Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/905 E. 2019/151 K. 22.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/905 Esas
KARAR NO : 2019/151

DAVA : Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 06/10/2018
KARAR TARİHİ : 22/02/2019

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 31.07.2018 tarihinde IMEI numarası … olan 1 adet … cep telefonu olan kargoyu … Kargo … Şubesi aracılığıyla, müvekkilinin arkadaşı olan …’ya teslim edilmek üzere gönderdiğini, kargo edilen şubenin ise … Kargo’nun … şubesi olduğunu, müvekkilinin, gönderiyi alıcının ev adresine teslim edilmesini beyan ettiğini, müvekkilinin göndermiş olduğu kargonun, … Kargonun … şubesinde davalı şirket çalışanlarının ağır kusuru nedeni ile herhangi bir kimlik tespiti yapılmadan alıcıya değil, kimliği belirsiz üçüncü bir kişiye teslim edildiğini, kargo şirketine 06.08.2018 ihtarname gönderildiğini, … no lu hatta da ihbarda bulunulduğunu, … Kargo … şubenine defalarca şifahen talepte bulunmalarına rağmen, müvekkilinin zararının karşılanmadığını, müvekkiline ait olan ve kargolanan telefonun muadiliyle değişmediklerini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı lehine şimdilik 6.500,00- TL maddi, 2.000,00- TL manevi tazminat talebinin kabulüne; yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine ;davalının tacir olmasından dolayı telefonun teslim tarihi olan 31.07.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp müvekkilime verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının işbu davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, davacının huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak ikame etmede hukuki yararı bulunmadığını, davanın HMK madde 107 uyarınca hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, gönderildiği iddia edilen dava konusu kargonun göndericinin talebi doğrultusunda alıcısına teslim edildiğini, teslim anında kargonun içeriği ve değeri müvekkil şirkete yanlış bildirildiğini, kargonun içeriğinin, faturadan da anlaşılacağı üzere evrak olarak bildirildiğini, taşıma senedinde emtianın içerik ve değerine ilişkin davacının iddia ettiği gibi telefon bilgilerinin belirtilmediğini, dolayısıyla kanunun açık hükmü karşısında yanlış ve eksik bildirmelerden doğacak her türlü sorumluluğun gönderene ait olduğunu, kargo içeriğine ilişkin sunulan fatura içeriğinin, kargonun içeriği bakımından ispatına elverişli olmadığını, olayda tam tazminata hükmedilmesini gerektiren koşulların bulunmadığını, taşıyanın ağır kusurunun ispatlanması gerektiğini Yargıtay 11.H.D. 26.12.2003 T. 2003/13744 E., 2003/12152 K., Yargıtay 11.H.D. 27.04.1998 tarih 1998/1090 E., 1998/2862 K. sayılı kararlarından bahsetmiş, dava konusu uyuşmazlıkta gerekçeleri ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere, tazmini gerektiren koşulların gerçekleşmediğini, yeni Türk Ticaret Kanunun’un, taşıyanın sınırlı sorumluluğu prensibini benimsediğini belirterek, sonuç olarak, davacının davayı açmakta aktif husumeti bulunmaması sebebiyle davanın husumet yönünden usulden reddine, belirsiz alacak davası olarak ikame edilen davanın usulden reddine; esasa ilişkin diğer itiraz ve beyanları göz önünde bulundurularak davanın esastan reddine, yargılama masraflarının ve vekâlet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılması yönünde karar verilmesini savunmuştur.
Uyuşmazlık, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan teslimat usulüne uygun yapılmadığı iddiası ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekili, ön inceleme duruşmasında; kargo teslim alma belgesinde gönderici bilgileri sehven şirket olarak gösterildiğini, aslında kargoyu teslim edenin müvekkili olduğunu, dava konusu telefonun müvekkilinin kendi adına satın aldığı telefon olduğunu beyan etmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ancak ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, asliye ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir.
Somut olayda; taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Bu sebeple uyuşmazlığın kanunda zikredilen ticari davalardan olmadığı gibi davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Bu itibarla davacı tacir olmadığı gibi ticari işletmesini ilgilendiren bir işlem mevcut bulunmadığı yani her iki tarafın ticari işletmesiyle alakalı bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE
2-İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespitine,
3-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde davacı tarafın müracatı halinde dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararı kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafın müracat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
5-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır