Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/699
KARAR NO : 2020/668
DAVA : Tazminat
(Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/08/2017
KARAR TARİHİ : 16/12/2020
Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin,…Şişli Osmanbey’de tekstil sektöründe faaliyet gösteren tacir olduğunu, ticaret hayatında olması hasebiyle çalıştığı banka ile sık ilişki içinde olup, iş bu davaya konu bankanın da özel müşterisi olduğunu, müvekkilinin, ticaret hayatının seriliği gereği telefon ve diğer teknolojik araçlarla banka işlemlerini bizzat bankaya gitmeden gerçekleştirdiğini, müvekkilinin, 25/11/2016 tarihinde Amerikan Dolarının kur değerinin değiştiği günlerde elinde bulunan Türk Lirasını Amerikan Dolarına çevirmeye karar verdiğini ve özel müşterisi olduğu davalı … Bankası … şubesine telefon ile talimat vererek dolar alımını gerçekleştirmeyi hedeflediğini, aynı tarihte müvekkilince; yaklaşık 10.000.000- TL tutarında döviz alım talimatı verdiğini, bu talimat uyarınca (müvekkil tarafından telefonda ve emir girişi ile verilmiş) 2.868.120- USD (ikimilyon sekizyüzaltmış sekizbin yüzyirmi Amerikan Doları)’lik 3,4615-TL den döviz alım talimatı, davalı banka tarafından sehven emir iyileştirmesi yapılmaksızın ve akabinde işlemin(3,4615 TL den döviz alım talimatı) gerçekleşmediğine yönelik telefonla bilgilendirilmesi üzerine, müvekkilinin işlemin 3,4615’den olmamasını öğrendikten sonra dolar kurunun yükselmiş olmasına rağmen, müvekkili tarafından yeniden talimat alınarak yeni emir girişi ile 3,4640- TL’den işlemin gerçekleştirildiğini, daha sonrasında ise, davalı banka sisteminde müvekkiline ait kayıtlı telefon numarasından 3,4615-TL den olan döviz alım talimatı işleminin de gerçekleştiğini ve alınan her iki işlem emrinin de gerçekleştiği müvekkiline bildirildiğini, müvekkilinin talebi 3,4615’de bekleyen emrin, 3,4640 fiyatında iyileştirilerek alım yönünde olmasına karşın, işlemin 2 kere gerçekleştirildiğini, 1 adet işlem emri olmasına rağmen 2 adet işlem gerçekleştirildiğini ve 1 adet işlem bilgi verilmeden bir kurdan işlemin kapatıldığını, müvekkilinin hesabında netleşme işlemi yapılmadan haksız olarak 65.282,10- TL zararın tarafınca talep edildiğini ve müvekkilinin hesabından çekildiğini, müvekkilinin işlem iradesi yaklaşık 10.000.000TL (3,4615 TL den döviz alım talimatı) tutarında döviz alımı olmasına rağmen Platform üzerinden banka çalışanları tarafından yanlış bilgilendirilmesi neticesinde 2 işlem gerçekleştirilmiş olması ve müvekkilime yüklenen ceza bedelinin kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca Dolar kurunun yükselmiş olması da göz önüne alındığında müvekkilinin ikinci bir işlem talebinin olması, açıkça müvekkilinin zararına hareket ettiğini gösterdiğini ve bu durumun da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ilgili tarihte müvekkilinin … şubesine bizzat gittiğini, kendisi ilgili şubenin “Özel Bankacılık Merkezi Yöneticisi” sıfatına haiz yetkilisi …ve diğer banka yetkillileri ile görüştüğünü, bu görüşmede kendisine zararın telefi edileceğinin beyan edildiğini ve uzun süredir beraber çalışmanın vermiş olduğu samimiyete binaen yılbaşına kadar müvekkilinin sebat göstermesini yılbaşında hesap kapama olduğu ve bu tarihe kadar kendisine yansıtılan 65.282,10 TL’nin şube zararı göstermelerinin kendi kişisel performans primlerinin aleyhine olacağını ve yılbaşından sonra müvekkilinin zararını karşılayacaklarını beyan ettiklerini, müvekkilinin işlemin yapıldığı gün saat 16.30 dan sonra banka şubesine gidip belirtilen görüşmeyi yaptığını, bu görüşmenin saat 19:00’a kadar uzadığını, ilgili şubenin kamera kayıtları ve ilgili kayıtla mündemiç ses kayıtlarının celbinde bu hususun görüleceğini, bu görüşme neticesinde müvekkiline zararın karşılanacağı sözüyle birlikte, yapılan mükerrer işleme ilişkin icazetin alındığına dair belge imzalatıldığını, söz konusu bu belge müvekkilinin iradesinin hile ile sakatlanarak alınması sebebiyle geçersiz bir belge olduğunu, zira ilgili görüşmenin yapıldığı güne ilişkin şube kamera kayıtlarında görüleceği üzere, müvekkiline zararın yılbaşından sonra karşılanacağını, şimdilik bu belgeye imza atmasının söylendiğini, müvekkilinin kendisine verilen bu teminata güvenip belgeleri imzaladığını, mesai saatinin bitmiş olmasına rağmen halen daha görüşmenin sürdürülmesi ve icazet belgesinin imzalanması ile görüşmenin sona erdirilmesi ancak ve ancak müvekkili aleyhine banka çalışanlarının lehine bir avantaj sağlamak kastıyla hareket edildiğinin açık bir göstergesi olduğunu, ayrıca müvekkilinin telefon görüşmelerinde de görüleceği üzere, ilk işlemin (3.4615’den döviz alım talimatı ) yapılmadığını öğrenmesinden sonra ilk talimatının gerçekleşmemesinin öğrenmesinin akabinde dolar kurunun yükselmesine rağmen, ikinci talimatı verip 3,4640- dan döviz alımı yaptığını, sonradan ilk işleme ilişkin 65.282,10- TL zararı olmasına rağmen, icazet belgesi vermesi ancak kendisinin hile ile iradesinin sakatlanması ile açıklanabileceğini, söz konusu bu icazet belgesinin banka çalışanlarının kendi konumunu sağlamlaştırması ve üzerlerinden sorumluluk atma çabasından başka bir şey olmadığını ve geçersiz olduğunu, yapılan telefon görüşmesi; gerek davalı bankanın … şubesine yazılan 04.05.2017 tarihli yazıd,a gerekse taraflarınca Beyoğlu … Noterliğinden davalı banka merkezine ve şubesine keşide edilen 23.05.2017 tarihli ihtarlarında talep edilmesine rağmen, taraflarına tebliğ edilmediğini, her ne kadar banka şubesinin ihtarlarına cevaben verilen 06.06.2017 tarihli Beyoğlu … Noterliği’nden keşide edilen … yevmiye no.lu ihtarında, telefon kayıtlarına değinilse de; kayıtların bütününün arz edilmediğini, konunun kendi açılarından değerlendirildiğini ve netice de oyalama taktiği neticesinde müvekkilinin zararının karşılanmadığını, müvekkilinin, işlemin yapıldığı günün akşamı yapılan görüşmeden sonra defalarca davalı bankaya başvuruda bulunmasına rağmen, girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, bu görüşmelerinin birinde kendisine işlem tarihine ait bütün müşterilere ait döviz işlemi dökümünün verildiğini, bu şekilde verilen belgelerle defalarca müşteri bilgileri ortaya konulmuş olup, Bankacılık Kanunundaki 73. Madde ve TCK M.239’un ihlal edildiğini, bu hususa ilişkin müvekkilinin…Cumhuriyet Başsavcılığı’na suçtan zarar gören sıfatıyla şikayetçi olduğunu, … no.lu soruşturmanın halen devam ettiğini, bu şekilde verilen belgelerde dikkatlerini cezbeden bir diğer hususun da; müvekkillinin işlemlerden 3,4615 den alım talimatı verilip gerçekleşmediğini telefonla duyduğunu, ancak sonradan gerçekleştiğini telefonuna gelen bilgi mesajıyla öğrendiğini, 2.868.120-USD (ikimilyon sekizyüzaltmış sekizbin yüzyirmi Amerikan Doları)’lik alımın üç parçaya bölünerek yapılması (1.000.000 + 1.000.000 + 868.120-USD) ve üçe bölünen alımın içerisinde ilk talimatın gerçekleşmemesinin öğrenilmesinin ardından verilen ikinci talimat neticesinde yapılan alımın tek parça olarak yapıldığını, alım işlemi tek parça yapılabiliyorsa neden bankaca talimatsız olarak yapılan ilk alım üçe bölünerek yapıldığının ve üçe bölünen alımın ilk iki parçası alınıp arasına ikinci talimata ilişkin işlem tek parça alındığının izaha muhtaç olduğunu, işlemlerin müvekkilinin aleyhine olup, işlemin bu şekilde neden yapıldığının yapılan görüşmelerde izah edilemediğini, banka çalışanlarının talimatsız işleme ilişkin alım devam ederken müdahalede bulunmayıp, ikinci talimata ilişkin işleme girişmesi bankanın kusurunu bir kez daha ortaya koyduğunu, işlemle ilgili olarak 04.05.2017 tarihinde … Merkezi Şubesine yazılı başvuruda bulunulduğunu, bu başvuruya karşı 15.05.2017 tarihinde verilen cevapta; Döviz Alım Satım Emir İletimi Sözleşmesinin 9.3 maddesinin, emrin iptalinin talep edildiği durumlarda hüküm doğurmasına rağmen, bu madde ileri sürülüp taleplerinin reddedildiğini, halbuki açıklanan ve yapılan telefon görüşmesi incelendiğinde görüleceği üzere, emrin iptali talep edilmediğini, banka tarafından işlemin gerçekleşmediğine yönelik bilgilendirme yapılması üzerine yeni emir girişinin yapıldığını, yapılan döviz alım işleminin yapıldığı platforma ait kayıtlı telefon görüşmelerinin incelenmesinde de görüleceği üzere, izah edildiği şekilde, müvekkilinin oyalanarak mağdur edildiğini ve bu mağduriyetinin giderilmesinin gerektiğini, Döviz Alım Satım Emir İletimi Sözleşmesi 9.3 maddesi doğrultusunda banka şubesine yapılan yazılı başvurudan yazılı sonuç alınamaması üzerine 23.05.2017 tarihli Beyoğlu …Noterliği’nden …yevmiye nolu ihtarname ile; … Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğüne ve …A.Ş. …Şubesine ayrı ayrı ihtarname düzenlendiğini, … Şubesi 06.06.2017 tarihli Beyoğlu …Noterliğinden keşide edilen … yevmiye nolu ihatarnamesi ile cevap verdiğini, belirtilen ihtarnamesi’nde, telefon kayıtlarının defalarca talep edilmiş olmasına rağmen taraflarına verilmediğini bu telefon kayıtlarına da kısmi olarak değinildiğini, keşide edilen bu ihtarda ilk işlem talimatının gerçekleşmediğine dair telefon görüşmelerinde geçen müvekkili tarafa verilen bilgiye değinilmediğini, yalnızca bankanın işlem talimatı olamaksızın alınan (3,4615 den ) Doların nasıl satılacağına dair görüşmelere yer verildiğini, oysa müvekkilinin 10 milyona yakın Türk Lirasını dolara çevirme niyetinde olduğunu, bankanın kusurlu hareketi neticesinde ortaya çıkan alıma ilişkin konuşmaların beyan edildiğini, bankanın talimatsız alımına ilişkin sessiz kalındığını, ihtarda değinilen bir diğer hususta “muhatapın iptal sebebiyle doğabilecek zararlar hakkında bilgilendirildiğinin açıkça belirtildiği “husus olduğunu, söz konusu bu iddia yerinde olmadığını, müvekkilinin zararının karşılanacağının beyan edilmesi ve kendilerine mühlet tanınması talebiyle hile ile aldatılıp icazet belgesi alınmasından başka hiç bir durumun yaşanmadığını, söz konusu icazet belgesi akşam saatlerinde psikolojik baskı ve hileli davranışlar ile müvekkilinin iradesi sakatlanarak elde edildiğini, davalı banka yetkilileri bu belgeyi elde etmesinden sonra müvekkiline gereken ihtimam ve özeni göstermeyip adeta başında savdıklarını, yapılan tüm başvurulara bu belgeden baska bir sey ileri sürmeyip talep edilen telefon kayıtları vs taraflarına sunmayıp kendilerinden beklenen şeffaflığı göstermediklerini, kaldı ki gerek Bankacılık Kanunda, gerekse Borçlar Kanunu ve ilgili kanunlarda yer alan özen yükümlülüğüne karşın, davalı banka kendilerinden beklenen yükümlülüğü yerine getirmeyip müvekkilini mağdur ettiklerini, Yargıtay 11.HD 2014/5201 esas 2015/2985 karar sayılı 05.03.2015 tarihli kararında da görüleceği üzere, banka kusurlu olup, bu kusuru neticesinde müvekkili aleyhine doğan zararı karşılaması gerektiğini, telefondan yapılan sözlü talimatların yazılı onayı alınması gerekirken, müvekkilinin böyle bir talimat vermediğini, banka talimat verilmiş gibi işlem yapmakla kalmayıp, sorumluluktan kaçmak için hile ile lehine icazet belgesi elde ettiğini, yüksek mahkemenin değindiği hususun, bankanın yükümlülüğüne ilşkin olmakla, davalı banka bu yükümlülüğü gereği hareket etmek bir yana, sorumluluktan kaçmak için bu yönde hareket ettiğini, sunulan Yargıtay kararında “davalı banka ve banka çalışanlarının davacının bilgisi ve talebi olmaksızın, davacı adına future işlemleri yaparak kusurlu olduğu ” değerlendirmesinde bulunarak, bankanın kusuru tespiti değerlendirilmesinde bulunulduğunu, buradan hareketle, davalı bankanın kusurlu hareketiyle müvekkilinin mağdur olduğunu belirterek, sonuç olarak; davanın kabulü ile müvekkillinin şimdilik 65.282,10- TL zararının 25/11/2016 tarihinden fiili ödeme tarihine kadar hesap edilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, kur farkından doğan zararın ve tüm maddi ve manevi zararın tazmin edilmesini, yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, müvekkili banka aleyhine mesnetsiz iddialar ileri sürmek suretiyle ikame ettiği işbu davanın hakız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının işbu mesnetsiz iddialarının kabulünün hiçbir surette mümkün olmadığını, zira davacının iddia ettiği ve huzurdaki davaya konu işlemlerin hepsinin davacının vermiş olduğu talimatlar çerçevesinde yapıldığını bu nedenle müvekkili bankaya kusur izafe edilemeyeceğini, bu bağlamda, davacı ile döviz alımına ilişkin yapılan telefon görüşmesinde, önce 9.927.997,38- TL tutarlı işlem emrinin davacı tarafından verildiğini; akabinde (6-7 dakika sonra) davacının, işlemi 3.4615-TL’ den değil 3.4640-TL’ den yapmak istediğine dair ikinci talimat verdiğini ve dolayısıyla davacının iki kere talimat vermiş olması sebebi ile ilk talimatın (3.4615 TL’ den olan) da gerçekleştiğini , davacının, müvekkili banka ile yapmış olduğu telefon görüşmesinde, ilk başta 3.4615- TL’ den 2.868.120- USD şeklinde, akabinde (6-7 dakika sonra) işlemin, 3.4640- TL’ den 2.866.050- USD olarak yapılması ile ilgili tekrar talimatta bulunduğunu, davacının ilk baştaki talimatı 3.4615- TL’ den olması ve daha sonra 3.4640- TL olarak talimat vermiş olması nedeni ile, davacının ilk baştaki talimatı iptal edilene kadar işlem gerçekleştiğini, bu hususun da davacıya telefon görüşmesi esnasında bildirildiğini, davaya konu ihtilaftaki esas unsurun, 3.4615- TL’ den olan ilk talimat geçerli iken, davacının 3.4640- TL’ den olan ikinci talimatının da işlerlik kazanması olduğunu, ancak burada, davacının gerek 3.4615- TL’ den olan ilk işleminde, gerekse 3.4640- TL’ den olan ikinci işleminde davacının açık talimatı bulunduğunu, nitekim davacının ikinci talimatı üzerine işlem yapılması için 3.4640- TL’ den emir girişinde bulunduğuna yönelik davacının ikrarının da bulunduğunu, davacının her ne kadar müvekkili bankanın özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini ileri sürmesine karşın, anılan durumun hiçbir surette gerçeği yansıtmaması ile birlikte davacının telefonda görüştüğü müvekkili bankanın müşteri temsilcisinin, 3.4615- TL’ den yapılan ilk işlem için alış işlemini, davacı lehine daha kârlı sonuçlandırmak için büyük çaba sarf ettiğini, işbu doğrultuda, mezkur işlemin banka lehine kârda olmasına rağmen, banka için muhasebeleştirmek yerine davacının faydalanması amacıyla kendisine teklif olmasına karşın, davacının daha fazla kâr beklentisi ile açığa yapmış olduğu işlemi hemen kapatmayarak, sözleşmede belirtilen koşullara uygun olarak gün sonuna kadar beklemeyi teklif ettiğini, işbu durumun davacının iddia ettiği üzere, müvekkili bankanın özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini açıkça bertaraf etmekle birlikte, anılan durumun, müvekkili bankanın müşteri temsilcisinin davacı için işlemi daha kârlı neticelendirmek adına çaba sarf ettiğini açıkça gösterdiğini, huzurdaki davaya konu tüm işlemlerin davacının talimatıyla gerçekleştiğini ve müvekkili banka müşteri temsilcisinin, davacının 3.4615- TL’ den gerçekleşen ilk talimatına yönelik satış işleminin davacı yönünden daha karlı olabilmesi için gerekli tüm ihtimamı gösterdiğini, iş bu sebeplerle davacının müvekkili banka aleyhine sürdüğü mesnetsiz iddialarının hiçbirinin kabulünün mümkün olmadığını, davacının, işbu davaya konu tüm işlemleri kendi bilgisi ve istediği doğrultusunda yaptığını, davacı, her ne kadar ortaya çıktığını iddia ettiği zarardan müvekkili bankanın sorumlu olması gerektiğini ileri sürse de, anılan durumun kati suretle gerçeği yansıtmadığını, işbu durumun aksine, davacının iddia ettiği ve zarar diye tabir ettiği durumun davacının tamamen kendi bilgisi ve isteği doğrultusunda mezkur işlemleri taşımayı tercih ettiği pozisyon sonucunda ortaya çıktığını, bu kapsamda davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen 20/11/2015 tarihli Döviz Alım Satım Emir İletişim Sözleşmesinin ” banka nın Sorumlu Olmadığı Haller ” başlıklı 9. maddesinin ilgili maddelerinin; 9.3., 9.4. Ve 9.6. maddelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere, müvekkili bankanın, davacının talimat ile gerçekleştirdiği zararlardan sorumlu olmayacağını, ayrıca davacının 25/11/2016 tarihinde müvekkili bankanın …Merkezine vermiş olduğu dilekçe ile,” Şubeniz nezdinde yapmış olduğum 9.927,997,38 TL’ lik kur: 3.4615 den girilmiş olan döviz emrimden kaynaklanan …, …, … ref nolu işlemlerden doğan 65,528.01 TL’ lik zararın …nolu TL hesabımdan tahsil edilmesini rica ederim. ”şeklinde iddia ettiği zarardan sorumlu olduğunu ikrar ettiğini, işbu bağlamda, gerek davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen sözleşme hükümleri, gerekse davacının müvekkili bankaya vermiş olduğu dilekçe nazara alındığında, iş bu davaya konu ihtilaf bakımından müvekkili bankanın herhangi bir sorumluluğu olmadığını, davacının , mezkur ihtilaf ile ilgili müvekkili bankanın … Şubesine gittiğini; banka yetkilileri ile görüştüğünü; bu görüşme neticesinde kendisine zararın karşılanacağı sözüyle birlikte yapılan mükerrer işleme ilişkin icazetin alındığına dair belge imzalatıldığını; söz konusu işbu belgenin kendi iradesinin psikolojik baskı ve hileli davranışlar suretiyle sakatlanarak alınması sebebiyle geçersiz olduğunu; iddia ettiğini, davacının huzurda görülmekte olan davada iddialarının dayanağını teşkil ettiği hile (aldatma) hususunun hiçbir şekilde vuku bulmadığını, davacının, ortaya çıkan zararın hesabından tahsil edilmesini hür iradesi ile rica etiğini, bu bağlamda ifade etmek gerekir ki; aldatma (hile), bir kimseyi, bir irade beyanında bulunmaya sevk etmek için, onda yanlış bir kanaat uyandırmak veya zaten mevcut yanlış bir kanaati devam ettirmek olduğunu, aldatma (hile) sebebi ile sözleşmenin bağlayıcı sayılmaması için gerçekleşmesi gereken şartların; Bir taraf, sözleşme yapma hususunda aldatılmış, yani karşı tarafın davranışı ile yanıltılmış olmalıdır, karşı tarafı yanıltan davranış kasden yapılmalıdır, aldatma sözleşmenin yapılmasına sebep olmalıdır. Dolayısıyla işbu şartları ihtiva etmeyen durumun hile olarak addedilemeyeceğini, davacının işbu hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz ve afaki iddiaları kabul edilemez nitelik arz ettiğini, müvekkili bankanın davacının iradesini sakatlamaya yönelik hiçbir hareketinin söz konusu olmadığını, davacının huzurdaki davada yer alan taleplerinin dayanağı olan hile ile iradesinin sakatlanmak sureti ile mezkur belgenin alındığı iddiası, hile (aldatma) hususu vuku bulmadığından dayanaksız kaldığını, bu sebeple müvekkili banka aleyhine ikame edilen huzurdaki davanın reddinin gerektiğini, davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen sözleşme hükümleri nazara alındığında açıkça görüleceği üzere, işlemler ile ilgili talimatlarda, davacıdan yazılı onay şartı gerekmediğini, dolayısıyla işbu sözleşme hükümleri ile davacının telefondan yapılan sözlü talimatların yazılı onayı alınması iddiası da bertaraf edilmiş olduğunu, davacının, müvekkili banka aleyhine ikame ettiği huzurdaki davada birtakım mesnetsiz ve afaki iddialarda bulunduğunu, davacının işbu iddialarının hiçbirinin kabulünün mümkün olmadığını, davacının, müvekkili bankanın mezkur işlem bakımından emir iyileştirmesi yapmadığını iddia ettiğini, ancak bu bağlamda ifade etmek gerekir ki; emir iyileştirme sistemi, müvekkili bankada kullanılmadığını, müvekkili banka sisteminde, emir iptal edilerek yerine yeni emir girilebildiğini, kaldı ki davacı tarafından ilk emir iptal edilmeden; ikinci bir emir verilerek ikinci işleme bizatihi müşteri tarafından sebebiyet verildiğini, davacı bankanın … Şubesinde yaptığı görüşme neticesinde zararının karşılanacağı sözünün verilmiş olduğunu iddia ettiğini, davacının işbu afaki iddiasının hiçbir surette gerçeği yansıtmadığını, zira davacı müşteriye herhangi bir şekilde yazılı olarak yahut sözlü olarak, iddia edilen zararın tazmin edileceğinin belirtilmediğini, işbu durumun aksi, davacı tarafından müvekkili bankaya imzalanarak sunulan döviz/alım satım iptal talimatlarına konu işlemin iptalinden kaynaklanan her türlü zarardan sorumlu olduğunu havi dilekçeden de net bir şekilde görüldüğünü, davacının huzurdaki davaya konu ihtilaf ile ilgili kendi iradesi ile döviz alım/ satım emri, döviz alım/ satım işlem talimatı ve döviz alım/ satım işlem iptal talimatı verdiğini işbu konuda sundukları delillerin, davacının müvekkil banka aleyhinde ileri sürdüğü mesnetsiz iddiaları bertaraf edecek nitelikte olduğunu, davacının, huzurdaki davada birtakım hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz ve afaki iddialar ileri sürmek suretiyle, iddia ettiği olay ve zarar nedeni ile müvekkili bankanın sorumlu olması gerektiğini talep ettiğini, davacının işbu hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz iddialarının hiçbirinin kabulünün mümkün olmadığını, davacı, iddia ettiği zararın varlığını ve bu kapsamda müvekkili bankanın sorumluluğu için aranan şartların varlığını ispat etme külfeti altında olduğunu, mezkur davada, davacının, müvekkili bankanın sorumlu olduğu şeklinde iddialarda bulunurken, bu iddialara ilişkin somut bir dayanak belirtmediğini belirterek, sonuç olarak; her türlü beyanda bulunma hakkı saklı kalmak kaydıyla, müvekkili banka aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilmiş olan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER :
Davacı ile davalı banka arasında akdedilen 20/11/2015 tarihli Döviz Alım Satım Emir İletimi Sözleşmesi, davacının 25/11/2016 tarihinde davalı bankanın … Merkezi Şubesine vermiş olduğu dilekçe, davacının 25/11/2016 tarihli Döviz Alım/ Satım Emri, Döviz Alım/ Satım İşlem Talimatı, Döviz Alım/ Satım İptal Talimatları, davacının 28/11/2016 tarihinde davalı bankanın … Merkezi Şubesine vermiş olduğu dilekçe, davacının 04/05/2017 tarihinde bankanın … Şube Müdürlüğüne sunduğu dilekçe, davalı bankanın … Merkezi Şubesinin 15/05/2017 tarihli cevabı, Beyoğlu … Noterliği’ nin 23/05/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, Beyoğlu … Noterliği’ nin 06/06/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, bilirkişi incelemesi, 25.11.2016 işlem tarihine ait bütün müşterilere ait döviz işlemi dökümü, …Hizm.A.Ş.’den gelen müzekkere yanıtı, davalı bankadan celbedilen ses kaydını içeren CD ve CD dökümü.
GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında düzenlenen döviz alım satım sözleymesi kapsamında davacı tarafça verilen döviz alım talimatları nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup, uyuşmazlık davacı tarafça iki farklı talimat işlemi mi verildiği yoksa ikinci talimatın birinci talimat işleminin iyileştirilmesi mi olduğu ve davacının uğradığı zarardan davalı bankanın sorumluluğunun tespiti noktasında toplanmaktadır.
Celse arası oluşturulan 04/09/2018 tarihli ara kararında; tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda, belirlenen uyuşmazlık konularında bankacı bilirkişiden rapor aldırılmasına karar verilmiş olup, emekli banka müdürü … tarafından sunulan (03.12.2018) tarihli raporda özetle; davalı bankanın dosyaya sunduğu ses kaydına ilişkin CD dinlenip analiz edildiğinde, hem order/platform emir talimatı ve hem de spot emir talimatının davacı tarafından verildiğini ve bankaca sisteme girildiğinin anlaşıldığını, davacının telefon kanalıyla vermiş olduğu emir talimatları sonucunda yapılan işlemlerde davalı bankaya atfedilebilecek herhangi bir kusurun tespitinin yapılamadığını, davacı, basiretli bir tacir ilkesi dahilinde sözlü talimatın dışında ayrınca sözlü talimatları teyit eder nitelikte yazılı talimatta verdiğini, dosya içeriğindeki mevcut delil durumuna göre, ilk olarak verilen order/platform talimatı sonucunda yapılan satış işleminin iptalinden doğan davalı banka zararından davacının sorumlu olduğunu, dolayısıyla hem sözleşmesel ve hem de verilen emir talimatları kapsamında davacının maruz kaldığı zarardan dolayı davalı bankaya rücu hakkının bulunmadığı hususları rapor edilmiştir.
…Bankası …. Merkez şubesinden gönderilen 25.11.2016 tarihli 09:48:51 ile 09:54:16 saatleri arası ses kaydını içeren CD’nin çözümünün yapılması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup, 06/07/2020 tarihli raporda; inceleme konusu materyallerdeki telefon görüşmeleri sırasında kayıtlandığı anlaşılan 4 adet toplam 30 dakika 19 saniye uzunluğunda ses dosyalarına rastlanıldığını ve konuşmaların dökümünün yapıldığını, ses kayıt dosyasında ki şahıslar arasında geçen diyalogların değerlendirilmesi ve hukuki takdirin mahkemeye ait olduğu hususları rapor edilmiştir.
CD çözümüne ilişkin rapor sunulduğunda, dosyanın önceden rapor sunan emekli Banka Müdürü …’e tevdi ile ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, alınan 10/09/2020 tarihli ek raporda özetle; CD çözümü yapan bilirkişi …’ün 06.07.2020 tarihli CD ses kaydı analiz raporundaki hususlar, kök raporda yapılan tespitleri aynen teyit etmekte olduğundan, kök rapordaki görüş ve kanaatinin değişmediği hususları rapor edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; her ne kadar davacı tarafça verilen döviz alım talimatları nedeniyle uğranılan zararın tazmini talep edilmiş ise; taraflar arasında akdedilen 20/11/2015 tarihli Döviz Alım Satım Emir İletimi Sözleşmesinin 9.3.maddesi ile; müşterinin vermiş olduğu ve henüz gerçekleşmemiş olan emrini iptal ettiği durumlarda banka emrinin iptal edilmesi için en iyi gayreti göstereceği, ancak piyasa koşullarının uygun olmaması ve benzeri sebeplerle emir iptali işlem platformu tarafından onaylanmaz ise müşterinin banka tarafından işlem gerçekleştirmesi veya gerçekleştirilmemesi nedeniyle bankaya kusur atfı mümkün olan haller dışında bankanın herhangi bir sorumluluğunun bulunmayacağı , işlemin hüküm ve sonuçlarının kendisi için bağlayıcı olacağını kabul edeceğinin kararlaştırıldığı, davacı tarafından ilk döviz alım emir talimatı iptal ettirilmeden ve alınacak dövizin TL karşılığı hesapta mevcut değilken ikinci bir döviz alım talimatı verildiği, davacının ilk olarak verilen döviz alım talimatı sonucunda yapılan satış işleminin iptalinden doğan davalı banka zararından sorumlu olduğu ve bankaya rücu hakkının bulunmadığı değerlendirilmekle davanın reddine ilişkin aşağıda belirtildiği şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40-TL red harcının peşin yatırılan 1.114,86-TL harçtan mahsubu ile arta kalan 1.060,46- TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen posta ve tebligat giderinden oluşan 46,40-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca hesaplanan ve takdir edilen 9.286,67-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK.120 maddesi gereğince; taraflarca yatırılan gider avansı ile varsa delil avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgilisine iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/12/2020
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır