Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1087 E. 2018/462 K. 20.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1087 Esas
KARAR NO : 2018/462

DAVA :Alacak (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/12/2017
KARAR TARİHİ : 20/04/2018

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 16/08/2017 tarihinde eser sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme konusu, çekimleri yapılarak yayına hazır hale getirilecek bir dizinin senaryosunun yazımı ve karşılığında ödenecek aylık 15.000,00-TL tutarında ücret olup, müvekkilinin sözleşmenin kendisine yüklediği edimini gereğince ifa ettiği, kişisel emeği ile meydana getirdiği eserin bedeli için haklı olan 22.500,00-TL yi talep ettiğinde şirket yetkililerinden olumsuz yanıt aldığını, bu nedenle 6098 sayılı TBK madde 470 uyarınca, eser sözleşmesinden kaynaklanan 22.500,00-TL alacağın, ihtarname tebliğ tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte bu taleplerinin haklı görülmediği takdirde yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kötü niyetli olarak müvekkilinin kendisine dava açılmak zorunda bırakan davalı taraf aleyhine, HMK md.329 uyarınca akdi vekalet ücretine hükmedilmesini, yapılmış ve yapılacak harç ve masraflar ile yasal avukatlık ücretiyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kötü niyetli ve mesnetsiz iddialar ile huzurda ikame etmiş olduğu davayı kabul etmediklerini davacının mesnetsiz alacak taleplerine karşı zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, dava dilekçesi ile davacı tarafından müvekkil şirket ile arasında eser sözleşmesi bulunduğu iddia edildiğini, bu iddia uyarınca, davacının davasının Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi yerine Asliye Ticaret Mahkemesinde ikame ettiğini, ayrıca; davacı taraf tacir sıfatına da haiz bulunmadığını, her ne kadar müvekkil şirket tacir olsa da; TTK’nun 3. maddesi uyarınca taraflar arasındaki işin ticari iş olmadığını, bu açıdan da davacının alacak iddiasına bakmakla Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, huzurdaki davanın görevsiz mahkemede ikame edildiğini, davacının iddiasının aksine, davacı ile müvekkil şirket arasında herhangi bir eser sözleşmesi bulunmamakta olduğundan, husumet itirazında bulunduklarını, davacı tarafça müvekkil şirketin senaryo ekibi tarafından oluşturulan fikir ve sanat ürünlerinin yazılı dökülmüş halini yanlızca diyaloglar haline getirmek suretiyle fahiş meblağda ve gerçeğe aykırı ithamlarla hak sahibi olduğunu iddia ederek, kötü niyetle ve sebepsiz zenginleşme gayesi ile huzurdaki davayı ikame etmiş ise de aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı ile müvekkili arasında davacının beyan ettiği gibi bir anlaşma söz konusu olmadığını, hali hazırda mevcut olan senaryoyu düzenlemesi için aylık 15.000 TL ücrete anlaşılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, senaryonun davacının eseri olduğunun mesnetsiz ve haksız bir iddia olduğunu, davacının senarist olarak müvekkili şirkete herhangi bir hizmet sunmadığının tespitine, haksız, mesnetsiz ve usule aykırı olarak açılmış davanın tüm talepler yönünden reddine, dava değerinin %15 oranında vekâlet ücretine hükmedilmesine, HMK 329/2. maddesi gereğince en yüksek bedelli disiplin para cezasına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması savunmuştur.
Davacı vekili, ön inceleme duruşmasında davanın TBK’ nda düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklandığı bu nedenle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davalı vekili ise görevli mahkemenin Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu beyan etmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 470. maddesinde eser sözleşmesi; “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmesi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” olarak tanımlanmıştır.
Bu hükme göre; Yargıtay …. Hukuk Dairesinin … E., … K. Sayılı ilamında belirttiği şekilde ” yüklenici, eser sözleşmesinin konusu olan şeyi imal etmeyi (meydana getirmeyi) taahhüt eden ve imal ettiği şeyi de (eseri) iş sahibine teslim etme yükümlülüğü altına giren kişi ya da kuruluştur. İş sahibi ise, sözleşmeye konu olan eseri bedeli karşılığında imal ettiren ve imal edilen eseri teslim almakta menfaati olan gerçek veya tüzel kişiler veya iş ortakları ya da gruplaşmış müesseselerdir (…, Eser Sözleşmeleri, 2. Baskı, …, 2009, s. 30).Bu tanıma göre eser sözleşmesinin unsurlarını; eser imal etme, ücret, taraflar arasında anlaşma ve sözleşmenin şekli olarak belirlemek mümkündür. Eser sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olmakla birlikte, bu sözleşmede önemli olan çalışmanın kendisinden çok, bu çalışmadan ortaya çıkan ve objektif olarak gözlenmesi kabul olan sonuçtur. Bugün için artık söz konusu sonucun mutlaka maddi bir şeyde kendisini göstermesi gerekmediği görüşü gerek öğretide ve gerekse uygulamada baskın bulunmaktadır. İnsan emeği ürünü olmak ve maddi bir varlıkta devamlı olarak kendini göstermek kaydıyla, maddi olmayan şeylerin, örneğin fikri çalışma ürünlerinin dahi eser kavramı içine gireceği kabul edilmektedir. Bir yapı planı çizilmesi, bir kitap yazılması, bir tablo yapılması, yeni bir buluşun uygulanması suretiyle bir şey vücuda getirilmesi, bir film için senaryo hazırlanması gibi. Giderek, insan emeği ürünü olup bir bütün görünüşünü arz eden ve iktisadi değeri bulunan her hukuki varlık, maddi nitelikte olsun veya olmasın, bir eser sayılmaktadır. Başka bir deyişle, objektif olarak tespiti mümkün olan belirli bir maddi veya maddi olmayan sonucun meydana getirilmesi, istisna akdinin konusunu oluşturabilir. Bu suretle İsviçre Mahkeme içtihatları şu hallerde bir istisna akdinin varlığını kabul etmektedirler. Bir gazeteye bir ilan konulması, radyo, televizyon reklâmları, ışıkla reklâm, bir reklâm kampanyasının bir müşavir tarafından planlanması, bir mağaza vitrinin düzenlenmesi, bir sanatçının radyoda bir tek konser vermesi, ücret karşılığı seyredilen havai fişek gösterisi, kızak yarışı, bisiklet yarışı düzenlenmesi, sinemada film gösterilmesi, şefiyle sözleşme yapılarak tutulan ve akitte kimlikleri belirtilmeyen diğer çalgıcılarının ücretleri şef tarafından verilen bir dans orkestrasının bir lokalde çalışması, bir yarış atının eğitilmesi, bütün bu hallerde maddi bir şey imalini veya böyle bir şeyin değiştirilmesini gerektirmeyen, fakat bir insan emeğinin tek bir bütün görüntüsünü taşıyan sonuçları karşısında bulunulmaktadır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu, cilt 6, s. 7453, Bası 2003) ” 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değiştirilen 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olup, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu düzenlenmiştir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi bulunduğu takdirde, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi içinde bulunan ve anılan yasanın 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ve özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı da hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda uyuşmazlık, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 470. vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Anılan bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir. Bu sebeple uyuşmazlığın kanunda zikredilen ticari davalardan olmadığı gibi davanın asliye ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Davacı, tacir olmadığı gibi, ticari işletmesini ilgilendiren bir işlem mevcut bulunmadığı yani her iki tarafın ticari işletmesiyle alakalı bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş, aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
Hüküm:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 6100 sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine
2-İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu tespitine,
3-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde davacı tarafın müracatı halinde dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK’ nın 20. maddesi uyarınca görevsizlik kararı kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafın müracat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
5-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer asliye ticaret mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır