Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/498 E. 2020/488 K. 20.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/498 Esas
KARAR NO : 2020/488
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2019
KARAR TARİHİ : 20/10/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından dava dışı sigortalısının faaliyet gösterdiği adresteki gerçekleşecek rizikoları 20/01/2017 tarih ve … poliçe numaralı işyeri paket sigortası ile teminat altına alındığını, sigortalının söz konusu adreste hazır giyim ürünlerinin satışını yaptığını, 13/05/2017 tarihinde davalıya ait kanal borusunun patladığını, giriş ve bodrum katını su bastığını, bu hasara ilişkin olarak sigorta eksperi tarafından 31/05/2017 tarihinde eksper raporu düzenlendiğini, bu rapor doğrultusunda sigortalıya 10.688,00TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin rücusu için davalı aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı dosyası ile icra takibine başlanıldığını, davalının ödeme emrine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu beyan ederek; itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı müvekkiline kusur atfedilemeyeceğini, husumet yöneltilemeyeceğini, şube yolunun bina su tesisatına bağlantısının, bina sahiplerinin sorumluluğunda olduğunun, meydana gelen hasarın dava dışı sigortalının kusuru sonucunda meydana geldiğini, davalı sigortalının su sızmasını engelleyecek şekilde tedbirler almadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce, … İcra Dairesine müzekkere yazılarak 2018/… Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, dosyanın incelenmesi sonucunda, davacının davalı aleyhine takip başlattığı, davalının yasal süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ederek takibin durduğu görülmüştür.
Mahkememizce, hasar dosyası celp edilmiş, …’ye müzekkere yazılarak hasarın meydana geldiği yerde boru patlaması olayının olup olmadığı sorulmuş, verilen cevabi yazılar incelenerek dosyaya konulmuştur.
Mahkememizce, meydana gelen olay nedeniyle davacının ödemiş olduğu miktarı, davalıya rücu edip edemeyeceği, dava dışı sigortalının meydana gelen gerçek zararının ne kadar olduğu, zararın meydana gelmesinde tarafların kusurunun ne kadar olduğu hususlarında bir inşaat mühendisi, bir sigortacı bilirkişi, bir tekstil mühendisi ve dekorasyon işlerinden anlayan iç mimar bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmasına ve davalının kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince meydana gelen zarardan sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise meydana gelen zararın ne kadarından sorumlu olduğu, dava dışı sigortalının müterafik kusurunun olup olmadığı hususlarında aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda özetle; yapılan keşif sonucunda davaya konu olan bodrum katının su yalıtımında kusur olduğu ve bu alanın pasif su girişinin olduğu, bu alana içten veya dıştan su yalıtımı yapılmadığı sürece yapı dışarıdan yağmur sonucu oluşan yüzey suyu, yer altı suyu, şebeke suyu veya kanalizasyon suyu girişine açık halde bulunduğunu ve su basma riski taşıdığını, binanın fen ve sanat kurallarına uygun şekilde su yalıtımının olmadığı, bu nedenle büyük oranda yapı kusuru olduğu, 13/05/2017 tarihinde meydana gelen basınçlı içme suyu borusunun patlaması sonucunda davaya konu olan bodrum katına aktif su girişinin olduğu, keşif esnasında borunun patladığı yer ile bina arasındaki mesafe bulunduğunun gözlendiği, basınçlı boru patladığında ilk olarak suyun toprak ile temas edip basıncının azaldığı, yer altı suyu gibi davranarak hasar mahalline ilerlediği, su yalıtımının yapılması halinde yapıya su girmesinin beklenemeyeceği, mahkemece hasarın meydana gelmesinde İSKİ’nin kusuru bulunmamasının takdir edilmesi halinde zararın rücu edilemeyeceği ifade edilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi ek raporunda özetle; davaya konu olan bodrum katında zararın meydana gelmesinde yapı kusurunun asli nitelikte olduğu, su borusunun patlaması sonucunda su girişinin olmasının tali kusur olduğu, ödenen 10.688,41TL nin hasar miktarı yönünden kadri marufunda olduğu, eksik sigorta uygulamasının da yapıldığı, davacının davalının kusuru oranında ödemiş olduğu tazminatı rücu edebileceği ifade edilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava; TTK 1472.maddesi uyarınca, davacı sigortacının, sigortalısına ödemiş olduğu hasar bedelini, davalıya rücu etme talepli başlatılan takibe yapılan itirazın iptali isteminden kaynaklı itirazın iptali davasıdır.
Sigortacının rücu hakkı, ödediği tazminat ölçüsünde ve gerçek zarar miktarını aşmamak kaydıyla geçerlilik taşır. Halefiyet kuralı, sadece mal ve sorumluluk sigortalarında ön görülmüş olup can sigortalarında, sigortalının rücu hakkı yoktur. Sigortacının rücu hakkı kural olarak, sigorta konusu rizikoyu gerçekleştiren kişiye karşı kullanılır. Nitekim TTK’nın 1472.maddesinde de bu doğrultuda düzenlemeye yer verilmiştir.
Mahkememizce, tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda, davacı tarafından düzenlenen 20/01/2017-2018 tarihli İşyerim Paket Sigorta Poliçesinin hasarın meydana geldiği 13/05/2017 tarihini kapsadığı, verilen teminatların 22.000,00TL dekorasyon, 100.000,00TL emtianın, yangın ve ek teminatlar ile hasarın meydana geldiği adresteki iş yerinin sigorta kapsamına alındığı görülmektedir.
Davaya konu olayın gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte olan TBK’nın 69.maddesinde; “Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
Bina ve yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmaktadır. Sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk-yapı eserindeki bakım eksikliğinin ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira, malikin sorumlu olması için bu iki unsurdan birinin olması yeterli görülmektedir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu söz konusu olmaz (bu yönde, HGK’nun 29.11.2017 tarih, 2017/3-439 Esas ve 2017/1463 Karar sayılı ilamı).
Davalı kuruma ait su borusu da madde de açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahil olup, davalı bu boruların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumludur.
Mahkememizce, tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda, dava konusu hasarın meydana geldiği yer ile davalının maliki olduğu ve patlayan basınçlı su borusunun arasında mesafe bulunması, patlayan suyun ilk olarak toprak ile temas etmesinden sonra basıncın azalarak, dava dışı sigortalının kullanımında olan bodrum katına sızma suretiyle sirayet ettiği, dava dışı sigortalının kullanmış olduğu binanın su yalıtımının olmaması nedeniyle bodrum katının içerisine su sızdığı ve meydana gelen hasarın artmasına sebebiyet verildiği, göz önünde bulundurularak, davalının su borusunun kırılması nedeniyle sorumlu bulunduğu, sigortalının ise binanın su yalıtımının yapılmamış olması nedeniyle hasarın meydana gelmesinde ve artmasında kusurlu olduğuna kanaat edilerek mahkememizce dava dışı sigortalının %80 oranında kusurlu olduğuna karar verilerek, davacının ödemiş olduğu hasar tazminatı ödemesinin %20’sini davalıya rücu edebileceğine karar verilmiş ve ödeme tarihi olan 19/06/2017 tarihi ile takip tarihi arasındaki gün üzerinden davacının talebi doğrultusunda yasal faiz üzerinden işlemiş faiz miktarı olan 19,24TL’yi talep edebileceğine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Öte yandan davacının alacak talebinin likit olmaması nedeniyle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının Davasının KISMEN KABULÜ İLE
Davalının … İcra müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 2.137,68-TL asıl alacak ve 19,24-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.156,92-TL üzerinden takibin devamına;
2.137,68-TL tamamen ödeninceye kadar asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına ,
Dava konusu alacak likit olmadığından dolayı icra inkar tazminatı talebinin reddine,
Fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
2-Alınması gerekli olan 147,34-TL karar ilam harcından peşin alınan 140,88-TL harcın mahsubu ile noksan kalan 6,46-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 140,88TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen dava açılış gideri: 50,80- TL ( başvurma ve vekalet harcı) davetiye, posta gideri, keşif araç ücreti: 371,00-TL, bilirkişi ücreti 2.800,00TL olmak üzere toplam: 3.221,80- TL yargılama giderinin kabul/red oranı olan (%18) üzerinden hesaplanan 579,92TLnin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın kendi üzerine bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 45,70TL posta masrafının kabul/red oranı olan (%82) üzerinden hesaplanan 37,47TLnin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın kendi üzerine bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT 13/2 uyarınca hesap ve takdir olunan 2.156,92 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen edilen miktar üzerinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflar tarafından yatırılan gider avansın arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır