Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/164 E. 2020/263 K. 24.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/164 Esas
KARAR NO:2020/263

DAVA: Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ: 20/02/2017
KARAR TARİHİ: 24/06/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ekmek imalatı işiyle uğraştığını, 10/06/2016 tarihli fatura ile davalı şirketten ticari amaçla kullanmak üzere … Model … … … markalı aracı 37.728.80 -TL ödeyerek satın aldığını, davalı taraftan alınan söz konusu aracın alındığı tarih itibariyle 3 yıllık garanti süresi içerisinde sürekli arızalandığını, bu arızalar müvekkilinin söz konusu araçtan verimli bir şekilde yararlanmasına engel olduğu gibi müvekkili şirketi zarara uğrattığını, aracın tamir süreleri ve arıza sıklığı göz önüne alındığında ”sıfır kilometre” alınan araçtan beklenmeyecek olağan dışı arızalar meydana geldiğinin açıkça ortada olduğunu, emsal araçlara bakıldığında bu arızaların hiç meydana gelmediğini, ya da yıllar sonra meydana geldiğini, ayrıca müvekkili şirketin, araç arızalanıp servise başvuruğunda servis tarafından sürekli bahaneler öne sürülüp arızaların garanti kapsamında onarılmak istenmeme ve arızaların sürücü hatasına bağlama çabasının olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu aracı işletmesi için satın aldığını, ancak sürekli arıza çıkaran araçtan beklenen verimi alamayarak zarara uğradığını, söz konusu aracın özellikle son aylarda sürekli arızalanıp günlerce serviste kaldığını, müvekkili şirketin, aracın bu kadar bakıma ve tamirine rağmen kendisinden beklenen performansı sağlayamadığını, aracın motorunun imalat değerlerindeki gücü üretemediğini aracın çekişinin düşük olduğunu, davalı tarafa ayıplı aracın aynı model ve marka yenisi ile değiştirilmesi, bu talebinin kabul görmemesi halinde araca ödenen bedelin faizi ile birlikte taraflarına geri ödenmesi taleplerinin kabul görmediğini belirterek, sonuç olarak; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; ayıplı satılan aracın yenisi ile değiştirilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde dava konusu araca ödenen 37.728,80- TL bedelin faizi ile birlikte iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ltd.Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya satılan … plâkalı aracın servisleri başka bir firmada yapıldığını, müvekkili şirkette servise girmediğini, bu sebeple servis dosyası hakkında bir bilgilerinin bulunmadığını, usul yasası gereği olarak da, servis belgeleri taraflarına tebliğ edilmemiş olup, bu sebeple arazın arızalandığı yönündeki iddialarına cevap verme imkanının olmadığını, bununla birlikte, dava dilekçesinde geçen ifadelerden davacının ucuz olması sebebiyle sürekli kirli akaryakıt kullandığı, bu akaryakıt nedeniyle arıcın hasar gördüğü ve hatta tamir giderinin akaryakıt firmasından karşılandığının anlaşılacağını, bu arızada müvekkilinin hukuki sorumluluğu bulunmadığı gibi, bu arıza davacının kirli akaryakıt kullandığını ortaya koyduğunu, bu halde, kirli akaryakıtın enjektör dışında da arızalara sebebiyet verdiğini, bu arızaların hemen çıkmayabileceğini, ancak aracın motor gücü dahil tüm performansını olumsuz etkileyeceğinin açık olduğunu, aracın kullanımından kaynaklı sorunlar yaşandığının da açık olduğunu, akünün bitmesi ve diferansiyel dağılması arızalarının kullanımdan kaynaklı arızalar olduğunu, iddia edilen arızaların kullanım hatasından ve kötü yakıt kullanmaktan kaynaklandığını, davacının kötü yakıt kullanması ve diferansiyeli dağıtması sonrasında ikinci el değeri çok düşen aracını gerçek dışı beyanlarla müvekkiline iade etmeye çalıştığını, hukukun kötüniyetli bu davranışı korumayacağını, davacının … yılında satın aldığı aracı 3 yıldır kullandığını, 3. yılın sonunda uydurma gerekçeler ile değiştirmeye, yenilemeye çalıştığını, dava dilekçesinde belirtilen fatura tarihinin hatalı olduğunu, doğrusunun 10/06/2014 olduğunu belirterek, sonuç olarak, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı yana bırakılmasını savunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu araçta üretim kaynaklı ayıp varlığı iddiasını katiyen kabul etmediklerini, bir an için üretim kaynaklı sorun varlığı farz edilse dahi, davacı tarafından Türk Ticaret Kanununun 23/c. maddesi ve Türk Borçlar Kanununun 223. maddesi gereği, ayıp ihbar yükümlülüğü yerine getirilmediğinden davanın esasa girilmeden reddinin gerektiğini, belirtilen kanun hükümleri ışığında değerlendirildiğinde, davaya konu aracın davacıya 10.06.2014 tarihinde satıldığını ve teslim edilmiş olmasına rağmen, tarafların tacir olduğu ve ticari satımın mevcut olduğu değerlendirildiğinde, mezkur araçla ilgili noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya kayıtlı elektronik posta hesabı ile yapılan bir ayıp ihbarı bulunmadığından,
davacı tarafından ayıp ihbar yükümlülüğü gereği gibi ve süresinde yerine getirilmediğini, bir aracın yaklaşık 3 yıl boyunca kullanılıp üzerinden ticari kazanç elde edildikten sonra ayıpsız misli değişim veya bedel iadesi talebi ile davaya konu edilmesinin iyiniyetli olmayıp, işbu taleplerin hukuki himaye görmesinin mümkün olmadığını, davaya konu araç ayıplı mal niteliğine haiz olmadığını, türk borçlar kanunu’nun 219/1. maddesine göre; ayıplı malın varlığından bahsedebilmek için, maldan beklenen faydanın, kullanım amacı bakımından azalması gerekmekte veya malın niteliğine ya da niteliğini etkileyen niceliğine aykırı olan bir hususun varlığının arandığını, somut olayda; araçta şikayet konusu yapılan arızalar yetkili servis tarafından onarıldığını, aracın kullanımına engel teşkil edecek bir husus bulunmadığını, davacı tarafından ihtilafa konu aracın 10.06.2016 tarihinde satın alındığı belirtilmiş ise de, işbu tarihin sehven yanlış yazıldığını, meskur aracın 10.06.2014 tarihinde satın alındığını, bu hususun dava dilekçesi ekinde sunulan faturadan da anlaşıldığını, aracın 19.02.2016 tarihli servis girişi ile yetkili servis tarafından yapılan incelemeler doğrultusunda aracın aküsü değiştirilerek şikayete konu husus garanti kapsamında giderildiğini, davacı tarafın onayı doğrultusunda, araçta meydana gelen sorunun derhal çözülmesini müteakip, mezkur aracın sorunsuz bir şekilde davacıya teslim edildiğini, 08.03.2016 tarihli servis girişi ile servis giriş lambalarının yanmamasına ilişkin şikayetin araca sensör takılarak; direksiyonu çevirince ses geldiğine ilişkin şikayet ise amortisör takozunun değiştirilmesiyle giderilmiştir. Görüldüğü üzere yetkili servis tarafından söz konusu şikayetler oldukça basit yöntem ve işçilikle derhal giderilmiş olup, araç davacı tarafa sorunsuz ve kusursuz olarak teslim edildiğini, davacı tarafından 04.06.2016 tarihinde arıza lambasının yanması şikayetiyle servise başvurulduğunu ve servis tarafından eksantrik zincirinin sıkışmış olduğu belirtilerek değiştirildiği beyan edildiğini, öncelikle 04.06.2016 tarihinde aracın 40.000 km bakımının yapılması için servise girişi bulunduğunu belirtmekle birlikte, işbu bakım işlemi sırasında araçta bulunan şikayetlerin incelendiğini, motordan şırıltı sesinin gelmesi şikayeti üzerine aracın eksantrik kitinin değiştirildiğini, söz konusu şikayetin yetkili servis tarafından davacının onayı doğrultusunda giderildiğini, bunun yanında davacı tarafından bu arızadan 1 ay sonra araçta debriyaj sıkıntısının yaşandığı ve bu arızanın garanti kapsamına alınmaması sebebiyle tamir ettirildiğinin belirtildiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan 04.06.2016 tarihli iş kabul kartından da açıkça anlaşıldığı üzere, araçtaki alt kulağın kopuk ve disklerin ise deforme olduğu yetkili servis tarafından tespit edildiğini, 04.06.2016 tarihli iş kabul kartında, müşteri isteğiyle alt kulak, disk balata ve debriyajın değişmediği açıkça yazmakta olup, davacı tarafın isteği doğrultusunda araçta tespit edilen bu soruna müdahale edilmediğini, söz konusu problemin üretimden kaynaklanan bir sorun teşkil etmemesi sebebiyle garanti kapsamına alınmadığı dikkate alındığında ve yetkili servis tarafından debriyaja ilişkin sorunun tespit edilmesine rağmen davacı tarafından müdahale edilmesine izin verilmediği hususu değerlendirildiğinde, bu konuda müvekkili şirkete yüklenecek herhangi bir sorumluluğun bulunmadığını davacı tarafından 18.12.2016 tarihinde aracın motor aksamı ile ilgili sorun yaşadığı ve bu arızanın yakıt kaynaklı olduğu gerekçesiyle masrafların yakıt firması tarafından karşılandığının belirtildiğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği iddiaların aksine 18.12.2016 tarihinde değil, 06.12.2016 tarihinde yetkili servise başvurulduğunu, yetkili servis tarafından yapılan incelemeler neticesinde, aracın enjektör değerlerinin uygun olmadığı ve araçta kurumlaşmanın olduğunun tespit edildiğini, yakıt enjektörünün incelenmesi neticesinde söz konusu problemin yakıt kaynaklı olarak oluştuğunun tespit edildiğini, yakıt kaynaklı olarak meydana gelen bu problem motor revizyonu yapılarak giderildiğini, masrafların yakıt firması tarafından karşılanmasıyla ¸ücretsiz onarım yapılarak sorunun çözüldüğünü, bahse konu şikayetin yakıt kaynaklı olması sebebiyle müvekkil şirkete bu konuda atfedilecek herhangi bir kusur veya sorumluluğun bulunmadığını, davacı tarafından 26.12.2016 tarihinde 40.000 km bakım ve diğer şikayetlerle yetkili servise başvurulduğunun beyan edildiğini, öncelikle bu tarihte davacının beyanının aksine aracın 40.000 km bakımı değil, 50.000 km ara bakımı yaptırıldığını, davacı tarafın marş motorunun basmadığına ilişkin şikayeti, marş motorunun değiştirilmesiyle; direksiyonun ağır dönmesi şikayeti direksiyon pompasının değiştirilmesiyle ve direksiyon simidindeki dökülmeler ise, direksiyon simidinin değiştirilmesiyle yetkili servis tarafından giderildiğini, davacı tarafın onayı doğrultusunda ücretsiz onarım yapılmış, söz konusu şikayetler basit işlemler neticesinde giderilmiş ve araç davacı tarafa sorunsuz bir şekilde teslim edildiğini, 31.12.2016 tarihli servis girişi diferansiyel dişlisine yönelik şanzıman içerisinde revizyon yapıldığını, araçtaki sorunların yetkili servis tarafından giderildiğini ve aracın davacıya sorunsuz bir şekilde teslim edildiğini, davacı tarafından aracın çekişinin düşük olduğu yönünde asılsız iddialarda bulunulduğunu, işbu kanaate itibar edilmemesi gerektiğini, her ne kadar, davacı tarafından aracın motorunun imalat değerlerindeki gücü üretemediği belirtilmişse de, çekiş düşüklüğü vaziyeti, motor arıza lambasının yanmasıyla bir anda meydana gelen bir durumdan ibaret olduğunu, aracın çekişinin düşük olduğu, bu aşamada göreceli bir kavram olmakta olup, aracın dinamometreye bağlanarak beygir gücünün ölçülmesiyle nihai sonuç elde edileceğini, davaya konu araçta şikayet konusu yapılıp da giderilememiş herhangi bir sorun mevcut olmadığını, seri olarak üretilen karmaşık yapılı mallarda (mezkur aracın ayıplı olduğu iddiası kabul edilmemekle birlikte) ayıplı parça veya parçaların tamir maksadı ile değiştirilmesinin de bir anlamda ayıplı malın değiştirilmesi olduğunu, mezkur araçta onarım yapılmış olmasına rağmen, misli değişim veya bedel iadesinin talep edilmesi hak ve menfaatler dengesine aykırılık teşkil ettiğini, ayıbı kabul etmemekle birlikte, davaya dayanak sorun nedeniyle akitten dönme değerlendirilecekse de; iadeye konu olacak şekilde davacının bu zamana kadara aracı kullanmayla elde ettiği tüm ticari kazançlar hesaplatılmak suretiyle; son kertede araçtan faydalanmaya engel bir durumun olmadığı da göz edilerek her halükarda hak ve menfaatler dengesi gereği tbk. 227. madde hükümleri göz önünde bulundurulması gerektiğini belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Davacı vekili de UYAP’dan gönderdiği 22/06/2020 tarihli dilekçe ile; davadan feragat feragat ettiğini bildirdiği, e-imzasının geçerli olduğu, davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragate yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı H.M.K’ nun 307. maddesinde feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış olup aynı yasanın 309. maddesinde feragat ve kabul beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği, hüküm ifade
etmesinin karşı tarafın muvafakatine bağlı olmadığı,feragat ve kabulün kayıtsız ve şartsız olarak yapılması gerektiği ve hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği belirtilmiştir. Yine aynı yasanın 311. maddesinde de feragat ve kabulün kati bir hükmün hukuki neticelerini doğuracağı hüküm altına alınmıştır. Açıklanan yasal hükümler ışığında davacının feragatinin usulüne uygun olduğu anlaşılmış ve feragat nedeniyle davanın reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davalılar vekillerinin, masraf ve vekalet ücreti konusunda beyanda bulunmadığı ¸
anlaşılmakla, davasından feragat eden davacı, davada mahkum olmuş gibi yargılama giderlerini ödemek zorunda olup, davalılar tarafından da açıkça masraf ve vekalet ücretinden vazgeçilmemiş olması nedeniyle, davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Feragat nedeni ile davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 644,32-TL den düşümü ile arta kalan 589,92-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı ….A.Ş. Tarafından yapılan 22,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından; karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’nin maddesi uyarınca hesaplanan ve takdir edilen 5.659,32-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine ,
6-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Taraflarının yokluğunda , kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 24/06/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır