Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/383 E. 2019/914 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/383 Esas
KARAR NO : 2019/914
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/05/2018
KARAR TARİHİ : 06/11/2019

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 12.07.2016 tarihinde ‘‘Sözleşme Yapma ve Prim Tahsil Etme Yetkisine Haiz Aracılık Sözleşmesi’’ tanzim edildiğini, bu sözleşme kapsamında müvekkili şirketin 18/04/2018 tarihine kadar, davalıya geniş bir müşteri portföyü yarattığını, üretim yaptığını ve sözleşme şartlarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak davalı şirketin, 18/04/2018 tarihinde bahsi geçen aracılık sözleşmesini ‘…. Noterliği’nin onayladığı … Yevmiye No’lu Azilname’ ile tek taraflı olarak, haksız ve usulsüz olarak feshettiğini, müvekkili şirketin sözleşmesini haksız, gerekçesiz ve tek taraflı olarak fesheden davalı şirketin; müvekkilin kazandırdığı yeni müşteriler sayesinde, sözleşme sona erdikten sonra önemli menfaatler elde etmeye devam ettiğini ve gelecekte de devam edeceğini, zira müvekkilinin getirdiği müşteri çevresi sadece kâr sağlamayacak, aynı zamanda tanınırlığını artıracak, bu tanınırlık marka değerine yansıyacak, davalının daha kolay acentelikler almasının dahi dahil edilebileceği pek çok pozitif olay zincirini ortaya çıkardığını, bu hususun da en nihayetinde yine daha fazla müşteri edinilmesine bağlanacağını, davalı şirketin bu hususu bilmesine rağmen, müvekkili tarafından davalı şirkete kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını da hakkaniyetsiz şekilde elinden aldığını, “Sigorta acentesi”, yani müvekkilinin, ilişkinin devamı süresince çaba ve katkılarının neticesinde gerçekleşen işlemler sebebiyle ücrete hak kazanır; diğer yandan, yıllarca sürmüş bir aentelik ilişkisinin sona ermesi ve acentelik vekaletinden azil halinde acentenin ücreti dışında bir de tazminat talep etme hakkının olduğunu, bu bağlamda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu acentelerin bu tazminat hakkını, ”denkleştirme tazminatı” adı altında açıkça düzenlendiğini, 01.10.2017 – 31.12.2017 tarihleri arasında davalı tarafından yapılan ”kasko kampanyası” adı altındaki poliçe miktarında hedef tutturma yarışmasının, müvekkili şirket tarafından kazanıldığını ancak ”sözleşmesi fesh edilen şirkete bu kazanç verilmiyor” denilerek, müvekkili şirketin hak etttiği…marka cep telefonu ve yaklaşık 1.000,00- TL’lik hediye çekinin gönderilmediğini belirterek, sonuç olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulüne, 12.07.2016 tarihinli ‘‘Sözleşme Yapma ve Prim Tahsil Etme Yetkisine Haiz Aracılık Sözleşmesi’’’nin haksız surette feshedildiğinin tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, müvekkilinin müsbet zararı olarak hesaplanacak ve maliyetlerini karşılayamadığı meblağdan ve kasko kampanyasındaki kazanımlarından 2.000,00-TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek olan reeskont faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak tarafına verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, portföy tazminatı olarak hesaplanacak meblağdan 5.000,00-TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek olan reeskont faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak tarafına verilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin 22. maddesinde bir delil şartı akdedildiğini, bu delil şartına göre, müvekkili şirketin defter, kayıt ve dökümanları münhasır delil olarak kabul edildiğini, davacı yan delillerinin kabulünün mümkün olmadığını, davacı yan tarafından sunulan sözleşmenin, “fesih ve sonuçları” başlıklı 12. maddesi gereğince müvekkili şirket tarafından sözleşmenin feshedildiğini, anılan maddede açıkça “taraflardan her biri üç ay önceden ihtarname göndererek işbu sözleşmeyi diledikleri zaman feshedebilir.” dendiğini, müvekkili şirket tarafından çekilen ihtarnameye binaen taraflarca akdedilen sözleşmenin sona erdirildiğini, akdedilen sözleşme gereği davacı yanın tazminat isteyemeyeceğinin kabulünün gerektiğini, Portföy Tazminatının acente-bayilik sözleşmesi benzeri bir sözleşmenin sona erdirilmesi halinde; ana firmanın, bayi veya acentenin sağladığı müşteri çevresi nedeniyle elde ettiği kazancın bir miktarını, bayi veya acenteye ödemesi olduğunu, müşteriler ilgili acentelere, acenteler sebebiyle değil, acentelerin temsil ettiği ana şirketler için gittiğini, müşteriler yapılan sigortalara ilişkin sunulan bedeller, sigortasal hizmetler, kapsamları Serbest Piyasa Koşulları gereği, kanun ve yönetmelikler kapsamında Ana şirketlerce belirlendiğini ve sağlandığını, müşteriler de işbu hizmet ve bedelleri hasebiyle o ana şirketleri seçtiklerini, olası portföy tazminatı iddiasında acentenin, müvekkili şirketin marka değeri ve sunmuş oldukları dışında portföy oluşturabilmek için müşteriler nezdinde yapmış olduklarının ispatının gerektiğini, accentelik sözleşmesinin davacının kusuru ile feshedildiğini, davacı acentenin ortalamanın altında ve riskli üretim yaptığını belirterek, Yargıtay 11. H.D. 2015/6733 E., 2016/735 K. sayılı kararından bahsetmiş, TTK md 122/3 gereğince fesih hallerinde denkleştirme talebinde bulunulamayacağını, denkleştirme tazminatı için gerekli olan diğer şartların da bulunmadığını, davacının tazminatı talep hakkı olduğu düşünülse dahi; davacının müvekkili şirkete kazandırdığı Müşterilerin, biten sigorta sözleşmelerini yenilemeye devam edip etmediğinin irdelenmesinin ve davacının söz konusu müşterilerin kendisinin kazandırdığını iddia etmesi halinde, söz konusu iddiayı ispatla mükellef olduğunu, müvekkili şirketin, süresi içerisinde keşide etmiş olduğu ihtarname ile 3 ay sonra sözleşmelerinin feshedileceğini belirttiğini, nitekim bu sürenin sonunda da sözleşmeyi feshedip sistemi kapattığını belirterek, sonuç olarak, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini savunmuştur.
Davacı vekilinin 19/10/2018 tarihli 1. celsede mazeret sunmuş ve mahkememizce mazereti kabul edilmiş olup, 28/12/2018 tarihli 2. celsede yine mazeret dilekçesi sunmuş, mahkememizce ” Davacı vekilinin üst üste mazeret dilekçesi sunmuş olması nedeniyle ön inceleme duruşması yapılamadığı, davanın basit yargılama usulüne tabî olup, mazeretin yargılamayı uzattınığından, mazeretin reddine karar verilerek, taraflarca takip edilmeyen dosyanın HMK 320/4 maddesi uyarınca 3 ay içerisinde yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilince davanın yenilendiği ve eksik harçların ikmal edildiği, davacı vekilinin 19/06/2019 tarihli 3. celsede yine mazeret dilekçesi sunduğu ve mazeretinin kabul edildiği, son olarak 06/11/2019 tarihli celsede tekrardan mazeret dilekçesi sunduğu, mazeret dilekçesinde bildirilen mazeretin belgelendirilmediği ve yeni duruşma gününün tebliğ masrafının da yatırılmadığı, davacı vekilinin 4 celse üst üste mazeret dilekçesi sunması nedeni ile ön inceleme duruşmasının yapılamadığı, dosyanın sürüncemede bıraktığı görülmüş davacının mazeretinin reddine karar verilmiştir. Dava, TTK m 4/2 gereği basit yargılama usulüne tabî olup, 6100 sayılı HMK 150 ve 320/4 maddeleri gereği yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-6100 sayılı HMK 150 ve 320/4 maddeleri gereği davanın açılmamış sayılmasına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 44,40- TL karar ve ilam harcının peşin alınan 119,55-TL harçtan düşümü ile arta kalan 75,15-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 2.725,00- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan her hangi bir yargılama gideri bulunmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-HMK.120 maddesi gereğince; davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine
Dair davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/11/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır