Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/730 Esas
KARAR NO : 2023/479
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 11/08/2017
KARAR TARİHİ : 08/06/2023
DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde, müvekkili davacı Dr. …, “Universal Şirketleri”nin hakim hissedarı durumundaki “1” nolu davalı “…”nin hissedarı olan Türkiye ve Hollanda mahreçli şirketlerde toplam % 74 hisse sahibi olduğunu, Nisan 2011 tarihinde, aralarında Dünya Bankası kuruluşu… ile uluslararası yatırımcılar …ve …’nin bulunduğu Konsorsiyum’la imzalanan sözleşme ile % 26 hisseyi devrettiğini ve holding şirket ile bağlı şirketlerin temsil ve yönetim yetkisini de yabancı ortağın atadığı kişilere bıraktığını ancak, yabancı ortaklıktan elde edilen “140.000.000 USD” ile holding şirkete bağlı şirketlerce işletilen hastanelerin aylık 20.000.000 TLnin üzerindeki cirolarının kontrolünün tamamen bu yönetime teslim edildikten sonra ortaklığın 6. ayında nakit sıkıntısı başgösterdiğini ve 2012 yılı başından itibaren hızla borçlanmaya ve krediler kullanmaya başlayan grup şirketleri yıl sonunda … AŞ.’nin icra takiplerine maruz kaldığını ve Mart 2013’den itibaren haciz furyasına uğrayan hastanelerin ard arda kapanarak sürdürülen son derece kötü yönetim ve inanılması güç tedbirsiz hareketlerle iflasın eşiğine geldiğini, yabancı ortaklığın kurulmasından bu yana geçen 5 yıllık dönemde hiçbir hesap vermeyen, denetime tamamıyla kapalı ve başına buyruk uygulamaları ile şirketlerinin zararının inanılmaz boyutlara ulaşmasına yol açan ve Türkiye’nin en büyük ve en önemli sağlık grubunu adeta yok eden yönetimin, temsil ve idare yetkililerinin kaldırılması ve şirketlere kayyum atanması talebiyle taraflarınca İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde … E. numaralı müstakil bir dava ikame edildiğini, bahse konu kötü yönetimin özellikle son aylarda inanılması güç boyutlara ulaşmış ve davalı şirketleri sözde idare eden yönetimin son marifetinin, Beyoğlu … Noterliği marifetiyle keşide olunan 17.04.2017 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarname ile her zamanki gibi tek kişinin hükümet komiseri ile birlikte icra edeceği sözde bir olağan genel kurul toplantısını duyurduktan sonra müvekkilini temsilen iştirak etmek üzere gidilen ve olağan ve olağanüstü genel kurul toplantılarını tek başına yapmayı adet haline getirmiş bulunan bankacılık sektöründen tasfiye edilmiş bir avukat olan Sn. …’e ait avukatlık bürosuna gittiklerinde taraflarını toplantıya almayarak dışarı çıkartmaktan ibaret olduğunu, bu suretle tüm olağan genel kurul kararları sakatlandığını, bahse konu ihtarname ve dava konusu olağan genel kurul toplantısına dair tutanağı dilekçe ekinde sunulduğunu, her ne kadar toplantı tutanağının ilk sahifesine geçtiği üzere, davalı şirket yetkilisi … tarafından toplantıya alınmama gerekçesi olarak müvekkilinin sahip bulunduğu 2 adet B grubu hisse üzerinde intifa hakkı tesisine dair 17.04.2011 tarihli “Anonim Şirket Payı Üzerinde İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi”nin 6. maddesi gösterilmiş ise de davacı müvekkili Dr. …’nun, dava dışı “…” ünvanlı ve Hollanda mahreçli şirket ile imzalamış bulunduğu 17.04.2011 tarihli “Anonim Şirket Payı Üzerinde İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi” uyarınca genel kurullarda oy hakkının ve dava hakkının bulunmadığı yönündeki iddialarının tamamıyla yersiz ve asılsız olduğu gibi bu türden şirket içi denetimi tümden yok edecek bir durumun kabul edilebilmesinin Yargıtay içtihatları uyarınca da asla mümkün olmadığını, nitekim, bahse konu 17.04.2011 tarihli “İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi”nin “İstisna Niteliğinde Pay Sahibine Tanınan Haklar” başlıklı “6.” maddesinin “4.” fıkrasında açıkça, “İntifa hakkı nedeniyle bu oylara ilişkin dava hakları İntifa Hakkı Sahibi’ne ait olmakla birlikte …’nun şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin dava açma hakkı ve bu İntifa Hakkı Sözleşmesi çerçevesinde verilen yazılı talimatlara uyulmaması sonucunda genel kurul kararlarının iptali davası açma hakkı saklıdır…” düzenlemesi yer aldığını, taraflarına açıkça dava açma hakkı tanındığının görüldüğünü, bu itibarla, davalı şirket temsilcisince bu düzenleme gerekçe gösterilerek hissedar müvekkiline tebliğ edilmiş olağan genel kurul toplantısına iştiraklerinin engellendiğini tamamıyla hukuka aykırı şekilde toplantıya alınmamalarının, toplantı tutanağında kayıtlı olmasının ötesinde, müracaatları üzerine ek no 1’de sundukları… Müdürlüğü’nün 15.05.2017 tarihli üst yazısından da anlaşılacağı üzere bu tutanağının taraflarına… Müdürlüğü’nce tebliğ edilmiş olmasıyla da sabit olduğunu, hukuka aykırı suretle icra edilen hissedarı bulundukları davalı şirkete ait 2014, 2015, 2016 yıllarına ait olağan genel kurulunda alınan kararlarda, gündemin 4. maddesi uyarınca şirketin 2014-2015-2016 hesap yılına ilişkin bilançosu ve kâr/zarar hesapları okunarak oylamaya sunulduğunu ve sadece …’in katıldığı toplantıda oybirliği ile kabul edildiğini, gündemin 5. maddesi uyarınca yine şirketin 2014-2015-2016 hesap yıllarına ilişkin faaliyetlerinden ötürü ibra edilmeleri hususu müzakereye açıldığını ve söz alan olmaması üzerine (zaten katılıma izin verilmemiştir) YK başkanı …’in YK üyesi …’un, YK üyesi …’in ve YK üyesi …’un ibralarının oya sunulduğunu ve TTK. 436/2’de düzenlenen oy kullanma yasağı gözönüne alınarak yapılan oylama sonucunda YK üyelerinin her birinin ayrı ayrı ibra edilmelerine oybirliği ile karar verildiğini, taraflarınca şirkete kayyum atanması hususunda müstakil bir dava ikame edildiğini, şirketin kötü yönetim nedeniyle büyük zarara uğradığını ve bundan mevcut yönetimin tam kusurlu ve sorumlu olduğunun belirtildiği bir dönemde, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan …’in tek başına katıldığı ve oy kullandığı bir genel kurul toplantısıyla kendisi dahil bütün yönetim kurulunu toptan ibra etmesinin ve geçmiş yıllara ait şaibeli bilanço ve kâr/zarar hesaplarını kabul etmiş olmasının hukuken kabul edilebilir yönünün bulunmadığını, ayrıca, şirketin yönetim zaafiyeti nedeniyle yukarıda belirtildiği üzere müstakil bir dava ikame edilerek kayyuma devrinin istenildiği bir dönemde yönetim kurulu üyeliklerine acz içerisindeki ve yönetim kurullarının aynı kişilerden oluştuğu holdinge dahil iki ticaret şirketi ile yine … ve …’un 3 yıllığına, sadece …’in tek başına iştirak ettiği bir toplantıda atanmış olmasının da hukuki bir yönü olamayacağını, bunların dışında dava konusu toplantıya ait tutanağın ilk sahifesinde şirket paylarının ve itibari değerlerin dahi doğru olarak tutanağa geçirilemediğini ve alınan “3” numaralı kararda gündemin 3. maddesine atıf yapılarak “…”nin olağan genel kurul toplantısının yapılmakta olduğunun unutularak Av. …’in “… Hastaneleri Sağlık Yatırım AŞ.” temsilcisi olarak gösterildiğinin görüldüğünü, bu hususların bakanlık temsilcisi refakati ile yapılmasına rağmen toplantının ne denli özensiz ve savruk bir usulle yürütüldüğünü ve bu yönüyle dahi iptale müstehak olduğununu belirterek toplanacak deliller doğrultusunda davalı şirketlerin 11.05.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan hatalı ve hukuka aykırı kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde, davacının sahip olduğu hisseler ile ilgili dava açma hakkının, intifa hakkı sahibine ait olduğunu, davacının aktif husumet ehliyetinin olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı 17.04.2011 tarihli İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi’nin 6. maddesinin 4. fıkrasını dayanak gösterdiğini ve huzurdaki davayı açtığını, ancak dayanak gösterilen sözleşme maddesi incelendiğinde bu maddenin huzurdaki davayı açma hakkı tanımadığının anlaşıldığını, ilgili maddeye göre “……’nun şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin dava açma hakkı ve bu İntifa Hakkı Sözleşmesi çerçevesinde verilen yazılı talimatlara uyulmaması sonucunda genel kurul kararlarının iptali davası açma hakkı saklıdır…” denildiğini, bu madde uyarınca davacının her genel kurul kararının iptalini talep edemeyeceğini, ancak ve ancak İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi kapsamında vermiş olduğu talimatlara aykırı alınan genel kurul kararlarının iptalini talep edebileceğini, davacının talepleri incelendiğinde bu taleplerin, dayanak madde kapsamında olmadığını, başka bir ifade ile davacı; ne yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile ilgili, ne de talimatlarına aykırı olarak alınan bir genel kurul kararının iptali ile ilgili bir dava açtığını, davacının Ek-1’de sunduğu Beyoğlu … Noterliğinin 17.04.2017 tarih ve …yevmiye nolu ihtarnamesinden de anlaşılacağı üzere davacının yönetim kurulu üyeliğine kimi aday gösterdiğini bildirmesinin talep edildiğini, davacının bu ihtarnameye cevap vermediğini, bu nedenle 11.05.2017 tarihli olağan genel kurulda B grubu yönetim kurulu üyeliği için seçim yapılamadığını, anlaşılacağı üzere 11.05.2017 tarihli olağan genel kurulda davacının talimatlarına aykırı alınan bir karar olmadığını, dolayısıyla davacının genel kurul kararının iptalini talep etmesinin mümkün olmadığını, Kaldı ki davacının iddiaları dikkate alınırsa TTK m.446 uyarınca iptal davası açabilecek kişilerden biri olmadığını, davacı genel kurula katılma ve oy verme hakkı olduğunu iddia etse de TTK m. 432 uyarınca bu hak ….V. ‘ye ait olduğunu, dolayısıyla 11.05.2017 tarihli genel kurul kararlarının iptali talep edilecekse dahi bu talebin intifa hakkı sahibi ….V. tarafından ileri sürülmesi gerektiğini, davanın yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile ilgili bir dava olmadığının da tartışmasız olduğunu, bu kapsamda intifa sözleşmesindeki şartların huzurdaki davada mevcut olmadığını, davacının ileri sürdüğü iddialar TTK M.445 ‘te sayılan iptal nedenleri arasında sayılmadığını, davacı, müvekkili Şirket aleyhine İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … E. İle görülen davayı açmış olsa da bu davada müvekkili Şirket aleyhine verilmiş, müvekkil şirketin olağan genel kurulunun toplanmasına ve karar almasına engel olabilecek herhangi bir tedbir kararı veya ara kararı olmadığını, dolayısıyla genel kurul toplantısının gerçekleştirilmesi ve karar alınmasının hukuka uygun olduğunu, bununla birlikte 11.05.2017 tarihli toplantıda alınan kararların kanuna veya esas sözleşmeye aykırı olmadığını, Toplantı usulüne uygun yapılan çağrı ile toplandığını, genel kurula katılan pay sahiplerinin TTK m.436/2 kapsamındaki yasaklar da dikkate alınarak oy kullandığını, yönetim kurulu üyelerini ibra ettiğini ve bilançoları onayladığını, A grubu yönetim kurulu üyelerinin seçimi ana sözleşme ve iç yönerge uyarınca gerçekleştirildiğini, davacının aday göstermemiş olması dolayısıyla 2 yönetim kurulu üyeliğine atama yapılamadığını, her ne kadar davacı toplantıya alınmamış olduğu için ve toplantının özensiz-savruk yapıldığını iddia ederek kararın iptalini talep etse de bu gerekçeler TTK m. 445 kapsamında bir iptal nedeni olamayacağını, İtibari değerlerdeki – paylardaki hesaplama hatalarının düzeltildiğini, toplantı doğru pay hesaplamaları ile yapıldığını, intifa hakkı sahibi ….V.’nin vekaletname ile yetki vermiş olduğu … toplantıya katılıp oy kullandığını, bu durumların hiçbiri TTK m.445’e aykırılık teşkil etmediğini, aksi iddialara değer verilmesinin intifa hakkının kullanılmasının engellenmesi ve intifa hakkının özüne saldırı anlamına geleceğini, Zira TTK m. 432’de açıkça toplantıya katılma ve oy kullanma hakkının intifa hakkı sahibine ait olduğu vurgulandığını, dolayısıyla intifa hakkı sahibi ….V. nin yetkilendirdiği kişinin toplantıya alınmasının, davacıya toplantıya katılma ve oy kullanma konusunda yetki verilmediği için toplantıya alınmamasının, …’in kendisine ait paydan doğan oy hakkını kullanmadan yönetim kurulu üyelerini ibra etmesinin hukuka uygun olduğunu belirterek 11.05.2017 tarihli olağan genel kurul kararının icrasının durdurulması talebinin reddine, Aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, İşbu taleplerinin kabul edilmemesi halinde ise haksız davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 11/05/2017 tarihinde genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER: Genel kurul toplantı tutanağı, ihtarnameler, hazirun cetveli, Anonim Şirketler Üzerine İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi, bilirkişi raporu.
Anonim Şirketler Üzerine İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi incelendiğinde;
Sözleşmesinin konusunun ” …Caddesi No… – Beyoğlu İstanbul/Türkiye adresinde ticari ikametgahı olan ve …Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil sayısında kayıtlı bulunan “…” ünvanlı şirketin (“Şirket”) hissedarlarından olan …’nun sahibi bulunduğu her biri 100 T nominal değerdeki 2 ve 3 seri numaralı 2 (iki) adet B grubu nama yazılı hissesi üzerinde aynı Şirket’in hissedarlarından “….” unvânlı şirket lehine İntifa Hakkı Tesis Edilmesi oluşturmaktadır (“İntifa Hakkı Sözleşmesi”)” olduğu,
İntifa hakkının dayanağının ve yorumlanmasının “Taraflar, bu intifa hakkının: * … unvanlı şirketin … Konsorsiyum tarafından kurulması ve…’nin bu Şirkete %49 oranında ortak olması; * Hollanda’da… unvanlı şirketin …’ tarafından kurulması ve …”nin %45 oranında ve …’nin %4 oranında ortak olması; * … Konsorsiyum, …, …, … Hastane Malzemeleri Ticaret ve Sanayi A.Ş., …, …U.A., …A.Ş., …, … ve Şirket arasında 14 Nisan 2011 tarihinde yatırım ve hissedarlar sözleşmesinin (“Hissedarlar Sözleşmesi”) imzalanması; *İşbu İntifa Hakkı Sözleşmesi uyarınca üzerlerinde İntifa Hakkı Sahibi lehine intifa hakkı tesis edilecek 100 TL nominal değerli iki adet B grubu hissesi hariç olmak üzere …’nun Şirket’te sahip olduğu hisselerinin …’ya devir edilmesini düzenleyen ve … Konsorsiyum, …, …, … Hastane Malzemeleri Ticaret ve Sanayi A.Ş., …, …, … ve Şirket arasında 14 Nisan 2011 tarihinde hisse alım sözleşmesinin (“Hisse Alım Sözleşmesi”) imzalanması; şeklindeki bir dizi sözleşmenin ve yukarıda belirtilen Hissedarlar Sözleşmesi ve Hisse Altm Sözleşmesi gereği ve sonucu olarak tesis edildiğini, açıkça kabul etmişlerdir. Yine Taraflar işbu İntifa Hakkı Sözleşmesi’nin uygulanması ve yorumlanmasında yukarıda belirtilen sözleşmeler dizisinin amaç ve hukuksal yapısızın esas alınacağı kâbul etmişlerdir.” olduğu,
İntifa hakkının tesisi için yapılan işlemlerin “İntifa hakkına konu olan hisseler “nama yazılı” olup, “nama yazılı geçici ilmühabere” bağlanmıştır, ancak yalnızca ciro ile devirleri ana sözleşme ile önlenmiştir. Bu sebeple bü hisseler üzerine intifa hakkı kurulmasi yazılı bir beyan ve geçici ilmühaberlerin ciro ve teslimi ile mümkün olabilecektir. Bu nedenlerle de Taraflar arasında bu İntifa Hakkı Sözleşmesi imza edilirken intifaya konu olan 2 adet hisseyi temsil eden 2 ve 3 seri numaralı her biri 100 TL nominal değerli geçici ilmühaberler, “intifa içindir” kaydıyla ciro ve İntifa Hakkı Sahibi’ne teslim edilmiştir. Ayrıca intifa hakkının kurulmasının geçerlilik koşulu olmamakla birlikte Pay Sahibi ve İntifa Hakkı Sahibi’nin haklarının belirlenmesi açısından bu İntifa Hakkı Sözleşmesi taraflarca müştereken imzalanan bir dilekçe ekinde şirket yönetimine tevdi edilerek, durumun pay defterine kaydı istenmiştir.” olduğu,
İntifa hakkının kapsamının “Bu İntifa Hakkı Sözleşmesi ile kurulan İntifa Hakkı, Pay Sahibi’nin Şirket’te sahip olduğu paylar üzerinde … lehine kurulmuş bir İntifa Hakkı niteliğinde olup, TMK 794. maddesinde belirtilen şekilde bu Paydan kaynaklanan tüm haklardan yararlanma hakkı sağlayaktır. Bu hak İntifa Hakkı Sahibi’ne aşağıda belirtilen istisnalar dışında TMK.794 ve TTK.360/4.maddesinde belirtildiği şekilde bu payların Pây Sahibi’ne sağladığı Oy hakkı dahil tüm hakları da kullanma imkanı verecektir. Taraflar, TTK.360/4 maddesinin emredici bir kural olmadığından hareketle ve aslında intifa hakkının, Pay Sahibi’nin Hissedarlar Sözleşmesi tahtında sahip olduğu hak ve yükümlülükleri sınırlamak veya ortadan kaldırmak amacı gütmediğini de kabul etmişlerdir. Bu nedenle, intifa hakkının bu mutlak yapısına bazı istisnalar getirilmesi konusunda görüş birliğine varmışlardır. Aşağıda madde 6’da düzenlen istisnaların incelenmesinden açıkça anlaşılacağı üzere bü istisnaların kaynağını Hissedarlar Sözleşmesi ve Şirket’in ana sözleşmesi oluşturmaktadır.” olduğu,
İstisna niteliğinde pay sahiplerine tanınan hakların ” Şirket’in ana sözleşmesinde ve yapılan Hissedarlar Sözleşmesi’nde …’na ve onun doğrudan veya dolaylı şekilde hissedarı olduğu …’ye bazı haklar tanınmıştır. Taraflar, bu hakların kayba uğramasını önlemek ve TTK’nun 360/4 Maddesinin son cümlesinde yer alan “İntifa Hakkı Sahibi, menfaatlerini hakkaniyete uygun şekilde göz önünde tutarak hareket etmemiş olmasından dolayı malike karşı sorumludur” ifadesinin yanlış yorumlanmasına mâni olmak için, Pay Sahibi ile İntifa Hakkı Sahibi arasındaki ilişkiyi yazılı talimatlarla düzenleme yoluna gitmişlerdir. Buna göre Şirket genel kurul gündeminde yer almasına bağlı olarak ve ayrı zamanda Hissedarlar Sözleşmesi’nde anılan: a) Ana Sözleşme tadilleri, b) Şirket tarafından herhangi bir kar payı dağıtımı ya da yedek akçelerin, malvarlıklarının veya hisselerle ilişkin olarak diğer mallarının dağıtımı, c) Hastane satış opsiyonunun Hissedarlar Sözleşmesi’ne uygun olarak uygulanması veya Hissedarlar Sözleşmesi uyarınca halka arz veya herhangi bir çıkış hali hariç olmak üzere, …, … ve …Grup şirketleri ile üçüncü kişiler arasında gerçekleştirilecek her türlü birleşme, bölünme veya hisse veya malvarlığı devri yoluyla yapılacak yeniden yapılandırma işlemlerine girişlmesi veya bunların taahhüt edilmesi, d) B Grubu hissedarlar tarafından yönetim kuruluna aday gösterilmesi ve seçilmesi hususundaki hakların kullanılması ve atanan bırüyelerin azli, e) Hissedarlar Sözleşmesi’nde düzenlenen değer uyarlama hakkının kullanılması durumu ve bu İntifa Hakkı Sözleşmesi’nin imzalanmasından sonra yapılacak ilk sermaye ârtırımı hariç olmak üzere, yirmi beş milyon doları (25.000.000 USD)’yi aşacak sermaye artırımı (i) Türk Ticaret Kanunu madde 324 uyarınca Teknik İflas hali ve (ii) Hissedarlar Sözleşmesi’nde anılan hastanelerin satışına uygun olacak şekilde hastane satım seçeneğinin kullanılması ” durumu hariç olmak üzere), f) Herhangi bir grup şirketi tarafından ihtiyari iflas veya ödemenin ertelenmesi veya diğer ihtiyari iflas prosedürleri için dava açılması, g) Makul ölçüde bir ticari gereklilikten dolayı açılan bir davâ veya sunulan dilekçe “Şirket Değerleme Uzmanı” tarafından yapılan bir değerleme ile onaylanmadıkça grup Şirketlerinden birinin ihtiyari feshi veya ihtiyari tasfiyesi, h) Ana Sözleşme ve Hissedarlar Sözleşmesi uyarınca yönetim kurulu tarafından Nitelikli Çoğunluk gerektiren kararlara ilişkin konularda karar alınması konularında, İntifa Hakkı Sahibi, Pay Sahibi’nin toplantıdan en geç bir hafta önce kendisine ulaştıracağı yazılı talimatı dışında oy kullanamayacaktır. Pay Sahibi’nin Süresi içinde yazılı bir talimât ulaştırmamış olması halinde ise İntifa Hakkı Sahibi oy kullanmayacaktır. Yukarıda belirtilen haller dışında İntifa Hakkı Sahibi intifa konusu paylarla ilgili tüm hakları oy kullanma, temettü v.s dilediği gibi ve hiçbir sınırlama olmaksızın kullanabilecektir. İntifa hakkı nedeniyle bu oylara ilişkin dava hakları İntifa Hakkı Sahibi’ne ait olmakla birlikte, …’nun Şirket yönetim kurulu Üyelerinin sorumluluğuna ilişkin dava açma hakkı ve bu İntifa Hakkı Sözleşmesi çerçevesinde verilen yazılı talimatlara uyulmaması sonucunda genel kurul kararlarının iptali davası açma hakkı saklıdır. …, Şirket’teki hissesinin kendisine bahşettiği yeni pay alma haklarını da şahsen kullanacak olup, böylece veya başka yolla iktisap edeceği yeni hisseler üzerinde de bu İntifa Hakkı Sözleşmesi hükümlerine tabi olmak kaydıyla İntifa Hakkı Sahibi lehine intifa hakkı tesis edecektir. İntifa Hakkı Sahibi’nin, Pay Sahibi’nin yukarıda belirtilen kepulardaki yazılı talimatı aksine hareket etmiş olması bu İntifa Hakkı sözleşmesinin fesih “sebebi sayılacak ve Pay Sahibi’ne feshi talep etme hakkı verecektir.” olduğu,
İntifa konusu hissenin yediemine tevdi ve pay sahibinin yükümlülüklerinin ” Yukarıda da belirtildiği üzere bu İntifa Hakkı Sözleşmesi Taraflar yahut onların hissedar olduğu şirketler arasında yapılan Hissedarlar Sözleşmesi ile bir bütünlük arz etmektedir. Bunun sonucu olarak da söz konusu sözleşmedeki yükümlülüklerinden birisini yerine getirmeyen taraf bu İntifa Hakkı Sözleşmesi’ne de aykırı davranmış olacak, böylece karşı tarafın bu İntifa Hakkı Sözleşmesi’ni fesih hakkı doğacaktır. Öte yandan, üzerinde intifa hakkı kurulan hisse senedi geçici ilmühaberlerin zilyetliğinin İntifa Hakkı Sahibine geçirilmesi gerekmekte ise de gerek onun malik gibi görünmesini önlemek ve gerekse intifa hakkının sona ermesi yahut hissenin satılması halleriride Pay Sahibi’ne iadesini kolaylaştırmak açısından, Taraflar, intifa konosu hisseleri temsil eden geçici ilmühaberlerin yediemin sıfatıyla Sn. Av. …’e tevdi etmeyi kararlaştırmış bulunmaktadır. Bu tevdi ile birlikte düzenlenecek yed-i emin tutanağında bu İntifa Hakkı Sözleşmesi’ne veya bu İntifa Hakkı Sözleşmesi’nin ayrılmaz parçası sayıldığı 5. Madde’de belirtilen sözleşmelerden herhangi birisine aykırı davaranılması halinde hisselerin aykırı davrananın karşı tarafındaki kişiye teslim edileceği ve hisselerin mülkiyetini ele geçirecek kişinin kişilere bağlı olan tüm haklara da sahip olacağı açıkça yazılacaktır. Keza …’nun yönetim kurulu üyesi olarak şirkete payları tevdi etmesi gerekliliğinin yerine getirilmesi ve dava haklarının kullanılması için mahkemeye tevdii gerekli olması halinde de hisseler bu yasal sorumlulukların yerine getirilmesi amacıyla gerekli şekilde tevdi edilecektir.” olduğu,
Uygulanacak kanun ve uyuşmazlıkların çözümünün ” İşbu İntifa Hakkı Sözleşmesi ve onunla ilgili doğabilecek tüm uyuşmazlıklar ve iddiaların çözümünde Türk Hukuku uygulanacaktır ve tüm bu uyuşmazlıların çözümlenmesinde İstanbul Merkez Mahkemeleri yetkili olacaktır. ” şeklinde olduğu görülmüştür. Anonim Şirketler Üzerine İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesini … ve … tarafından 17/04/2011 tarihinde imzalandığı görülmüştür.
…Holding A.Ş ‘nin 11/05/2017 tarihli 2014, 2015,2016 yıllarına dair Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı incelendiğinde,
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 17.04.2017 tarih ve 9307 sayılı nüshasında ilan edilmek suretiyle … Anonim Şirketi’nin Olağan Genel Kurul Toplantısının 11.05.2017 tarihinde saat 15:00′ da İnönü Cad. …Han No:.. Kat: 5 Gümüşsuyu/ İstanbul adresinde, İstanbul … Müdürlüğü’nün 10 Mayıs 2017 tarih ve… sayılı yazısıyla görevlendirilen Bakanlık Temsilcisi Nevin Oktay gözetiminde toplandığı,
Hazır bulunanlar listesi tetkikinde şirket paylarının 210.000.000 TL toplam itibari değerinin toplam itibari değeri 84.000 TL olan 4 adet payının asaleten ve toplam itibari değeri 209.874.000 TL olan 9994 adet temsilen ve 42.000 TL olan 2 payın vakaleten asaleten temsil edildiği ve böylece gerek kanun gerekse esas sözleşmede ön görülen toplantı nisabının mevcut olduğunun anlaşıldığı,
İntifa hakkına konu olan hisselerin sahibi Sn. …’nu temsil ettiğini belirten Sn. Av. …ve Stajyer Avukat … vekaletnamelerini ve imza sirkülerini ibraz ederek toplantıya katılmak istediklerini bildirdikleri, Sn. …’nun şirkette sahip olduğu 2 (iki) adet hisse üzerinde 17.04.2011 tarihinde pay sahibi Sn. … ile intifa hakkı sahibi arasında imzalanmış olan “Anonim Şirket Payı Üzerinde İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi” uyarınca intifa hakkı sahibi ….V. Tarafından verilmiş vekâletname ile …e verildiğinden toplantıya katılamayacakları söylenerek … tarafından toplantıya alınmadığını,
Bakanlık temsilcisi Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilciler Hakkındaki Yönetmeliğin 18. Maddenin 5. Fıkrasını genel kurula okuduğu,
Toplantıya diğer hissedarların ve intifa hakkı sahibinin katılımı ile devam edildiği,
Sn. …’nun şirkette sahip olduğu 2 (iki) adet hisse üzerinde 17.04.2011 tarihinde pay sahibi Sn. … ile intifa hakkı sahibi arasında imzalanmış olan “Anonim Şirket Payı Üzerinde İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi” uyarınca intifa hakkı tesis edilmiş olduğu, Sn …’in ….V. tarafından verilmiş vekâletname ile Sn …’na bu sözleşmenin 6. maddesi uyarınca; 2 adet B grubu hissesinin (“Hisseler”) sahibi olarak, Hisseler üzerinde intifa hakkı sahibi olan ….V.’ye; yönetim kurulu üyeliğine ilişkin adayını yazılı olarak bildirmesini ve bu yönde oy kullanılması veya ….V.’nin kendi takdirine göre oy kullanılması için yazılı talimat iletmesini 17 Nisan 2017 tarih ve 06683 sayılı ihtarnameler (farklı adreslere gönderilen) ile talep ettiğinin görüldüğü, Sn …’ndan Yönetim Kurulu üyesinin seçimine ilişkin herhangi bir aday göstermediği ve herhangi bir talimat iletmediği anlaşılmakla bu nedenle Sn …’in …, tarafından verilmiş vekâletname ile oy B Grubu üyeleri açısından yönetim kurul üyesi seçiminde oy kullanılmayacağının anlaşıldığı, Bakanlık temsilcisi Anonim Şirklerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilciler Hakkındaki Yönetmeliğin 21.maddesinin 1.fıkrasına göre vekaletnamelerde toplantı tarihinin açıkça yazması gerektiğini Genel Kurula bildirdiği, Genel Kurula katılan ortaklar oybirliğiyle toplantının yapılmasını istedikleri,
Toplantı, şirket hissedarı … A.Ş, adına toplantıya katılan Av. … tarafından açılarak gündemin görüşülmesine geçildiği,
Gündemin 1. Maddesi Uyarınca toplantıyı yönetmek üzere toplantı başkanlığına …’in seçilmesine toplantıya katılan tüm pay sahiplerinin oy birliği ile kabul edildiği, Toplantı Başkanı … tarafından 6102 sayılı TTK” nun 419, maddesinin 1. Fıkrası uyarınca tutanak yazmanı olarak …ve oy toplayıcısı olarak …’in seçildiği, Toplantı başkanı öncelikle toplantıya katılım hakkı veren belgelerin mevzuata uygunluğunun yönetim organınca kontrol edildiğini tespit ettiğini beyan ettiğini,
Gündemin 2. maddesi gereğince; toplantı başkanlığına genel kurul toplantı tutanağını imza yetkisi oybirliğiyle verildiği,
Gündemin 3. Maddesi gereğince; Şirket’in 2014-2015-2016 hesap yıllarına ilişkin faaliyet raporu okunduğu, müzakerenin açıldığı, … A.Ş’yi temsilen Av. … şirketin 2014-2015-2016 hesap yıllarına ilişkin faaliyetlerinin büyük çoğunluğunun şirketin içinde bulunduğu mali sıkıntıların aşılmasına ve şirketin borçlu olduğu gerçek ve tüzel kişilere yapılacak ödemlerin planlanmasına yönelik girişimlerden ibaret olduğunun anlaşıldığını belirttiğini,
Gündemin 4. Maddesi gereğince; Şirket’in 2014-2015-2016 hesap yılına ilişki bilançosu ve kar/zarar hesaplarının okunduğu, Oylamaya sunulduğu, Tüm pay sahiplerini oybirliğiyle kabul edildiği, Şirketin geçmiş yıllardan kalan dağıtılmamış kar bulunmadığı gibi 2014-2015-2016 hesap yıllarına ilişkin olarak da dağıtılacak karının olmadığından, kar dağıtımı konusunda bir karar vermeye gerek olmadığına toplantıya katılan pay sahiplerinin oybirliği ile karar verildiği,
Gündemin 5. Maddesi gereğince; Şirket’in 2014-2015-2016 hesap yıllarına ilişkin faaliyetlerinden ötürü ibra edilmeleri hususu müzakereye açıldığı, söz alan olmaması üzerine Yönetim Kurulu Başkanı …’in, Yönetim Kurulu Üyesi …’un, Yönetim Kurulu Üyesi …’ın ve Yönetim Kurulu Üyesi …’un ibraları konusu oya sunulduğu, Türk Ticaret Kanunu’nun 436. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen oy kullanma yasağı göz Önüne alınarak yapılan oylama sonucunda Şirket’in Yönetim Kurulu üyelerinin her birinin 2014-2015- 2016 hesap yılındaki faaliyetlerinden ötürü ayrı ayrı ibra edilmelerine oy birliğiyle kabul edildiği,
Gündemin 6. Maddesi gereğince; Yönetim Kurulu Üyelerine ücret ödenip ödenmemesi hususu Müzakereye açıldığı, Şirket’in mali durumu elverişli olmadığından toplantıya katılan pay sahiplerinin oy birliği ile Yönetim Kurulu üyelerine ücret Ödenmemesine karar verildiği,
Gündemin 7. Maddesi gereğince Yönetim Kurulu üyeliklerinin seçilmesi hususu müzakereye açıldığı, Şirket ana Sözleşmesi’nin 8. Maddesi uyarınca Şirketin yönetim kurulu 4(dört)ü A grubu hissedarların 2 (iki)si B grubu hissedarların gösterecekleri aday arasından olmak üzere 6 kişiden oluştuğu dolayısıyla şirket yönetim kurulu üyesi…’nun istifası üzerine şirketin B grubu hisse sahibi olan Sn. …’na adayını yazılı olarak bildirmesi için 1 haftalık süre verilmek üzere 13 Mayıs 2016 tarih ve 09270 ve 09271 numaralı ihtarnameler ile 17 Nisan 2017 tarih ve 06683 sayılı ihtarnameler (farklı adreslere gönderilen) gönderildiği bu ihtarnamelere herhangi bir cevap gelmediğinin anlaşıldığı, Böylece yönetim kurulu üyeliğine atanması gereken B Grubu hissedar bulunmadığından B grubu için aday gösterilemediği,
Bakanlık temsilcisi de yönetim kurulu sayısının 6 (altı) olarak ana sözleşmede yer aldığını belirttiği,
Yönetim Kurulu Üyeliklerine A Grubu pay sahiplerinin aday gösterdiği;
a. … Mahallesi … Sokak No:.. … İstanbul Adresinde mukim Vergi Numarası… olan … A.Ş Tüzel Kişiliğinin,
b. … Mahallesi … Sokak No:……/ İstanbul adresinde mukim Vergi Numarası … olan … Ltd, Şti. tüzel kişiliğinin,
c. … Cad. … Han No…kat:5 …/ İstanbul adresinde mukim, T.C vatandaşı, olan Sn. …’in,
d. … Mah. … Sok. … A6/2 … Beykoz İstanbul adresinde mukim, T.C vatandaşı olan Sn. …’un Üç yıl için yönetim kurulu üyeliğine seçilmesine oy birliği ile karar verildiği görülmüştür.
Toplantı tutanağının son kısmında “Av. T…ve Stj. Avukat …’un toplantıya katılmasına ve toplantı tutanağına muhalefet şerhi yazdırılmasına taleplerine toplantı başkanlığı tarafından genel kurula katılma hakları yok gerekçesiyle izin verilmemiştir” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüştür.
… A.Ş’nin sicil kaydı alınıp incelendiğinde, …’ın müştereken , …’in münferiden temsile yetkili olduğu görülmüştür.
Yargılamanın devamı sırasında davalı … A.Ş vekilince … A.Ş hakkında iflas kararı verildiğinin bildirildiği görüldü. Davacı şirketin iflasıyla ilgili İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı ve iş bu davanın kesinleşmesinin beklenildiği görüldü.
İstanbul …İflas müdürlüğüne yazı yazılarak … iflas sayılı dosyada iflas idare memurlarının isim ve adreslerinin bildirilmesine ve ikinci alacaklar toplantı tarihinin bildirlimesinin istenilmesine, cevap geldiğinde dava dilekçesi ve duruşma gününün iflas idare memurlarına tebliğe çıkartılmasına karar verilmiştir. İstanbul … İflas Dairesince “Müdürlüğümüz … Esas sayılı iflas dosyasının tasfiye şeklinin İİK 218. Maddesi gereğince basit tasfiye olarak belirlenmiş olması nedeniyle müdürlüğümüz tarafından resen yürütülmektedir. Müdürlüğümüz dosyasında alacaklılar toplantısı yapılmayacak olup, dosyamızda iflas idare memuru bulunmamaktadır. İş bu nedenle yapılacak olan tebligatlar müdürlüğümüz dosyasına yapılması hususu” şeklinde cevap verildiği görülmüştür.
Dosyanın Ticaret Hukuk Alanında Nitelikli Hesaplama uzmanı ve Mali Müşavir bilirkişisine tevdi suretiyle uyuşmazlık noktaları hususunda rapor tanzimi istenilmiştir.
Bilirkişiler 12/11/2018 tarihli raporlarında, incelemenin tüm dosya kapsamı ve davalı şirketin sunmuş olduğu 2014, 2015 ve 2016 yılları mizan ve kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden yapıldığını, 11/05/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı hazirun cetvellerine göre şirketin sermayesi ve ortaklık yapısının raporun 2. Sayfasında tablo halinde gösterildiğini, davalı şirketin 20414,2015 ve 2016 yılı finansal tablolarının raporun 3. Ve 4.sayfasında tablo halinde gösterildiğini, raporda devamla; “Davalı şirketin davaya konu yıllar için raporlanan gelir tabloları incelendiğinde; 2014 yılında elde edilen net satışların, tıbbi malzeme satışlarından oluştuğu, net satışların maliyeti olarak yazılan 9.296,45 TL’nın doğru bir maliyet olmadığı, 2014 yılında elde edilen 16.540.293,83 TL karın kaynağının grup şirketleri adına tahakkuk ettirilen faiz gelirlerinden kaynaklandığı, 2015 yılında davalı şirketin ana faaliyet kapsamında gelirlerinin, 2014 yılının çok gerisinde ve 728.228,86 TL olarak gerçekleştiği, faaliyet giderlerinde aynı oranda azalma olmadığı ve faaliyet giderlerinin, 1.265.940,77 TL olarak gerçekleştiği ve davalı şirketin 2015 yılını 2.248.853,83 TL zararla kapattığı görülmüştür. Davalı şirketin 2016 yılı ana faaliyet kapsamında gelirlerinin azalmaya devam ettiği net satışlarının önceki döneme göre azalarak 406.498,30 TL, genel yönetim giderlerinin 938.628,35 TL olarak gerçekleştiği ve davalı şirketin 2016 yılını 532.130,05 TL zararla kapattığı görülmüştür. Davacının bilanço ve gelir tablolarında yer alan kalemlerden herhangi birisinin hatalı olduğuna ilişkin bir iddiasının dosyada yer almadığı, spesifik bir konuyu gündeme taşımadığı ve belirlemediği, davacı, genel bir ifade ile mevcut ve önceki finansal tabloların doğruyu yansıtmadığı iddiasında bulunmuş olup, genel olarak yapılan incelemede; davalı şirketin hazırlanan bilanço ve gelir tablolarının, Tek Düzen Hesap Planı ve Türkiye Muhasebe Standartları ve ilgili tebliğ hükümlerini ihtiva ettiği, Davalı şirketin dosyaya
ve inceleme sırasında tarafımıza sunulan belgelere göre borca batık durumda olmadığı, ana faaliyetleri kapsamında elde ettiği gelirlerin çok azaldığı, şirketin kaynaklarının, Grup şirketlerine ve davacı konumunda olan …’na aktarıldığı davalı şirketin davacı …’ndan 11.823.155,80 TL alacaklı olduğu, bu alacağın 2014 yılından devrederek geldiği görülmüştür. Huzurdaki davaya konu olan somut olayda öncelikle tartışılması gereken husus, payları üzerinde dava dışı …. unvanlı şirket lehine intifa hakkı kurulmuş olan davacının, iptal davası açma hakkının bulunup bulunmadığıdır. Bilindiği üzere TTK m. 446/1-a uyarınca genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabilmek için kural olarak pay sahibinin genel kurul toplantısına katılıp olumsuz oy vermesi ve muhalefetini toplantı tutanağına geçirtmesi gerekmektedir. İptal davası, açabilecek kişileri düzenleyen TTK m. 446’da intifa hakkı sahiplerinden bahsedilmemiş olmasını da bu arada eklemek gerekmektedir. Zaten sorunun ortaya çıkış sebebi de bu TTK düzenlemesidir. Gerçekten TTK m. 432/2’de oy hakkının kural olarak intifa hakkı sahibi tarafından kullanılacağını düzenlemesi karşısında iptal davasının intifa hakkı sahibi tarafından mı pay sahibi tarafından mı yoksa her ikisi tarafından mı açılacağına ilişkin TTK’da bir düzenleme bulunmaması, üstüne üstlük TTK m. 446’da iptal davası açabilecek kişiler arasında intifa hakkı sahibinin sayılmamış olması, pay üzerinde intifa hakkı kurulması halinde iptal davasının kim tarafından açılacağı hususunda gerek yabancı gerek Türk doktrininde farklı görüşlerin ileri sürülmesine neden olmuştur. Doktrinde temelde, bu konuda üç farklı görüşün ileri sürüldüğü görülmektedir. Bir görüş oy hakkının intifa hakkı sahibine tanınmakla, iptal davasının sadece intifa hakkı sahibi tarafından açılabileceğini ileri sürmektedir. Oy hakkının intifa hakkı sahibine tanınmış olmasından başlı başına iptal davası açma hakkının da intifa hakkı sahibine tanındığı sonucunun çıkarılamayacağından yola çıkan ikinci görüş sahipleri ise iptal davası açma hakkının pay sahibine ait olduğunu savunur. Nitekim üçüncü görüş sahiplerine göre ise pay üzerinde intifa hakkı tanındığı durumlarda genel kurul kararı aleyhine iptal davası açma hakkının hem intifa hakkı sahibine hem de pay sahibine aittir (Bu görüşlerin ayrıntılı açıklamaları için bkz KENDİGELEN, Abuzer, Anonim Ortkalık Payı Üzerinde İntifa Hakkı, İstanbul 1994, s. 299 vd. Yazarın da intifa sahibinin yanı sıra pay sahibinin de iptal davası açma hakkı bulunuduğu görüşünü savunduğunu belirtelim). Konuya ilişkin tespit edilebilen tek Yargıtay kararı İse, Yargıtay 11. HD.’nin 28.05.1981 tarih 1981/2243 E. 1981/2768 K. sayılı karardır. Oy çokluğu ile alınan ve karşı oy yazısı içeren anılan Yargıtay kararına göre anonim şirket payı üzerinde intifa hakkı bulunması halinde genel kurul kararı aleyhine iptal davası açma hakkı intifa hakkı sahibine aittir. Öncelikle konuya pay sahibi açısından bakıldığında, TTK’da iptal davası açma hakkı pay sahibine tanınmış olup, intifa hakkı sahibinin de iptal davası açabileceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. İntifa hakkının asıl cevherine sahip pay sahibi de bu hakkı haizdir. Bunun yanı sıra iptal davası açma hakkı oy hakkına değil, doğrudan pay sahipliği sıfatına bağlanmıştır. Üstelik pay sahibinin intifa hakkı sahibinden bağımsız ve korunmaya değer menfaatleri bulunmaktadır. İptal davası açma hakkının sadece intifa hakkı sahibine tanındığının kabul edilmesi halinde intifa hakkı sahibinin iptal davası açmayarak pay sahibinin bu menfaatlerinin haleldar olmasına neden olabileceği açıktır. Konuya intifa hakkı sahibi açısından bakılacak olursa, oy hakkı intifa hakkı sahibine tanınmış olmasına rağmen, iptal davası açma hakkının kendisine tanınmamış olması kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı alınan genel kurul kararlarına karşı intifa hakkı sahibini tamamen korumasız bırakmaya ve böylece kendisine tanınan oy hakkının bir anlam ifade etmemesine neden olabilecektir. Aynı şekilde pay sahibinin iptal davası açmaması halinde intifa hakkı sahibinin de menfaatleri haleldar edilmiş olacak ve oy hakkıyla tanınan diğer hakların da herhangi bir anlamı kalmayabilecektir. Yukarıda açıklanan bu gerekçelerle biz de pay üzerinde intifa hakkı tanınması halinde genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma hakkının hem intifa hakkı sahibine hem de pay sahibine ait olduğu görüşünü savunmaktayız. Elbette bu konuda takdir hakkı Sayın Mahkemenize aittir. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay incelenecek olursa, davacı ile dava dışı …, unvanlı şirket arasında 17.04.2011 tarihinde akdedilen “Anonim Şirket Payı Üzrinde İntifa Hakkı Kurulması Sözleşmesi”nin 6. maddesi uyarınca maddede sayılan istisnalar haricinde intifa hakkı sahibi … oy hakkına sahiptir. Belirtilen bu istisnai durumlarda da İntifa hakkı sahibi Şirket, pay sahihi davacının yazılı talimatları doğrultusunda Oy kultanacak, yazılı talimatın toplantıdan bir hafta önce ulaşmaması halinde ise oy kullanmayacaktır. Buna karşın oylara ilişkin dava açma hakkı intifa hakkı sahibi Şirket’e ait olmakla birlikte Sözleşme çerçevesinde verilen yazılı talimatlara uyulmaması sonucunda genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma hakkı pay sahibi davacıya aittir. Görüldüğü üzere, taraflar iptal davası açma hakkını kurul olarak Sözleşme’yle intifa hakkı sahibi dava dışı Şirket’e tanımakla birlikte, pay sahibi davacının yazılı talimatının gerektiği Sözleşme’nin 6. maddesinde sayılan durumlarda, yazılı talimatın bulunmaması halinde davacının da iptal davası açabileceğini düzenlemişlerdir. Dava dosyasında ise davacı tarafından intifa hakkı sahibine ne şekilde oy kullanacağına ilişkin verilmiş bir yazılı talimat bulunmamaktadır. Bu sebeple, her ne kadar davalı tarafından Sözleşme şartlarına ayrılı olarak iptal davası açıldığı ileri sürülmüş olsa da belirtmek gerekir ki anılan Sözleşme’de davalı Şirket taraf değildir. Bu sebeple sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereğince davacının bu sözleşme hükümlerine aykırı olarak iptal davası açması ancak Sözleşmenin tarafları arasında sözleşmeye aykırılığa bağlanan sonuçların doğmasına neden olur; davalı şirketin taraf olmadığı bu sözleşme hükümlerine aykırılığı ileri sürerek ve buna dayanarak davacının iptal davası açma hakkının bulunmadığı savurmasının sözleşmelerin nisbiliği ilkesine aykırılık oluşturacağı savın Mahkemenize aittir. Takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere, yukarıda payi üzerinde intifa hakkı kurulan pay sahibinin de iptal davası açma hakkı bulunduğu yönündeki görüşümüz ve somut olayın yukarıda açıklanan özellikleri birlikte değerlendîrildiğinde, davacının huzurdaki davayı açmak noktasında taraf ehliyetini haiz olduğu sonuç ve kanaatini taşımaktayız. b. Huzurdaki davada davacı, dava dilekçesinin “Netice ve Talep” bölümünde “… davalı şirketlerin 11.05.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısının ve bu taplantıda alınan hatalı ve hukuka aykırı kararların iptaline” karar verilmesini talep etmiştir. Ancak dava dilekçesinin Netice ve Talep bölümünde dava konusu genel kurul toplantısında alınan hangi kararların iptalini talep ettiğini belirtmemiştir. HMK m. 119/1-ğ uyarınca dava dilekçesinde açık bir şekilde talep sonucunun belirtilmesi gerekmekte olup bu hususun takdiri Sayın Mahkemenize aittir. Bu sebeple, aşağıda dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yapılan açıklamalar sonucunda davacının iptalini talep ettiğini düğümüz toplantıda alınan kararların TTK m. 445’de sayılan iptal sebepleri açısından iptal şartlarının oluşup oluşmadığı yönündeki görüşlerimizi, takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere, açıklayacağız. Davacı dava dilekçesinde yönetim kurulu üyelerinin ibralarına karar verildiğini, ancak şirkete kayyum atanması hususunda bir dava ikame edildiği, şirketin kötü yönetim sebebiyle büyük zararlara uğradığı ve bundan mevcut yönetimim kusurlu olduğunun belirtildiği bir dönemde, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan …’in tek başına katıldığı ve oy kullandığı bir genel kurul toplantısında yönetim kurulunu ibra etmesinin ve geçmiş yıllara ilişkin şaibeli bilanço ve kar zarar hesaplarını kabul etmiş olmasının kabul edilebilir bir yanının bulunmadığını ileri sürmüştür. Dava dosyasında davalı Şirket hakkında verilmiş kayyum atanmasına ilişkin herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmamaktadır. Kayyum atanması gerekliği iddiasıyla yargıya başvurulmasının bilanço, kar-zarar hesapların onaylanmasına ve yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin karar alınmasına engel teşkil etmeyeceği Sayın Mahkemenizin takdirindedir. Bunun yanı sıra TTK m. 436/2 uyarınca yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında, “kendilerine ait paylardan dolayı” oy hakkını kullanamazlar. Buna karşın başka pay sahiplerinin temsilcisi sıfatıyla ibra oylamasında oy kullarnmalarına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bununla birlikte, şirket pay sahiplerinin aynı kişiyi genel kurula katılma ve oy hakkını kullanma açısından temsilci tayin etmelerine de hukuken bir engel bulunmadığı, Sayın Mahkemenizin takdirindedir. Kaldı ki, yukarıda mali ve finansal açıdan yapıları inceleme ve değerlendirmelerde “Davacının bilanço ve gelir tablolarında yer alan kalemlerden herhangi birisinin hatalı olduğuna ilişkin bir iddiasının dosyada yer almadığı, spesifik bir konuyu gündeme taşımadığı belirlemediği, genel bir ifade ile mevcut ve önceki finansal tabloların doğruyu yansıtmadığı iddiasında bulunmuş olup, genel olarak yapılan incelemede; davalı şirketin hazırlanan bilanço ve gelir tablolarının, Tek Düzen Hesap Planı ve Türkiye Muhasebe Standartları ve ilgili tebliğ hükümlerini ihtiva ettiği” kanaatine varılmıştır. Davacı dava dilekçesinde ayrıca, şirkete kayyum atanması hususunda bir dava ikame edildiği, şirketin kötü yönetim sebebiyle büyük zararlara uğradığı ve bundan mevcut yönetimim kusurlu olduğunun belirtildiği bir dönemde yönetim kurulu üyeliklerine acz içindeki ve yönetim kurullarının aynı kişilerden oluştuğu holdinge dahil iki ticaret şirketi ile yine … ve …’un üç yıllığına seçilmesinin …’in tek başına katıldığı bir toplantıda alınmış olmasının hukuki bir yönünün bulunmadığını ileri sürmüştür. Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere, Dava dosyasında davalı Şirket hakkında verilmiş kayyum atanmasına ilişkin herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmamaktadır. Yönetim kurulu üyeliklerine seçilen iki ticaret şirketinin de acz halinde bulunduğuna ilişkin herhangi bir belge de dava dosyasında bulunmamaktadır. Bu durumda davacı iddialarının somut delillerle desteklenmeyerek ıspatlanamadığı hususu Sayın Mahkemenize aittir. Sonuç olarak yukarıda yapıları açıklamalar doğrultusunda, davacının huzurdaki davada taraf ehliyetini haiz olduğu, davacı tarafından iptali talep edilen dava konusu genel kurulda alınan kararlar açısından TTK m. 445’de düzenlenen kanuna esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık şeklinde düzenlenen iptal şartlarının oluşmadığı,” şeklinde rapor tanzim edilmiştir.
Rapora karşı davacı vekilince itiraz dilekçesi sunulmuştur.
Dosyanın aynı bilirkişi heyetine tevdi sureti ile davacı tarafça 11/05/2017 tarihli genel kurulda alınan tüm kararların iptali için dava açlıdığı görüldüğünden; genel kurulda alınan tüm kararların ve dosyaya sunulan intifa sözleşmesinin (sözleşmenin 6 nolu maddesi ile ilgili tüm bentlerin dikkatlice incelenerek) genel kurulda alınan her bir madde açısından intifa sözleşmesinin ilgili maddesi okunarak aktif husumet, kararın iptale tabi olup olmadığı, butlan ile sakat olup olmadığı, her bir karar yönünden tek tek irdelenerek (yönetim kurulu üyelerinin ibrası ile ilgli TTK 446. Maddesi gereğince oy oranlarına ve oyların geçerlilik durumlarına göre yönetim kurulu üyelirinin tek tek ibralarının geçerli olup olmadığı yönünde de inceleme yapılmasına) gerekçeli ve denetime el verişli ek rapor tanzimine karar verilmesi istenilmiştir.
05/07/2019 tarihli bilirkişi ek raporu incelendiğinde, “Kök raporumuzda doktrindeki görüşler ve konuya ilişkin Yargıtay kararı ışığında payları üzerinde intifa hakkı kurulan pay sahibinin genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma hakkına sahip olduğu görüşünde olduğumuzu belirtmiştik. Bu görüşümüz uyarınca payı üzerinde intifa hakkı kurulan pay sahibi genel kurul kararları aleyhine iptal davası açma hakkına sahiptir. Davacı ile dava dışı lehine intifa hakkı kurulan …A.Ş arasında yapılan Sözleşme’nin 6. Maddesinde 8 bent olarak sayılan hallerde intifa hakkı sahibi davacının talimatlarına uygun olarak Oy kullanacak, talimatının bulunmaması halinde ise oy kullanmayacaktır. Bir başka deyişle Sözleşme’nin 6. Maddesinde sayılan bu 8 bent intifa hakkı sahibinin oy hakkına ilişkin düzenlemeyi içermektedir. Sözleşmenin tarafları arasında iptal davasına ilişkin düzenleme ise 6. Maddenin 5. fıkrasında yer almaktadır. Buna göre, davacı, intifa hakkı sözleşmesinde yazılı olan talimatlara intifa hakkı sahibinin uymaması durumunda iptal davası açma hakkına sahiptir. Payları üzerinde intifa hakkı kurulan pay sahibinin iptal davası açma hakkına sahip olduğu yönündeki görüşümüz uyarınca, sözleşmenin bu düzenlemesi ile, 6. Maddede 8 bent halinde sayılan hallerde davacının iptal hakkı bu talimatlara uyulmaması hali ile sınırlanmış, talimat verilmesi gerekmeyen konularda ise bir sınırlama getirilmemiştir. Bir diğer ifadeyle, Sözleşmenin 6. Maddesinin 5. Fıkrasındaki iptal davasına ilişkin düzenleme, görüşümüz uyarınca var olan davacının iptal davası açma hakkını, madde 8 bent halinde sayılan durumlarda talimata uyulmaması haliyle sınırlandıran, sadece talimata uyulması halinde bu bentlere ilişkin genel kurul kararları aleyhine karşı iptal davası açma hakkını ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bunun dışında kalan hallerde davacının aktif husumet ehliyetine sahip olduğu konusunda nihai takdir Sayın Mahkemenize aittir. Bilirkişi Heyetimize kök raporda verilen görev, uyuşmazlık konularında rapor hazırlanması yönündedir. Bir diğer ifadeyle, Bilirkişi Heyetimiz, Sayın Mahkemenizin verdiği görev kapsamına ve taraflarca ileri sürülmeyen vakıaları ve İptal nedenlerini res’en dikkate alarak rapor düzenlemek yetkisini haiz değildir. Bu kez Sayın Mahkemeniz tarafından genel kurulda alınanı kararların batıl olup olmadıkları açısından da değerlendirme yapılması göreviyle ek rapor düzenlenmesi görevi Bilirkişi Heyetimize verilmiştir. Bilindiği üzere butlan halinin bulunup bulunmadığının incelenebilmesi için bu durumun taraflarca ileri sürülmesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Buna göre dava konusu genel kurul tutanağında yapılan incelemede, toplantıya katılan Bakanlık temsilcisinin sunulan vekaletnamelerde toplantı tarihinin açıkça yazması gerektiği yönünde uyarıda bulunduğu, buna rağmen toplantının yapılmasına oybirliği ile karar verildiği anlaşılmaktadır. Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik m. 21/ 1 uyarınca “Vekaletnamede; şirketin unvanı, ait olduğu genel kurul toplantısının tarihi, vekilin adı ve soyadı, pay sahibinin pay adedi ile adı ve soyadı veya unvanı ve imzasinın bulunması şarttır. Bu bilgilerden herhangi biri bulunmayan özel veya genel vekâletnameler geçersizdir”. Buna göre, her ne kadar dava dosyasında …’e verilen diğer pay sahipleri tarafından verilen vekaletler yer almasa da, toplantı. tutanağından bu vekaletnamelerde toplantı tarihinin bulunmadığı hususu, Bakanlık temsilcisinin genel kurul toplantısında yer alan beyanından ve bu beyan uyarınca toplantıya katılanların oybirliğiyle toplantının yapılmasını talep etmelerinden anlaşılmaktadır. Bu durumda Yönetmeliğin 21/1 maddesi uyarınca geçersiz olan vekaletnamelerin toplantıya katılanların oylarıyla toplantının yapılması taleplerine istinaden geçerli hale gelemeyeceği hususu Sayın Mahkemenizin takdirindedir. Yine bu durumda özellikle şirket sermayesinin %99’una tekabül eden payların vekaleten genel kurulda temsil edildiğinin toplantı tutanağından ve hazirun cetvelinden anlaşıldığı dikkate alındığında, şirket sermayesinin %99’unun dava konusu genel kurulda geçerli bir vekaletnameye dayanarak temsil edilmediği; bu durumda TTK m, 418/1’in “Genel kurullar, bu Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır. Bu nisabın toplantı süresince korunması şarttır” hükmü uyarınca sermayenin %25’ine tekabül eden payların toplantıda geçerli bir vekaletnameye göre temsil edilmemesinden dolayı toplantı nisabının oluşmadığı; bu sebeple toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğu hususu Sayın Mahkemenizin takdirindedir. Sayın Mahkemenizin yokluk sonucuna katılmaması halinde, TTK m. 446/1-b’nin “b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri (iptal davası açabilir)” hükmü uyarınca sermayenin %99’luk kısmının genel kurulda geçerli bir vekaletnameye dayanarak temsil edilmemesinin toplantı yeter sayısının oluşmasına etki etmesinden dolayı alınan kararların iptali sonucunu doğuracağı hususu da Sayın Mahkemenizin takdirindedir. Sonuç olarak; Yukarıda açıklanan gerekçelerle ve Sayın Mahkemenizin Bilirkişi Heyetimize verdiği görev uyarınca yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; a) Davacı vekilinin kök raporun hesaplar ve finansal tablolar kısmına yaptığı itiraz ve beyanların yerinde olmadığı; b) TTK m. 418/1 uyarınca hükmü uyarınca sermayenin %25’ine tekabül eden payların toplantıda geçerli bir vekaletnameye göre temsil edilmemesinden dolayı toplantı nisabının oluşmadığı; bu sebeple toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğu; c) Sayın Mahkemenizin yokluk sonucuna katılmaması halinde, TTK m. 446 uyarınca sermayenin %99’luk kısmının genel kurulda geçerli bir vekaletnameye dayanarak temsil edilmemesinin toplantı yeter sayısının oluşmasına etki etmesinden dolayı alınan kararların iptali sonucunu doğuracağı hususu” yönünde rapor tanzim edilmiştir.
Mahkememize ait 22/09/2022 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararlar uyarınca “2-11/05/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısına katılanlara verilen vekaletnamelerin sunulması için davacı vekiline 2 hafta süre verilmesine, ayrıca iflas tasfiyesinin devam ettiği iflas müdürlüğüne müzekkere yazılarak müzekkereye dava konusu edilen genel kurul toplantı tutanağı ve ekindeki hazirun cetveli de eklenerek , hazirun cetveline göre toplantıya vekaletname ile katılanlara ait söz konusu vekaletnamelerin birer suretinin mahkememize gönderilmesinin istenilmesine, ” karar verilmiştir.
Genel kurul toplantı tutanağında ve hazirun cetvelinde bahsi geçen vekaletnamelerin gönderilmesi için iflas müdürlüğüne yazılan yazıya cevap verildiği incelendiğinde, müdürlüğe intikal eden evrakların içinde vekaletnamelerin bulunmadığının, şirketin yetkilisi olan …’den istenmesi gerektiği konusunda cevap verildiği görüldü.
…’e vekaletnameleri sunması hususunda meşruhatlı tebligat çıkartıldığı, ancak vekaletnamenin sunulmadığı görüldü.
Mahkememizce Daha önce mahkememizce alınan rapor gerekçeli ve denetime el verişli olmayıp ayrıca ek raporda bahsedilen TTK 446 maddesi gereğince “….yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararlarının alınmasında etkili olup olmadığının…” raporda değerlendirilmediği görülmekle ; Davacının aktif husumetinin olup olmadığı konusunda ve diğer ileri sürülen nedenler incelenerek 11/05/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptale tabi olup olmadığının, tek tek madde madde (genel gündem maddeleri) değerlendirilerek gerekçeli ve denetime el verişli rapor sunulmasının , yine bilirkişilerce davacının aktif husumet ehliyeti olup olmadığına göre iki seçenekli olarak rapor tanzim etmelerinin istenilmesine, Bu nedenle daha önceki rapor veren bilirkişiler dışında dosyanın mahkememizce belirlenecek bir finans uzmanı ile ticaret hukuku alanında nitelikli hesaplama uzmanına tevdi edilmesine, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin …nin 2020/15 iflas nolu dosyasında bulunduğu bildirildiğinden, burada ticari defter ve belgeler üzerinde HMK 218 maddesi gereğince yerinde inceleme yapılmasına, karar verilmiştir.
Bilirkişilerce ibraz edilen 07/04/2023 tarihli bilirkişi raporunu incelendiğinde, davalı şirketin 11/05/2017 tarihli genel kurulda alınan kararların tek tek irdelenerek raporda “TTK m. 425 gereğince pay sahibinin genel kurula katılma hakkı bir kişisel haktır. Hüküm uyarınca pay sahibi, paylarından doğan haklarını kullanmak için, genel kurula kendisi katılabileceği gibi, pay sahibi olan veya olmayan bir kişiyi de temsilcisi olarak genel kurula yollayabilir. Temsil yetkisinin verilmesinin şekli de TTK m. 426/1’de düzenlenmektedir. Hüküm uyarınca temsilci, pay sahibi tarafından yazılı olarak yetkilendirilmelidir. Bununla birlikte Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’te (Yönetmelik) de pay sahibinin genel kurulda temsil edilmesine ilişkin düzenleme bulunmaktadır. Yönetmelik m. 18/7 uyarınca halka açık olmayan şirketlerde gerek nama gerek hamiline yazılı pay senetleri sahiplerinin vekilleri vasıtasıyla toplantıda tems ilmeleri için vekâletnamenin noter onaylı şekilde düzenlenmesi gerekir. Yönetmelik m. 21’de vekâletnamenin unsurları ve geçerlilik süresi düzenlenmektedir. Hüküm uyarınca vekâletnamede; şirketin unvanı, ait olduğu genel kurul toplantısının tarihi, vekilin adı ve soyadı, pay sahibinin pay adedi ile adı ve soyadı veya unvanı ve imzasının bulunması şarttır. Bu bilgilerden herhangi biri bulunmayan özel veya genel vekâletnameler geçersizdir. Davalının önceki bilirkişi heyetinin hazırlamış olduğu ek rapora ilişkin itirazlarında belirttiği husus, geçerli bir vekâletname ile …’nin temsil edilmediği yönündedir. Önceki bilirkişi heyeti ek raporunda aşağıdaki ifadeler geçmektedir: “…Buna göre dava konusu genel kurul tutanağında yapılan incelemede, toplantıya katılan Bakanlık temsilcisinin sunulan vekaletnamelerde toplantı tarihinin açıkça yazması gerektiği yönünde uyarıda bulunduğu, buna rağmen toplantının yapılmasına oybirliği ile karar verildiği anlaşılmaktadır. … Bu durumda Yönetmeliği’n 21/1 maddesi uyarınca geçersiz olan vekaletnamelerin toplantıya katılanların oylarıyla toplantının yapılması taleplerine istinaden geçerli hale gelemeyeceği hususu Sayın Mahkemenizin takdirindedir. Yine bu durumda özellikle şirket sermayesinin 9699’una tekabül eden payların vekaleten genel kurulda temsil edildiğinin toplantı tutanağından ve hazirun cetvelinden anlaşıldığı dikkate alındığında, şirket sermayesinin 2699’unun dava konusu genel kurulda geçerli bir vekaletnameye dayanarak temsil edilmediği … sermayenin 9625’ine tekabül eden payların toplantıda geçerli bir vekalemameye göre temsil edilmemesinden dolayı toplantı nisabının oluşmadığı; bu sebeple toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğu hususu Sayın Mahkemenizin takdirindedir. …”. Yine aynı raporun sonuç kısmında, TTK m.418/1 uyarınca esas sermayenin 9425’ine tekabül eden payların genel kurul toplantısında geçerli bir vekâletnameye göre temsil edilmemesi nedeniyle toplantı nisabının oluşmadığı ve bu sebeple toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğu ifadeleri kullanılmaktadır. Genel kurul toplantısı için temsil yetkisinin verilmesinin şekli bakımından öncelikle TTK m. 426/1 ele alınmalıdır. Hüküm uyarınca yazılı yetkilendirme geçerli kabul edilmektedir. Yazılı yetkilendirmenin içeriğine ilişkin Yönetmelik m. 21’de ise hükümde sayılan unsurlardan birinin eksik olması halinde, TIK m. 426 düzenlemesini ve öngörülme amacını aşacak şekilde verilen temsil yetkisinin geçersiz olduğunu düzenlemektedir.
Kanaatimizce, temsil yetkisi bakımından temsil olunanın iradesi dikkate alınmalıdır. Temsil olunan dava dışı … tarafından davalı şirketin Mayıs 2017’de gerçekleştirilecek genel kurul toplantısı için …’i yetkilendirilmiştir. Davalı şirketin genel kurül / toplantısının 11/05/2017 tarihinde gerçekleştirildiği ”- görülmektedir. Dolayısıyla vekâletnamede tam bir tarihin yazılmaması sebebiyle vekaletnamenin geçersiz kılınmaması gerektiği kanaatindeyiz. Nitekim İstanbul Ticaret Sicili uygulamasının da bu şekilde olduğu, belli bir zaman dilimine ilişkin olarak (örn. 2021 mayıs ayı içinde yapılacak GK toplantısı gibi) verilen vekâletnameler isabetli ve TTK’nın ruhuyla lazfzına uygun bir şekilde kabul edilmektedir. Bu kapsamda …’in, …. geçerli bir şekilde genel kurul toplantısında temsil edebileceği sonucuna ulaşmaktayız. Görüldüğü üzere davalı şirketin esas sermayesini oluşturan bütün payların vekâleten/aslen genel kurul toplantısına görülmektedir. Dolayısıyla gerçekleştirilen genel kurul toplantısının yoklukla sakat olduğu kanaatimizce isabetli değildir. Davacı, genel kurul toplantısının şirket merkezi dışında yapılmasının bir sakatlık sebebi olduğunu ileri sürmektedir. Genel kurul toplantıları kural olarak şirket merkezinde gerçekleştirilir. Genel kurul toplantı davetinde belirtilerek şirket merkezi dışında toplantı yapılabilir. Bununla birlikte genel kurul toplantısının şirket merkezi dışında yapılması tek başına bir geçersizlik sebebi değildir. Somut olayda davacı tarafından bir delilin gösterilmediği dikkate alındığında, genel kurul toplantısının kanuni nisaplara ve şartlara uygun olarak gerçekleştirildiği sonucuna ulaşmaktayız.
İntifa Hakkı
1. Taraflar Arasındaki Sözleşmesel İlişki Davacı ile ….V., arasında 17.04.2011 tarihli AŞ payı üzerinde intifa hakkı kurulması sözleşmesi mevcut olduğu, mevcut sözleşmenin; L.maddesi: konu; “… A.Ş. unvanlı şirketin hissedarlarından olan …’nun sahibi bulunduğu her biri 100,00.-TL nominal değerdeki 2 ve 3 numaralı 2 ( iki) adet B grubu nama yazılı hissesi üzerinde aynı şirketin hissedarlarından ….V unvanlı şirket lehine intifa hakkı tesis edilmesi” oluşturmaktır. 5. maddesi intifa hakkının kapsamı: Bu intifa hakkı sözleşmesi ile kurulan İntifa Hakkı, Pay Sahibi’nin Şirket’te sahip olduğu paylar üzerinde …lehine kurulmuş bir İntifa Hakkı niteliğinde olup, TTK m. 794’de belirtilen şekilde bu paydan kaynaklanan tüm haklardan yararlanma hakkı sağlayacaktır. Bu hak, intifa hakkı sahibine aşağıda belirtilen istisnalar dışında TTK m. 794 ve TTK m. 360/ 4’te belirtildiği şekilde bu payların pay sahibine sağladığı oy hakkı dahil tüm hakları kullanma imkanı verecektir. Taraflar TTK m. 360/4’ün emredici bir kural olmadığından hareketle ve aslında intifa hakkının pay sahibinin hissedarlar sözleşmesi tahtında sahip olduğu hak ve yükümlülükleri sınırlamak veya ortadan kaldırmak amacı gütmediğini de kabul etmişlerdir. 6. maddesi: istisna niteliğinde pay sahibine tanınan haklar: Taraflar, bu hakların kayba uğramasını önlemek ve TTK m. 360/4 son cümlesinde yer alan “İntifa Hakkı Sahibi menfaatlerini hakkaniyete uygun şekilde göz önünde tutarak hareket etmemiş olmasından dolayı malike karşı sorumludur” ifadesinin yanlış yorumlanmasına mani olmak için pay sahibi ile İntifa Hakkı Sahibi arasındaki ilişkiyi yazılı talimatlarla düzenleme yoluna gitmişlerdir. Buna göre Şirket genel kurul gündeminde yer almasına bağlı olarak ve aynı zamanda Hissedarlar Sözleşmesinde anılan;
a-Ana sözleşme tadilleri,
b- Şirket tarafından herhangi bir kar payı dağıtımı yada yedek akçelerin mal – varlıklarının veya hisselerle ilişkin olarak diğer malların dağıtımı,
c- hastane satış öpsiyonunun hissedarlar sözleşmesine uygun olarak uygulanması veya hissedarlar sözleşmesi uyarınca halka arz veya herhangi bir çıkış hali olmak üzere, …,… ve … Grup şirketleri ile üçüncü kişiler arasında gerçekleştirilecek her türlü birleşme, bölünme veya hisse veya malvarlığı devri yoluyla yapılacak yeniden yapılandırma işlemlerine girişilmesi veya bunların taahhüt edilmesi,
d-B gurubu hissedarlar tarafından yönetim kuruluna ady gösterilmesi ve seçimi hususundaki hakların kullanılması ve atanan üyelerin azli,
e -Hissedarlar sözleşmesinde düzenlenen değer uyarlama hakkının kullanılması durumu ve bu intifa hakkı sözleşmesinin imzalanmasından sonra yapılacak ilk sermaye artırımı hariç olmak üzere,
yirmi beşmilyon doları (25.000.000 USD) yi aşacak sermaye artırımı ()TTK324 uyarınca teknik iflas hali () hissedarlar sözleşmesinde anılan hasatenelerin satışına uygun olacak şekilde hastane satım seçeneğinin kullanılması durumu hariç olmak üzere
f-Herhangi bir grup şirketi tarafından ihtiyari iflas veya ödemenin ertelenmesi ve diğer ihtiyari iflas prosedürleri için dava açılması,
g-Makul ölçüde bir ticari gereklilikten dolayı açılan bir dava veya sunulan dilekçe “şirket değerleme uzmanı” tarafından yapılan bir değerleme ile onaylanmadıkça grup şirketlerinden birinin ihtiyari feshi veya ihtiyari taşfiyesi,
h- Ana sözleşme ve hissedarlar sözleşmesi uyarınca yönetim kurulu tarafından nitelikli çoğunluk gerektiren kararlara ilişkin konularda karar alınması, konularında, intifa hakkı sahibi pay sahibinin toplantıdan en geç bir hafta önce kendisine ulaştıracağı yazılı talimatı dışında oy kullanmayacaktır. Pay sahibinin süresi içinde yazılı bir talimat ulaştırılmamış olması halinde ise intifa hakkı sahibi oy kullanmayacaktır. kullanma, temettü vs. dilediği gibi ve hiçbir sınırlama olmaksızın oy kullanabilecektir. İntifa hakkı nedeniyle bu oylara ilişkin dava hakları intifa hakkı sahibine ait olmakla birlikte, …”nun şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin dava açma hakkı ve bu intifa hakkı sözleşmesi çerçevesinde verilen yazılı talimatlara uyulmaması sonucunda genel kurul kararlarının iptali davası açma hakkı saklıdır. …, şirketteki hissenin kendisine bahşettiği yeni pay alma hakların da şahsen kullanacak olup, böylece veya başka yolla iktisap edeceği yeni hisseler üzerinde de bu intifa hakkı sözleşmesi hükümlerine tabi olmak kaydıyla intifa hakkı sahibi lehine intifa hakkı tesis edecektir. İntifa hakkı sahibinin pay sahibinin yukardaki belirtilen konulardaki yazılı talimat aksine hareket etmiş olması bu intifa hakkı sözleşmesinin fesih sebebi sayılacak ve pay sahibine feshi talep etme hakkı verecektir. 2. İntifa Hakkının Kurulması Halinde Pay Sahibinin Genel Kurul Toplantısına Katılma ve Genel Kurul Kararlarının Sakatlığını Dava Etme Hakkı a. Genel Kurula Katılım Hakkı Somut olaydaki genel kurul toplantı tutanağında aşağıdaki ifadeler geçmektedir: *… İntifa hakkına konu olan hisselerin sahibi Sn. …’nu temsil ettiğini belirten Sn. Av. … ve Stajyer Avukat … vekaletnamelerini ve imza sirkülerini ibraz ederek toplantıya katılmak istediklerini bildirdiler. Sn. …’nun şirkette sahip olduğu 2 (iki) adet hisse üzerinde 17.04.2011 tarihinde pay sahibi Sn. … ile intifa hakkı sahibi arasında imzalanmış olan “Anonim Şirket Payı Üzerinde İntifa Hakkı kullanılması sözleşmesi” uyarınca intifa hakkı sahibi ….V. tarafından verilmiş vekaletname ile …’e verildiğinden toplantıya katılamayacakları söylenerek … tarafından toplantıya alınmadıkları…” İntifa hakkı esasen, TMK m. 794’te düzenlenmektedir. TMK m. 794/2 uyarınca intifa hakkı, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlar. TMK m. 794/1 gereğince intifa hakkı, taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabilir. TMK m. 795/1 uyarınca, intifa hakkı taşınırlarda zilyetliğin, alacaklar ise alacağın devri ile kurulur. Bir anonim şirket payı üzerinde de intifa hakkı tesis edilebilir. Bu halde TMK”daki sonuçlar doğmaz. Zira TMK gereğince intifa hakkı tam bir yararlanma yetkisi verir, devredilemez, miras yolu ile geçemez, malike sadece kuru mülkiyet kalır. Bir anonim şirket payı üzerinde intifa hakkına sahip olan kimse kural olarak, kar payı hakkı, genel kurul toplantılarına katılma hakkı, oy hakkı, genel kurul toplantılarına karşı iptal davası açma hakkı gibi malvarlıksal ve yönetimsel hakları elde eder (TTK m. 432/2). Bununla birlikte paylar üzerinde intifa hakkı var olmasına rağmen pay sahibin pay üzerindeki mülkiyet hakkı devam eder. Bunun gereği olarak da pay sahibi, oy hakkına sahip olmamak koşulu ile genel kurul toplantısına katılabilir. Söz konusu hak, pay sahipliğinden doğan sınırlandırılamayan ve vazgeçilemeyen bir haktır. Pay sahibi ile intifa hakkı sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile de bu hak kaldırılamaz. Dolayısıyla somut olayda davacı pay sahibinin payları üzerinde intifa hakkı tesis edilmiş olması gerekçesiyle davacının vekillerinin genel kurul toplantısına alınmaması hukuka uygun değildir. b. Genel Kurul Toplantısında Alınan Kararlarının Sakatlığını Dava Etme Hakkı Genel kurul toplantısının yokluk ya da butlanla sakat olması halinde, pay sahibinin genel kurula katılıp oy kullanmasından bağımsız olarak, ilgili kararların yokluk ya da butlanla sakat olduğunun tespitini mahkemeden talep edebilir. İntifa hakkı kurulmasına rağmen çıplak mülkiyet sahibinin de iptal davası açıp açamayacağı ele alınmalıdır. TTK m. 446/l-a uyarınca iptal davası, kural olarak toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahipleri tarafından açılabilir. Payı üzerinde intifa hakkı tesis etmiş olan pay sahibi, kural olarak oy hakkına sahip değildir. Dolayısıyla olumsuz oy verip muhalefetini tutanağa geçirtemez. Bununla birlikte uygulamada ve doktrinde çıplak mülkiyet sahibinin de mülkiyet hakkına dayanarak iptal davası açabileceği kabul edilmektedir. Bu halde pay sahibi, muhalefetini tutanağa geçirtebilir ve iptal davası açabilir. Somut olayda davacı pay sahibinin genel kurul toplantısına alınmadığı görülmektedir. Dolayısıyla pay sahibi, muhalefetini tutanağa geçirtme imkanını elde edememiştir. Ancak TTK m. 446/1-b uyarınca toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri iptal davası açabilir. Bu kapsamda somut olayda davacının aktif husumet ehliyetine sahip olduğu tespit edilmektedir. 3. Genel Kurul Kararlarının İptali Davası Genel kurul kararlarının iptal sebepleri TTK m. 445’te düzenlenmektedir. Hüküm uyarınca TTK m. 446’da belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. Davacı, özet kısmında yer verdiğimiz;* Gündemin 4. maddesi uyarınca şirketin 2014-2015-2016 hesap yılına ilişkin bilançosu ve kâr/zarar hesapları okunarak oylamaya sunulmuş ve sadece …’in katıldığı toplantıda oybirliği ile kabul edilmiştir; gündemin 5. maddesi uyarınca yine şirketin 2014-2015-2016 hesap yıllarına ilişkin faaliyetlerinden ötürü ibra edilmeleri hususu müzakereye açılmış ve söz alan olmaması üzerine ? (zaten katılıma izin verilmemiştir) YK başkanı …’in YK üyesi …’un, YK üyesi…’in ve YK üyesi …’un ibraları oya sunulmuş ve TTK. 436/2’de düzenlenen oy kullanma yasağı göz önüne alınarak yapılan oylama sonucunda YK üyelerinin her birinin ayrı ayrı ibra edilmelerine oybirliği ile karar verilmiştir, ki tarafımızca şirkete kayyum atanması hususunda müstakil bir dava ikame edildiği, şirketin kötü yönetim nedeniyle büyük zarara uğradığı ve bundan mevcut yönetimin tam kusurlu ve sorumlu olduğunun belirtildiği bir dönemde, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan …’in tek başına katıldığı ve oy kullandığı bir genel kurul toplantısıyla kendisi dahi bütün yönetim kurulunu toptan ibra etmesinin ve geçmiş yıllara ait şaibeli bilanço ve kâr/zarar hesaplarını kabul etmiş olmasının hukuken kabul edilebilir yönünün bulunmadığı kuşkusuzdur. Ayrıca, şirketin yönetim zaafiyeti nedeniyle yukarıda belirtildiği üzere müstakil bir dava ikame edilerek kayyuma devrinin istenildiği bir dönemde yönetim kurulu üyeliklerine acz içerisindeki ve yönetim kurullarının aynı kişilerden oluştuğu holdinge dahil iki ticaret şirketi ile yine … ve …’un 3 yıllığına, sadece …’in tek başına iştirak ettiği bir toplantıda atanmış olmasının da hukuki bir yönü olamayacağı tartışmasızdır. ” ifadeleri ile alıman genel kurul kararlarının iptalini talep etmektedir. Yukarıda belirtilen gündem maddeleri, TTK m. 418’de düzenlenen genel nisaba uygun olarak alınabilir. Somut olayda da kararların kanuni nisaba uygun olarak alındığı görülmektedir. 2014-2015 ve 2016 yıllarına ait bilançoların ve kar ve zarar hesaplarının onaylanmasına ilişkin gündemin 4. Maddesi: TTK m. 514 gereğince finansal tablolar, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlanır ve genel kurula sunulur. Hüküm gereğince finansal tabloları hazırlama yükümlülüğü yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, hükümde yer alan üç aylık süreye riayet etmelidir. Hükümde öngörülen üç aylık sürenin geçmesinden sonra hazırlanan finansal tablolar da geçerliliğini korur. Bununla birlikte bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde finansal tabloların hazırlanıp genel kurula sunulmaması yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna neden olabilir. Bu halde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için, yönetim kurulu üyelerinin kusurunun bulunması ve bu kusurlu davranış sonucunda şirkete veya pay sahiplerine bir zarar gerekir. Söz konusu husus ise bu davanın konusunu oluşturmamaktadır. Davalı şirketin 2. İflas Dairesinde 2017, 2018 ve 2019 yılı yevmiye, kebir ve envanter defterleri, yönetim kurulu ve genel kurul defterleri ile pay defterleri ile 2014- 2015 ve 2016 yıllarına ait ticari defterleri bulunmadığı, bu nedenle dava dosyasında bulunan ve …Vergi Dairesine ibraz edilen kurumlar – vergisi beyannamelerindeki mali tabloların raporun 19 ve 20. Sayfalarında dökümünün verildiği, dava dosyasında bulunan ve …Vergi Dairesine ibraz edilen kurumlar vergisi beyannamelerindeki mali tabloları incelendiğinde ve önceki bilirkişi ek raporunda belirtildiği gibi * Davacının bilanço ve gelir tablolarında yer alan kalemlerden herhangi birisinin hatalı olduğuna ilişkin bir iddiasının dosyada yer almadığı, spesifik bir konuyu gündeme taşımadığı ve belirlemediği, davacı, genel bir ifade ile mevcut ve önceki finansal tabloların doğruyu yansıtmadığı iddiasında bulunmuş olup, genel olarak yapılan incelemede; davalı şirketin hazırlanan bilanço ve gelir tablolarının, Tek Düzen Hesap Planı ve Türkiye Muhasebe Standartları ve ilgili tebliğ hükümlerini ihtiva ettiği …” sonucuna varılmıştır. Yöneticilerin 2014-2015-2016 hesap yıllarına ilişkin faaliyetlerinden ötürü ibra edilmelerine gündemin 5. Madde: Yöneticilerin kanundan doğan sorumluluklarının şirkete karşı sona erdirilmesinin en önemli yolu, yöneticilerin ibra edilmesidir. İbra kararı, genel kurul tarafından alınır. İbra, yöneticilerin ilgili faaliyet dönemindeki işlemlerinin hukuka ve şirket menfaatlerine uygun olduğunu içeren menfi borç ikrarı niteliğindeki bir irade açıklamasıdır. Yöneticilerin ibrasına açık bir şekilde karar verilebileceği gibi TTK m. 424 uyarınca örtülü olarak da karar verilebilir. Yöneticilerinin açık ibrasında, genel kurul toplantısının gündem maddelerinden birisini de yöneticilerin ibrası oluşturur ve genel kurulda basit çoğunlukla ibra kararı verebilir. Örtülü ibra ise, TTK m. 424’de yer almaktadır. Buna göre bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur. Bununla beraber, bilançoda bazı hususlar hiç veya gereği gibi belirtilmemişse veya bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak bazı hususları içeriyorsa ve bu hususta bilinçli hareket edilmişse onama ibra etkisini doğurmaz. İbranın etkisi, TTK m. 558’de düzenlenmektedir. TTK m. 558/1 gereğince ibra kararı, genel kurul kararıyla kaldırılamaz. Bununla birlikte TTK m. 445 hükmü saklıdır. TTK m. 558/2 uyarınca şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer. İbraya ilişkin genel kurulu kararının kanuma, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olması halinde ortakların, bu kararın iptali hususunda dava açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. TTK m. 436/2’de oydan yoksunluk hali düzenlenmektedir. Buna göre şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. Somut olayda yöneticilerin oydan yoksun olduklarını bildikleri ve buna uygun olarak genel kurul kararı aldıkları görülmektedir. Davacının somut bir delil sunmaması dikkate alındığında, ibra kararının geçerli olduğu sonucuna ulaşmaktayız. Yönetim kurulu üyelerine ücret ödenip ödenmemesine ilişkin gündemin 6. maddesi: Yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmemesi kararlaştırıldığı görülmektedir. Davacının, yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmemesi talebi dikkate alındığında, herhangi bir iptal sebebi tespit edilememektedir. Kaldı ki olumsuz kararların kurla olarak iptali kabil değildir. Yönetim kurulu üyeliklerinin seçilmesine ilişkin gündemin 7. Maddesi Yönetim kurulu, TTK’nın aradığı koşulları taşıması kaydıyla tüzel kişiler de dahil olmak üzere herhangi bir kişi veya kişilerden oluşabilir. Söz konusu şartların varlığı halinde, şirket esas faaliyeti neticesinde zarar etmiş olsa dahi, aynı kişilerin yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesi bakımından takdir hakkı genel kuruldadır. TTK”nın aradığı şartların ihlal edildiğine yönelik davacı pay sahipleri tarafından herhangi bir delilin sunulmadığı görülmektedir. Dolayısıyla yönetim kurulu üyelerin geçerli bir şekilde seçildiği sonucuna ulaşmaktayız denilerek raporun sonuç kısmında ise ”
1- Davalı şirketin … İflas Dairesindeki dosyasında 2017, 2018 ve 2019 yılı yevmiye, kebir ve envanter defterleri mevcut, yönetim kurulu ve genel kurul defterleri, pay defterleri ile 2014 – 2015 ve 2016 yıllarına ait ticari defterleri bulunmadığı, bu nedenle dava dosyasında bulunan ve … Vergi Dairesine ibraz edilen kurumlar vergisi beyannamelerindeki davalı şirketçe hazırlanan bilanço ve gelir tablolarının, Tek Düzen Hesap Planı ve Türkiye Muhasebe Standartları ve ilgili tebliğ
hükümlerini ihtiva ettiği sonucuna varılmıştır.
2- 2. İflas Dairesindeki dosyasında bilirkişi incelemesi bulunmadığından iflas hakkında bir bilginin bulunmadığı,
3- Davacı …’nun davalı şirkete 14.03.2019 tarihi itibariyle 11.823.155,80.-TL borcu olduğu, borcun 1994 yılından devrederek geldiği,
4- 10.000 adet paylı davalı şirketin 11.05.2017 tarihli Genel Kurulda 9.998 adet payla vekaleten … tarafından temsil edildiği, … ve …’un sahip oldukları 2 adet payın ise asaleten temsil edilerek toplantının %100 nisapla yapıldığı,
5- Genel kurul toplantı ve karar nisabına uygun olarak kararların alındığı,
6- Davacının, iptali davası açabilme bakımından aktif husumet ehliyetine sahip olduğu,
7- Genel kurul kararlarının TTK m. 445’e aykırı olmadığı” şeklinde görüş bildirdikleri görülmüştür.
Davacı vekili dava dilekçesinde 11/05/2017 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan kararların iptaline dayanak olarak ileri sürdüğü nedenleri tek tek belirtmiş olup, mahkememizce alınan 05/07/2019 tarihli ek raporda değinilmesi üzerine bu defa toplantıya katılan …’e toplantıya katılması için verilen vekaletnamelerin uygun olmadığı iddiasını ileri sürerek söz konusu genel kurul kararlarının iptalini talep etmiştir. Davalı şirketin iflas etmesi nedeniyle toplantıya katılan …’e verilen vekaletnamelerin gönderilmesi ticari defter ve belgelerin bulunduğu iflas idaresinden istenilmiş ancak temin edilmemiştir. Bu defa da …’e meşruhatlı tebligat çıkartılarak vekaletlerinin sunulması istenilmiş ise de yine vekaletnameler bu kişi tarafından da dosyaya ibraz edilmemiştir. Genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinden, davacı intifa hakkı sahibi …’nu temsil ettiği bildirilen Av. … ve Stj. Avukatın vekaletnamelerini ibraz ederek toplantıya katılmak istediklerini bildirilmesi üzerine intifa sözleşmesi uyarınca intifa hakkı sahibi olan ….V tarafından verilmiş vekaletname ile …’e vekaletname verildiği belirterek toplantıya katılamayacakları söylenerek …’in katılımıyla toplantının gerçekleştirildiği, Bakanlık Temsilcisine ilişkin belirtilen çekincenin intifa hakkı sahibi ….V tarafından verilen vekaletnameye ilişkin olduğu, davacının sahip olduğu pay dikkate alındığında, davacının hissesi çıkartıldığında da diğer hissedarların söz konusu kararları yine oy çokluğuyla alabilecekleri dikkate alındığında , hüküm vermeye yeterli gerekçeli ve denetime elverişli 07/04/2023 tarihli raporda da detaylı şekilde açıklandığı üzere , davacının iş bu davayı açmakta aktif husumet ehliyetine sahip olmakla birlikte söz konusu genel kurulda alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacının davasının aşağıdaki şekilde reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacının davasının reddine,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinden bırakılmasına,
3-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen yazı işleri müdürünce ilgilisine iadesine,
4-Bu dava sebebiyle 179,90 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile kalan 148,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/06/2023
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır
¸