Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1178 E. 2019/398 K. 03.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1178 Esas
KARAR NO : 2019/398
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/12/2018
KARAR TARİHİ : 03/05/2019

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkil … .Ş.’nin dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. ile uzun süreden beri buğday alım satımı yaptığını, davalı yanın ise … San. ve Tic. A.Ş.’de üst düzey yönetici olarak çalıştığını, dava dışı … firması ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkinin davalı … tarafından yapılan görüşmeler sonucunda başladığını, yılların getirdiği ilişki sebebiyle davalı yanın 29.01.2017 tarihinden itibaren müvekkilden borç istemeye başladığını ve zamanla, davacı müvekkilin kredi kartını kullanmak istemesine kadar vardığını ve devam ettiğini, taraflar arasında devam eden iş ilişkilerinden dolayı davalının, davacının …asının … numaralı kredi kartını kullandığını ve 62.577.-TL tutarında harcama yaptığını, davalının kurmuş olduğu … Ltd.Şti için müvekkilinden borç istediğini, firmanın kuruluşuna yönelik 294.284,14.-TL tutarındaki tüm harcamalar yine davacı müvekkil firma tarafından karşılandığını fakat ödenen tutarların müvekkiline iade edilmediğini, davalı yanın yurt dışı harcamaları yine müvekkili firma tarafından ödendiğini fakat hiçbir şekilde karşı yan kendi için yapılan ödemeleri iade etmediğini, yine davalının arkadaşına alınacak araba için müvekkilden 60.000.-TL borç istediğini ve aracın bedelinin yine müvekkili tarafından ödendiğini, belirtilen tüm ödemeler dışında karşı yanın 29.01.2017 ile 16.08.2018 tarihleri arasında toplamda 2.241.910.-TL tutarında müvekkilinden borç aldığını veya kendisi adına harcamalar yaptırdığını, davalının, müvekkilden almış olduğu tutarları geri ödemeye hiçbir zaman yanaşmadığını belirterek, davanın kabulüne, davalının ihtiyaç sebebiyle almış olduğu 2.658.771,14.-TL’nin şimdilik 10.000.-TL’lik kısmınin davalıdan tahsiline, yargılama ve avukatlık ücretlerinin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillinin kanuni ikametgâhının …/Gaziantep olduğunu, genel yetki kuralı gereğince davanın, davalının ikametgahında ikame edilmesi gerektiğini, yetkili mahkemenin Gaziantep Mahkemeleri olduğunu, HMK gereğince davanın davalının ikametgahında açılması ilkesi gereğince yetkili mahkeme Gaziantep Mahkemeleri olduğunu ve süresinde yetki itirazında bulunduklarını, dosyanın Gaziantep mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, davacının tüzel kişiliği olan bir tacir olduğunu, davacı şirketin tacir olması ve ayrıca Anonim Şirket olması nedeniyle bütün iş ve işlemlerinin yasal mevzuat gereğince resmi kayıtlarda dolayısıyla ticari defterlerinde kayıtlı yine yasal bir zorunluluktur. Ayrıca yasal mevzuat gereğince davacının tacir olması nedeniyle belli bir meblağın üstünde olan alacakların veya ödemelerin resmi belgeye yani faturaya dayandırması gerekir. Müvekkil ile davacı şirket arasında hiçbir zaman ve dönemde herhangi bir isim altında ticari bir ilişki olmamıştır. Bu durum davacının ticari defterleri incelendiğinde görüleceği üzere müvekkil ile davacı arasında bir ticari ilişki olmamıştır. Ayrıca davacı şirketin defter ve kayıtlarında davacı şirketin alacaklı olduğu ve müvekkilin borçlu olduğu hiçbir kayıttta yoktur. Bu nedenle bu davanın ticari bir dava olmadığını, Mahkemenin görevsizlik kararı vererek dava dosyasını görevli iş bölümü gereğince Gaziantep Asliye Hukuk Mahkemesine karar verilmesini savunmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ancak ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir.
Somut olayda; davacı tarafından borç olarak verildiği iddia olunan bir miktar paranın ve davacının kredi kartından davalının yapmış olduğu harcamaların iadesi istemli alacak davasıdır. Bu sebeple uyuşmazlığın kanunda zikredilen mutlak ticari davalardan olmadığından, davanın Asliye Ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Bu itibarla davalı tacir olmadığı gibi ticari işletmesini ilgilendiren bir işlem mevcut bulunmadığı yani her iki tarafın ticari işletmesiyle alakalı bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE,
2-İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespitine,
3-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde davacı tarafın müracatı halinde dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararı kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafın müracat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
5-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır