Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/416 E. 2019/1018 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/416 Esas
KARAR NO : 2019/1018
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/03/2018
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

DAVA: Davacı vekili mahkememize biraz etmiş olduğu dava dilekçesinde; davalının Almanya’da … ünvanlı anonim şirketi kurduğunu, şirketin iki ortaklı olduğunu, davalının şirketine yatırımcı arayışına girdiğini, şirketin faaliyet konusunun Yenilenen Enerji Ve Solar Enerjisi olarak ilan edildiğini, müvekkilinin de bu amaçla şirkete yatırım yaptığını ancak davalının yatırımcıların sermayelerini başka amaçlarla kullandığını, hakkında Hamburg Asliye Ceza Mahkemesince dolandırıcılıktan ceza verildiğini, davalı hakkında Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin 15/07/2008 tarihli kararı ile tüketici iflası açıldığını, şirkete para yatıran ve dolandırılan alacaklıların alacaklarını iflas masasına yazdırdıklarını, müvekkilinin de alacağını iflas masasına yazdırdığını, buna göre müvekkilinin 20.761,47 Euro alacağı bulunduğunu, davalının Almanya’daki iflas tasfiyesinde kötüniyetli olarak Muğla Bodrum …’de kain … Ada … Parseldeki taşınmaz malvarlığını beyan etmediğini, davalının şirket üzerinden gerçekleştirdiği bu eylemler sonucu tüzel kişilik perdesi kaldırılarak davalının kişisel mal varlığı ile sorumlu tutulduğunu, borç miktarının 38,9 Milyon Euro olduğunu, davalının bu meblağı ödeyemeyeceğini belirterek kişisel iflas yoluna başvurduğunu ve Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesince iflasına karar verildiğini, Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin iflas mahkemesi olarak verdiği 18/03/2015 tarihli yazı ve ekindeki alacaklı ile borçluyu gösteren tablonun İİK 68.kapsamında belge olduğunu, kesinleşen sıra cetvelini de ibraz ettiklerini, davalı hakkında müvekkilince … İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyası ile Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından düzenlenen iflas tablosu-sıra cetveline kayıt kararına dayanılarak ilamsız takip başlattıklarını ancak borçlunun itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin belirtilen Berlin/Almanya adresinde ikamet ettiğini, davacının dava dışı şirketten alacaklı olduğunu, dava dışı … ünvanlı şirketin Almanya’da faaliyet gösterdiğini, bu nedenle müvekkilinin şirketin borcundan dolayı sorumlu olmasının mümkün olmadığının pasif husumetlerinin bulunmadığını, Mahkemenin yetkili bulunmadığını, müvekkilinin adresinin Berlin/Almanya olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; davalının yetkilisi olduğu dava dışı şirkete yatırılan paranın iadesi için başlatılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.
…. İcra Müdürlüğüne ait … E. Nolu dosyası incelendiğinde davacı tarafından davalı hakkında 20.761,47 Euro asıl alacak, geri kalanı da faiz olmak üzere toplam 33.153,22 Euro alacağın tahsili için Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin iflas mahkemesi sıfatıyla düzenlediği iflas tablosu ve sıra cetveline kayıt kararı esas alınarak ilamsız takip başlatıldığı, borçlu tarafından süresinde verilen itiraz dilekçesinde borca ve ferilerine itiraz edilerek takibin durdurulduğu görülmüştür.
Davacısı farklı olup, davalısının ve dava konusunun aynı olduğu dava neticesinde verilen görevsizlik kararının istinaf edilmesi üzerine … Mahkemesi … Hukuk Dairesinin … E. … Karar nolu ilamında “Somut olayda davacının; davadışı şirketin yatırımcısı olduğu şirkete yatırılan paranın davacıya geri dönmediği, Almanya da şirket yöneticisi olan davalının sorumluluğuna gidildiğini ve şirkete yatırılan paradan sorumlu tutulduğunu, açılan iflas davasında iflas ettiğini ,ancak açılan iflas prosedüründe Türkiyede ki taşınmazını iflas masasına bildirmediği ve masa dışı kaldığını ,davalının haksız fiilinden sorumlu tutularak kesinleşmiş alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesi istemine yöneliktir.
Mahkemece dava kayıt kabul ve yöneticinin sorumluluğu nedeniyle açılmış tazminat davası olarak nitelendirilmiştir. Almanya-Berlin Sulh Mahkemesinde iflas ettiği anlaşılan davalının iflas masasına alacağın kayıt edildiği davacı vekilinin beyanından anlaşılmaktadır. Buna göre iflasın külli bir tasfiye şekli olduğu ,ülkemizde de tanınıp tenfiz edilmediği müddetçe etki göstermeyeceği dikkate alındığında mahkemenin davayı kayıt kabul davası olarak nitelemesi yerinde olmamıştır.
Buna karşın TTK nun 553.maddesine göre kurucular,yönetim kurulu üyeleri ,yöneticiler ve tasfiye memurları ,kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini *kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete ,hem pay sahibine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Anonim ortaklık, organlarının haksız eyleminden dolayı sorumludur.Ayrıca,haksız eylemde bulunan yönetim kurulu üyeleri de kişisel olarak sorumludur.(Yargıtay 11.HD nin 25.3.1994,E.1248-K.2289)” denildiği görülmektedir.
Başka bir davacı tarafından aynı davalı hakkında açılan … Asliye Hukuk Mahkemesinin … , … E.nolu dosyalardan verilen kararların istinaf edilmesi üzerine … Mahkemesi … Hukuk Dairesinin … E., … Karar, … E., … Karar nolu ilamlarında “Davalıya yüklenen “ortağı ve yetkilisi olarak yatırımcılardan toplanan (şirkete yatırılan) paraları başka amaçlarla kullanmış olması haksız fiili” olay tarihinde ( 2008 veya 2005) yürürlükte bulunan 6762 sy. TTK’nın 336/5. Maddesi kapsamında kalmaktadır. Bu maddeye göre, idare meclisi azaları (yönetim kurulu üyeleri) gerek kanunların gerekse esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasten veya ihmal neticesi olarak yapılmamasından şirkete, münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler. 6762 sy. TTK’nın 321/son maddesindeki; “Temsile veya idareye salahiyeti olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirket mesul olur. Şirketin rücu hakkı mahfuzdur.” düzenlemesi, 4721 sy. TMK’nın 50/son Maddesindeki; “Organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar.” düzenlemesi, 818 sy. BK’nın 41, 50 ve 51. Maddelerindeki düzenlemeler de göz önünde bulundurulduğunda aynı sonuca varılmaktadır.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sy. TTK’nın 553/1. Maddesinde de 6762 sy. TTK’nın 336/5. Maddesine benzer bir düzenleme yer almaktadır ve 561. Maddeye göre, sorumlular aleyhine açılacak davanın şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde açılması gerekmektedir. Davalının eyleminin haksız fiil oluşturduğu gerekçesine dayanarak bu davanın açılmış olması HMK’nın 33. Maddesi gereğince olaya uygulanması gereken Kanun maddelerinin yukarıda açılananlar olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/5113 E – 2017/4391 Karar sayılı kararında da olayımızla çok benzer bir dava hakkında aynı yönde değerlendirmeler yapılmıştır. Yine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/3595 E – 2016/3434 K, 2016/145 E – 2016/2046 K sayılı kararlarında da benzer değerlendirmeler yapılmıştır.” denildiği tespit edilmiştir.
Davalı taraf esasa cevap süresi içerisinde ilk itiraz olan yetki itirazını ileri sürmüş ve MÖHK hükümlerine göre mahkememizin yetkisiz olduğu savunulmuştur.
Davacının Alman uyruklu olması nedeni ile bu dava da yabancılık unsuru koşulunun gerçekleştiği görülmektedir. Yekiye ilişkin ihtilafı MÖHK hükümlerine göre çözülmesi gerekmektedir.
MÖHK 40.maddesinde ” Türk mahkemelerinin Milletler Arası yetkisinin, iç hukukun yer itibari ile yetki kuralları tayin eder” denilmiştir. Bu düzenlemeye göre yabancılık unsuru taşıyan davalarda Türk Hukukuna göre Türkiye’de yetkili bir mahkemenin olmamaması halinde artık Türk mahkemesinin davaya bakma yetkisinin olmadığı kabul edilmelidir.
Davacı taraf davalının yetkilisi olduğu ve Hamburg da kurulu şirkete yatırım amacıyla verdiği sermayenin başka amaçlarla kullanılarak verildiği hedefe uygun şekilde değerlendirlemidiğini ve bu hususun Hamburg Asliye Ceza Mahkemesince verilen mahkeme kararı ile sabit olduğunu, şirketin ortağı ve temsilcisi olan davalınında şirkete verilen ve iade edilmeyen para bakımından sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürmektedir.
Yukarıda belirtilen Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere ortağı ve yetkilisi olarak yatırımcılardan toplanan şirkete yatırılan paraların başka amaçlarla kullanılmış olması haksız fiil olup 6762 sayılı TTK nun 336/5.maddesi kapsamında kalmaktadır. Bu maddeye göre yönetim kurulu üyeleri şirket alacaklılarına karşı müteselsilen sorumludur. 6102 sayılı TTK nun 553/1.maddesinde de 6762 sayılı TTK’nun 336/5.maddesine benzer bir düzenleme yer almaktadır ve TTK 561.maddeye göre sorumlular aleyhine açılacak davanın şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerekmektedir. Davalının eyleminin haksız fiil oluşturduğu gerekçesine dayanarak bu davanın açılmış olması sonucu değiştirmeyecektir. Dava konusu şirket ise tarafların kabulünde olduğu üzere Almanya da faaliyet gösteren bir şirkettir. Davalı tarafça milletlerarası yetki itirazında bulunulmuştur. Kaldı ki TTK’nun 561.maddesi kesin yetki halini düzenlemektedir. Dava konusu şirketin Almanya da kurulan şirket olması nedeniyle mahkememiz yetkisizdir. Yetkili mahkeme söz konusu şirketin faaliyet gösterdiği Almanya Hamburg Mahkemesidir.
Dava yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna ilişkin dava olup biran için haksız fiile dayalı bir dava olduğu düşünüldüğünde de HMK 16.maddesinde haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkemenin gösterildiği ve anılan madde de haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme somut olay bakımından değerlenderildiğinde, zarar gören davacının Alman uyruklu olup, yerleşim yerinin Hamburg/Almanya olduğu, zararın meydana geldiği yerin yine aynı şekilde dava dışı şirketin ve davacının bulunduğu Hamburg/Almanya olduğu görülmektedir. HMK 6.maddesine göre davalının mernis adresinin Berlin/Almanya olduğu ve Türkiye’de herhangi bir ikametgahının bulunmadığı görülmektedir. Buna göre bu halde de Türk Hukukuna göre Türkiye’de bu davaya bakmaya yetkili mahkemenin olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı tarafından 5718 sayılı MÖHK 41.maddesinde Türkiye’de yer itibari ile yetkili mahkemenin olmaması halinde ilgilinin sakin olduğu yer, Türkiye’de sakin değil ise Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, o da bulunmdığı takdirde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinde göreleceğini belirtildiği ileri sürülerek mahkememizin bu davaya bakma konusunda yetkili olduğu ifade edilmiştir. MÖHK 47.maddesinin başlığı “Türklerin kişi hallerine ilişkin davalar” olarak belirtilmiş olup, huzurdaki bu davanın kişi hallerine ilişkin bir dava niteliğinde bulunmadığı, tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşıldığnıdan davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.
HMK 9.maddesinde, Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar bakımından genel yetkili mahkemenin davalının mutat meskeninin bulunduğu yer mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Davalının Türkiye’de mutat meskeninin bulunduğu yönünde herhangi bir delil olmadığı, davalı tarafından verilen vekaletnamede bildirilen adresin ofis adresi olduğu, dosyaya sunulan belgelerle sabit olduğundan somut olayda HMK 9.maddesi anlamında da mahkememizin yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Toplanan deliler ve yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda 5718 sayılı yasının 40,41.maddeleri, TTK 553,561.maddeleri, HMK 6,9 ve 16.maddeleri dikkate alınarak mahkememizin bu davaya bakma konusunda yetkili olmadığı süresinde ileri sürülen yetki itirazının yerinde bulunduğu kabul edilerek davanın yetki yönünden usulden reddine aşaığıda şekilde karar vermek gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davanın Uluslararası Yetki – Dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Gider avansından kullanılmayan kısmın ilgilisine iadesine,
5-Bu dava sebebiyle 44,40 TL maktu harç alınması gerektiğinden peşin alınan 1.675,37 TL’den mahsubu ile fazla alınan 1.630,97TL’nin davacıya iadesine
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/12/2019

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır