Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1062 E. 2020/136 K. 18.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1062 Esas
KARAR NO : 2020/136
DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2016
KARAR TARİHİ : 18/02/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin eşi …’ın vasıtasıyla 18.12.2012 tarihinde 81 adet küçükbaş hayvanı çoban …’ın idaresinde davalı … Alçının Bandırma’daki işletmesine 48.000,00 TL karşılığında teslim ederek sattığını, bu küçükbaş hayvanların eşinin kardeşine ait işletmede yetiştirildiği için koyunların belgelerinin … adına kayıtlı olduğunu, hayvanların nakliyatının Satılmış …’nun şoförü olduğu … plakalı kamyon ile yapıldığını, davalının adına kayıtlı çiftlikte küçükbaş yetiştiriciliği yaptığını, …’nun bu çiftliğin gayrı resmi ortağı olduğunu, hayvan satışından dolayı verilen bir kısım çeklerin karşılıksız çıktığını, 28.07.2013 keşide tarihli 32.000,00 TL bedelli çekin müvekkiline verildiğini, bu çekin de karşılıksız çıktığını, müvekkili adına yapılan başvuru üzerine … Asliye Ticaret Mahkemesi 15/08/2013 tarih ve … D.is sayılı ihtiyati haciz kararı vermiş olup dava konusu çek için … icra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından ferileri dahil toplam 35.822,29 TL lik icra takibi başlatıltığını, davalı tarafın icra takibine konulan çek hakkında imza inkarı ile … İcra Hukuk Mahkemesine … Esas sayılı itirazı yaptığını, yapılan yargılama sonunda … İcra Mahkemesi 27.07.2016 tarihli … Esas, … sayılı kararı ile takibin durdurulmasına, asıl alacağın % 20’si oranında tazminata ve % 10’u oranında para cezasına karar verildiğini, müvekkilinin, davalı ile yaptığı hayvan satışının karşılığı olan dava konusu çek faiziyle ödense dahi et fiyatları ve dolar bazında hesap edildiğinde, müvekkilinin 80.000 TL itibarıyla zararda olduğunu, davalının haksız olarak imzaya itiraz ettiğini, davalının icra takibinden önce herhangi bir şikayette bulunmadığını ve dava açmadığını, davalının, ortağı ile bu dava konusu çeki düzenleyerek müvekkiline verdiğini, bu konuda … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu beyan ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakkları saklı kalmak kaydı ile icra takibine konu çek bedeli olan 32.000TL lik alacağın tespiti ile hayvanların satışı tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi, … icra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki ferileri, masrafları ve tespit edilecek tüm zararlarla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … İcra Hukuk Mahkemesine ait dosyanın halen derdest olduğunu, Bandırma’da hiçbir zaman adına kayıtlı bir çiftlik olmadığını, davacı taraf ve eşi ile hiçbir şekilde küçükbaş hayvan ticaretinin yapılmadığını, tarafınca hiçbir şekilde davaya konu yapılan çekin imzalanmadığını, müvekkilince yapılan araştırmalar sonucunda; davacı ile dava dilekçesinde ismi geçen … arasında bir ticari ilişkinin bulunduğunun öğrenildiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Mahkememizce … Cumhuriyet Başsavcılığına ait … soruşturma nolu dosyası … İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ve … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyaları celp edilmiş, incelenmiş ve dosyaya konulmuştur.
102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ancak ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6102 sayılı Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de ” İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4 maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; dosyada tarafların ticaret siciline kayıtlı tacir olduğu yönünde bir beyan veya kayıt yer almamakta ise de, davada 2012 yılında 48.000,00 TL bedelle hayvan satışının taraflar arasında sözleşme konusu yapıldığı davacı tarafça iddia edilmektedir. Davacı tarafça her ne kadar kambiyo senedi olan çekten dava dilekçesinde bahsedilmiş ise de, çeke dayalı bir dava söz konusu değildir.
Mahkememizce yapılan değerlendirmeler sonucunda; davacının ekonomik faaliyetinin sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayandığına ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan kişi olduğuna kanaat getirilerek, asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 6100 Sayılı 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE
2-İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespitine,
3-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde davacı tarafın müracatı halinde dosyanın görevli -İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-6100 sayılı HMK nın 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararı kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafın müracat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
5-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/02/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır