Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/738 E. 2021/734 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/738 Esas
KARAR NO : 2021/734
DAVA : Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/04/2013
KARAR TARİHİ : 26/10/2021

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … Cad. … Sitesi … Blok No: … … İstanbul adresinde bulunan işyerinde gayrimenkul komisyon ve aracılık işleri yaptığını, davalı …’ın müvekkili şirkete müracaat ederek o tarihte çalışanı olduğu diğer davalı … Tic. AŞ. İçin büyük bir kiralık gayrimenkule ihtiyaçları olduğunu beyan ettiğini, müvekkili şirketin çalışanı … vasıtası ile davalıya bir kısım gayrimenkullerin gösterildiğini, akabinde de taraflar arasında 09/04/2008 tarihli gayrimenkul tellallığına ilişkin sözleşme imzalandığını, anılan sözleşmeye göre davalı tarafın yıllık kira bedelinin %12’si ve bu tutarın KDV’sini hizmet bedeli olarak müvekkili şirkete ödemeyi kabul ettiğini, davalıların …’da … adresinde bulunan ve aylık kira bedeli 100.000,00-USD olan gayrimenkulü beğendiklerini, müvekkili şirketin tarafları bir araya getirdikten sonra taraflar arasında kira sözleşmesinin de imzalandığını, müvekkili şirketin vermiş olduğu hizmet nedeniyle davalılardan yıllık kira bedelinin %12’si + KDV tutarı olan 169.920,00-USD alacağa hak kazandığını, ancak müvekkilinin hak kazandığı komisyon ücretinden 10.000,00-USD’nin müştereken ve müteselsilen tahsili için … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/… Esas sayılı dosyası ile kısmi dava açıldığını ve yargılama sırasında 169.920,00-USD alacaklarının bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, iş bu dava sonucunda ise davanın talepleri gibi kabul edildiğini belirterek, geriye kalan ve saklı tutulan 159.920,00-USD alacağın fazlaya dair her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin 159.920,00-USD alacağının 09/04/2008 tarihinden itibaren işlemiş ve işlemeye devam edecek olan ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; HMK’nun 6. Maddesinde mahkemelerin yetki alanlarının düzenlendiğini, HMK 7. Maddesinde ise davalının birden fazla olması durumunda davanın, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceğinin düzenlendiğini, davacı tarafça açılan iş bu davanın davacının komisyon alacağının iddiasının konusu olan gayrimenkulün İstanbul ili … ilçesi … semtinde bulunduğunun davacı tarafça da bilinmesine rağmen iş bu davanın ve daha önce açılan … Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın diğer davalı … Tic. AŞ’nin eski adresinin beyan edildiğini, iş bu davayı kabul anlamına gelmemek üzere mahkemenin davada yetkisiz olduğunu, öncelilke yetkisiz mahkemede açılan davanın reddine karar verilmesini, yine davanın kabulü anlamına gelmemek üzere davacı tarafın tüzel kişiliğine haiz bir ticaret şirketi olduğunu, diğer davalı … Ve Tic. AŞ’nin de tacir vasfına haiz bir tüzel kişi şirketi olduğunu, TTK’nun 5. Maddesi uyarınca iş bu davanın Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde görülmesi gerektiğini, davacı yanca …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/… Esas sayılı dosyasıyla alacaklarının sabit olduğu belirtilmiş ise de, iş bu dosyadan verilen kararın kesinleşmiş bir karar olmadığını, temyiz edildiğini, kısmen müvekkili ile kısmen diğer davalı şiket ve kısmen de davacı lehine bozulduğunu, söz konusu gayrimenkulün kiralanmasında müvekkilinin veya davacı emlak şirketinin hiçbir alacağının söz konusu olmadığını, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/… Esas sayılı dosyasında dinlenen tanık beyanları ile davacı emlak şirketinin söz konusu gayrimenkulün kiralanması ile ilgili olarak herhangi bir aracılık faaliyeti yapmadığının açıkça ortaya konduğunu, ayrıca bu dosyadan alınan bilirkişi raporda da davacı emlak şirketinin ücrete hak kazandığı bir tellallık sözleşmesinin bulunmadığının tespit edildiğini, dosyanın Yargıtay 11. Hukuk Dairesince verilen kararda “mezkur ilmın (2) nolu bendinde bu itibarla davalı … hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir” şeklinde ilk derece mahkemesinin kararının bu yönüyle bozulduğunu belirterek, iş bu davanın gerek usul yönünden gerekse esas yönünden bütünü ile reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnş. Ve Tic. AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; HMK’nun 6. Maddesinde mahkemelerin yetki alanlarının düzenlendiğini, HMK 7. Maddesinde ise davalının birden fazla olması durumunda davanın, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceğinin düzenlendiğini, davacı tarafça açılan iş bu davanın davacının komisyon alacağının iddiasının konusu olan gayrimenkulün İstanbul ili … ilçesi … semtinde bulunduğunun davacı tarafça da bilinmesine rağmen iş bu davanın ve daha önce açılan … Asliye Hukuk Mahkemesindeki davada müvekkilinin eski adresinin beyan edildiğini, iş bu davayı kabul anlamına gelmemek üzere mahkemenin davada yetkisiz olduğunu, öncelikle yetkisiz mahkemede açılan davanın reddine karar verilmesini, yine davanın kabulü anlamına gelmemek üzere davacı tarafın tüzel kişiliğine haiz bir ticaret şirketi olduğunu, bu dava ile iddia edilen (taraflarınca hiçbir şekil ve surette kabul edilmeyen) komisyon alacağı iddiasının da esasen tacir vasfındaki davacı şirketin ticarethanesi ile ilgili bir alacak iddiası olduğunu, TTK’nun 5. Maddesi uyarınca iş bu davanın Asliye Ticaret Mahkemeleri nezdinde görülmesi gerektiğini, müvekkili şirketin kiraladığı gayrimenkulün kiralanması ile ilgili olarak diğer davalı …/veya davacı emlak şirketinin ve/veya herhangi bir elamanını hiçbir dahli ve /veya aracılığının söz konusu olmadığını belirterek, iş bu davanın gerek usul ve gerekse esas yönünden bütünü ile reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Dava; Taraflar arasında imzalandığı iddia edilen gayrimenkul tellallığına ilişkin sözleşme gereğince davacı yanın alacaklı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Aynı taraflar arasında aynı hukuki sebebe ilişkin daha önce ikame olunan kısmi talepli dava nedeniyle İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/… E. 2017/1000 K. Sayılı dosyasından 20.12.2017 tarihinde aşağıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2018/… E. 2019/… K. Sayılı 23.10.2019 tarihli onama ve 2020/… E. 2021/… K. Sayılı 25.03.2021 tarihli tashihi karar talebinin red kararı ile mahkemece verilen kararı kesinleştiğinden, mahkememizce yapılan yargılama sırasında bekletici mesele yapılan anılan karar ve gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı şirket tarafından ihtilafın geçtiği döneme ilişkin şirketi temsile yetkili şahısların isimleri bildirilmiş ve ticaret sicilde de davalı …’un şirket temsilcisi olmadığı anlaşılmıştır. Acaba söz konusu davalının ticari mümessil değil de ticari vekil olarak nitelendirilmesi mümkün müdür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2014/7-325, Karar No: 2016/556 sayılı kararında “Ticari mümessil ve ticari vekile ilişkin açıklamalara gelince, ticari hayattaki yoğunluk ve karmaşıklık, ticari işletme sahibinin, belirli bir büyüklüğe ulaşmış olan işletmesini tek başma yönetmesini neredeyse imkânsızlaştırdığı için, yardımcı kullanması zorunlu hale gelmektedir. Ticari mümessil ve ticari vekil, bu yardımcılardan ikisidir.
Gerek ticari mümessillik ve ticari vekillik; gerekse diğer yardımcılıklar (örneğin komisyoncu, acente gibi) dava konusu uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 32. maddesinde düzenlenmiş olan temsil müessesesinin, ticari hayatın söz konusu gereklerinden kaynaklanan, bu gerekliliklere uydurulmuş özel türleridir. Önemli bir ortak yön olarak, hem ticari mümessillik ve hem de ticari vekillik, tek taraflı bir hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerirler ve bu temsil yetkisinin verilmesinde etken olan alt ilişkiden bağımsız bir nitelik taşırlar.
Ticari mümessil, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 449/1. maddesinde, “Bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimse” olarak tanımlanmış; maddenin 2. fıkrasında, “Müessese sahibi, vekâletnameyi ticaret siciline kaydettirmeye mecburdur. Ancak kayıttan evvel dahi mümessilin muameleleri ile mülzemdir.” hükmüne yer verilmiştir. Ticari vekil ise, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 453/1. maddesindeki tanıma göre, “Ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimse”dir. Maddenin 2. fıkrasında, ticari vekilin yetkilerinin mutad işlerin tümünü kapsadığı, ancak, açık bir yetki verilmedikçe ticari vekilin bazı işlemleri yapamayacağı belirtilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun bu tanımlamaları itibariyle, ticari mümessil ve ticari vekil arasında, ana hatlarıyla şu farkların bulunduğu görülmektedir: Ticari mümessilin, bir işletmenin tüm işlerini idareyle görevlendirilmesine ve böylece, işletmenin belirli yetkilere sahip “idarecisi” niteliğinde olmasına ve adeta işletmenin sahibiymiş gibi işletme konusuna giren tüm işlemleri (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 451. maddesindeki sınırlamalar dışında) yapabilme yetkisine sahip bulunmasına karşın, ticari vekilin temsil yetkisi, işletmenin olağan işleriyle sınırlıdır; ticari vekil, işletmenin yönetimine ve yürütülmesine ilişkin yetkilere sahip değildir. Dolayısıyla, ticari mümessil işletmenin olağan ve olağanüstü nitelikteki bütün işlerini yapma yetkisine sahip olduğu halde, ticari vekil, kural olarak sadece olağan işleri yapabilir; ticari vekilin, olağan işler dışında kalan alanlarda işletmeyi temsilen işlem yapabilmesi, ancak, işletme sahibince o konuda özel olarak yetkilendirilmesiyle mümkündür Bir başka fark da şudur: Ticari temsilcinin tersine ticari vekil, ticaret siciline tescil edilemez.
Yukarıda değinildiği üzere, gerek ticari mümessilin ve gerekse ticari vekilin temsil yetkisi, işletme sahibinin (tüzel kişiliğe sahip işletmelerde, temsile yetkili olanın) tek taraflı bir hukuki felemine dayalıdır. Herhangi bir şekil şartına tabi olmamakla birlikte, yasal düzenlemeler Çerçevesindeki yerleşik uygulamada, işletme sahibinin bu konudaki tek taraflı hukuki işleminin, genellikle yazılı bir vekâletname verilmesi şeklinde tezahür ettiği bilinmektedir.
Vurgulanmalıdır ki; yukarıda yapılan açıklamaların da ortaya koyduğu gibi, bir kişinin ticari vekil mi, yoksa ticari mümessil mi olduğunun çekişmeli bulunduğu hallerde öncelikle, o kişiye işletme sahibi (veya işletmeyi temsile yetkili kişi) tarafından verilen yetkilerin içerik ve kapsamları dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır.
Eğer, verilen yetkiler, işletmenin hem olağan ve hem de olağanüstü nitelikteki bütün işlerinin idare edilmesine olanak tanıyan bir içerik ve genişlikte ise, ortada ticari mümessilin bulunduğu; buna karşılık, sadece olağan işlerle sınırlı bir yetki verilmiş ise, ticari vekilden söz edilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2006 gün, 2006/19-165 E., 2006/213 K.; 29.11.2006 gün ve 2006/12-758 E., 2006/754 K; 05.11.2008 gün ve 2008/15-651 E, 2008/654 K.; 19.10.2011 gün 2011/12-549 E., 2011/644 sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.” içtihadına yer verilmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 551’nci maddesi bakımında davalı gerçek kişinin ticari vekil olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Gayrimenkul kiralanması gibi yüklü borç doğuracak bir işlemin makul ve olağan işlem sayılması mümkün olmadığı gibi davalı şirket tarafından davalı gerçek kişinin bu işlerde sürekli olarak aracı gibi kullanıldığına dair dosya itibariyle de delil bulunmamaktadır. Aynı zamanda yer gösterme belgesine konu edilen taşınmaz davalı şirket ile dava dışı malik tarafından bizzat yapılan bir akitle kiraya konu edilmiş ve bu akitleşmede emlak komisyoncusu tarafından ve sayesinde sözleşmenin aktedildiği veya davacının iddiasına göre yer gösterme sonucunda kira ilişkisinin kurulduğu dosya kapsamı itibariyle sabit değildir. Davacının komisyona hak kazanabilmesi için kira ilişkisinin kendi emeği sonucunda kurulduğunun ispatı gerekmekle, yukarıda yapılan izah doğrultusunda ne ticari vekillik bakımından ne de davalı gerçek kişi bakımından bu ispat gerçekleşememektedir. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 4.915,90 TL’den mahsubu ile artan 4.856,60 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, alınması gerekli olan 59,30 TL’nin hazineye irat kaydına,
3-Davalı taraf vekille temsil olunmakla red üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 28.599,92 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır