Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/480 E. 2021/253 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/480
KARAR NO : 2021/253
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/05/2017
KARAR TARİHİ : 24/03/2021

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, temizlik ürünleri üretimi ve ticareti faaliyeti gösterdiğini, müvekkil şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkiye istinaden, temizlik ürünleri satıldığını ve teslim edildiğini, ancak, davalı tarafça ürün bedellerinin ödenmediğini, son olarak bakiye 12.376,01-TL borç kaldığını, müvekkili tarafından yapılan her türlü iyi niyetli girişime rağmen, söz konusu borcun bugüne kadar ödenmediğini, bu nedenle taraflarınca, davalı şirket aleyhine … İcra Dairesi’nin 2017/…E. sayılı dosyası ile 12.376,01-TL lik cari hesaptan kaynaklanan bakiye alacağına ilişkin ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı şirketin itiraz ettiğini, itiraz sebebiyle icra takibinin durdurulduğunu, yapılan bu itirazın, haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığını belirterek, sonuç olarak; borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazlarının iptaline ve takibin devamına, asıl alacağın %20’den az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığı gibi, davacı tarafça alacağını ispat eder nitelikteki hiçbir bilgi ve belge dosyaya sunulmadığını, müvekkili şirketin, davacı taraftan satın almış olduğu tüm ürünlerin bedellerini davacı tarafa ödediğini, bu nedenle müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, kaldı ki, davacı tarafın da, takip konusu borcun dayanağını oluşturduğunu iddia ettiği, faturaları ve sair belgeleri dosyaya ve müvekkili şirkete sunmaktan ve davacı tarafa yapılan ödemelerden bahsetmekten özenle imtina ettiğini, bu hususun da, davacı tarafın alacak iddiasındaki kötü niyetini ve huzurda bulunan davadaki haksızlığını sergiler nitelikte olduğunu, takibe konu alacak likit nitelikte olmadığından, icra inkar tazminatı talebinin hukuka uygun olmadığını, takip dosyası incelendiğinde, takip talebi ve müvekkili şirkete gönderilen ödeme emrinde bulunması zorunlu unsurlardan olan “alacağın sebebi”ne ilişkin bilgi ve belgelerin yer almadığının görüleceğini, haliyle, davacı tarafça hiçbir bilgiye yer verilmeksizin talep edilen alacağın tüm unsurlarıyla bilinebilir ve likik nitelikte olmadığı, borçlu bulunmayan müvekkili şirketin itirazında kötü niyetli olmadığını ve icra inkar tazminatının reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, sonuç olarak; müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmaması nedeni ile hukuki dayanağı bulunmayan haksız davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER:
…. İcra Müdürlüğü’nün 2017/…E. sayılı icra dosyası, cari hesaptan kaynaklanan hesap ekstresi, fatura ve irsaliye suretleri, SGK kayıtları, imza sirküleri, sevk belgesi, bilirkişi incelemesi,
GEREKÇE :
Dava; ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap ve faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
…. İcra Müdürlüğü’nün 2017/… Esas sayılı takip dosyasının tetkikinde; davacı tarafından davalı aleyhine cari hesaptan kaynaklanan bakiye alacağa ilişkin 12.376,01-TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek yıllık % 9,75 avans faizi ve değişen oranlardaki faizi ile, tahsilinin talep edildiği, davalı/borçlunun süresi içerisinde borca faize ve fer’ilerine itiraz ederek takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyanın ve ekli icra dosyasının tetkikinden davacı-alacaklı tarafça yapılan ilamsız icra takibine davalı-borçlu tarafından süresi içinde itiraz edildiği ve davacı-alacaklı tarafça yasanın öngördüğü 1 yıllık süre içerisinde mahkememize “itirazın iptali” davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Tarafların yasal ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak; defterlerde gözüken alacak ve borç kayıtları ile hesap bakiyeleri tespit edilip, iddia, savunma ve itirazlar ile dosyaya sunulan belgeler değerlendirilerek, varsa takip tarihi itibariyle davacı alacağının saptanmasına ilişkin mali müşavir bilirikşisinden alınan 14/02/2018 tarihli raporda özetle; incelenen davacı şirkete ait 2015-2016 yılları ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olduğu, incelenen davalı şirkete ait 2015-2016 yıllarına ait defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olduğu, davacı şirket vekili tarafından icra takibi ekinde ibraz edilen 2015 ve 2016 yılına ait faturaların davacı yanın ticari defterlerinde kayıt altına alındığını ve davacı şirketin icra takip tarihi olan 17.04.2017 tarihi itibariyle davalı …. Şti’den 12.376,01- TL tutarında alacağının bulunduğunu, davalı şirketin icra takip tarihi olan 17.04.2017 tarihi itibariyle davacı yana borcunun bulunmadığını, taraflar arasıdaki cari hesap farklılığının nedenlerinin; tarafların 2014 yılından devir bakiyelerinden kaynaklandığını, davacının alacağının 2.194,21- TL olduğunu, davalının borcunun 857,15- TL olduğu görülmekte olup, taraflar arasındaki bakiye farkının 1.337,06- TL olduğunu, davalı şirketin 2015 yılında tarafına düzenlenen yedi adet 11.038,97- TL tutarlı ve 2016 yılında bir adet 468,70- TL tutarlı faturayı ticari defterlerinde kayıt altına almamasından kaynaklandığını, davacı yanın, 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 17.04.2017 tarihinden itibaren asıl alacağa %9 yasal faiz talep edebileceği sonuç ve kanaatine muhasebesel inceleme ile varıldığını, ancak, yanlar arasındaki İlişkinin “Ticari iş” olması hasebiyle, TC Merkez Bankası kısa vadeli avans (Reeskont) faizinin takip tarihinden itibaren somut olaya tatbikinin tarafların icra inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin değerlendirilmesinin mahkemenin takdirine bağlı olduğu hususları rapor edilmiştir.
Tarafların 2014 dönemine ait defterlerin incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişisinden ek rapor aldırılmasına karar verilmiş olup, alınan 10/08/2018 tarihli ek raporda özetle; kök rapor, davacı şirket ile davalı şirkete ait 2014 yılı ticari defterleri ile yine bu kayıtların dayanağı belgelerin muhasebesel yönden tetkiki sonucunda, davacı yanın kayıtlarında bulunup, davalı yanın kayıtlarında yer almayan faturalar ile ilgili teslim olgusunun ispat yükünün davacı tarafa ait olduğunu, bu yöndeki iddia ispatlanırsa davacının davalıdan 2014 yılı sonu itibariyle 2.194,27-TL alacaklı olduğunu, farklılık taşıyan 3 ayrı fatura kaydına ait irsaliyelerin ibraz edildiği, SGK kayıtlarının dosyada bulunmadığı, bu sebeple irsaliye konusu malların davalı yetkilisi ya da çalışanına teslim edilip edilmediğine dair tespitin yapılamadığını, kök raporda bulunan görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı hususları rapor edilmiştir.
Davalı şirket işyerine ait çalışanlarına ilişkin isim listesi celbedilmiş, 20/03/2019 tarihli celse 1 no.lu ara kararı ile; davacı vekilinin sunmuş olduğu sevk irsaliyesinde imzası bulunanların, sevk irsaliyedeki imzaların kendilerine ait olup olmadığı ve mal teslimi yapılıp yapılmadığı hususlarında beyanlarının alınması gerektiğinden gelecek celse duruşmada hazır edilmesinin istenmesine, duruşmada hazır edilmediği takdirde taraf vekillerine bu hususta beyan bulunmaları, açık kimlik ve adreslerinin bildirilmesine karar verilmiş olup, davacı vekilince sunulan 26/08/2019 havale tarihli dilekçe ile, sevk irsaliyesinde imzası bulunan kişilerin çoğunluğunun sadece isminin yer alıyor olması ve davalının çalışanları olması sebebi ile taraf1arınca tespitinin mümkün olmadığı, davalı iş yerinde keşif yapılması ve re’sen tanık dinlenilmesi halinde sevk irsaliyesine konu kişilerin tespitinin mümkün olabileceği beyan edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davacı tarafça, davalıya temizlik ürünleri satışına ilişkin fatura düzenlenerek icra takibi başlatılmış ise de; salt fatura düzenlenmesi kişileri borçlu kılmak için yeterli olmayıp, faturaya konu mal veya hizmetlerin de verildiğinin ispat edilmesi gerekmektedir. Davacı tarafından düzenlenen faturalar davalı defterlerinde kayıtlı olmayıp, faturaya konu ürünlerin davalıya teslim edildiği de ispatlanamadığından, davanın reddine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30-TL karar ilam harcının peşin alınan 211,36-TL den düşümü ile arta kalan 152,06-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
5-Davacı tarafça yatırılan gider ve delil avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 24/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır