Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/373 E. 2019/964 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/373 Esas
KARAR NO: 2019/964

DAVA : İtirazın İptali
(Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/04/2018
KARAR TARİHİ: 20/11/2019

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının …adresinde kuruma kaydı olmayan alt kapağı mühürsüz ve sözleşmesiz sayaçtan kaçak elektrik kullandığının 09.01.2004, 10.02.2004 tarihli tutanak ile tespit edildiğini, kaçak kullanım tespiti yapılan mahallin abonesiz ve ticarethane olarak kullanıldığını, bu hususların davaya konu tutanak altında imzası bulunan zabıt mümzilerinin beyanları ile de sabit olacağını, iş bu kaçak kullanımla alakalı 2004/01 ve 2004/02 dönemlerine ilişkin olarak sırasıyla son ödeme tarihi 05.02.2004, 04.03.2004 tarihli tahakkukları İle EPDK yönetmelik hükümleri kaçak tarifelerine göre tahakkuk ettirilen sırasıyla 756,70- TL ve 320,90- TL’lik kaçak kullanım bedellerine ilişkin faturanın borçluya tebliğ edildiğini, borca ilişkin faturanın son ödeme tarihinin üzerinden uzun süre geçmesine rağmen ödenmediğini, bunun üzerine borçlu hakkında faturaların son ödeme tarihinden icra takibinin başladığı tarih olan 6.2.2017 tarihine kadar geçen sürece ilişkin 3.094,79- TL Gecikme cezası, Katma Değer Vergisi Kanununun 24. maddesi uyarınca gecikme zammı vergi matrahına dahil olduğundan, icra takibine esas ¸ gecikme zammı için tahakkuk eden 557,06-TL KDV miktarı ile beraber toplam 4.738,45 TL lik bedelin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. no.su ile icra takibi başlatıldığını, süresi içinde ödenmeyen borçla alakalı başlatılmış iş bu icra takibinde davalı borçluya usulüne uygun olarak çıkarılan ödeme emrinin 20.02.2017 tarihinde davalı borçluya tebliğ edildiğini, davalı-borçlu tarafından 24.02.2017 tarihinde haksız ve kötü niyetli itiraz etmesi nedeni ile takibin durdurulduğunu, İİK 67/1 maddesi uyarınca, davalı tarafından dosyaya yapılan itiraz taraflarına tebliğ edilmediğinden, l yıllık hak düşürücü sürenin henüz başladığını, işbu davanın süresinde açıldığını belirterek, sonuç olarak; davalının toplam 4.738,45- TL alacaklarına vaki itirazının iptaline, takibin devamına, %20 inkar tazminatı ile mahkeme masraflarının ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun şekilde tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap vermemiş ancak, 19/10/2018 tarihli ön inceleme duruşmasına katılan davalı vekili beyanında; ” müvekkilinin ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi gördüğü için yapılan tebligatları kabul etmediklerini, cevap dilekçesi sunmak için süre talep ettiğini, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkilinin tutanağın tutulduğu tarihte tacir olmadığını, esnaf olduğuna dair tutanakta bilgiler yer aldığını, bu durumun İTO ya yazı yazıldığında da görüleceğini, görev yönünden mahkememizin görevsiz olduğunu, ayrıca ikinci tutanağın tutulduğu 10/02/2004 tarihinden sonra müvekkilinin abisinin kuruma cezalı olarak 2.000,00- TL civarında ödeme yaparak borcu da kapattığını, esasen bir inceleme yapılacak ise alacaklı şirketin devrinden kaynaklı bir hata bulunduğunu, bu sebeple de bu zamana kadar bu dava açılmadığını, hem esasen hem usulen davayı kabul etmediklerini beyan etmiştir.
Dava, elektrik abonesi olan davalıdan kayıp-kaçak bedelinin tahsili için davacı yanca başlatılan takibe yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
… Odasına müzekkere yazılarak, davalının 2003-2004 yıllarında esnaf olarak kaydının bulunup bulunmadığı sorulmuş olup, verilen 14/03/2019 tarihli cevabi yazıda; davalı …’ın, …Müdürlüğü kayıtlarında yapılan tetkikte, kaydının bulunmadığı, birlikleri bünyesindeki ajanlık kayıtlarında da ilgilinin kaydına rastlanmadığının bildirildiği, … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye verilen yanıtta da; davalının gerçek kişi ticari işletmesinin kaydı bulunmadığı gibi ortaklarından ve yönetim kurulu üyelerinden olduğu, şirket kaydının da bulunamadığı, Bayrampaşa Vergi Dairesinin 08/11/2018 tarihli cevabi yazısında ise, davalının 28/02/2004 tarihinde işi terk ettiği bildirilmiştir. Verilen cevabi yazılardan davalının tacir olmadığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre Ticaret Mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ancak ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, Asliye Hukuk Mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar Ticaret Mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların Ticaret Mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ¸ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir.
Somut olay; elektrik abonesi olan davalıdan kayıp-kaçak bedelinin tahsili için ¸başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Bu sebeple uyuşmazlığın kanunda zikredilen mutlak ticari davalardan olmadığından, davanın Asliye Ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Bu itibarla davalı tacir olmadığı gibi ticari işletmesini ilgilendiren bir işlem mevcut bulunmadığı yani her iki tarafın ticari işletmesiyle alakalı bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından, uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeni ile mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE
2-İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespitine,
3-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde davacı tarafın müracatı halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararı kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafın müracat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
5-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır