Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1147 E. 2018/1243 K. 21.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1147 Esas
KARAR NO : 2018/1243
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/12/2017
KARAR TARİHİ : 21/11/2018

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15.10.2008 günü müteveffa … sevk ve idaresindeki … plaka … çekici plakalı kamyon ile … istikametinden Kadınhanı istikametine doğru ilerlerken direksiyon hakimiyetini kaybederek şapampole devrilmesi neticesinde olay yerinde vefat ettiğini, müvekkillerinin, desteği …’ın vefatıyla onun kendilerine sunduğu ve sunacağı destekten yoksun kaldıklarını, … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numara ile Soruşturma açıldığını ancak 24.10.2008 tarih ve … Karar numarasıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar verildiğini, … plaka … çekici plakalı kamyonun kaza tarihinde geçerli bir ZMMS Poliçesi bulunmadığından …nın müvekkillerinin zararından sorumlu olduğunu, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasındaki fark kadar ödenecek bedensel tazminat tutarları için, sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için, çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada,13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için başvurulabilir.” şeklinde düzenlendiğini, müvekkillerin yoksun kaldığı destek tazminatının ödenmesi istemiyle 11.10.2017 tarihli başvuru dilekçesiyle, başvuruda bulunulduğunu, davalı …nın 05.12.2017 tarih ve … sayılı yazı ile, 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle reddedilerek ödeme yapılmayacağının bildirildiğini, davalı tarafın zamanaşımına ilişkin itiraz ve beyanlarının hiç bir hukuki yanının bulunmadığını, sundukları Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşik hale gelen görüşüne göre zaman aşımı süresinin 8 yıl değil 10 yıl olduğunu, ret gerekçesinin hukuki dayanağı bulunmadığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüyle, davalının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans (ticari) faiziyle birlikte Borçlar kanunu 53 ve devamı maddeleri gereği trafik kazasından kaynaklı kaynaklı destekten yoksun kalma zararına dair tazminat hesabı yaptırılarak olay tarihindeki sigorta limiti çerçevesinde, her bir müvekkil için 25,00- TL olmak üzere toplam 100,00 TL tazminatın davalıların temerrüdü tarihinden itibaren işleyecek avans (ticari) faiziyle birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile 6100 Sayılı HMK hükümleri gereğince her bir davacı için takdir edilecek tazminat tutarı için ayrı ayrı kanuni vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; gerek KTK’nunda düzenlenen zamanaşımı, gerekse TCK.’nda öngörülen uzamış zamanaşımı süreleri dava tarihi itibarıyla dolduğundan, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, dava konusu kazanın 15.10.2008 tarihinde gerçekleştiğini, dava tarihi itibarı ile kazanın üzerinden 8 yılı aşkın zaman geçtiğini, motorlu araç kazalarından doğan zararlar nedeniyle …ndan tazminat taleplerinin zamanaşımı süresi 2918 sayılı karayolları trafik kanunu’nun 109.maddesi uyarınca 2 yıl olduğunu, somut olayda kaza tarihi itibari ile geçerli olan 5237 sayılı türk ceza kanunu’nun 89/1 maddesi için öngörülen 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi 15.10.2016 tarihinde sona erdiğini, davanın, dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, davanın aracın sürücüsü konumundaki …’ın mirasçılarına ihbarını, müvekkili kurumun, … yönetmeliği’nin 16. maddesi gereğince, işbu dava sonucunda aleyhinde hüküm tesis edilirse, zarar veren/sürücü ve işletene rücu edeceğinden, davanın kazaya karışan aracın sürücüsü konumundaki …’ın mirasçılarına ihbarına, işbu dava sonucunda müvekkil kurum aleyhinde hüküm kurulup tazminat ödenmesi halinde, müvekkil kurum ödediği işbu tazminatı mevzuatı gereği yine söz konusu sigorta yaptırılmamış aracın kusurlu sürücüsü olan …’nın mirasçılarına rücu edeceğinden, davacılar aynı zamanda borçlu konumuna geleceğini, bu itibarla, somut olayda alacaklı ve borçlu sıfatları birleşmiş olacağını, bu nedenle, husumet itirazında bulunduklarını, davacıların aynı zamanda tazminatın nihai sorumlusu konumunda olduklarını, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, müvekkili kurumun işleten ve sürücüye rücu hakkı sigortacılık kanunu ve … yönetmeliği’nin 16. maddesinden kaynaklandığını, bu hakın da TTK’nda düzenlenen halefiyet ilkesi kapsamı dışında, sadece müvekkili kuruma tanınmış olan spesifik bir rücu hakkı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre sürücü tarafından ileri sürülen tazminat talepleri teminat dışı olduğundan davanın reddine karar verilmesini, araç sürücüsünün kendi zararının tazmin edilmesinin söz konusu olmadığını, bu sigorta, sigortalının verdiği zararları temin etmekte, onun zararlarının ise bu sigortanın kapsamı dışında kaldığını, …nın, ancak bir aracın işletilmesi sırasında, işletenin tehlike sorumluluğu kapsamında meydana gelen doğrudan zararları ZMMS poliçesi kapsamında tanzimle sorumlu olduğunu, somut olayda müteveffa kendi kusurlu hareketi ile vefatına sebebiyet verdiğini, TBK. 52/1’in dikkate alınmaması, yani indirim sebebi sayılmaması, bir kimsenin hem uğradığı zarara veya uğradığı zararın artmasına sebep olup hem de bunun tamamını bir başkasından istemesi kendi kusurunu bir başkasına yüklemesi anlamında olduğundan çelişkili davranış sayılarak MK. m. 2’ye aykırılık teşkil edeceğini, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nın A.6-b maddesi uyarınca, hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri teminat dışı olduğundan, müvekkili kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili kurumun zorunlu mali mesuliyet sigortası teminat limitleri ve kazaya karışan aracın kusur oranı ile sınırlı sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava tarihinden itibaren yasal temerrüt faizi işletilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun yargılama ile belirlenebileceğinden ancak dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, müvekkili Kurumun sorumluluğunun kanuna dayandığını, davanın temelinin de zaten haksız fiil olduğunu, bu nedenle, her koşulda, alacağa yasal faiz işletilmesinin hukuka uygun olacağını, belirterek, sonuç olarak; davanın usul ve esasa ilişkin olarak sundukları gerekçeler dikkate alınarak reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davacılara yükletilmesini savunmuştur.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların mali ve sosyal durumları araştırılmış, trafik, sigorta kayıtları, nüfus kayıt örneği ve hasar dosyası celp edilmiş, kusur oranı ile tazminat miktarının tespiti için yerel bilirkişilerden rapor alınmıştır.
Davacıların desteği …’ın sevk ve idaresindeki … plaka … çekici plakalı kamyonun kaza tarihi itibariyle davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigorta poliçesi bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davaya konu kaza nedeni ile davacılar tarafından yapılan başvuru neticesinde hasar dosyası oluşturulduğu, ancak … tarafından davacılara her hangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Davacıların destekten yoksun kalma alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi noktasında aktüerya bilirkişisinden alınan raporda özetle; dosya münderecatından, müteveffa …’ ın sevk ve idaresindeki … plakalı çekici ve buna bağlı … plakalı dorse ile seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu tek taraflı kazanın meydana geldiği ve müteveffanın 2918 sayılı KTK 52/B ve 47/1-C maddelerini ihlal etmesi nedeni ile olayda tamamen kusurlu olduğu anlaşıldığından %100 kusur oranı esas alınarak hesaplama yapıldığı, davacılar tarafından dosyaya müteveffanın gelirini ispatlar bir beyan ve belge sunulmadığı, herhangi bir meslek odasından emsal ücret yazı cevabının da celp olunmadığı tespit edildiğinden müteveffanın kaza tarihinden günümüze kadar olan aktif devre kazançlarının net asgari ücretler esas alınarak belirlendiğini; emeklilik/pasif devre kazançlarının ise yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda bilinen son AGI siz net asgari ücret esas alınarak belirlendiğini, müteveffanın kazı davacı … 09/08/2017 tarihinde evlenmiş olmakla artık eşinin desteğinden yararlanacağından, evlendiği tarihe kadar babası …’ in desteğinden yararlanacağının kabulü ile evlendiği tarihe kadar hesaplamada kendisine pay ayrıldığını, Yargıtay’ ın yerleşik içtihatlarına göre; yetişkin çocukların arada bir ziyareti, her türlü hastalık ve sıkıntılarında yardıma koşmaları ana ve babalarının desteği sayılmaları için yeterli olduğu, dosyada mübrez nüfus kayıt örneğinin incelenmesi sonucunda; müteveffanın babası …’ ın olay tarihinden önce 21/09/1996 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından kendisine hesaplamada pay ayrılmadığı, ancak müteveffanın annesi …’ m olay tarihi itibariyle ve işbu rapor itibariyle de halen sağ olduğu anlaşıldığından kendisine hesaplamada pay ayrıldığını, destekten yoksun kalanların toplam maddi zararının Hazine Müsteşarlığı’ nın kaza yılı olan 2008 yılı (01/07/2008 – 31/12/2008) için sakatlanma ve ölüm için kişi başına belirlediği 125 000,00- TL teminat limitini aştığı, bu nedenle davacıların teminat limiti dahilinde kalan maddi zararlarının garame yöntemiyle belirlendiği, davacı eş …’ ın yoksun kaldığı desteğe ilişkin teminat limiti dahilinde kalan maddi zararının 75.312,70- TL olduğunu, davacı kız çocuk …’ ın yoksun kaldığı desteğe ilişkin teminat limiti dahilinde kalan maddi zararının 4.099.98 TL olduğunu, davacı erkek çocuk …’ ın yoksun kaldığı desteğe ilişkin teminat limiti dahilinde kalan maddi zararının 6.431,50 TL olduğunu, davacı erkek çocuk …’ ın yoksun kaldığı desteğe ilişkin teminat limiti dahilinde kalan maddi zararının 15.045,66 TL olduğu hususları rapor edilmiştir.
Davacı vekili, mahkememize sunmuş olduğu 07/09/2018 tarihli dilekçede; dava değerini bilirkişi raporunda belirlenen tazminat tutarına yükseltmeyerek haklarını saklı tuttuklarını, belirlenen tazminatta fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutularak dava dilekçesindeki talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de; KTK 109/2 maddesi uyarınca, ” dava, cezai gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunun bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerli olduğu ” düzenlenmiştir. Uzamış ceza zaman aşımı nazara alındığında, 15 yıllık zaman aşımı süresine tabî olduğu ve kaza tarihi itibariyle dava tarihi arasında 15 yıllık zaman aşımı süresi dolmadığından, zaman aşımı itirazının reddine karar verilmiştir
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde /15/10/2008 günü meydana gelen trafik kazasında, müteveffa sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı çekici ve buna bağlı … plakalı dorse ile seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen tek taraflı kazada müteveffa sürücü …’ın asli ve tam kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Davacılar vekili her ne kadar davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatı ile değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarını, ölüm nedeni ile doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki mütevefanın kusurunun davacılara yansıtılamayacağını iddia etmiş ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01/11/2017 tarih 2017/17-1315 Esas 2017/1239 Karar sayılı ilamında; ” … Bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak sürücünün (desteğin) ölümünden işletenin sorumlu olduğu, dolayısıyla davacıların işletenden talepte bulunma haklarının bulunduğu kabul edilmelidir. Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. maddesi, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır. O halde somut olayda objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2) göre davacıların murisinin %70 kusuruyla meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacıların talep ettikleri destekten yoksunluk tazminatından işletenin sorumlu olmadığı kabul edilmelidir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında destekten yoksun kalma tazminatının yansıma zararı olması nedeniyle desteğin kusurunun davacılara karşı ileri sürülemeyeceği ve bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği ” vurgulanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararında da belirtildiği üzere; yansıma yolu ile zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmasının mümkün olmadığı, zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi, sonuçlarına da kendisinin katlanması gerektiği, diğer bir deyişle nasıl ki desteğin ölümü sebebi ile meydana gelen zararın yansıma yolu ile destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağı kabul edilmesi gerektiği, bu itibarla davacıların desteği …’ ın asli kusuru ile meydana gelen trafik kazasında desteğin ölümü sebebi ile meydana gelen zarardan davalı …nın sorumluluğu bulunmadığından, davanın reddine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 35,90.-TL karar ilam harcından peşin alınan 31,40-TL nin düşümü ile eksik 4,50-TL bakiye ilam harcının davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 13/2. maddesi uyarınca hesaplanan ve takdir edilen 100.00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK.120 maddesi gereğince; davacılar tarafından yatırılan gider avansı ile varsa delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
Dair davacılar vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır