Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/361 E. 2019/176 K. 26.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/361 Esas
KARAR NO : 2019/176
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/04/2018
KARAR TARİHİ : 26/02/2019

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, kitap, ajanda, kutu, takvim poster, kartvizit, davetiye, broşür, etiket gibi ürünlerin hazırlanmasına ilişkin baskı ve matbaacılık hizmeti verdiğini, davalı şirketin müvekkillerine siparişler verdiğini, bu siparişlerin sayıları ve bedelleri üzerinde mutabık kalındığını, müvekkili tarafından üretilen ve teslim edilen ürünlere karşılık davalı şirkete fatura keşide edildiğini, keşide edilen faturaların 59.583,22TL lik bedelin davalı tarafından ödenmediğini, bunun üzerine … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosya ile icra takibine geçildiğini, icra takibinin akabinde davalıca icra dosyasına 25.068,22TL lik kısmın ödendiğini kalan bakiye olan 34.515,00TL lik kısma itirazda bulunulduğunu, davalıca yapılan itirazın haksız ve takibi sürüncemede bırakmak üzere yapıldığını beyan etmiştir.
Davacı vekili dilekçesinin devamında; itiraza denk gelen 34.515,00TL lik faturaların; 05/01/2018 tarihli 7.600,00TL ve 08/01/2018 tarihinde 26.845,00TL lik faturaların davalı şirkete keşide edildiğini, ancak davalının faturalara süresi içinde itiraz edilmediği, davalıca 18/01/2018 tarihinde 34.515,00TL iade faturası kesildiğini, bu faturanın müvekkilince kabul edilmediğini ve karşılığında 23/01/2018 tarihinde müvekkilince yeniden 34.515,00TL lik fatura kesildiğini, davalı şirketçe 20/02/2018 tarihinde yeniden iade faturası düzenlenmesi üzerine, müvekkilince 20/03/2018 tarihinde takip başlatıldığını beyan ederek, davalının itirazının iptaline ve asıl alacağın %20 sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müveekili şirket ile davacı arasında 192 sayfadan ibaret 3500 adet yeni yıl ajandası satın alındığı, ajandanın formatının ilk sağ sayfada basketbol süper ligi logolu tasarım, ikinci dayfada … Hastanesi ilanı, üçüncüsayfada 2017 ve 2019 takvimi, üçüncü sağ sayfanın arkasında 2018 takvimi, dördüncü sağ sayfanın ise çizgili yaprak ile devam etmesinin kararlaştırıldığını, davacının bu konuda müvekkiline numune gönderdiğini ve gönderilen numunenin onaylandığını ve basıma girdiğini, 500 adet ürünün teslim tarihinin 12/12/2017 ve 3000 adet ürün için ise teslim tarihi olarak 25/12/2017 tarihinin kararlaştırıldığını, ancak ajandaların 5 ocak 2018 de teslim edildiğini, ajandaların yeni yıldan önce teslim edilmesi gerektiğinin açık olduğunu, ajandaların bir kısmının dağıtıldığını ve hemen ajandaların ayıplı olduğunu tespit ettiklerini, ajandaların taahhüde aykırı olarak 192 sayfa yerine 176 sayfa olduğunu, logolu ilk sayfaların yapışık olduğunu, bu nedenle davalıya ayıp bildiriminde bulunmak üzere toplantı yapıldığını, toplantıda ayıp nedeni ile ürünlerin iade alınması hususunda karşılıklı mutabakata varıldığını, davalının bundan sonra maillere cevap vermediğini, icra takibinin ayıplı ajandalara ilişkin olduğunu, müvekkilin ayıp bildiriminde bulunduğu gibi iade faturasını 18/01/2018 tarihinde kestiğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesni ve davacı aleyhine kötü niyuet tazminatına hükmedilmesini talep ve beyan etmiştir.
Mahkememizce davacı ve davalı tarafın tutmakla yükümlü olduğu yasal ve ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu alınmıştır. Alınan bilrikişi raporunda; “davacı tarafın TTK 66 ve VUK 220 ile 6102 sayılı TTK 64/1 maddesine göre tutması gereken 2017 yılı defterlerinin tutulduğu, defterlerin yasal süresi içerisinde açılış ve kapanışlarının yapıldığını, davacı tarafın ticari defterlerinde davalı şirketle olan ilişkisini 120 alıcılar hesabında takip etmiş, davacı tarafından davalı taraf kesilen davaya konu olan toplamda 1 adet faturanın davacı defterine kayıtlı olduğu, söz konusu 120 alıcılar hesabı en son 21/11/2018 tarihi itibariyle 35.556,01TL alacak bakiyesi olduğunu, davacı tarafın ticari defterlerinde davalı şirketle olan ilişkisini … hesabında takip etmiş davacı tarafından davalı taraf ticari ilişki kapsamında faturaların kesildiği bu fatura bedellerinin de davalı tarafında davacıya ödendiğini, her iki tarafın ticari defterlerinde ihtilafa konu olan 1 adet fatura dışında birbirleri ile uyuştuğu görülmüş davacı ile davalı arasında ihtilafa konu olan 1 adet iade faturanın davalı tarafından kesilen iade faturalarından kaynaklandığı, davacı tarafın ticari defterlerinde bu iki faturanın kayıtlı olmadığı, verilen hizmetler nedeniyle davalıdan 35.556,01TL kaydi olarak alacaklı konumunda olduğu görülmüştür.” ifadelerine yer verilmiştir.
Bilirkişi raporunda davalı taraf yönünden yapılan değerlendirmelerimiz başlıklı kısmında; ” Davalı tarafın TTK 66 ve VUK 220 ile 6102 sayılı TTK 64/1 maddesine göre tutulması gereken 2016-2017-2018 yılı yevmiye-kebir-envanter defterlerinin tutulduğu ve defterlerin yasal süreler içerisinde açılış kapanış kayıtlarının yapıldığını, davalı tarafın ticari defterlerinde davalı şirketle olan ilişkisini 320 satışlar hesabında takip etmiş, davacı tarafından davalı tarafa kesinlen davaya konu olan faturaların teslim olan kısmında isimlerin ve imzaların bulunduğu ve davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından davacıya kesilen taraflar arasında ihtilafa konu anlaşmazlığın, iade faturalarından kaynaklandığı, bu faturalar dikkate alınmaksızın her iki tarafın defterlerindeki kayıtların birbirlerini ile örtüştüğü görülmektedir.” ifadelerine yer verilmiş ve sonuç olarak davalı tarafından kesilen iade faturalarının kabul edilmemesi halinde davacının davalı yandan asıl alacak olan 35.556,01TL alacaklı olduğu, iade faturalarının kabulü halinde ise davacının davalı yandan alacağı olmayacağı ifade edilmiştir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyanlarında özetle: ayıp konusundaki iddiaların incelenmediğini, teslim edilen ajandaların sayfa sayısının eksik olduğunun sabit olduğunun, bununla beraber söz konusu ajandaların çıplak gözle bile derilerindeki kırışıklık, yamukluk, çarpıklığın ve sayfaların yapışıklığınınajandaların ayıplı olduğunu teyit eder nitelikte olduğunu, ajandaların süresinde teslim edilmediği beyan edilmiştir.
Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyanları içeririr dilekçesinde özetle; davacı tarafından kesilen faturalara süresinde itiraz edilmediğini, müvekkiline ulaşan usulüne uygun bir ayıp ihbarının olmadığını beyan etmiştir.
Taraflar tacir olup, uyuşmazlığın ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK ‘nun 207.maddesi) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK’nun 23.maddesi). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 23/1 ve 1-c hükmü de uygulanacaktır.
Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.” denilmektedir.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz derhal ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 21/1-c. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için bu durumu bu süre içerisinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 21/1-c. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 223. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlar Kanunun 223. maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacaktır.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 227. maddesinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
TBK’nun 231.maddesine göre, satıcı daha uzun süre için kefalet etmemiş ise, satılanı ayıba karşı tekeffülden kaynaklanan her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile alıcıya teslimin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Ayıp ihbarının (fesih sonucu doğurabileceğini düşünerek) TTK 18/3 hikminde öngörülen ihtar ve ihbarlara ilişkin şekil şartlarına uyularak yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Nitekin Yargıttay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/11922 esas ve 2016/9422 karar, 2016/19104 esas ve 2017/7133 karar, 2016/9828 esas ve 2017/4933 karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dava dosyasında yapılan şnceleme sonucunda davalı tarafça TTK 18/3 maddesine uygun olarak ayıp ihbarında bunulduğuna ilişkin bir belge veya delile rastlanılmamıştır. Bu nedenle davalı tarafından davacıya kesilen iade faturası mahkememizce kabul görmemiş ve aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
Taraflar tacir olduğundan asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi uygulanmış ve alacak likit olduğunda itiraz haksız olduğundan davalı aleyhine % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KABULÜ İle davalının davacılarca başlatılan …. İcra dairesinin … Esas sayılı takip dosyasının yapılan itirazın iptali ile takibin 34.515,00 TL üzerinden devamına,
Asıl alacak tamamen ödeninceye kadar takip tarihinden itibaren asıl alacağa ticaret temerrüt faizinin uygulanmasına,
Alacağın %20 si olan 6.903,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli olan 2.357,72 -TL karar ilam harcından, peşin alınan 589,43-TL harcının mahsubu ile noksan kalan 1.768,29- TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına
3-Davacı tarafından yapılan dava açılış gideri: 630,53- TL, davetiye, posta gideri: 112,00-TL, bilirkişi ücreti: 600,00-TL olmak üzere toplam: 1.342,53-TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 4.141,80-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/02/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır