Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/433 E. 2018/1259 K. 22.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/433
KARAR NO : 2018/1259
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 10/05/2017
KARAR TARİHİ : 22/11/2018

DAVA : Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği dava dilekçesi ile , müvekkilinin davalı şirkette hali hazırda 256.000 pay ile hisseder olduğunu, davalı şirketinin 30/03/2017 tarihinde gerçekleştirilen 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların kanunun emredici hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davalı şirketin borca batık durumda olup, bu hususun … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ile sabit olduğunu, bu bakımdan yönetim kurulunun TTK 376/3 uyarınca davalı şirketin iflasını isteminin bir zorunluluk olduğunu, borca batık durumda olan bir şirket hakkında genel kurul tarafından tasfiye kararı alınmasının hukuken mümkün olmadığını, dolayısıyla genel kurul kararının 9 nolu maddesinin iptali gerektiğini, biran için borca batık durumda olan bir şirket hakkında tasfiye kararı alınabileceği hayal edilse dahi böyle bir durumda tasfiye memurunun TTK 542/1-c maddesi uyarınca bilanço çıkartması ve şirketin iflasını istemesi gerektiğini, bu nedenle 30/03/2017 tarihli genel kurul kararının 10.maddesinin iptaline karar verilmesi gerektiğini, finansal rapor ve tabloların hem eksik hemde davalı şirketin gerçek durumunu yansıtmadığını bu nedenle 30/03/2017 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 2, 3, 4, 6, ve 8 nolu kararlarında iptalinin gerektiğini, müvekkili tarafından farklı gerekçeler ile 2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline t…n … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine genel kurul kararlarının iptali için dava açıldığını, işbu davanın ise 2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline yönelik olduğunu, her iki dava arasında irtibat bulunduğunu belirterek bu davanın … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, 30/03/2017 tarihli 2016 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında alınan 10,9, 8, 6, 4, 3 ve 2 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili dilekçesi ile, davacının davasının … Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen … esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporundaki borca batıklık tespitine dayandırdığını, davacıya göre şirketin borca batık olması durumunda tasfiye yoluna gidilmeyerek şirketin iflasının istenilmesinin zorunluluk olduğunu, şirketin aciz halinin iddiasının varlığı halinde şirketin aktifinde kayıtlı değerlerin muhtemel satış değerleri esas alınarak rayiç bedel üzerinden değerlendirilmesinin öncelikle yapılmasının gerektiğini, TTK 376/3.Maddesine göre borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacakları, alacaklılarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sonraya sıraya konulmasının kabul ederse iflas için başvuru zorunluluğunun ortadan kalkacağı anlamına geldiğini, şirketin kayıtlı sermayesinin 66.000.000 TL olup, 30/03/2017 tarihli şirket bilançosuna göre pasifin 113.524.170 TL lik kısmını ortaklara olan borçlar oluşturduğunu, TTK 376/3 göre hazırlanan beyanlarda şirket alacaklısı ortaklar; … AŞ, … …, … ve … …’nın alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul ettiklerini, ortakların , alacaklarının öncelikli olarak şirket zararlarının kapatılmasında kullanılması , üçüncü şahıslara olan borçların bitiminden sonra kalan bir bakiye olursa alacaklarının dikkate alınması , aksi takdirde eksilen sermayenin tamamlanması yönünde talepleri olduğunun beyan ettiklerini, şirketin üçüncü kişilere borcu bulunmadığı gibi hakkında icra takibi bulunmadığını, … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasındaki borcun genel kurul kararından ve davanın açılmasından çok önce ödendiğini, tasfiye dönemi işleri ile ilgili olarak olağan üstü genel kurul toplantısı kararının alındığı ve bu toplantının 05/7/2017 tarihinde yapılacağını davacının iptalini istediği diğer genel kurul maddeleri olan 2, 3, 4 , 6 ve 8 nolu maddeler bakımından somut herhangi bir gerekçe göstermediğini, birleştirme talebinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, 30/03/2017 tarihli davalı şirketin 2016 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında alınan 10, 9, 8, 6, 4, 3 ve 2 nolu kararların iptaline karar verilmesi … ilişkindir.
Deliller, davalı şirketin sicil dosyası, 2016 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, … Asliye Ticaret Mahkemesine ait … esas sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanarak davalı şirketin belgeleri üzerinde inceleme yetkisi de verilerek alınan bilirkişi raporu dosyaya bırakılmış, rapora itiraz üzerinde aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır.
Davalı şirket 28/9/2017 tarihinde 640.000 TL sermayeli kurulmuş olup, davalı şirketin 30/03/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısı ile şirketin feshine karar verildiği, ve şirket unvanının Tasfiye Halinde … AŞ olarak tescil edildiği, davacının davalı şirketten 256.000 itibari değeri olan payanın bulunduğu görülmektedir.
Bilirkişi raporuna göre davalı şirketin ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan finansal tabloların TMS ve tek düzen hesap planına uygun olarak hazırlandığı kaydı değerlere göre 31/12/2015 tarihi itibariyle öz kaynaklarının eksi 23.088.526,60 TL , 31/12/2016 tarihi itibariyle öz kaynaklarının eksi 85.604.558,39 TL, 31/12/2017 tarihi itibariyle öz kaynaklarının ise 2.431.944,27 TL olarak gerçekleştiği, bu değerlere göre şirketin 2015 ve 2016 yıllarında borca batık olarak bulunduğu 66.000.000 TL sermayesinin 63.568.055,73 TL lik kısmının kaybettiklerini tespit edildiği, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu borca batıklık durumunun 2016 yılını değil 2015 yılı verilerini içerdiğini, ortakların şirketten olan alacaklarının 70.000.000 TL sinin , ortaklarının beyan ve kabulleri ile 156.469.770,20 TL olan geçmiş yıl zararlarından mahsup edilmesi sonrası şirketin 31/12/2017 tarihi itibariyle geçmiş yıl zararlarının 86.469.770,20 TL kaldığı, ve davalı şirketin 31/12/2017 tarihi itibariyle öz kaynaklarının 2.431.944,27 TL olarak gerçekleştiği ve şirketin borca batık durumda olmadığı bilirkişilerce bildirildiği rapordan anlaşılmaktadır.
Anonim Şirketler hukukunda yokluk ve butlan halleri yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir, TTK 446.maddesine göre, toplantıda hazır bulunup ta kararlara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun yada olmasın çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri iptal davası açabilirler. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya , esas sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olduklarında kanıtlanması gerekmektedir. Davacının davalı şirketin genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı görülmektedir, bu nedenle dava açma şartı gerçekleşmiştir. İptali talep edilen kararların kanun ve ana sözleşme veya afaki iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. İptali talep edilen gündemin ikinci maddesinde “2016 yılına ait yönetim kurulunca hazırlanan yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi ” üçüncü maddesinde “2016 yılı finansal tabloların okunması ve müzakeresi ve tasdiki ” hususları görüşülmüş ve onaylanmıştır . Davacı bu gündem maddeleri ile ilgili olarak pay sahiplerinin şirketin finansal ve mal varlığı durumunun gerçeğe uygun yansıtan rapor ve tabloların sunulmadığının yeterli bilgi verilmediğini yeterli açıklama yapılmadan oylamaya geçildiğinin iddia etmektedir.
Yönetim kurulunun devredilemez görevleri ve yetkileri arasında yıllık faaliyet raporunun hazırlanması da sayılmıştır. Yönetim kurulu geçmiş hesap dön… ait finansal tablolarının yıllık faaliyet raporunu bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlayıp genel kurula sunmakla yükümlüdür. Bu rapor yönetim kurulu üyelerinin ibrası bakımından da önemlidir. Faaliyet raporunun içeriği 28/12/2012 tarihinde çıkartılan yönetmelikle detaylı olarak düzenlenmiş olup, 16.maddesine göre yıllık faaliyet raporunun ilgili olduğu hesap döneminin bitimini izmeyen iki ay içinde hazırlanması gerekmektedir. Davacı taraf finansal tabloların gerçeği yansıtmadığını eksik bilgilendirdiğini ileri sürmekte ise de bilirkişi heyetindeki mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan incelemelerden finansal tabloların , TMS ve tek düzen hesap planına uygun olarak hazırlandığının tespit edildiği bu durumda alınan maddelerin iptali koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır.
İptali talep edilen gündemin 4.maddesi yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olup, ibra kararı genel kurul tarafından açık veya bilançonun onaylanması suretiyle zimmi olarak verilebilir. Hesapların onaylanmasından bağımsız olarak ve genel kurulu gündeminde açıkça yer verilmek suretiyle alınan kararları açık ibra , bazı şartların gerçekleşmesi halinde ibra sonucunu doğuran hesapların onaylanması ile alınan kararların ise zımmi ibra şeklinde ifade etmek mümkündür. Söz konusu bu dosyada açık ibra söz konusudur. Çünkü genel kurul toplantı tutanağında ibra genel bir madde halinde yer almaktadır. Davalı şirketin ibrayı ayrı bir gündem maddesi olarak oylayıp karara bağladığı dolayısıyla açık ibra yapıldığı anlaşılmaktadır. İptali talep edilen ibra kararının TTK 436/2 de ön görülen yasağı ihlal etmediği yine ibra kararınnı toplantı ve karar yeter sayılarına uyularak alındığı, bu yönü ile kanuna, esas sözleşmeye aykırılık içermeyen ve davacının sorumluluk davası açmasına herhangi bir engel teşkil etmeyen 4 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır.
İptali talep edilen gündemin 6.maddesi yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkindir. Yönetim kurulu üyelerinin seçimi münhasıran genel kurulun yetkisinde olup, davalı şirket aynı toplantıda değişikliğe gittiği esas sözleşmenin 10 maddesine uygun şekilde iki yönetim kurulu üyesi seçimi gerçekleştirmiştir. TTK 359.maddesinde yönetim kurulunun bir veya birden fazla yönetim kurulu üyesinden oluşabileceği belirtilmek suretiyle mülga kanunun aradığı en az 3 üye şartından vazgeçilmiştir, davalı şirketin iki üye seçimine karar verilmesi kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmemektedir. Seçimin objektif iyi niyet kurallarına aykırılığından bahsedebilmek için ise yönetim kurulu üyeleri hakkında daha somut veriler sunulması gerekmekte olup, şirketi zarara uğrattıklarının düşünülmesi yeterli somut bir veri olarak kabul edilemez. Netice itibariyle bu maddeninde iptali koşulları oluşmamıştır.
İptali talep edilen gündemin 8.maddesi yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 hükümlerine istinaden izin verilmesine ilişkin olup, yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet yasağı bakımından konu irdelendiğinde, şirketle işlemle rekabet yasağının amacı çıkar çatışması halinde şirketi korumaktır. Anılan yasaklar mutlak olmayıp , genel kurulun izni halinde yönetim kurulu üyeleri bu yasaklardan muaf olurlar. Şirketle işlem yapma ve şirkete borçlanma yasağı TTK 395.maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin 1.fıkrasına göre , “Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. ” denilmektedir. Rekabet yasağı başlıklı TTK 396.maddesine göre ,” Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.” sayılır denilmektedir. TTK işlem yasağını nve rekabet yasağının kaldırılması bakımından ağırlaştırılmış bir nisap ön görmemiştir, davalı şirketin esas sözleşmesinde de aksi bir düzenleme yoktur o halde TTK nın 418/2.maddesi gereğince kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir. Bu durumda oy çokluğu ile yönetim kurulu üyelerinin kendileri ile işlem ve rakabet yasağı kaldırılmış olup kararda kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Gündemin 8.maddesinde yer alan kararla ilgili olarak , şirketle işlem ve rekabet yasağının kaldırılmış olması halinde tıbkı ibra kararında olduğu gibi şirket bu izin dolayısıyla uğradığı zararın yönetim kurulu üyelerinden talep edemez ancak karara muhalif kalan ortaklar ve alacaklılar yönetim kurulu üyelerinin yol açtığı zarara istinaden sorumluluk davası açma hakkını kaybetmezler. Alacaklılar ve ortaklara dolaylı zararlarına istinaden TTK da dava hakkı tanınmıştır. Yapılan açıklamalara göre gündeminin 8.maddesi bakımından da iptal koşulları oluşmamıştır.
İptali talep edilen 9.nolu gündem maddesi şirketin feshine karar verilmesine ilişkindir. Bu noktada asıl sorun kararın alındığı tarihte öz varlığının 2/3’ünden fazlasını yitirmiş olan davalı şirketin feshine karar verilip verilemeyeceği dir TTK 376/2 ye göre, son yıllık bilançoya göre sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamından 3/2 sinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde derhal toplantıya çağrılan genel kurul , sermayenin 3/1 ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer bu sona erme hali kanuni bir sona erme şeklidir. TTK 376/2.nin lafzın genel kurulda başkaca bir karar alınamayacağı şirketin 3/1 sermaye ile yetinme ve sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde kendiliğinden sona ereceğini hükme bağlamaktadır. Davalı şirket genel kurulu yönetim kurulu tarafından TTK 372/2 kapsamında toplantıya çağrılmamış olmakla birlikte bilanço ve faaliyet raporlarından bu durum anlaşılabileceğinden alınan genel kurulda sermayenin 3/1 ile yetinme ve sermayenin tamamlanmasına karar verilmediği takdirde şirket kanun gereği sona ermiş sayılarak tasfiyeye girecekken davalı şirket genel kurulunda şirketin feshine karar verilmiş olup, bu karar ile şirket iradi olarak sona erdirilmiştir. Her iki durumda da şirket sona ermekte ve tasfiyeye girmektedir . Bu açıdan bakıldığında fesih kararı TTK 376/2 nin lafzına aykırı gibi görünse de sonucu itibariyle şirketin tasfiyeye girerek sona ereceği sonucunu doğurmaktadır TTK 533. Maddesi sona eren şirketin tasfiyeye gireceğinin açıkça hükme bağlamaktadır. Şirketin tasfiyesi gerek iradi gerek kanuni sona erme halinde TTK 536.maddesi hükümlerine göre yürütülür. Söz konusu karar bu yönü ile kanuna aykırılık teşkil etmez. Davacının ileri sürdüğü TTK 376/3 ‘de ön görülen borca batıklık halinde yönetim kurulunun mahkemeye bildirimde bulunmasının ve şirketin mahkemece iflasına karar verilmesinin tek çözüm olup olmadığı alınan karar ile emredici bir düzenlemeye aykırı davranılıp davranılmadığı hususu irdelendiğinde sermayenin 2/3 ünün yitirilmesinden farklı olarak borca batıklık halinde şirket mevcut ve alacakları şirket borçlarını karşılamaya yetmemektedir. TTK 376. Maddesine göre, borca batıklık son yıllık bilançoya göre sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının 3/2 sinin zarar sebebi ile karşılıksız kaldığının anlaşılması halinde söz konusudur. TTK 375.maddesinde Anonim Şirketlerde yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görevlerini düzenler, buna göre borca batıklık halinde mahkemeye bildirimde bulunması da bu görevler arasındadır. Bu yükümlülük yerine getirilmediği takdirde TTK da özel bir yaptırım ön görülmemiş olup, şirket bir zarara uğrarsa yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilir. İİK nun ve Ceza Kanunda bir takım müeyyideler söz konusudur. İşbu davada şirket borca batıktır ancak genel kurulda sermayenin yitirilmesi dolayısıyla alınacak tedbirlere ilişkin gündem maddesi bulunmadığı gibi yönetim kurulunca mahkemeye bildirimde bulunarak iflasta talep edilmemiştir. Henüz iflas bildiriminde bulunmadan şirketin genel kurulunda fesih kararı alınmasının önünde hukuki bir engel yoktur. Alınan fesih kararı kanuna ve esas sözleşmeye aykırı değildir. TTK 376/3.gereğince borca batıklık bildirimi yönetim kurulunun devredilemez yetkisi olup, genel kurul veya bir ortak yönetim kurulu yerine geçerek şirketin borca batık olduğunu mahkemeye bildiremez, bildirimde bulunmama halinde genel kurulun fesih kararı almasının önünde herhangi bir engel yoktur. Dolayısıyla alınan fesih kararının iptali koşulları da oluşmamıştır.
İptali talep edilen 10 nolu maddesi tasfiyeye giriş bilançosu olarak 30/03/2017 tarihli ilk envanter ve bilanço olarak kabul edilmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir. Genel kurulun kararına istinaden tasfiye memuru tarafından 30/03/2017 tarihli tasfiyeye giriş bilançosunun hazırlandığı ilgili yerlere bildirildiği görülmüştür. 10. Nolu gündem maddesininde iptalini gerektirecek bir hususu bulunmamaktadır.
Toplanan tüm delil alınan bilirkişi raporu ve yukarıda yapılan açıklamalara göre, 2016 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4, 6, 8, 9, ve 10 nolu kararlar kanuna esas sözleşmeye ve iyi niyet kurallara aykırı olmadığından iptali gerekmediğinden aşağıdaki şekilde davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda izah edilen sebep ve gerekçelere göre;
1-Davanın reddine,
2-Davalı vekille temsil edildiğinden 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacının yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 50,00TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın ilgilisine iadesine,
6-Bu dava sebebiyle 35,90 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile bakiye 4,50 TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/11/2018

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır