Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/513 E. 2019/1091 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/513 Esas
KARAR NO : 2019/1091
DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 27/10/2017
KARAR TARİHİ : 18/12/2019

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin esasen dedesine ait olan ( … ) ticari plaka sayılı hat ve dolmuşu kendi adına alarak toplam da 185.000,00TL’lik aracın üzerine de rehin konulmak üzere … bankasından kredi kullanıldığı, kredi borcunun ödenememesi üzerine … Danışmanlık isimli işyerinde gidilerek dava dışı …’la görüşmelerde; kendilerinin bankaya 450.000,00TL borcu olduğunu ama para 335bin TL olarak kapatılabileceğini ancak dolmuşu da değiştirmek istediklerinden muhammen bedeli (128bin TL) olmak üzere bir kısım nakit (37 bin TL) olmak üzere 500binTL istediklerini beyan ettiklerini, şüpheli talep edilen 500 bin TL’nin 60 ayda 650binTL geri almak üzere senet yapılıp, aracın üzerindeki rehin ilgili bankaca kaldırıldıktan sonra kendileri tarafından rehin koyma sureti ile verileceğini beyan etmesi üzerine 18/09/2017 tarihli inanç sözleşmesi imzaladığını, aynı zamanda müvekkilinden imzalı kağıt ili beraber her biri 10.834 TL bedelli 60 adet toplam 650.000,00 TL lik senet aldıklarını, … ile rehin sözleşmesi imzalandığını ancak rehnin tescil ettirilmediğini, dava dışı tanınmayan … ‘ın banka borcu olan 335.000 TL’yi ödemesine güvenerek davalının hilelerine maruz kaldığını, davacının gerçek amacının borç para almak suretiyle rehin sözleşmesi yapmak iken satış iradesi olmamasına rağmen, bankanın rehnin kalkması üzerinde esasen inanç sözleşmesine de itimat eden müvekkil 02/10/2017 tarihinde aynı anda gerçekleştirilen olmayan rehnin kaldırılmaıs sözleşmesine itimat ederek gerçekte satış iradesi olmamasına rağmen hiç tanımadığı davalının işlem vekili aracılığı ile gerçekleştirilmiş olup dava konusu iptali talep edilen … Noterliğinin 02/10/2017 tarih 47336 yevmiye numaralı satış sözleşmesi akdedildiğini belirterek araç satış sözleşmesinin iptali ile aracın iadesine, olmadığı takdirde şimdilik fazlaya ilişkin talep ve dava hakkını saklı tutaarak aracın bedeli olan 1.900,00TL’nin davalının yaptığı banka ödemesi düşülmek suretiyle geri kalan bedelin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
öncelikle işbu uyuşmazlığın çözümü bakımından yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu bağlamda davanın reddine karar verilerek dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini, Müvekkili açısından pasif husumet ehliyet yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, talep konusu miktar belirlenebilir olduğundan, davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, HMK’nın 109/2. maddesi uyarınca, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılabilmesinin mümkün olmadığını, herhangi bir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, Ticari Plakalı Araç Satış Sözleşmesi’ndeki aracın bedeli belli olduğundan, kısmi dava açılabilmesinin usulen mümkün olmadığını, davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafından dava dilekçesinin harca esas değeri 204.700,00 TL olarak belirtilmiş ise de, netice-i talep kısmında 1.900,00- TL talep edildiğini, HMK’nın m. 119/1-ğ uyarınca dava sonucu açıkça dilekçede yer alması gerektiğini, davacının usule aykırı dava dilekçesinin usulden reddini talep ettiklerini, dava dışı …’ın, müvekkilin eşi …’ na dava konusu araçla ilgili davacının aracı kendisine olan ve bankaya olan borçlarının ödenmesine karşılık devredeceğini almak isteyip istemediğini sorması ile … iyiniyetle davacıdan aracı devralması karşılığında davacının banka borcu olan 335.000 TL’yi … kanalıyla ödediğini, davacının …’a olan borçlarına karşılık da …’a 260.000,00- TL ye … Tapu Müdürlüğünde daire satışı, … marka 146.000,00- TL değerinde araç, … Marka 120.500,00- TL değerinde araç, ve 71.500,00- TL değerinde … marka araç verildiğini, 15.000,00- TL de banka kanalıyla müvekkilinin oğlu tarafından …’a ödeme yapıldığını, 650.000 TL de elden ödeme yapıldığını, müvekkilinin aracı yüksek bir bedelle satın aldığını, davacının iddiasında belirttiği 650.000 TL’ye almadığını, davacının huzurdaki davayı açmasında hukuki hiçbir yararı olmayıp, aksine kötüniyetle ve müvekkilini zararlandırmak maksadı ile hareket ettiğini, davacının müvekkili tarafından 335.000- TL ödendiğini kabulü ve araç satış sözleşmesini ‘’okudum paramı aldım’’ yazarak imzalamasının da haklılıklarını ortaya koyduğunu, davacının gerçekte satış iradesi olmamasına rağmen satış sözleşmesini imzalamış olmasının inandırıcılıktan uzak olduğunu, müvekkilinin, hiçbir şekilde kimseyle işbirliği içerisinde olmayıp, hukuka uygun olarak satış işlemi yapılarak parasını ödediğini ve aracı satın aldığını, devirle ve plaka tahsisi ile alakalı birçok masraf yaptığını, müvekkilinin aracı trafik kaydında malik olarak görünen kişiden iyiniyetle aldığnı, satış sözleşmesinde gerçek satış değeri mukayese edilirse, davacının iradesinin bu olmadığı iddiasına karşılık davacının bankaya ve Sözleşme imzaladığı dava dışı …’ a tüm borçlarının ödenerek ve üzerine de satışların yapılması ile aracın gerçek değerinin müvekkili tarafından verilmiş olduğunun açıkça görüleceğini, davacının rehin sözleşmesini yaptığı tarih 18.09.2017 iken müvekkiline araç satış sözleşmesini akdettiği tarihin 13.10.2017 olduğunu, yani, satış sözleşmesinden 1 ay kadar önce yaptığı rehin sözleşmesi var iken, ikinci bir rehin sözleşmesi yapacağını düşündüğünü beyan etmesinin gerçeğe aykırı olduğunu, davacının satış sözleşmesini bilmediğini iddia etmesi ile satıştan 3 gün öncesinde dahi dedesinin davacının satış yaptığını/yapacağını beyan etmesinin, davacının kötüniyetle huzurdaki davayı ikame ettiğini açıkça gösterdiğini, Taşınır Rehni Sözleşmesinde dava konusu aracın esasen dedesine ait olduğunu beyan eden davacının, taşınır malın zilyetliğini teslim etmeksizin rehnettiğini taahhüt ettiğini, olayda emin sıfatıyla zilyet olan davacı ile iyiniyetli müvekkili arasında yapılan satış sözleşmesi Türk Medeni Kanunu 988. Maddesi gereğince de ‘’Bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur’’ hükmünü öngören maddesi gereğince de müvekkilin iyiniyeti Yasa gereği ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17.02.2014 tarihli 2013/4127 E., 2014/2544 K., sayılı kararı ve HGK 25/09/2002 tarih, 2002/4-608 E., 2002/643 K. gereği korunması gerektiğini, davacının iddialarının tamamıyla soyut ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacının bilerek ve isteyerek mezkûr sözleşmeyi imzaladığını, davacının söz konusu sözleşmenin hukuki neticelerini de bilebilecek durumda olduğunu, davacının işbu davayı ikame etmesindeki nihai gayesinin kötüniyetli ve haksız kazanç elde etme olduğunu açıkça ortaya koyduğunu belirterek, sonuç olarak, öncelikle davanın yetkisiz mahkemede ikame edilmesinden dolayı davanın usulden reddine, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın usul ve esas yönünden reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
İşbu dava, … Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/05/2018 tarih, 2017/978 E., 2018/679 K. sayılı yetkisizlik kararına istinaden mahkememize tevzi edilmiş ve esasa kaydedilmiştir.
DELİLLER :
Araç ruhsat fotokopisi, inanç sözleşmesi, sözleşme, senet suretleri, taşınır rehin sözleşmesi, taşınır rehin kaldırma tescili sözleşmesi, satış sözleşmesi, müşteki ifade tutanağı, … Cumhuriyet Başsavcılığının … CBS Sorusturma dosyası.
GEREKÇE :
Dava, inançlı işlem olarak yapılan ticari plakalı araç satış sözleşmesinin iptali ile aracın iadesine, olmadığı takdirde aracın bedelinin ticari faizi ile birlikte ödenmesi talebine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre Ticaret Mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ancak ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, Asliye Hukuk Mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar Ticaret Mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların Ticaret Mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen havale, vedia gibi işlemlere ilişkin davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re’sen incelenir.
Somut olay; … Noterliğinin 02/10/2017 tarih, 47336 Yevmiye sayılı … plakalı ticari plakalı araç satış sözleşmesinin iptali ile aracın iadesine, olmadığı takdirde aracın bedelinin ticari faizi ile birlikte tahsili istemine dayalı olup, uyuşmazlığın kanunda zikredilen mutlak ticari davalardan olmadığından, davanın Asliye Ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Bu itibarla davalı tacir olmadığı gibi ticari işletmesini ilgilendiren bir işlem mevcut bulunmadığı yani her iki tarafın ticari işletmesiyle alakalı bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından, uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeni ile mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE
2-İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespitine,
3-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde davacı tarafın müracatı halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararı kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafın müracat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
5-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/12/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır