Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/951 E. 2018/300 K. 26.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/951 Esas
KARAR NO: 2018/300
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 26/01/2011
KARAR TARİHİ: 26/03/2018
Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketle 23.2.2010 tarihli … nolu 80.000-TL bedelli ve … nolu 75.000-TL bedelli ürün sigortası kapsamında poliçe imzalandığını, ürünlerde oluşacak zararın davalı … şirketine sigortalattırıldığını, 28.5.2010 tarihinde ekimi yapılan ürünün dolu nedeniyle kısmi hasar gördüğünü, hasar ihbarında bulunmalarına rağmen hasarın sigorta şirketince 48.025-TL lik kısmının karşılandığını yapılan ödemenin tüm hasarları karşılamadığını beyanla fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak şartıyla her bir davacı açısından şimdilik 7.250-TL olmak üzere toplam 43.500-TL nin davalı şirketin temerrüde düştüğü tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekilinin mahkememize vermiş olduğu 19.11.2012 tarihli dilekçesi ile taleplerini 41.882,50-TL arttırarak davasını 85.382,50-TL olarak ıslah ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle her bir davacı açısından ayrı sigorta poliçesi ve risk bulunduğunu davaların ayrı ayrı görülmesi gerektiğini diğer taraftan davacıların davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığını dava açma hakkının…Tarım kredi kooperatifine ait olduğunu zira poliçelerin tümü yönünden dahini mürtehin kaydı olduğunu diğer taraftan tenzili muaffiyet oranının tam ve kısmi hasarlarda sigorta bedelinin %20 si olduğunu bu yüzden davacıların tazminat hakları bulunmadığını diğer taraftan dosyaya örneği sunulan Tarsim Yasasına göre müvekkiline husumet düşmeyeceğini, bu konuda örnek karar ve yargıtay uygulamaları bulunduğunu, sigorta primleri ve riskin üstlenilmesinin Tarsim adına yapıldığını, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Dava; davalı şirketle 23.2.2010 tarihli … nolu 80.000-TL bedelli ve … nolu 75.000-TL bedelli ürün sigortası poliçe imzalanması, 28.5.2010 tarihinde ekimi yapılan ürünün dolu nedeniyle kısmi hasar görmesi, hasar ihbarında bulunmalarına rağmen hasarın sigorta şirketince 48.025-TL lik kısmının karşılanması sonucu her bir davacı açısından şimdilik 7.250-TL olmak üzere toplam 43.500-TL nin davalı şirketin temerrüde düştüğü tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsili talepli davadır.
Davacılar vekili 19.11.2012 tarihli dilekçesi ile taleplerini 41.882,50-TL arttırarak davasını 85.382,50-TL olarak ıslah etmiş, İstanbul (Kapatılan) 30. Asliye Mahkemesi tarafından alınan 31/10/2012 tarihli bilirkişi raporunda; Dolu sigortası Poliçesi Genel Şartlarına göre mezkur sigorta ile dolu tanelerinin vuruşunun doğrudan doğruya ürün miktarında meydana getirdiği eksilmenin sigorta kapsamında bulunduğu, aynı poliçenin muaffiyetler başlıklı maddesine göre dolu başlığı altında kısmi hasar halinde hasarlı alanın sigorta bedelinin %10 u tam hasarlarda ise hasarlı alanın sigorta bedelinin %20 si hasardan muaf hükmü getirildiğini, 5684 sayılı Sigortacılık kanunun “iyiniyet” başlıklı 32. maddesine göre sigorta şirketlerinin sigortacının hak ve menfaatlerini tehlikeye sokacak hareketlerden kaçınmak mevzuat ve işletme planına uygun hareket etmek sigortacılığın icaplarına uygun hareket etmek zorunda olduklarının beriltildiğini sigorta şirketinin iyiniyet kurallarına aykırı olarak sigorta ödemesini geciktiremeyeceğini, bu cümleden hareketle uyuşmazlık konusu olayda taraflar arasında doğrudan dolu vuruşu dolayısıyla hasar gören ürünlerin hasar oranı konusunda mutabakat tesis edildiğini sigortalılara ibraz olunan poliçe ön yüzünde yer alan Özel Şartlar ve Muaffiyetler düzenlemesinde birbiri ile çelişki teşkil edecek şekilde yer alan düzenlemelerin iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, somut olayda %10 muaffiyet indirimi yapılması gerektiğini poliçe genel şartları ve yargıtay uygulamalarına göre davacı … Toparlının 11.375-TL ,… 16.400-TL , Faruk İşenin 10.732,50-Tl , …nın 10.125-TL …nın 24.750-TL ve …nın 12.000-TL zararının söz konusu olduğunu, ve davalıdan talep edilmesi gerektiğini raporen beyan etmişlerdir.
İstanbul (Kapatılan) 30. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/12/2012 tarih, 2011/277 Esas 2012/295 Karar sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12/09/2014 tarih, 2013/9682 Esas 2014/13665 Karar sayılı kararı ” mahkemece yapılan yargılama sonunda, yukarıda değinilen gerekçe ile davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Buna karşın dosya içinde örneği mevcut poliçeler incelendiğinde, taraflar arasında düzenlenen sigorta sözleşmelerinin Tarsim bünyesinde akdedilmediği, buna bağlı olarak, riziko sonrasında davalı şirket tarafından poliçeler kapsamında ödemeler yapıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim dosya içinde mevcut davacı vekiline hitaben Tarsim tarafından verilen cevabi yazıda da davaya konu sigorta poliçelerinin devlet destekli olmayıp geleneksel poliçeler olduğu belirtilmiştir. Bu durumda söz konusu poliçelerin davalı Tarsim ile ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmakla, işin esasına girilerek uyuşmazlık konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekdiği gerekçesi ile bozularak mahkememizin 2015/26 esasına kaydı yapılmıştır. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu Mahkememizce verilen 25/05/2015 tarih, 2015/26 Esas 2015/345 Karar sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18/04/2016 tarih, 2015/9654 Esas 2016/4300 Karar sayılı ilamı ile “Mahkemece, davanın ıslah edilen kısmının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Ancak, davacılar dava dilekçesinde davadan önce her altı davacıya da kısmi ödeme yapıldığını iddia edip, kısmi ödemeleri mahsup etmek suretiyle bu davayı açmışlardır. TBK’nın 154/1. maddesi gereğince borçlu borcunu ikrar eder ve kısmi ödemede bulunur ise, zamanaşımı kesilir. Bu nedenle Mahkemece davalının yaptığı ödemeler ve ödeme tarihi üzerinde durulmadan karar verilmesi doğru olmadığı gibi, zamanaşımı aynı Yasa’nın 149/1 maddesi gereğince alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağından alacağın muaccel olma tarihi belirlenmeden hasar tarihinin zamanaşımı başlangıcı olarak kabul edilmesi de doğru olmadığı gerekçesi ile bozularak yukarıdaki mahkememiz esasına kaydı yapılmıştır.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18/04/2016 tarih, 2015/9654 Esas 2016/4300 Karar sayılı bozma ilamına uyulmuş, davadan önce her altı davacıya da yapılan kısmi ödemelerin mahsup edilmesi, TBK’nın 154/1. Maddesine göre değerlendirilmiş, TTK.’nun 1292. Maddesine göre sigorta ettiren rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beş gün içinde sigortacıya haber vermekle yükümlüdür. Dolu sigortası Genel Şartları B.6.1. Maddesine göre sigortacı, kesinleşmiş olan tazminat miktarını en kısa zamanda ve herhalde 30 gün içinde sigortalıya ödemekle yükümlü olduğunu, C.9 maddesi ise alacağın 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu ifade etmekte olup, hasara sebep olan dolunun 28.05.2010 tarihinde meydana geldiği, 31.10.2012 günlü bilirkişi raporunda herbir davacı için hasar ihbar tarihi, ekspertiz tarihi ve 30 günlük süre hesaplanarak alacağın muacceliyet tarihi (davalının temerrüt tarihi) belirtildiği, ıslahın yapıldığı 15.11.2012 tarihi gözönüne alındığında zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından davacının ıslah edilen alacağının zaman aşımı nedeni ile reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-Davacının ıslah edilen alacağının zaman aşımı nedeni ile reddine,
2-Harçlar kanununa göre alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcınının, peşin alınan 646,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 610,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekille temsil olunmakla red üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 4.957,08 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/03/2018

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır