Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1163 E. 2018/1399 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1163
KARAR NO : 2018/1399

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 19/01/2012
KARAR TARİHİ : 27/12/2018

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği dava dilekçesi ile; Davalının maliki olduğu arsası üzerine 18 ay içerisinde teslim edilmesi koşulu ile kat karşılığı inşaat yapmak için dava dışı … ile anlaşarak … 18. Not nin … tarih ve … yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesini yapmasına karşın tarafların sözleşmeyi yerine getirmediğini, bunun üzerine bu defa aynı yerin müvekkilince, … isimli ortağı ile davalı arasında … 10.Not. Nin … tarih ve … yevmiye nolu satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, inşaatın yapım süresi olarak 9 ay belirlendiğini, ancak ruhsatı belediyenin 24/05/2007 tarihinde onayladığını, müvekkili ve ortağının inşaatın yapımına başladıklarını, kat irtifaklı tapuların alındığını, inşaatın bitmesine yakın bir tarihte davalı tarafından sözleşmedeki edim borçlarının teminatı olması için, önce müvekkilinin ortağından 10/12/2007 tarihli protokol ile teminat olarak 50.000,00TL bedelli çeki teminat olarak aldığını, sonrasında ise bunun yeterli görülmeyip teminat senedi istendiğini, bu defa 150.000,00TL bedelli 30/03/2008 ödeme günlü bononun müvekkili ve ortağı tarafından ciro edilerek davalıya teminat olarak verildiğini, davalı tarafın teslim tarihinde gecikme olduğunu iddia ederek 7 aylık gecikme nedeniyle 21.000,00TL kira ödemesini ve eksik işlerin tamamlanması yönünde müvekkiline ihtarname gönderdiğini, müvekkilinin inşaatı tamamlayarak teslim etmesine rağmen davalı tarafın teminata konu senedi … 6.İcra Müd nün … E sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu, müvekkili ve ortağının , davalının o tarihteki vekili ile görüşerek anlaşma yoluna gittikleri vetaraflar arasında 06/08/2008 tarihli borç ödeme protokolü yapıldığını, protokol ile davalı tarafın kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan talepleri olarak, bodrum kata müdahale bedeli olarak 15.000,00TL , mal sahibinin ödediği parke bedeli olarak 1.500,00TL kira yoksunluğu zararı olarak 700TL x 4 daire x 10 ay olarak 28.000,00TL olmak üzere toplam 44.500,00TL ve avukatlık ücreti, işlem masrafı adı altında 20.000,00TL nin ödenmesi konusunda anlaşma yapıldığını, davalı tarafın talebi ile protokolde belirtilen miktarlar üzerinden 30/12/2008 vade tarihli 44.500,00TL meblağlı , 20/09/2008 vade tarihli 10.000,00TL meblağlı ve 20/10/2008 vade tarihli 10.000,00TL meblağlı yeniden bono tanzim edilip davalı vekiline verildiğini, yapılan anlaşma gereği müvekkiline ait gayrimenkullere konulan hacizlerin bir kısımının kaldırıldığını ve daha önce teminat amaçlı verilen çekin de iade edildiğini , müvekkili tarafından porotokolde belirlenen ödemelerin yapılmaya başlandığını ancak alınan bonoların iade edilmediğini, müvekkilinin bu süreçte davalı vekiline elden ve makbuz karşılığı 37.500,00TL nakit ödeme ve ödeme yarine geçmek üzere keşidecisi … olan 8.000,00TL bedelli , Keşidecisi … 5.000,00TL bedelli ve keşidecisi Taner Yılmaz olan 2.500,00TLbedelli bonoların davalı vekiline verildiğini, müvekkili tarafından yapılan ödemelere rağmen , hukuka aykırı şekilde haciz ve satış işlemlerinin yapıldığını, davaya konu bononun teminat amacıyla verildiğini, teminat amacıyla verilen bonoya karşılık yapılan protokol çerçevesinde ödemelerin müvekkilince yapılmasına rağmen teminat senedinin takibe konulduğunu, protokol çerçevesinde 44.500,00TL olarak belirlenen miktarın ödenmesi nedeniyle, 150.000,00TL bedelli bono miktarından 44.500,00TL nin düşülmesi suretiyle bakiye miktar olan105.500,00TL açısından karşılıksız kalan davaya konu 30/03/2008 ödeme günlü 150.000,00TL bedelli bononun 105.500,,00TL lik kısmından dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, bedelsiz bononun ve davalı taraf yedindeki diğer bedelsiz bonoların müvekkiline iade edilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 14/05/2013 tarihli duruşmada bu davanın konusunun sadece 150.000,00TL lik bonoya ilişkin olduğunu bildirmiştir.
CEVAP: Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile , icraya konulan senedin teminat senedi olduğu yolundaki iddiasının doğru olmadığını, davacı ve ortağının mevcut borçlarına karşılık olmak üzere dava konusu senedi müvekkiline verdiklerini, teminat senedi olduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, davacının ortağı olan dava dışı Nihat Aktaş tan teminat olarak alınan çeke karşı protokol yapıldığını, davacının sözleşmede belirtilen edimlerin bazılarını yerine getirmediğini, müvekkilinin 150.000,00tL bedelli senedi ve 50.000,00TL bedelli çeki yasal işlemlerin yapılması amacıyla avukatına teslim ettiğini, avukatın sadece senet için icra takibi başlattığını, 16/3/2009 tarihinde avukata 5.000,00TL ödeme yapıldığını, bunun dışında müvekkiline ödeme yapılmadığını, buna rağmen müvekkilinin rızası dışında gayrimenkuller üzerindeki haczin fek edildiğini, çekin ise hiç takibe konulmadığını öğrenmesi üzerine avukatın azledildiğin ve hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin bilgisi dışında vekilince düzenlenen protokol incelendiğinde davacının borcun tamamını kabul ettiğinin görüldüğünü, ancak kendi imzaladığı sözleşmeye ve protokole uymadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemektedir.
Davalı vekili 12/03/2013 tarihli dilekçesinde inşaatın yapımı sırasında davacı ve ortağının paraya sıkıştığını, müvekkilinden borç para aldıklarını,alınan borç nedeniyle söz konusu bononun müvekkiline verildiğini iddia etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :Dava ,teminat amacıyla verildiği iddia edilen 150.000,00TL bedelli senetten dolayı 105.500,00 TL miktarı ile sınırlı olmak üzere borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; takip konusu bononun teminat amacıyla verilip verilmediği hususunun yazılı delille ispatının gerektiği, taraflar arasındaki borç ödeme protokolünden bononun teminat amaçlı verildiği sonucunun çıkarılamadığı, davacı borçlunun bu protokol ile takip konusu borcu ferileri ile birlikte kabul ederek yeniden yapılandırdığı, protokol ile belirlenen 44.500,00 TL’yi ödediğini ispat edemediği, davalı tarafından 5.000,00 TL’nin ödendiğinin belirtildiği, bu durumda protokoldeki indirimlerden vazgeçilerek icra takibine devam edilmesinin mümkün hale geldiği, davalı tarafça protokolün bilgi ve yetkisi dışında imzalandığı iddiası kabul edilse dahi davalının bonoyu teminat amaçlı verdiğini yazılı delille ispat edemediği, davacı tarafa bu konuda karşı tarafa yemin teklif edebileceği hatırlatılmasına rağmen davacı tarafça yemin teklif edilmediği, bononun teminat amaçlı verildiği kabul edilse dahi davacının borç ödeme protokolündeki edimleri yerine getirmemesi sebebiyle teminat amaçlı verilen bononun icra takibine konulmasının mümkün olduğu, takip konusu bononun teminat amaçlı verildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Temyiz incelemesi üzerine mahkememizce verilen karar Yargıtay 23.Hukuk Dairesince 03/04/2017 tarih 2015/8389 esas 2017/983 karar nolu ilam ile onanmıştır.
Onama ilamına karşı davacı taraf karar düzeltme yoluna başvurmuştur. Karar düzeltme incelemesi sonucunda mahkememizce verilen karar Yargıtay 15. Hakuk dairesince 17/10/2018 tarih 2018/1593 esas 2018/3866 nolu karar düzeltme ilamı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında; “Görülmekte olan dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup bu kanuna göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yukarıda yapılan açıklama nezdinde somut olaya baktığımızda; aralarında düzenlenen kat karşılığı düzenlenen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istenmiş olup, davacı arsa sahibinin ticari işletmesiyle ilgili bir iş söz konusu değildir. Dolayısıyla nisbi ticari dava söz konusu değildir. Yine TTK’nın 4/son maddesinde düzenlenen hususlardan veya diğer kanunlarda yer alan hususlardan kaynaklanan bir davada söz konusu değildir. Dolayısıyla mutlak ticari davadan söz konusu değildir. Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğuna ve iddianın ileri sürülüş biçimi bakımından senedin eser sözleşmesinin teminatı olarak verildiği ileri sürüldüğünden görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Mahkemece görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, re’sen gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası incelenerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken zuhulen onandığı karar düzeltme aşamasında yapılan incelemede anlaşıldığından karar düzeltme isteminin bu yönden kabulüyle kararın bozulması gerekmiştir.
Dava tarihi itibariyle davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup, tarafların sıfatı ve temel ilişkinin eser niteliğine göre görevli mahkeme ticaret mahkemesi olmayıp, asliye hukuk mahkemesidir. Davanın dayanağı olan kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti, davanın ticaret mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Mahkemece görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddi gerekirken, esasın incelenip davanın reddi doğru olmamış, karar bu gerekçe ile bozulması gerekirken zuhulen onandığı, bu kez yapılan incelemede karar düzeltme istediğinin kabulü ile kararın bozulması uygun bulunmuştur ” denilmiştir.
Mahkememizce karar düzeltme ilamı ile yapılan bozmaya uyularak aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda izah edilen sebep ve gerekçelere göre
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde talepte bulunulması halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/12/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸