Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/401 E. 2023/646 K. 15.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

fT.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/401 Esas
KARAR NO : 2023/646
DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 12/04/2016
KARAR TARİHİ : 15/09/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; T.C. Başbakanlık Yard. 07.08.2015 tarih ve 24316 sayılı onayı ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 20. maddesine istinaden … Sigorta A.Ş.’nin tüm branşlardaki ruhsatlarının iptal edildiğini ve şirkete T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından yeni yönetim kurulu üyelerinin atandığını, davacı şirket ile … adı altında tüm davalıların payları oranında sorumlu olmak kaydıyla “… Sözleşmesi/leri” imzalandığını, bu sözleşmeler gereğince davalılarla davacı arasında cari hesap ilişkisinin oluşturulduğunu ve davacı şirket tarafından tüm davalılara dağıtılmak üzere 09.08.2010 tarihinde 30.000,00 TL, 04.10.2010 tarihinde 45.000,00 TL ve 05.09.2012’de 600.000,00 TL olmak üzere ödemelerin yapıldığını ve sözleşme kapsamına giren hasarların gelmesi üzerine cari hesap ilişkisi kurulduğunu, davacı şirket ile davalılar arasında oluşturulan … (…) arasındaki cari hesap ilişkisinin 30.09.2015 tarihinde kesildiğini, bu tarih itibariyle davacı şirketin defter ve kayıtlarına göre davalıların 78.482.566,08 TL borcu bulunduğunun tespit edildiği ve bu hususta davalılara ihtarname(ler) çekildiğini, ancak davalıların bu ihtarnamelere cevap olarak kendilerine prim ödenmemesi nedeniyle sözleşmenin yürürlüğe girmediğini ve geçersiz olduğu iddiasını içeren cevap verildiğini, bu iddianın hukuka uygun olmadığını, davacı şirket tarafından yapılan ödemeler ve ödenen hasarların dahil olmasıyla cari hesap ilişkisi kurulduğunu, bu sözleşmelerin yürürlüğe girdiğini ve birbirini takip eden yıllarda sözleşmelerin yenilenerek sözleşme ilişkisinin yürürlükte kaldığını belirterek 30.09.2015 tarihi itibarıyla cari olan 78.482.566,08 TL borcun 30.000,00 TL’sinin (davalıların her biri için 7.500,00 TL olmak üzere) 30.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ve ferileri ile birlikte, davalıların sözleşmedeki payları oranında tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ltd vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; kabul anlamına gelmemekle birlikte dava konusu talep edilen alacağın TTK kapsamında sözleşmeden kaynaklanan borçlar için öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak, davacının sözleşme gereği ödenmesi gereken primleri ödemediğini, bunun dava dilekçesinde örtülü olarak kabul edildiğini, sigorta sözleşmesinin karşılıklı taahhütlere bağlı olması nedeniyle sigortacının rizikoyu taşıma ediminin karşılığı olarak sigorta ettirenin prim ödemek durumunda olduğunu, prim ödeme borcunun sigorta sözleşmesinin esaslı unsuru olduğunu, prim ödenmediği müddetçe sözleşme uyarınca sorumluluğun başlamayacağını; dava dilekçesinde prim borçlarının ödendiğinin iddia edilmediği gibi davalı … hesaplarına aktarılan bir prim ya da hasara katılım bedeli adı altında yapılan para transferinin de bulunmadığını, bu durumun Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu Başkanlığı Finansal Tablolar Muhasebe İşlemleri Denetimi” konulu 24.05.2013 tarihli raporda da sabit olduğunu İleri sürülen alacak iddiasının hukuka uygun olmadığını mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Ltd vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava konusu … anlaşması için prim ödemesi yapmadığı iddialarını yenileyerek yapılan ödemenin … … (…) … & … (…) kuruluş masrafları için olduğunu belirtmiş; davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği için sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurmayacağını iddia etmiştir.
Davalı … Ltd. İle … Ltd usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmış olup davalı tarafından süresi içerisinde dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi verilmediği anlaşılmakla HMK M.128 hükmü uyarınca işbu davalının dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaları inkar etmiş sayılmasına karar verilerek yargılama yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; Dava, reasürans sözleşmesi kapsamında alacak istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı vekili tarafından mahkememize ibraz edilmiş olan dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile … (…) (… ) (…) adı altında tüm davalılar arasında payları oranında sorumlu olmak kaydıyla “… Sözleşmesi/leri” imzalandığını, işbu sözleşmelerden kaynaklı olarak cari hesap ilişkisinin 30.09.2015 tarihinde kesildiğini ve işbu tarih itibariyle davacının davalılardan toplamda 78.482.566,08 TL cari hesap alacağı olduğunu beyanla şimdilik 30.000,00 TL’nın (davalıların her birinden şimdilik 7.500,00 TL olmak üzere) 30.09.2015 gününden itibaren işleyecek ticari avans faizi ve diğer ferileri ile birlikte davalılardan, sözleşmedeki payları oranında tahsilini talep ve dava etmiş olduğu görülmüş olup bir kısım davalılardan tarafından husumete itiraz edilmesi, zamanaşımı itirazlarının bulunması ve birden fazla sözleşmenin bulunması, dava dilekçesinin açık olmaması sebebiyle davacıya birden fazla kez talep sonucunu açıklaması, hangi sözleşmeden kaynaklı olarak kime ne kadar alacak talebiyle davanın yöneltildiğini açıklamak üzere verilen sürede “01.10.2009-31.12.2010 dönemi için talebimiz 7500 TL’dir. (-… Limited den 3750,00 TL, -… Limited1 den 1250,00 TL, -… Limited den 2500,00 TL), 01.01.2011-31.12.2011 dönemi için talebimiz 7500,00 TL’dir. (-… Limited 3750,00 TL, -… Limited 2500,00 TL, -… Limited 1250,00 TL) , 01.01.2012-31.12.2012 dönemi sözleşmeleri için talebimiz 7500,00 TL’dir. (- … Ltd. 1250,00 TL, – … Ltd. 2500,00 TL, -… Ltd. 3750,00 TL ), 01.01.2013-31.12.2013 dönemi sözleşmeleri için talebimiz 7500,00 TL’dir. (- … Ltd. 2500,00 TL , – … Ltd. 1250,00 TL, -… .Ltd. 3750,00 TL) olmak üzere toplam 30.000,00 TL’dir.” şeklinde beyanda bulunarak hangi sözleşme için kime husumet yöneltildiği, dava açılırken kimden ne kadar talepte bulunulduğu açıklanmıştır.
Dosyaya ibraz edilmiş olan ve dava konusu yapılan sözleşmeler incelendiğinde ;
01.10.2009 — 31.12.2010 Oto Kot-Par Reasürans Sözleşmesi: Sözleşmeyi imzalayanlar, davacı taraf ve … Sigorta … adına davalılardan … Ltd.’dir. … Sigorta …unda, … Ltd, dışında, … ve … Ltd. de bulunmaktadır.
01.01.2011-31,12.2011 … Anlaşması: Sözleşmeyi imzalayanlar, davacı taraf ve … Sigorta … adına davalılardan … Ltd.’dir. … Sigorta …unda, … Ltd. dışında, … ve … Ltd. de bulunmaktadır.
01,01.2012-31.12.2012 … Anlaşması: İşbu Anlaşmadaki imzalar, davacı taraf ve … adına davalılardan … Ltd. tarafından atılmıştır. Dosyada mübrez … Anlaşmasına göre, , … Litd., … Ltd. ve … Lid.’den oluşmakta olup jeran, … Ltd.’dir. Anılan Anlaşmanın geçerlilik süresi, 01.01.2012-31.12.2012 tarihleri arasındadır.
01.01.2013-31.12.2013 … Anlaşması: Sözleşemenin tarafları, davacı ve …’dur. İşbu Sözleşmedeki …, … Ltd., … Ltd, ve … Ltd. ve … Ltd.’den oluşmaktadır.
İşbu davada bir kısım taraflarca dava konusu uyuşmalığı çözmeye mahkememizin görevli ve yetkili olmadığı, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi gerektiği iddia edilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 116. Maddesinde ilk itirazlar düzenlenmiş olup buna göre; ” (1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:
a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı.
b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.” şeklindeki düzenleme uyarınca yapılan incelemede dosyada bulunan reasürans sözleşmesinin tahkim şartının düzenlendiği bendinde her ne kadar uyuşmazlığın öncelikle tahkim yoluyla çözülmesi gerektiği belirlenmiş ise de aynı bentte “… Kabul edilen bakiyelerin ödenmemesi ile ilgili davalar ise umumi hukuk mahkemelerine intikal ettirilecektir.” şeklindeki belirleme uyarınca işbu davanın konusunun bakiye prim alacaklarının ödenmemesi isteminden ibaret olması sebebiyle uyuşmazlığın mahkememizce görülmesi gerektiği kanaatine varılmış olup tahkim ilk itirazın reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Cevap dilekçesi ile birlikte her ne kadar bir kısım sözleşmelerden kaynaklı alacak talepleri bakımından husumet itirazlarında bulunulmuş ise de söz konusu dava dilekçesinin açık olmaması sebebiyle işbu itirazda bulunulduğu anlaşılmış olup yargılama esnasında mahkememize ibraz edilmiş olan 25.07.2023 tarihli netice-i talep dilekçesinde hangi sözleşmeden kaynaklı olarak kime ne kadar sorumluluk talebi ile dava açıldığının belirli hale getirilmesi, bütün sözleşmelerden kaynaklı olarak davalıların tamamının sorumlu tutulmadığının açıklanması karşısında husumet itirazları açığa kavuştuğundan işbu taleplerin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
İşbu davada taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmelerin nitelik olarak reasürans sözleşmesi olması sebebiyle öncelikle reasürans sözleşmesinin genel kavramına bakmak gerekmekte olup bu kapsamda bakıldığında reasürans, sigorta şirketlerinin taşıdıkları risklerin ulusal ya da uluslararası reasürans şirketlerine devredilmesi, bu sayede üstlenebilecekleri toplam risk kapasitesinin yükseltilmesi, şirket mali dengesinin korunması ve finansal gücünün arttırılması amacını taşımaktadır.
Türk Ticaret Kanunun 1403. Maddesinde “Reasürans” başlığı altında “(1) Sigortacı, sigorta ettiği menfaati, dilediği şartlarla, tekrar sigorta ettirebilir.
(2) Reasürans, sigortacının, sigorta ettirene karşı borç ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz; sigorta ettirene, tekrar sigorta yapana karşı, doğrudan dava açmak ve istemde bulunma haklarını vermez.” şeklindeki düzenlemesi uyarınca reasürans işlemi ile sigortacı, tarafı olduğu sigorta sözleşmelerinden doğabilecek tazminat ödeme yükümlülüğüne ilişkin risklerin belirli bir kısmını, reasürans şirketleri ile yaptığı sözleşmeler vasıtasıyla devretmektedir. Reasürans sözleşmesi ile temin edilen, sigortacının tarafı olduğu sigorta sözleşmesi çerçevesinde gerçekleşen riziko nedeniyle, sigorta ettirene ödeyeceği tazminattır. Sigorta şirketlerinin, prim karşılığı üstlendikleri rizikoların belirli bir oranını başka bir sigorta şirketine devretmelerine reasürans işlemi, işlemi üstlenen şirkete, reasürans şirketi; devreden şirkete ise, sedan şirket denilmektedir. Her ne kadar kanunumuzda reasürans sözleşmesinin ana düzenlemesine yer verilmiş ise de işbu sözleşme atipik bir sözleşme olup yasal şekil şartı bulunmamaktadır. Ayrıca reasürans sözleşmelerinin birden fazla çeşidi bulunmakta olup uygulamadaki mevut sözleşme yöntemlerine göre bunlar; ihtiyari – zorunlu, bölüşmeli – bölüşmesiz, … Sözleşmesi niteliğindedir. İşbu türlerin de kendi içlerinde ayrıca farklı türleri bulunmaktadır.
Zorunlu reasürans; bölüşmeli ve bölüşmesiz şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bölüşmeli sözleşmenin … ve … olmak üzere iki çeşidi; bölüşmesiz söleşemenin de Hasar Fazlası (Excess of loss) ve Hasar Oranı Fazlası (Stop Loss) olarak iki çeşidi bulunmaktadır. Eldeki davada işbu türlerden olan bölüşmeli reasürans sözleşmesi mevcuttur.
Bölüşmeli reasürans sözleşmesi; sedan ve reasürörün yaptıkları bir anlaşma ile belirli bir branştaki işlerin belirlenen oranını ya da sedanın konservasyon payını aşan tutarının belli bir yüzdesini, reasürörlere otomatik olarak devrini öngörmektedir. Zorunlu reasürans da denilen bölüşmeli reasüransta, önceden yapılan anlaşmaya dayanarak, öngörülen oranlar üzerinden sedan prim (sesyon) vermek zorundadır. Reasürör şirket de, anlaşma koşulları çerçevesinde reasüransı yapılan rizikoyu zorunlu olarak kabul eder. Bölüşmeli reasüransın ise uygulamada eksedan ve kotpar şeklinde 2 farklı uygulama hali bulunmaktadır.
… sözleşmesinde sedan, belli bir süre içinde belli bir branşta tanzim ettiği her poliçenin sözleşme şartlarına uygun olması halinde, her bir poliçeden reasüröre önceden belirlenen bir oranda pay vermek, reasürörde bu payı kabul etmek zorundadır.
Mahkememizce taraflarca dosyaya sunulmuş olan belgeler, ticari evraklar üzerinden inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmıştır. Söz konusu raporda davacının ticari defterlerindeki alacak kayıtlarının genel olarak “prim alacağı” olarak kaydedilmiş olduğu, taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında uyuşmazlığın genel olarak cari hesap alacağından kaynaklandığının söylenemeyeceği, alacağın konusunun sigorta sözleşmesi kapsamında taahhüt edilen prim alacaklarından kaynaklandığı kanaatine varılmış olup işbu sebeple davalıların zamanaşımı itirazları bakımın TTK’nın sigorta hukukunu düzenleyen 6. Kitabının içerisindeki 1420. Maddesinin “(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” şeklindeki düzenlemesi uyarınca somut olayda 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği kanaatine varılmış olup taraflar arasında akdedilmiş olan ve davacının da alacağının kaynağı olarak belirtmiş olduğu son tarihin – son reasürans kapsamında sigortalanan dönemin 01.01.2013- 31.12.2013 olması karşısında borcun doğum tarihinden itibaren davanın açıldığı 12.04.2016 tarihi arasında 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu kanaatine varılmış olup mahkememizin işbu dosyası ile benzer mahiyette olan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/8924 Esas, 2017/5110 Karar Sayılı, 05/10/2017 Tarihli “… Taraflar arasındaki sözleşmeler nazara alındığında taraflar arasında kapalı koasürans uygulamasının yer aldığı, sözleşmelerin hukuksal niteliği açısından bir tür sigorta sözleşmesi olduğu, dolayısıyla TTK’nın sigorta sözleşmelerine ilişkin hükümlerine tabi bulunduğu anlaşılmaktadır. TTK’da yer alan bütün emredici hükümler ve anlaşmada aksi öngörülmüş olmadıkça TTK’daki bütün yedek hukuk hükümleri taraflar arasındaki hukuki ilişki bakımından da geçerli olacaktır.
… somut uyuşmazlıkta 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1268. maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmekte olup, davalı vekilinin zamanaşımı def’inin buna göre değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanlar arasındaki ilişkinin sigortacı-sigortalı ilişkisi olmadığı, taraflar arasında sözleşmeye dayalı edimlerin süreklilik ve karşılıklılık arz etmekte olduğu ve cari hesap ilişkisi şeklinde yürüdüğü, dolayısıyla somut olayda uygulanacak zamanaşımı süresinin genel zamanaşımı süresi olan on yıl olduğu gerekçesiyle zamanan aşımı def’inin reddi ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeli ilamı da göz önünde bulundurulduğunda davacının davasının zamanaşımı sebebiyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti” başlığını taşıyan 3. Maddesinin 2. Fıkrasının “(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklindeki düzenlemesi uyarınca tüm davalılara karşı açılmış olan işbu davanın aynı sebeple reddedilmiş olması sebebiyle davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmolunarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklanmış olduğu üzere;
1-Tahkim ilk itirazının ve husumete yönelik itirazların reddine,
2-Dava konusu alacağın zamanaşımına uğramış olması sebebiyle davanın reddine,
3-Alınması gerekli olan 269,85-TL karar ilam harcının başlangıçta dava açılırken peşin olarak alınan 512,33-TL harçtan mahsubu ile artan 242,48-TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
5-Davalılardan … LTD ve … LTD ŞTİ yargılama esnasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … LTD’e ve … LTD ŞTİ’ye verilmesine,
6- Davalı … LTD tarafından sarf edilen toplam 38,55TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … LTD verilmesine,
7-Taraflar tarafından yatırılan gider avansın arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile … Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/09/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

* İş bu karar 5070 Sayılı Kanun hükümlerine göre güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.