Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/672 E. 2019/226 K. 14.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/672 Esas
KARAR NO : 2019/226
DAVA : Genel Kurul Kararının Yok Hükmünde Olduğunun Tespiti.
DAVA TARİHİ : 13/05/2010
KARAR TARİHİ : 14/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının Yok Hükmünde Olduğunun Tespiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : davacılar vekilleri ….Asliye Ticaret mahkemesine sundukları ve önce 2010/355 esasını alan dava dilekçesinde; müvekkillerinden …’in 28/09/2009 tarihinde davalı şirkette, o tarihte davalı şirketin %95 oranında hissesine sahip diğer davacı … yi temsilen 3 yıl süre ile görev yapmak üzere yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, 13/02/2010 tarihinde davalı şirket …’nin merkezinde gerçekleştirilen ve müvekkilinin usulüne uygun olarak davet edilmediği olağan üstü genel kurul toplantısında görevden alındığını, müvekkillerinden …’in hali hazırda A grubu hisseye sahip paşdaş ve genel kurulun yapıldığı tarihte yönetim kurulu üyesi olarak iş bu davayı açmakta hukuki menfatinin bulunduğunu, diğer müvekkili …’un ise bir takım usulsüz ve hukuka aykırı işlemler ile …’deki ortaklık sıfatının iradesi dışında kaybetmiş olması dolayısı ile dava konusu genel kurulda alınan kararların yoklukla malül olduğunu tespitini istemekte yetkili olduğunu, 13/03/2010 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısının yok hükmünde sayılmasının nedenlerini (a)- Hukuka aykırı olarak tayin edilen yönetim kurulu tarafından yapılan toplantı davetinin geçersiz olduğunu, 13/02/2010 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların iptali amacı ile dava açtıklarını bu genel kurul toplantısında usulsüz olarak yeni yönetim kurulu üyeleri atandığını ve iş bu huzurdaki davada konu edilen genel kurul davetinin söz konusu 13/02/2010 tarihinde ki yönetim kurulu tarafından yapıldığını, 13/02/2010 tarihli genel kurul iptal edildiği takdirde geçerli bir yönetim kurulu olmayacağını, 13/03/2010 tarihindeki genel kurul davetinin ve bu toplantıda alınan kararlarında geçersiz olacağını, (b)- Somut olayda geçerli bir davet bulunmadığından 13/02/2010 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısı ve toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ve iptali gerektiğini, toplantının geçerli olabilmesi için bütün pay sahiplerinin usulüne uygun şekilde davet edilmesi gerektiğini, bunun tek istisnasının TTK 370.maddesinde ön görüldüğünü, bununda geçerlilik şartının mevcut toplantıya tüm pay sahiplerinin katılması olduğunu, TTK 368.maddesine göre toplantının esas sözleşmede gösterilen şekil ve surette ve her halikarda 37.maddede belirtilen gazetelerde ilan edilmek üzere toplantı vaktinden en az iki hafta önce yapılması gerektiğini, ayrıca nama yazılı pay sahipleri ile önceden şirkete bir hisse senedi tevdi edilerek ikametgahını bildiren pay sahiplerinin taahhütlü mektup gönderilmesi sureti ile de toplantı gününün bildirilmesi gerektiğini, nama yazılı pay sahibi olan müvekkili …’e ve …’na taahhütlü mektup gönderilmediğini, diğer davacının ise usulsüz işlemlerle payını kaybettiğini, bu nedenle buna da toplantı gününün davet sureti ile bildirilmediğini, bu nedenle geçersiz davet üzerine toplanılan genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunu, …’in davalı şirkette pay sahibi olup aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğunu, davet edilmediği 13/02/2010 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğinden haksız olarak aziledildiğini, 13/03/2010 tarihli toplantının 13/02/2010 tarihli toplantıdan bir ay sonra yapılması nedeni ile müvekkilinin kendisi aleyhine alınan kararlardan haberdar olmamasına ve toplantıya katılmaması nedeni ile şirketin ortaklık yapısında meydana gelen değişimi fark edemeyerek durumdan …’nin %95 oranında pay sahibi ve ortağı olan diğer müvekkili …’u süresinde bilgilendiremediğini, bu nedenle gerekli yasal işlemlerin başlatılamadığını, bu nedenle alınan kararların yok hükmünde olduğunu, (c)-Müvekkillerinden …’un davalı şirkette ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak davalı şirketin 13/03/2010 tarihli olağanüstü genel kurulda toplantıya davet edilmediğini, oy kullanma haklarının engellendiğini, (d)- Davalı şirketin 13/03/2010 tarihli olağanüstü genel kurulunda toplantı ve karar nisabının sağlanamadığını, TTK 372.maddesine göre “Umumi heyetler bu kanunda veya esas mukabelede aksine hüküm buluanan haller hariç olmak üzere şirket sermayesinin en az dörtte birini temsil eden pay sahiplerinin huzuru ile toplanırlar ilk toplantıda bu nisap oluşmadığı takdirde tekrar toplantıya davet edilirler, ikinci toplantı da hazır bulunan pay sahipleri temsil ettikleri sermeyenin miktarı ne olursa olsun müzakere yapmaya ve karar vermeye yetkilidirler.” denildiğini, ana sözleşmenin 17.maddesinde toplantı ve karar alma yeter sayısının düzenlendiğini, buna göre A grubu hisselerinin çoğunluğunun temsil edilmesi kayıt ve şartı ile şirket hisselerinin çoğunluğuna sahip pay sahiplerinin katılımı ile toplanılacağını, kararında şirket hisselerinin çoğunluğunun olumlu oyu ile alınacağını, her hisse sahibinin bir oy hakkı bulunduğunu, ancak somut olayda …’nin %95 oranında A grubu hisseye sahip …’un toplantıya davet edilmediğini bu nedenle toplantı ve karar nisabı oluşmadığını, 13/02/2010 tarihinden önceki usulüne uygun hissedarlık yapısı irdelendiğinde …’un 169.460.996,… Belediyesinin 8.919.000, … 1,…nun 1, … ‘nin 1, …’nun 1 olmak üzere toplam hisse adedinin 178.380.000 olduğunu, müvekkillerinden …’in ve …nun birlikte 13/02/2012 tarihene kadar …’nin … tarafından atanan yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıklarını ayrıca …’in A grubu 1 hisse ile halen …’nin ortağı olduğunu,TTK ya aykırı olarak gerekli çağrılan yapılmadan yapılan 13/02/2010 tarihli genel kurul toplantısında ortaklık yapısının hazirun cetvelinde … 169.460,996, … Belediyesinin 8.919.000, … 1,…nun 1, …’nin 1, …’nun 1 olmak üzere toplam hisse adedinin 178.380.000 olarak gösterildiğini, iş bu davanın konusu olan 13/03/2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yine ortak ve eski yönetim kurulu üyesi olan …’e çağrı yapılmadığını, …’un diğer temsilcisi ve eski yönetim kurulu üyesi aynı zamanda ortak olan …’nun tesadüfen toplantıya katıldığını, 13/03/2010 tarihinde yapılan toplantıda hazırlanan hazirun cetveli incelendiğinde …’nin %95 oranında hissesine sahip …’un …’nin hissadarı olarak hazirun cetvelinde yer almadığının görüldüğünü, bunun yerine kim oldukları ve neden pay sahibi olarak yer aldıkları
anlaşılamayan iki ayrı şirketin adının yer aldığının görüldüğünün, hazirun cetvelinin ortaklık yapısının … 0.000,00, … Holding 99.460.996, … Belediyesinin 8.919.000, … 1,…nun 1, …’nin 1, …’nun 1 hisse sahibi olarak yer aldığının tespit edildiğini, bu toplantıda …’un davalı şirketteki yönetim kurulu üyeleri olan … ve …’in görevden alındıklarının öğrenildiğini, …’un …’deki hisselerini satma konusunda herhangi bir karar ve onay bulunmadığını, kaldi ki …’nin ana sözleşmesinin 10/2.maddesinde hisse devrinin geçerli olması ve şirkete karşı hüküm ifade edebilmesinin devrin yönetim kurulunun önceden vereceği yazılı izin ile onanması ve şirketin tasdikli pay defterine kayıt edilmesi şartına bağlı olduğunu, yönetim kurulunun karar alabilmesi için ise ana sözleşmenin 23.maddesinde ki nisabın sağlanması gerektiğini, …’in hisse devrinin tartışıldığı herhangi bir toplantıya katılmadığı gibi böyle bir karar da imzalamadığını, …’nun alınan tüm kararlara muhalefet ettiğini, son hazirun cetveli incelendiğinde …’un sahip olduğu %95 oranındaki hissenin … ile … adlı iki şirket arasında %40 ve %55 oranında paylaşıldığının anlaşıldığını, … tarafından gönderilen 29/03/2010 tarihli…yevmiye numaralı ihtarnamede …’nin yaklaşık %95 hissesinin icra ihalesinde satın alındığını, bilahare bu hisselerin %56’sının …’ye satıldığının bildirildiğini, sonrasında … tarafından gönderilen mektupta ….İcra Müdürlüğünün 2009/41355 esas ve 2009/41351 esas sayılı dosyaları ile … aleyhine … tarafından 16.985.937,50TL alacak için takip başlatıldığı, takiplere dayanak olarak … ve … arasında imzalanan 28/12/2007 ve 06/05/2008 tarihli iki sözleşme ve ödeme makbuzlarının gösterildiğini, takip sonucunda hisselerin … tarafından iktisab edildiğinin belirtildiğini, 19/01/2010 tarihinde … İcra Müdürlüğü tarafından …’ye yazı yazılarak …’nin …’a ait 169.460.996 adet nama yazılı hissesinin yapılan ihale sonucu … tarafından iktisab edildiği ve bu durumun pay defterine ortak olarak tescili ve kaydının yapılmasına ilişkin müzekkere gönderildiğini, bu müzekkereden de müvekkillerinin haberinin olmadığını, ödeme emirlerinin hem … hemde …’nin yönetim kurulu üyesi olan … tarafından alındığını, satış ilanında … tarafından alındığını, ancak bu durumun müvekkiline bildirilmediğini, yasaya ve usule aykırı tebligat ile yapılan hukuk dışı icra takiplerinin iptaline ve icra ihalelerinin feshine dair … tarafından … İcra Hukuk Dairesi nezdinde 2010/525, 526,527,528 esas numaralı davalar ile dava açıldığını, öte yandan cebri icra vasıtası ile hisse devir işleminin gerçekleşeceğinin kendilerinden saklandığını, daha sonra … tarafından hisselerinin %55’inin 13/02/2010 ila 13/03/2010 tarihi arasında …’ye devir edildiğini, bu açıklamalar istinaden toplantı ve karar sayısı sağlanmadan yapılan 13/03/2010 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitini veya iptalini talep ettiklerini ve şirketin yönetimininde kayyıma bırakılmasını talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde … tarafından verilen vekaletnamenin geçerli olmadığını, … hisselerinin tamamının icradan açık artırma yolu ile … İcra Müdürlüğünün 2009/41351 ve 40355 sayılı dosyalarından 06/01/2010 ve 07/01/2010 tarihlerinde satıldığını, …’un müvekkili şirkette payının bulunmadığını bu nedenle …’un aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, 13/02/2010 tarihli genel kurula hisseleri satıldığı için …’un davet edilmediğini, diğer davacının ise şirkette 1 adet hissesinin bulunduğunu, bu davacıya 13/02/2010 – 13/03/2010 ve 19/03/2010 tarihli genel kurul toplantılarının tamamının … ana sözleşmesi ve TTK’nın ilgili maddeleri uyarınca taahhütlü mektupla davet edildiğini, yerel gazeteyle ve ticaret sicil gazetesinde ilanların yapıldığını, ancak …’in toplantıya katılmadığını, katılıp muhalefet şerhi verse dahi bir hissesi olması nedeni ile alınacak kararlarda hiçbir etkinliği olmayacağı belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE : Dava 13/03/2010 tarihli genel kurulda alınan kararların yoklukla malül olduğunun tespitine ilişkindir.
Deliller; Davalı şirkete ait sicil dosyası ve ana sözleşme, 13/02/2010 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli, 13/03/2010 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli, toplantı tarihlerenin …’e tebliğiyle ilgili posta alındıları, ticaret sicil gazeteleri, … İcra Müdürlüğüne ait 2009/41355 ve 41351 esas sayılı dosyalar, … İcra Hukuk Mahkemesine ait 2010/525 esas, 2010/526 esas, 2010/527 esas, 2010/528 esas, 2011/388 esas, 2011/389 esas, 2011/387 esas, 2011/386 esas, … İcra Hukuk Mahkemesine ait 2012/520, esas, 2012/519 esas, 2012/349esas, 2012/349 esas, ….İcra Hukuk Mahkemesine ait 2011/822 esas, 2011/823 esas nolu dosyalardan verilen karar ve bu dosyalarla ilgili Yargıtay ilamları, ….Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2012/154 esas, 2017/1118 karar nolu ilam, bilirkişi incelemesi,
13/02/2010 ve 13/03/2010 tarihli olağan genel kurul toplantılarındaki hazirun cetvelleri incelendiğinde katılanların pay adetleri dava dilekçesinde belirtildiği şekilde olduğu tespit edilmiştir.
Davacı … tarafından verilen vekaletnamenin geçerli olmadığı iddia edildiğinden mahkemece bu konuda alınan 24/11/2010 tarihli raporda Lüxenburg kanunlarına göre kurulmuş …’un vekaletnamesinin a ve b grubu yöneticilerinin müşterek imzası ile verilmesi gerektiği ancak dava dosyasında böyle bir vekaletnamenin bulunmadığı, yönünde görüş bildirildiği, yine … tarafından düzenlenen 27/09/2011 tarihli rapor incelendiğinde; …’e 13/03/2010 tarihli genel kurul toplantı tarihinin usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, kaldı ki çağrı merasimine uyulmamasının söz konusu kararların iptali bakımından tek başına yeterli olmayıp iptal için ayrıca alınan kararın kanuna esas sözleşmeye ve ayrıca iyi niyet kuralına aykırı olması gerektiğini, usulüne uygun şekilde davetin yapılması nedeni ile usule aykırılık dolayısıyla bir kişinin genel kurul kararlarının iptalini dava etmesinin mümkün olmadığını, diğer davacı açısından ise söz konusu tarihte davacı …’un pay sahibi olup olamadığının tespiti gerektiği, zira sahip olduğu pay oranı dikkate alındığında pay sahibi olmasına rağmen toplantıya katılmamış olması halinde yeter sayı yönünden alınacak kararların yokluğunu doğuracak nitelikte olduğunu, nama yazılı hisse senedine bağlı payların devir şeklinin kural olarak senedin maliki tarafından ciro edilerek devir alanın teslimi ile olduğunu ancak devrin ortaklığa karşı geçerli olması için pay defterine kayıt yapılmasının şart olduğunu, nama yazılı hisse senetlerinin bazı hallerde sahibinin iradesinin dışında da el değiştirmesinin mümkün olduğunu bunların hisse senedinin miras yolu ile kazanılması, mahkeme ilamı ile kazanılması, sermaye karşılıklarının ödenmemesi sebebi ile ve somut olayda olduğu gibi hisse senetlerinin cebri icra yolu ile devri halleri olduğunu, cebri icra yolu ile devirde devrin geçerliliği bakımından geçerli bir ciro silsilesine ihtiyaç duyulmadığını, … tarafından … aleyhine alacağın tahsili için ilamsız takipler başlatıldığı alacağın tahsili amacıyla …’tun sahip olduğu davalı … Aş nama yazılı hisse senetlerinin 21/12/2009 haciz edildiği, hisselerin 06/01/2010 tarihinde yapılan satışla … tarafından satın alındığı, hisselerin icra dairesinde 19/10/2011 tarihinde alıcıya teslim edildiği ve icra müdürlüğünce …’ye hitaben 19/01/2010 tarihinde söz konusu hususun pay defterine işlenmesi hususunda yazı yazıldığını, payların …’a satılması nedeni ile … vekilince satış dolayısı ile satılan hisselerin sahibi yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdiği, ortaklığın organsız kalmaması için yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi gerektiği, şirketin aldığı ruhsat ve imtiyazların kayıp edilme riskinin bulunduğu bu amaçla yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve yeni kararların görüşülmesi için genel kurulu toplantıya davet edilmesinin istenildiği, genel kurul kararının alındığı tarihte …’un pay defterine kayıtlı hissesinin bulunmadığı bu sebeple alınan kararların iptalini dava edemeyeceği, ihalenin feshi ile ilgili yapılan yargılamalar neticesinde verilen red kararlarının yargıtayca bozulduğu, ihalenin feshinin geriye etkili olarak ihalenin meydana getirdiği sonuçları geçersiz hale getirerek bu suretle alıcının ihaleyle kazandığı mülkiyet hakkının son bulacağı eğer fesih edilen ihale taşınır mallara ilişkin ise kararın kesinleşmesi halinde taşınır malın mülkiyeti borçluya döneceği için icra memurunun alıcıya teslim edilmiş taşınırı zorla geri alıp borçluya teslim edeceğini, somut olayda da ihalenin feshi kararı üzerine yapılan işlemlerin geçmişe etkili olarak geçersiz sayıldığı, hisse senetlerine el konularak …’a iadesine karar verildiği ancak icra dairesinin bu bildirimine karşılık uyuşmazlık konusu hisselerin ihalenin feshinden ve uyuşmazlık konusu genel kurul toplantısından önce …’ye devir edildiğini, nitekim 12/02/2012 tarihli genel kurul toplantısından farklı olarak dava konusu 13/03/2010 tarihli genel kurul toplantısının hazirun cetvelinde de bu şirketin yer aldığının görüldüğünü, nama yazılı hisse senetlerinin kanunen emre yazılı senet sayıldığını ve emre yazılı senetlerin iktisab edinen kimsenin iktisabında kötü niyetli olduğu ispat edilmedikçe mülkiyetinin korunduğunu, nitekim davacı yanca devrin kötü niyetli ve muvazaalı olduğu ileri sürülmekte ise de bu hususun ispat edilmediğini, bu nedenle ihalenin feshinin ancak icra satışı yolu ile hisseleri devir alan … için hüküm ifade edeceğini, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı yani …’ye karşı hüküm ifade etmeyeceğini, dava konusu toplantı da alınan kararlar bakımından hisse senetlerinin …’tan devir alan …’in varlığının karar nisabının oluşmasına yeterli olduğunu ve alınan kararların geçerli olduğunu, ayrıca somut olayda bir ölçüde pay sahibi değişikliğinin ortaklık genel kurulunun toplanmasını gerektirdiğini ve dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere denetçilerin genel kurulu toplantıya davetinin zorunluluk olduğunu bu bakımdan daveti yapan organ açısından söz konusu durumun geçersizlik sebebi olarak değerlendirilemeyeceğini bildirildiği görülmüştür.
Aynı bilirkişi heyeti 01/12/2016 tarihli raporunda toplantıya çağırının ana sözleşme ve kanuna uygun olarak yapıldığını, dava konusu 13/03/2010 tarihli genel kurul sırasında henüz iptal edilmemiş ve o tarihte icrası durdurulmamış 13/02/2010 tarihli genel kurul kararına dayanılarak yapılan davetin geçerli olduğu, Şubat ayında yapılan genel kurul toplantısından farklı olarak Mart ayında yapılan toplantı öncesinde hisselerin … ‘ ye devir ve hazirun cetvelinde yer aldığı, devir alanın kötü niyetinin kanıtlanmadıkça toplantı ve karar nisabının oluştuğunun ek raporda belirtildiği görülmüştür.
Yargılamanın devamı sırasında daha önce heyetli olan Ticaret Mahkemelerinin tek hakimli mahkemeye dönüşmesi nedeni ile ….Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/355 esas nolu dosyası İstanbul 30.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/178 esas nosunu almıştır.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/568 esas nolu dosyasında aynı davacılar tarafından aynı davalı hakkında 13/02/2010 tarihli genel kurulla ilgili iptal/yokluk davası görülmesi nedeni ile, mahkemece 13/03/2010 tarihli genel kurul kararının yokluğunun tespitine ilişkin iş bu dava … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/568 esas nolu dosyası ile birleştirilmiş ancak … Asliye Ticaret Mahkemesince her iki dosya arasında bağlantı bulunmaması nedeni ile tefrik kararı vererek dosyayı yeniden iade etmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2010/354 esas nolu dosya incelendiğinde; davacılar vekili, müvekkili …’in 28.09.2009 tarihinde davalı şirkette ortak olduğunu aynı zamanda da davalı şirketin %95 oranında hissesine sahip diğer davacı …’i temsilen 3 yıl süreyle görev yapmak üzere yönetim kurulu üyesi seçildiğini, 13.02.2010 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısına usule uygun olarak davet edilmediğini ve görevden alındığını, diğer davacı müvekkili ….’ın ise, bir takım usulsüz ve hukuka aykırı işlemler sonucu davalı şirketteki ortaklık sıfatını iradesi hilafına kaybettiğini, davacılara TTK’nun 368. maddesine uygun şekilde davet yapılmadığını, davetin yetkili organ tarafından yapılmadığını, davacıların davalı şirkette ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak 13.02.2010 tarihli olağanüstü genel kurulda konuşma, öneride bulunma, bilgi alma ve oy kullanma haklarını kullanamadıklarını, toplantı ve karar nisabının sağlanamadığını ileri sürerek, davalı şirketin 13.02.2010 tarihli genel kurul toplantısı ve toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, davalı şirketin tüm yöneticilerinin yetkilerinin kaldırılarak dava konusu genel kuruldan önce görev yapmakta olan yönetim kurulunun görevinin devam etmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, mahkemece yapılan yargılama sonunda , iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirket vekili tarafından sunulan 09.04.2010 tarihli vekaletnamenin Türkçe çevirisinden, … Limited’in, Lüksemburg MK.’nun 1166. maddesine göre vekaletnamenin, … Limited’in genel müdürü … tarafından imzalandığı, yeni vekaletnamelerini sunmaları konusunda 30 gün kesin süre verildiği, davacı şirket vekili tarafından sunulan 14.02.2011 tarihli vekaletname çevirisinden, bu vekaletnamenin de yine davacı … yöneticileri tarafından değil, … Limited’in temsilcisi … tarafından imzalandığı, ….’ın ana sözleşmesi uyarınca şirketin (A) ve (B) …s ….’ın ortağı ve alacaklısı olan … tarafından … Limited aleyhine, … adına çıkarılan tüm vekaletlerle yasa dışı olarak temsil edilmesinin yasaklanması talebi ile açılan davanın yargılaması sonunda, Lüksemburg Bölge Mahkemesi’nce … Limited’in dolaylı davaya dayanarak Türkiye’de açtığı ancak ….’ın davacı taraf olarak görüldüğü davalar hakkında bir değerlendirme yapamayacağının belirtildiği, davacı …’e 20.01.2010 tarihinde iadeli taahhütlü mektupla çağrının gönderildiği, TTK.’nun 368. md. hükümleri ile ana sözleşmeye uygun şekilde davet yapıldığı, Lüksemburg MK.’nun 1166. md. ile, şahsa münhasır olan haklar için, alacaklı … ‘in bu hakkı kullanamayacağı açıkça belirtildiği, somut olayda genel kurul kararının iptali davası açma hakkı ortaklık sıfatından dolayı, şahsa münhasır bir hak niteliğinde olduğu, bu nedenle davalı şirkette ortaklık sıfatı bulunmayan ve davada taraf olmayan … Limited’in 1166. md. hükmüne dayanarak … adına vekaletname düzenleyerek şahsa münhasır bir hakka bağlı dava açması mümkün olmadığı, vekaletnamede, … Limited’in, borçlusu … tarafından talep edilmeyen hakları talep, gerçekleştirilmeyen işlemleri gerçekleştirmede doğrudan menfaatin bulunması yani …’ın kendi mal varlığının kaybına hareketsiz kalması halinde alacağı tehlikeye düşecek olan … Limited’in onun yerine ve adına hareket etme yetkisi düzenlendiği gerekçesiyle davacı … yönünden, kanıtlanamayan davanın reddine, … yönünden ise 6100 s. HMK’nun 114/f ve 115 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
Mahkemece verilen kararın , davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edildiği, Yargıtay …Hukuk Dairesince 21/02/2013 tarih 2012/15290 esas nolu ilam ile kararın bozulduğu, bozma ilamında ” dava, 6762 sayılı TTK’nun 381. maddesi uyarınca açılan davalı şirketin 13.02.2010 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tesbiti istemine ilişkindir. Davacı ortaklar, anılan genel kurulda davacı …na ait oyların gerçek hak sahibi tarafından kullanılmadığını, bu şirkete ait hisselerin satışına ilişkin ihalenin feshedildiğini, bu nedenle genel kurulda toplantı ve karar nisabının sağlanamadığını, müvekkillerine usulüne uygun çağrı yapılmadığını, genel kurul çağrısının yetkisiz organ tarafından yapıldığını ileri sürerek işbu davayı açmışlardır. Dosya kapsamından Lüksemburg’da düzenlenen vekaletnameye istinaden açılan davada, davacı şirkete ait payların satışına ilişkin icrada yapılan ihalenin feshedildiği ve kararın kesinleştiği hususu sabit olup, davacı …’in davalı şirkette 1 adet pay sahibi olduğu davaya konu genel kurul hazirun cetvelinden de anlaşılacağı üzere çekişme konusu değildir. Bu durumda mahkemece, davacı …’in öncelikle ortak sıfatıyla aktif husumete ehil olduğu ve ihalenin feshi davasının kesinleşmesi ile de genel kurulda %95 paya ait oyun gerçek hak sahibi tarafından kullanılmadığı sabit olduğu dikkate alınarak, davacı … tarafından açılan davanın kabulüne karar vermek gerekirken yerinde bulunmayan “kanıtlanamayan davanın reddine” şeklinde soyut gerekçelerle karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı … yönünden yapılan incelemeye gelince; davacı şirket ortağı olduğu davalı … A.Ş. ‘nin %95 oranında payına sahip olduğunu ve usulsüz icra takibinin kesinleştirilmesi sonucu yapılan ihale ile payların dava dışı … şirketine geçirildiğini, bu şekilde genel kurulda şirketin haklarının ketmedildiğini, şirketin diğer ortağı … Co.’nun dava açmaya yanaşmaması nedeniyle MÖHUK. 9/4. maddesi uyarınca şirketin merkezinin bulunduğu yer hukukuna (Lüksemburg) göre geçerli bir vekaletnamenin düzenlendiğini, gecikmesinde sakınca bulunması olgusuna da dayanarak Lüksemburg MK. 1166. maddesi gereği dava açılması için verilen vekaletnamenin geçerli olduğunu, Lüksemburg’da bu şekilde düzenlenen vekaletnamenin geçersiz olduğuna dair açılan davanın leyhlerine sonuçlandığını ileri sürerek genel kurulun yokluğunun tesbitini talep etmiştir. Her ne kadar genel kurul iptali davaları şahsın hukuku ile ilgili ise de, dava konusu genel kurulda alınan kararların, dosyada bulunan ceza soruşturması ve takip hukukuna ilişkin dosya kapsamlarına göre netice itibariyle davacı şirketin mal varlıksal haklarında etkili bulunduğunun açık olmasına göre olayda Lüksemburg MK. 1166. maddesi koşullarının oluştuğunun kabulü ile davacı şirket vekiline verilen vekaletnamede bir usulsüzlük bulunmadığının kabulü gerekir. Bu itibarla mahkemece, dava konusu genel kurulda davacı şirketi temsil eden bir kısım yönetim kurulu üyelerinin azline karar verildiği ve alınan kararların mal varlıksal haklarını ihlal eder mahiyette bulunduğu, iddiaların ileri sürülüş şekli bakımından Lüksemburg MK.1166.maddesindeki koşulların oluştuğu, bu nedenle vekaletnamenin geçerli olduğu, kaldı ki Türkiye’de aynı vekaletname ile açılan davalarda bu yönden bir usulsüzlük görülmediği, kararların derecatten geçerek kesinleştiği nazara alınıp, bu davacının da aktif husumet ehliyetini haiz olduğunun kabulü ile yukarıda açıklandığı üzere, bu davacıya ait ve davalı … A.Ş.’nin %95 payının gerçek hak sahibi tarafından genel kurulda temsil edilmemesi sebebiyle bu davacı tarafından açılan davanın da kabulü gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” denildiği görülmüştür. Mahkemece bozma üzerine dosyaya yeni esas numarası verilerek yargılamaya devam olunduğu bu sırada 30/06/2016 tarihli celsede … vekili olarak Av. … ‘nin davadan feragata ilişkin dilekçe ibraz ettiği ve ekinde vekaletname ibraz ettiği, aynı davacının diğer vekilleri tarafından feregat eden avukatın vekaletinin iptali açısından yurt dışında dava açıldığını bildirmesi nedeni ile mahkemece vekaletnamenin iptali yönünden açılan yurt dışındaki davanın bekletici mesele yapıldığı görülmüştür.
İş bu dosyada da davacı …’a ait vekaletnamenin geçerli olmadığı iddia edilmiş ise de yukarıda özetlenen ….Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere vekaletnamenin geçerli olduğu anlaşıldığından, davalı tarafın buna yönelik iddialarına değer verilmemiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 esas 2017/1118 karar nolu dosya incelendiğinde; aynı davacılar tarafından … Aş, …, …, … Limited ve … Limited aleyhine … Aş’deki 169.460.996 adet hissenin 03/07/2012 tarihi itibariyle davacı …’a ait olduğunun tespiti için dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda hisselerinin mülkiyeti için dava açıldığı mahkemece yapılan yargılama sonunda davacıya ait payların mülkiyetinin davalılara geçtiği belirtilerek açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyada mevcut bilirkişi raporu ile uzman görüş raporu arasında çelişki bulunması nedeniyle, dosyanın mahkememizce resen seçilen genel kurul kararları konusunda uzman … ve finans uzmanı … ‘a tevdi edilerek tüm dosya kapsamı ayrıca … ATM ye ait 2012/154 esas nolu dosyanın ( onanması /bozulması, … ATM nin dosyası her iki ihtimal dahilinde karara çıkması gibi durumlar değerlendirilerek ) 13/Mart 2010 tarihli genel kurul kararlarının iptali koşullarının oluşup oluşmadığının, davacıların davacı sıfatlarının olup olmadığının irdelenerek gerekçeli ve denetime elverişli rapor tanzim edilmesi istenilmiştir. 21/01/2019 tarihli heyet raporu dosyaya bırakılmıştır.
Dava 13/03/2010 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkindir. Yargıtay …Hukuk Dairesinin 06/02/2008 tarih 2016/6238 esas , 2018/788 karar nolu ilamında da belirtildiği üzere, genel kurul kararlarının iptalini isteyen ortağın bu sıfatının iptal davasının kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekmektedir.
… Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2012/154 esas, 2017/1118 karar nolu ilamda …’nin … Aş’de payının kalmadığı tespit edilmiştir. Davacı …’un davacı sıfatının bulunup bulunmadığı açısından bu husus irdelendiğinde; … tarafından … İcra Dairesinin 2009/41355 ve 2009/43351 esas nolu dosyalarda … aleyhine ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin …’e tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği, …’a ait tek mal varlığı olan … Aş hisselerinin haciz edilip satışının istenildiği, 06/01/2010 ve 07/01/2010 tarihlerinde yapılan ihaleler sonucunda …’a ait davalı şirketteki 169.460,996 adet payın … tarafından satın alındığı, …’unda satın aldığı paydan 99.460,996 adet payı 22/02/2010 tarihinde …’ ye sattığı, ilk satış üzerine … tarafından … İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/525 esas, 2010/526 esas nolu dosyaları ile ödeme emrinin tebliği ile ilgili tebligat parçasının usulsüz tebliğ edildiği iddia edilerek buna yönelik şikayet davası açtıkları, aynı mahkemesinin 2010/527 ve 2010/528 nolu dosyaları ile yapılan ihalelerin feshi için dava açıldığı icra hukuk mahkemesince açılan davaların reddine karar verildiği, Yargıtay … Hukuk Dairesince kararların bozulduğu, bozma ilamları incelendiğinde, ödeme emrinin tebliği ile ilgili tebligat parçalarının usulsüzlüğünden bahsedilerek şikayetin kabulüne ve ihalenin feshine karar verilmesinin gerektiğinin belirtildiği, bozma üzerine İcra Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak ihalenin feshine karar verildiği tespit edilmiştir. Bu karar üzerine icra müdürlüğünce tüm icra işlemlerinin geçmişe etkili olarak hükümsüz olduğuna, ihale edilen hisselerin malikinin halen … olduğunun … sicil kayıtlarına işlenmesi için ticaret sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere 06/01/2010 ve 07/01/2010 tarihlerinde yapılan ihaleler sonucunda …’a ait davalı şirketteki 169.460,996 adet payı satın alan … bu paydan 99.460,996 adet payı 22/02/2010 tarihinde …’ye devir etmiştir. İcra müdürlüğünün bozma kararı üzerine geçmişe etkili olarak işlem yapması akabinde … tarafından icra müdürlüğünün bu işleminin yasaya aykırı olduğu iddia edilerek kaldırılması için şikayet yolu ile …. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/823 esas ve 2011/822 esas nolu dosyaları ile dava açılmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş karar Yargıtay … Hukuk Dairesince onanmış ancak karar düzeltm üzerine Yargıtay … Hukuk Daerisi 2012/31034 esas ve 2012/31033 esas nolu bozma ilamlarında “Borçlunun …’deki hisse senetleri haczedilerek yapılan ihalede …’ye satılmıştır. Hisse senetlerinin mülkiyetini kazanan ihale alıcısı, daha sonra bu hisse senetlerini … AG’ye devretmiştir. Bu aşamadan sonra kesinleşen … İcra Hukuk Mahkemesi’nin kararı ile ödeme emrinin 01.04.2010 tarihinde tebliğ edilmiş sayılmasına ve hisse senetlerinin mülkiyetini ihale alıcısına geçiren ihalenin feshine karar verilmiş, icra müdürlüğünce tüm icra işlemlerinin geçmişe etkili olarak hükümsüz olduğuna, ihale edilen hisselerin malikinin halen borçlu olduğunun … sicil kayıtlarına işlenmesi için Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 763. maddesi gereğince bir taşınırın zilyetliğini iyiniyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile, zilyetlik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hâllerde o şeyin maliki olur. 818 Sayılı BK’nun 225. maddesine göre cebri ihalede satım, memurun ihalesi ile gerçekleşir. Yine BK’nun 231. maddesine göre müzayede ile menkul bir mal alan kimse onun mülkiyetini ihale anında kazanır. İhale ile menkul mal, alıcıya teslim edildiği andan itibaren alıcı, bu menkul mal üzerinde temliki tasarrufta bulunabilir. Bu şekilde ihale alıcısından satın alan kişi dahi iyiniyetlidir ve o menkul malın mülkiyetini kazanır. Her ne kadar ihalenin feshi kararı, ihale alıcısı …’yi etkilese de, hisseleri ihale alıcısından satın alan üçüncü kişi … AG’nin kazandığı mülkiyet hakkını etkileyemez. Bir başka anlatımla, ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 01.04.2010 tarihinden önce yapılan işlemlerin (06.01.2010 ve 07.01.2010 tarihli ihaleler de dahil olmak üzere) yok hükmünde sayılması, ihale bedelini ödeyip malı teslim alan alıcıdan, söz konusu hisseleri satın alan iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanımlarını etkilemez.” denilerek onama kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararın bozulmasına karar verildiği görülmüştür. Bu bozma kararından da anlaşıldığı üzere …’nin pay kazanımı geçerlidir.
…’da kalan 70.000,00 adet payın 60.000,00 adedi icra müdürlüğünce yapılan satış neticesinde 30/03/2011 tarihinde … Limited’e satılmıştır. Yukarıda ayrıntıları ile yazıldığı üzere Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 21/02/2013 tarih 2012/31033 esas nolu bozma ilamında da açıklandığı üzere … emin sıfatı ile zilyet olup bundan hisse senetlerini satın alan … Limited’de , … gibi iyi niyetli üçüncü kişidir. …’nin satın alma tarihi 22/02/2010 … Limited’in satın alma tarihi 30/03/2011 olup bu tarihlerde dava konusu … Aş nin hisselerinin devir edilmemesi hususunda uygulanan bir ihtiyati tedbir kararı yoktur. Nitekim ….Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/425 esas 2014/4 karar nolu dosyasında … ve …’nin şikayeti üzerine ” dolandırılıcılık, özel belgede sahtecilik, suç delilini yok etmek, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kamu kurum ve kuruluşlarının tüzel kişilerin araç olarak kullanılması sureti ile dolandırıcılık” suçlarından yapılan yargılama neticesinde … Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasında davalı olarak yer alan şirket yöneticileri hakkında beraat kararı verildiği ve beraat kararının Yargıtay … Hukuk Dairesine onanarak kesinleştiği, dolayısıyla 99.460.996 adet hisseyi 22/02/2010 tarihinde edinin … ve 60.000,00 adet hisseyi 30/03/2010 tarihinde edinen … Limited’in kötü niyetli oldukları davacı tarafça ispat edilemediği, ceza dosyası ile iyi niyetli üçüncü kişi oldukları sabit bulunduğu, iyi niyetli olmaları nedeni ile bu edinimlerinin korunması gerekeceği sonucuna varılmıştır.
… üzerinde kalan 10.000,00 adet hisse ise …. İcra Müdürlüğünün (eski ….İcra Müdürlüğü) 2009/41355 ve 2009/41351 esas sayılı dosyalarından ikinci defa yapılan 31/10/2013 tarihli ihaleye katılarak … Aş ye ait 10.000,00 adet hisseyi … Limited tarafından satın alındığı, bu satışla ilgili … İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/1134 esas 2013/1547 karar nolu dosyasından ihalenin feshi için açılan dava nedeni ile yargılama yapıldığı, davanın reddine karar verildiği, ret gerekçesi olarak da ” Davacının ihale konusu hisse senetlerinin geçersiz olduğuna, herhangi bir kıymeti bulunamadığına ilişkin iddiasının daha önce ….İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/348 esas 2012/308 karar ve 2012/349 esas 2013/309 karar sayılı ilamları ile incelenerek ret edildiği, bu yönü ile davacı iddiasının doğru olmadığı, alacağın temlikine ilişkin sözleşmenin geçerli olup ihalenin feshini gerektirecek başka bir neden de saptanmadığından davacının davasının reddine” denildiği söz konusu kararın yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, dolayısı ile 11 adet hisseninde mülkiyetinin …’a ait olmadığı, sonuç olarak karar tarihi itibariyle davacı …’un davalı …’de hiçbir hissenin kalmadığı dolayısıyla Yargıtay …Hukuk Dairesinin 06/02/2018 tarih 2016/6238 esas 2018/788 karar nolu ilamında da belirtildiği üzere, 13/03/2010 tarihli genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitini isteyen davacı …’un ortaklık sıfatının kalmaması nedeni ile bu davacı yönünden açılan davada aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Diğer davacı …’in davalı şirketten bir adet payı olup bu davacının aktif husumet ehliyeti vardır. Bu davacı 13/02/2010 ve 13/10/2010 tarihli genel kurul toplantı tarihleri ve esas sözleşme ve TTK hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmiş ve ilan edilmiştir. Ancak davacı bu tarihli genel kurul toplantılarına katılmamıştır.13/02/2010 tarihli genel kurulun yok hükmünde olduğunun tespiti amacıyla açılan dava ….Asliye Ticaret mahkemesinin 2016/142 esas sayılı dosyasında görülmekte olup, yargılamanın devamı sırasında davacılardan … adına sunulan vekaletname ile açılan davadan feragat edilmiş, …’un diğer vekilleri tarafından yeni sunulan vekaletnamenin geçersiz olduğu ve bu amaçla yurt dışında yürüyen dava bulunduğunun bildirilmesi nedeni ile mahkemece bu davanın neticesinin beklenmesine karar verilmiştir. 13/02/2012 tarihli genel kurul kararının yokluğunun tespitine karar verilmesi halinde iptalden farklı olarak genel kurul ve alınan kararlar baştan itibaren yok hükmünde olacaktır. Bu durumda yönetim kurulunun seçimine ilişkin kararda alınmamış sayılacaktır. Bir başka ifade ile yönetim kuruluna seçilen kimselerin seçimi yapılmamış olacak bu kimseler organ sıfatı kazanamayacaktır. Yönetim kurulunun seçiminin yok hükmünde olması 13/03/2010 tarihli genel kurulda alınan kararları da etkileyecektir. Zira toplantıya çağrı yetkili organ tarafından yapılmadığı için genel kurulda yok hükmünde olacaktır. Yokluğun sonucu bununla da sınırlı kalmayacaktır. 2010 tarihinden sonra gerçekleşen tüm genel kurallara sirayet edecektir. Şirketler hukukunda hukuk ve işlem güvenliği açısından butlan ve yokluk ikincil nitelikte olup ancak istisnai durumlarda uygulama bulur. Genel kurula çağrının yetkisiz organ tarafından yapıldığı gerekçesi ile 13/03/2010 tarihli genel kurulda alınan kararların yokluğuna karar verilmesi zincirleme olarak davanın açıldığı 2010 yılından bu yana gerçekleşen tüm genel kurulların ve bu genel kurullarda alınan tüm kararların yok hükmünde olduğu sonucuna götürecektir. Bu bağlamda hukuk ve işlem güvenliği bakımından sicilin olumlu etkisine dayalı olarak üçüncü kişilerle yapılan işlemlerin geçerli olacağı kabul edilse bile örneğin sermaye artırımına ilişkin kararlarında geçmişe dönük olarak yok hükmünde olması sonucu doğacaktır. Hukuk ve işlem güvenliği bakımından son derece sakıncalı bu sonucun mutlak olmadığı düşünülmektedir. Nitekim TTK 410.maddesinde görev süresi sona eren yönetim kurulu üyelerinin genel kurulu toplantıya çağırabileceği hükme bağlanmıştır. Burada da esasen görev süresi dolan yönetim kurulu üyeleri organ sıfatını kaybetmektedir. Görev süresi dolması ile birlikte hiçbir yetki ve görevi kalmayan yönetim kurulu ile seçimi batıl olan yönetim kurulu arasında yetki ve görev bakımından hiçbir fark yoktur. O halde dogmatik olarak bakıldığında görev süresi dolmuş yönetim kurulu ile seçimi batıl ya da yok hükmünde olan yönetim kurulu arasında ticaret siciline tescil edilmiş olmak kaydı ile genel kurul toplantısına çağrı noktasında bir ayrım yapılmadan ilk durumda da genel kurula çağrıyı geçerli kabul etmek hukuk ve işlem güvenliği de dikkate alındığında uygun bir çözüm olarak görülmektedir. O halde … Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan dava da 13/02/2010 tarihli genel kurulun yokluğunun tespitine karar verilmiş olması ihtimalinde de 13/03/2010 tarihli genel kurulu davalı şirket yönetim kurulunun ticaret siciline tescil edilmiş üyeleri tarafından çağrılmış olması nedeni ile hukuk ve işlem güvenliği açısından geçerli kabul edilerek ayrıca yukarıda da özetlendiği üzere 13/03/2010 tarihli genel kurula pay kazanımı geçerli bulunan ve davalı şirkette 99.460.996 adet hissesi bulunan … ve hazirun cetvelinde … Belediye’si ve … katılarak alınan kararların niteliği itibari ile toplantı ve karar nisabı oluştuğu da dikkate alınarak bu davacı tarafından açılan davanın da reddine aşağıda ki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı …nin davasının aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeni ile reddine,
2-Davacı … tarafından açılan davanın reddine,
3-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden davacılardan ayrı ayrı 2.725,00TL alınacak vekalet ücretinin davalıya verilmesine,
4-Yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davacılar tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın ilgilisine iadesine,
6-Bu dava sebebiyle 44,40TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden 17,15TL nin mahsubu ile kalan 27,25TL’nin davacılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren iki hafta içeresinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/03/2019

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır