Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/879 E. 2021/23 K. 18.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/879 Esas
KARAR NO : 2021/23
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/10/2018
KARAR TARİHİ : 18/01/2021

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … ile 1997 yılından beri çalışmakta olduklarını, davalının önce ihracat müdürü, sonrasında satış departmanına bağlı ihracat iş geliştirme müdürlüğü yaptığını ve mevcut müşterilerle 17 yıllık tanışıklığı ve operasyonel ve fiyat anlamında ihtiyaçlarına vakıf olması dolayısıyla müşterilerle olan işbirliklerin artırılması ve işbirliği yapılmayan müşterilere de düzenli yeni ticari işbirlikierin başlatılması ve bu taşımalar için taşeron departmanına destek olması ve 2017 tarihinden itibaren bu amaçlar doğrultusunda ihracat yapan Türk müşterilerle iş geliştirme müdürü olarak çalıştığını, davalının bilinçli bir şekilde, iş yerinin kendisi ile olan iş akdinin feshi için kötü niyetli olarak işyerinde bilinçli bir şekilde şirket çalışanlarına karşı agresif tavırlar içerisinde hakarete varan tavırlar sergilemiş ve işyerinin barışçıl ve çözümcül tavırlarına karşı kendi isteğiyle işyerinden ayrılmak istemişi bu isteği üzerine işyeri ile ilişiğinin 24.07.2018 tarihinde sona erdiğini, davalının iş yerindeki konumu ve çalışma süresi dikkate alındığında davacı şirketin bütün ticari sırlarına vakıf, müşterileri iyi tanıyan, fiyatlar, çalışma ve ihale tekliflerini gibi konulan bizzat yürüten ve tespit eden yönetici konumunda çalıştığını, davalı şahsın, işten ayrılmasından kısa bir süre sonra … isimli rakip şirkette üst düzey yönetici olarak çalışmaya başladığı, davalının işe başladığı müşteriden öğrenilmiş ve davalıların ilk iş olarak davacı şirketin müşterilerini, yeni şirkete kazandırmak ve ayartmak için çalışmalara başladığı ve bu kapsamda davacı şirketin ticari fiyatları, kar marjları, ihale ve çalışma teklifleri, sözleşmeleri ve yurtdışı acente bağlantılarım, ücrellcndirmelerini gibi tüm bilgileri gayet iyi bildiğini ve işi almak adına ciddi haksız bir rekabet ve avantaj sağladığı, davalının, 12.07.2016 tarihli taahhütnamenin hem rekabet hükümlerini, hem de ticari sırların korunması yükümlülüklerini ayrı ayrı ihlal eder eylemler içerisinde bulunduğu, davalı şirketin, davalı yöneticiyi ayartarak yeni İş ve yeni müşteri bulmak peşinde olduğu, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddelerini ihlal ettiği, davalı işçinin Hür İradesiyle Rekabet Etmeme Taahhüdünde bulunmuş olduğu ve bu taahhütlerine Aykırı Hareket Ettiğinden Maddi tazminat Dışında Ayrıca Cezai Şart ödenmesi gerektiğinin, yukarıda arz ve izah ettikleri nedenlerle davanın kabulü ile fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalmak kaybıyla, davalıların, 12.07.2016 tarihli taahhütnamenin rekabet ve ticari sırları saklama taahhütlerine aykırı eylemleri nedeniyle 50.000TL cezai şart bedelinin ve davacının uğradığı maddi zararın tespiti ve haksız rekabetin önlenmesi/durdurulması ile şimdilik 40.000,00 TL maddi tazminat ve 10.000,00 TL manevi tazminatın İhlal tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Bu davanın iş sözleşmesinden kaynaklı olması sebebiyle mahkemenizin görev sınırlan içerisinde olmadığını ve görev yönünden davanın reddini talep ettiklerini, taraflar arasında imzalanan, davaya konu Rekabet Yasağı Sözleşmesi mevzuata aykırı bulunduğunu, davalının 02.06.1997 tarihinde şirkette çalışmaya başladığı ve iş sözleşmesinin 12.01.2014 yılında emeklilik nedeniyle son bulduğunu ama akabinde 24.07.2018 tarihine kadar çalıştığını ve davalının iş sözleşmesinin, davacı tarafından sonlandırıldığını, davacının, davalıya bundan sonra çalışmak istemediğini belirttiğini ve 24.07.2018 tarihinde 36.283,16 TL kıdem tazminatı ödeyerek işten çıkardığını ve davalının bakmakla yükümlü olduğu ailesi olması sebebiyle diğer davalı şirkette 06.09.2018 tarihinde çalışmaya başladığını, Sözleşmenin 1.maddesinde; ” 5 yıl süreyle şirkette edindiği bilgi ve birikimleri bizzat ya da dolaylı yolla 3. Kişi ve kuruluşlar aracılığıyla kullanılmayacağı’ belirtilmiş olduğu, 11. maddesinde; Şirketin iştigal ve faaliyet alanında Kara ve Hava Nakliyesi, depolama, lojistik, gümrükleme ile nakliye ile nakliye ve lojistik hizmetlerine bağlı hizmetler de Türkiye, İngiltere, Fransa, İspanya hattında çalışan … , … transport gibi sayılı şirketlerle ve burada sınırlı olmamak kaydıyla aynı sektör ve aynı hatta faaliyet gösteren sair şirketlerin İstanbul, Kocaeli, Bursa yer alan işyerlerinde 2 yıl boyunca rekabet yapılmayacağının belirtildiği, Davalının, davacının hiçbir ticari sırlarını ifşa etmediği ve kullanmadığını, davacı firmanın hiçbir zararının olmadığını, davalının, davacı şirketin sır niteliğinde sayılabilecek tüm bilgisine sahip olmadığını, haksız rekabette bulunduğu yönünde somut bir delil sunulmadığını, davalının yalnızca aynı iş kolunda Faaliyet göstermesinin bir şirkette çalışmasının haksız rekabet anlamına gelmediğini, Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre bu durumların irdelendiği, bu nedenle Rekabet Yasağı iddiasının gerçeğe uygun bulunmadığı, Davacı tarafın 50.000,00 TL cezai şart talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu ve ilgili taahhütname de ” taahhütnameye aykırı davranılmadı durumunda işverene 25 brüt maaş karşılığı tutarında tazminat ödeyeceği…”‘nin belirtildiği ve Borçlar Kanunu Madde 420 ile 4 Hizmet sözleşmelerinde işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” Hükmünün düzenlendiğini, 50.000,00 TL cezai şartın kanun ve Yargıtay uygulamalarına aykırı olduğunu, sonuç olarak davanın Görev Yönünden Reddine, Kabul Edilmemesi Durumunda Davanın Esastan Reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Hukuk Muhakemeleri Kanunu 6. Maddesi; ” Genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir” Hükmüne amir olup, Şirketin adresinin Küçükçekmece olduğu ve bu nedenle de Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde ikame edilmesi gerekmekte iken, yetkisiz mahkemede ikame edilmiş olduğundan işbu davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddinin gerekmekte olduğunu, davalı şirketin Haksız Rekabet teşkil edecek bir eyleminin bulunmadığı, davacı taraf, TTK 55/b-2 ve 3 Maddelerinin ihlal edildiğini iteri sürmekte olduklarım, bunu mümkün olmadığını ve şartların oluşmadığını, İş Akdi devam ederken davacının çalışanına yarar sağlayarak yeni şirketinde, şirket lehine çıkar sağlamasının mümkün olmadığını, öncelikle TTK m,54 vd, Maddeleri ile yasaklanan eylem “Rekabet etmek” değil, “Rekabetin kötüye kullanılması” olduğunu, TTK M.55/b-2’de düzenlendiği şekilde iş akdi devam ederken davacının çalışanı ile temas kurmadığım ve ona herhangi bir yarar sağlamadığını, aksinin davacı tarafın ispatlaması zorunlu olduğu, çalışanlar aracılığıyla davacının herhangi bir iş sırrını ele geçirilmesi söz konusunun mümkün olmadığını, TTK Madde 55/b-3 uyarınca haksız rekabet eyleminin oluşması için ortada bir “iş sırrı”‘nın olmasının gerektiğini, ancak, davacının ticari sır olarak iddia ettiği müşteri bilgileri açısından ortada bir iş sırrınrn söz konusu olmadığrnı, taşımacılık sektöründe tüm firmaların potansiyel müşteri olduklarını ve bunlarla ilgili bilgilerin sıradan bir İnternet araştırmasıyla ulaşılabilecek bilgiler olduğunu, davacı ile davalı şirketin iş yaptığı başkaca şirketlerin hizmetlerinin incelenmesi durumunda vermekte oldukları hizmetin ticari sır gerektirmeyecek olduğunun anlaşılacağını, kabul etmemekle birlikte bu iddiasının yazılı belgelerle ispatlamakla yükümlü olduğunu, Taşımacılık Sektöründe çalışan kişilerin iş akitleri sona erdikten sonra aynı sektörde çalışılmasının kaçınılmaz olduğunu, Davacının, Davalı şirketten kaynaklı bir zararının bulunmadığını aksinin davacı tarafından ispatının zorunlu olduğunu, Zarar görme ihtimalinin Kaksız Rekabet açısından yeterli olduğu iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, Davacı ile Diğer Davalı çalışan arasındaki Rekabet Etmeme taahhüdünün Davalı Şirketin sorumlu Tutulması kabul edilemez olduğu, haksız davanın öncelikle usulden reddini ve herhalde esastan reddi ile yargılama ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Dava; Davalılardan … ‘in davacı ile imzaladığı Ticari Sır Bilgi Saklama ve Rekabet Yasağı Taahhütnamesi’ne aykırı davranması nedeni ile sözleşmede belirlenen cezai şart ve davacıya verdiği zararlar sebebi ile müştereken tazminat sorumluluğuna istinaden cezai şart, maddi ve manevi zararın davalılardan tahsili talepli davadır.
Deliller; Dosya Mevcudu, Bilirkişi İncelemesi, Taraflar arasındaki Ticari Sır Bilgi Saklama ve Rekabet Yasağı Taahhütnamesi.
Mahkememiz dosyası arasına alınana tüm bilgi, belgeler üzerinden 17/10/2019 havale tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilindiği üzere dürüstlük kuralını ihlal eden bu güvene aykırı hareket etmiş olur. Bu da haksız rekabeti oluşturur. Hukuki nitelendirme teknik tespite bağlıdır; teknik olarak tespit edilen duruma hukuki sonuç bağlanmaktadır.
TTK.nun 58 ‘nci maddesinde haksız rekabete maruz kalan bir kimsenin isteyebileceği şeylerden biri de maddi tazminattır. Bu isteğin kabul edilebilmesi için öncelikle davacını istediği zararı kanıtlaması gerekir. Asıl olan, davalının haksız rekabeti ile davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir.
Manevi tazminata karar verebilmek için haksız rekabet oluşturan fiilin aynı zamanda maddi zarara yol açmasına gerek yoktur. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre haksız rekabet fiili sabit ise maddi tazminat oluşmasa da davacı lehine uygun bir manevi tazminat hükmedilmesi gerekir. Konuya ilişkin bir Yargıtay kararında şu şekilde açıklanmıştır; “Haksız rekabet sonucu davacının ekonomik yararı yönünden, zarar veya tehlike ile davalının kusurlu olması yeterli olup, bu halde, manevi tazminat İstenebilir Yararın ihlalinin bir elem veya acıya sebebiyet vermiş olması gerekli olmayıp, tüzel kişiler için iyi ve haklı şöhretin korunması gerekmektedir.” denilmiştir.
Tüzel kişilerin manevi tazminat davası açıp açamayacakları konusu tartışmalıdır. Ancak doktrindeki baskın görüşe ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, tüzel kişilerin de manevi tazminat davası açmaları mümkündür. Belirttiğimiz gibi, manevi tazminat kurumunun amacı, haksız rekabet fiili nedeniyle kişisel haklan zedelenen kişinin manevi yönden tatmin edilmesini sağlamaktır, fakat bunu gerçekleştirirken hükmedilecek tazminat miktarı bir tarafın ekonomik yönden yıkımına neden olmamalıdır.
Bilirkişiden alınan raporda, davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitinin belirlenebilmesi ve hukuki bir niteleme yapabilmek için yeterli teknik ve mali veri tespit olmadığından bu konuda değerlendirme yapmaya olanak bulunmadığı tespit edilmiş olup Mahkememizin 24/02/2020 tarihli duruşmasında davacının bilirkişi raporuna beyan ve itirazları göz önüne alınarak bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından hazırlanan ek rapor 10/09/2020 tarihinde mahkememize sunulmuş, ek raporda; geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesinin koşulları; Yazılılık, İşçinin fiil ehliyetine sahip olması, İşverenin Korunmaya Değer Haklı Bir Menfaatinin Varlığı, Üretim Sırlan veya İşverenin İşleri Hakkında Bilgi Edinme Olanağı Müşteri Çevresi Hakkında Bilgi Edinme Olanağı, Önemli bir zarar verebilme ihtimalinin bulunması, İşçinin Ekonomik Geleceğinin Tehlikeye Düşürülmemesi ‘dir. Yasağın yer,zaman, işlerin türü bakımından sınırlı olması, uygun olmayan ve çalışma hürriyetini kısıtlar nitelikte olmamasıdır. Öngörülen rekabet yasağı bakımından 6098 sayılı TBK’nin 445. maddesi uygulama alanı bulacaktır. ‘… Somut olayda, taraflar arasındaki is sözleşmesinde 5 yıllık rekabet yasağı süresi İstanbul ili için geçerli olmak üzere öngörülmüş, işin türü bakımından ise kısıtlama yapılmamıştır. TBK’nin 445/1 fıkrasında bu tür sözleşmeler bakımından yer, zaman ve işin türü bakımından sınırlama öngörüldüğü sibi, aynı maddenin ikinci fıkrasında da mahkemece asın nitelikteki rekabet yasağı hükümlerinin kapsamı veya süresi bakımından sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, mahkemece taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün TBK’nin 445/2. maddesi çerçevesinde değerlendirilip, tartışılarak bir sonuca eidilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ’ ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/1461 E., 2019/8220 K.) Bu karar dikkate alındığında, akdedilen rekabet yasağı sözleşmesinin ülke ve firmalar bakımından geniş tutulmuştur. Rekabet yasağı daha sınırlı düzenlenmelidir, aksi halde hakimin takdirinde sınırlanacaktır. Somut olayda işçi bakımından getirilen kısıtlamada, birçok firma adı sayılmış olmakla birlikte … Şirketi bu firmalar arasında yer almamaktadır. ‘Burada sayılı şirketler ile sınırlı olmamak kaydıyla’ ibaresi bir belirsizlik yaratmaktadır. Aynı zamanda aynı iş kolu olarak davalının taşımacılık alanında çalışmasının yasaklanması da çalışma özgürlüğünü ihlal eder nitelikte geniş bir kısıtlamadır. İşverenin işçinin bir takım ticari sırlara haiz olmasının sonucu olarak işverenin haklı menfaati ile, Anayasa’nın 48. Maddesinde korunan işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğü arasında denge kurulması gerekmektedir. Yargıtayın işverenin zararının ispatı bakımından bir kararı mevcuttur. “Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, yasanın, somut bir zararı ispatlama zorunluluğu aramamış olmasıdır. Önemli olan “hizmet akdinin sona erdiği tarihte işçinin elde ettiği bilgileri kullanarak, işverene önemli bir zarar vermesinin ihtimal dahilinde görülebilip görülemeyeceğidir. Gerçi taraflar arasındaki uyuşmazlık, kural olarak hizmet akdinin sona ermesinden uzunca bir süre sonra ortaya çıkacaktır. Fakat o zamana kadar hiçbir zararın meydana gelmemiş olması, yasağın geçerliliği bakımından herhangi bir önem taşımamaktadır. Zararın hangi hallerde önemli sayılabileceğini önceden belirlenmiş genel bir ölçüye göre tespit etmek, hiç şüphesiz ki mümkün değildir, bu konuda yargıç, her olayın özelliğine göre bir sonuca varmak durumundadır. ( Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 28.03.2013) Rekabet yasağı sözleşmesi, işverenin yarannın kalmaması, işverenin iş sözleşmesini haklı neden olmaksızın feshetmesi, işçinin sözleşmeyi haklı sebeple feshetmesi halinde ortadan kalkar. Somut olayda buna ilişkin tarafların iddialan birbirini doğrular nitelikte değildir. Bunu aydınlatır nitelikte bir delil sunulmamıştır. Kolayca ulaşılabilen veriler ticari sır niteliğinde değildir. Lojistik sektöründeki kapasite, ulaşım ağı vb. bilgileri ticari sır niteliğinde değildir. Öğretide müşteri, bir işyeri ile az veya çok bir süre ile ilişki kurarak orada üretilen mal ve hizmetleri muntazam bir biçimde almakta olan gerçek yahut tüzel kişi olarak tanımlanır. Müşteri çevresi hususuna gelindiğinde, müşteri çevresine hâkim olma; işçinin müşterilerle kişisel ilişki içinde olması veya müşterilerin ihtiyaçları, kendine has özellikleri ve talepleri gibi hususlarda bilgi sahibi olması ile sağlanabilmektedir. Aynı zamanda bu müşteriler hakkında bilgiyi kendi adına ekonomik menfaat elde edebilecek şekilde kullanma olanağına sahip olması anlaşılmaktadır.
Kural olarak ceza koşulu uyarınca ceza talep eden alacaklı, kusurlu borçludan ayrıca tazminat isteyemeyecektir. Zarar cezai şart miktarını aşıyor ise açık madde hükmü gereğince aşan kısım tazmin ettirilebilecektir. Ancak bu durumda TBK m. 180/2 uyannca işveren işçinin kusurunu ispat etmek zorundadır. İşçinin kusuru bulunmaması halinde işçi cezai şartı aşan zaran tazmin etmekle yükümlü tutulamayacaktır.
Davalı … şirketinin, …’i ayartmak suretiyle davacı şirketin müşteri çevresi ve ticari sırlarına hakim olmaya çalışarak TTK’da düzenlenen haksız rekabet teşkil eden davranışlarda bulunduğu beyan edilse de, buna ilişkin bir delilin dosyaya sunulmadiği tespit edilmiştir.
Mahkememizce dosya arasına alınan Taraflar arasındaki Ticari Sır Bilgi Saklama ve Rekabet Yasağı Taahhütnamesi, bilirkişi raporu ve tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesi firma ve il bakımından geniş kısıtlamalar içerdiği, Taşıma alanında müşteri çevresi ticari sır niteliğini haiz olmadığı, Tek taraflı olarak işçi aleyhine getirilen cezai şart içtihatlar dikkate alındığında geçerli olmayacağı, rekabet yasağı sözleşmesi mevcut haliyle geçerli dahi sayılsa … şirketinin sayılan firmalar arasında yer almaması sebebiyle yasağa aykırılık teşkil etmeyeceği hususları anlaşıldığından davacının maddi, manevi alacak taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL red harcının, peşin alınan 1.707,75 TL ‘den düşümü ile arta kalan 1.648,45 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 13.450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 18/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır