Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/827 E. 2020/451 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/827 Esas
KARAR NO : 2020/451

DAVA : Menfi Tespit-İstirdat
DAVA TARİHİ : 05/08/2016
KARAR TARİHİ : 08/10/2020

DAVA: Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde, taraflar arasında 08/10/2015 tarihinde sözleşme imzalandığını, sözleşmede sehven tarihin 08/10/2016 yazılmış olsa da sözleşme döneminin 08/10/2015-31/10/2016 olduğunu, çek keşide tarihlerinden ve taraf iradelerinden anlaşıldığını, müvekkili şirketin A Grubu Acente faaliyetlerini yapmaya yetkili …Belgesi sahibi bir turizm acentası olduğunu, yurtiçi, yurt dışı tur organizasyonu, paket tatil ve paket tur, sağlık ve spor turizmi gibi her türlü tatil organizasyon işleriyle iştikal ettiğini, turizm sektöründe bir sonraki yılın anlaşmalarının bir önceki yılın Eylül-Ekim-Kasım aylarında yapıldığını ve bu anlaşmalar ile bir sonraki yılın tahmini değerleri doğrultusunda acente ve otel, satabilmeyi düşündüğü oda sayılarını yaptıkları anlaşma ile belirlediklerini, sözleşme gereğince acentenin ön ödemelerini ileri keşide tarihli çek ile yaptığını ve bu odaların müşteri talepleri doğrultusunda müşterilere satmak suretiyle ticari hayatını devam ettirdiğini, 08/10/2015 tarihinde sözleşmenin imzalandığını ve müvekkilince davalı firmaya çek verildiğini ancak sözleşmenin imzalanmasının akabinde ülkemiz ile Rusya arasında ticari ilişkilerin bozulmasına neden olacak şekilde siyasi anlaşmazlıkların baş gösterdiğini, müvekkili firmanın hizmet verdiği pazarlardan olan Rusya ve Rus pazarının önemli derecede sekteye uğradığını, bu ülkeden gelen turist sayısının yok denecek kadar azaldığını, bu ülkeden gelen turist sayısının %93 oranında eksildiğini, ülkemizde ve birçok avrupa ülkesinde birçok terör saldırılarının meydana geldiğini, patlamalar olduğunu, avrupadan gelen turist sayısının da azaldığını, ülkemizde de 15 Temmuz darbe girişimi ve ilan edilen olağanüstü hal nedeniyle iç turist kaynağı olan kamu personelinin izinlerinin kaldırılmış olması nedeniyle satışların durma noktasında geldiğini, bir çok iptaller yaşandığını, bu hallerin Borçlar Kanununda düzenlenen ifa imkansızlığı hallerinin tipik bir örneğini oluşturduğunu bu nedenle sözleşmenin feshedilip, satılıp ödenenler düşüldükten sonra kalan kısmın iptali ile verilen çeklerin müvekkiline iadesi gerektiğini, müvekkili firmanın söz konusu sözleşme kapsamında davalı yana 1.200.000,00 TL bedelli çek verdiğini, 750.000,00 TL ödeme yaptığını, 554.409,95 TL miktarlı satış yaptığını ve ( 750.000,00 TL- 554.409,95 TL=) 195.590,05 TL davalı taraftan alacaklı durumuna geldiğini, bunun yanında 450.000,00 TL’lik çekin halen davalı yerinde bulunduğunu, çek bilgilerini dava dilekçesinde bildirdiklerini belirterek sözleşmenin 46.maddesi, TBK 137 ve 138. Maddelerinin müvekkiline sözleşmeyi fesih hakkını verdiğini belirterek söz konusu sözleşme nedeniyle akdin feshi ile müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, 195.590,05 TL’nin davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine ayrıca 450.000,00 TL miktarlı 6 adet çekin iptaline ve müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı …….A.Ş vekili cevap dilekçesinde, müvekkili şirketin sicil adresinin Antalya olması nedeniyle Antalya Mahkemelerinin yetkili olduğunu, sözleşmenin 7.3 maddesinde yapılan ön ödemenin 800.000,00 TL’sinin ciro garantili olduğunun davacı tarafça gözardı edildiğini, verilen çeklerden bazılarının karşılıksız çıktığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava menfi tespit ve istirdat talebine ilişkindir.
DELİLLER: Sözleşme, çeklerle ilgili yapılan yazışmalar, bilirkişi incelemesi.
Davacı vekili 04/04/2017 tarihli dilekçesinde, davacı ile davalı … arasında 08/10/2015 tarihli sözleşme imzalandığını bu nedenle davanın davalı …..A.Ş’ne yöneltildiğini, dilekçe ekinde sunduğu 16/04/2016 tarihli protokolde davalı şirketin ünvan değişikliğine gittiği belirtilerek ek protokolün …ltd. Şti ile imzalandığını, ünvan değişikliği yapılmışsa davaya davalının yeni ünvanı ile devam edilebileceğini ancak …ltd. Şti münferit bir şirketse HMK 124/3-4 maddesi gereğince taraftan iradi değişiklik yapmak zaruretinin doğduğunu belirterek davalı …’a ek olarak davalı olarak Uluışık’ın da eklenerek tebligat çıkartılmasını istemiştir. 16/04/2016 tarihli ek protokol başlıklı belge incelendiğinde 08/10/2016 tarihinde …A.Ş ile BKM arasında sözleşme imzalandığını, tesisin 2016 yılı içerisinde firma isim değişikliğine gittiğini, yeni firma ünvanının …Ltd Şti olarak değiştirildiğini, ünvan değişikliğinden ötürü davacı ile… arasında imzalanan daha önceki sözleşmenin bütün yükümlülüklerini ve yetkilerini …Ltd. Şti’ye devredildiğinin yazılı olduğu görülmüştür. Her iki firmanın sicil kaydı alınarak incelendiğinde …A.Ş’nin ünvan değişikliğine gitmediği, … A.Ş ile…Ltd. Şti’nin ayrı şirketler olduğu görülmüştür. Dava tarihi 05/08/2016 olup ek protokol tarihi ise 08/10/2016’dır. Dava tarihi itibariyle …A.Ş’nin davalı gösterilmesi sözleşme kapsamında doğru olup dava açıldıktan sonra ek protokol yapılmıştır. Davalı …’ın ünvanının değiştirilerek … olması halinde sadece davalı firmanın yeni ünvanı dikkate alınarak davaya devam edilmesi mümkündür. Ancak dava konusu olayda ünvan değişikliği olmayıp söz konusu sözleşmedeki …yükümlülüklerinin ve alacaklarının…’a devredildiği, söz konusu ek protokolün davacı tarafından da imzalandığı ancak ek protokolde … firmasının ünvanının…olarak değiştirildiği anlamına gelen ifadeler kullanıldığı görülmüştür. Davacı taraf HMK 124 maddesi gereğince iradi taraf değişikliği hakkının kullanıldığı belirtilerek …Ltd. Şti’ye davasını yöneltmiş ve bu davalıya tebligat çıkartılmıştır. HMK 125.maddesi kapsamına göre, davacının dilekçelerinden davasını, ek protokol gereği devralan …Ltd. Şti’ne karşı yürüttüğü anlaşılmıştır.
Davacı ile …A.Ş arasında imzalanan …Sözleşmesi başlıklı sözleşme incelendiğinde, yapılan ön ödemenin 800.000,00 TL’sinin ciro garantili olduğuna dair sözleşmede hüküm bulunduğu, 15.maddesinde sözleşmenin geçerlilik süresi boyunca acente olan davacıya yurtiçi ve Kuzey Kıbrıs pazarında tek yetkili satıcı imtiyazının verildiğini, bu yetkinin internetten yapılan satışları da kapsadığı, sözleşmenin 13. Maddesi ise acentenin Türk pazarı için almış olduğu fiyatları Türkiye’deki satış ofislerine direk başvurarak rezervasyon yaptıran yabancı uyruklu yolcular için de kullanabileceği, sözleşmenin 46. Maddesinde ise “sözleşmenin imzalandığı tarihte var olmayan, ön görülemeyen, kontrol dışı gelişen, ortaya çıkmasıyla sözleşme ile yüklendiği borç ve sorumluluklarını kısmen veya tamamen yerine getirmesini zora sokan veya imkansızlaştıran hükümet veya ilgili birimleri tarafından deklare edilmiş veya edilmemiş savaş hali, politik-siyasi çatışmalar, miting ve gösteriler, ayaklanmalar, genel grev, doğal afetler, salgın hastalıklar gibi acentenin programlarını tehlikeye sokacak her türlü devlet müdahaleleri gibi zorunlu haller mücbir sebep olarak kabul edilecek olup bu durumda acente sözleşmeyi tek taraflı feshetme hakkına sahiptir. Sözleşmenin bu şekilde fesholması durumunda acentenin yapmış olduğu tüm ödemeler, konaklayan müşterilerin bedelleri düşülerek acenteye iade edilir” denildiği görülmüştür.
Davacı davasını Borçlar Kanunun 136. , 137. Ve 138. maddesine dayandırmaktadır. Borçlar Kanunun 136. Maddesinde “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.” denilmektedir.
Borçlar Kanunun 137. Maddesinde “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.” denilmektedir.
Borçlar Kanunun 138. Maddesinde “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır. ” denilmektedir.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanarak tüm dosya kapsamı Kültür Bakanlığı ve … Yazı cevapları, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri, satış, reklam, ciro ve muhasebesel kayıtları incelenerek, Turizm sektöründe avrupa ülkelerinde ve ülkemizdeki terör saldırıları , ülkemizdeki darbe girişiminin , sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından mücbir sebep / ifa imkansızlığı sayılıp sayılmayacağı ( BK 136, 137 ,138. Ve sözleşmenin 46.maddesine göre ) davacı açısından mücbir sebep/ifa imkansızlığı hükümlerine göre sözleşmenin fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, oluşuyorsa davacının yaptığı ödemelerin istirdat talebinde bulunup bulunamayacağı, ayrıca ön ödeme olarak verdiğini iddia ettiği çekler yönünden borçlu olup olmadğının tespiti , davalının iddia ettiği ciro garantisinin sözleşmede olup olmadığı, ve bu durumun davacının iddiaları nasıl etkileyeceği hususlarının tespiti noktalarında rapor tanzim edilmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. 05/03/2018 tarihli rapor incelendiğinde 2016 yılının turizm sektöründe olumsuz durumların yaşandığı yıl olduğunu, raporda Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi miktarının milliyetleri de dikkate alınarak tablo halinde gösterildiğini, Antalya ilinde daha önceki yıllara göre %43’lük bir azalma olduğunu, kontenjan anlaşmalarında otelin, daha önceden belirlenen belirli bir sayıdaki ve kategorideki otel odasının acentenin kullanımı için ayırdığını, acentelerin de bu odaları istediği şekilde sattığını, dava konusu sözleşmenin tamamen garantili kontenjan sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmenin kesin rezervasyonla yapıldığını, acenteler, oda satışını gerçekleştiremese bile oda fiyatının konaklama şirketine ödemek zorunda olduğunu, sözleşme kapsamında davacının davalı tarafa 1.200.000,00 TL’lik ön ödeme yapmayı ve yapılan bu ön ödemenin 800.000,00 TL’sinin ise ciro garantisi olduğu yönünde taahhüt verdiğini, sözleşmenin 13 ve 15.maddeleri dikkate alındığında taraflar arasında yapılan sözleşmenin Kuzey Kıbrıs ve iç pazara yönelik olduğunu, 45 odalık kontenjan sözleşmesiyle toplamda 1.621.200,00 TL’lik sözleşme imzalandığını, ticari defter ve belgelerden yapılan incelemeler neticesinde dava tarihi itibariyle davalıdan 820.745,08 TL alacaklı olduğu, sonrasında devam eden ticari ilişkiler çerçevesinde son işlem tarihi olan 30/09/2016 tarihi itibariyle davacı yanın davalı yandan 671.529,95 TL alacaklı olduğu, bu tutarın 450.000,00 TL’lik kısmının da raporda tablo halinde gösterilen ve dava tarihi itibariyle vadesi gelmemiş çekler ile ödenmiş çeklerden bakiye kalan kısmından ibaret olduğunu belirttikleri görülmüştür.
Rapora taraf vekillerince itiraz edildiği ayrıca bilirkişi tarafından hesaplanan 671.529,95 TL’ye nasıl ulaşıldığı anlaşılamadığından aynı bilirkişi heyetinden ek rapor talep edilmiştir. Bilirkişiler 08/05/2019 tarihli ek raporlarında davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarını özetleyen 159 numaralı “verilen sipariş avansları” muavin hesap ekstresinde, davala yana toplamda 1.200.000,00 TL bedelli çek verdiği, buna mukabil 05/08/2016 dava tarihine kadar 379.254,92 TL’lik satış yaptığı, dava tarihinden sonra gerçekleştirilen satış işlemleri neticesinde de 30/09/2016 tarihi itibariyle toplam satış tutarının 528.470,05 TL’ye ulaştığı, buna göre davacı yana davalı yandan; davalıya verilen çeklerden 750.000,00 TL’lik kısmın ödenmesi nedeniyle 750.000,00 TL ödemenin miktardan toplam yapılan satış miktarı olan 528.470,05 TL’nin mahsubuyla kalan 221.529,95 TL ile borçlu olunmadığı iddia edilen davaya konu 450.000,00 TL bedelli çek miktarının toplanmasıyla 671.529,95 TL’ye ulaşıldığı tespit edilmiştir.
Dava dilekçesinde dava tarihi olan 05/08/2016 tarihi itibari ile yapılan satış miktarının 554.409,95TL olarak bildirildiği, bilirkişiler tarafından ise hazırlanan raporda dava tarihine kadar 379.254,92TL satış yapıldığı, dava tarihinden sonra gerçeleştirilen satış işlemleri neticesinde 30/09/2016 tarihi itibari ile yapılan satış tutarının toplam 528.470,05TL’ye ulaştığı raporda belirtildiğniden, dava tarihinden sonra taraflar arasındaki ticaretin devam edip etmediği ayrıca yine raporda sözleşmenin KuzeyKıbrıs ve iç pazara yönelik olduğu ibaresi bulunduğundan bu konuda açıklama yapması için davacı vekiline süre verilmiş, davacı vekili 25/07/2019 tarihli açıklama dilekçesinde ;
Sözleşmenin Kuzey Kıbrıs ve iç pazara yönelik olduğu yönündeki tespitlerin müvekkilinin sadece bunlara satış yapabildiği bir madde olmadığını zira sözleşmenin 15. Maddesinde müvekkilinin bu pazarda tek yetkili satıcı olduğu yolunda bir madde olup, sözleşmenin yurtdışı turizme satılamayacağı yolunda anlam taşımadığını eş değişle müvekkilinin … ve … tek yetkili satıcı olup yabancı ülkelere yapılacak satışlarda tek yetkili satıcı olmadığı yolunda bir madde olduğunu, sözleşmenin 15. Maddesinin “tesis….acenteye yurt içi ve Kuzey Kıbrıs pazarında tek yetkili satıcı imtiyazını verdiğini kabul ve taahhüt eder, bu taahhüt çerçevesinde acente tesisin Türkiye ve Kuzey Kıbrıs sınırları içerisindeki internet ortamı dahil tüm satış pazarlama ve tanıtım operasyonlarını tek başına yürütür ve yönetir…” denildiğini, madde metni dikkatli incelendiğinde müvekkilinin değil tesisi kısıtlayıcı bir madde olduğunu, sözleşmenin 13 maddesinin müvekkilinin Türk pazarı için almış olduğu fiyatların yabancı uyruklulara satış yapabileceğini belirttiğini, müvekkilinin yabancılara satış yasağı getiren bir madde olmadığını, dava dilekçesinde belirtilen 554.409,95 TL satış rakamının dava öncesinde yapılan ve dava sonrası otele giriş tarihlerini kapsayan rezervasyonları ve satışları göstermekte olup dava sonrası davalı ile hiç bir ticari işlem yapılmadığını, dava sonrası otele giriş tarihleri olan satışlar müşteriler otele girip çıktıktan sonra müvekkiline fatura edildiği için söz konusu faturalar sanki dava sonrası ticari işlem yapılmış gibi yansıtıldığını, davalı ile olan ticaretlerini dava tarihine kadar olup dava tarihinden sonraki faturalar daha önce tatil satın alıp rezervasyon yaptıran misafirlerinin konaklamalarına ilişkin olup dava tarihiden sonra ticari işlemin devam etmediğini, bilirkişiler tarafından 528.470,05 TL olarak 2016 yılının tamamının bulunduğunu, rezervasyon yaptırıp dava tarihindeki hesaplarda satış olarak gözüken ancak rezervasyon iptali sebebiyle otele konaklamaya gitmeyen müşteriler farkı olduğunu belirttiği görülmüştür.
Davacı vekilince sunulan ve yukarıda özetlenen 5/07/2019 tarihli açıklama dilekçesi ve ekindeki evraklar dikkate alınarak dava tarihiden sonra yeni satışın yapılıp yapılmadığı, sözleşmenin sadece KKTC ve yerli turiste yönelik olup olmadığı hususlarda bilirkişiden ek rapor talep edilmiştir. Bilirkişi heyeti 16/03/2019 tarihli ek raporlarında;
Turizm sektöründe otellerin tur operatörü ya da acente partnerleri ile “tek yetkili satıcı” anlaşmaları yapmalarının sektörde dönem dönem sıkça başvurulan bir yöntem olduğunu, taraflar arasında yapılan bu sözleşmelerde bağlayıcı hüküm olarak sözleşmede belirlenmiş pazarlara otel, direk satış yapamayacak ve/veya satmak zorunda kaldığı durumlarda da partnerine verdiği fiyatın üstünde bir fiyatla satabilecektir. Taraflar arasında yapılan sözleşmede otel, sözleşmede belirtilen pazarlar konusunda acenteye bağlı kalacaktır, acentede sadece otelin yetki verdiği pazarlara anlaşılan fiyatlarla satış yapabilecektir ancak acente kendi ticari yaşamı çerçevesinde farklı otellerle benzeri sözleşmeler yapabilme hakkına sahiptir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 15,16,22 ve 30. Maddeleri acentenin sektörel uygulamalar açısından tek yetkililik sınırlarını net bir şekilde izah etmektedir.
Sözleşmenin 13,15,22,30,16,36,37,38.maddeleri dikkatlice irdelendiğinde sözleşmenin Kuzey Kıbrıs pazarı ve Türkiye pazarına yönelik satışlar amacıyla acenteye tek yetkililik sağlayan sözleşmede olduğu net olarak anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan sözleşme ile belirlenen pazarlar dışında acentenin anlaşılan fiyatlarla satış yapması sektör uygulamalarına uygun olmayacaktır. Sözleşmenin 13. Maddesinde de yabancı uyruklulara (Kıbrıs ve Türkiye dışındaki misafirlere) acente Türk pazarı için almış olduğu fiyatları Türkiye’deki satış ofislerine direk başvurarak rezervasyon yaptıran yabancı uyruklu yolcular için de kullanabilir ifadesi konularak istisnai bir durumun doğması halinde tarafların ancak davacı acentenin direk Türkiye ofisine müracaatı halinde bunu kabul edecekleri hüküm altına alınmıştır.
Davacı Kuzey Kıbrıs ve Türkiye pazarına oteli tek yetkili olarak sunacaktır. Otel ise bu pazarlara yönelik herhangi bir pazarlama faaliyetinde bulunamayacaktır, bulunması halinde de bunu önleyici hükümler ve cezai şartlar sözleşme içerisinde tarafından imzasıyla hüküm altına alınmıştır. Otel Kuzey Kıbrıs ve Türkiye pazarı dışındaki pazarlara kendi belirleyeceği fiyatlarla satış yapabilecektir. Acente belirlenen fiyatları sadece Kıbrıs ve Türkiye pazarına sunabilecektir. Kıbrıs ve Türk pazarı açısından acenteye tek yetkili satıcı olarak tam yetki verilmiş bu pazara yönelik satışlar için davalı otele kısıtlama getirilmiştir. 13 ve 22.maddelerdeki ifadeler irdelendiğinde acente, anlaşılan kontenjan ve fiyatlar üzerinden Türkiye’deki satış ofislerine direk müracaat eden yabancı misafirlere satış yapabilecektir, direk başvuran yabancı misafirlere davacı acente belirlenen fiyat üzerinde satış yapamayacaktır. Dava tarihinden sonra davacı taraf 149.215,13 TL satış gerçekleştirmiş olup 30/09/2016 tarihi itibariyle toplam satış tutarı 528.470,05 TL’ye ulaşmış olup, bilirkişi heyeti raporun son sayfasında rezervasyon ve fatura tarihlerini tablo halinde açıklayarak rezervasyon tarihlerinin 05/08/2016 dava tarihinden önceye ait olduğunu saptayarak misafirlerin giriş ve çıkış tarihlerinin ve fatura tarihlerinin tabloda belirtildiği görülmüştür.
Sözleşme dönemi 08/10/2015 – 31/10/2016 olup dava tarihi 05/08/2016’dır, dava tarihinden önce davacı tarafça herhangi bir fesih ihtarnamesi gönderilmemiştir. Dava tarihi dikkate alındığında sözleşmenin bitmesine kısa bir süre kaldığı görülmektedir. Davacı taraf Rus Uçağının düşürülmesi, Ankara garında meydana gelen patlama, avrupa ülkelerinde meydana gelen patlama ve 15 Temmuz darbe girişimi dayanak gösterilerek sözleşmenin 46. Maddesine göre bu hallerin mücbir sebep olduğu iddiasıyla, sözleşmeyi fesihte haklı olduğunu, fazla ödenen kısmın istirdadını, ödenmeyen çekler yönünden ise borçlu olmadığının tespiti talep etmektedir. En son alınan bilirkişi ek raporunda açıklandığı üzere, sözleşmeye göre davacı taraf Kuzey Kıbrıs ve Türkiye açısından tek yetkili satıcıdır. Sözleşme davacı açısından ağırlıklı olarak Türk misafirlere yönelik olarak düzenlenmiştir. Dava dilekçesinde belirtilen Rus uçağının düşürülmesi, tren garındaki patlama, avrupadaki patlamaların tarihi dava tarihinden çok önceye isabet etmesine rağmen davacı tarafça herhangi bir fesih yapılmamıştır, Kaldı ki bu sayılan hallerin Kuzey Kıbrıs ve Türk misafirleri açısından engel teşkil etmeyeceği değerlendirilmektedir. Menfur darbe girişimi tarihi 15 Temmuz 2016 olup bu tarihten hemen sonra da davacı tarafça herhangi bir fesih yapılmamış, dava 05/08/2016 tarihinde açılmıştır, rezervasyon tarihleri önce olsa da davacı taraf dava tarihinden sonra dahi otele misafir göndermiş ve fatura düzenlenmiştir.
Sözleşmenin ağırlıklı olarak Türk pazarına yönelik olması, yabancı turistler konusunda tek yetkili satıcı olmaması, ancak davacının Türkiye’deki ofisine direk başvuran yabancılar için davacının satış yapabileceği, yabancı turistlerle ilgili olarak direk başvuru dışında bir satış hakkının olmadığı, mücbir sebep olarak ileri sürülen olayların akabinde davacı tarafça sözleşmenin feshedilmemesi, dava tarihi dikkate alındığında sözleşmenin bitimine kısa bir süre kaldığı, dava tarihinden sonra bile otele müşteri gönderdiği anlaşıldığından, davacının davalı şahıs hakkında açmış olduğu davasının husumet yokluğundan, …Ltd. Şti’ne karşı açmış olduğu davasının esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı davasını sözleşmenin tarafı olan …a karşı açmış olup dava açıldıktan sonra …A.Ş’nin dava konusunu …’a devretmesi nedeniyle, ….A.Ş lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacının davalı … .. Aş hakkında açmış olduğu davasının bu davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeni ile hakkında açılan davanın husumet yokluğundan reddine,
2-Davacının … LTd Şti’ye karşı açmış olduğu davasının reddine,
3-Davalı …Ltd. Şti kendini vekil ile temsil ettirdiğinden 49.329,50 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın ilgilisine iadesine,
6-Bu dava sebebiyle 54,40 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin yatırılan 11.025,07 TL’den mahsubuyla fazla alınan 10.970,67 TL karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/10/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

¸
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır