen şirkete nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırıldığını, gayri nakdi kredi kapsamında asıl borçlu şirket lehine muhtelif tarihlerde 7 adet olmak üzere toplam 16.500.000,00 TL tutarında meri ve kesin teminat
mektubu verildiğini, davalı – borçluların borçlarını ödememeleri üzerine müvekkili tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 04/02/2013 tarih ve … yevmiye numaralı kat ihtarnamesi ile hesabın kat edildiğini, kat ihtarında hem nakdi kredilerin ödenmesinin istendiğini, hemde gayri nakdi kredilerin deposunun talep edildiğini, davalıların borçlarını ödemeyerek temerrüte düştüğünü, borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, borçluların icra takibine itiraz ettiğini, itiraz dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, taraflarınca İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından ikame edilen itirazın kaldırılması davasında mahkemenin 8/4/2014 tarihli kararı gereğince davanın reddine karar verildiğini, borçluların icra takibine yapmış oldukları itirazın iptaline ve asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini bu talebin kabul edilmemesi halinde ise, 17.530.791,94 TL nin kat ihtarnamesinin tarihi olan 04/02/2013 tarihinden itibaren temerrüt faizi ( yıllık % 40 ) ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılardan … , …,… … vekili mahkememize ibraz ettiği cevap dilekçesi ile, davacı bankanın müvekkillerine karşı İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, müvekkillerince borca itiraz ederek takibin durdurulduğunu, bunun üzerine davacı tarafından İstanbul… İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile 5/4/2013 tarihinde, itirazın kesin kaldırılması davasının açıldığını, yapılan yargılama sonunda 8/4/2014 tarihinde davanın retle sonuçlandığını, davacının bu defa itirazın iptali davası açmış ise de, bir yıllık hak düşürücü süre içinde bu davanın açılmaması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın itirazın kaldırılması davasını açtığı 4/4/2013 tarihinde itiraza mutalli olduğunu, bu tarihten itibaren bir yıllık sürenin bitiminin 5/4/2014 olduğunu, davanın ise bu sürenin dolmasından sonra 11/4/2014 tarihinde açıldığını belirterek HMK 142. Maddesi gereğince hak düşürücü sürenin dolmasından dolayı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 08/5/2014 tarihli dilekçesinde , açtıkları davanın terditli olarak açıldığını, itirazın iptalinin talep edildiğini ancak bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde ise , alacağın tahsiline ilişkin talep ile alacak davası açtıklarını, HMK nun 111.maddesi gereğince davanın terditli açılmasının mümkün olduğunu belirtmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, alacak istemine ilişkindir.
Deliller, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, İstanbul…İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası, genel kredi sözleşmeleri, kat ihtarı, gayri nakdi kredi dökümleri, ekstreler, hesap özetleri, eş muvafakatları, ticari defter ve belgeler , teminat mektubu ile ilgili evraklar ve bilirkişi incelemesi.
İstanbul… İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası alınıp incelendiğinde, davacı tarafından davalılar ve … AŞ , .. AŞ, …AŞ ve … AŞ aleyhine 1.020.081,09 TL asıl alacak , 10.200,81 TL işlemiş faiz , 510,04 TL BSMV olmak üzere toplam 1.030.791,94 TL toplam alacağın asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek %40 temerrüt faizi , faizin %5 gider vergisi ile tahsili ayrıca toplam 16.500.000,00 TL bedelli meri teminat mektup bedellerinin banka veznesine deposu, bankaca tazmin edilmesi halinde tazmin tarihinden itibaren işleyecek %40 temerrüt faizi ve BSMV si ile birlikte tahsili için 11/02/2013 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı , borçluların 22/02/2013 tarihinde süresinde itiraz ederek takibi durdurduğu, alacaklı vekilince İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesine 05/4/2013 tarihinde icra takibine yapılan itirazın kaldırılması için …esas nolu dosya ile dava açtığı, dolayısıyla davacı tarafın itirazı 05/4/2013 tarihinde öğrendiği, bir yıllık itirazın iptali davası açma süresinin 5/4/2014 tarihinde dolduğu, davacı tarafça terditli olarak açılan itirazın iptali davasının tarihinin 11/4/2014 tarihi olması nedeniyle bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu tespit edilmiştir. Davacı dava dilekçesinde terditli olarak talepte bulunmuş, itirazın iptali olmadığı takdirde davanın alacak davası olarak yürütülmesini talep etmiştir. Davacı davası terditli olarak açtığından itirazın iptali davası hak düşürücü süreden reddedilerek davaya alacak olarak davası olarak devam edilmiştir.
Yargılaman devamı sırasında asıl borçlu şirket olan … AŞ ile , sözleşmeye kefil olarak imza atan … AŞ, … AŞ ve …AŞ tarafından Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesine …esas nolu dosya ile iflas ertelemesi talepli dava açıldığı, mahkemece 13/7/2015 tarihinde verilen karar incelendiğinde bu şirketlerin iflasına karar verildiği, iflas kararının yargılamanın devamı sırasında henüz kesinleşmediği , dosyanın temyiz edilmesi nedeniyle yargıtay’a gönderildiği, ikinci alacaklılar toplantısının henüz yapılmadığı, bu davalılar açısından açılan davanın kayıt kabule dönüştüğü, İİK nun 194.maddesi gereğince bunlar yönünden devam eden davanın ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar durması gerektiğinden, bu davalılar hakkında devam eden davanın bu dosyadan tefrikine karar verilerek mahkememizin ..esasına kaydedilerek, davaya karar başlığında yazılı davalılar açısında alacak davası olarak devam edilmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında davalılardan … dosyaya 26/03/2015 tarihli dilekçe sunarak, “işbu davaya konu ana para borcunun 17.530.791,94 TL sinin hesap kat ihtarnamesinin tarihi olan 4/02/2013 tarihi itibariyle işleyecek %15 temerrüt faizi ile birlikte kabul ediyorum ” diyerek davayı kabul etmiş , davalının kimlik tespiti yapılmış ayrıca davalının vekili olan ve vekaletnamesinde kabul yetkisi bulunan …, yine aynı şekilde açılan davayı kabul etmiştir. Daha sonra … adına vekaleten dosyayı … takip etmiş, vekaletinin süreli olduğu, 31/12/2016 tarihinde dolduğu görülmüş vekile yeni vekaletnamesini ibraz için süre verilmiş, … 16/01/2017 tarihli dilekçesinde vekaletinin süresinin dolduğunu, yeniden vekaletname çıkarılamadığından vekillik görevini sona erdiğini bildirerek ismini uyaptan silinmesini istemiştir.
Taraflarca ileri sürülen tüm deliller toplanarak banka kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisi de verilerek, davacının alacağının olup olmadığı varsa miktarının tespiti için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
02/03/2017 tarihli bilirkişi heyet raporu alınarak dosyaya bırakılmıştır.
Kredi borçlusu olan … AŞ nin 22/03/2012 tarihli 17.500.000,00 TL , 06/7/2012 tarihli 17.500.000,00 TL miktarlı genel kredi sözleşmelerine imza attığı, diğer davalıların ise kefil olarak sözleşmeyi imzaladıkları görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, iddia, savunma alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre dava dilekçesinde terditli olarak talepte bulunulduğu, itirazın iptali olmadığı takdirde davanın alacak davası olarak yürütülmesinin talep edildiği, davacı tarafça terditli olarak açılan itirazın iptali davasının tarihi 11/4/2014 tarihi olup bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, davacı taraf davasını terditli olarak açtığından davaya alacak davası olarak devam edildiği, 22/03/2012 tarihli sözleşmenin 818 sayılı BK. döneminde, diğer sözleşmesin ise 6098 sayılı TBK döneminde imzalandığı, 06/07/2012 tarihli sözleşme bakımından gerçek kişi kefillerin eş rızalarının alındığı, gerçek kişi kefillerin 17.500.000,00 TL bedele kefil olarak imza attıkları, kefalet akdinin TBK’nın 583. maddesine göre uygun şekilde düzenlendiği, 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde imzalanan genel kredi sözleşmesinde kefalet limiti bir an için gösterilmemiş olsa bile sözleşmenin ilk-baş tarafında birinci maddede kredi limitinin açık şekilde gösterilmiş olduğu, bu kredi limitinin aynı zamanda kefalet limitini de içerdiği Yargıtay uygulamalarında kabul ediliğinden bu sözleşmelerdeki kefaletler açısından da kefalet limitinin belli olduğu, kefaletin geçerli olduğu, davacı tarafça borcun ödenmemesi üzerine hesap kat edilerek, nakdi kredinin tahsili teminat mektupları nedeniyle gayri nakdi kredinin ise kefillerden deposu istenilmiş ise de, sözleşmelerde kefiller yönünden depo talep edilebileceğine ilişkin hüküm olmadığı ancak teminat mektuplarının takip tarihi ile dava tarihi arasında nakde dönüştüğü, nakde dönüşen teminat mektupları yönünden davacının kefillerden de tahsil talebinde bulunabileceği gerekçesiyle davacının davasının … yönünden kabulü, diğer davalılar yönünden kısmen kabulü ile, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile, 17.435.219,94 TL’nin …’dan, diğer davalılar açısından 17.412.505,89 TL’lik limitle sorumlu olmak üzere ( … ‘dan 04/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek %15 temerrüt faizi, diğer davalılardan ise 912.505,89 TL’sine 11/02/2013 kalan 16.500.000,00 TL’sine ise dava tarihi olan 11/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %40 temerrüt faizi ile birlikte,) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, dava tarihinden önce ödenen 21.536,00 TL yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı kalmadığından bu kısma yönelik davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, dava tarihinden sonra ödenen 95.572,00 TL yönünden ise, dava konusuz kaldığından bu miktar yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacının fazla talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar davalılardan … dışındakilerce istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 08/03/2018 tarih 2017/704 Esas 2018/199 Karar nolu ilamı ile istinaf talebini esastan reddedmiştir.
… dışındaki diğer davalılar istinaf kararına karşı yargıtaya temyiz yoluna başvurmuşlardır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01/07/2019 tarih 2018/2921 Esas 2019/4998 Karar nolu ilamı ile istinaf kararını bozmuştur.
Yargıtay bozma ilamında “Kararı, davalılar …, …, …, … vekili temyiz etmiştir.
1-Davalılar …, …, …, … vekilinin istinaf aşamasında adli yardım talebi kabul edilmiş olup anılan davalılar vekilince temyiz aşamasında da adli yardım talebinde bulunulmuş olmakla, dosya kapsamı, talep dilekçesi içeriği, ekli belgeler kararı temyiz için yatırılacak harcın tutarı gözetilerek, mümeyyiz davalılar vekilinin adli yardım talebinin HMK 336/2 ve 337/1. maddeleri çerçevesinde incelemenin evrak üzerinde yapılması gerekli görülmekle anılan davalıların karara yönelik kanun yolu harç ve giderleri bakımından adli yardımdan yararlandırılmalarına ve karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe vaki itirazın iptali, itirazın iptali talebinin yerinde görülmemesi durumunda kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın davalılardan tahsili istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, itirazın iptali davasının hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı davacının talebi de gözetilerek davaya alacak davası olarak devam edildiği belirtilerek, yazılı gerekçelerle temyiz eden davalılar hakkındaki alacak davasının kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı temyiz eden davalılarca yapılan istinaf başvurusu ise bölge adliye mahkemesince yazılı gerekçelerle esastan reddedilmiştir.
Ancak yukarıda yapılan özetten de anlaşıldığı üzere dava terditli olarak açılmış, öncelikle itirazın iptali, bu talebin kabul görmemesi halinde kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili talep edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 111/2 maddesi, “Mahkeme, davacının asli talebini esastan reddetmedikçe, fer’i talebi inceleyemez ve hükme
bağlayamaz.” hükmünü haizdir. Bu durumda mahkemece, hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı tespit edilen itirazın iptali davası hakkında ayrı bir hüküm tesis edilip, davanın reddine karar verilmesi, akabinde de alacak davasının incelenmesi gerekirken itirazın iptali davası hakkında hüküm tesis edilmeden fer’i nitelikteki alacak davasının esası hakkında hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
Öte yandan 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle bölge adliye mahkemesince incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmış, aynı Yasa’nın 353/1-b-2 maddesiyle ise bölge adliye mahkemesince, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesi kararını eksik ya da hatalı bulan veyahut davanın esası hakkında farklı gerekçelerle bir karar verilmesi gerektiğine hükmeden bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp, esas hakkında yeniden hüküm kurması gerekmektedir. Aksi hal 6100 sayılı HMK ile benimsenen istinaf sistemine aykırılık oluşturacağı gibi, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi gerekçeleri arasında çelişki oluşmasına da sebebiyet verebilecektir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, ilk derece mahkemesince, 6098 sayılı TBK döneminde akdedilen 06.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi bakımından kefil olan davalıların eş rızasının alındığı bu nedenle kefaletin Kanun’un aradığı şekil şartlarını ihtiva ettiği tespitine yer verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunu inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince, kefalet hususunda eş rızaların alınmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de sözleşmelerin imza tarihinden sonra 6455 sayılı Kanun ile 28.3.2013 tarihinde değişen TBK’nın 584/3 maddesi uyarınca davalıların eş rızası koşulunun aranmasına gerek olmadığı, davalı …, … ve …’nın bizzat davalı şirket YK başkan ve üyeleri olduğu, diğer davalıların ise şirketin ortakları olduğu, bu kişilerin kefaletlerinde eş rızasının gerekmediği gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, ilk derece mahkemesince karar yerinde, davalı yanın genel kredi sözleşmesinin kefalete ilişkin hükümlerinin genel işlem koşulu olduğu yönündeki savunmalarına ilişkin değerlendirme yapılmamışken, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde bu hususun da tartışıldığı ve 06.07.2012 tarihli sözleşmede genel işlem şartlarına aykırı bir hükme yer verilmediği sonucuna varıldığı gözlemlenmektedir. Ancak yukarıda da açıklandığı üzere, bölge adliye mahkemesinin kabul şekline göre, bu durumda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmektedir. Belirtilen nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinden farklı gerekçeye yer verilmesine karşın kararın gerekçesi ile hüküm arasında farklılık oluşturacak şekilde başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen bozulması gerekmiştir.
3-Bölge Adliye Mahkemesinin kabul şekline göre de bölge adliye mahkemesince, 6098 sayılı TBK’nın yürürlükte olduğu 06.07.2012 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalayan davalılarca verilen kefaletler bakımından eş rızasının alınmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de davalıların asıl borçlu şirketin ortak ve yöneticileri olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 28.03.2013 tarihinde değiştirilen 584/3. maddesi gereğince şirket ortak ve yöneticilerin şirket lehine verdikleri kefaletlerde eş rızası alınması şartının kaldırıldığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesince hükme dayanak yapılan değişiklik 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle 28.03.2013 tarihinde yapılmış ve anılan Kanun’un 90. maddesiyle bu kanunla yapılan değişikliklerin Resmi Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtmiştir. Anılan değişikliğin geçmişe şamil olacağı şeklinde bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu durumda 28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 584/3. maddesinin 06.07.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeye uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesince, 28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 584/3. maddesinin somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığı gözetilerek hüküm tesisi gerekirken yazılı gerekçelerle başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozularak kaldırılmasını gerektirmiştir.” denilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuştur.
Aynı taraflar arasındaki benzer bir dosyadan verilen karara karşı davacı vekilince maddi hata düzeltme dilekçesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu 12/09/2019 tarih 2019/3354 Esas 2019/5325 Karar nolu maddi hata düzeltme ilamının bir sureti bu dosya içerisine bırakılmıştır.
Dava konusu olan ve 28/03/2013 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 584/3.maddesinin yürürlük tarihinden önce imzalanan 06/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi davacı … ile asıl borçlu …A.Ş arasında imzalanmış olup kredi limitinin 17.500,00 TL olduğu, bu genel kredi sözleşmesinin davalıların kefil olarak imza attıkları , genel kredi sözleşmesinin ekinde 05/07/2012 tarihinde …, 05/07/2012 tarihide …, 04/07/2012 tarihinde …, 05/07/2012 tarihinde … 05/07/2012 tarihinde … tarafından …A.Ş tarafından kullanılacak 17.500,00 TL’lik kredi nedeniyle eşlerinin kefil olmasına rıza gösterdiklerine dair evrakların dosya içerisinde mevcut olduğu görülmüştür. Bu kişilerin aile nüfus kayıt tabloları da çıkartılarak dosya içerisine bırakılmıştır. Borçlar Kanunun 854. Maddesine göre kefilin eş rızasının sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şart olup eş rızalarına ait belge tarihleri incelendiğinde bu madde şartının yerine getirildiği görülmektedir.
Yapılan yargılama sonunda itirazın iptali davasını hak düşürücü süre nedeniyle reddine, bu red kararına HMK 114/son gereğince dava şartı niteliğinden olduğundan davalılar lehine vekalet ücretinin maktu olarak takdirine, alacak davasının ise … yönünden kabulü, diğer davalılar yönünden ise kısmen kabulüne, kararın … tarafından istinaf ve temyiz edilmemesi, diğer davalılar tarafından istinaf ve temyize götürülmesi nedeniyle vekalet ücreti hususunda aleyhe bozma yasağına dikkat edilerek aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davacının itirazın iptali davasının hak düşürü süre nedeni ile reddine,
2-Davacının alacak davasının … yönünden kabulü, diğer davalılar yönünden kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile
17.435.219,94 TL nin …’dan , diğer davalılar açısından ise 17.412.505,89 TL lik limitle sorumlu olmak üzere ( … ‘dan 04/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek %15 temerüt faizi, diğer davalılardan ise 912.505,89 TL sine 11/02/2013 kalan 16.500.000,00 TL sine ise dava tarihi olan 11/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %40 temerrüt faizi ile birlikte, ) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine,
Dava tarihinden önce ödenen 21.536,00 TL yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı kalmadığından bu kısma yönelik davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
Dava tarihinden sonra ödenen 95.572,00 TL yönünden ise , dava konusuz kaldığından bu miktar yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının fazla talebinin reddine,
3-Açılan itirazın iptali davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddinden dolayı 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı vekille temsil edildiğinden , 125.200,00 TL vekalet ücretinin ( Davalılardan … , …, …, … açısından 125,000,00 TL vekalet ücretiyle sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davalılar … , …, …, … vekille temsil edildiğinden 2.725,68 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan toplam peşin harç miktarı olan 304.542,10 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça istinaftan önce yapılan 4.069,00 TL ile istinaftan sonra yapılan 350,00 TL olmak üzere toplam 4.419,00 TL yargılama giderinin 4.069,00 TL limitle sorumlu olmak üzere …, davalılardan … ,…, …, … açısından 4.300,00 TL limitle sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Bir kısım davalılar tarafından istinaftan önce 127,00 TL, istinaftan sonra ise 70,00 TL olmak üzere yapılan toplam 197,00 TL lik yargılama giderinden kabul ve red oranı dikkate alınarak takdiren 25,00 TL sinin davacıdan alınarak Davalılardan … , …, …, … ‘a verilmesine, bakiyesinin kendi üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın ilgilisine iadesine,
10-Bu dava sebebiyle 1.190.999,87 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan ( Davada : 294.228,20 TL + Tamamlama : 5.153,90 TL + Tamamlama Harcı 5.160,00 =) 304.542,10 TL nin mahsubu ile bakiye 886,457,00 TL harcın ( Davalılardan… , …, …, … açısından 886.000,00 TL harç limiti ile sorumlu olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/01/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

¸
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır