Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/314 E. 2022/257 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/314 Esas
KARAR NO : 2022/257
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/02/2016
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;taraflar arasında imzalanan 14/4/2011 tarihli ek protokol uyarınca 04/5/2011 tarihli bayilik sözleşmesi ile 5 yıl süre ile müvekkili şirketin bayiliğini yürütmeyi davalı tarafın taahhüt ettiğini, davalı şirketin … Noterliğinin 04/03/2013 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bayilik protokolünü 10 gün sonra hüküm ifade etmek üzere tek yanlı olarak feshettiğini bildirdiğini, davalının fesih beyanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı tarafın haksız ve tek yanlı olarak bayilik ilişkisinin sona erdirmesi nedeniyle müvekkilinin sözleşme ve ek protokol ile belirlenmiş tutarlarda cezai şart ve kar mahrumiyeti talebinde bulunma hakkı doğduğunu, davalı yanın bu amaçla çekilen ihtarnamenin semeresiz kaldığını , ek protokolün 3.2.nci maddesi uyarınca sözleşmeye aykırılık halinde sözleşme süresi sonuna dek satmaya taahhüt ettiği LPG nin beher ton için 100 USD tutarında cezai şart ödemeyi taahhüt ettiğini, bayilik süresince davalı tarafın toplam 1.912 Ton LPG satın almayı taahhüt ettiğini, buna göre müvekkili şirketin 175,322 USD karşılığı 315.580,68 TL tutarında cezai şart talebine hak kazandığını, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla 5.000 TLcezai şart alacağının 17/03/2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi ayrıca haksız fesih nedeniyle müvekkili şirketin , davalı tarafından satılması taahhüt edilen bakiye 1.753,226 Ton Oto gaz satışından elde edeceği kazançtan mahrum kaldığını fesih tarihinde davalının oto gaz alış fiyatının 4374 TL / Ton , … fiyatın ise 3.856,76 TL /Ton olduğunu , beher ton için elde edilen kararın 517,24 TL olup buna göre mahrum kalınan karın 906.838 TL olduğunu, davalı taraftan alınan 50.000 TL lik teminat mektubunun nakde çevrildiğini, davalının cari hesap borcu ve ariyet demontajı giderlerinden sonra bakiye kalan 41.647,49 TL kar mahrumiyeti alacağınada mahsup edildiğini, bu tutarın mahsubundan sonra bakiye 865.190,51 TL tutarında kar mahrumiyeti alacaklarının kaldığını, şimdilik 5.000 TL kar mahrumiyetinin davalıdan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hedefe ulaşılmadığına ilişkin taleplerinin isabetli olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/01/2013 tarihli 2012/19-… esas sayılı kararında da belirtildiği üzere fesih ihtarından sonra gönderilen ihtarname ile sözleşmeye göre eksik mal alımı nedeniyle cezai şart ve bundan kaynaklanan kar mahrumiyetinin ödenmesi istemi ile dava açıldığını, sözleşmenin devamı süresince kendilerine bu konuda uyarıda bulunulmadığını, taraflar arasında sözleşmenin cezai şartı düzenleyen maddesinin uygulanmayacağı konusunda müvekkili şirkette hakkı bir güven oluştuğunu, müvekkili şirketin kendisinde uyandırılan bu haklı güven dolayısıyla davacı şirketten mal almaya devam ettiğini, fesihten sonra böyle bir talepte bulunulmasının müvekkilinde yaratılan haklı güven ilkesine aykırı olduğunu, davacının bu talebinin Medeni Kanunun 2.nci maddesindeki iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili tarafından yapılan feshin hakkı nedenlere dayandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda ;yanlar arasında akdolunan ek protokolün 3.2 ve 3.4.maddesi hükümleri ve Yüksek HGK içtihadı birlikte değerlendirilmek suretiyle akdi ilişki sürecinde davalının eksik mal alımı nedeniyle davacının bir uyarı ve itirazının bulunmaması sonucu tarafların ek protokolün 3.4.maddesindeki alım miktarı ile ilgili taahhüdü değiştirdikleri sonucuna varıldığından bahisle davacı yanca kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 25/02/2015 tarih , 2014/15760 Esas, 2015/2598 Karar sayılı ilamı ile mahkememiz kararı bozulmuştur.
Yargıtay bozma ilamında “6100 s. HMK 109/ 1-2.fıkralarında “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.” “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkca belirli ise kısmi dava açılamaz.”denilmektedir. Davacı talebine konu kalemlerin anılan yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirildiğinde belirli ve tartışmasız olduğunun gözetilerek davacı tarafın kısmi dava açamayacağının düşünülmemesi isabetsiz bulunduğu gibi, öte yandan davacı vekilince davalı tarafın sözleşmeyi haksız olarak feshettiğine yönelik iddiaları üzerinde durulup, somut olayda mevcut deliller çerçevesinde haksız fesih bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonrasında davacı istemlerinin irdelenmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.” denilmiştir.
Mahkememizce yargıtay bozma ilamına uyulmuş ve yapılan yargılama sonucunda; “hukuki nitelendirme mahkemeye ait olup buna göre, davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname metninde yazılı olduğu gibi davalının tonaj taahhüdüne uymadığı iddiası , ek protokolün 3.4.ncü maddesi ve tüm dosya kapsamına göre, davanın özü itibariyle davalının eksik alım yapmasına dayalı cezai şart ve kar mahrumiyeti tazminatına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30/01/2013 tarih 2012/19-670 Esas 2013/171 karar nolu ilamında da belirtildiği üzere , sözleşmenin devamı süresince eksik alım yapılmasına rağmen , sözleşme süresi içerisinde eksik mal alımı nedeniyle ihtarname gönderilmediği gibi bu konuda herhangi bir davada açılmadığı , eksik alıma rağmen bayilik ilişkisinin devam ettiği bu durumun davacının bayilik sözleşmesinin ilgili maddesindeki tonaj taahhüdü ve cezai şart hükümlerinin uygulanmasından zımnen vazgeçtiği anlamını taşıdığı, davalının sözleşme süresince belirlenen miktardan az ürün almasına rağmen davalıya ürün sağlamaya devam ettiği ve ürün bedellerinin de ihtirazı kayıtsız kabul etmesi karşısında sözleşmenin cezai şart ve tonaj taahhüdü maddesinin fiilen ortadan kalktığı, asgari alım taahhüdünün uygulanmayacağı ve bu konuda cezai şart istenmeyeceği hususunda sözleşme süresince süren bir uygulamanın oluştuğu, dolayısıyla davacı şirketin sözleşmenin cezai şart ve tonaj taahhüdünün uygulanmayacağı yönündeki anlaşma nedeniyle ortaya çıkan olgunun kaynağı haklı güven olup, davacı şirketin davranışları ile davalı şirkette yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde sözleşmenin feshinden sonra eldeki davaya konu edilen cezai şart tazminatının istemesi çelişkili davranış yasağını oluşturur. Böyle bir davranışın hukuken korunması beklenemez ve bu nedenle davanın reddi gerekir.
Davacının talebinin protokolün 3.2.nci maddesi gereğince, cezai şart talebine ilişkin olduğu düşünülse dahi , yukarıda anlatıldığı üzere sözleşme süresince davalının eksik alım yaptığı, bu hususa davacı tarafından sözleşmenin yürürlüğü sırasında itiraz edilmemesi nedeniyle , taraflar arasındaki alım miktarı konusundaki zimmi anlaşmada dikkate alınarak , tarafların ek protokolün 3.4.ncü maddesindeki alım miktarı ile ilgili taahhüdü değiştirdikleri sonucuna varılarak ,her halükarda değişen tonaj taahhüdü nedeniyle 3.4.ncü maddesinde belirtilen tonaj taahhüdü miktarı dikkate alınarak bu miktar üzerinden , protokolün 3.2.ince Maddesine göre cezai şart talep edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2017/… Esas ve 2017/… Karar sayılı ilamında; “Dava bayilik sözleşme nedeniyle cezai şart ve kar mahrumiyeti istemine ilişkindir. Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma kararında feshin haklılığının araştırılması gerektiği belirtildiği halde mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmamış, bu nedenle mahkeme kararının bozulması ” belirtilen ifadeler ile mahkememizce verilen 2016/… Esas ve 2016/… Karar sayılı ilamı bozulmuştur.
Davacı tarafından davalıya gönderilen … Noterliğine ait 12/03/2013 tarihli ihtarname incelendiğinde, ” bayilik sözleşmesinin davalı tarafça feshedilmesi nedeniyle ek protokolün 3.4 maddesi uyarınca sözleşme süresi sonuna dek toplam 1.912 Ton Oto gaz satın almayı , aksi takdirde beher ton için 100 USD tutarında cezai şart ödemeyi taahhüt etmiş bulunmaktasınız. Bayılık süresince toplam oto gaz alımlarınız 158.774 Ton ‘dur. Böylece 1.753,226 Ton yönünden satış taahhüdünüzü yerine getirmediğiniz sabittir. Bu nedenle 175.322,6 USD karşılığı 315.580,68 TL tutarında cezai şartın 3 gün içinde tediyesi ihtar ve talep olunur. Bayilik sözleşmesinin haksız fesih nedeniyle müvekkil şirket, şirketinizce satılması taahhüt edilen bakiye 1.753,226 Ton oto gaz satışından ede edeceği kazançtan mahrum kalmıştır. Buna göre mahrum kalınan kar 906.838 TL dir. Bu miktarın 3 gün içinde tediyesi ihtar ve talep olunur.” denildiği tespit edilmiştir.
Bayilik sözleşmesinin ek protokolün 3.4.nci maddesinde “bayi sözleşme süresi içinde anılan istasyonda her yıl için 382 Ton olmak üzere 5 yılda toplam 1912 Ton LPG Satışı yapmayı taahhüt eder” hükmü bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizce bozmaya uyulmasına karar verilmiş ve Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda mali müşavir, bayilik sözleşmelerinde nitelikli hesap uzmanı ve sektör bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmasına ve davalı tarafın uyuşmazlık yıllarına ait tutmakla yükümlü olduğu yasal ve ticari defterlerin mali müşavir bilirkişice yerinde incelenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunda özetle; davalının 2012 ve 2013 yılında davacı taraf ile arasında cari hesap ilişkisi olduğu, davalının defterlerine göre 04/04/2013 tarihi itibariyle davalının davacıdan 50.421,18TL alacaklı olduğu, yıl sonu kaydına göre bu bakiyenin … Ltd. Şti. Hesabına virman yapıldığı ve … şirketinin … şirketine borçlu olduğu kaydının görüldüğü, davalının yukarıdaki cari hesapta görülen ve davacı tarafından davalıya düzenlenen faturaların içeriğinin tespit edilememiş olması nedeniyle kaç ton alım yapıldığının tespit edilmediği, davacı tarafından sözleşme ek protokolünün 3.4.maddesinde paraya çevrilen 50.000,00TL’lik teminat mektubunun 04/04/2013 tarihinde … bankasından tahsil edildiği ifade edilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda özetle; davalı tarafından davacıya gönderilen fesih ihtarnamesinde; ” davacının yüklenmiş olduğu edimleri yerine getirmeyerek davalıyı zor durumda bıraktığı, davacı şirket çalışanlarının bayiye karşı ilgisiz ve yetersiz kaldığı, mal sevkiyatında aksaklıklar yaşandığı, bu aksaklıklara ve şikayetlerini iletebilecekleri muhataplarının olmadığı, belirsizlik yaratan fiyat politikalarının olduğu, düzenli şekilde mal alımı yapamadıklarını, bu nedenle zarar ettiklerini protokolün devam ettirilmesinin davalı bakımından çekilmez olduğunun ifade edildiği, davalı tarafından fesih ihtarnamesinden önce aralarındaki ilişkinin çekilmez hale geldiğini gösterir herhangi bir bildirimin veya şikayetin davacıya yapıldığına ilişkin dosyada bir evrak bulunmadığı, davacının talep edebileceği cezai şart ve kar mahrumiyetinin hesaplanabileceği davalının almış olduğu LPG miktarının bilinmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda ve Yargıtay 19. Hukuk dairesinin dosya içerisinde mevcut bozma ilamındaki hususlar da göz önünde bulundurularak ve davalının defterlerinin incelenmesine ilişkin raporda göz önünde bulundurularak davacı tarafın tutmakla yükümlü olduğu ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak talimat mahkemesi aracılığı ile alınan raporun davacının defterleri ile uyumlu olup olmadığı, davacının defterlerine göre davalının ne kadar alım yaptığı, davacının davalıya ne kadar satım yaptığı ve var ise davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağının tespiti hususunda aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Alınan bilirkişi ek raporunda özetle; davacının 2011-2012 ve 2013 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davacının 2011 yılı kapanış kaydında davalıdan 55.351,20TL alacaklı olduğu, 2012 yılı kapanış kaydında davalıdan 18.750,89TL alacaklı olduğu, 2013 yılı kapanış kaydında davalıdan 7.256,51TL alacaklı olduğu, 2013 yılında davalıdan alacak bakiyesi 7.256,51TL olduğu 50.000,00TL’lik teminat mektubun tahsil edilmesi ve alacaktan mahsup edilmesiyle davalıya 42.74349TL borçlu olduğu, bu kaydın davalının defterleri ile uyduğu, davacının defterlerine göre 2011 yılında 105,313 ton LPG alımı ile toplam 390.925,59TL’lik alım yapıldığı, 2012 yılında 46,114 ton LPG alımı ile 202.903,74TL’lik alım yaptığı, 2013 yılında 7,250 ton LPG alımı ile 32.255,62TL’lik alım yaptığı, 2011, 2012, 2013 dönemlerinde toplamda 158,677 ton LPG alındığı ve toplam 626.089,95TL’lik fatura düzenlendiği, sözleşmenin 4.maddesine göre her takvim yılında 382 ton LPG alımı yapılacağının kararlaştırıldığı, sözleşmenin ilk takvim yılında 251 ton, ikinci takvim yılında 354 ton eksik alım yapıldığı, diğer 3 takvim yılında ise sözleşmenin feshi nedeniyle alım yapılmadığı, toplamda 1.751 ton eksik alım yapıldığı, Tüpraş’ın İzmir LPG Otogaz Birim fiyatları dikkate alınmak suretiyle kar mahrumiyetinin hesaplandığı, alım yapılan dönemlerde ise son kar marjı olan 438,36TL/ton üzerinden hesaplama yapıldığı, buna göre ilk iki takvim dönemindeki kar mahrumiyetinin 72.235,29TL ve 134.104,05TL olduğu son 3 takvim dönemindeki 502.360,56TL olduğu, ton başına 100 USD cezai şart talep edebileceği ifade edilmiştir.
Mahkememizce davacının aynı bölgede kuracağı yeni bir bayilik için kuracağı makul sürenin ne kadar olduğu ve bu süre itibariyle bayinin aldığı toplam ürünün alması gereken üründen ne kadar eksik olduğu ve davalı tarafından sözleşme süresince yapılan aylık alım ortalamaları da göz önünde bulundurularak sözleşmede hüküm altına alınan cezai şartın belirlenmesine ilişkin kıstaslarda dikkate alınarak davacının talep edebileceği cezai şartın belirlenmesi ve cezai şartın tahsilinin davalının iktisaden mahvına sebep olup olmayacağı hususunda rapor alınan bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Alınan bilirkişi ek raporunda özetle; davacının kuracağı yeni bir bayilik için makul sürenin ne kadar olduğu ve bu süre itibariyle bayinin aldığı toplam ürünün alması gereken üründen ne kadar eksik olduğu hususunda bölgede çalışma yapan sektör bilirkişisinden rapor alınması gerektiği ifade edilmiş, mahkememizce bu doğrultuda …Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış ve talimat raporunda davacının bölgede yeni bir bayilik kurması için belirlenen ve kısıtlanan bir sürenin olmadığı ifade edilmiştir.
Mahkememizce davacı tarafın davalının faaliyet gösterdiği il ve ilçede kuracağı yeni bir bayilik sözleşmesinin tahsisi için gerekli olan makul sürenin üç ay ve altı aylık süreler olmasının kabulü ile hesaplama yapılması için daha önce rapor alınan bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Alınan bilirkişi ek raporunda özetle; sözleşmenin 04/03/2013 tarihinden davalı tarafından fesih edilen sözleşme şartlarındaki satış miktarı olan her yıllık satış dönemi için 382 ton olduğu ve ayrıca davacının o dönemdeki karının 438,36TL olduğu dikkate alındığında davacının üç aylık kaybının 95,50ton olduğu, buna göre üç aylık kar kaybının 41.863,38TL olduğu, altı aylık kar kaybının ise 83.726,76TL olduğu, davalının mali tablolarına göre yetersiz işletme sermayesine sahip olması, kısa vadede borçlarını ödeme kabiliyetine haiz olmayan dönen varlıklara sahip olması, davacı ile ticari ilişkide olduğu dönemde gelir tablosu sonuç hesaplarını zararla kapatması bu hususlar göz önünde bulundurulduğundan cezai şart tahsilinin davalının iktisaden mahvına sebep olabileceği ifade edilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmeler sonucunda; davacı tarafından sözleşmenin feshinden önceki dönemlerde davacı tarafından davalıya düzenli olarak mal satıldığına ilişkin faturaların görüldüğü, bu hususun davacı tarafın defterlerinde ve davalı tarafın cari hesap kayıtlarında yer aldığı, nitekim tarafların ticari defter ve kayıtlarında da bu hususlara yer verildiği ve defterlerin birbiri ile uyumlu olduğu, davalı tarafından davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğine, davacının mal satışı yapmadığına, mal sevkiyatında aksamalar yaşandığına, davacının personellerinin ilgisiz ve yetersiz olduğuna ilişkin hususlar ispatlanamadığından davalı tarafından yapılan feshin taraflar arasındaki sözleşmeye de aykırı olduğuna ve feshin haksız olduğuna karar verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ek protokolünün 3.4.maddesinde; davalının yıllık 382 ton LPG alımı yapmayı taahhüt ettiği görülmüştür. Sözleşmenin bu hükmü uyarınca davacı taraf ilgili yılda eksik alım nedeniyle uğradığı kar kaybına denk gelen miktarda tazminata hak kazanır. Bayilik veren, bayinin asgari alım taahhüdüne uymadığını, yani sözleşmeye aykırı davrandığının farkında olmasına rağmen sözleşmeye bağlı kaldığına devam etmesi halinde geçmiş yıla ilişkin kar kaybı talebinde bulunamayacak ve geçmiş yıl zararlarının talep edilmesinin dürüstlük ilkesine aykırı olacaktır. Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2013/14851 Esas ve 2014/1302 Karar sayılı ve 2014/3953 Esas ve 2014/7865 Karar sayılı ilamında da benzer hususlar ifade edilmiştir. Mahkememizce davalı tarafından yapılan feshin haksız olduğunun kabulünden sonra, davacı tarafın kar kaybı ve cezai şart alacağını talep edebileceğine karar verilmiştir. Yargıtay’ın ve Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerinin müstekar olmuş kararlarında da ifade edildiği üzere davacı tarafa zarar azaltma yükümlülüğü bulunduğundan kar kaybı talebinin sözleşmenin son bulma tarihine kadar değil, yeni bir bayilik tesisi için gerekli olan makul süre için kısıtlanması gerekmektedir.(Yargıtay 19.HD’nin 04.04.2018 tarih, 2017/4479 Esas- 2018/1825 Karar sayılı ilamı). Mahkememizce makul sürenin tespiti için bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş ise de bilirkişi tarafından bu hususta tespit yapılmamıştır. Mahkememizce benzer nitelikteki dosyalarda makul sürenin Antalya ilinde yeni bir bayilik tesisi için üç ay olarak belirlenmiş olması nedeniyle (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2019/505 Esas ve 2021/93 Karar sayılı kararı) mahkememizce davacının aynı bölgede yeni bir bayilik tesisi için ihtiyaç duyduğu sürenin üç ay olduğuna karar verilmiş ve davacının son dönem ton başı net karının 438.36TL olduğu ve üç aylık sürede sözleşmenin 3.4.maddesine göre 95,50TL’lik satışın yapılmadığı dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucunda davacının kar kaybı alacağı 41.863,38TL + KDV olduğuna karar verilmiş ve davacının davalıdan 50.000,00TL’lik teminat mektubunu tahsil etmesi sonucunda 42.743,49TL’lik borcu olduğu da göz önünde bulundurularak 6.655,30TL kar kaybı talep edebileceği hesaplanmış ise de davacı tarafından 5.000,00TL talep edildiği görülerek ve taleple bağlılık ilkesi dikkate alınarak bu miktara kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizce cezai şart alacağı yönünden yapılan değerlendirme sonucunda ise; Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayie mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır.
Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Mahkememizce bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucunda; davacının davalıdan sözleşmenin ilk takvim yılının bitimi ile, ikinci takvim yılı başlangıcında davalı tarafa ihtirazı kayıt koyarak sözleşmenin devam ettiğine ilişkin herhangi bir belgeyi dosyaya sunmadığından, davacının, sözleşmenin ilk takvim yılı olan 04/05/2011 – 2012 dönemi için cezai şart talep edemeyeceği, sözleşmenin ikinci takvim yılı içerisinde feshedilmiş olması nedeniyle, bu yıl için ve sonrasındaki üç yıl için sözleşme ek protokolünün 3.2.maddesi kapsamında ton başına 100 USD talep edebileceği ve toplam eksik alım miktarının 1.500 ton olduğu görülerek, davacının 150.000 USD cezai şart alacağı olduğuna, ancak cezai şartın tahsilinin davalının mali tablolarına göre yetersiz işletme sermayesine sahip olması, kısa vadede borçlarını ödeme kabiliyetine haiz olmayan dönen varlıklara sahip olması, davacı ile ticari ilişkide olduğu dönemde gelir tablosu sonuç hesaplarını zararla kapatması bu hususlar göz önünde bulundurulduğundan cezai şart tahsilinin davalının iktisaden mahvına sebep olabileceğine kanaat edilerek, takdiren %50 oranında indirim öngörülmüş ve davacının dava tarihi itibariyle 141.965,00TL alacaklı olduğu hesap edilmiş ise de, davacı tarafından 5.000,00TL talep edildiği görülerek ve taleple bağlılık ilkesi uyarınca bu miktar yönünden davacının davasını kabulüne karar verilmiştir.
Öte yandan davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin 13/03/2013 tarihinde davalı tarafa tebliğ edildiği ve davalı tarafa kar kaybı ve cezai şart alacağının ödenmesi için 3 iş günü süre verildiği, bu nedenle davalının 18/03/2013 tarihinde temerrüte düştüğü kabul edilerek, kabul edilen dava değerine avans faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının Davasının KABULÜ İLE
5.000,00TL cezai şart alacağı ve 5.000,00TL kar mahrumiyeti olmak üzere toplam 10.000,00TL nin 18/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli olan 683,10-TL karar ilam harcından peşin alınan 170,80-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 512,30-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen dava açılış gideri: 198,85-TL ( başvurma, vekalet harcı ve peşin harç) davetiye, posta gideri: 637,50-TL, bilirkişi ücreti: 3.950,00TL olmak üzere toplam: 4.786,35-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT 13/2 uyarınca uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansın arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır