Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1249 E. 2018/706 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/350 Esas
KARAR NO : 2018/457

ESAS VE BİRLEŞEN DAVA : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
DAVA TARİHİ : 03/04/2015 ( Asıl Dava )
16/02/2016 ( Birleşen Dava
KARAR TARİHİ : 18/04/2018

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; ZMMS bulunmayan … plakalı aracı sevk ve idare eden … 21.9.2010 tarihnide geçirdiği tek taraflı trafik kazası sonrasında vefat ettiğini, müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile … için 8.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren faizi ile ve dava masrafları ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu olup, ilgili kanunun 109/1 maddesi “ motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” yasanın 109/2 maddesi “ dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Hükmünü içerdiğini, yasanın ilgili madde hükmü içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere uzamış ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre cezayı gerektirmesi ve bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerektiğini, davacı yanca açılan davaya konu eylemin davacıların desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleştiğini, desteğin dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermekten ibaret eylemi olay tarihinde yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem olmadığını, desteğin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasının mümkün olmadığını, motorlu araç kazalarından doğan zararlar nedeniyle Güvence Hesabından tazminat taleplerinin zamanaşımı süresi 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109 ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri uyarınca 2 yıl olduğunu, yasa ve yönetmelikte belirtilen bu 2 yıllık sürenin geçtiğini, davaya konu kazanın 21.09.2010 tarihinde meydana geldiğini, davacı yanca yasada belirtilen zamanaşımı süresi geçtikten sonra ikame olunan davanın usulden reddi gerektiğini, Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9. ve 15. maddelerine göre de zarar ile zarar sebebinin irtibatlandırılması ve ilgililerin zararlarının tazmini için gerekli evraklarla birlikte usulüne uygun şekilde Güvence Hesabına başvurulması gerektiğini, davacı tarafından bu ön şart yerine getirilmeden doğrudan dava açıldığını, Davacının olaydaki sıfatı belli olmadığı gibi maddi vakıa da somut olarak ortaya konulmadığını, HMK madde 119 aykırı dava dilekçesinin iptalinin gerektiğini, davanın … plakalı araç maliki …’ya ihbarını kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen araçların motor ve şasi numaraları da belirtilmek suretiyle Mecburi Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesinin araştırılmasını, zira aracın kaza tarihi itibarıyla geçerli bir Mecburi Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi olması halinde, müvekkili kurumun herhangi bir sorumluluğu söz konusu olmayacağından müvekkil aleyhine husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca talep edilen zarar ile araç sürücüsünün kusurlu eylem arasındaki uygun illiyet bağının ispatlanmasının gerektiğini, alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının birleşmesi olgusunun hukuki sonuç ve mahiyetine ilişkin olduğunu, ilke olarak, hukuken geçerli bir borç ilişkisinin bulunabilmesi için alacaklı ve borçlu olmak üzere iki tarafın varlığının arandığını, bu ilkenin doğal sonucunun ise, alacaklısı ve borçlusu aynı olan bir borç ilişkisinin düşünülemeyeceğini, aksi düşünce, bir kimsenin kendi alacağının borçlusu olması sonucunu doğurur ki, bunun kabulüne olanak bulunmadığını, 818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) 116. maddesi alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının bir kişide birleşmesiyle borç sona erer” hükmünü içerdiğini, müvekkil kurumun sigorta şirketi olmayıp 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14. Maddesi kapsamında oluşturulan Ve Güvence Hesabı Yönetmeliği kapsamında faaliyet gösteren bir kurum olmakla, ödenen tazminatlar için belirli hallerin dışında sigortalısına rücu etme hakkı bulunmayan Trafik Sigorta Şirketlerinden farklı olarak, Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 16. Maddesi kapsamında ödediği bedelleri kazaya sebep olan sorumlulardan rücuen talep hakkına sahip olduğunu, iş bu yasal düzenlemeler kapsamında, bu dava sonucunda müvekkil kurumun bir tazminat ödemek zorunda kalırsa araç malik/işleteni/sürücüsünden rücuen talep edeceğini, bu kapsamda, rücu edilecek şahıslar(sürücü ) ile davacılar aynı şahıslar olduğundan BK.’nun 135. Maddesinde düzenlenen alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi söz konusu olduğunu, belirtilen nedenlerle, BK. Madde 135’in “alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesi ile borç sona erer.” amir hükmü karşısında mutlak suretle müvekkili kurumun sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiğini, belirtilen nedenlerle, eski BK madde 116 yeni BK. Madde 135’in “alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesi ile borcun sona erer.” amir hükmü karşısında mutlak suretle müvekkil kurumun sorumlu olmadığından davanın reddinin gerektiğini, müvekkili kurumun temerrüdünün oluşmadığının kabulünün gerektiğini, bu itibarla, faiz isteminin haksız olduğunu, davanın temeli haksız fiil olduğuna göre, müvekkili kurumdan reeskont faizi isteminin de yersiz ve haksız olduğunu, dava açmadan önce yukarıda belirtildiği şekilde başvuru yapılması hukuki bir ön koşul olduğundan, dava açılmasına müvekkil tarafından sebebiyet verilmediğinin de ortaya çıkacağını belirterek, Usule yönelik itirazlarının karara bağlanmasına, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama gideri ve ücreti vekâletin davacıya tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
Davacının müşterek çocukları … ve … adına velayeten aynı gerekçe ile davaya konu trafik kazası nedeni ile davacıların murisi …’nun vefat etmesi nedeni ile davalı adına açtığı 1.000,00-er TL destekten yoksun kalma tazminatı davası … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/02/2017 tarih, … E., … K. sayılı ilamı ile mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Trafik, sigorta ve nüfus kayıtları celp edilmiş, kusur oranı ve tazminat miktarı konusunda yerel bilirkişilerden rapor alınmıştır.
Türkiye Sigortalar Birliğinin 11.03.2016 tarihli yazısında davaya konu … plakalı aracın kaza tarihini kapsayacak şekilde zorunlu trafik sigortası kaydına rastlanmadığı bildirilmiştir.
Güvence Hesabına yazılan müzekkere cevabında, Güvence Hesabına dava öncesi başvuru bulunmadığından, açılmış bir hasar dosyası ve ödeme bulunmadığı bildirilmiştir.
Kusur ve tazminat hesabı yönünden üçlü bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; dava konusu meydana gelen trafik kazasında müteveffa sürücü, davacı yakını …’nun asli derecede ve % 100 oranında kusurlu olduğu, kazaya karışan aracın dava dışı malikinin , sürücü ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu ve aynı oranda müessir olduğu, davacı eş …’nun eşi …’nun desteğinden yoksun kalması sonucu maddi zararın 201.313,00-TL dava dışı çocuk …’nun olay sonucu vefat eden babasının desteğinden yoksun kalması sonucu maddi zararının 40.009,0-Tl, dava dışı çocuk …’nun vefat eden babasının desteğinden yoksun kaması sonucu maddi zararının 42.859,00-Tl olarakhesap edildiği hususları rapor edilmiştir. Rapor etmiştir.
Tazminat hesabı yönünden taraf vekillerinin itirazı noktasında bilirkişi heyetinden alınan ek raporda özetle; PMF 31 tablosuna göre yapılan hesaplamada davacı eş … olay sonucu vefat eden eşi …’nun desteğinden yoksun kalması sonucu maddi zararın 214,048-TL, davacı çocuk …’ nun maddi zararının 40.866,-TL , davacı çocuk …’nun ise maddi zararının 44.396,00-TL olduğu, TRH 2010 tablosuna göre yapılan hesaplamada ise, davacı eş … olay sonucu vefat eden eşi …’nun desteğinden yoksun kalması sonucu maddi zararın 184,460,00-TL, davacı çocuk …’ nun maddi zararının 41.079,00,-TL , davacı çocuk …’nun ise maddi zararının 44.029,00-TL olduğu rapor edilmiştir.
Üst paragrafta belirtilen kusur ve tazminat raporu, olayın oluşu ve dosya kapsamıyla uyumlu ve yeterli olduğu değerlendirildiğinden rapora itibar olunmuş ve mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Davacı vekili, hesaplanan bilirkişi raporu doğrultusunda mahkememize sunmuş olduğu bila tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini davacı … için 206.048,00- TL davacı Eylem için 39.866,00-TL, davacı … için 43.396,00-TL artırarak toplam 299.310,00 TL tazminatın talep tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde, müteveffa …’nun, olay tarihinde … plakalı damperli kamyonunun kasa kısmına yüklediği hafriyat yükünü boşalttığı sırada damperin çok yakındaki bir konuma girdiği, damper çalışma prensiplerine riayet etmediği, kendi can emniyetini kollama hususunda ihmal gösterdiği, böylece hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan kazanın meydana gelmesinde etkili bulunduğu, dikkatsiz ve tedbirsiz davranışı sebebi ile olayda asli derecede kusurlu olduğu ancak Yargıtay HGK’nın 22.02.2012 gün …-… E. … K. Sayılı ilamında “Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan 3. Kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla tam kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işleteninin kusurunun, işletetinin desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği bu nedenle davalı sigorta şirketinin zararının tamamından sorumlu olduğu” vurgulanmış olmakla 21.09.2010 günü meydana gelen trafik kazasında desteğin ölümü sebebiyle kaza tarihi dikkate alınarak PMF 31 tablosuna göre esas alınan hesaplamaya göre, davacı anne …’nun 214.048,00-TL, davacı çocuk …’nun 40.866,00- TL, davacı çocuk …’nun 44.396,00-TL destekten yoksun kalma zararı oluştuğu, 5684 sayılı Sigortalar Kanununun 14/2 md sindeki “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için Güvence Hesabına başvuru yapılacağı” düzenlemesi karşısında davacıların zararından davalı … Hesabının sorumlu olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir.
Sigorta şirketi yönünden faiz başlangıcı (Temerrüt) tarihini hiçbir duraksamaya sebebiyet vermeyecek açıklıkta belirlenmesi gerekir. İlgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 89,99 ve 108.maddeleri ile 3.5.1997 gün ve 22978 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Garanti fonu Yönetmenliğinin 12,13, ve 14.maddelerinde yazılı şekilde sigorta şirketine başvurulduğu halde gerekli ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinde sigorta şirketinin temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş ya da hiç müracaat edilmemişse sigorta şirketinin temerrüdünden bahsedilemez. Bu durumda faiz başlangıcının; sigorta şirketi aleyhine icra takibine girişilmişse takip tarihi, dava açılmışsa dava tarihi olarak kabul ve tespiti gerekir. Bu itibarla davalı … yönünden faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabul edilmiş ancak, hükmün tefhim edildiği kısa kararda birleşen dosyanın dava tarihi asıl dosyadaki dava tarihi olarak sehven tutanağa geçtiği, HMK 304 maddesinde hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların mahkemece re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceği düzenlenmiş olmakla, birleşen dosya yönünden dava tarihi 16/02/2016 olarak düzeltilerek bu tarihten itibaren faizin işletilmesine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KABULÜ İle
Davacı eş … için 214.048,00 TL , davacı çocuk … için 40.866,00 TL, davacı çocuk … için 44.396,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davacı eş … yönünden dava tarihi olan 03/04/2015 tarihinden, davacı çocuklar … ve … yönünden, birleşen dava tarihi olan 16/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
2-Asıl dava yönünden alınması gerekli olan 14.621,61 -TL karar ilam harcından, peşin alınan 27,70-TL ile 4.941,00-TL tamamlama harcının mahsubu ile noksan kalan 9.652,91-TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Birleşen dava yönünden alınması gerekli olan 5.824,24-TL karar ilam harcından, peşin alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile noksan kalan 5.795,04- TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Asıl davada davacı tarafından yapılan dava açılış gideri: 59,50-TL, tamamlama harcı: 4.941,00-TL, bilirkişi ücreti: 1.800,00-TL davetiye ve posta gideri:184,10-TL olmak üzere toplam: 6.984,50-TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Birleşen davada davacılar tarafından yapılan dava açılış gideri: 62,70-TL, tebligat gideri: 26,00-TL olmak üzere toplam: 88,70-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine
6-Asıl davada davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 18.792,88-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
7-Birleşen davada davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 9.570,96- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine ,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda kararın tebliğden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize yada mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır