Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/471 E. 2023/239 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/471 Esas
KARAR NO :2023/239

DAVA:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ:24/07/2019
KARAR TARİHİ:30/03/2023

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde; davalı şirketin sermayesinin beheri 1.-TL itibari değerli toplam 1.200.000,00 adet paydan oluştuğunu, 29.04.2019 tarihli Genel Kurul Toplantısına ait hazirun cetveline göre bu paylardan; 244.498,82-TL itibari değerli toplam 244.498,82 adedi davacı …’a 267.926,93.-TL itibari değerli toplam 267.926,93 adedi ise diğer davacı …’a ait olduğunu, Davacı-müvekkillerinin , davalı şirketin 29.04.2019 tarihli Genel Kurul toplantısına asaleten iştirak ettiğini, muhalif kaldıkları hususları gerek toplantı tutanağına, gerekse hazirun cetveline usulünce şerh ettirdiklerini, davalı şirketin eski ortaklarından …’ın, 16.07.2015 tarihinde vefat ettiğini, Müteveffa, şirket ortaklarından …’ın eşi , davacı …’ın ise de babası olduğunu, müteveffanın aynı zamanda davalı şirketin diğer iki ortağı olan … ile …’ın da babası olduğunu, davalı şirketin , ortakları aile fertlerinden müteşekkil bir aile şirket olduğunu, müteveffa, sağlığında 215.027,80 adet payın maliki olup, bu pay miktarı, davalı şirket sermayesinin yaklaşık %45’ine tekabül ettiğini, davalı şirketin 11.05.2015 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısına ilişkin hazirun cetvelinin tetkikinden de bu durumun kolaylıkla anlaşıldığını, bir örneği dilekçe ekinde mübrez bu hazirun cetvelinde görüldüğü üzere; davalı şirketin toplam 500.000,00 adet paya bölünmüş esas sermayesinin dağılımının dilekçede tablo halinde gösterildiğini, … 2. Sulh Mahkemesinin 11.09.2015 tarih ve 2015/… E. 2015/… K. sayılı veraset ilamında müteveffa …’ın mirası 4 pay itibari edilerek; 1 payı davacı eşi …’e birer paydan toplam 3 pay ise, eşit oranda evlatları olan davacı … ile dava dışı … ve …’a intikal ettiğini, murisin terekesi dava konusu edilen Genel Kurul toplantısı tarihinde ve işbu dava tarihi itibarıyla halen paylaşılamadığını, dolayısıyla murisin sahip olduğu davalı şirketin payları, haleri ve terekenin taksimine değin elbirliğiyle mülkiyet konusu olduğunu, Murisin ölümüyle davalı şirkette maliki olduğu 215.027,80 adet payın TMK’nın 640. Maddesi uyarınca elbirliği mülkiyeti şeklinde bütün
mirasçılarına intikal ettiğini, miras ortaklığının henüz paylaşılmadığından elbirliği ile mülkiyet rejimi, gerek dava konusu Genel Kurul Toplantısının yapıldığı 29.04.2019 tarihinde gerekse huzurdaki dava tarihi itibarıyla halen devam ettiğini, TMK’nın 702/2 maddesi uyarınca miras ortaklığına dâhil mal ve haklar tüm mirasçıların oy birliği ile verecekleri kararlara göre yönetileceğini, oy birliğinin sağlanamadığı hallerde bu yetkinin, TMK 640/3 uyarınca atanan tereke temsilcisine ait olduğunu, keza, söz konusu hususun, TTK’da da benzer şekilde hüküm altına alınmış olup, TTK’nın konuyla ilintili 432. madde ve 477. madde düzenlemelerinin mevcut olduğu , somut olayda … 1. Sulh Hukuk mahkemesi’nin 14.11.2017 tarihll kararıyla Av. İbrahim Bülbül, murisin terekesine temsilci tayin edildiğini, ancak dava dışı ortaklar … ve …’ın mensubu oldukları davalı Şirket Yönetim Kurulunca hukuksuz bir karar alındığını ve 07.02.2016 tarihli bu Yönetim Kurulu kararıyla, murisin davalı şirkette sahip olduğu payları, haksız ve mesnetsiz bir şekilde mirasçılarına dağıtıldığını ve yapılan pay taksimatı sonucu oluşan yeni ortaklık yapısının, davalı şirketin pay defterine kaydedildiğini, davalı şirket yönetim kurulunca alınan kararların hukuksuz olduğunu, zira Yönetim kurulu tarafından
yapılan pay taksimi murisin sözü geçen veraset ilamındaki pay dağılımına aykırı olduğunu, Kaldı ki murisin terekesi ne bir mahkeme kararıyla ne de tüm miraşsçılarının katıldığı bir taksim sözleşmesiyle paylaştırılmadığından, murise ait şirket payları, yasal miras paylarına göre de Mirasçılarına pay edilemeyeceğini, oysa davalı şirket yönetim kurulu, murisin paylarının intikalini, murisin geçerli veraset ilamı hilafına ve fakat taraflarınca … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/406 E. sayılı dosyası üzerinden iptali talep olunan, murisin tenfizi kabil olmayan vasiyetnamesi uyarınca mirasçılarına keyfi bir şekilde yaptığını, söze konu vasiyetnamenin iptali talepli davanın halen derdest olduğunu, davalı şirket Yönetim Kurulu, henüz tenfiz edilmediğini ve uygulanması mümkün olmayan bir vasiyetname uyarınca murisin sahip olduğu şirket paylarını, mirasçılarına pay etme ve şirket pay defterine kaydetme kararı aldığını, Yönetim Kurulu Kararının hükümsüzlüğünün tespitine yönelik açılan dava, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esasında görülmüş olduğunu, mahkemece, davalı şirket tarafından alınan yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespitine ve paydaşlık yapısının eski haline iadesine karar verildiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararıyla murisin hukuksuz bir şekilde taksim edilen payları murisin terekesine döndüğünü, dolayısıyla davalarının konusu Genel Kurul Toplantısı esnasında davalı şirket ortaklarınca temsil edilen pay adetleri ile bu paylardan doğan oy hakları tamamen geçersiz olduğunu, davacı-müvekkillerinin , davanın konusu Genel Kurul Toplantısı tutanağı ile hazirun cetvelinde yer alan muhalefet şerhleri ile bu hususa işaret ettiklerini, murisin şirket paylarının hukuksuz şekilde pay edilmiş olduğunu, toplantıda hazır bulunan paydaşların pay oranlarının gerçeği yansıtmadığını, bu hususun hâlihazırda dava konusu olduğunu, murisin miras ortaklığı henüz paylaşılmadığını, paylarının elbirliği mülkiyetine tabi olduğunu, bu paylardan doğan pay haklarının da oy birliği oluşmadan kullanılamayacağını beyan ettiklerini, dava dosyaları nazara alırdığında murisin paylarından doğan oy haklarının, aralarında husumet bulunan mirasçılarınca (davalı şirket ortaklarınca) oy birliğiyle verilecek kararlarla kullanılmasının mümkün olmadığının ancak murisin elbirliği mülkiyeti konusu ve davalı şirket sermayesinin yaklaşık %45’ine tekabül eden paylarının, miras ortaklığının taksimine kadar tereke temsilcisi tarafından temsil edilmesini ve bu paylardan doğan oy haklarının da tereke temsilcisi tarafından kullanılmasını gerektiğini, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 14.11.2017 tarihli kararıyla Av. İbrahim BÜLBÜL murisin terekesine temsilci olarak tayin edildiğini, dava konusu Genel Kurul Toplantısı öncesinde davalı şirket Yönetim Kurulu’nca yapılan toplantıya çağrı merasimi incelendiğinde tereke temsilcisine herhangi bir çağrıda bulunulmadığını, tereke temsilcisinin dava konusu Genel Kurul toplantısına davet edilmediğini ve böylece kendisine murisin paylarını temsilen oy kullanma imkânı tanınmadığının anlaşıldığını, bunun sonucu olarak da tereke temsilcisi Sayın İbrahim BÜLBÜL, toplantıda hazır bulunamadığını, murisin paylarını temsil edemediğini, murisin davalı şirket sermayesinin yaklaşık %45’ine sahip olduğunu, tereke temsilcisinin toplantıda alınan kararların akıbetini kendi başına olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilecek oy hakkına sahip olduğunu, tereke temsilcisinin toplantıda görüşülüp karara bağlanan kararların tümüne olumlu oy verme gibi bir zorunluluğu olmadığını, tereke temsilcisinin toplantıya katılmayıp, murisin paylarından doğan oy hakkını kullanamamış olmasının ; toplantıda alınan her bir kararla ilgili oylama sonucunu açık bir şekilde etkilendiğini, usulüne uygun çağrı yapılmaması hasebiyle tereke temsilcisinin toplantıya katılamamasının ve murisin paylarından doğan ay haklarını kullanamamasının , toplantıda yapılan oylamaların sonucunu doğrudan doğruya etkilediğini, toplantıda tüm kararlar oy çokluğuyla alındığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihadında Genel Kurul’u toplantıya davet eden Yönetim Kurulu iyiniyetle davranıp, bilinen bütün pay sahiplerine veya onların temsilcilerine davetiye çıkardığı halde şu veya bu sebeple davetiyelerin toplantı gününden önce muhatabına ulaşmamış ve bu nedenle bazı ortakların toplantıya katılamamış olmaları durumunda bu katılamamanın alınan kararlar bakımından nisabı etkileyip etkilemediğine dikkat edilmesi gerektiğini, Yönetim Kurulunun kimlikleri ve adresleri belli olan pay sahiplerine veya temsilcilerine kasten davetiye göndermemesi halinde, katılmamanın kararı etkileyip etkilemediğine bakılmaksızın salt toplantı çoğunluğu usulüne uygun şekilde sağlanmadan karar alınması nedeniyle yok hükmünde sayılmalı veya dürüstlük kurallarına aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmesinin gerektiğini, Genel Kurul toplantısına çağrının bütün pay sahiplerine veya temsilcilerine yapılması çağrının geçerlilik koşulu olduğunu, doktorinde birçok görüş ve yerleşik Yargıtay İnançları, bu gibi kurucu ve şekli noksanlıklar sonucu alınan Genel Kurul Kararlarının hiçbir etki ve sonuç doğurmayacağı ve dolayısıyla “Yok Hükmünde” sayılması gerektiğinin benimsendiğini, TTK’nun 414 üncü maddesine aykırı olarak yapılan çağrı geçersiz ve dolayısıyla bu geçersiz çağrı üzerinden toplanan Genel Kurulda alınan kararlarında geçersiz olduğunu, yaklukla malul olduğunu, çoğunluk teşkil eden davalı şirketin dava dışı ortaklarının kötü niyetli ve davacı-müvekkillerini yıldırmaya yönelik davranışları veçhile, müvekkilleri, her yıl huzurdaki dava konusu ile aynı konulu davalar açmak zorunda kaldıklarını, müvekillerinin hissedarı olduğu, ortaklık yapısı ve yönetim kurulu davalı şirket ile birebir aynı olan dava dışı üç ayrı şirket mevcut olduğunu, müvekillerinin , bu şirketlerden biri olan … İnşaat Tarım Turizm Sanayli ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 2017 mali yılına ilişkin 16.05.2018 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan Genel Kurul Kararlarının iptali için İstanbul 13. Ticaret Mahkemesi’nin 2018/765 sayılı dosyası ile açmış oldukları dava dosyasından alınan bilirkişi raporunda, bilirkişi heyetinin Genel Kurul Toplantısında alınan tüm kararların hükümsüz olduğu yönünde mütalaada bulunduğunu, murise ait payları temsilen atanan Tereke Temsilcisine oy hakkı sağlanması suretiyle Olağan Genel Kurul Toplantısının yapılması mümkün olup, Genel Kurul Toplantısındaki kararlarda, muris adına oy kullanacak temsilcinin etkisi olabileceğininde açık olduğunu, ancak iptali istenen 16.05.2018 tarihli Genel Kurul Toplantısına söz konusu temsilcinin, murisin paylarına temsilen katılmadığı, genel kurul tutanağından anlaşıldığını, dolayısıyla vasiyetname yoluyla gelen Elbirliği Mülkiyetindeki payların, paylı mülkiyete dönüştürülmeden, pay defterine işlenmesi ve bu suretle oluşan yeni paylar ile Olağan Genel Kurul Toplantısında kararlar alınması, bu kararların geçersizliğine sebep olduğu kanaati oluşturduğunu, Somut olayda davalı şirket ortaklarından murisin terekesi için Sayın Av. İbrahim BÜLBÜL’ün temsilci tayin edildiği ve adresi davalı şirket yönetim kurulunca gayet iyi bilindiğini, keza adı geçen tereke memuru tarafından temsil olunan terekeye murisin davalı şirketteki paylarının da dâhil olduğu izahtan vareset olduğunu, bu durumda davalı şirket yönetim kurulunun murise ait payların temsilci toplantıya çağırmamasının tamamen kasti ve kötü niyetli bir davranış olduğunu, alınan kararların sırf bu nedenle de yok hükmünde sayılması veya en azından iptal edilmesi gerektiğini, davalı şirket ortaklarından Muris-…’ın henüz tenfizi kabil olmayan vasiyetnamesi yoluyla gelen “Elbirliği Mülkiyetindeki” paylar, “Paylı Mülkiyete” dönüştürülmeden, davalı şirketin pay defterine işlendiğini ve bu suretle oluşan (kesinleşmeyen) paylar ile 29.04.2019 tarihli Genel Kurul Toplantısındaki kararlar alındığını, bu durum karşısında dava konusu toplantıda alınan tüm kararların, kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılıktan ötürü yok hükmünde olduğunu, davacı-müvekkilllerinin TTK’nun 420/2. maddesi uyarınca sahip oldukları finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılması hakkı davalı şirketçe hiçe sayılarak, dava konusu genel kurul kararları alındığını, davalı şirketin 13 Mart 2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı’na ait Yönetim Kurulunca kendisine gönderilen davet mektubunu 04 Mart 2019 tarihinde tebliğ alan 1 no’lu davacı, … 25. Noterliğinden davalı şirkete hitaben keşide ettiği 11 Mart 2019 tarihli ihtarnamesi ile davet mektubunun ekinde yalnızca 2018 yılına ait şirket bilançosu, gelir tablosu ve faaliyet raporunun bulunduğunu, davalı şirketin faaliyetleri ve içinde bulunduğu finansal ekonomik durum hakkında bir yargıya varabilmesi için anılan belgelerin yeterli olmadığını, finansal tablolara ilişkin detaylı bilgi ve belge talep ettiği hususları bir liste haline getirerek, bu taleplerinin karşılanmaması halinde yasal haklarını kullanma cihetine gideceğini ihtar etttiğini, İşbu ihtarnamenin davalı şirketçe 11.03.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, İhtarnamesine bir cevap alamayan 1 no’lu davacının, bu durum karşısında 13.03.2019 tarihinde davalı şirket merkezine bizzat giderek şirketin finansallarına dair bilgi ve açıklama taleplerini yinelediğini ve ihtarnamesinde adı geçen belgelerin TTK’nın 437. maddesi kapsamında
incelemesine sunulmasını istediğini, ne var ki davalı şirketin, davacının taleplerini yanıtsız bırakarak, finansal tabloların izaha muhtaç noktalarına ilişkin sorularına cevap vermediğini, ihtarnamesindeki taleplere yeterli ve doyurucu bir cevap alamayan 1 no’lu davacı, hiç vakit kaybetmeden ve mecburen … 25. Noterliğinden davalı şirkete yeniden bir ihtarname keşide ederek, kendisine sınırlı olarak verilen bilgilerle şirketin finansal ve ekonomik durumu hakkında bir değerlendirme yapabilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin finansal tablolarına ilişkin detaylı bilgi ve açıklama taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini, aksi takdirde yasal haklarını kullanma cihetine gideceğini ihtar ettiğini, Ne var ki, davalı şirketçe 04/03/2019 tarihinde tebellüğ edilen bu ihtarname de yanıtsız bırakıldığını, 1 no’lu davacı, davalı şirketin 18.03.2019 tarihinde gerçekleşen Olağan Genel Kurul toplantısında söz alarak, davalı şirkete ait finansal tablolara ilişkin bilgi ve açıklama talep ettiği hususları, anılan ihtarnamelerle genel kurul toplantısı öncesinde davalı şirkete bildirdiğini, bu ihtarnamelere davalı şirket tarafından hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun bilgi verilmediğini ifade ederek TTK’nun 420 maddesi mucibinde finansal tabloların müzakeresinin ertelenmesini talep ettiğini, bu talebi ile belge ve açıklama talep ettiği hususları 20 madde halinde toplantı tutanağına şerh düşürdüğünü, 2 no’lu davacı da aynı şekilde, 1 no’lu davacı tarafından toplantı tutanağına şerh düşülen 20 adet belge hakkında detaylı bilgi ve açıklama talep ettiğini ve bu talebini toplantı tutanağına şerh düşürdüğünü, her iki davacının da aynı yöndeki talepleri uyarınca 18.03.2019 tarihli Genel Kurul Toplantısı 1 ay süre ile ertelendiğini, bu 1 aylık sürede de davacıların taleplerinin karşılanmadığını, davalı şirketçe kendilerine finansal konularda hiçbir doyurucu bilgi ve belge temin edilmediğini, Hal böyle olunca, davalı şirketin ertelenen Genel Kurul Toplantısının 29.04.2019 tarihinde yapıldığını ve davacı-müvekkilinin toplantıya iştirak ederek, muhalefet şerhlerini 1, 2, 3, ve 4 numaralı gündem maddelerinin müzakeresi esnasında toplantı tutanağına ve hazirun cetveline yazdırdığını, gerek Genel Kurul Toplantıları esnasında gerekse de haricen davalı yanca keşide edilen ihtarnamelerle müteaddit kereler reddedilen davacı müvekkilinin …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/171 E. Sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine TTK madde 437 gereğince bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılması talepli dava ikame ettiklerini, TTK’nun 420/2. madde hükmünde genel kurul toplantısı, azlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılmasını, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında ilgililer tarafından dürüst hesap verme ilkesi uyarınca cevap verilmemiş olması şartına bağlandığını, müvekkillerince keşide edilen ihtarnamelerin içeriklerinden ve nihayet Bakanlık Temsilcisi gözetiminde tanzim edilen her iki Genel Kurul Tutanağından açıkça finansal tabloların davacılarca itiraza Uğrayan kısımlarının, tutanak altına alınmış olmasına rağmen, davalı şirketin, varit bir açıklama
getirmeksizin davacıların taleplerini defaten genel kurullar esnasında ve haricen ısrarla reddedildiğini, bu da davalı şirketçe müvekkilinin taleplerine dürüst hesap verme ilkesi uyarınca cevap verilmemiş olduğunun açık bir göstergesi olduğunu, davalı Şirketin 29.04.2019 tarihli Genel Kurul Toplantı Tutanağının 2. maddesinden anlaşıldığı üzere müvekkilinin, az yukarıda açıklanan sebeplerle finansal tabloların müzakeresinin ikinci defa ertelenmesini talep ettiğini ve fakat bu talebinin Genel Kurulca reddedilerek, finansal tabloların oy çokluğuyla kabul edildiğini, Bu bakımdan anılan Genel Kurul Toplantısı
Tutanağında yer alan finansal tabloların kabulüne ilişkin 2 numaralı kararı, yukarıda anılan Gerekçeler ve TTK’nun 420/2’nin açık hükmü karşısında görüşülmeyip, müzakeresinin Ertelenmesi gerekirken, Genel Kurulca görüşülüp karara bağlanması hukuka aykırı olduğunu, iptali gerektiğini, genel kurul toplantı tutanağındaki yönetim kurulu üyesinin ibrasına ilişkin 3 nolu gündem ile alınan kararın yukarıda açıklanan yokluk ve iptal sebepleri haricinde ayrıca TTK 436. Maddesinin dikkate alınmaması nedeniyle de iptali gerektiğini, yönetim kurulu başkanının toplantıda söz alarak , şirket ortaklarından annesi-… ile aralarında usul ilişkisi bulunduğunu, …’in bu sebeple oydan yoksun olduğunu ve ibraya ilişkin oylama oy kullanamayacağını belirttiğini, bunun üzerine genel kurul tarafından …’ın ibra oylamasında oy kullanıp kullanamayacağını oya sunulduğunu ve oy çokluğuyla oy kullanamayacağına karar verildiğini, bu kararın hukuka aykırı olduğunu, …’ın oy hakkının hukuka aykırı bir şekilde kaldırıldığını, bu nedenle de 3 nolu gündem maddesiyle alınan kararın iptali gerektiğini, TTK 436/2 maddesinde, sadece yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görev alan kimselerin , yönetim kurulu üyelerinin ibra edimelerine ilişkin kararlarda sahip oldukları oy haklarını kullanamayacağını ön gördüğünü, oysa davacı-…’in yönetim kurulu üyesi olmadığını, dolayısıyla oy hakkından yoksun olmadığını, yönetim kurulu başkanı …’ın ibrasına ilişkin kararda anne …’in 267.926,93 adet olumsuz oyu geçersiz sayıldığında …’ın ibra edilmemiş olacağını, tüm bu nedenlerle söz konusu toplantıda alınan 2,3,4 nolu genel kurul kararlarının öncelikle yoklukla malul olduklarından hükümsüzlüklerinin tespitine, mahkeme aksi kanaatte ise iptaline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu 29.04.2019 tarihli genel kurulda alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkili firmanın dava konusu genel kurulu 18.03.2019 tarihinde şirket hissedarlarından …, … ve …’ın TTK m. 420 uyarınca talepleri üzerine ertelendiğini ve 29.04.2019 tarihinde saat 11:30’da şirketin merkez adresi olan “… Mah … sok. … Sitesi … Blok No: … …/…” adresinde, İstanbul İl Gümrük ve Ticaret Müdürlüğü’nün yazılarıyla görevlendirilen Bakanlık Temsilcisi gözetiminde yapıldığını, davacıların toplantı açılmasından sonra ilk olarak, “toplantıda hazır bulunanlar listesi ile paydaşlık yapısı, pay adet ve oranları ile toplantı nisabına” itiraz ettiklerini, öncelikle toplantıda pay oranlarına ilşkin bir hususun görüşülmediğini, toplantı göndeminde olan konuların görüşüldüğünü, davacının paylara ilişkin itirazlarının (pay oranları) şirket genel kurulunun ya da işbu davanın konusunun olmadığını, davacının vasiyetname ile ilgili itirazları kapsamında açmış olduğu bir davanın mevcut olduğunu, bu nedenle genel kurulda toplantının açılması ve gündem maddelerinin görüşülmesinde hiçbir yasal engelin bulunmadığını, öncelikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu2010/3-392 E. , 2010/417 K. Sayılı kararı gereğince … yönünden müteveffa …’ın vasiyetnamesi geçerli bir vasiyetname olduğundan bu hususa ilişkin tüm itiraz ve şerhlerin geçersiz olduğunu, (Diğer davalı için de geçerli bir vasiyetname mevcut olup yalnızca açılan dava derdesttir.) Sonuç olarak … yönünden işbu davanın tümden reddi gerektiğini, … tarafından açılan vasiyetin iptali davasının … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi … E, … K sayılı ilamı ile reddedildiğini, bu kararın İstinaf ve Yargıtay onanmasından da geçtiğini ve kesinleştiğini, bu nedenle davacılardan …’ın itirazlarının dinlenmemesi gerektiğini, …’ın davasının aktif dava ehliyeti yokluğundan reddedildiğini, işbu davayı açmasında da hiçbir hukuki yararın olmadığını, Nitekim, 07.12.1955 Tarih,1955/16 Esas,1955/25 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da “…Medeni Kanunumuzun sistemine göre tasarruf ehliyeti bulunmayan bir muris tarafından tanzim olunan ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden hükümsüz olmayıp ancak iptali kabil sayılacağından,bir iptal sebebinin mevcut olduğunu tespit eden bir mahkeme kararı ancak aleyhlerine sadır olan şahıslara karşı muhkem kaziyye teşkil edeceği…” ifadesiyle bu hususun vurgulandığını, yine bu kararlardan anlaşılan bir diğer hususun ise“ölüme bağlı tasarruflar bir mahkeme kararı ile iptal edilip o mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçerlidir ilkesi” olduğunu, bu ilke çerçevesinde, murisin vasiyetnamesine uygun olarak muristen kalan payları, pay defterine kaydedildiğini, davacılardan M….’ın açtığı davada vasiyetname aleyhine kesinleşmiş bir karar verilmediğinden diğer davacı R…. açısından ise açılan davanın reddediliğinden her iki davacının vasiyetnameye dolayısıyla genel kuruldaki pay oranlarına itirazlarının haksız olduğunu, genel kurul kararlarında iptali kabil bir hususun bulunmadığını, Muris, 16.07.2015 tarihinde vefat ettiğini, muris, TC … 9. Noterliği nezdinde 24.07.2014 tarih ve …. yevmiye numaralı vasiyetnameyi düzenlediğini, bu vasiyetnamede “… Ölümümden sonra geçerli olmak üzere; Tüm mal varlığımı eşim … T.C. numaralı …, oğlum … T.C. numaralı … ve oğlum … T.C. numaralı …’a yasal miras payları oranında, Büyük oğlum … T.C. numaralı …’a ise sadece mahfuz hissesinin kalmasını vasiyet ediyorum. Büyük oğlum … T.C. Numaralı …’ın mahfuz hissesi dışında kalan yasal miras payının küçük oğlum … T.C. Numaralı …’a kalmasını ancak küçük oğlum … T.C. Numaralı … büyük oğlum … T.C. Numaralı …’ın mahfuz hissesi dışında kalan yasal miras payını kendi kullanamayacak ve tasarruf etmeyecek bilcümle hayır kurumları, vakıf ve derneklere, hısım akraba ve çalışanlarımızdan ihtiyacı olanlara uygun gördüğü şekilde dağıtacaktır. …”beyanda bulunduğunu, müvekkili şirketin hissedarlarından … ve …, murisin vasiyetnamesine uygun olarak pay devrinin gerçekleştirilmesi yönünde, ilgili şirketlerden 07.03.2016 tarihinde “ … Babamızın bizlere ve diğer mirasçılara intikal eden paylarının, doktrinde oybirliği ile kabul edilen “ölüme bağlı tasarruflar bir mahkeme kararı ile iptal edilip o mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçerlidir ilkesi” çerçevesinde, anılan vasiyetnameye göre Genel Kurul ve şirket pay defterine kaydedilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.” şekilde talepte bulunduklarını, bu talep doğrultusunda, muristen kalan payların, “ölüme bağlı tasarruflar bir mahkeme kararı ile iptal edilip o mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçerlidir ilkesi” çerçevesinde, murisin vasiyetnamesine uygun olarak genel kurul pay defterine kaydedildiğini, … terekenin tespiti istemi ile bir dava (… 1. Sulh Hukuk Mahkemesi, E: 2017 / 2) açtığını, Mahkeme Av. …’ü tereke memuru olarak atadığını, Mahkeme, tereke memurunun şirket genel kurul toplantılarında terekeyi temsil etmesi, tereke yararına oy kullanması ve organlarında görev alması hususunda bir karar vermediğini, Mahkeme bu hususu görülmekte olan davalar kesinleştikten sonra değerlendireceğini, bir başka ifade ile genel kurullara tüm pay sahipleri katıldığını, hisselerin temsili hususunda, tereke memurunun –genel kurul tarihleri itibariyle ve halen- bir yetkisinin bulunmadığını, davacı tarafın bu durumu bilmesine rağmen aksi beyanlarda bulunarak “doğru söyleme yükümlüğünü”‘nü ihlal ettiğini, Tereke memuru 12.01.2018 tarihli raporunda“ … Müteveffanın sağlığında yönetim kurulu başkanı ya da başkan vekili olduğu anılan şirketlerin yapılacak olağan ya da olağanüstü genel kurul toplantılarında terekeyi temsil etmek, tereke yararına oy kullanmak ve organlarında görev almak üzere yetkili kılınmamıza…” talepte bulunduğunu, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 29.05.2018 tarihli celsede “ … Davacı tarafın teminatsız tedbire ilişkin ve yine pay defterlerinin düzeltilmesi ve hisselerin tereke idare memuru tarafından temsil edilmesi talebinin … 2. ASTM nin kararının kesinleşmesinden sonra değerlendirilmesine, …” şeklinde karar verildiğini, ayrıca tereke memurunun 06/05/2019 tarihli raporunda davacı …’ın huzurdaki davada davalı olan şirket de dahil diğer grup şirket hisselerinden … tarafından intikal eden hisselerin pay, söz ve oy haklarının tekere memuru tarafından kullanılması talebinin yerinde olmadığını, zaten terekenin idare ediliğinin açıkça ifade edildiğini, dolayısıyla tüm pay sahiplerinin genel kurula davet edilmiş durumda olduğunu, hisselerin temsili hususunda, tereke memurunun -genel kurul tarihleri itibariyle ve halen- bir yetkisi bulunmadığını, hazırlanan hazirun cetvelinin, …’ın 24/07/2014 tarih … yev.nolu … 9. Noterliği nezdinde düzenlediği vasiyetnamesine uygun olarak mirasçılar adına pay defterine tescil edildiğini, bu mirasçılardan …’ın vasiyetnameye karşı bir davasının olmadığını, davası olan … isimli davacının davasının ise henüz kesinleşmediğini, vasiyetnamenin halen geçerli olduğunu, ayrıca murisin paylarının paylaşılamaması gibi bir durumun olmadığını, bilakis vasiyetnameye uygun olarak …’ın hisselerinin 07/03/2016 Tarihli yönetim kurulu kararına göre paylaşılmış durumda olduğunu, henüz pay yapısını değiştiren kesinleşmiş bir mahkeme kararının da mevcut olmadığını, davacıların TTK M. 420/2 uyarınca “Finansal müzakerelerin tekrar geri bırakılması” hakkına ilişkin taleplerine dürüst cevap verme ilkesi uyarınca cevap verildiğini, davacılara bilgi alma kapsamındaki tüm bilgi ve belgeleri incelemesine sunulduğunu, davacıların kötü niyetli olarak toplantının ertelenmesini talep ettiğini, pay sahiplerinin talebi üzerine verilen bilgilerin, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olarak verildiğini, TTK madde 437/1 ‘e göre, Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az on beş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulacağını, davacılara 01/03/2019 tarihinde gönderilen olağan genel kurul toplantısına davet mektubunda, Finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi genel kurul toplantısından önce şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulacağının ihtar edildiğini, davet mektubunun ekinde işbu belgelerin gönderildiğini, ve tebliğ edildiğini, davacının şirketin finansal tablolarıyla ilgili bilgi sahibi olmadığını ve kendisine bilgi verilmediği şeklindeki iddiası tamamen gerçek dışı olduğunu, öncelikle genel kurula davet mektubu ekinde davacılara 2018 yılı bilanço, gelir tablosu ve faaliyet raporu 04/03/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, davacı … bu evrakları teslim aldığını, … 25.Noterliği 11/03/2019 tarihli … yev nolu ihtarının 1 nolu bendinde de belirtildiğini, ayrıca davacılara gönderilen davet mektubunda “Şirketin sahip olduğu veya kiraladığı motorlu taşıt varsa, buna ilişkin her türlü ödeme ve giderlerinin bilgileri, Kasa, Bankalar, Alıcılar, Ortaklar Hesabı, İndirilecek KDV, Satıcılar hesaplarının bilgileri, Ortaklara Borçlar, Personele Borçlar, Sermaye hesaplarının bilgileri, Hizmet Üretim Maliyeti hesap bilgileri, Genel Yönetim Giderlerinin bilgileri, şirket merkezinde, şirkete önceden haber verilmek kaydı ve şirketin gerekli hazırlıkları yapmasının gözetilmesi şartı ile incelemeye açık tutulacaktır. Tüm ilgililere duyurulur.” şeklinde bahsi geçen hususların tebliğ olunduğunu, daha sonra, şirket merkezinde …’a 13/03/2019 tarihli dizi pusulası eşliğinde; 1-100.10.001 TL Kasası dökümü, 2-102 Bankalar dökümü, 3-120 Alıcılar dökümü, 4-191 İndirilecek Katma Değer Vergisi Dökümü, 5-320 Satıcılar Dökümü, 6-331 Ortaklara borçlar dökümü (Kısa vadeli Y.K.), 7-500 Sermaye dökümü, 8-740 Hizmet Üretim Maliyeti dökümü, 9-770 Genel Yönetim Giderleri dökümünü içerir 1 adet CD, şirket hissedarı … tarafından kontrol edilerek 13.03.2019 Çarşamba günü teslim alındığını, davacının zaten bu bilgi ve belgeleri aldığını … 25. Noterliği 14/03/2019 tarihli 07736 yevmiye nolu ihtarında kabul ettiğini, diğer davacı …’ın herhangi bir bilgi ve belge talebi olmadığını, müvekkili şirketin tüm iyi niyetliyle mahkemelerin daha önceden bilgi edinme ile ilgili vermiş olduğu kararlar (kesinle kabul anlamına gelmemek kaydı ile) ve davacının isteği doğrultusunda, bu evraklı teslim ettiğini, pay sahibi inceleme hakkı kapsamında, kanun gereği pay sahiplerinin incelemesine hazır tutulan bilanço ve kar-zarar hesabı yanında, yukarı da belirtilen tüm bilgi ve belgeleri incelemeye hazır bulundurulduğunu ayrıca talep eden davacılardan …’a tutanakla teslim edildiğini, davacının şirkette pay sahibi olduğunu, yönetici olmadığını, bu kapsamda kendisine fazlasıyla bilgi ve belge verildiğini, ayrıca yönetim kurulu başkanı tarafından da davacının her sorusuna ve muhalefet ettiği konulara ilişkin genel kurul toplantı tutanağı ile de sabit olduğu şekilde bilgi verildiğini, sorularının eksiksiz yanıtlandığını, Yargıtay’ın aşağıdaki kararında; cevapsız kalan ve muhalefet şerhi ile zikredilen hususların kanunun aradığı anlamda bilgi edinme hakkını aşan mahiyette bulunması nedeniyle bilgi edinme talebinin reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu sonucu kontrol edilerek 13.03.2019 Çarşamba günü teslim alındığını, davacı zaten bu bilgi ve belgeleri aldığını … 25. Noterliği 14/03/2019 tarihli 07734 yevmiye nolu ihtarında kabul ettiğini, davacının şirkette pay sahibi olduğunu, yönetici olmadığını, bu kapsamda kendisine fazlasıyla bilgi ve belge verildiğini, ayrıca yönetim kurulu başkanı tarafından da davacının her sorusuna ve muhalefet ettiği konulara ilişkin genel kurul toplantı tutanağı ile de sabit olduğu şekilde bilgi verildiğini soruların eksiksiz yanıtlandığını, Yargıtay’ın aşağıdaki kararında; cevapsız kalan ve muhalefet şerhi ile zikredilen hususların kanunun aradığı anlamda bilgi edinme hakkını aşan mahiyette bulunması nedeniyle bilgi edinme talebinin reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varıldığını, T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2016/1162 K. 2017/3675 T. 13.6.2017 tarihli kararı “Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının vekili marifetiyle toplantıda temsil edildiği, gündeme dair sorulan soruların cevaplandırıldığı, toplantı başkanının gündemle ilgili konulara dair bilgi alınmasına karşı çıkmayıp gündemle ilgili konularda bilgi edinme hakkının kullandırıldığı, cevapsız kalan ve muhalefet şerhinde zikredilen hususların kanunun aradığı anlamda bilgi edinme hakkı kapsamını aşan mahiyette olduğu gerekçesiyle, davanın reddine kesin olarak karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine mahkemenin 08/09/2015 tarihli ek kararı ile kararın kesin olması sebebiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen ek karar ve esas karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası- Erişim Tarihi:09/08/2019.) Yine Yargıtay’ın başka bir kararında “şirketin finansal ve profesyonel hedeflerinin yönetim kurulu üyesi olmayan şirket ortağı ile paylaşılmamasının mevzuata aykırı olmadığı” şeklinde karar verdiğini, bu kararın dava konusu olaya da birebir uydğunu, (T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2015/13764 K. 2017/1654 T. 20.3.2017-Kazancı İçtihat Bilgi Bankası- Erişim Tarihi:09/08/2019) genel kurul toplantı tutanağında da belirtildiği şekilde müvekkili şirketin tek varlığı üzerine kayıtlı taşınmaz olduğunu, imar durumu açısından 12.12.2011 tarih, 7197 sayılı Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı oluru ile revize edilen gece kondu önleme bölgesi alanına alındığını, hali hazırda geçerli bir planı ve imarı bulunmadığını, geçerli bir imarın olmaması üzerine 1319 sayılı emlak vergisi kanununun 30. Maddesi kapsamında kısıtlı olarak emlak vergisi ödenmesi yönünde yapılan müracaata … Belediyesi tarafından yönetmelikte kısıtlılığın tanımı; imar olmayan yerlerde kısıtlı sayılacağına dair yönetmelikte bir hükmü bulunmadığı gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, bu durumda imarı olmayan ve kısıtlı olarak değerlendirilmesi de hukuken mümkün olmayan taşınmazın bundan sonra nasıl değerlendirileceği hususunda genel kurulda şirket ortaklarından görüş sorulduğunu, davacılardan … görüşünün olmadığı belirtmediğini, diğer davalı da bu hususta beyanda bulunmadığını, şirketin borca batık olduğu iddiasını ileri sürdüğünü, Diğer şirket ortağı … ise; … söz alarak; “Şirketin bugüne kadar yapmış olduğu sermaye artışları bir kaç yıl öncesinde … Belediyesi’nin yüksek oranda arttırdığı emlak vergilerini ödeme imkanı bulunması için yapılmıştır. Halen yüksek olan emlak vergisinin ödenebilmesi için önümüzdeki dönemde yeni bir sermaye artışının yapılması kaçınılmaz görünmektedir. Aksi halde şu anda ödenmekte olan emlak vergisi dava açılmak suretiyle düşürülmesi durumunda arsanın sahip olduğu değeri büyük ölçüde düşeceği endişesi taşımaktayım. Şirketin sahip olduğu arsa ileriki dönemde kentsel dönüşüm kapsamında değerini koruyabilir ya da arttırma olasılığı da vardır. Bu durumda halen ödenmekte olan emlak vergisinin düşürülmesi yönünde bir dava açılmasının uygun olmadığını düşünüyorum. Bu koşullar altında arsanın gelir getiren bir işletmede (otopark vb.) değerlendirilmesi veya ana şirket olan … A.Ş. ile birleştirilmesi imkanları araştırılabilir. Bu yönde çözüm bulunamaması durumunda 2020 yılında yeni bir sermaye artırımı yapılması gerekecektir.” şeklinde ifadelerde bulunduğunu, oysa ki şirketin arazinin kıymetine bakıldığında şirketin borca batık olmadığını ayrıca şirketin nakit sıkıntısı çekmesinin borca batık durumda olduğu anlamına gelmeyeceğini, zira bu konuda da Yönetim kurulu başkanı …; Yönetim Kurulu Başkan … söz alarak; “…’ın beyanında ifade ettiği üzere sahip olduğu taşınmazın ayni sermaye olarak konulmasıyla kurulmuştur. Emlak vergisi vesair zorunlu giderleri ödeyecek nakdi sermayesi bulunmadığından sermaye artırımı ile giderleri karşılamak durumunda kalmıştır. … Gayrimenkul’le yapılan sözleşme kapsamında bu şirket sözleşme kapsamındaki edimlerini süresinde yerine getirmemiştir. Başka bir şirketle de her hangi bir sözleşme yapılmamıştır. Bu şirketin böyle kıymetli bir araziye sahip olması nedeniyle TTK 376. Madde kapsamında, teknik olarak borca batık olmasından söz edilemez. Taşınmazın değerlendirilmesiyle ilgili bir önerisi olmayan …’ın afaki ve kurgusal beyanları doğru değildir. ” şeklinde ifadede bulunduğunu, İbra oylamasının TTK’ya uygun olarak yapıldığını, TTK’nın 436. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş olduğu üzere pay sahibinin, gerek kendisi ile ortağı olduğu şirket arasındaki gerekse eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile ortağı olduğu şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacağını, bu kapsamda öncelikle “kişisel nitelikteki iş veya işlem” kavramı ile “herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki dava” kapsamına girebilecek hallerin incelenmesi gerektiğini, doktrindeki ağırlıklı görüşe göre, Bu hallere, pay sahibinin şirketle devam eden bir davası/tahkim yargılaması ya da pay sahibinin eşinin/altsoyunun/üstsoyunun veya bunların şirketlerinin pay sahibinin ortağı olduğu şirket ile devam eden bir davası/tahkim yargılaması örnek verilebileceğini, bu kapsamda şirket ile pay sahibi arasındaki sorumluluk davaları, genel kurul iptali davaları, şirketin pay sahibinin maddede sayılan yakınlarına karşı açmış olduğu tüm davalar hakkında alınacak olan herhangi bir kararda pay sahibi oydan yoksun olacağını, şirket ortağı-davacı … ile tek kişiden oluşan yönetim kurulu üyesi ve başkanı … arasında usül füru ilişkisinin söz konusu olduğunu, ayrıca davacıların şirket aleyhine açtığı davalar ve husumete yönelik faaliyetler yönünden TTK m. 436/1 kapsamında bir ilişkinin mevcut olduğunu gösterdiğini, bu nedenle davacı …, füru konumunda olan … için oydan yoksun olduğunu davacının işbu davayı haksız ve kötüniyetli olarak ikame ettiğini, davacının asıl amacının müvekkili şirkete zarar vermek olduğunu, nitekim davacının şirket ortakları aleyhine açmış olduğu miras hukukundan kaynaklı davalar ile haksız şikayetleri de bulunduğunu, bu nedenle HMK m.329’nin tatbiki ile davacının yargılama giderlerinden başka müvekkil ile kararlaştırılan vekalet ücretinin tamamı ile yanın maddenin 2.fıkrası mucibinde beş bin Türk lirası disiplin cezasına mahkum edilmesi gerektiğini belirterek öncelikle, dava konusu 29.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin geri bırakılması talebinin reddine, davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 29/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2,3 ve 4 nolu kararların yok hükmünde olduğunun tespiti olmadığı takdirde iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER: Davalı şirketin sicil kaydı, sicil dosyası, 29/04/2019 tarihli genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, …. Asliye Ticaret Mahkemesine ait …Esas … Karar nolu kesinleşmiş ilam, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesine ait … Esas sayılı dosya, davalı şirketin ticari defter ve belgeleri, bilirkişi incelemesi.
29/04/2019 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağının giriş kısmı incelendiğinde “… ve …’in muhalefet şerhi: Toplantıda hazır bulunanlar listesine, paydaşlık yapısına, pay adedi ve oranlarına ve toplantı nisabına itiraz ediyoruz. Muhalifim. Şöyle ki; şirket ortaklarından müteveffa …’ın sahibi olduğu paylar, Şirket yönetimince hukuka aykırı bir yönetim kurulu karan alınarak, Paylaştırılmıştır. Bu nedenle toplantıdaki hazirunun temsil ettikleri paylar ve sahip olduğu oy hakları gerçeği yansıtmamaktadır. Anılan yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğü …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …E, … K. Sayılı ilam ile tespit edilmiştir. İşbu hükümsüzlük kararı neticesinde, murisin hukuksuz bir şekilde paylaştırılan payları terekesine dönmüştür. İşbu Mahkeme ilamını ve tedbir kararını Toplantı Tutanağına eklenmek üzere Genel Kurul’a sunuyoruz.
Muris … … miras ortaklığı halen paylaşılmadığından, şirkette sahibi olduğu paylardan doğan oy hakları ancak tüm mirasçıların oy birliği ile verecekleri kararla kullanılabilir. Oy birliğinin sağlanamadığı hallerde bu yetki, TMK 640 uyarınca atanan tereke temsilcisine aittir. Ancak şirket ortağı Mirasçılar arasında bulunan husumet nazara alındığında murisin paylarından doğan oy haklarının mirasçı şirket ortaklarının oy birliğiyle vereceği kararla kullanılması mümkün değildir. Bu durumda TMK ve TTK’nın amir hükümleri gereği, Murisin paylarından doğan oy hakları, tereke temsilcisi tarafından kullanılmak icap etmektedir.
Ne var ki Genel Kurul Toplantısına tereke memuru davet edilmemiş ve kendisine Murisin Paylarını temsilen oy kullanma imkânı tanınmamıştır. Murisinin Maliki olduğu pay oranının davalı şirket sermayesinin yaklaşık %45’ine tekabül ettiği nazara alındığında, tereke temsilcisinin toplantıda alınan kararların akıbetini kendi vereceği kararlarla olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilecek Oy hakkına sahip olduğu açıktır.
Bu hukuki sakatlıklara ilaveten, yukarıda anılan Mahkeme kararıyla sabit olduğu üzere, toplantıda hazır bulunan şirket ortaklarının temsil ettikleri pay adet ve oranlarının (dolayısıyla oy haklarının) hakikati yansıtmadığı nazara alındığında işbu toplantıda alınacak tüm kararlar, batıldır, yok hükmünde sayılmalıdır. Keyfiyeti Genel Kurul’un dikkatine arz eder, saymış olduğumuz sebeplerle işbu toplantıda alınan ve alımacak tüm genel kurul kararlarına itiraz ettiğimizi ve muhalif olduğumuzu bildiririz.
Ayrıca 2013 yılından Şirket ortaklarından … ve … ile Müteveffa şirket ortağı … arasında muvazaalı hisse devirleri Yapılmış olup, muvazaalı yapılan hisse devirlerinin iptali için şirket ortaklarından … … ve …’ca …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E, Sayılı dosyası ile Şirket aleyhine dava açılmıştır…..Yönetim Kurulu Başkanı … söz alarak; Hazırlanan hazirun cetveli, …’ın 24.07.2014 tarih, … yevmiye numaralı … 9. Noterliği nezdinde düzenlediği vasiyetnamesine Uygun olarak, mirasçılar adına pay defterine tescil edilmiştir. Tescil işlemine karşı açılan …. Asliye Ticaret Mahkemesi …Esas nolu dosyası henüz kesinleşmemiştir. Bahsi geçen diğer …. Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas nolu dosyası yeni açılmış olup, henüz Pây yapısını değiştiren kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoktur. Yukarıda görülen hazirun cetveli Pay ve pay oranları, pay defteriyle uyumludur, gerçektir ve toplantı nisabı sağlanmıştır. Toplantının yapılmasına ve yürütülmesine engel bir durum yoktur dedi.” şeklinde yazılı olduğu görülmüş, akabinde TTK 420/2. Maddesi gereğince talep edilen ikinci erteleme talebi oylamaya sunulmuş ve oy çokluğu ile ikinci erteleme talebinin reddine karar verildiği görülmüştür. Söz konusu toplantıda alınan 2 nolu karar incelendiğinde, şirketin 2018 yılı yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu ve finansal tablolarının müzakeresine geçildiği, davacıların olumsuz oyuna karşılık oy çokluğuyla 2018 yılı faaliyet raporu , bilanço ve gelir tablosunun kabul edildiği, davacılar tarafından muhalefet şerhi konulduğu, 3 nolu karar incelendiğinde, yönetim kurulu üyelerinin ibralarının görüşülmesine ilişkin olduğu, toplantı başkanının söz alarak şirket ortağı …’ın tek kişiden oluşan yönetim kurulu üyesi ve başkanı … ile arasında usul ilişkisi söz konusu olup TTK 436/1 Maddesi kapsamında …’ın oy kullanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu söyleyerek bu hususu oylamaya sunduğu ve …’ın oy kullanmaması yönünde oy çokluğuyla karar alındığı, daha sonra yönetim kurulu üyesi …’ın ibra edilmesinin oylamaya sunulduğu, … …’ın 244.498,82 adet olumsuz oyuna karşılık … ve Tatil Tur…A.Ş’nin 314.058,77 adet oyu ile oy çokluğuyla ibra edildiği, … … ve …’ın muhalefet şerhi koydukları , 4 nolu gündem maddesi incelendiğinde 2018 yılı karının kullanım şeklinin ve dağıtılacak kar tutarının görüşülmesine geçildiği, 2018 yılı karının dağıtılmayarak şirket bünyesinde bırakılmasına davacıların olumsuz oyuna karşılık diğer ortakların olumlu oyu ve oyçokluğuyla karar verildiği davacıların karara karşı muhalefet şerhlerini yazdırdıkları görülmüştür.
Davacıların öncelikli talebi yokluk nedeniyle hükümsüzlük olmadığı takdirde iptali istemine ilişkindir. Butlan başlıklı TTK’nın 447. Maddesinde “(1) Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.” denilmektedir.
İptal sebepleri başlıklı TTK’nın 445. Maddesinde ” (1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” denilmektedir.
İptal davası açabilecek kişiler başlıklı TTK’nın 446. Maddesinde ” a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” denilmektedir.
Mahkememiz görevli ve yetkilidir. Butlan davası için dava açma süresi bulunmayıp, iptal davası olarak değerlendirildiğinde ise davacılar tarafından açılan dava süresindedir. Davacılar söz konusu kararlara karşı olumsuz oy kullanmışlar ve muhalefet şerhlerini de tutanağa yazdırmışlardır.
Davadaki temel sorun davacıların ve bir kısım pay sahibinin murisi olan …’ın 16/07/2015 tarihinde vefat etmesi üzerine, şirket payları mirasçılara geçmiş ise de henüz paylaşılmadığından el birliği mülkiyet şeklinde paylara mirasçıların sahip olması nedeniyle, miras bırakana ait payların genel kurulda ya tüm mirasçıların oy birliğiyle verecekleri kararla kullanılması ya da atanan tereke temsilcisi tarafından kullanılması gerektiği iddiasına dayalı olup söz konusu genel kurul toplantısında tereke memuru davet edilmeyerek ayrıca … tarafından yapılan vasiyetname doğrultusunda söz konusu payların vasiyetnameye göre paylaştırılarak pay defterine kaydedilerek, bu pay durumuna göre oylama yapılması ve buna göre karar alınmasına dayalıdır. Davalı şirketin toplam payının 500.000 adet olduğu, …’ın ise 215.027,80 pay sahibi olduğu, davaya konu genel kurul toplantı tutanağına ekli hazirun cetveli incelendiğinde ise murise ait bu payın vasiyetnameye uygun olarak paylaştırılarak hazirun cetveli oluşturulduğu görülmüştür.
Davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme yaptırılarak genel kurul toplantısında alınan kararların hükümsüz olup olmadığı ya da iptali koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzim edilmesi istenilmiştir. Rapor incelendiğinde, “Mirasçıların müteveffa …’a ait şirket hisselerine elbirliği ile malik bulundukları, bu nedenle alınan 07.02.2016 tarihli payların vasiyetnamede öngörülen paylaştırma uyarınca mirasçılara intikali ve pay defterine tesciline ilişkin yönetim kurulu kararının kesin hükümsüz olduğu, ” Genel kurul çağrısındaki usüle aykırılığın kararın alınmasında etkili olduğu ve bu nedenle toplantıda alınan 2, 3 ve 4 no’lu kararların iptal edilmesi gerektiği, CD içeriğinde temin edilen bilgiler nedeniyle finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmiş olduğu, bu tespite bağlı olarak finansal tabloların müzakeresi ve bağlı konuların ikinci kez ertelenmesinin gerekmediği, 2 no’lu davacının yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanabilmesinin mümkün olduğu ve 2 no’lu davacının kullanacağı oyun doğrudan ibra kararının alınamamasını sağlayacağı, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 3 nolu genel kurul kararının bu nedenle de iptalinin gerektiği” şeklinde görüş bildirdikleri tespit edilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesine ait …Esas … Karar nolu ilam incelendiğinde; Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin hissedarlarından olduğunu, hissedarlardan …’ın 16 Temmuz 2015 tarihinde vefat ettiğini, halen geçerli olan bu mirasçılık belgesine göre murisin mirasçılarının …, …, … ve … olduğunu, hisse üzerinde mirasçıların elbirliği ile malik bulunduğunu, yönetim kurulunun mirasçıların bir kısmının talebi ile elbirliği ile ortaklığı bozmasının hukuken mümkün olmadığını, davalı şirket yönetim kurulunun mirasçılarının elbirliği ile sahip olduğu miras ortaklığı payını, yönetim gücünü kullanarak hiçbir yasal zemin oluşturulmadan kanuna aykırı şekilde paylaştırıldığını, … 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile yasal düzenlemeye uygun hareket ederek ortaklığın giderilmesi davası açıldığından 07/03/2016 tarihli, 1 no’lu Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespitini, batıl yönetim kurulu kararına göre pay defterine işlenen kayıtların önceki duruma getirilmesini/düzeltilmesini, yargılama giderleri ile karşı tarafa vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili, iptali istenen yönetim kurulu kararı ile mirasçılık belgesindeki miras paylarına göre değili, murisin vasiyetnamesinde açıklanan paylara göre paylaştırıldığını, Yönetim Kurulunun, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan mirasçılık belgesi gereğince eşit paylaşım yapmak yerine, geçerliliği henüz sabit olmayan ve vasiyetnamenin iptali için açılmış dava mevcutken, yani vasiyetname kesinleşmemişken, ilgili devirleri kanuna ve görevlerine aykırı olacak şekilde vasiyetname içeriğine göre paylaştırılarak, hisse intikallerini kesinleşmeden pay defterine işlettiğini, mahkemece talebin kabulü halinde dava dışı …’ın hukuki durumunda değişiklik oluşacağını iddia ederek, 07.03.2016 tarihli Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre,davacının davalı şirkette ortak olduğu, aynı şirketteki ortaklardan …’ın vefat ettiği, dosyaya sunulan vasiyetname kapsamına göre davacının …’ın mirasçısı olduğu, öte yandan murisin düzenlediği vasiyetname ile davacının mirasçılık hakkını saklı payla sınırladığı, ancak vasiyetname henüz kesinleşmeden davalı şirket yönetim kurulunca vasiyetname gereğince pay sahipliğinin belirlendiği, buna göre pay defterine hisselerin kaydedildiği, kararın yasaya aykırı olduğu bu nedenle asıl davanın kabulü ile; davalı Şirket Yönetim Kurulu tarafından alınan 07/03/2016 tarihli (1) no’lu kararın 6102 sayılı TTK’nın 391/1 fıkrası uyarınca batıl olduğunun tespitine, birleşen … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı davasında; …A.Ş.’nin pay defterindeki 07/03/2016 tarihli (1) nolu yönetim kurulu kararı ile oluşturulan kaydın, kararın hükümsüzlüğü nedeniyle önceki duruma getirilmesine karar verilmiş, karar istinaf edilmiş , istinaf talebi reddedilmiş, istinafın kararına karşı temyiz yoluna gidilmiş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/10/2022 tarih 2021 tarih 2442 Esas 2022/6661 Karar nolu ilamı kararın onandığı ve kararın kesinleştiği görülmüştür.
Davalı şirketin yaklaşık %45 oranında payına sahip olan …’ın 16/07/2015 tarihinde vefat ettiği, vefat nedeniyle paylar mirasçılarına geçmiş ise de halen paylaşılmaması nedeniyle elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, bu durumda oy hakkının mirasçıların tamamının oybirliğiyle vereceği karara ya da atanan tereke temsilcisi vasıtasıyla kullanılması şeklinde gerekmekte iken yönetim kurulunca bu kurallara uyulmaksızın , henüz kesinleşmeyen vasiyetname esas alınarak …’ın hisselerinin paylaştırılarak hazirun cetveli oluşturulduğu ve bu oy durumuna göre oy kullandırıldığı , usulüne uygun olarak elbirliği mülkiyet hükümleri nazara alınarak oy kullanılması halinde ise , %45’lik hisse nedeniyle söz konusu kararların oylamasında çıkan sonucun tamamen değişeceği, elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olan oyların yasaya aykırı olarak yönetim kurulu başkanı tarafından paylaştırılmasının açıkça kanuna aykırılık teşkil ettiği nitekim söz konusu paylaştırılmaya ilişkin davalı şirketin 07/03/2016 tarihli 1 nolu kararının da …. Asliye Ticaret Mahkemesince batıl olunduğuna karar verildiği, dolayısıyla söz konusu yönetim kurulu kararının batıl olduğu kesinleşen hükümle sabit olduğundan buna dayalı olarak yapılan 29/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2,3 ve 4 nolu kararların TTK 447. Maddesi kapsamına göre yok hükmünde olduğundan anlaşıldığından aşağıdaki şekilde davacıların davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacıların davasının kabulü ile,
Davalı şirketin 29/04/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 2,3 ve 4 nolu kararların yok hükmünde olduğunun tespitine,
2-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-Davacılar tarafında yapılan 101,60 TL ilk masraf, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 179,05 TL tebligat ve tezkere gideri olmak üzere toplam 2.080,65 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen yazı işleri müdürünce ilgilisine iadesine,
5-Bu dava sebebiyle 179,90 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile kalan 135,50 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda , kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/03/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır