Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/49 E. 2020/506 K. 26.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/49 Esas
KARAR NO : 2020/506
DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 27/12/2013
KARAR TARİHİ : 26/10/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı sigortalı … Tic. Aş. … markasıyla satışa sunduğu bir kısım giyim eşyalarını Pakistan’da ürettirdiklerini, bu ürünlerden Türkiye’ye getirtilen malların bir kısmının taşıma işini davalıların üstlendiğini, davalılardan …nun asıl taşıyıcı diğer davalı … … Cargo ‘nun ise fiili taşıyıcı olduğunu, sigortalı tarafından taşınmak üzere davalılara 5.441 adet bayan pantolonu teslim edildiğini, pantolanların 388 karton koli içerisinde davalı taşıyıcılara teslim edildiğini, taşımaya konu malların … A.ş. ‘ye sigorta ettirildiğini, taşıma konusu malların Pakistan’ın Lahore kentinde – … Hava Yolları uçağına yüklendiğini, malların tek uçakla Dubai aktarmalı olarak İstanbul ‘a getirtilmesi gerekirken aktarma sırasında malların ambalajlarının dağıtıldığını ve yeniden kolilendiğini, malların bir kısmının daha sonraki uçaklarla İstanbul ‘a gönderildiğini ancak buna ilişkin tutanak düzenlenmediğini ve 364 adet pantolonun eksik olduğunun saptandığını beyanla öncelikle davalıların borç miktarına yetecek miktardaki mal ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, davalıların …. İcra Müdürlüğü ‘nün 2012/… esas sayılı dosyasına karşı yapmış oldukları itirazlarının iptalini takibin devamını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … firmasının Türkiye’de kurulu taşıma işleri komisyonculuğu yapan bir şirket olduğunu, davalıya karşı açılan davanın Pakistan Firmasına izafeten açılmış olduğunu, dosyaya sunulan ve iddianın dayanağı … ile ekspertiz raporundan anlaşıldığı üzere taşıyıcının Pakistan Firması olduğunu, davalının pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, Pakistan Firması … Ltd. ile davalının tamamen farklı iki şirket olduğunu, davalının söz konusu firmanın acentesi de olmadığını, aracılık etmediği ve ifa sürecine katılmadığı işlemler nedeniyle izafeten dahi dava ikame edilemeyeceğini, davalının pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gibi, Türk Mahkemelerinin yetkisinin de tartışılması gerektiğini, bunu da hava konşimentosu hükümleri dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini, Zarara ilişkin davalının sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, sorumluluğun ancak 2. davalıya yöneltilebileceğini belirterek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Tic Ltd Şti. Veya vekili tarafından dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Dava; Dava dışı sigortalıya ait olduğu belirtilen malların asıl taşıyıcı olduğu belirtilen davalı … ve fiili taşıyıcı … Cargo ‘nun taşıması nedeniyle kaybolduğu iddiası ile kaybolduğu belirtilen malların değerinin sigortalıya ödendiği iddiası ile … İcra Müdürlüğünün 2012/… esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine davalıların itirazı sonucu İİK 67. Madde gereği açılan itirazın iptali davasıdır.
Deliller; Dosya Mevcudu, Bilirkişi İncelemesi, … İcra Müdürlüğünün 2012/… esas sayılı dosyası.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/… esas 2013/… karar sayılı dosyasından Haksız fiilden kaynaklandığı gerekçesi ile 31/12/2013 tarihli görevsizlik kararı verilerek … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, … Hukuk Mahkemesi karşı görevsizlik kararı vermesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2014/… Esas ve 2014/… Karar sayılı ilamı ile … Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak tayin edildiği anlaşılarak dosyanın Mahkememizin 2015/… Esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin 2015/… Esas 2015/… Karar sayılı 21/12/2015 tarihli kararı ile; Tüm deliller toplandıktan sonra içinde taşıma hukuku uzmanı tekstilci ve finans uzmanından alınan ve usul ve yasaya uygun olduğu için hükme esas alınmasına karar verilen rapora göre, davanın her iki davalıya izafeten açılma şartlarının TTK:117 /3 ve 119/2 maddesi gereği bulunduğu, taşımanın hava taşımasına ilişkin olduğu bu nedenle Montreal Konvensiyonu Hükümlerinin uygulanması gerektiği, Montreal Konv. Md.18/2-b maddesine göre ambalajın kusurlu ve zayıf yaıplmasından taşıycının sorumlu tutulamayacağı belirtilmektedir. Somut olayda taşıyıcının zilyetliğindeki yükün hava yolu ile taşındığı kabul edilecek olsa bile malın gümrüklenmesi ve sigortalı … şirket deposuna alınması hasar tarihinden çok önce yani 15.7.2011 tarihinde gerçekleştiği görülmektedir.taşımada gecikme bildirilmekle birlikte zayi ve hasara ilişkin gümrükleme işlemi tamamlanana kadarki süreçte bir bilgilendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Montrael konv.31. Maddesine göre yükün taşıma sonunda itirazi kayıt konulmadan teslim alınması halinde yükün taşıma sözleşmesine uygun olarak taşındığı şeklinde bir karine ortaya çıkmaktadır.kargo yük alındıktan itibaren 14 gün içinde hasar veya ziyaya ilişkin bir bildirim yapılmaması halinde hasar ve ziyai iddia etme hakkının düşeceği belirtilmektedir.taşıyıcının taşımasının somut olayda 15.7.2011 tarihinde tamamlandığı davacının 28.9.2011 tarihinde 14 günlük süreyi geçirdikten sonra ziya ve hasar ihbarı yaptığı ihbarın süresinde yapılmadığı dava hakkının düştüğü davacının sigortalısının beyanına göre ödeme yaptığı hava taşıma süreci içinde zararın meydana geldiğinin başka bir deyişle karinenin aksi kanıtlanamadığından davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkememizin 2015/… Esas 2015/… Karar sayılı 21/12/2015 tarihli kararı, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2016/… Esas 2018/… Karar sayılı 19/09/2018 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2016/… Esas 2018/… Karar sayılı 19/09/2018 tarihli kararında “6100 sayılı Kanun’un 184 ve devamı maddeleri uyarınca, yargıç tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan kanıtları inceledikten sonra duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Taraflar tahkikatın tamamı hakkında açıklamada bulunduktan sonra, yargıç yeniden araştırma yapılmasını gerektiren bir husus kalmadığı sonucuna varırsa tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Anılan Kanunun 186. maddesi hükmüne göre, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Ancak, taraflar duruşmada hazırsa bu bildirim sözlü olarak yapılır, tutanağa geçirilir ve taraflara imzalatılır. Sözlü yargılama aşamasında taraflara son sözleri sorularak hüküm tefhim edilir. Sözlü yargılama safhasında taraflar kanıt sunmadan kendisi ve karşı tarafın iddia ve savunmaları ile kanıtlarıyla ilgili hukuki değerlendirme yaparak neden haklı olduklarını açıklama hakkı elde ederler, yargıç da gerektiğinde salt hukuki değerlendirmeye esas olmak üzere taraflara soru sorma ve tereddütlü noktaları son kez açıklığa kavuşturma imkanına sahip olur.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece, 21.12.2015 tarihli celse tarafların bilirkişi raporuna karşı yazılı beyan dilekçeleri okunduktan ve hazır bulunan davacı ve davalı vekiline söz verildikten sonra tahkikat aşamasının bittiği tefhim edilmeden ve yukarıda açıklanan hükümler çerçevesinde sözlü yargılama için taraflara süre verilmeden ya da tarafların bu konuda süre istemediklerine ilişkin beyanları tespit edilmeden doğrudan davanın reddine karar verilmiştir. Bu itibarla, mahkemece HMK’nın 184 ve devamı maddelerinde belirtilen usullere uyulmadan, tarafların iddia ve savunma hakkını kısıtlar şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
2-Somut uyuşmazlıkta, hasarın meydana geldiği tarih itibariyle Varşova Sözleşmesi’nin 1955 La Haye ve 4 sayılı Montreal Protokolü ile tadil edilmiş hükümlerinin uygulanması gerekli olup bu sözleşmenin 26. maddesinde “bagajın veya eşyanın, teslim almaya yetkili kişi tarafından itirazda bulunulmaksızın kabulünün, bunların taşıma belgesine uygun olarak ve iyi durumda teslim edildiği hususunda, aksi sabit oluncaya kadar geçerli delil sayılacağı, hasar halinde, teslim almaya yetkili kişinin, hasarın öğrenilmesinden sonra derhal ve teslim alınışlarından itibaren bagaj için en geç yedi gün ve yük için en geç on dört gün içinde taşıyıcıya ihbarda bulunmak zorunda olduğu, gecikme halinde, bagajın veya yükün kendisine teslime hazır bulundurduğu tarihten itibaren en geç yirmi bir gün içinde ihbarda bulunulacağı, her ihbarın, yukarıda belirtilen süreler içinde, ayrı bir yazılı bildirim olarak gönderilmesi veya taşıma belgesi üzerine yazılmak suretiyle yapılmasının gerektiği, belirtilen süreler içinde ihbarda bulunulmaması halinde, hileli davranması hali dışında, taşıyıcı aleyhine dava açılamayacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu düzenleme karşısında, ihbar sürelerine uyulmaması halinde, yalnızca taşıyıcı lehine bir karine söz konusu olmayıp, taşıyıcının sorumluluğu da sona ermektedir (Hüseyin Ülgen, Hava Taşıma Sözleşmesi, İstanbul 1987, s. 211, Tuba Birinci Uzun, Uluslararası Hava Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, 2012, s.134-135).
Ancak, taşıyıcının herhangi bir suretle hasarı öğrenmesi halinde ihbarın süresinde yapılmadığını ileri sürmesi TMK’nın 2. maddesi uyarınca iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağından bu durumda hasar nedeniyle ihbar şartı aranmamalıdır. Dosya içerisinde yer alan ve davalı şirket yetkilisi olduğu iddia edilen kişi ile yapılan mail yazışmalarında, yapılan aktarma sırasında taşınan mallara ilişkin hasar ve zayi olgusunun bilindiği iddia olunmuştur. Bu durumda, mahkemece taşıyanın hasarın varlığından haberdar olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerektirmiştir.” denilmiştir.
Karar ilamı doğrultusunda dosyanın mahkememizin 2019/49 esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin 20/05/2019 tarihli duruşmasında bozma ilamına uyularak dosyanın bilirkişiye tevdi ile bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilerek 22/11/2019 havale tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
Yargıtay bozma kararından önce, yerel mahkeme yargılama sürecinde 2015/14 Esas sayılı dosyada bilirkişi heyetimizce hazırlanan yedi (7) sayfayı bulan KÖK raporda sonuç olarak; Davalıların her ikisine de “izafeten” yani l. davalı açısından akdi taşıyıcı … Ltd. Şirketini temsilen; 2. Davalı açısından ise … … Firmasını temsilen dava ikame edilebileceği, l. Davalının şube vasfı bulunmadığı ve doğrudan dava yönetilemeyeceğine,
Davacının TTK/Md.1301 gereği aktif husumete ehil olmadığı, taşıma sürecinde ve gerçek zarar tespiti yapılmaksızın ödeme yaptığı ve ödemesinin hatır ödemesi olduğu; buna karşın mülga BK. Md.162 ve devamı hükümlerine göre; temlik aldığı alacak miktarı gözetilerek akdi halefiyete hak kazandığı ve rücuen tazminat davası ikame edebileceğine,
Davacının sigortalısına ait emtiada taşıma sürecinde verilen sayıda (364 adet) kısmi zayi olduğunun sabit olmadığına, tek taraflı sigortalı beyanına dayandığına,
Montreal Konv. Md.18 gereği davalıların taşıyıcı sıfatları İle sorumluluğundan söz edilebilmesi için zararın tasıma sürecinde meydana geldiğinin davacı yanca ispatlanması gerektiğine,
Taşıma sonunda zarar tespiti için gerekti tutanak veya yazılı ihbar şartının Md.31 gereği yerine getirilmediğine ve sürenin geçtiği gözetilerek davalıların kötü niyeti ortaya konulmadıkça davalılara karsı dava hakkının düştüğüne,
28.09.2011 tarihinin taşımanın bittiği zamandan çok sonraki bir tarih olduğu ve zayiatın taşıma sürecinde meydana geldiği iddiasını doğrulamayacağına,
Zararın gereği gibi tespit edilmediği ve sigortalı beyanına dayandığı, zararın sabit olmaması nedeniyle de davalıların sorumluluğuna gidilemeyeceğini,
Zararın varlığı ve tasıma sürecinde meydana geldiği kabul edilecek olursa; davacının ancak 6.854,35-TL miktarı bakımından rücuen tazmin talep edebileceğini, davanın zamanaşımı süresinde olduğu, zamanaşımı itirazının kabul edilemeyeceğinin tespit edildiği anlaşılmıştır.
Bozmaya uyma kararı gözetildiğinde davacının rücuen tazminat alacağı bakımından kök raporda yapılan zarar ve tazminat değerlendirme ve tespitlerine göre karar verilmesi gerektiği gözetilerek, buna göre, İhbar şartı aranmadığında, davacının 6.854,35 TL tazminatı rücu edebileceği, bu miktarın davalıların sınırlı sorumluluk limitlerinde kaldığı bilirkişiler tarafından kök rapor değerlendirme ve tespitleri aynen devam etmektedir.
Kısmi zayi ve hasar durumunda ihbar uygulaması aynı şekilde olmaktadır. Somut olayda eksiklik de kısmi zayi kapsamında kalmaktadır.
Taşıma süreci zararı iddiaları yazışmalara yansıdığı ölçüde, taşıma sürecinde meydana geldiği değerlendirilerek ve bozmaya uyma gözetilerek sayın mahkemece hesaplanan miktarın gözetilmesi gerekmektedir.
Bozmaya uyma kararı ve Ek görevlendirme hususları gözetilerek yapılan ek inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; Davacının, davalılara yönelttiği izafeten açılan işbu davada talep edebileceği tazminatı 6.854,35 TL hesaplandığı, Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre taşıyıcının sorumluluk sınırları dahilinde hesaplanan tazminatın ödenmesi gerektiği, Her iki davalıya da İzafeten-acente sıfatı ile husumet yöneltildiği anlaşılmış olup, açıklanan nedenlerle, Davanın kısmen kabulü ile … İcra Müdürlüğünün 2012/… esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 6.854,35 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte devamına, İcra inkar tazminatının asıl alacak likit olmadığından reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-Davanın kısmen kabulü ile … İcra Müdürlüğünün 2012/… esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 6.854,35 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte devamına,
2-İcra inkar tazminatının asıl alacak likit olmadığından reddine,
3-Alınması gerekli 468,22 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 103,45 TL’nin düşümü ile eksik kalan 364,77 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı … A.Ş. kendisini vekille temsil ettirdiğinden red üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 1.709,16 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan (28,05 TL ilk masrafı+ 741,60 TL posta masrafı+ 1.800,00 TL bilirkişi ücreti =) 2.569,65 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına ( %80,04 kabul ) nazaran 2.056,74 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 180,00 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına ( %19,96 red ) nazaran 35,92 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı tarafça yatırılan 103,45 TL peşin harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır