Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/53 E. 2019/1141 K. 30.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/53 Esas
KARAR NO : 2019/1141
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 30/01/2019
KARAR TARİHİ : 30/12/2019

DAVA : Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde; Müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu ve hissesinin bulunduğunu, davalı şirketin %80 hissesinin … A. Ş.’ne ait olduğunu, müvekkîlininde içinde bulunduğu azınlık konumundaki pay sahiplerinin hisse toplamlarının %20 olduğunu, 21.11.2018 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının yönetim kurulu üyelerinin seçimi ile ilgili 4 no.lu maddesinin görüşülmesi kapsamında, şirketin %15’ne sahip pay sahipleri tarafından önerilen yönetim kurulu adayının, şirketin yönetim kuruluna seçilmesi gerekirken önerdikleri adayın yönetim kuruluna seçilmediğini ve azınlık pay sahiplerinin yönetim kurulunda temsil edilmediğini, tüm yönetim kurulu üyelerinin, çoğunluk pay sahibi ortak tarafından belirlendiğini, bu durumun azınlık pay sahiplerinin haklarının tamamen ortadan kaldırılması tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, 21.11.2018 tarihinde alınan 4 numaralı kararın, yargılama sona erinceye dek yürütülmesinin geri bırakılmasına, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde, yönetim kurulu üyelerinin görüşünün ivedilikle alınmak suretiyle, davalarının kabulü ile 21.11.2018 tarihli … Olağanüstü Genel Kurul toplantısında alınan 4 numaralı kararın İptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinde; Davacının tek başına İhtiyati tedbir talebinde bulunamayacağını, ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığını, ihtiyati tedbir talebi hususunda yönetim kurulu üyelerinin görüşünün alınması gerektiğini, ihtiyati tedbir talebi için davacının hisse oranının göz önünde bulundurulması gerektiğini, iptali istenen gündem maddesinin, davacı tarafın talebi üzerine gündeme eklendiğini, ilgili madde için olağanüstü genel kurulda alınan kararın, ana sözleşmeye aykırılık teşkil etmediğini, davacının şirkette azınlık konumunda bulunmadığını belirterek, yürütmenin durdurulması talebinin reddine, genel kurul toplantısında alınan 4 numaralı kararın iptali talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE : 21.11.2018 tarihli … Olağanüstü Genel Kurul toplantısında alınan 4 numaralı kararın İptaline karar verilmesini talepli davadır.
Deliller ; Genel kurul toplantı tutanağı, ihtarname, sicil kaydı, bilirkişi incelemesi.
Mahkememizde dava konusu uyuşmazlığa konu 21/11/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde; … Noterliğinin 07/11/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ile düzenlenen … Aş tarafından 12/11/2018 tarihinde tebliğ alınan şirket ortakları …, … ve … tarafından şirket genel kurul toplantısının gündemine” yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin madde eklenmesi talep edildiği, söz konusu talep üzerine şirket genel kurul gündemine, muhataplara … inci noterliğince 15/11/2018 tarih ve … yevmiye numarası ile bildirimde bulunularak yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair maddenin eklendiği görülmüştür.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası uyaptan mahkememiz dosya arasına alınmış olup, anılan mahkeme dosyasında davacı … tarafından …’ne karşı 14.05.2018 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 6 ve 7 numarası ile alınan kararların iptalinin dava edildiği ve dosya arasında davacı tarafından sunulan uzman görüşünün bulunduğu, dosyanın bilirkişi incelemesinden dönmediğinin mahkemesince bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce dosyamız arasına alınan bilgi, belgeler, ticari defterler üzerinden alınan 13/11/2019 tarihli bilirkişi raporu dosyamız arasına bırakılmıştır. Bilirkişi raporunda; davalı şirketin ticari faaliyetleri neticesinde 2016 yılında 76.905.633,57 TL, 2017 yılında 77.390.19,39 TL, 2018 yılında ise 123.244.321,53 TL dönem zararının oluştuğu,
Şirketin özkaynaklarının; 2016 yılında-131.626.998,19 TL, 2017 yılında -209.017.189,58 TL, 2018 yılında ise -38.426.320,70 TL olarak gerçekleştiği,
Davalı şirketin her üç dönemde de borca batık halde olduğu, 16.333.350 TL ödenmiş sermayesinin tamamını kaybettiği,
Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre:
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak İzin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri iptal davası açabilir”.
Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir. Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyi niyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK, m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları, müktesep hakların ihlal edilmiş olması, hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda iptal davası açabilir.
Davacının, davalı şirketin genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı görülmektedir. Bu nedenle dava konusu karar bakımından dava açma şartının gerçekleştiği açıktır. Bu noktada her ne kadar davalı şirket tarafından %15 paya sahip olmadığı ve dava açmaya yetkili bulunmadığı ileri sürülmekteyse de, genel kurul kararlarına karşı dava açma hakkı her bir pay sahibine şirketteki pay oranından bağımsız olarak tanınmış olup, davacının aktif dava ehliyetinin tartışmasız olduğu,
Bununla birlikte İptali talep edilen kararın kanun, ana sözleşme veya afaki iyi niyete aykırı olup olmadığının incelenmesi gerektiği,.
Davalı Şirketin iptali talep edilen olağanüstü genel kurulun 4. Gündem maddesi yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin olup, genel kurulun uhdesinde bulunan bu yetki ve kullanılışı bakımından kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Ancak genel kurul kararlarının iptali sadece kanuna aykırılık hali ile sınırlı değildir. O nedenle alınan kararın esas sözleşmeye aykırılık teşkil edip etmediğinin de irdelenmesi gerektiği,
Yönetim kurulu üyelerinin seçimine İlişkin olarak davalı şirket esas sözleşmesinin 12. Maddesinde % 15 paya sahip azlığa yönetim kuruluna aday önerme hakkı tanındığı,
TTK.’nun md.360. esas sözleşmede öngörülmek şartı ile belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınmasına olanak sağladığı,
Anılan 360. Maddeye göre: “Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirti pay gruplarına özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu amaçla yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirti pay gruplan ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir. Genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı gruba ve azlığa mensup adayın haklı bir sebep bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunludur. Bu şekilde tanınacak temsil edilme hakkı, halka açık anonim şirketlerde yönetim kurulu üye sayısının yarısını aşamaz. Bağımsız yönetim kurulu üyelerine ilişkin düzenlemeler saklıdır.”
Görüldüğü üzere düzenleme kapsamında esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirli pay gruplanna, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu hakkın başlangıçta esas sözleşmede yer almaması halinde genel kurulda esas sözleşme değişikliği yapılarak tanınması da mümkündür. Madde de belirtilen hak, İmtiyaz gibi her paya değil, belirli pay sahipleri gruplan ile belirli pay gruplarına ve azlığa bir bütün olarak tanınmaktadır. Düzenleme bu haliyle TTK md. 478’İn imtiyazı paya bağlayan hükmüne de istisna teşkil ettiği,
Temsil edilme hakkı iki şekilde verilebilir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabileceği,
Her iki halde de genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı gruba ve azlığa mensup adayın haklı bir sebep bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunlu olduğu,
TTK md. 360’da yer alan düzenleme bu haliyle mehaz OR Art. 709’dan önemli noktalarda farklılık göstermektedir. Her şeyden önce kanun koyucu OR Art. 709 Abs. l’de yer alan ve farklı pay kategorilerinin (yani malvarlıksal veya oy bakımından farklı kategori pay sahipleri) varlığı halinde esas sözleşmede bunlara yönetim kurulunda temsilci bulundurma hakkı verilmesini öngören emredici düzenlemeyi hükme almamıştır. Bu durumda Türk hukuku bakımından anonim şirkette malvarlıksal veya oy bakımından farklı kategori pay sahipleri bulunması halinde bu kimseler yasa gereği değil ancak esas sözleşmede bu yönde hüküm bulunması halinde temsilci bulundurma hakkından yararlanabileceği,
Kanun koyucunun mehaz OR Art. 709’dan ayrıldığı diğer bir nokta ise bu hakkın nitelendirilmesinde kendisini göstermektedir. Mehaz Kanundaki pay kategorilerinin temsil edilme hakkı (OR Art. 709 Abs. 1) feri nitelikte özel hak (akzessorisches Sonderrecht) olarak nitelendirilirken TTK md. 360 (2)’ye göre yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınan paylar bir ayrım yapılmaksızın imtiyazlı sayılır. Kanun koyucu her ne kadar ikinci fıkrada temsil edilme hakkı tanınan paylardan söz etse de burada temsil edilme hakkı paya değil gruba ve azlığa tanınmaktadır. Temsil edilme hakkı, gruba veya azlığa bağlı olduğundan bu grubun veya azlığın ortadan kalkmasıyla kendiliğinden sona erebileceği gibi esas sözleşmede bu yönde değişiklik yapılması suretiyle de kaldırılabilir. Böyle bir durumda esas sözleşme değişikliği bakımından TTK md. 421 (3) c bendindeki yeter sayıların uygulanması gerektiği,
Davalı şirketin esas sözleşmesinin 12. Maddesi ile %15 azlığa aday önerme hakkı tanındığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede azlık daha belirgin şekilde tanımlanmadığı için %15’e ulaşan birden fazla pay sahibinin de bu haktan yararlanabileceği,
Davalı şirket, esas sözleşmenin 12. Maddesinde yer alan “gösterilen adaylar arasından seçer” ibaresine dayalı olarak tek bir aday gösterilmesi halinde genel kurulun iradesine müdahale edilmiş olunur savunmasında bulunmaktadır. Ancak bu durum TTK md. 360 hükmünün amacı ve açıklığı karşısında yerinde değildir. Kanun koyucu zaten genel kurulun iradesine azlık lehine müdahalede bulunulmasına izin vermiştir. Tek bir aday önerilmesi halinde de birden çok aday önerilmesi halinde de genel kurul sadece ve sadece haklı sebebe dayalı olarak önerilen adayı reddedebileceği,
Anılan düzenlemenin amacı azlığın önereceği adayın seçimiyle yönetimde söz sahibi olmasını sağlamaktır. Genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı gruba ve azlığa mensup adayın haklı bir sebep bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunludur (6102 s. TTK md. 360 (1)). Grubun veya azlığın aday öneri hakkı genel kurul için bağlayıcı olup yalnızca haklı sebeplerin varlığı halinde reddedilebilir. Genel kurulun devredilemez kabul edilen yönetim kurulu üyesini seçme yetkisinin tamamen etkisiz hale gelmesini önlemek amacıyla haklı sebeplerden dolayı önerilen adayı reddetme hakkı verilmiş ve bir anlamda kontrol hakkı korunmaya çalışıldığı,
Bu durumda iptali talep edilen olağanüstü genel kurulda azlık tarafından önerilen adayın reddedilmesi ancak haklı bir sebebin varlığı halinde kabul edilebilir. Gerçekten de haklı sebebin varlığına rağmen TTK md. 360’a dayalı olarak önerilen adayın seçilmesi genel kurula dayatılamaz. Neticede TTK md. 360 azlığa yönetim kuruluna bir aday gönderme hakkı değil bir aday önerme hakkı vermektedir. O halde haklı sebep söz konusu ise önerilen aday genel kurul tarafından reddedilebilir. Şirket genel kurulunun TTK md. 364’e İstinaden haklı sebeplerin varlığı halinde gündemde yer almasa dahi yönetim kurulu üyesini her zaman azledebileceği hususu da dikkate alındığında, haklı sebeplerin varlığına rağmen bir adayı şirketin yönetim kuruluna seçmek zorunda bırakmak mümkün olmadığı,
Bu durumda davalı şirket genel kurulunda adayın haklı sebeplerin varlığına dayalı olarak seçilmediği gerekçesinin yani haklı sebebin var olup olmadığının irdelenmesi gerekir. Bu hususta takdir tamamen sayın Mahkemenize ait olmak üzere, yaptığımız İncelemelerde davalı şirket iç yönergesine göre davacının 2017 yılında şirket yönetim kurulu üyesi ve B grubu imza yetkisini haiz Genel müdürü olduğu şirketin 2016 yılından bu yana zarar ettiği ayrıca davacı tarafından şirket aleyhine açılan davaların genel kurulda güven kaybına yol açmasının mümkün olduğu tüm bunların haklı sebep olarak kabul edilebileceği,
Sonuç olarak Sayın mahkemenizce haklı sebeplerin varlığına kanaat getirilmesi halinde davalı şirket genel kurulunda alınan yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin karar esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyeceğinden iptal koşulunun oluşmayacağı,
Aksi kanaate varılması halinde TTK md, 360 hükmüne istinaden esas sözleşmede öngörülen aday önerme hakkı ihlal edilmiş olacağından esas sözleşmeye aykırlık dolayısıyla alınan kararın iptali koşulunun gerçekleşmiş olacağı kanaatine varıldığı bilirkişi raporunda belirtilmiştir.
Bilindiği üzere TTK. nun 445.maddesinde genel kurul kararlarının İptali sebepleri düzenlenmiş olup, buna göre, “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. ” denilmektedir.
TTK iptal davası açabilecek kişiler başlıklı 446.maddesinde ” (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir. ” denilmektedir.
Toplantıya katılan pay sahipleri bakımından bir genel kurul kararının iptal edilebilmesi için, TTK md. 446 (a) bendinde anılan koşulların yanı sıra, söz konusu kararın aynı zamanda kanuna veya esas sözleşme hükümlerine veya dürüstlük kuralına aykırı olması gerekmektedir. Böylece iptal sebepleri üç kategori altında toplanmıştır. Buna göre, kanunun emredici ve yorumlayıcı hükümlerine aykırı olan kararların iptali istenebilir. Özellikle şekle ait hükümler bu niteliktedir. Örneğin gündem, ilan veya davet mektubunda gereği gibi gösterilmemişse bir iptal sebebidir. Zira gündemde olmayan hususlar müzakere edilemez. Kanuna aykırı olan kararların yanı sıra esas sözleşme hükümlerine ,aykırı olan kararların da iptali istenebilir, örneğin esas sözleşmede yönetim kurulu üyeleri için öngörülen koşullara uyulmaması bir iptal sebebi teşkil eder. Nihayet objektif iyi niyet kurallarına aykırı olan kararların iptali istenebilir.
Mahkememizdeki dosya kapsamındaki uyuşmazlık; davalı Şirketin iptali talep edilen 21.11.2018 tarihli olağanüstü genel kurulun 4. Gündem maddesindeki yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin olup, genel kurulun uhdesinde bulunan bu yetki ve kullanışı bakımından kanuna aykırılık bulunmadığı, ancak genel kurul kararlarının iptali sadece kanuna aykırılık hali ile sınırlı olmadığı, alınan kararın esas sözleşmeye aykırılık teşkil edip etmediğinin de TTK. Nun 445. Maddesinde belirtilen sözleşmeye aykırılık bakımından irdelendiğinde; yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin olarak davalı şirket esas sözleşmesinin 12. Maddesinde % 15 paya sahip azlığa yönetim kuruluna aday önerme hakkı tanındığının anlaşıldığı, TTK. nun 360. maddesinde esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirli pay gruplarına özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınmasına olanak sağlandığı, davalı şirket genel kurulunda alınan yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin kararın TTK, ‘nun 360. madde hükmüne istinaden esas sözleşmenin 12. maddesinde öngörülen aday önerme hakkı ihlal edilmiş olacağı, azlık tarafından önerilen adayın yönetim kuruluna seçilmemesine dair 21.11.2018 tarihli olağanüstü toplantı tutanağının 4.3. Maddesinde belirtilen nedenlerin haklı sebep teşkil etmeyeceği, azlık haklarının ihlali niteliğinde esas sözleşmeye aykırılık oluşturduğundan 21.11.2018 tarihli olağanüstü genel kurulun 4. Gündem maddesinin iptali koşulunun gerçekleşmiş olacağı anlaşıldığından davanın kabülüne karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile;
21/11/2018 tarihli … Aş olağan üstü genel kurulu toplantısında alınan 4 nolu kararın iptaline,
2-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden 2.725,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, ilk masraf 50,80TL, 74,10TL tebligat ve tezkere gideri olmak üzere toplam 2.524,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
6-Bu dava sebebi 44,40 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/12/2019

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır