Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/804 E. 2020/517 K. 28.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2015/804 Esas
KARAR NO:2020/517

DAVA:Menfi Tespit(Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:18/08/2015
KARAR TARİHİ:28/10/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 27,11.2012 tarihinde oğlu … ile ortaklık kurarak … Mah. … Cad … Sok No:… … … adresinde gözlük,lens ve … üzerine faaliyet gösteren işyerini açtığını ve halen daha aynı adreste aynı faaliyet alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin adresinden, kendisinin faaliyete başladığı tarihten 5-6 ay kadar önce yine … alanında faaliyet gösteren … adlı şahsın ayrıldığını, fakat bu şahıs ile müvekkili arasında işyeri devri gibi bir durumun söz konusu olmadığını, 5-6 ay kadar anılan adresteki işyeri boş kaldıktan sonra müvekkilinin burayı kiraladığını, 30.0l.2015 günü müvekkiline ait işyerine , … ın borçlusu olduğu …. icra Müdürlüğü’nün … E, sayılı dosyası için … İcra Müdürlüğü’nün … Tal, sayılı dosyasından hacize gelindiğini, bu sırada müvekkilinin istihkak iddiasında bulunduğunu evrak araştırmasında … adına bir adet elektrik abonelik faturası bulunmuş fakat … adına herhangi bir belgeye rastlanılmadığını, haciz zaptında ise çeşitli faturalar ve sözleşmelerden bahsedilse de; müvekkilinin işyerinde belirtilen elektrik faturası dışında …’a it bir belgeye rastlanılmadığını, istihkak iddiasında bulunan müvekkilinde, buna rağmen yine de malların kaldırılacağı ve götürüleceği algısı uyandırıldığını, müvekkilinin bu husustaki bilgisizliği ve tecrübesizliğinden faydalanılarak kendisinin panik haline sürüklendiğini ,böylece hem …’ın borçlu olduğu …. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyası borcu, hem de …’ın borçlu olduğu …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasının borcu olmak üzere müvekkilinden toplam 13.375,00-TL tahsil edildiğini, ardından 13.08.2015 tarihinde davalı alacaklı tarafından bu kez … İcra Dairesi’nin … E. saydı dosyası için … İcra Müdürlüğü’nün … Tal. sayılı dosyası ile hacze gelindiğini, müvekkilinin önceki borç ödemesinin bu hacze dayanak yapıldığını, ilk gelen hacizde parayı hukuki hataya düşerek ve başındaki dertten bir an evvel kurtulmak, haciz işlemi yapılırken dükkanında bulunan müşterilerinin gözünde itibarı zedelememek amacıyla ödeyen müvekkilin ne … ile, ne … ile, ne de … … adlı işyeri ile herhangi organik veya hukuki bir ilişkisi ve bağlantısının olmadığını, müvekkilinin belirtilen adresteki işyerini bu kişilerden devir almadığını, tamamen boş olarak kiraladığını, içerisini kendisinin demirbaş ve mallarla doldurduğunu ve faaliyete başladığını, bu kişilerin, müvekkilini temsilen de borç altına girmiş olmadıklarını, müvekkilinin, işletmesini kurduğu günden bu güne kadar hep kendisi adına işlemler yaptığını, hiçbir hukuki işleminde … ya da … imzasının bulunmadığını, oysa müvekkilin para ödediği icra takiplerinin dayanakları olan senetlerde … ve … imzası bulunurken, aynı tarihlerde müvekkilinin düzenlediği bütün senetlerde, sözleşmelerde müvekkilinin bizzat kendisinin imza attığını, işletmenin devrinin, Türk Borçlar Kanunu 202. maddesine tabî olduğunu, bu hükümlere göre; işletme devrinden söz edebilmek için aktif-pasif malvarlıklarının devredilmesinin şart olduğunu, oysa ki, müvekkilin … ya da …’dan bir işletmenin aktif-pasif herhangi bir malvarlığı değerini devraldığına dair herhangi bir belge bulunmadığını, ayrıca … … isimli işyeri, müvekkili … ünvanıyla belirtilen adreste faaliyet göstermeye başladığı sırada (Aralık 2012 de) farklı bir adres olan … Mh. … Cd. (… …) … … Sk. No: … …/ … adresinde yine gözlük ve … üzerine bu kez … adı altında faaliyet göstermeye devam ettiğini, haricen edindikleri bilgiye göre, … … taşındıktan sonra da davalı taraf ile iş yaptığını ve yeni sipariş ettiği malların bu yeni adrese teslim edildiğini, davalı tarafın bu durumu bildiğini, takip dayanağı senetlerin dahi bu yeni adreste düzenlendiğini, devredilen bir işyerinin aynı zamanda kendi faaliyetine devam etmesinin hukuken mümkün olmadığını, … …’İn (… adına vergi levhası ile) faaliyetine devam etmekte olmasının müvekkilinin bu işyerini devir almadığının, sadece bu işyerinin taşındığının, müvekkilinin de … …’ in eski adresindeki taşınmazda kendi adına yeni bir ünvanla işyeri açtığının apaçık göstergesi olduğunu, bu hususun, … piyasasındaki kişilerce ve davalı şirket tarafından da açıkça bilinen bir konu olup, hatta sosyal paylaşım sitesi … … “… … …” adlı kurum sayfasında dahi 14 Aralık 2012 tarihli, yeni adrese ilişkin haritanın paylaşımı sırasında “… …’de olsun…Adres Farklı ancak hizmet aynı…” denilerek ilgili işyerinin faaliyetine farklı bir adreste devam ettiği, aynı kişilerce işletildiği, devredilmediği fakat, sadece taşınmış olduğunun açıkça belli edildiğini, yine …’daki “… …” kullanıcısı Ağustos 2012’de eski ve Aralık 2012’de yeni dükkanlarına ait fotoğrafları paylaştığını, yeni dükkana ait fotoğrafın altına “Yeni yerimiz, sadece adres değişti” yazarak işletmenin farklı adreste aynı kişi ile faaliyetine devam ettiğini duyurduğunu, son olarak … … adlı işyerine ait web sitesinde de yeni işyerinin adresi, iletişim bilgilerinin yer aldığını, … …-… (…)’ın faaliyetine farklı bir adreste devam ettiği hususu açık olmasına rağmen, davalı alacaklı asıl borçluyu bulmak yerine kötü niyetli olarak onun eski adresinde bulunan müvekkilini korkutarak alacağını tahsil yoluna gittiğini, davalı tarafın da hukuka uygun olmadığını bildiği bu yolun davalı tarafa kolay geldiğini, haciz mahallindeki malların ve demirbaşların tamamının faturaları ile müvekkiline ait olup, müvekkili …, … ya da … … adlı işyeri ile herhangi organik veya hukuki bir ilişkisi ve bağlantısı bulunduğuna dair somut hiçbir belgenin de mevcut olmadığını, müvekkilinin, davalı şirkete hiçbir borcunun bulunmadığını belirterek, sonuç olarak, davanın kabulüne, müvekkilinin, icra takip dosyalarında borçlu görünen … ve … ile bağlantısı bulunmadığı ve … … adlı işyerini devir almadığı, işyerlerinin iki ayrı işletme olması sebebiyle, icra dosyalarının alacaklısı davalı … ve Tic. Ltd. Şti’ne borçlu olmadığının tespitine, müvekkili tarafından haciz tehditi altında hem …’ın borçlu olduğu …. İcra Müdürlüğü’nün … E, sayılı dosyası borcu, hem de …’ın borçlu olduğu …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasının borcu için olmak üzere, haksız yere ödenen 13.375,00-TL nin reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine avukatlık ücreti ile mahkeme masraflarının davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; istihkak iddiasının ticaret mahkemesinde dinlenmesine imkân bulunmadığını, davacının iddialarının, İİK 99 mahiyetinde olup, istihkak iddiası içerdiğini, kanuni olarak, süreye tabii iddialar için huzurda dava ikamesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İİK 72′ de, davacının açıkça borçlu olarak tarif edildiğini, davacının bu nedenle dava ehliyetinin de bulunmadığını, davacının, dosya borcunu hiçbir ihtirazi kayıt öne sürmeksizin ödediğini, ödeme mukabilinde de taraflar arasında ibraname tanzim olduğunu, ibraname içeriğinde açıkça “Taraflar birbirlerini en geniş anlamda ibra etmiş olup, birbirlerinden hiçbir hak ve alacakları bulunmamaktadır” kaydının derç edildiğini ve davacı ile karşılıklı olarak imza edildiğini, davacının, açıkça müvekkili ve vekaleten kendilerini ibra etmiş olmasına rağmen ikame ettiği davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu ve reddinin gerektiğini, … İcra Müdürlüğü’nün… E. ve …. İcra Müdürlüğünün …. E sayılı dosyalarından, dosya borçlusu hakkında 30.01.2015 tarihinde hacze gidildiğini, mahallinde dosya borçlusuna ait kıymetli evrak araştırması yapılmasının talep edildiğini, yapılan kıymetli evrak araştırması sonucunda; … Optiğe ilişkin irsaliyeli fatura ve faturalar(elektirik 1faturası), … Optiğin teslimine ilişkin olarak teslim tutanağı, … Optikin San.A.Ş ile … … arasında yapılan sözleşmeler, … adına Abonelik Sözleşmesi ve başkaca birçok bilgi ve belge bulunduğunu ve haciz tutanağına geçirildiğini, araştırma sonucunda dosya borçlusu şirket ile istihkak iddiacısı davacı karşı yanın aralarındaki organik bağın ortaya çıkmasından sonra, taraflarınca anlaşma yoluna gidilerek, devralma hususu ikrar edilerek dosya borcunun ödendiğini, borçlu ile üçüncü şahıs arasındaki organik bağ, dosyada mübrez bilgi ve belgelerden anlaşıldığından, üçüncü şahıs davayı kaybedeceğinden istihkak davası açmadığını, karşılıklı ibra neticesinde 8 ay ne gerçek borçluya nede taraflarına hiçbir işlem yöneltmediklerini, işin özünde ise; davacınin birçok firma tarafından borçluya karşı mahalde işlem yapılması üzerine; emsal oluşturan dosya için, ya tutarsa mahiyetinde dava ikame ettiğini, meselenin, dosyaya ödenen bedelin haksız olduğundan bahisle iadesi değil, bilakis ödemenin iradi olarak kabul edildiği, sadece emsal olup, diğer alacaklılarca devamı gelmesin mahiyetinde ikame edildiğini, bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın istihkak davası açmak için süreyi kaçırdığı için, kanunu kötü niyetli olarak kullandığını, davacı tarafın açılan bu davada hukuki yararının bulunmadığını, üçüncü şahıs tarafına yapılan ödeme istihkak davasının yasal süresinde açılmadığından ve taraflarınca anlaşılarak dosya borcu ödendiği için kesin haciz niteliğinde olduğunu, bu sebeple dosya borcu ödemesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini, İcra İflas Kanunu Hükümlerine göre, para kim tarafından yatırılsa yatırılsın, dosyaya yatırılan para borçlu adına yatırılmış olduğundan ve üçüncü şahıs tarafından yatırılmış olan paralar ile ilgili mahkemeye verilmiş herhangi bir tedbir kararı da olmadığından, davacının menfi tespit ve istirdat davası açmasında hukuki yararının da bulunmadığını, davacı tarafın ve borçlunun aynı iş kolunda ve aynı faaliyeti icra ettiğini, davacı ve borçlu arasında organik bağ mevcut olup, alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemlerin söz konusu olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde değinmiş olduğu faturalar ve vergi levhasının ispat açısından yeterli olmadığını, haksız davanın reddine, davacının %20 den aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesine savunmuştur.
DELİLLER :
Davacıya ait ortaklık sözleşmesi, icra dosyaları, kira sözleşmesi, davacıya ait işyeri evrakları ile faaliyet belgeleri, abonelik faturaları, vergi kayıtları, sicil kayıtları, bilirkişi incelemesi, … İcra … E, … İcra … E sayılı dosyaları.
GEREKÇE :
Dava; …. İcra Müdürlüğünün… esas, …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyalarında dava dışı … ve Nejla Yaman’ın borçları oldukları ve davacının bu şahısların borçlarına istinaden ödediği icra dosya borcunun davalıdan istirdat şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.
Tarafların dayanmış olduğu deliller dosyaya ibraz edilmiş, takip dosyaları, Davacı , …, davadışı … ve …’ın 2013-2016 arası döneme ilişkin vergi kayıtları, … ve …’nın sicil ve vergi kayıtları celbedilmiştir.
Celbedilen … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasının incelenmesinden; alacaklı … …Ltd.Şti. Vekili tarafından borçlu … … … aleyhine 3.945,00-TL senet alacağı ( asıl alacak ) 562,64-TL takip öncesi faiz ( ticari reeskont avans faizi ) 11,82-TL % 0,3 komisyon, 83,90-TL iht. Haciz masrafı, 300,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 4.903,36-TL tutarındaki alacağın, icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itisaren asıl alacağa işleyecek yıllık % 11,75 oranında ticari reeskont avans faizi ile birlikte tahsili için takip yapıldığı anlaşılmıştır.
…. İcra Müdürlüğünün …. E sayılı dosyasının incelenmesinden; alacaklı … … …Ltd.Şti. Vekili tarafından … … … aleyhine 283,41-Tl protesto gideri ( asıl alacak ) 4.000,00-TL senet alacağı ( asıl alacak) 841,93-TL takip öncesi faiz ( ticari reeskont avans faizi, 12,00-TL %0,3 komisyon, 83,90 ihtiyati haciz masrafı, 300,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 5.521,24-TL tutarındaki alacağın, icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık % 11,75 oranında ticari reeskont avans faizi ile birlikte tahsili için takip yapıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda belirlenen uyuşmazlık konularında; takip borçlusu … ile davacı arasında fiili ve organik bağ bulunup bulunmadığı, davacının istihkak iddiasının yerinde olup olmadığı, davacı tarafın takip dosyasına ne kadar ödeme yaptığı, ödemenin istirdadı gerekip gerekmediği noktalarında bir hukukçu , bir finans uzmanı bilirkişisinden rapor aldırılmasına karar verilmiş olup, Mali Müşavir … ile hukukçu …’dan alınan 30/01/2018 tarihli raporda özetle; Gelir idaresi başkanlığı, … Vergi Dairesi Başkanlığı, … Vergi Dairesi M idürlüğüne 11.12.2016 Tarih ve … Esas sayılı yazının cevabı incelendiğinde davacı … … ile takip borçlusu …’ın mükellefiyetlerinin farklı olduğunu, davacının faaliyetine devam ettiğini, takip borçlusu …’ın faaliyetini terk ettiğinin görüldüğünü, borçlunun, maddi hukuk bakımından borçlu olmadığı parayı ödemek zorunda kalırsa istirdat davası açabileceğini, istirdat davası açılabilmesi için, borç olmayan paranın icra takibi sırasında ödenmiş olasının gerektiğini, ayrıca davanın açılması hak düşürücü süreye bağlanmış olup, borç olmadan paranın icra dairesi adına açılan hesaba yatırılmasıyla işlemeye başlayan bu sürenin bir yıl sonra sona ereceğini, icra takibi sonucunda sebepsiz yere borçlu tarafından tahsil edildiği iddia edilen edimin geri alınması için açılacak davanın istirdat davası olduğunu, yani istirdat, takibe itiraz etmemiş olan veya itirazının kaldırılmış olması nedeniyle borçlu olmadığını iddia ettiği bir parayı tamamen ödemek zorunda kalması durumunda borçlu şahsın, bu parayı ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, genel hükümler itibari ile mahkemeye başvurarak parayı geri istemesi olduğunu, her ne kadar istirdat davasının açılabilmesi için, borçlunun aleyhine başlatılan icra takibine itiraz etmemesi veya itirazın icra mahkemesinde kaldırılmış olması halinde takibin kesinleşmesi sonrasında haciz tehdidi altında kalarak aslında borçlu olmadığı bir paranın ödenmesi neticesinde açılsa da, başka bir ifadeyle, bu davayı borçlunun açması gerekse de, İİK m. 89/f.5 uyarınca, 3. kişinin de borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın iadesini isteyebileceğini, ancak bu davanın, parayı ödeyen 3. kişi tarafından alacaklıya karşı açılabilmesi için, alacaklının kötüniyetinin varlığının arandığını, dava konusu uyuşmazlıkta, davacı …’ün 3. kişi olarak, takip borçluları … ve …’ın borcunu ödeyerek, daha sonra bu borcu haciz tehlikesi altında ödemeleri nedeniyle takip alacaklısı davalı …. Şirketine Menfi tespit ve istirdat davası açtıklarını, belirtildiği gibi, takdir, hukuki nitelendirme ve değerlendirme tamamen mahkemeye ait olmak üzere, borçlunun borcunu ödeyen üçüncü kişinin alacaklıya (davalı) karşı istirdat davası açabilmesi için, alacaklınm kötüniyetini ispatlaması gerektiğini, zira kötü niyetli ise takip alacaklısı, davacıya karşı haksız fiil nedeniyle sorumlu olacağını, davacı …’ün, 30/01/2015 tarihinde, davalı vekili ile bir ibraname akdettiğini, buna göre, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında alacaklı … ve borçlu … …olan icra takibine dayalı olarak dosya borcunun ödendiğini, iş bu sebeple tarafların birbirlerini en geniş anlamda ibra etmiş olduğunu, birbirlerinden hiç bir hak ve alacaklarının bulunmadığının düzenlendiğini. ancak daha sonra …’ın borçlu olduğu takipler nedeniyle yapılan haciz işlemlerinde, tutanağa ihtirazi kayıtların düşüldüğünün de görüldüğünü, takip borçlusu … ile davacı arasında fiili ve organik bağ bulunup bulunmadığının incelenmesinin istendiğini, organik bağın, yargı kararlan ile geliştirilen bir kavram olduğunu, hangi hallerde organik bağın oluşacağının yargı kararları ve doktrinde kabul edilen bazı kriterler çerçevesinde belirlenebileceğini buna göre; organik bağ kavramının uygulanması, genel olarak dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesine dayandığını, bu nedenle organik bağ kavramının kullanılabilmesi için borçlunun diğer tüzel kişiliği mal kaçırmak amacıyla kullanma niyetinin olmasının gerektiğini, burada özellikle alacaklılardan mal kaçırma kastının varlığı, borcun doğduğu tarihten sonra borçlu veya üçüncü kişi tüzel kişiliğin kurulması halinde söz konusu olacağını, şirketlerin hukuki veya fiili yöneticisinin ya da hakim ortağının aynı kişi olması halinde organik bağın varlığı kuvvetli bir ihtimal haline gelmekte olduğunu, tüzel kişiler arasında belirli bir iktisadi ve ticari bağlılığın, kader birlikteliğinin veya birlikte hareket olgusunun ya da başka bir özdeşliğin bulunmasının gerektiğini, bu noktada sadece bazı benzerliklerin bulunması veya aynı alanda faaliyet gösterilmesinin yeterli olmadığını, bazı durumlarda şirketlerin aynı adreste faaliyet göstermeleri dahi organic bağın varlığı için yeterli kabul edilmediğini, organik bağın varlığında diğer bir kriterin de, malvarlıklarının ve alanlarının karışması olduğunu, başka bir ifadeyle, şirket malvarlığının başka bir şirkete aktarılması, karşılıksız veya oransız mal satışlarının gerçekleştirilmesi, bir şirketin zararına değerinin diğerinin malvarlığının sürekli olarak arttırılması halinin bulunmasının gerektiğini, takdiri ve hukuki nitelendirmesi tamamen mahkemeye ait olmak üzere, davacı … …’e ait incelenen 2012-2013-2014-2015 yılları ticari defterlerinde, sadece 2012 yılında takip borçlusu … ile arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, bunun haricinde incelenen 2013-2014-2015 yıllarına defterlerinde yapılan incelemelerde (…) nolu hesaplardaki hareketler incelemiş olup, yapılan incelemelerde takip borçlusu … ile ilgili şirket arasında herhangi bir ticari ilişki ve alışverişe rastlanmadığını, davacı şirket … (… …) 27.11.2012 tarihinde … %50 ve … %50 hisse oranları ile birlikte adi ortaktık olarak kurulduğunu, davacı … … ile Takip borçlusu …’ın mükellefiyetlerinin farklı olduğunu, davacının faaliyetine devam ettiğini, takip borçlusu …’ın faaliyetini terk ettiğini, bu değerlendirmeler çerçevesinde, takip borçlusu … ile davacı arasında fiili ve organik bağın bulunmadığını, sonuç olarak; istirdat davasının takip borçlusunun borcunu ödeyen 3. kişi tarafından alacaklıya karşı açılabilmesi için, alacaklının kötü niyetinin varlığının arandığını, bu noktada; davacının, davalının sorumluluğuna gidebilmesi için, kötüniyetin varlığını ispatlaması gerektiğini, yapılan ticari incelemeler neticesinde, takip borçlusu … ile davacı arasında fiili ve organik bağın bulunmadığı hususları rapor edilmiştir.
Taraf vekillerinin tüm itirazlarının değerlendirlmesi ve davacı tarafça icra dosyasına toplam ne kadar ödeme yapıldığı hususunda bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, bila tarihli ek raporda özetle; takip borçlusu … ile davacı arasında fiili ve organik bağ bulunup bulunmadığının incelenmesi neticesinde, kök raporda ayrıntısı ile belirttikleri üzere, yargı kararları ve doktrinde kabul edilen bazı kriterler çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapıldığını, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler çerçevesinde, bu kriterler üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda takip borçlusu … ile davacı arasında fiili ve organik bağın bulunmadığının tespit edildiğini, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki borç miktarının 3.945,00- TL, diğer faiz ve masraflar toplamının 4.903,36-TL olduğunu, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki borç miktarının 4.300,00-TL, diğer faiz ve masraflar toplamının 5.521,24-TL olarak gözükmekle beraber; davacı tarafın 2 numaralı delilinde, davalı vekilinin antetli kağıdına düzenlenmiş olan ibranamede, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosya borcuna yapılan takibe mahsuben 30 Ocak 2015 tarihinde davalı yanın Stajyer Avukatı … tarafından davacı taraftan 13.375,00- TL tahsil edildiğinin görüldüğünü, kök raporda dile getirilen kanaatin aynı şekilde korunması gerekeceği kanaatine varıldığını, ayrıca yapılan hesaplama sonucu, icra dosyasına yatırılan miktar belli olmamakla, davacı yandan tasil edilen tutarın 13.375,00-TL olduğunun tespit edildiği rapor edilmiştir.
Tüm dosya kapsamından; dava, borçlusu olmadığı takipten dolayı ödeme yapan davacı 3. kişinin istihkak istemine ilişkin olup, sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davasının Borçlar Kanunu genel hükümlere göre zenginleşin kişiye karşı açılması gerektiği, zenginleşen kişinin davacının yaptığı ödeme ile icra dosyasındaki borcundan kurtulan dosya borçluları olduğu, bu nedenle davacı davalıdan talepte bulunamayacağından davanın reddine dair aşağıda belirtildiği şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 54,40-TL red harcının peşin alınan 228,42-TL den düşümü ile arta kalan 174,02-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır