Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/938 E. 2020/532 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/938
KARAR NO : 2020/532

ASIL VE KARŞI DAVA : Alacak
(Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
ASIL DAVA TARİHİ : 16/10/2018
KARŞI DAVA TARİHİ : 16/11/2018
KARAR TARİHİ : 04/11/2020
Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalıyla 27.03.2014 tarihinde iki adet eser sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşmelere göre, müvekkili şirketin, davalıya ait İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, Hüseyinağa Mh, … Ada, … Parsel’de bulunan ve Hüseyinağa Mh. … Sk, No:.. adresli taşınmazın onaylı restorasyon projesi doğrultusunda inşaatının yapılması eşini üstlendiğini, her iki sözleşmenin de aynı şartları içerdiğini, sözleşmeler arasındaki tek farkın birinde 200.000,00-TL tutarında bedel belirtilmişken, diğerinde bedelin belirtilmemiş olduğunu, her iki sözleşmede de; toplam 6 maddeden oluşan bu sözleşme taraflar arasında 27.03.2014 tarihinde imzalanmış olan sözleşmeyi ortadan kaldırmayacak olan 27.03.2014 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girdiğini, tarafların bir sözleşmede bedel belirleyip, diğerinde belirtmemesinin nedeninin, sözleşmelerin kurulması aşamasında SGK ve ilgili kurumlara yapılacak bildirimler için asgari bir tutar belirlenmesi, sözleşmenin ifası sonrasında da eser bedeli hakkında mutabakat sağlamayı amaçlaması olduğunu, Beyoğlu Belediyesi’nin taşınmaza ilişkin 18.02.2015 tarihinde düzenlediği Yapı Ruhsatı ile sözleşmenin ifasına başlanmış olup, 28.12.2015 tarihinde sözleşmenin ifa edildiğini, davalının eseri kabul ettiğini, davalının, bu tarihe kadar dilekçesinin ekinde sunulan sözleşme uyarınca toplam 192.000,00-TL tutarında parça ödemeler yaptığını ve müvekkili şirketin davalıya bu tarihte 200.000,00- TL bedelli bir fatura düzenlediğini, inşaatın sözleşmeye uygun yapıldığınin ise, … Belediyesinin düzenlediği Yapı Kullanma İzni ile ispat olunduğunu, müvekkili şirketin, eserin teslimi sonrası hak edişlerin hesaplanması için defalarca davalıya çağrıda bulunduğunu, ancak, davalının, öncelikle yapı kullanma izninin çıkmasını beklediğini söylediğini, sonra da müvekkilini çeşitli bahanelerle oyalayarak, bedelin belirlenmesine dahi olanak sunmadığını, müvekkilinin, eser maliyetinin önemli bir kısmını tahsil edemediğinden, davalıyı ihtiyari arabuluculuk ile çözüme davet etmiştir ancak görüşmeler neticesinde de bir sonuca varılamadığını, bedelin belirlenmesi kanun hükmü uyarınca yargılamaya muhtaç olduğundan, HMK m. 107 uyannca 8.000,00-TL tutarında asgari dava değeri belirlemek suretiyle, davamızı belirsiz alacak davası olarak ikame ettiklerini, görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirterek, sonuç olarak, taraflar arasındaki eser sözleşmesinin bedelinin tespitine, tespit edilen bedelin henüz ödenmeyen kısmının davalıdan alınarak müvekkilime verilmesine, bedele 18.02.2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki dava eser sözleşmesinden kaynaklı ihtilafla ilgili olduğunu, mutlak ticari davalardan olmadığından Ticaret Mahkemesinin değil Asliye Hukuk Mahkemesinde davanın görülmesi gerektiğini, taraflardan yalnız birinin ticari işletmesi ile ilgili olan işlerin TTK madde 4/1 göre ticari dava sayılamayacağının kabul edildiğini, işbu dava da, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davalı-mukabil davacı taraf olan müvekkilinin de tacir olmayan ve tacir sayılması mümkün olmayan gerçek kişi olduğunu, davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi alanına girdiğini, davanın usulden reddine ve dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesinin gerektiğini, taraflar arasında imzalanmış restorasyon yoluyla inşaat sözleşmesi gereğince, davacı taraf, müvekkilinin maliki bulunduğu İstanbul İli, Beyoğlu ilçesi, Hüseyinağa mahallesi … ada … nolu parselde bulunan yapının tasdikli projelere uygun olarak inşaatının anahtar teslimi yapılması işini yüklendiğini, yüklenilen iş için de 200.000,00-TL bedel kararlaştırıldığını ve sözleşmede de sabit bedel olarak belirtildiğini, dolayısıyla davacının bedeli belirsiz sözleşmenin geçerli olduğu iddiası ve bu sebeple TBK md 481 in uygulanması talebinin yersiz olduğunu, davacı tarafın davasında ileri sürdüğü bedelin belirtilen sözleşmenin geçerli olmadığı ve taraflar arasındaki aşıl geçerli sözleşmenin bedelsiz olanın olduğu yönündeki iddiasını yazılı bir delille ispatlamak durumunda olduğunu, davacının iki ayrı sözleşmeyi aynı gün imzaladıklarını iddia ettiğini, o halde neden bedeli yazan değil de, bedelsiz olanın geçerli olduğunu ispat külfetinin davacı üzerinde olduğunu, ve bunu da ancak yazılı bir delille ispatlayabileceğini, davacının, sırf harç ödemesi gereken resmi kurumlarda ödemesi gereken harç miktarından kaçınmak için bedelin belirtilmediği bir sözleşmenin de imzalanmasını talep etmesi üzerine, davalı müvekkilinin bedel belirtilmeyen sözleşmeyi de aynı anda imzalamakta sakınca görmediğini, davacı taraf tacir olup aralarındaki anlaşmaya aykırı bir durumun sözleşmede belirtilmesinin kendisi için nasıl bir risk doğurabileceğini bilebilecek pozisyonda olduğunu, dolayısıyla, iddia edildiği gibi ifa sonrasında eser bedeli hakkında mutabakat sağlanması amaçlanmış olsaydı, sözleşmede bu durumun açıkça belirtilmesi yoluna gidileceğini, bu yönde bir anlaşmaları olmadığından ve amaçları harç ve masraf ödemekten kaçınmak olduğundan, bedelle ilgili hiçbir açıklama ve ibare yazmamakla yetindikleri ikinci bir sözleşmeyi de aynı anda yaptıklarını, davacı tarafın bedel konusunda anlaşılmamış olmasına rağmen asgari bir bedel yazma şartını yerine getirmek için sözleşmede 200.000,00 TL bedel belirlendiği ancak bu sözleşmeye değil de aslen bedel yazmayan sözleşmeye itibar edilmesi gerektiği iddiasının hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu ve dinlenemeyeceğini, zira, davacı taraf tacir olup, sözleşmenin uzman ve ehil olan tarafı olmakla ileride ödeme miktarıyla ilgili bir ihtilaf çıkması ihtimalinde iş bedelinin belirtildiği sözleşmenin karşısına çıkarılabileceğini bilebilecek konumda olduğunu, dolayısıyla iddia ettikleri gibi aralarında 200.000,00- TL ye anlaşılmamış olsaydı, 200.000,00-TL sabit bedel kararlaştırıldığının yazdığı bir sözleşmeyi imzalamaktan kaçınacağını, oysa tacir olan davacı gerçek bedelin belirlendiği sözleşmenin imzalanacağı güvencesi, garantisi ve rahatlığıyla bedel yazmayan bîr sözleşmeyi de aynı anda imzalamayı teklif ettiğini, bu durum TMK madde 2 deki dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu, müvekkili tarafından düzenlenen 200.0000,00-TL fatura bedelinin ödendiğini, dava dilekçesinde sözleşmenin 28.12.2015 tarihinde bittiği ve eserin davalı müvekkil tarafından bu tarihte kabul edildiği belirtildiğini, bu hususun gerçeğe aykırı olduğunu, zira dava konusu sözleşmede yer alan anahtar teslimi olgusu iskan izni alınması koşulunu da kapsamakta olduğundan, davacının teslim tarihi olarak 28.12.2015 olan fatura tarihini göstermesinin hatalı olduğunu, kaldı ki; taraflar arasında teslime dair bir tutanak düzenlenmediğini ve müvekkilinin işi kabul ettiğine dair bir beyanının da olmadığını, herhangi bir tutanağa bağlanmayan ve binanın tavan ve duvarlarından su sızması ile dış cephe boyalarının kabarması durumu karşısında varlığından şüphe duyulan eksik ve ayıplı işlerin tesabarması durumu karşısında varlığından şüphe duyulan eksik ve ayıplı işlerin tespiti için taraflarınca İstanbul …Sulh Hukuk Mahkemesi’nin…D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını, bilirkişi kurulu raporuyla davacı tarafından sözleşme ile üstlenilen evsafta ve nitelikte bir imalat yapılmadığı, pek çok eksiklik olduğunun ortaya çıktığını, davacıya bu konuda ihtarname gönderdiklerini, davacı tarafın davasındaki iddialarının da haksız olup davanın reddinin gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşme gereği davacıya sözleşme bedelinin tamamının ödendiğini, herhangi bir alacağının kalmadığını, sözleşme ile üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmeyenin davacı taraf olduğunu belirterek, öncelikle, dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine ve haksız ve dayanaksız davanın reddine, aksi durumda ise karşı dava ile talep ettikleri ve dava konusu sözleşme kapsamında yapılan imalattaki eksik ve ayıplı iş bedeli ile sözleşmeye aykırılıktan doğan zarar ve değer kaybı hak ve alacaklarının mahsubuna ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur karşı dava yönünden ise; taraflar arasında imzalanan restorasyon yoluyla inşaat sözleşmesi kapsamında yapılan imalattaki eksik ve ayıplı iş bedeli ile sözleşmeye aykırılıktan doğan zarar ve değer kaybı alacakları ile kira kaybı alacaklarının tespiti ve davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını tam ve kesin olarak belirlemenin müvekkilinden beklenemeyecek olması sebebiyle, alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlendiği aşamada HMK ‘nın 107.maddesi uyarınca arttırmak üzere ve delil tespit dosyasından yapılan masraflarla da birlikte 5.000,00- TL alacaklarının belirsiz alacak davası olarak ve alacaklarının ihtarın tebliğ tarihi olan 13.10.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili ile davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine teminatsız “ihtiyati tedbir” konulmasına karar verilmesini, davaya bakmaya Asliye Hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu ancak, karşı davanın asıl davanın görüldüğü mahkemede açılması gerektiği kuralı karşısında zorunlu olarak mahkememizde açıldığını belirterek, sonuç olarak, taraflar arasında imzalanan restorasyon yoluyla inşaat sözleşmesi kapsamında yapılan imalattaki eksik ve ayıplı iş bedeli ile sözleşmeye aykırılıktan doğan zarar ve değer kaybı alacakları ile kira kaybı alacaklarının tespit edilerek HMK’nın 107.maddesi uyarınca arttırmak üzere ve delil tespit dosyasından yapılan masraflar ile birlikte 5.000,00- TL alacaklarının ihtar tebliğ tarihi olan 13.10.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına ve davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine teminatsız “ihtiyati tedbir” konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER :
Taraflar arasında kurulan sözleşmeler, dava konusu taşınmaza ait rölöve, SGK kayıtları, banka hesap hareketleri, restorasyon projesi, İstanbul … Sulh Hukuk Mahkemesinin …D.İş sayılı dosyası, tapu kaydı, davalının ticaret ve vergi kayıtları
GEREKÇE :
Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin, karşı dava, eksik ve ayıplı iş bedeli ile kira kaybı alacağı istemine ilişkindir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup davanın her aşamasında resen mahkemece dikkate alınması gerekmektedir. TTK’nun 4. Maddesinde ticaret mahkemelerinin görevli olduğu haller düzenlenmiş olup birici fıkrasına göre her iki tarafından ticari işletmesi ilgili davaların nispi ticari dava olduğu vurgulanmıştır. Davaya konu olayda davacı taraf limited şirket olup yapılan iş davacının ticari işletmesi ile ilgilidir, ancak taraf vekillerinin 04/11/2020 tarihli celsedeki beyanlarıyla da anlaşıldığı üzere uyuşmazlık konusu restorasyon işinin davacının ticari iştigal konusu olan hazır ayakkabı ticareti ile ilgili olmadığı, davacının taşınmazını kiraya vermek üzere restore ettirmek istediği, bu halde sözleşme konusunun davalının ticari işletmesi ile ilgili olmadığından, dava nispi ticari dava sayılamayacağı gibi, TTK’nın 4. maddesinin diğer fıkralarında mutlak ticari davalar sayılmış olup açılan dava bu kapsamda mutlak ticari dava da olmadığından, mahkememiz görevli olmayıp görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından aşağıdaki şeklide görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE
2-İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespitine,
3-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde davacı tarafın müracatı halinde dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararı kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafın müracat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 04/11/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır