Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1013 E. 2019/496 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1013 Esas
KARAR NO : 2019/496
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2016
KARAR TARİHİ : 22/05/2019

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında, davalıya akaryakıt bayiliği verilmesi konusunda sözlü mutabakat sağlandığını, mutabakat doğrultusunda verilecek bayiliğin işleyiş usul ve esaslarını belirlemek üzere 09.07.2010 tarihinde bir protokol ve bu protokole istinaden 16.07.2010 tarihinde ise 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, bayinin talep ettiği satış desteğinin verilmesi şartıyla yıllık 850 m3 akaryakıt satın alacağını; eksik aldığı akaryakıtın her m3’ü için …’ya 50- USD ceza-i şart ödeyeceğini “kabul ve taahhüt” ettiğini, bu taahhüde istinaden ve taahhüt ettiği alım miktarı göz önüne alınarak, taahhüdünü ifasını teminen ve bu amaçla protokol’ün 9.maddesine göre o günün rakamları ile geri ödemesiz olarak davalıya 2010 yılı Temmuz ayı kuru ile 115.000 USD + KDV tutarında “hizmet bedeli” adı altında satış deseği verildiğini aynı maddede hizmet bedelinin 5 yıl süre ile verilecek hizmet karşılığı olduğunun belirtildiğini, erken fesih halinde bedelin iadesinin öngörüldüğünü, burada amacın, taahhüt edilen satışın gerçekleşmesi ile ancak bedele hak kazanılacağının vurgulanması olduğunu, bu süre aynı zamanda hibe olarak verilen paranın geri dönüş süresi olduğunu, bayinin 5 yıllık toplam sürede 5 x 850 = 4.250 m3 alım yapacağını, bu noktada görülmektedir ki, sözleşmenin erken feshi ile taahhüt edilen satış rakamının gerçekleştirilmemesinin pratik sonuçlarının aynı olduğunu, her iki halde de zarar söz konusu olduğunu, eksik alım halinde zararın gideriminin, “verilenin geri istenmesi”şeklinde değil de cezai şarta bağlı olarak düzenlendiğini, davalıya, taahhüdünü tamamlaması konusunda bir başka imkan daha tanındığını, akaryakıt pompa satış fiyatı, vergiler dahil maliyet + dağıtıcı kârı + bayi kârı’ndan oluştuğunu, 09.07.2010 tarihli (ana) protokol’ün 2.madde 2. paragrafında görüleceği üzere, bayiye kendi kârı bırakıldığı gibi, dağıtıcı kârının da %50’sinin bırakıldığını, sözleşmelerde satış taahhütlerinin alınmasının bir başka nedeninin ise, rafinerilerin de dağıtım şirketlerinden taahhüt almaları olduğunu, dağıtım şirketleri ise bayi taahhütlerini dikkate alarak alım projeksiyonları yapmak ve satın alacağı akaryakıt miktarını rafineriye bildirmek olduğunu, ihlalin sonucu cezai şart ödenmesi olduğunu, uzatılan sözleşmeler döneminde ise 650 m3 olmak üzere toplam 2.953 m3 alım yaptığını, 1.297 m3 eksik alım söz konusu olduğunu, davalının eksik alım yaptığının tesbiti üzerine kendisine 15.02.2013 tarihinde gönderilen ihtarname ile alımlarını taahhüt ettiği miktara tamamlaması, aksi halde cezai şartın talep edileceğinin ihtar edildiğini, 30.10.2014 tarihinde davacının tekrar uyarıldığını, davalının, “tamamlama” ihtarlarına herhangi bir itirazının olmadığını, 16.07.2010 tarihli bayilik Sözleşme süresinin dolması ve davalının taahhüdünü yerine getirmemesi üzerine 01.07.2015 tarihli Protokolle 3 ay; 08.10.2015 tarihli Protokolle 5 ay; 01.03.2016 tarihli protokolle 3 ay süreli olmak üzere Bayilik Sözleşmeleri imzalandığını, ek sözleşmelerde amacın, davalının toplam taahhüdünün yerine getirilmesini sağlamak amacını taşıdığını, imzalanan bayilik sözleşmelerinin amacının taahhüdün tamamlanması olduğunu ve söz konusu ek protokollere bu amaç geçirildiği halde, imza için davalıya gönderildiğinde davalı, el yazısı ile protokollere “01.07.2014 ile 01.07.2015 tarihleri arasındaki bir yıllık süredeki alım taahhüdümü tamamlayabilmek için yeni bayilik sözleşmesi imzalıyorum” şerhi düştüğünü, ” şahsınıza geri ödemesiz ve karşılıksız verilen 175.000 TL + KDV ödemesi, satışlarınıza destek olmak ve taahhüt ettiğiniz satışı gerçekleştirmenizi sağlamak içindir. (Ancak bu kadar satabildim), demek, satış destek kredisinin amaç dışı kullanıldığını gösterdiğini, satış desteklerine hak kazanabilmek için sözleşme şartlarının tam olarak yerine getirilmesi gerektiğini, bayilere geri ödemesiz olarak verilen satış desteklerinin, satacaklarını taahhüt ettikleri akaryakıt miktarına paralel olarak belirlendiğini ve ödendiğini sonuç olarak, davalının 16.07.2010 tarihli Bayilik Sözleşmeleri ve uzatılan süreler için imzalanan bayilik sözleşmeleri kapsamında toplam 2.953 m3 alım yaptığını, 1.297 m3 eksik alımın söz konusu olduğunu, davalı, eksik satın aldığı m3 başına 50- USD cezai şart ödeyeceğini taahhüt etmiş olmakla, 64.850 USD cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu belirterek, dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa 4/a maddesi kapsamında, fazlasından feragat ile 50.000 USD cezai şartının işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, dava masrafları ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının, 1996 yılında istasyonunu inşa ettiğini ve 1996 ila 2010 arasrndaki 14 yıl boyunca … /… AŞ. bayisi olarak, ticaret yaptığını, 2002/2 sayılı tebliğ’in 5.maddelerinin intifa hakkı sözleşmesine da uygulanmasını emreden Danıştay … Dairesi kararı ile bu karan dayanak alan Rekabet Kurulunun tavsiye kararı üzerine, … AŞ. ile olan dikey ilişkisini sonlandırma hakkını elde eden davalıyı davacı firmanın 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalaması halinde 175.000,00-TL Bayilik Hizmet Bedeli Ödeme taahhüdü ile transfer ettiğini, davalı/bayinin bu taahhüt üzerine …-.AŞ, ile olan ticari İlişkisini devam ettirmeme kararı aldığını ve bu kararın belgelenmesi cümlesinden olmak üzere, 09.07.2010 tarihinde, protokol imzaladıklarını belirterek, belirtilen protokolün 1,2,5,7,9 ve 14. Maddesinden bahsetmiş, taraflar arasındaki 16.07.2010 günlü Bayilik Sözleşmesi ile kurulan dikey ilişki 15.07. 2015 günü sona erecek iken, (Davalının isteği) ve (Davacının da uygun görmesi) üzerine, davalıca, dikey ilişkiyi 07.09.2016 gününden itibaren yenilemeyeceğini bildirdikten sonra davacının işbu davayı açtığını, bayilik hizmet bedelinin, 5 yıllık sadakatin primi olduğunu, asgari alım taahhüdünün yerine getirilememesinin sebebinin gulf markasının. Türkiye tüketicisi nezdindeki beğenilirlik oranı olduğunu, asgari alım taahhüdüne dair miktarı bayi değil, dağıtıcının belirlediğini, davacı firmanın 2010 yılında yaptığı acık hata/hileyi. 2015 yılında ve devamında savunmaya devam etmesi, TMK.’un 2. maddesindeki hakkın kullanımında iyi niyetli olma kuralına aykırı olduğunu belirterek, sonuç olarak; öncelikle. ahlaka / adaba, Yargıtay uygulamasına ve Uzman kurum olan Rekabet Kurulsunun rapor / kararlarına aykırı ceza isteğinin ret edilmesine, mahkenin bu haklı isteği kabul etmemesi halinde davalının resmi kayıtlarında inceleme yaparak ve özellikle davalının alım taahhüdünü ifa edememekteki kursunu da tespit etmek şartı ile davalının mahvına sebebiyet vermeyecek miktarın tespit edilmesine, ceza miktarının davalının davacı ile yaptığı 6 yıllık ticari faaliyetten elde ettiği net kazançtan fazla olduğu – bu nedenle ahlak/ adaba aykırı olduğu değerlendirilerek, talebin davalı açısından ekonomik yıkıma uğratılamayacak kadar sembolik miktara düşülmesine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, akaryakıt bayilik sözleşmesi ve asgari alım taahhüdünde öngörülen yıllık asgari ürün alımı taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı ceza-i şart alacağı istemine ilişkindir.
Taraf vekillerine dava ve cevap dilekçelerinde dayanmış oldukları; bayilik sözleşmeleri, protokoller, faturalar, ihtarname suretleri ile alınan akaryakıt miktarlarını gösterir ekstreler dosyaya ibraz edilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda davacı şirketin sözleşme uyarınca alım taahhüdünü yerine getirip getirmediği, davacı şirketin ceza-i şart alacağı bulunup bulunmadığı, ceza-i şart alacağı miktarının belirlenmesi noktasında üçlü bilirkişi heyetinden oluşan heyetten alınan kök ve ek raporda özetle; davacının talebinin 09.07.2010 tarihli Bayilik Protokolünün (2). maddesinde öngörülen yıllık 850 m3 asgari alım taahhüdünü ifa etmeyerek sözleşmenin ihlaline dayalı tazminat talebi olduğunu, davacının davalıdan asgari alım taahhüdünü ifa etmemesinden doğan kâr kaybını (müspet zarar) değil, protokolün (2). maddesinde öngörülen ceza-i şartının talep edildiğini, borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farkın müspet zarar olduğunu, diğer bir anlatımla müspet zararın, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarar olduğunu, kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine aldığını, müspet zararın, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olduğunu, sözleşmenin ortadan kalkmadığını, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkının aldığını, burada sözleşmenin fesh edilmesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini, BK.m.106 uyarmca sözleşmeyi ihlal edene karşı diğer sözleşen 3 seçimlik hakka sahip olmakla eldeki davada davacının, davalıdan mahrum kaldığı kârı değil 29.12.2005 tarihli protokolde öngörülen ceza-i şartın ödenmesi talebinde bulunduğunu, davacının tacir olduğu, davalı şirketin akaryakıt alım edimini tam olarak ifa etmediğini görür görmez, sözleşmeyi fesih ve ticari hayatın akışı içerisinde davacının aynı bölgede yeni bir bayii ile anlaşması ve faaliyetine devam etmesinin yalnızca muhtemel değil, fakat zaruri olduğunu, davacı, (5) yıl süreli 16.07.2010 tarihli sözleşme tarihinden sözleşmenin sonlanma (16.07.2015) tarihine kadar geçen dönemde Noterden ihtarname keşide etmek suretiyle davalıdan sözleşmenin her bir yılı için yıllık eksik ifa sebebine binaen usulüne uygun bir şekilde talepte bulunmadığını, davacının-dağıtıcı şirket ve tacir olduğunu, TTK.m.18/1 hükmü ile bağlı olduğunu, davalı firma ile akdettiği bayilik sözleşmesinin ticari faaliyetinin icabı olduğunu, (TTK.m.19). Davacı-dağıtıcının ticari faaliyeti hükümetçe verilen izne tabi olmakla, davacı-dağıtıcının TBK.m.115/2 yönünden en hafif kusurundan dahi sorumlu olduğunu, davacının, davalıya PTT marifetiyle gönderdiği 15.02.2013 ve 30.10.2014 tarihli uyarı mektupları sonrasında da davalı firmaya çekincesiz olarak aralarında münakit 16.07.2010 tarihli sözleşmeye uygun şekilde mal vermeye ve çekincesiz olarak mal satış faturaları kesmeye devam ettiğini, bayilik sözleşmesinin sürekli borç ilişkisi doğurduğunu, sürekli borç ilişkilerinin olağan fesih ve olağanüstü fesih denilen yollarla sona erdirilmesinin mümkün olduğunu, eğer sözleşme süresi içinde ortaya çıkan bir sebep taraflardan birisi için sözleşmeyi devamı çekilmez kılmakta ise; sözleşme belirli süreli yapılmış olsa dahi, bu sebep “haklı sebep” olarak sözleşmeyi sona erdirmeye neden olabileceğini, taraflar arasında münakit 09.07.2010 tarihli Bayilik Protokolü ve 16.07.2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin sürelerinin bitimi sebebiyle sonlandırıldığının anlaşıldığını, davacı, Bayilik Protokolünün (2). maddesinde belirli yıllık alım taahhüdünü yerine getirmeyerek sözleşmenin (2). maddesini ihlal iddiasıyla davalıdan protokolün (2). maddesine istinaden asgari alım taahhüdünden kaynaklanan eksik ifa sebebine binaen 50.000,00-USD ceza-i şartın ödenmesini talep ettiğini, davacı şirket ile davalı bayi arasında münakit 16.07.2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olan 09.07.2010 tarihli Bayilik Protokolünün (2). maddesinde bayi tarafından protokol ihlal edildiği takdirde ceza-i şart düzenlemesi bulunduğunu, mahkemece bu hükümde protokolün (4). maddesinde öngörülen “kâr kaybı” talebinin saklı tutulduğu hususu benimsendiği takdirde BK. m. 158/2 de düzenlenmiş olan “ifaya eklenen ceza-i şartın kabul” edildiğinin kabulünün gerektiğini, yani alacaklının hem ifayı (ya da ifa etmeme halindeki tazminatı) hem de ceza-i şartı bir arada isteme yetkisine sahip olacağını, Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin (23). maddesi ile fesih halinde hem ceza-i şartın hem de kâr mahrumiyetinin isteneceği kararlaştırılmakla, feshe rağmen ifaya eklenen ceza-i şartın istenmesi mümkün ise de; davacının 09.07.2010 tarihli Bayilik Protokolünün (2). maddesinde yer alan asgari alım taahhüdü ile ilgili olarak protokolün ve/veya 16.07.2010 t. Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin feshi hakkını kullanmadığı ve protokol ve sözleşme devam ederken davalıya ürün verdiği 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında eksik ifayı kabul etmediği konusunda davalıya noter kanalıyla ihtarname keşide etmediğini, mal satış ve teslimlerinde gösteren herhangi bir itiraz-i kayıt (çekince) ileri sürmediği, sözleşmenin (1), (2), (3), (4). ve (5). yıllarına ilişkin eksik ifadan mütevellit haklarını herbir yıl için ayrı ayrı olmak üzere saklı tutmadığını, davalıya kesmiş bulunduğu mal satış faturalarına da çekince koymadığı, asgari alım taahhüdünün 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında yapılan yıllık uygulamaları eksik ifadan mütevellit her bir yıl için ayrı ayrı ve zımnen ortadan kalktığı bu nedenle davacının, sözleşmenin sonlanma tarihi öncesine ait eksik ifayı sözleşmenin sonlanmasından sonra yapılan ifanın takas mahsubu suretiyle davalıdan 16.07.2010-16.07.2015 dönemi için toptan şekilde (1.946,31m3x50 USD=) 97.315,50 USD – 32.478,50 USD=) 64.837,00 USD tutarında ceza-i şart tutarının 14.837 USD lık kısmından feragat ederek 50.000 USD tutarında ceza-i şartm tazmini talebinde bulunamayacağı, davacının 16.07.2010-16.07.2015 tarihleri arasında davalının 09.07.2010 t. protokolde belirlenen yıllık asgari alım taahhütlerine uymamış olmasına göz yumduğu Akaryakıt Bayilik Sözleşmenin (2) maddesinin verdiği fesih hakkını da kullanmadığı, bu durumda asgari alım taahhüdünün 16.07.2010-16.07.2015 arasında geçen (5) yıllık dönemde yapılan uygulama ile zımnen ortadan kalktığı aksi yorumun davacının kendi davranışı ile cezai şart artırması anlamına geleceği açıklanan nedenlerle 16.07.2010-16.07.2015 arasında geçen herbir yıl için (ayrı ayrı) yıllık asgari alım taahhüdüne (850 m3) uyulmaması nedeni ile davacının TBK.m. 179/2, BK.m. 158/2 ye göre geriye yönelik bir talep hakkının olmadığı, mahkeme aksi kanaatte ise davalı firmanın 31/12/2015 tarihi itibariyle öz varlığı 125.256,95 USD ye isabet ettiği, davacının ceza-i şart talebi davalının öz varlığının %39,92’sine tekabül ettiği ve ceza-i şart tutarının tenkisi ile ilgili yasal koşulların oluştuğu, tenkis oranının tayin ve takdirinin mahkemenin yetkisinde olduğu, şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; taraflar arasında 16/07/2010 tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi düzenlendiği ve ekindeki 09/07/2010 tarihli protokolün 2. maddesinde davalı bayi protokol boyunca davacı şirketten her yıl 850 m3 akaryakıt almayı kabul ve taahhüt ettiği, uyuşmazlığın ise 09/07/2010 tarihli bayilik protokolünde yıllık 850 m3 olarak belirtilen asgari alım taahhüdünde öngörülen yıllık asgari alım taahhüdüne aykırı davrandığı iddiasına dayalı kâr mahrumiyetine ilişkin ceza-i şart alacağından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere; davalının, 16/07/2010-16/07/2015 tarihleri arasında kalan 5 yıllık asgari alım taahhüdünün (4.250-2.303,69) 1946,31 m3 lük kısmını ifa etmediği, davalının 16/07/2010 tarihli sözleşmenin sonlanma tarihi (16/07/2015) sonrasına isabet eden (16/07/2015-06/09/2016) dönemde 649,37 m3 akaryakıt almış olması sebebiyle eksik alım miktarının 1.296,94 m3 olduğu, kararlaştırılan asgari alım taahhüdü kapsamında eksik ifa miktarından kaynaklanan ceza-i şart tutarının (1.296,94*50 USD) 64.847,00 USD olarak hesaplandığı, davacının davalıdan 50.000,00 USD tutarında ceza-i şart ödenmesini talep ettiği görülmüştür.
Bilirkişi raporunda her ne kadar usulüne uygun ihtirazi kayıt ( çekince ) ileri sürülmediği, sözleşmenin 1,2,3,4 ve 5. yıllara ilişkin eksik ifadan mütevellit her bir yıl için ayrı ayrı olmak üzere saklı tutulmadığı, ticari ilişkinin kesintisi olarak sürdüğünden dolayı davalı şirketin ceza-i şart alacağı bulunmadığı mütâlaa edilmiş ise de; davacı şirketin davalı şirkete gönderdiği 15/02/2013 tarihli taahhütlü mektupta 2011 yılında 570 m3 , 2012 yılında 433 m3 akaryakıt alındığı, bu rakamın taahhüt edilen alım rakamının altında kaldığı ve toplamda 697 m3 eksik alım yapıldığı bildirilerek eksik ifayı kabul etmediği, eksiği taahhüt edilen toplam satın alma m3 ne tamamlanmasını, aksi halde taahhüt edilen ceza-i şartın talep edileceği ihtar edildiği, 31/10/2014 tarihli mektup ile 2013 yılında 391 m3 eksik alım yapıldığı bildirilerek eksik ifayı kabul etmediği ve eksik ifanın tamamlanması ihtar edildiği, sözleşmenin sonlandığı tarihten sonra 28/08/2015 tarihli taahhütlü mektup ile sözleşme süresince eksik alının 1.946,32 m3 eksik alımdan kaynaklanan 97.316,00 USD ceza-i şartın ödenmesi talep edildiği, nitekim bayilik sözleşmesinin dolmasından sonra 01/07/2015 tarihli protokol ile 3 ay, 08/10/2011 tarihli protokol ile 5 ay, 01/03/2016 tarihli protokol ile 3 ay süreli olmak üzere bayilik sözleşmeleri imzalandığı, ek sözleşmelerde de amacın davalının toplam taahhüdünün yerine getirilmesi olduğu, gerek 1. yılın sonunda 15/02/2013 tarihli taahhütlü mektupta eksik alımın tamamlanmadığı takdirde ceza-i şart alacağı saklı tutulduğu, gerekse sözleşme sonlanmadan 31/10/2014 tarihli ihtarnamede 2013 yılına ilişkin eksik alımdan kaynaklanan ceza-i şart alacağı talep edilmiş olması, gerekse de sözleşme sona erdikten sonra eksik alım taahhüdünün tamamlanması için yapılan ek protokoller ile eksik alımdan kaynaklanan ceza-i şart alacağı saklı tutulduğu, bu nedenle davacı şirketin eksik alımdan kaynaklanan ceza-i şart alacağı yerinde olduğu ve davacının 64.847,00 USD ceza-i şart alacağı hesaplandığı, davacının 50.000,00 USD alacak talep etmiş olmakla taleple bağlılık ilkesi uyarınca talebi yerinde görülmüştür. Ancak, TBK’nun 182. maddesi dikkate alınarak talep edilen belirlenen cezai şart tutarının miktarı davalı şirketin öz varlığının %39,92’sine tekabül etmiş olması gözönüne alındığında borçlunun ekonomik özgürlüğünü kabul edilemez derecede sınırlayıp, onun ekonomik mevcudiyetini büyük bir tehlike altına sokulmasına sebebiyet vereceği kanaatine varılmakla cezai şart tutarında takdiren % 50 indirim yapılmış aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İle
25.000,00 USD cezai şart alacağın dava tarihi olan 13/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre kamu bankaları dolar üzerinden açtığı 1 yıllık vadeli hesaba ödediği en yüksek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 5.305,96-TL karar ilam harcından peşin alınan 2.629,94- TL mahsubu ile noksan kalan 2.676,02-TL bakiye ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan dava açılış gideri: 2.663,44- TL davetiye posta ve fotokopi gideri: 229,00- TL, bilirkişi ücreti: 2.700,00- TL olmak üzere toplam: 5.592,44- TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Cezai şarttan TBK 182 madde uyarınca re’sen takdir indirimi uygulanarak karar verildiği dikkate alınıp davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin takdiren kendi üzerinde bırakılmasına ve reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti tayinine takdiren yer olmadığına,
5- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 8.820,00- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Taraflarca tarafından yatırılan gider ve delil avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır