Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/946 E. 2021/92 K. 05.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/946 Esas
KARAR NO : 2021/92

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 23/12/2015
KARAR TARİHİ : 05/02/2021

DAVA : Davacı vekili … Asliye Ticaret Mahkemesine ibraz etmiş olduğu dava dilekçesi ile; dava dilekçesi ekinde sunmuş oldukları, 04/12/2015 tarihli, … tarafından hazırlanın uzman görüş raporunda da belirtildiği üzere, davalı … Bankası Aş’nin şirketler topluluğu bünyesinde yer alan, hakim şirket olması sebebi ile ayrıca müvekkili şirketin çalştığı tüm bankalar içerisinde en çok işlem yaptığı ana banka olması ve diğer davalı … Aş’ninde hakim şirket bünyesinde yer alan şirketler topluluğu içerisinde bulunan tüzel kişi olması nedeni ile müvekkillerine karşı hukuka ve ahlaka aykırı olarak haksız, mesnetsiz, işlemleri ve eylemleri sonucu oluşan aracıların/bankanın kusuru veya ihlali nedeni ile doğan zararlar ve/veya aracılık yapan kurumların hukuki statüleri gereği en üst seviyede özen gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan ve/veya …’dan kaynaklanan ve/veya sözleşmenin müspet ihlali ve/veya sözleşmenin bulunmadığı diğer hukuka aykırı hallerde haksız fiil sebebi ile taraflar arasında özel bir ilişkinin bulunması sebebi ile oluşan diğer tarafın mal varlığına zarar vermemeye dair yazılı olmayan temel davranış kurallarını ihlalinin gerçekleşmesi ve/veya haksız rekabet sebebi ile özellikle de dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve/veya güvenden kaynaklanan davalıların sorumluluğu bulunduğunu; müvekkili şirketin 2001 yılında Kahramanmaraş’ta kurulduğunu daha sonra 2004 yılında merkezinin …’ya taşındığını müvekkilinin … Bankası ve … (her iki bankanın daha sonra birleştiği) ile kredili kurumsal yapıda çalışmalarının başladığını ve dava tarihine kadar gerek müvekkili şirket gerekse grup pazarlama şirketi ile kesintisiz çalışıldığını, müvekkilinin … Bankası’na karşı sorumluluklarını yerine getirdiğini, ara ara başka bankalar ile çalışılsa da ana bankanın … Bankası olduğunu, yıllar içinde yüzlerce milyon TL’lik banka işlemleri oluştuğunu, müvekkillerinin temerrüde düşmedikleri gibi karşılıksız çekleri de olmadığını, … tarafından müvekkili şirkete 100.000.000,00USD değer biçildiğini, müvekkili şirketin finansal yönden rahatlayarak üretim faaliyetini devam ettirmek için 2014 yılında özel sektör tahvili yapmaya karar verdiğini, tahvil sürecinde …’nin istediği arcı kurum için … ile görüşmelere başlandığını, ilk toplantıdan sonra müvekkili şirketin finansallarını bir haftalık uzmanların marifeti ile incelemeleri gerektiğini ve inceleme neticesinde tahvili satabilecekse aracı kurum sözleşmesini yaparak en geç 3 haftada bu işlemi gerçekleştirebileceklerini bildirdiklerini, 1 haftalık inceleme sürecenin sonunda, tahvilin yapılabileceğinin müvekkillerine iletilerek aracı kurum sözleşmesinin yapıldığını, davalıların müvekkili şirkete ayrıntılarına kadar incelediklerini daha sonra da …’dan tahvili ile ilgili gerekli müsadeyi hakim şirket olarak … ve diğer davalı …’ın aldığını ancak tahvili iş yoğunluğunu bahane göstererek son anda yapmaktan vazgeçtiklerini bildirdiklerini, müvekkili şirkete ait finansalların incelendiği bir haftalık süreden sonra … için tanıtım çalışması başlatılıp bütün hazırlıkların tamamlanmış olmasına rağmen iş yoğunluğu ve kötü piyasa koşullarını bahane göstererek müvekkili şirketin yarı yolda bırakılmasının kurumsal sorumluluk anlayışı ile bağdaşmadığını, bu bağlamda hakim şirket olarak …Bankası’nın ve …’ın müvekkili şirkete verilen zarardan Medeni Kanunun 2.maddesi, Borçlar Kanunun 96 ve 100.maddesi gereğince sorumlu olduklarını, müzakerelerin akdin kurulması ile sonuçlansın yada sonuçlanmasın kaldı ki aracı kurum sözleşmesinin imzalandığını, akdin müzakeresi sırasında… Bankası ve … kusurlarından sorumluluğunun oluştuğunu, oysa müzakerelerin bittiğini ve imzaların atıldığını, bankaların güven kurumu olarak nitelendirildiğini bu nedenle objektif özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan hafif kusurlarından dahi sorumluluklarının bulunduğunu, sözleşmelere konulan sorumsuzluk kayıtlarının geçersiz olduğunu, davalıların gerçek anlamda eşit şartlarda pazarlık yapma gücü olmayan müvekkillerinin korumasız ve adete dayatılmak sureti ile imzalanan sözleşmeden sonra tek taraflı olarak vazgeçilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, üstün durumda olan davalıların bu üstünlüklerini kötüye kullandıklarını, davalıların özen borcunun ağırlaştığı bu durumda müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, bu sürecin … ile devam edildiğini, müvekkile sürümceme de kalmasından dolayı nakit akışında sıkıntı içerisine düştüğünü ancak …’ın 16/12/2014’te tahvil satışı diğer bir deyişle bono satışı gerçekleştirirken de hakim şirket olarak … Bankası ve dolayısı ile …’ın önce 3.500.000,00TL yazdırıp son dakikada talebi geri çekmesi ile tahvil yapılamayan sürecin Ocak 2015’e kaldığını, bu tutumun kötü niyetli bir yaklaşım olduğunu, zaman kaybı olması bir yana hasmiyane bir yaklaşım niteliğinde olduğunu, müvekkili şirketi tahvil-bono sürecini daha sonra … ile devam ettirdiğini, 19 Ocak 2015 tarihinde de gerçekleştirildiğini, tahvil sürecinde …’ya bildirilen … Bankası’na ödenecek tutar tahville gerçekleşmesi ile birlikte derhal ödendiğini, ardından o güne kadar olduğu gibi fabrikaların ham madde alımlarının bankanın doğrudan ödeme sistemi ile devam etmesi için 3.000.000,00TL ilave ödeme yapıldığını bu ödemeye rağmen … limitinin yeniden açılmadığını, taraflar arasında toplantı gerçekleştirildiğini, her toplantıda … limiti açma taahhüdü ile ilave para gönderildiğini ancak … limitinin açılmadığını, … adına verilen sözlerin yerine getirilmediğini, müvekkilinin temerrüde düşmediği halde vadesi gelmeyen borç için haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili şirkete ait ham madde parasını davalıların rehin ettiklerini vadesi günü gelmemiş fazladan müvekkili şirketin yatırdığı tüm meblağların kredi sözleşmelerindeki rehin, hesap haklar ile hiçbir açıklama yapılmadan tutulduğunu, müvekkili şirkete karşı ilk icra takibinin yapılmasına neden olanın … Bankası olduğunu, müvekkili şirketin hiçbir çekinin arkasının yazılmadığını, ta ki tahribat yapılarak davalı tarafa , … Ltd Şti tarafından sunulan çekin müvekkili şirkete hiçbir uyarı yapmadan, davalı bankadan karşılıksız olduğu gerekçesi ile çekin arkasını yazdırdığını, aysa ki o anda davalı bankada müvekkiline ait para bulunduğunu, bu durumun domino etkisi yaparak diğer tüm bankalarında aynı şekilde davrandıklarını, grup şirketlerinden …’in 150.000,00Tl’lik çekinin de arkasının yazılması ile domino taşı etkisi ile küçük bankaların müvekkili şirkete ard arda icra takibi açmaya başladıklarını 2001 yılından bu yana temerrüd yaşamamış olan müvekkili şirket hakkındaki arda arda yapılan takipler nedeni ile şirket bünyesinde çalışan 400 kişinin ve bağlantısı olupta malını alamamış bayilerin panikleyerek stokları yağlamadıklarını bu arada bankaların icra ile kaldırdıkları ham madde , makine , tesisatın yanı sıra yağma ile zarar gören müvekkili şirkete ait fabrikada üretimin durduğunu, bu nedenle müvekili tarafından … 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas nolu dosyası ile iflas erteleme talebi ile başvurulduğunu bu süreç nedene ili de müvekkilinin zarar ve mağduriyete uğradığını, bankanın müşterilerine ayrıntılı bilgi verme yükümlülüğünün bulunduğunu, hafif kusurundan dahi sorumlu olacağını, bankanın para borcunun ifada gecikme sebebi ile sorumluluğununda bulunduğunu, somut olayda müvekkili şirketin kendi munzam zararı yanında ödemeyerek alı koyduğu paradan elde ettiği karı da talep ettiklerini, kredi sözleşmesi imzalandığı sırada bankanın teminat istediğini, teminatın verildiğini buna rağmen hesabın kat edilmesi ve vs sebeplerle ödeme kabiliyetinin azalmış olmasının banka açısından risk ve fesih sebebi oluşturmayacağını, bankanın eylemlerinin TBK 112 maddesi gereğince borca aykırılık teşkil ettiğini, davalı bankanın davranışlarının haksız rekabet özellikle dürüstlük kuralına aykırı davranışlar olarak nitelendirilebileceğini TTK’nın 56.maddesinde “aldatıcı hareket veya iyi niyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali ” olarak haksız rekabetin tanımlandığını, bu tanımlamanın sınırlayıcı olmadığını belirterek,
1-A Müvekkili davacı şirketin, davalılar tarafından sergilenen hukuka aykırı iş ve eylemlerinden önce uluslararası bağımsız denetim şirketi … tarafından yapılan şirket diğer tespiti ile 100.000.000,00USD iken haksız ve hukuka aykırı davalıların tutumu neticesinde müvekkillerinin adeta sürüklendiği iflas erteleme sürecinden sonra stoklarının yağmalandığını, üretiminin durduğunu, sadece makine teçhizat durumuna düşen müvekkili şirketin mahkemece yapılacak şirketin son değer testi neticesinde şirket değer kaybından kaynaklı zararı kapsamında şimdilik 10.000,00TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
B- Davalıların müvekkili şirketin iflas erteleme sürecine girmesine, doğrudan etkisi olması sebebi ile mahkemece tespit edilecek oluşan ve oluşacak 2015 yılı ve devam eden senelere ilişkin olarak ciro, iş ve gelir kaybından kaynaklı şimdilik 10.000,00TL zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
C- Davalıların müvekkili şirket ile tahvil bono ihracının yapılmasına ilişkin imzalanan sözleşmeden sonra tek taraflı olarak hiçbir gerekçe göstermeksizin fesih edilmesi sebebi ile sürekli uzamasına sebep olmasından kaynaklı zarar nedeni ile şimdilik 10.000,00TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
D-Davalıların yukarıda C bendinde belirtilen sözleşmeyi fesih etmesinden sonra … Aş’nin yapmış olduğu bono ihracında almayı taahhüt ettikleri meblağı almayarak yine bu edimini yerine getirmeyen davalılardan oluşan zarara ilişkin şimdilik 10.000,00TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
E-Davalıların haksız ve hukuksuz eylemlerinden dolayı müvekkili şirkete ait tüm fabrikaların durması sebebi ile işçilere olan maaş , kıdem , ihbar tazminatlarına ilşikin olarak, şimdilik 10.000,00TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
D-Davalı … Bankası Aş’nin muaccel olmayan vadesi gelmemiş borca ilişkin olarak rehin edip iade etmediği, meblağa ilişkin olarak şimdilik 10.000,00TL’nin tahsiline,
G-Davalıların hukuka aykırı davranışları sebebi ile müvekkili şirketin faaliyetine devam etmesi için gerekli olan ham madde parasına hukuka şekilde el koymaları nedeni ile tüm fabrikaların durması ile bayiler , tedarikçiler , banka ve diğer tüm finans şirketlerinde oluşan borçlardaki sorumluluk nedeni ile şimdilik 10.000,00TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
2-Mahkemece verilecek ilamın Türkiye çapında trajı en yüksek 10 gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
ISLAH : Davacılar vekili 08/01/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile , dava dilekçelerinin C bendinde davalıların tahvil bono ihracının yapılmasına ilişkin sözleşmeden sonra tek taraflı olarak fesih edilmesi sebebi ile sürecin uzamasına sebep olmaları sonucunda oluşan zarar ile ilgili 10.000,00TL talep ettiklerini, bu miktarın rapor ve ek rapor doğrultusunda 1.156.944,00TL’ye çıkarıldığını bildirdikleri görülmüştür.
CEVAP : Davalı … Bankası Aş cevap dilekçesin de, yetkili mahkemenin … mahkemesi olduğunu, davacının taleplerinin açık olmadığı gibi mükerrer olduğunu, müvekkili banka tarafından davacılara mevzuatın belirlediği sınırlamalar çerçevesinde gereken yardım ve desteğin sağlandığını, davacı şirketler grubunun faiz yükünü azaltmak , özellikle mal alımlarında nakit kredi yerine doğrudan borçlandırma sistem limitlerinin kullandırılması için 2014 tarihinde genel limitin 10.461.000,00TL’den 12.529.000,00TL’ye toplam limitleri içindeki kefalet karşılığı limitleri ise 2.750.000,00TL ‘den 3.950.000,00TL’ye yükseltildiğini ancak firmanın borçlanma hızının artarak devam ettiğini, beklenen cirosal gelişimi sağlayamadığını, borçların vadesinde ödenemediğini, kredi vadelerinin temdit edilmek zorunda kaldığını, vergi ve SGK borçlarının ödenmesi için bankadan 0 faizli taviz kredileri kullandırıldığını, bono ihracı yapıldıktan sonra taraflar arasında yapılan toplantının yapıldığı gün doğrudan borçlandırma sistemi limitlerine, 1.000.000,00TL geri ödeme yapıldığını ve aynı gün aynı tutarda kredinin muhatap firmalara yeniden kullandırılarak ham madde tedarik etmesinin sağlandığını, ancak muhhattap firmanın istenilen süre içerisinde sağlıklı bir projeksiyon sunamadığını, 19/01/2015 tarihinde bono ihracı yapıldıktan bir kaç hafta sonra müvekkili bankaca firma yetkilileri ile iletişim sağlanamamaya başlanıldığını, firma yetkililerine ulaşamayan bir çok bankanın hızlı bir şekilde hesaplarını kat ederek kanuni takip sürecine geçtiklerini ancak müvekkili bankaca 5 ay daha herhangi bir olumsuz aksiyon almadıklarını, temerrüde düşmedikleri ve çeklerinin arkasının yazılmadığı iddialarının doğru olmadığını, defalarca davacı şirketin temürrüd kaydının olduğunu, kredilerin çok defa temdit edilerek vadesinin uzatıldığını, grubun ilk defa … Aş’ye ait … nolu 148.800,00TL tutarlı çekinin 03/02/2015 tarihinde karşılıksız çıktığını, sonrasında hesabın kat edildiği tarihe kadar davacı şirketin 13 , … Tic Aş’nin ise 11 adet çekin karşılıksız çıktığını ve düzeltme hakkının kullanılmadığını, tahrip edilmiş çeke karşılıksız şerhi vurulduğunu iddia ettikleri çekle ilgili bilgilerin dilekçede yazılı olmadığını, temerrüd oluşmadan ve vade gelmeden davacı tarafından fazladan yatırılan tutarların banka tarafından rehin edildiği iddialarını dayanaksız olduğunu, dilekçenin C bendinde 7.800.000,00TL ödeme gelmesine rağmen … limitinin açılmadığının iddia edildiğini, rakamın doğru olmadığını, doğrusunun 5.088.000,00TL olduğunu, bu miktarında … Bankası Aş , … Aş , … Aş nezdinde ki vadesi geçmiş borçları için yapılması gereken ödemeler toplamı olduğunu, davacı firmanın bono ihracından sonra 20/01/2015 tarihinde 1.978.000,00TL ödeme gönderdiğini, bu bakiyenin 756.000,00USD’sinin … Aş’nin, 104.425,00TL’sinin … Finansal Kiralamaya, kalan kısmının ise müvekkili bankaya vadesi geçmiş kredilerin ödemesinde kullanıldığını, ek olarak 21/01/2015 tarihinde iki parça halinde 3.110.000,00TL tutar gönderildiğini bu tutarın ise nakde dönüşmüş doğrudan borçlandırma sistemi risklerinin geri ödemelerinde kullanıldığını, başka yapılan ödeme bulunmadığını, davacı şirketin bono ihracı yaptıktan yaklaşık 5 hafta sonra borca batık olduğu gerekçesi ile iflasın ertelenmesi istemli iflas davası açtığını, bu durumun kötü niyetli olduğunun açık bir kanıtı olduğunu, kayıtlar incelendiğinde kredilerin önemli bir kısmının takip hesabına aktarıldığının görüleceğini, müvekkilinin sözleşmeye uygun davrandığını haksız fiile , haksız rekabete konu olacak eylem ve işlemin bulunmadığını, diğer davalı ile müteselsil sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, müvekkili bankanın davacı şirketten olan alacağını … 8.Noterliğinin … gün … ve … 7.Noterliğinin …gün … nolu ihtarnameleri ile kat edildiğini, … 8 İcra Müdürlüğünün … ve … 3 İcra müdürlüğünün …esas sayılı dosyaları ile davacıları hakkında takip başlatıldığını, yapılan icra takiplerinin itirazsız kesinleştiğini, davacıların takiplere itiraz hakkı var iken bu haklarını kullanmayarak iş bu davayı açmalarının kötü niyetin açık bir göstergesi olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer Davalı … Aş Cevap Dilekçesi ile, İstanbul mahkemesinin yetkili olduğunu, …, … ve …’in davacı sıfatlarının bulunmadığını, bu davacıların davacı şirketten bağımsız olarak şahsi zarara uğradıkları iddiası ile dava açıldığına dair dilekçe de kayıt bulunmadığını, davacı şirketin yöneticileri olması durumununda bu davacıları davacı sıfatı konumuna sokmayacağını, davacı şirketin tahvil ihracı nedeni ile imzalanmış olan aracılık sözleşmesinin haksız yere müvekkilince fesih edildiğinin iddiasının gerçek dışı olduğunu, 6362 sayılı SPK uyarınca Aş’lerin finansman kaynağı sağlamak amacıyla özel sektör tahvili ihraç edebildiklerini, tahvilin şirketlerin borçlanma tebliği hükümlerine göre borçlu sıfatı ile düzenleyip sattığı ve nominal değerine vade tarihinde yatırımcıya geri ödenmesi taahhüdünü içeren vadesi 365 gün veya daha uzun olan borçlanma aracını ifade ettiğini, tebliği uyarınca tahvil ihraç etmek isteyen şirketlerin bu ihraca aracılık etmeye SPK’nın ve ilgili mevduat uyarınca yetkisi olan bir aracı kurum ile aracılık sözleşmesi imzalanmasının zorunlu olduğunu, müvekkilinin 6362 sayılı kanunun uyarınca Sermaye piyasası araçlarının halka arzının aracılık yetki belgesi olan aracı kurum olduğunu, davacı şirketin hükmen kısa vadeli borcun vade yapısının uzatılması kısmen ise devam eden yatırım harcamalarında kullanılmak üzere 35.000.000,00TL’ye kadar bir tahvil ihracı gerçekleştirmek için müvekkiline başvurması üzerine 30 Eylül 2014 tarihinde aracılık sözleşmesi imzalanarak çalışmalara başlandığını, müvekkilinin sözleşme imzalandıktan sonra tebliği hükümlerini eksiksiz yerine getirdiğini, tahvil ihracını onaylamaya yetkili olan SPK’ya gerekli başvuruların yapıldığını, 24/10/2014 tarihi itibari ile SPK taleplerinin yerine getirildiğini, SPK tarafından 30/10/2014 tarihinde söz konusu tahvilin ihracının onaylandığını, yatırım tebliğinin 54/d fıkrası gereğince müvekkiline yüklemiş olduğu vazife gereğince ihraç fiyatının ve miktarının belirlenmesi aşamasında satışı yapılacak tahvil miktarının mevcut duruma ve şirketin güncel mali yapısına uygun olup olmadığı hakkında incelemelerin detaylandırıldığını, ilk değerlendirmede 2014 yılı sonuna yaklaşılırken şirket gelirinin %25’ini oluşturan ihracat pazarı arasında Irak ve Sureye’nin yer alması ve bu pazarlarda yaşanan siyasi gerginlikler nedeni ile şirketin 2013 yıl sonu verilenen yeterli olmayacağı, 6 aylık denetlenmiş güncel veriler ile değerlendirme yapılmasının gerekli olduğunun davacı şirkete bildirildiğini, 17 Kasım 2014 tarihinde güncel 6 aylık mali tabloların müvekkili kuruma iletildiğini, yapılan incelemede ilk 6 aylık cironon 66,8 Milyon TL düzeyinde olduğu, bir önceki yıla kıyasla azaldığı görülmekle nedeninin şirketten sorulduğunu, davacı şirketin gerekçe olarak soğuk hava koşulları nedeni ile inşaat sektöründe yaşanan yavaşlamanın gösterildiğini, 2015 yılında uluslararası pazarda etkinliğini artırarak yıllık hasılatının 200.000.000,00TL’ye çıkarmaya hedeflediğini bildirdiğini, bununla birlikte davacı şirketin satışlarının olduğu ihracat pazarlarındaki gerginlik ve şirketin borçlu yapısı göz önüne alındığında şirketten planlanan tahvil itfaa süreci olan 2014-2016 dönemini kapsayan güncel bir projeksiyon çalışması yapılmasının talep edildiğini, ayrıca güncel durumu için 9 aylık gelir tablosunun talep edildiğini, şirketin 200 milyon TL 2015 yılı satış geliri hedefine Irak ve Suriye pazarlarının bir süre daha kapalı kalacağı var sayımı ile gelir yaratacak etkenler arasında Rusya , Gürcistan ve Türkmenistan’a yüksek tutarlı sevkiyatlar olacağını belirttiğini, bunun üzerine şirketten bu bölgelere yapılan sevkiyatlara ilişkin sipariş bilgileri ve sözleşmelerin istenildiğini ancak davacı tarafça bunlara ilişin evrak sunulmadığını, 2014 Kasım ayı itibari ile Suriye’de yaşanan siyasi gerilim nedeni ile şirket açısından olumsuz senaryolarının gerçekleşme ihtimalini artırdığını, 35.000.000,00TL’lik tahvil ihracının mevcut mali pozisyonda gerçekleşme fizibilitesinin azaldığının şirkete bildirildiğini, diğer yandan 24 Kasım 2014 tarihinde davacı şirketten finansal son durumu itibari ile güncel mali borcu 30 Haziran 2014 tarihindeki rakamında üstüne çıkıp 83.000.000,00TL’ye ulaştığının bilgisinin edinildiğini bu durum nedeni ile tahvil ihracını aracılık yapılmasının mümkün olmayacağını yatırım tebliğinin 54/d fıkrası uyarınca yapılan araştırmada anlaşıldığını bu nedenle 03/12/2014 tarihinde de aracılık sözleşmesinin karşılıklı olarak fesih edildiğini bu süreçte şirketten ücret alınmadığını, fesih protokolünün 3.maddesinde ibraya ilişkin madde bulunduğunu, aracı kurum olan müvekkilinin SPK mevzuatı uyarınca ihraççı hakkında detaylı ve dikkatli inceleme yapma konusundaki görevini eksiksiz yerine getirdiğini, davacının iddia ettiği zararlı sonuç ile müvekkili kurum işleri arasında illiyet bulunmadığını, davacının dilekçesinde 3.500.000,00TL tutarında tahvil alım talebinin müvekkilinin hukuka aykırı şekilde geri çektiği iddiasının doğru olmadığını, tahvil alımı için müvekkilinin hiçbir zaman talebi olmadığını, olmayan talebinde geri çekilmesinin söz konusu olmayacağını, şirketin iflas erteleme sürecine sokulması şeklindeki davacı ifadesinden neyin kast edildiğinin anlaşılmadığını, … 7 ATM de görülen dava da iflas erteleme talebinin şirketin borca batık olmadığı gerekçesi ile red edilerek tedbirlerin kaldırıldığını, iflas erteleme talebinde bulunulması ile müvekkilinin bir ilgisinin bulunmadığını bildirerek davanın red edilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE : Dava tazminat istemine ilişkindir.
Deliller ; Davacı şirketin sicil kaydı, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri, davalılara ait defter ve belgeler, 8 adet genel ve kredi teminat sözleşmesi, 8 adet doğrudan borçlandırma yetki sözleşmesi, kat ihtarları, … 8 İcra Müdürlüğüne ait … ve … 3 icra müdürlüğüne ait … esas sayılı dosyalar, 30/09/2014 tarihli aracılık sözleşmesi , halka arz edilmeksizin borçlanma aracı ihraççı başvuru formu, 03/12/2014 tarihli aracılık sözleşmesinin feshine ilişkin fesih ve ibra protokolü, davacı şirket ile bağlı ortaklıkları hakkında yapılan özel bağımsız denetim raporu, e-mailler, bilirkişi incelemesi.
… 2 Asliye Ticaret Mahkemesince 01/07/2016 tarih … esas, … karar nolu ilamı ile yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu belirtilerek yetkisizlik kararı verilmesi üzerine mahkememizin …nolu dosyasına kaydı yapılarak tek hakimli olarak yargılaması yapılmış, alınan bilirkişi raporundan sonra davacı tarafça ıslah dilekçesi verilmesi üzerine dava değerinin 300.000,00TL’yi geçtiği belirtilerek 27/02/2019 tarihli duruşmada dosyanın heyete tevdi edilmesine karar verildiği görülmüştür.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplandıktan sonra taraflara ait ticari defter ve belgelerde incelenerek rapor tanzim edilmesi için dosya SPK hukukçusu, borsa-menkul değerler-finans uzmanı, bankacılık ve sigortacılık alanında öğretim üyesi ve bağımsız denetçiden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilerek 01/06/2018 tarihli rapor dosyaya bırakılmıştır.
Bilirkişi raporu incelendiğinde, tahvil ihracı nedeni ile imzalanmış olun aracılık sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak fesih edilip edilmediği yada sözleşmenin karşılıklı fesih edilmesinde davalının kusurunun bulunup bulunmadığı değerlendirildiğinde, davacı şirket ile davalı … Aş arasında 30/09/2014 tarihinde imzalanmış aracılık sözleşmesine göre davacının sorumlulukları irdelendiğinde, davacının beyan , taahhüt ve yükümlülüklerini düzenleyen 6.maddesinin K.bendinde “tahvil ihracı ile ilişkili olarak gerek düzenleyici kurumlar , gerekse aracı kuruma vereceği tüm bilgi ve belgeler ve tanıtım dökümanları ile SPK tarafından onaylanacak ihraç belgesinin eksiksiz, tam ve doğru olduğunu ve olacağını, bunların eksik yanıltıcı yanlış olmasından doğabilecek tüm zararları tazmin edeceğini bu bilgilerin eksik yanıltıcı ve yanlış olması sonucunu doğuracak veya geçersiz hale gelmesine neden olacak her türlü gelişme ve değişikliği derhal aracı kuruma bildireceği” nin yazılı olduğunu, aracılık sözleşmesinin 12.maddesinde gereken bilgilerin sağlanması başlığı altında aracı kuruluş tarafından istenen tüm bilgi ve belgelerin doğru bir şekilde bildirilmesi bu bildirimlerle ilgili olarak her türlü sorumluluğun şirket yöneticilerinde olduğu, aracı kurumun eksik veya yanlış gördüğü bilgilerin düzeltilmesini isteyebileceğinin düzeltildiğini, aracılık faaliyetinin SPK’nın 37.maddesinde tanımlandığı buna göre ihraç edilecek Sermeya Piyasası Araçlarının , izahnamede belirtilen satış süresi içinde satışa sunulmasının, satılamayan kısmın ise satışı yapanın iade edilmesi veya bunları daha önce satın almayı taahhüt etmiş 3.kişilere satılması olarak açıklandığını, tebliğin 54.maddesinde uyulması gereken ilkelere yer verildiğini, aracı kurumun görevlerinin vekalet sözleşmesindeki unsurlar dikkate alınarak halka arz konusunda en iyi gayreti gösterme , sadakat ve özenle halka arzı gerçekleştirmek, ihraççı şirketin bilgilendirilmesi, sır saklama yükümlülüğü olduğunu vekalet sözleşmesinin sona ermesine ilişkin hükümlere göre fesih yada karşılıklı fesih ile sona erdirilebileceğini, sözleşmenin 14.maddesinde “genel ekonomik göstergeler ve sermaye piyasalarının durumu itibari ile ihraçtan faydanın elde edilemeyeceğinin anlaşılması halinde ve 14/e fıkrasında ise her zaman tarafların yazılı mutabakatı ile sona erdirilebilir” hükmünün bulunduğunu, tarafların 30/09/2014 tarihinde imzaladıkları sözleşmeye , 03/12/2014 tarihinde karşılıklı olarak fesih ve ibra protokolü düzenleyerek sonlandırdıkları, tarafların birbirlerine ibra ettiklerini, 30/09/2014 tarihinde 20/12/2014’te ihraç için SPK’nın taleplerinin yerine getirildiğini, 30/10/2014’te tahvil ihracına ilişkin izahnamenin SPK tarafından onaylandığını, 03/11/2014 tarihinde ihraç belgesinin alındığının bildirildiğini, 10/11/2014 tarihinde… sunumu için ihtiyaç duyulan faaliyet, finansal ve diğer bilgilerin listesinin ihraççı kuruluşa iletilip talepte bulunulduğunu, 11/11/2014 tarihinde bilgilerin alındığını, 17/11/2014 tarihinde verilen güncel olması amacıyla 2014/6 aylık mali tabloların aracı kuruma bildirildiği , aracı kurum tarafından yapılan mali değerlendirmede davacıda negatif gelişme tespit edilmiş olması nedeni ile 2014-2016 yıllarını kapsayacak projeksiyon ile 2014/9 aylık gelir tablosunun istenildiğini, 24/11/2014 tarihinde davacı tarafından verilen projeksiyonda ön görülen gelişmeleri destekleyecek sipariş ve sözleşme bilgilerinin talep edildiğini, sipariş bilgilerinin verilmesine rağmen, sipariş sözleşmelerinin verilmediğini, mali borçlarının Haziran 2014’deki rakama kıyasla arttığı ve 83.000.000,00TL’ye ulaştığı, şirketin yurt dışı ve yurt içi satışlarını olumsuz etkileyecek gelişmeler olması ve bu nedenle şirketin 35.000.000,00TL tahvil ihracını gerçekleştirebilme fizibilitesinin azaldığını, bu finansal yapı ile tahvil ihracına aracılık yapılamayacağının davacıya bildirdiği, 03/12/2014 tarihinde karşılıklı olarak sözleşmenin fesih edildiğinin , 03/12/2014 tarihinde ihraççının işlemlerini tamamlamak üzere … ile anlaşmaya vardığının anlaşıldığını, 16/01/2015 tarihinde tahvil ihracının gerçekleştiği, 19/01/2015 tarihinde tahvil ihracından elde edilen nakitlerin ihraççının banka hesabına yattığı, 20/01/2015 tarihinde tahvil ihracı sonrası bilanço düzenlendiği, 26/02/2015 tarihinde iflas erteleme talebi ile mahkemeye başvurduğu, 03/03/2015 tarihinde mahkemece iflas erteleme tedbir kararı verildiği, 15/07/2015 tarihinde tahvil borçlarının ödenmesi gereken vade sonu olduğu, 24/07/2015 tarihinde MKK tarafından ihraççının tahvil itfası için ödemeleri yapmadığının ilan edildiğini, davacı şirketin davalı aracı kurum ile imzaladığı sözleşmeyi karşılıklı olarak sonlandırdıkları , davacı şirketin faaliyet gösterdiği piyasadaki gelişmeler ile bu gelişmelere şirkete yansımalarının sözleşmenin sonlandırılmasında etkili olduğunu, davacı şirketin alacaklarında yaşanan sıkıntılar nedeni ile ön görülebilirliğin azaldığını, hedeflenen 35.000.000,00TL tutarlı ihracın gerçekleşmesinin mümkün olmadığının anlaşıldığını, feshin akabinde davacının…. ile aracılık sözleşmesi imzaladığını, şirketin …’a ödemeleri zamanında yapmayarak temerrüde düştüğünü ve bono itfa edilemediğini, SPK tarafından yapılan denetimde ihraç öncesinde davacının …’a sunduğu mali tabloları gerçeği yansıtmaması nedeni ile davacı şirket yetkilileri hakkında 6362 sayılı kanunun 112/2.maddesi kapsamında işlem yapılmak üzere CBS’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini, şirketin gerçek durumunun ilgililerden saklanarak gerçeğe aykırı belgeler düzenlendiği, hileli davranışlarda bulunulduğu iddialarının yer aldığı şikayet üzerine yargılamanın … 3.Ağır Ceza Mahkemesinin …esas sayılı dosyası üzerinden devam ettiğini, davacının… ile tahvil ihracını gerçekleştirmiş olması akabinde ödeme yapmayarak temerrüde düşmesi, finansal tablolardaki usulsüzlükler ve hileli davranışlar nedeni ile yargılandıkları dosya birlikte değerlendirildiğinde, davalı aracı kurumun en iyi gayret aracılığı niteliğindeki sözleşmenin gereğince yapmış olduğu inceleme ve araştırmalar neticesinde SPK ve yapılan incelemelere uygun olarak karşılıklı olarak sözlemenin sonlandırılmasının uygun bir davranış olduğunu, ayrıca davalı aracı kurumun tahvil ihracı için süreci başlattığı , yönettiği ve ihraç belgesi için SPK’dan onay almış olduğu , son kalan süreç olan satış sürecinde tamamladığı takdirde, sözleşmenin 10.maddesinde belirlenmiş olan %1 aracılık komisyonu olan 3.500.000,00TL’yi tahsil etme imkanı olmasına rağmen bu haktan da vazgeçtiğinin anlaşıldığını, davacının fesihten sonra bir zaman kaybı yaşamadan … ile anlaşma imzalaması nedeni ile zaman kaybettirildiği iddiası nedeni ile zarara uğradığı iddiasının doğru olmadığının, tahvil ihracı ile ilgili sözleşmenin karşılıklı fesih edilmesinde davalının kusurunun bulunmadığını, davacı, davalı…’ın 3.500.000,00TL tutarındaki tahvil alım talebinin hukuka aykırı şekilde çekildiğini, sürecin Ocak 2015’e kaldığını, süre kaybedildiğini ve zarara uğranıldığını iddia etmiş olup bu husus değerlendirildiğinde, davacı tarafça dosyaya delil olarak sunulan davalının tahvil talebine delil teşkil ettiği iddia edilen 5 adet elektronik postanın bilirkişi raporunun 12 ve 13 sayfalarında dökümü yapılmış olup, bu yazışmaların hepsinin de 16/01/2014 günü ve birbirini takip eden mahiyette olduğu ve … nezdinde işlemleri yürütebilmek için gerekli olan ortak sorumluluk taahhütnamesinin devam edip etmediği ve devam eden yetkinin …’a devir edilmesi için zamanın kısıtlı olması nedeni ile … nezdinde kaydi olarak tahvil yaratma operasyon işleminin… Yatırım tarafından yapılıp …’a virmanlanabileceği, bu işlem için beyan yazısının alınması ile ilgili bir görüşme trafiğinin olduğunun anlaşıldığını, 6 nolu emal yazışmasında davacı şirket avukatının şirket genel müdürlüğüne ilettiği elektronik postada “… ve … Bank arasında anlaştı” ifadesi ile konuyu ertesi gün teyit ettiğinin anlaşıldığını, mail yazışmalarına göre iddia edildiği gibi davalının tahvil talebi ile ilgili olmadığı, … nezdinde ki işlemlere ilişkin olduğu, davacının iddia ettiği üzere davalının 3.500.000,00TL tahvil alım talebine ilişkin ifade içermediği, davalının 3.500.000,00TL tutarında tahvil alım talebi veya tahvil alım talebini geri çektiğine ilişkin ayrıca bir delil bulunmadığı, bu nedenle davacının tahvil alım talebinin hukuka aykırı şekilde geri çekildiği iddiasının doğru olmadığına, aracılık sözleşmesinin feshi ve tahvil talebinin geri çekilmiş olduğuna ilişkin iddiaların her ikisinin birlikte değerlendirilmesi halinde fesih sebebi ile …’ın vazgeçmiş olduğu komisyon tutarı ile vazgeçtiği iddia edilen tahvil alım talebinin tam olarak aynı miktarda yani 3.500.000,00TL olmasının rastlantı gibi gözüktüğü ancak bunun bir rastlantı olmayabileceği …’ın hak edeceği komisyon tutarı kadar tahvil alarak komisyon ücretini dolaylı olarak tahvil itfası sonuna erteleme ve davacıya destek sözü verilmiş olabileceğini bunun da tahvil talebi vardı şeklinde yanlış anlaşılmaya sebep olmuş olabileceğine ancak böyle oluş olsa bile davalı tarafından aracılık komisyon ücreti tahsil etmediği için zaten tahvil talebi de olmayacağından davacının iddiasının yerinde olmadığını, davacı şirkete yeniden kredi açılmamasında davalıların sorumluluğunun bulunup bulunmadığı irdelendiğinde, davalının tahvil ihracı işlemini son aşamaya kadar getirip mali belirsizlikleri sebep göstererek sözleşmeyi fesih etmiş olması ve tahvil ihracının diğer kurum ile yapıldığının ertesi günü gecikmiş kredilerin gün içinde ödenmesini talep etmiş olmasına rağmen davacı tarafın bu süreci ve işaretleri görmezden gelip davalının kredi limitlerini açacağını ümit ediyor olmasının basiretli tacir davranışına uygun olmadığını, davalı aracı kurumun sözleşmeyi feshinden sonra davalı bankanın gecikmiş olan kredileri en kısa sürede tahsil edebilme çabasına girmiş iken, davalı bankadan yeni kredi açılmasına bekliyor olmasını ticari gerçekler ile bağdaşmadığını, 03/02/2015 tarihinde çeki yazılmış olan davacının 10 gün sonra 13/02/2015 tarihinde mail ile teyit edildiği üzere hala 6.500.000,00TL kredi riskinin devam ettiğini, bu şartlar çerçevesinde davalının yeni kredi limiti açmak istememesinin normal olduğunu, davacının 26/02/2015 tarihinde iflas erteleme talebi ile mahkemeye müracaat etmiş olması ayrıca davalının kredilerinin 28/05/2015 tarihinde kat edildiği, dikkate alındığında, davacının kredi limitlerini açmayıp 3,5 ay kadar sonra da hesapları kat ettiğini, tahsilat sürecinin 28/05/2015 tarihinde açığa çıktığını, davacı şirketin tahvil ihracını … ile tamamladığı ve satıştan elde ettiği hasılatın hesabına intikal ettiği 19/01/2015 tarihinin ertesi günü davalı tarafından davacı şirkete mail çekilerek kredi borçlarının bildirilip gün içerisinde ödenmesinin talep edildiğini, bu tarihteki Merkez Bankası efektif USD satış kurunun 2,3435 olduğu dikkate alındığında, davalının bildirim yaptığı gecikmiş kredi toplamının 3.685.671,00TL olduğunu, 28/01/2015 tarihinde davacı şirket tarafından, tahvil ihracı sonrasında davalıya 5.500.000,00Tl ödeme yaptıklarını ancak toplam diğer bankalar dahil 35-40 milyon dolar borçları olduğunu ve DBS limitlerinin artırılmasını talep ettiğini, 03/02/2015 tarihinde davacının çekinin yazıldığını da değerlendirmeye katmak gerektiği 13/02/2015 tarihinde davacının 9.568.911,00TL borcu olduğunu ancak 3.000.000,00TL ödeme yapıldığını, bakiye 6.598.911,00TL kaldığının beyan edildiğini, vadesi gelmemiş borç için haksız ve hukuka aykırı olarak davacı şirkete ait ham madde parasının rehin edilip edilmediği değerlendirildiğinde, davacı şirketin muhasebe müdürünün davacı şirketin yöjnetim kurulu başkanına 13/02/2015 tarihinde 6.598.911,00TL borçlarının kalmış olması gerektiğini teyit ettiğini, anılan tutarın davalının 27/05/2015 tarihinde davacıya noter vasıtası ile ilettiği hesap katının ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarname ile 26/08/2015 tarihli … 8 İcra Müdürlüğünün … sayılı ilamsız takip ödeme emrinde talep ettiği meblağı ile uyumlu olduğunun tespit edildiğini, 13/02/2015 tarihi itibari ile 6.598.911,00TL borcu olduğu, 26/02/2015 tarihinde iflas erteleme için müracaat ettiği, davalının ödeme için 27/05/2015 tarihine kadar yeterince zaman tanıdığı, 26/08/2015 tarihinde ödeme emri gönderdiği, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının vadesi gelmemiş borcu tahsil etmek için ham madde parasını haksız yere rehin edildiği iddiasının yerinde olmadığı davacı şirkete karşı başlatılan icra takiplerinin haksız olmadığını, davacının iflas erteleme sürecine girmesinde davalının rolü olduğu iddiası değerlendirildiğinde, davacının tahvil ihracından gelen parayı tahsil etmesine rağmen 1 gün sonra iflas erteleme bilançosunu hazırlayarak 26/02/2015 tarihinde mahkemeye müracaat ettiği dikkate alındığında davacı şirketin gerçek finansal durumunun tahvil sürecinde kamuya açıklanandan çok daha olumsuz olduğu, bu konuda derdest ceza dosyalarının bulunduğunu, şirkete 35.000.000,00TL nakit girmesine rağmen iflas erteleme yoluna gidildiğini, şirketin mali durumunun olduğundan daha iyi göstererek davalı kurumun , SPK’yı , borsayı borçlu olduğu bankayı ve finans kurumlarını aldatma niyetinde hareket ettiğini ceza yargılaması dosyasındaki SPK denetleme raporunda yer aldığını, iflas erteleme davasına bakan mahkeme tarafından alınan rapor neticesinde şirketin borca batık olmadığı gerekçesi ile davanın red edilerek tedbirlerin kaldırıldığını, raiç değer ile şirketin muhasebe kayıtlarının uyuşmadığını, 23.327.697,43TL görünen şirket öz kaynaklarının, raiç değer bilançosunda -1.955.336,56TL olarak gösterildiğini, borca batık olmaması nedeni ile davanın red edildiğini bu nedenle davacının iflas erteleme sürecine girmesinden veya mağduriyetinden önceden bizzat davacının sorumlu olması gerektiği, davacının uğramış olduğu zararın tespiti ile bu zarardan dolayı davalıların kusur ve sorumluluğunun bulunup bulunmadığı irdelendiğinde, davacı şirketin tahvil ihraç sürecinde oluşan ve muhasebe kayıtlarına yansımış olan maddi değer kaybının 10.338.516,00TL olduğu, tespit edilmekle beraber bu kaybın tümüne davalı tarafın sebep olduğunu iddia etmenin mümkün olmadığını, tahvil ihraç bedellerinin 11/11/2014 tarihinde değilde 19/01/2015 tarihinde davacı tarafından tahsil edilmiş olduğu dikkate alındığında 70 günlük bir gecikmeden bahsedilebileceğini burada…’a bir sorumluluk yüklenecek ise tahvil ihracının 70 gün geç gerçekleşmesinden kaynaklanan süreçte şirketin katlandığı ek finansman maliyetinin hesaplandığında (tahvil ihraç miktarı X gecikilen gün sayısı ) X (borçlanma faizi/360) (35.000.000,00TL x 70 gün ) x (0,17/360) = 1.156.944,00TL ek finansman maliyeti hesaplanabileceğini bu hesaplamanın mahkemece davalının kusurlu varsayılması ihtimali için yapıldığını ancak yapılan inceleme ve tespit neticesinde fesihten sonra gecikme olmadan tahvil ihracının gerçekleştiği ve daha önce açıklandığı üzere aracı kurumun fesihte haklı olduğu dolayısı ile davalı aracı kurumun kusurunun bulunmadığı kanaatinde olunduğunu, sonuç olarak; 1- tahvil ihracına aracılık sözleşmesinin feshi sürecinde davalının ısrarına ve davacının direnme yada itirazına rastlanmadığı uzlaşma ile fesih ve ibranın yapıldığını, … ile aracılık sözleşmesinin fesih edilmesi sonrasında bir zaman kaybı yaşanmadığı kolaylıkla Vakıf Yatırım ile anlaşma yapılarak tahvil satışının yapılması nedeni ile feshin zarara yol açmadığını, sözleşmenin feshinde davalı tarafın haklı olduğu, fesihte davalının kusurunun bulunmadığı , 2- tahvil ihracının tamamlanması halinde davalının 3.500.000,00TL aracılık ücreti alacağı ücretten vazgeçmesine neden olan davacının mali durumundaki olumsuz değişiklikleri ile ilgili ihraç belgesinin SPK tarafından onaylanmasından sonra öğrenildiği, SPK’ya derhal bildirim yapılmamasının davalı açısından mevzuata aykırılık taşıdığını, davacı tarafın başka bir kurum ile tahvil ihracı yoluna gittiğini, davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile davalının fiili arasında illiyet bağı bulunmadığını, 3-davacı tarafın delil olarak sunduğu 5 adet e posta yazışmasının davalının tahvil talebi ile ilgili olmadığı, MKK nezdinde ki işlemlere ilişkin olduğunu, davalı …’ın 3.500.000,00TL tutarında tahvil alım talebi veya tahvil alım talebini geri çektiğine ilişkin ayrıca bir delil bulunmadığını bu nedenle davacının tahvil alım talebinin hukuka aykırı bir şeklide geri çekildiği iddiasının doğru olmadığını, 4-Davalı aracı kurum önce kendi riskini düşünerek aracılık sözleşmesinden çekilmiş ancak bankasında devam eden kredi alacaklarını riske etmemek ve tahsil edebilmek amacıyla ihraca engel olmamış hatta sürecin … ile tamamlanmasına destek olduğunu, ihracın herhangi bir neden ile gerçekleşmemesi halinde davacının iflas sürecine daha önce başlayacağı ve … Bankası nezdinde ki kredilere tahvil ihracından gelen kısmı bile tahsil edilemeyebileceğini davalının herhangi bir zarara doğrudan neden olmadığını, mevzuata aykırı davranıp SPK’ya bildirimde bulunmamasının nedeninin kendi riskini azaltamaya ve kredilerini tahsil etmeye yönelik davranışlar olduğunu, 5- Davacının bağımsız denetim raporlarının ve mali durumunun gerçeğe uygun hazırlanması halinde muhtemelen davalı ile tahvil ihracı için aracılık sözleşmesi imzalamayacak, imzalanmış olsa bile SPK’dan izin alınamayacak veya daha düşük bir ihraç limiti ile SPK onayı alınabilse dahi tahvil satışının muhtemelen gerçekleşmeyebileceğini, davacının mali durumunun gizlemek sureti ile ihraç izni aldığı ve satış yapıldığı bu nedenle mağduriyetlerin oluştuğu ve ceza davalarının açıldığı dikkate alındığında davacının oluşan zararlarına yada mağduriyetine bizzat davacının kendisinin sebep olduğunu, “aracılık sözleşmesi iptal edilmese ide yada davacı şirketin çeki yazılmasaydı, kredisi geri çağrılmasaydı şirket mali olarak bu kadar zora girmeyecekti” şeklinde ki davacı iddialarını destekleyen bir delil bulunmadığını, 6-ilk çekin 03/02/2015 tarihinde yazıldığını, davalı tarafından hesabın 26/05/2015 tarihinde kat edildiğini, çekin yazılmasından yaklaşık 4 ay sonra hesabın kat edilmiş olması ve davacının çekin yazılması ile ilgili düzeltme talebinde bulunmamış olması nedeni ile davacıya yeteri kadar zaman tanındığının anlaşıldığını bu nedenle çekin yazılmasının zarara sebep olduğu iddiasının doğru olmadığını, davalının sorumluluğunun bulunmadığını, 7-Bir yandan 28/01/2015 tarihinde … limitlerinin artırılması için davalıya talepte bulunan davacının , diğer yandan 03/02/2015 tarihinde çekin yazılması durumu ile karşılaşınca düzeltme talebinde dahi bulunmayıp 13/02/2015 tarihinde kendi ifadesi ile hala 6.598.911,00TL kredi riski var iken limitlerini daha fazla aşmadığı için davalıya kusur aksetmesinin makul olarak kabul edilemeyeceğini, 8-Davacının öncelikle tahvil çıkararak piyasadan borçlanarak bankalara olan borçlarını bir kısmını ödemeyi planladığı bu amaçla finansal tablolarını ve şirket değerlerini olduğundan fazla göstermek için çaba harcadığı ancak tahvilin tamamının reel olarak satamayınca sahte talep yaratarak ihracı tamamlamış olduğunu, yeteri kadar satamadığı için mali zorluk yaşamaya başladığını, B planı olarak iflas erteleme sürecine girdiğini, borca batık olduğunu ispatlamayamadığı için talebi red edilince şirketin başarısız finans yönetiminden kaynaklanan kayıpları ve uğradığı zararlardan bizzat davacının sorumlu olduğunu, davalının sorumlu tutulamayacağını, 9-Davalının tahvil satışından çekilmesi ile başlattığı süreçte hesaplarını kat edileceğine ilişkin yeterli işaret olmasına rağmen davacının durumu iyi okuyamadığını, davalının ise riskinin mümkün olduğunda tahsilata dönüştürmek adına kararını önceden aldığı anlaşılan hesapların kat edilme işlemi için süre geçirip kredi limit taleplerini net olarak red etmeyerek davacıyı oyaladığını davalı bankanın bu davranışının davacı şirketin içinde bulunduğu durum nazara alındığında genel bankacılık teamülleri çerçevesinde makul olarak görülebileceği, 10-Davacının 26/02/2015 tarihinde iflas erteleme için müracaat ettiğini, davalının hesabı 28/05/2015 tarihinde kat ederek icra takibine başladığını, bir yandan iflas erteleme çabasına girilerek davalının alacaklarını tahsil etme imkanının ortadan kaldırmaya çalışırken bunu başaramadıktan sonra davalının kredileri kat etmesi ve haciz işlemleri başlatmasının haklı sebeplere dayanmadığı iddiasının doğru olmadığını, 11-Davacı şirketin muhasebe müdürünün şirketin yönetim kurulu başkanına 13/02/2015 tarihinde 6.568.911,00TL borçları bulunduğunu bildirdiğini, bankaca hesabın kat edilerek … 8 İcra Müdürlüğünün… esas sayılı icra takibindeki ödeme emrindeki talep ile müdürün bildirdiği meblağın aynı olduğunu, bu borcun ödenmeyerek iflas erteleme istendiğini, bankanın kat işlemi için uzunca bir süre beklediğini bu nedenle davacının iddia ettiği üzere vadesi gelmemiş borcu tahsil etmek için ham madde parasının haksız yere rehin edildiği iddiasının yerinde olmadığını, 12- tahvil ihracı sürecinde davacı şirketin uğramış olduğu hesaplanabilir mali kaybının toplam 10.338.516,00TL olduğunu ancak bu kayıptan davalıların sorumlu tutulamayacağını, 13-davalının tahvil ihracına yönelik başladığı işi SPK onayını aldıktan hemen sonra ek finansal rapor talep etmeden en hızlı şeklide ihracı yapabilmiş olsaydı ve aracılık sözleşmesini fesih etmeseydi en erken 03/11/2014 tarihinde SPK izin belgesinin alınmasından yaklaşık 1 hafta sonra 10/11/2014 tarihinde fiilen tamamlanabilir tahvilden elde edeceği miktarın 35.000.000,00TL olduğunu, bu tarihte değilde 19/01/2015 tarihinde başka bir aracı kurumdan tahvil ihracı gerçekleşmesi nedeni ile 70 günlük bir gecikmeden söz edilebileceği ancak davalı aracı kuruma atfı kabil bir kusur bulunmadığını ve davalının sözlemeyi fesih etmesinin haklı nedene dayandığını, ancak mahkeme aksi kanatte ise 70 günlük hesaplama neticesinde 1.156.944,00TL ek finansman maliyeti olabileceğini,14-Davacının iddiaları arasında yer alan … Aş ‘nin 150,.000,00TL’lik ve …’in üzerinde tahrifat yapılmış olduğu iddia edilen çeklerinin yazılmış olması konusu ile ilgili olarak davacının yazılan çeklerine ilişkin düzeltme talebinde dahi bulunmadığı davacının iddialarını doğrulayacak yeterli bilgi ve belge bulunmadığından çekin yazılması ile ilgili iddialarla ilgili değerlendirilmenin yapılmayacağının bildirildiği görülmüştür.
Davacılar tarafından dosyaya uzman görüş raporları sunulduğu görülmüştür.
Rapora davacılar ve davalılar tarafından itiraz edilmiş, itirazlar doğrultusunda alınan 30/10/2018 tarihli rapor dosyaya bırakılmıştır. Ek rapor tanzimi sırasında … Aş’den davacı şirketin tahvil satışına ilişkin tüm işlem dosyasının celbi ile bono ihracından elde edilen paranın ne şekilde kullanıldığı ve buna ilişkin hesap hareketleri ile davalı bankanın … şubesi nezdinde ki davacıya ait banka hesabına ilişin kayıtlar İncelendiği, itirazların tek tek değerlendirildiği ve kök rapordaki görüşün aynen tekrarlandığı görülmüştür.
Davacılar tarafından sunulan uzman görüş raporu ile mahkememizce alınan rapor ve ek rapor arasında çelişki olması nedeni ile daha önceki bilirkişiler dışında oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan 02/01/2020 tarihli rapor incelendiğinde; dosyada mevcut protokol incelendiğinde, aracılık sözleşmesine taraflar arasında varılan mutabakatla protokol şeklinde fesih edildiği ve karşılıklı ibralaşıldığı bu nedenle sözleşmenin davalı aracı kurum tarafından haksız olarak fesih edildiği iddiasının doğru olmadığı, davacının davalı …’ın 3.500.000,00TL tutarında tahvil alım talebinin hukuka aykırı şekilde geri çekildiği, iddiası ile ilgili sunulan 5 adet e posta yazışmasının davalının halka arz sürecinde tahvil satın alma talebi ile alakalı olmadığı MKK nezdinde ki işlemlere ilişkin olduğu, davacı şirkete yeniden kredi açılmamasında davalıların sorumlu bulunduğu iddiasına ilişkin olarak basiretli tacir gereği bankaların risk ve getirim hesabı yaparak kararlarını vermelerinin ticari hayatın doğal bir sonucu olduğu, geri alma güvencesi hissetmediği durumda borç vermeye zorlanamayacağı hem kendisine hemde başka bankalara yüklü miktarda borcu olan davacı şirkete mevcut risklerini daha fazla artırmamak için ilave kredi vermemesinden dolayı sorumlu tutulamayacağını, vadesi gelmemiş borç için haksız ve hukuka aykırı olarak davacı şirkete ait ham madde parasını rehin ediliği iddiasına ilişkin olarak, tahvil ihracı sonrasında davacı taraf bu ihraçtan elde ettiği para ile davalı tarafın kredi borcunun bir kısmını ödediğini, ancak borcun tam olarak kapanmadığını, hala 6 milyonun üzerinde davacının davalı bankaya borcunun bulunduğunu, bu nedenle bankanın kredi hesabını kat işlemini hukuka aykırı olduğunun ileri sürülemeyeceğini, davacının iflas erteleme çabasına girişip davalının alacaklarını tahsil etme imkanını sınırlandırmaya çalışırken davalının kredileri kat ederek muaccel alacakları için haciz işlemleri başlatmasının haklı nedenlere dayandığını, davalı bankanın tutum ve davranışlarının davacıyı iflas erteleme sürecine getirdiği iddiası ile ilgili olarak bu duruma davalının neden olduğunu, kanıtlayan hukuki illiyet bağı kurulamadığı davalı bankanın hesapları kat etmese dahi davacı şirketin başka şahıs ve şirketlere yüklü miktarda muaccel borcunun bulunduğunu iflas erteleme sürecine davalının sebep olduğu iddiasının doğru olmadığını, … Bankası ‘nın ana sorumluluğu iddiasına ilişkin olarak, davacının “geçmişte 19 kez karşılıksız olan çekleri ödemiş olduğu için ana bankamızdır” ifadesinden ibaret olduğunu, müşterinin karşılıklı çeklerini ödeyen bankanın ana banka kabul edilebileceği yönünde bir mevzuat hükmünü bulunmadığını, davacı tarafından sunulan hukuki mütala da ki değerlendirmelerin objektif kriterlere dayanmadığı hukuken isabetli olmadığı, davacı şirketin davalı bankaya karşı yüklü miktarda gecikmiş kredi borcunun bulunduğu gerçeği ve davacı şirket ile davalı banka arasında imzalanmış olan kredi hükümleri dikkate alındığında hukuki mütalanın isabetli olmadığını, eğer davacının davalı bankaya gecikmiş kredi borçları olması dolayısı ile davacı şirketin davalı bankaya gönderidği paraların kredi bakiyesinin küçültülmesi amacıyla değilde, mevduat olarak gönderilmiş olsa bankada ki mevduatın çekin ödenmesinde neden kullanılmadığı hususunda hak talep etme imkanının olabileceğini ancak fiili durumda bankanın kredibilitesini yitiren müşterisine riskinin daha fazla büyümemesi için ilave kredi kullandırmak istememesinin rasyonel bir karar olduğunu, basiretli tacir gibi davranması gereken bankanın muaccel borçlarını ödemeyen müşterisine neden daha fazla kredi vermediği için suçlanamayacağını, çekin ödenip ödenmediğini, limitlerinden dolayı bankanın ödemediğini öğrendiğinde yada çekin yazıldıktan sonra dahi durumu düzeltme imkanına sahip olmasına rağmen davacının gereğini yapmadığını, davacının kestiği çeklerin takibinde kendi kısmından dolayı başkalarının sorumlu tutmasının mümkün olmadığını bu nedenle davacının uğramış olduğu zararlardan davalıların kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını belirttikleri, bilirkişi heyetinden olan hukukçu bilirkişinin ayrık görüş raporu sunduğunu incelendiğinde, bankaların güven kurumu olduğunu, davacı şirketin 26/02/2015 tarihinde iflas erteleme talebinde bulunması bu nedenle iyileştirme projesi sunması, mahkemenin projeyi ciddi bulması nedeniyle davacının sağlıklı bir projeksiyon verdiğinin dosyadaki belgelerden davacı şirketin… Aş … şubesinden davalı banka … şubesine 20/01/2015 – 02/02/2015 tarihleri arasında toplam 7.704.135,00TL havale ettiğini,… Bankası’nın 20/01/2015 tarihindeki maili ile davacı şirketten 3.685.315,00TL talep ettiğini, 11/02/2015 tarihinde 470.000,00TL bedelli çeke karşılıksız kaydı konulduğundan… Bankası’nın davacının hesabından para çıkışının olmaması, bankanın talep ettiği tutar mahsup edildiğinde, bakiyenin 4.018.820,00TL olması gerekirken çekin karşılıksız kaydı konulmasının davalı bankanın güven ilkesini aykırı davrandığı gibi davacının ticari itibarını esaslı biçimde zedelediği dolayısı ile davacı şirketin uğramış olduğu zararların tazmini gerektiğinin bildirildiği görülmüştür.
Davacılar vekilince çoğunluk görüş raporuna itiraz, davalılar vekillerince ayrık görüş raporuna itiraz dilekçesi sunulmuş olup, itirazlar hususunda ek rapor alınması ayrıca karşılıksız kaydı bulunan çek yönünden davacıların ve davalı bankanın kusur durumu ve oranları tespit edilerek dava dilekçesinde zarar kalemi olarak belirlenen A, B,C,D,E,F,G ile belirlenen zararlar arasında çek bedelinin ödenmemesi nedeni ile illiyet bağı olup olmadığı var ise zarar miktarının uzman görüş raporları de değerlendirilerek belirlenmesi için ek rapor alınmıştır.
Ek rapor incelendiğinde çoğunluğun, kök rapordaki çoğunluk görüşü aynen tekrarladığı, davacı şirketin gönderdiği paraların kredi bakiyesini küçültmek için gönderildiği, mevduat amacıyla gönderilmediği, mevduat amacıyla göndermiş olması halinde bankadaki mevduatın çekin ödenmesinde neden kullanılmadığı hususunun gündeme gelebileceğini, davacı şirketin muhabese müdürünün 13/12/2015 tarihi itibari ile davalı bankaya 6.568.911,00TL borçlu bulunduğunu bildirdiğini, bankanın hesap kat ihtarı ile başlatılan ilamsız takipteki ödeme emri miktarının bu bildirimdeki miktara uygun olduğunu, belirttikleri ayrık görüş raporu veren bilirkişinin ise kök rapordaki görüşünü aynen tekrar ettiği görülmüştür.
Dosya içerisinde … Bankası’nca hesabın katına ilişkin kat ihtarnamesi mevcut olup, … Bankası tarafından davacı şirket ile kefil olan davacılar hakkında … 8 İcra müdürlüğünün … esas nolu dosyası ile başlatılmış olan icra takibine ait ödeme emri incelendiğinde, …, …, …, … müteselsil kefaleti ile sorumlu bulunduğu krediler nedeni ile 7.061.421,30TL , … Aş’nin kefaleti ile sorumlu olduğu krediler açısından 7.070.024,83TL , …’nun kefaleti ile sorumlu olunan krediler nedeni ile 3.555.390,78TL borcun tahsili için icra takibi başlatıldığı, davacının iflas erteleme talebi ile açmış olduğu davanın borca batık olmaması nedeni ile red edildiği ve toplanan tüm deliller alınan bilirkişi raporları değerlendirildiğinde, ticari ilişkinin davacı şirket ile davalılar arasında bulunduğu, davacı sıfatının davacı şirkete ait olup , diğer davacı gerçek kişilerin davacı sıfatlarının bulunmadığı, davacı şirket ile davalılar arasındaki ticari ilişkiler davacı şirketin etkilendiği bu nedenle davacı …, … ve …’in davacı sıfatlarının bulunmadığı, davacı şirket açısından ise gerek 01/06/2018 tarihli rapor ve ek rapor , gerekse daha sonradan alınan çoğunluk görüşe ait rapor ve ek raporda belirtildiği üzere, davacı şirketin değer kabına uğramasına, iflas erteleme sürecine girmesine davalıların sebebiyet vermediği, tahvil ihracına ilişkin sözleşmenin karşılıklı olarak protokol ile fesih edilerek ibralaşıldığı ve davacı şirketin iddia etmiş olduğu zararlar ile davalıların hesabı kat etmeleri, icra takibi başlatmaları, aracılık sözleşmesini fesih etmeleri arasında illiyet bağı bulunmadığı davalıların oluşan zararda kusurlarının ve sorumluluklarının bulunmaması nedeni ile davacı şirket açısından davanın reddine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-…, … ve … tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine,
2-… Aş tarafından açılan davanın reddine,
3-Davalılar kendilerine vekille temsil ettirdiklerinden AAÜT 3/2.maddesi de dikkate alınarak …, … ve …’ten ayrı ayrı alınacak 4.080,00TL vekalet ücretinin davalılara verilmesine,
4-Davalılar kendini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT 3/2 maddesi dikkate alınarak 75.393,00TL vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflar yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen iadesine,
7-Bu dava sebebi ile 59,30TL maktu karar ve ilan harcı alınması gerektiğinden peşin alınan (başlangıçta 1.195,43TL + ıslah sırasında 19.586,94TL ) 20.782,37TL’den mahsubu ile fazla alınan 20.723,07TL’nin karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı,, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/02/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

¸