Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1124 E. 2018/1091 K. 11.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/1124
KARAR NO:2018/1091

DAVA:Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ :22/12/2017
KARAR TARİHİ:11/10/2018

DAVA : Davacılar vekili mahkememize ibraz ettiği , müvekkillerinin davalı şirketin paydaşı olduğunu 19/10/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında 2016 yılı faaliyet dönemine ait bilanço , kar – zarar hesaplamasının davacıların 52000 ret oyuna karşın 264600. olumlu oy ile kabul edildiğini, yönetim kurulunun 52000 ret oyuna karşı 264600 olumlu oy , tasfiye memurunun ise 52000 ret oyuna karşı 398000 olumlu oy ile ibra edildiğini müvekkillerinin her iki karar için de muhalefet şerhi koyduklarını, 2016 yılı bilançosu irdelendiğinde şirketin ortaklara borçlandığının görüldüğünü , anılan borçlanmaya ilişkin göstergelerin tamamen kurgusal olduğunu , şirketin müvekkillerine karşı da borçlandığının görüldüğünü ancak müvekkilleri tarafından davalı şirkete fon sağlanmadığını, bu nedenle bilançonun gerçeği yansıtmadığını, bağlı şirkete dair konsolide tablolar , defterler ve diğer evrakların 2016 yılı faaliyet dönemine ait genel kurul toplantısı esnasında ve öncesinde hazırda bulundurulmadığını, bu nedenle oylama esnasında sağlıklı bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını, tasfiye memurunun ibrasının yokluk ile malul olduğunu, zira yönetim kurulu üyesi …’nın TTK 393 de belirlenen türde yasak işleme katıldığını, …’nın tasfiye memuru olan …’nın babası olduğunu, 1.dereceden kan hısımı olan oğlunu ibra işlemine katıldığını, bu nedenle iptale gerektiğini, defterlerin kapanış tasdiklerinin yaptırılmaması nedeniyle usulüne uygun tutulmadığını belirterek 19/10/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında karara bağlanan 2016 yılı bilanço ve kar -zarar hesaplanmasının kabulüne ilişkin 3 numaralı kararın iptaline, yine yönetim kurulu tasfiye memurlarının ibra edilmesine ilişkin 4 numaralı kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili ibraz ettiği cevap dilekçesi ile, davacının pay sahiplerinin her fırsatta şirkete karşı uyuşmazlık çıkartarak dava açtıklarını, 19/10/2017 günlü toplantıda alınan kararların usule, yasaya, eşiklik ilkesine ve dürüstlük kurallarına uygun olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, 19/10/2017 tarihli olağan genel kurulda alınan 3 ve 4 nolu kararların iptaline ilişkindir.
Deliller, 19/10/2017 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli , davalı şirkete ait sicil dosyası.
Taraflarca gösterilen deliller toplanarak dosya mahkememizce belirlenen bilirkişi heyetine tevdi edilerek bilirkişilere davalı şirkete ait ticari defter ve belgeleri yerinde inceleme yetkisi de verilerek, iptali talep edilen kararların TTK 445 ve devamı maddelerine göre kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığının ve iptali gerekip gerekmediğinin tespiti için rapor tanzim edilmesi istenilmiştir. Verilen rapor incelendiğinde, bilirkişiler raporun üçüncü sayfasında davalı şirkettin pay sahiplerinin isimlerini sermaye tutarlarını ve hisse oranlarını tablo halinde tespit ettikleri, davacılardan …’nın davalı şirketteki toplam sermaye içindeki payının %4,16, diğer davacının ise %6,24 olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin … , … ve …’ den oluştuğunu, davacılar vekilinin davalı şirketin 2016 yılında ortaklarına 24.198,98 TL borçlandığını, bu borcun 7.920,72 TL sinin müvekkili … , 5280,74 TL sinin diğer müvekkilinden temin edilmiş gibi gösterildiğini müvekkillerinin davalı şirkete böyle bir fon sağlamadığını geriye kalan miktarın hangi ortaklardan sağlandığını izaha muhtaç olduğunu, konu ile ilgili olarak yapılan incelemede davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenerek 2014-2015 ve 2016 yılı için davalı şirketin ortakları olan borcunun irdelenerek raporun 4.sayfasında tablo halinde belirlendiği davalı şirketin 31/12/2016 tarihli mizanında yer alan 331 nolu ortaklara borçlar hesabında yer alan tutar ile 2016 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde yer alan 331 nolu ortaklara borçlar hesabında yer alan tutarların birbirini teyit etmediği ve 9.168,97 TL fark görüldüğünün bu durumun davalı şirketin bilançolarının doğruyu yansıtmadığı şeklinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını beyan farklığı olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varıldığını davalı şirketin 2014 ,2015 ve 2016 yıllarında davacılara olan borçlarının raporun 5.sayfasında tablo halinde belirlendiğini, davacıların 2015, 2016 yıllarında davalı şirketten olan alacaklarında bir değişme olmadığı 2015 ve 2016 yıllarında aynı kaldığı 2015 ve 2016 yıllarında davalı şirketin davacılardan herhangi bir fon sağlamadığını, 2016 yılında şirketin sadece ortak …’dan 15.000 TL fon sağlandığına ilişkin kayıt oluşturulduğunu, 2016 yılı içinde bahsedilen 24.198,97 TL farkın beyan ve mizan farkı olan 9.198,97 TL ile …’dan temin edilen 15.000 TL nin toplamından oluştuğunun tespit edildiğini, davalı şirketin tasfiye sürecine girdiği 2015 ve 2016 yıllarında gayri faal olduğu 2015 ve 2016 yıllarında zarar ettiği bilirkişilerce tespit edilmiştir.
Hukukçu bilirkişisi görüşünde; Her Anonim Şirket pay sahibinin kanuna esas sözleşmeye veya iyi niyet kurallarına aykırı genel kurul kararlarına karşı TTK 445.maddesinde ön görülen iptal davasının ikame etme hakkı vardır. Ancak iptal davası TTK 446 maddesi uyarınca bazı koşulları tabi tutulmuştur. Bu koşullar a) Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif bulunan keyfiyeti zapta geçirten pay sahipleri ile, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın olumsuz oy kullanmış olsun yada olmasın ; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri iptal davası açmaya yetkilidir. Buna göre davacıların 446.maddenin a bendinde ön görüldüğü biçimde toplantıya katılıp iptali istenen gündem maddeleri ile ilgili muhalefet şerhinin usulüne uygun bir biçimde zapta geçirilip davayı kanunda ön görülen üç aylık süre içinde açtıkları tespit edilmektedir.
Kararların iptal edilebilmesi için TTK 446/a bendinde yer alan koşuların yanı sıra ayrıca söz konusu kararın kanuna veya esas sözleşmeye yada dürüstlük kurallarına aykırı olması gerekmektedir. Buna göre iptali istenen gündem maddeleri irdelendiğinde;
3.nolu gündem maddesi ile, 2016 yılı bilanço ve gelir tablosunun oy çokluğu ile kabul edilerek onaylandığı kararlarda davacıların aleyhte oy kullandıkları diğer paydaşların tamamının ise lehte oy kullandıkları görülmektedir davacılar bilançonun gerçeği yansıtmadığını iddia etmektedirler ancak hesap bilirkişisi tarafından açıklandığı üzere bilançonun gerçeği yansıtmadığı yönünde tespit bulunmadığı anlaşıldığından 3 nolu gündem maddesinin iptal şartları oluşmamaktadır.
4.nolu gündem maddesi irdelendiğinde, 2016 yılında faaliyet gösteren tasfiye memuru ve yönetim kurulu üyelerinin her birinin ibrasının oylandığı ve ibra edildikleri davacıların aleyhte diğer paydaşların lehte oy kullandıkları görülmektedir. İbra genel kurulun yönetim kurulu üyelerine karar şeklindeki bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğini uygun bulunduğunu beyan etmektedir . Genel kurul ibraz kararı ile yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebiyle sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Bu açıdan ibra menfi borç ikrarını içermektedir , ancak ibra ortaklık dışındaki etkisi olmayan tümüyle ortaklık içi bir hukuku işlemdir. Genel kurul tarafından ibra kararı açık veya bilançonun onaylanması ile zimmi olarak verilebilir. İşbu davada açık ibra söz konusudur.
Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 16/03/1982 tarih 1982/760 esas 1982/1097 sayılı kararında da belirtildiği şekilde ” herne kadar TTK 361.maddesi hükmüne göre yönetim kurulu üyelerinin kendilerini ibraları konusunda tTKnın 374.maddesinde belirtilen oy kullanma yasağına aykırı olarak , oy kullanmaları halinde TTK nın 381/1 maddesinde aranılan şartlar gerçekleşmese bile davacının bu yönden iptal davası açma davası hakkı bulunduğu bir an için kabul edilse bile , genel kurul hazirun cetvelinde belirtilen oy miktarı bakımından, yönetim kurulu üyeleri oyları nazara alınması bile oylama sonucu yinede değişmeyeceğinden davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden ….hükmün onanması ” gerekmiştir denildiğinden davalı şirket bakımından da oydan yoksunluk yasağı dolayısıyla hesaba dahil edilmeyecek oylar yani yönetim kurulu üyelerinin oyları toplamda düşüldüğünde geriye kalan olumlu oylar ile davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrasının geçerli bir şekilde yapıldığı , ibra kararlarının esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa basit çoğunlukla alınacağı davalı şirket esas sözleşmesinde aksine bir hüküm olmadığı, yönetim kurulu üyesi olmayan Muammer veya …’nın tek başına oylarının dahi ibra için yeterli olduğu görüldüğünden yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği sonucuna varılmaktadır.
İbranın bilançonun onaylanması suretiyle gerçekleştiği vezimmi ibra olarak adlandırılan hallerde bilançonun gerçeği yansıtmaması durumunda ibra geçersiz sayılabilirse de, işbu davada hem bilançonun gerçeği yansıtmadığı yönünde tespitte bulunmaması hemde ibranın ayrı bir gündem maddesi olarak da görüşülüp karara bağlanması nedeni ile iptali talep edilen maddelerle ilgili iptal koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacılar tarafından açılan genel kurul kararının iptali davası yukarıdaki raporda da belirtildiği üzere süresindedir. Davacılar iptalini istedikleri 3 ve 4 nolu karara muhalif kalmışlardır. Bilançonun gerçeği yansıtmadığına ilişkin iddiaların doğru olmadığı hesap bilirkişisince yapılan inceleme sonucunda anlaşılmıştır. Davacıların diğer iddiası ise tasfiye memuru … nın ibrasında babası olan … in oy kullandığı, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin ibrasının da geçerli olmadığına ilişkindir. Paydaşların isimleri ve oy oranları raporun 3.sayfasında tespit edilmiştir. 2016 yılında yönetim kurulu üyeleri … , … ve … dir. Hazirun cetveli incelendiğinde tüm paydaşların toplantıya katıldığı görülmüştür. Yönetim kurulu üyelerinin ibrası sırasında yönetim kurulu üyeleri oy kullanmamıştır.
Toplantı Tutanağının 4.maddesinde 2016 yılında faaliyet gösteren tasfiye memuru ve yönetim kurulu üyelerinin her birinin ibrasının görüşüldüğü, tasfiye memuru kendi ibrasında ve yönetim kurulu üyeleri kendi ve diğerlerinin ibrasında oy kullanmadıkları, tasfiye memurunun oylamasında 398.000 pay sahibinin olumlu , 52.000 pay sahibi paydaşın aleyhte oy kullandıkları, yönetim kurulu üyelerinin ibrasında ise 264.600 pay sahibinin olumlu , 52.000 pay sahibinin olumsuz oy kullandığının belirtildiği tespit edilmiştir.
TTK nın 436. Maddesinde ” Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.
Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. “denilmiştir.
Yönetim kurulu üyelerine ait olan 83.400, 50.000 ve 50.000 olan oy miktarları hesaba katılmadığından ayrıca olumsuz oy kullanan davacıların toplam 52.000 olan oy adetleri düşüldüğünde geride kalan ortakların olumlu oylarıyla yapılan ibranın geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
Davacılar, tasfiye memuru olan … nın ibrası sırasında babası olan … nın oy kullandığını belirtmektedirler. Tasfiye memurunun ibrasının onaylanması sırasında yöneticilerden ve aynı zamanda babası olan … ile diğer yönetim kurulu üyeleri … , … ve tasfiye memuru … nın pay oranları hariç tutulduğunda dahil geride kalan … ve … nın olumlu oy miktarı 131.200 olup , olumsuz oy kullanan davacıların toplam oy oranları 52.000 olduğundan yine tasfiye memurunun ibrasının geçerli olduğu sonucuna varılmaktadır.
Toplanan tüm deliller alınan rapor , yukarıda yapılan açıklama dikkate alınarak davacının davası aşağıdaki şekilde reddedilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda izah edilen sebep ve gerekçelere göre;
1-Davanın reddine,
2-Davalı vekille temsil edildiğinden .2.180,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine ,
3-Davacının yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın davacıya iadesine ,
5-Bu dava sebebiyle 35,90 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile bakiye 4,50 TL nin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 11/10/2018

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır