Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1190 E. 2018/118 K. 08.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1190
KARAR NO : 2018/118
DAVA : İflas Erteleme
DAVA TARİHİ: 05/07/2012
KARAR TARİHİ: 08/02/2018
DAVA : Davacı vekilince verilen ve 05/07/2012 tarihinde mahkememize tevzi edilen dilekçede ,… Gayrimenkul Yatırım ve Geliştirme AŞ unvanlı davacı şirketin , turizm ve eğlence sektöründe her türlü konaklama tesisleri, yeme , içme, eğlence yerleri, sağlık, ve spor tesisleri , kongre / konser ve sergi merkezleri , sinema , eğlence merkezi, otel, alış veriş merkezi , temalı park işletmek ve kiraya verme işi ile iştigal ettiğini, müvekkili şirketin 07/12/2007 yılında kurulduğunu, şirketin ödenmiş sermayesinin 48.700.000 TL olduğunu, 27/10/2011 tarihinde outlet , temalı park , arena , convention certer fuar alanları, oteller ve meydanlardan oluşan… Kentsel Eğlence Merkezini işletmeye açtığını, bu işletmenin 4 büyük işletme ve 200 bağımsız bölümde konumlanmış, 200 orta ve küçük işletmeden oluştuğunu, projeyi gerçekleştirmek için …Bankası AŞ ‘den 02/11/2010 tarihli kredi sözleşmesi uyarınca , 3 yıl ana para ödemesiz, 12 yıl vadeli 270.000.000 Euro tutarında , proje finansman kredisi sağlandığını, krediye karşılık müvekkili şirketin maliki bulunduğu ve üzerinde dava konusu işletmenin inşa edileceği , .. parsel ile kredi sözleşmesinin garantörlerinin maliki bulunduğu diğer taşınmazlar üzerinde , bankanın kredi riskinin %150 fazlası …nında banka lehine birinci dereceden ipotek tesis edildiğini belirtmiştir.
Dava dilekçesinde devamla, alışveriş merkezindeki işletmecilerin uluslararası nitelikte büyük işletmeciler olması ve bu şirketlerin işletme standartın da teknik alt yapı yapma zorunluğu ve belediyenin çevre yollarının bir kısmının müvekkili şirket tarafından yapılmasının şart koşulması gibi nedenlerle bütçede %10 civarında artış gerçekleştiğini, bu artış nedeniyle davacı şirketin …Bankasında ek kredi talebinde bulunduğunu , ek kredi talebinin değerlendirilmesi sırasında davacı şirketin temerrüte olmamasına rağmen , …Bankası tarafından proje gelirleri üzerine blokaj konularak , proje gelirlerinden, proje giderlerinin ödenmesinin engellendiğini, öte yandan ortaklarının birinin taşınmazının satışı yoluyla sağlanan 11.500.000,00 USD öz kaynağın şirket hesabına transfer edildiğini, ancak banka tarafından faiz alacağı olduğu belirtilerek bu parayı bloke ederek , şirketin gelir elde etmesinin engellendiğini, banka tarafından davacı şirketin operasyonlarının durdurulup, öz kaynak girişiminin engellendiğini, davacı şirketin temerrüte düşürmeye çalışıldığını, banka tarafından , bir yandan maliyet artışına yönelik ek teminat talep edilirken diğer taraftan piyasaya , projeye el konulduğu, projede yolsuzluklar olduğu yönünde asılsız iddialar ileri sürülerek müvekkili şirketin ticari itibarının zedelendiğini, projeye piyasada duyulan güvenin sarsıldığını, projedeki bütçe artışı nedeniyle , davacı şirketin BDDK ve Banka Teftiş Kurulu tarafından uygunluk denetiminden geçirildiğini, yolsuzluk denetimlerinin yapıldığını, sonuçta davacı şirket üzerine atılı yolsuzluk iddialarının akamete uğradığını, belirtmiştir.
Dava dilekçesinde devamla; şirkette yapılan 06/03/2012 tarihli toplantıdan sonra bankaya teklif sunulduğunu, banka tarafından gönderilen teklifte 340.000.000 Euro değer takdir edilen projenin 170.000.000 Euro bedelle , vefa hakkı verilmek suretiyle bankaya devrinin teklif edildiğini, banka tarafından dayatılan teklifte yer alan hukuka aykırılıklar , ivazlar arası açık nispetsizlik , müzayaka hali, davacı şirket tarafından belirtilmek suretiyle , yeni teklifin bankaya iletildiğini , daha önceki teklifin davacı şirket tarafından imzalanmayarak , yeni teklif sunulması nedeniyle banka tarafından , hukuksal dayanaktan yoksun iddialarla , sözde temerrüt hali yaratılarak , hesap kat edilerek , krediyi geri çağıran Beyoğlu … Noterliğinin 16/03/2012 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilmek suretiyle gabin oluşturan unsurlar içeren sözleşmenin imzalanmasını amaçlandığını, kredi sözleşmesi çerçevesinde temerrüte düşmemiş olmamasına rağmen , banka tarafından gerçekleştirilen fiili blokajlar sonucu piyasa borçlarının giderek büyüdüğünü, belirtilen icra takiplerine maruz bırakıldığını , tüm bu nedenlerle davacı şirketin 31/03/2011 tarihi itibariyle TTK 377 maddesi uyarınca şirket aktiflerinin rayiç bedellerine göre değerlendirilmesi yapıldığında, borca batık olduğunun yönetim kurulu tarafından tespit edildiğini, davacı şirketin , projeye olan inancı ve iyileştirme planında sunduğu çözümlerde bu dar boğazı aşacağını inandığını, belirterek bu durumun ticaret mahkemesine duyurulması ve iflasın ertelenmesi talebinin iletilmesi hususunda karar alındığını, belirterek davacı şirketin borçlarını ödeyebilme kapsamında hazırladığı projenin dava dilekçesine ekli olduğunu belirterek şirketin borca batıklığının tespiti ile davacı şirketin iyileştirme projesi dahilinde iflasının bir yıl süre ile ertelenmesine ve dava dilekçesinde yazılı ihtiyati tedbirlere karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davanın niteliği gereği hasımsız olarak açılması gerektiğinden ve hasımsız olarak açıldığından cevap sunulması mümkün değildir.
DELİLLER VE GEREKÇE : Dava; borca batıklığın tespiti ve borca batık olması halinde iflasın ertelenmesi talebine ilişkindir.
Deliller ; Ana sözleşme, vaziyet planı ve proje tanıtım broşürü , kredi sözleşmesi, ipotek senetleri, bankaya yapılan başvurular, ek teminatlar, banka tarafından imzalatılmak üzere gönderilen teklif , ek teminatlar, banka teklifine karşı verilen karşı teklif , Beyoğlu … Noterliğinin 16/03/2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi , Beşiktaş … Noterliğinin… yevmiye numaralı ihtarnamesi, icra takipleri listesi, temlikli alacaklılar listesi, yönetim kurulu kararları, bilanço , iyileştirme projesi (ek 16) , bilirkişi incelemesi, tanık beyanları, keşif , yargı kararları, İstanbul Ticaret Mahkemelerinde açılan dosyalar, diğer kanuni ve takdiri deliller, şirket defterleri ve ticari yazışmalar, 5 adet mavi klasör ile sunulan alış veriş merkezinin ilk açıldığı tarihte yapıldığı iddia edilen kira sözleşmeleri suretleri.
Mülga TTK 324 , Yeni TTK 376 ve 377. maddelerine göre , ” şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa , yönetim kurulu aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin , şirket alacaklılarının alacaklarının karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde yönetim kurulu bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğer ki, iflas kararın verilmesinden önce şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunun ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları , alacaklılarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği , gerçekliği, ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi halde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru , iflas bildirimi olarak kabul olunur. ”
TTK 377 maddesine göre ; ” yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Bu halde İcra ve İflas Kanunun 179 ila 179/b maddeleri uygulanır.”
İcra ve İflas Kanunun , sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflası başlıklı 179. Maddesine göre, ” Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddî ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur.
Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflâsın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.”
İcra ve İflas Kanunun erteleme tedbirleri başlıklı 179/a maddesine göre ; “Mahkeme, iflâsın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır.
Kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları ve iflâsın ertelenmesine ilişkin talep 166 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usul ile mahkeme tarafından ilân ve ticaret siciline tescil ettirilir. Mahkeme bu arada erteleme talebini karara bağlar.
İflâs ertelenmişse kayyım her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor eder, mahkeme bu rapor üzerine veya gerek gördüğünde alacağı bilirkişi raporuna göre, erteleme istemini değerlendirir ve iyileştirmenin mümkün olamayacağı kanaatine varırsa erteleme kararını kaldırır. “
İcra ve İflas Kanunun erteleme kararının etkili başlıklı 179/b maddesine göre ; ” Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.
Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticarî işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır. ( Bu madde kapsamında , alınan ön rapor doğrultusunda davacı şirketin talebi gibi , davacı şirketi koruyucu tüm tedbirlere 27/08/2012 tarihli ara kararı ile mahkememizce hükmedilmiştir)
206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir. Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir; ancak uzatma süreleri toplamı dört yılı geçemez. Kayyım, mahkemenin belirleyeceği sürelerde iflâsı ertelenenin faaliyetleri ve işletmenin durumu konusunda düzenli olarak mahkemeye rapor verir.
İflâsın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verir. Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verebilir. ”
Davacı vekili davayı açtıktan kısa bir süre sonra 27/07/2012 tarihli dilekçeyi dosyaya sunarak , müvekkili şirketin iyileştirme projesinin bir parçası olan kredi veren …Bankası AŞ ile ilave kredi kullandırılmak suretiyle borç yapılandırılması ve tasfiyesine dair kredi sözleşmesine ek sözleşme imzalanmasının gündemde olduğunu, bunun sonucunda bilançonun borca batıklık durumunun kalkacağını belirterek , davanın konusuz kalacağını, yine 31/7/2012 tarihli dilekçesinde borca batıklık bilançosunda hata yapıldığını, gerçekte şirketin borca batık olmadığını, dolayısıyla iflas erteleme şartlarının oluşmadığını , belirterek davada karar verilmesine yer olmadığına ve iflas ertelemenin reddine karar verilmesini istemiştir. …Bankası Aş vekili dosyaya sunmuş olduğu , 06/8/2012 tarihli dilekçesinde , davacı şirketin aktifinin pasifinden fazla olduğunu iddia ederek , davanın şartlarının oluşmadığını iddia ettiğini, buna ilişkin hesaplama yapılırken iki dönem arasındaki Euro /TL kur değişiminden kaynaklanarak lehe oluşan kur farkının, hesabın kayda alındığının görüldüğünü, ayrıca projenin tam olarak tamamlanamamasına rağmen 31/12/2011 tarihi itibariyle , yapılan yatırım harcamalarının önemli bir kısmının 258 nolu yapılmakta olan yatırımlar hesabından çıkartılarak ilgili maddi duran varlıklar hesabına aktarıldığını, ayrıca bir takım yanlış işlemlerle pasifte olması gereken hususların aktife aktarıldığını, buna ilişkin 30/06/2012 tarihli bilanço ve gelir tabloları ve muhasebe kayıtlarının gerçek durumu yansıtmadığının anlaşıldığını ve borca batık durumda olduğu belirterek firmanın sunduğu iyileştirme projelerinin gerçekleşmesinin mümkün olmayabileceği ancak daha etkin sonuçlar doğrulabilecek iyileştirme imkanlarının bulunduğu dikkate alınarak iflasın ertelenmesine karar verilmesini istemiş, mahkememizce alınan 02/08/2012 tarihli ek kararda bu talepler değerlendirilerek , İİK nun 178 Son ve 179 . Maddesine göre, sermaye şirketlerinin pasifinin aktifinden fazla olması halinde bu durum Ticaret Mahkemesine bildirilmesinin zorunlu olduğu, dava dilekçesinde borca batık olduğunun bildirildiği, bu tür davalardan feragat ve HMK 150 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, borca batık olup olmadığının ancak bilirkişi incelemesi ile tespitinden sonra borca batık değil ise şartları oluşmayan iflas ve iflas erteleme davasının reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Borca batık olup olmadığının tespiti ayrıca iflas erteleme tedbirlerinin değerlendirilmesi amacıyla mahkememizce alınan ön rapor incelendiğinde, davacı şirketin öz kaynaklarının 60.012.246,51 TL tutarında borca batık bulunduğu, toplam borç stokunun 780.000.000 TL civarında olup, bunun 630.000.000 TL ( 270.000.000 Euro ana para kredi borcu + faiz karşılığı ) lik kısmının müdahil TC …Bankası alacağı olduğunu, kullandırılan kredi karşılığında taşınmazların tamamının bankaya ipotek edilmiş olduğunu, şirketin iflası halinde borcun ödenmesi ihtimalinin zayıf bulunduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan iyileştirme projesi ile ek iyileştirme projesinin müdahil banka tarafından da kabul edildiği, işletmenin temini halinde piyasa borçlarının ödenme ihtimalinin fazla olduğu bildirilmiş bu ön rapor üzerine mahkememizce , davacı şirketin borca batık olduğunun anlaşılması üzerine yargılamaya devam edilerek iflas erteleme tedbirlerine karar verilmiştir.
İflas erteleme talep edildiği, İcra İflas Kanunu doğrultusunda trajı yüksek gazetede ilan edilmiş ve gazete sureti dosyaya bırakılmıştır. Yargılamanın devamı sırasında davacı şirketten alacakları olan 135 şirket /şahıs müdahale talepli dosyaya dilekçe sunmuştur.
Davacı vekili tarafından dava dilekçesine ek 16 olarak sunulan iyileştirme projesi incelendiğinde ; ana projenin dava konusu alış veriş merkezinin bulunduğu gayrimenkullerin , …Bankasına kredi borcunun bir kısmına karşılık vefa akdi ile birlikte devredilerek tekrar ilave kredi alınması noktasında toplandığı, davacı ile …Bankası arasındaki görüşmelerde …Bankasının gayrimenkulü ne kadarlık borca mahsuben alacağı hususunun şimdilik tartışmalı olduğu, davacı tarafın gayrimenkulü …Bankasına devrederken 270.000.000 Euro borca mahsuben devretmek istediğini, …Bankasının ise 170.000.000 Euro borca mahsuben devralmak istediğini, …Bankası teklifinin aşırı düşük olması nedeniyle gabin teşkil ettiğini, diğer iyileştirme tedbirleri olarak bankalardan kredi alınmasının planlandığı , vefa akdi konusunda davacı ile …Bankası anlaşamadığı takdirde 2012 sonrası 3-5 ve 7 yıl sonra gerçekleştirilecek hisse devirlerine dayanıldığı, mahkemeye başvurunun olumlu neticelenmesi durumunda sermayenin 2015 yılında 461.800.000 TL daha arttırılacağı , yeni ortak alınabileceği, tasarruf tedbirleri sağlanabileceği hususunda olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafın sunmuş olduğu iyileştirme projesinin temeli dava konusu işletmenin bulunduğu ve davacı şirketin tek gayrimenkul durumundaki taşınmazların, …Bankasından alınan kredi borcunun bir kısmına mahsuben vefa şerhi ile birlikte …Bankasına devri , …Bankasından ilave kredi alınarak inşaattaki eksikliklerin tamamlanarak , taşınmazın …Bankasından kiralanması suretiyle işletilerek borçların ödenmesi hususundadır. Dava dilekçesine ekli projede , taşınmazın ne kadarlık borca mahsuben …Bankasına devredileceği hususunda taraflar arasında anlaşmazlık olduğu, …Bankasınca teklif edilen bedelin, davacı şirketçe düşük görülerek , gabin oluşturması nedeniyle kabulünün mümkün olmadığı görüşmelerin devam ettiği çeşitli defalar dile getirilmiş davacı vekilince dosyaya sunulan 10/8/2012 tarihli dilekçe ve ek iyileştirme projesinde dava konusu gayrimenkullerin …Bankasına 170.000.000 Euro kredi borcuna mahsuben vefa şerhi ile devri 30.000.000 Euro ek kredinin …Bankasınca verilmesi, vefa süresinin 10 yıl olması hususlarında anlaşıldığı bildirilmiştir. Davacı vekilince dilekçeye ekli olarak sunulan iyileştirme projesinin temeli vefa akdi ile birlikte taşınmazın …Bankasına devri noktasında olup ek iyileştirme projesinde sadece , ne kadar borca mahsuben devredileceğinin ( 170.000.000 Euro Kredi borcuna mahsuben ) netleştirildiği görülmektedir.
Mahkememizce davacı şirketin borca batık olup olmadığını ve sunduğu projenin incelenerek ,tedbir kararını değerlendirilmesi amacıyla mahkemece tespit edilen bilirkişilerden ön rapor alınmıştır. Ön rapor sonucunda ; iflas erteleme tedbirlerine ve bu arada davacı şirketin tek gayrimenkulü olan alış veriş merkezinin bulunduğu … nolu parselin devrinin önlenmesi bakımında tapuya ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Davacı vekili gayrimenkulün vefa hakkı ile devrinin iyileştirme projesinin temelini oluşturması nedeniyle bu devrin sağlanması için bir çok defa , taşınmazların üzerindeki tedbirin hemen kaldırılmasını talep etmiş, mahkememizce iflas erteleme projesi ile ilgili teknik bilirkişiler tarafından gerekli değerlendirmeler yapılmadan tedbirin kaldırılamayacağı yönünde karar verilmiştir.
Bu arada bir kısım müdahil vekilleri dosyaya dilekçe sunarak taşınmazların …Bankasına devrinin aktifi ortadan kaldıracak ve diğer alacaklıların haklarının korunamayacağı bu nedenle iflas erteleme projesine uygun olmadığı yönünde dilekçeler verilmiş, bir kısım müdahil vekilleri ise iflas erteleme projesine uygun olduğu yönünde dilekçeler sunmuşlardır. Davacı vekili ile …Bankası vekili bir çok dilekçesinde , zaten gayrimenkuller üzerinde …Bankasının 675.000.000 Euro luk ipoteğinin bulunduğunu, davacı şirketin iflas etmesi durumunda …Bankası dışındaki diğer alacaklıların alacaklarının almalarının mümkün olmadığını , dolayısıyla tek çarenin iyileştirme projesinin onaylanması olduğunu bildirmişlerdir.
Davacı vekiline alacaklılar listesini dosyaya sunması için süre verilmiş davacı vekilince 07/11/2012 tarihli dilekçe ekindeki liste incelendiğinde , 417 adet alacaklı olduğu bildirilmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında davacı vekilince 27/11/2012 havale tarihli dilekçesinde , …Bankasıyla imzalandığını belirttiği kredi borçlarının
yeniden yapılandırılması ve ek kredi kullandırıldığına ilişkin ön protokolü dosyaya sunmuş, incelendiğinde ; davacı şirketin mülkiyetinde bulunan ve arsa vasfı ile tapuda kayıtlı …nolu gayrimenkullerin , bedeli banka alacaklarına hesaben mahsup edilerek ödenmek suretiyle 170.000.000 Euro bedelle bankaya devredileceği, her iki gayrimenkul ile ilgili olarak… AŞ lehine 10 yıl süreli vefa hakkı tesis edileceği, … AŞ lehine bankanın 20.000.000 Euro kredi vereceği , verilen kredi karşılığında tekrar gayrimenkul üzerinde ipotek tesis edileceğini, ek kredi verilmesinden itibaren 30 ay süreli ana para ve faiz ödemesiz dönemi takiben , ödemesiz dönem dahil 10 yıllık süre içinde , Euribor + 6 …nı üzerinden hesaplanacak faizle birlikte bankaya borcun ödeneceği , vefa hakkının gayrimenkullerin devir bedelinin mahsubundan sonra kalacak nakdi kredilerin ana para ve faiz ödemelerinin tamamı ile vefa hakkı kullanım bedeli olan 170.000.000 Euroluk tutarın faizi ile birlikte ödenmesi kaydı ile … AŞ tarafından kullanabileceği , ilk 5 yıl içinde 100.000.000 Euro borcun bankaya ödenmesi kaydı ile de ayrıca diğer borç ve yükümlüklerinde ihlal edilmemiş olması kaydı ile vefa hakkının kullanabileceği , projeyi oluşturan gayrimenkullerin banka adına kaydının tapuda tescilini takiben … AŞ ye alt kiralama ve işletme yetkisini de kapsamak üzere aylık 25.000 Euro bedelle kiralanacağının ön görüldüğü anlaşılmıştır. Vefa akdine dayalı iyileştirme projesinin en son şeklini aldığı hal budur.
Taşınmaz başında taşınmazın rayiç değerinin , bulunduğu aşamanın , projenin tamamlanması için para miktarının tespiti amacıyla inşaat mühendisi , elektrik elektronik mühendisi, makine mühendisi, mimar ve gayrimenkul değerleme uzmanı, eşliğinde keşif yapılmasına karar verilmiştir. Keşif tutanağında alınan ara kararları ile HMK 31. Maddesi kapsamında davacı ve …Bankası vekilinden özellikle , olasılıklar değerlendirildiğinde , davacı şirketin borçların ödeyememesi ve dolayısıyla vefa hakkını kullanamaması , yada iyileştirme projesi uygun görülerek karar verilmesi halinde , kararın temyizi sonrasında , Yargıtay tarafından iyileştirme projesinin uygun olmaması nedeniyle kararın bozulması ihtimalinde, gayrimenkulün …Bankasına devrinin iyileştirme projesinin temelini oluşturması nedeniyle devir yapıldığında gayrimenkulün tekrar davacı şirkete iade edilip edilmeyeceğinin projeden anlaşılmadığı belirtilerek bu konularda açıklama istenmiş ve keşifte alının iki nolu ara kararı ile davacı vekiline alternatif iyileştirme projelerini sunması için süre verilmiştir. Bunun üzerine davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 01/02/2013 tarihli dilekçe incelendiğinde, sorulara cevap verilmeksizin iyileştirme projesinin herkesin menfaatine olduğu yönünde açıklama yapıldığı görülmüş, bunun dışında da dosyaya alternatif iyileştirme projesi dosya ibraz edilmemiştir.
Bilirkişi tarafından düzenlenen 24/01/2013 havale tarihli rapor incelendiğinde , … nolu parseller üzerinde bulunan inşaatın %98 …nında tamamlandığını , AVM kısmında , mağazaların, rest…nların ve yiyecek içecek satış noktalarının daha önce açıldığı ve hizmet verdiği , ancak keşif sırasında aktif olarak çalışan hiçbir mağazanın bulunmadığı, yaklaşık 230 mağazalı olarak tasarlanan ve fiziki alt yapısı tamamlanmış olmasına rağmen gerekli konforu ( sirkülasyon alanlarının kapatılması , ısıtılması ve rüzgardan korunması ) sağlayamaması nedeniyle , mağazaların kapandığı tespit edildiğini, AVM ‘nin içinde bulunduğu adanın , şehirle olan bağlantısının sadece bir noktadan sağlandığı, ayrıca adaya alternatif ulaşım bağlantısının yapılması ve projenin konumuna bağlı olarak ulaşım sistemlerinde yaşanan sorunların çözümünün sağlanması için doğrudan TEM’e erişim ve Form İstanbul tarafı ile bağlantının sağlanması , bağlantıyı sağlayacak köprünün , diğer ada sahipleri ve belediye ile birlikte yapılmasının gerektiği, buna göre projede tamamlanması gereken hususların 1- Yürüme yollarının üstünün kapatılması ( sirkülasyon alanlarının güneş, yağmur , kar gibi dış etkenlerden korunması) , 2- Yürüme yolları ve ortak oturma alanlarının ısıtılması, 3-Rüzgarı kontrol edecek cephe sistemlerinin yapılması, 4- Ada ve AVM ye alternatif ulaşım yollarının yapılması, 5-Temalı park eksiklerinin tamamlanması, 6- …Plaza Oteli , Apart otel kısmı ve Fitness Kulup imalatlarının tamamlanması gerektiğini bu eksiklerinin 6 ay içinde tamamlanabileceği eksiklerin tamamlanması için gereken para miktarının ise 7.304.931.53 EURO olduğu yönünde rapor verdikleri tespit edilmiştir. Söz konusu keşif yukarıda belirtildiği üzere sadece eksikliklerin neler olduğu, tamamlanması gereken para miktarı ve arsa ve yapıların değerinin tespiti için yapılmış olup , bu keşfi yapan bilirkişilere ilaveten mali müşavir , hukukçu bilirkişi katılmak suretiyle oluşturulan bilirkişi heyetinden , iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı yönünde rapor tanzimi istenilmiştir ( bilirkişilerden istenen hususlar ayrıntılı olarak 16/4/2013 tarihinde yapılan duruşmada tek tek zapta geçirilmiştir.)
Bilirkişi heyeti vermiş olduğu 09/7/2013 tarihli raporda, davacı şirketin 31/03/2013 tarihi itibariyle 7.433.715,38 TL borca batık olduğu, davacı şirketin 20.000.000 Euro ilave kredi kullanacağının iflas erteleme projesinde yer aldığını, sağlanan ek kredi ile öncelikle fiziki eksikliklerin giderileceği, kısmen açık mimari ile yapılmış AVM nin kış aylarında olumsuz etkilendiği, bu sebeple AVM nin üstü açık olan kısımlarının projesine uygun olarak kapatılması ve girişlerinde rüzgar kesicilerle korunaklı hale getirilmesinin zorunlu olduğu , ayrıca kışın AVM nin gezilecek bir seviyede ısıtılmasının gerektiği bu amaçla eksik projelerin tamamlanarak AVM nin bu sorunun çözülmesinin hedeflendiğini, davacı şirketi bu eksiklikleri giderebilecek finansmanının bulunmadığını, bu amaçla söz konusu iflas erteleme projesinin devreye sokulduğunu, tüm borcun banka ile yapılan anlaşma gereği 20 yıla varan uzun bir yıla yayıldığı, vefa akdi ile sözleşme yapmak zorunda kalsa dahi bu akdin gerçekleşme koşullarının çok ağır olmadığını, vefa akdi ile borcun yeniden yapılandırılıp , vadenin uzatılması ve ek kredi verilmesi ile sadece tesisin mülkiyetinin geçici ve borcun teminatı olarak bankaya geçtiğini, ancak tesisin tüm kullanım hakları alt kiralama dahil şirkette kaldığını, bu hakkın değerlendirilerek tüm borçlardan kurtulma fırsatının yatırıldığını, şirketin tüm gayrimenkulleri ve gelirlerinin bankaya rehinli olması nedeniyle piyasaya borçlarının ödeyebilecek şimdilik başka bir kaynağının bulunmadığını, banka ile yapılan anlaşma ile şirketin küçük ve teminatsız olan piyasa alacaklarının bankanın önüne geçtiğini ve bankadan 30 aylık ödememiz dönem olarak bu dönemde piyasa borçlarının ödeme imkanına kavuşabileceğini belirttikleri , mali müşavirlerden Muammer Kocatepeli’nin , ” şirket bilançosu eksiye düşmüş, iyileştirme program ve projesinin uygulama şansı yok , iflası gerekir ” diyerek muhalefet şerhi yazdığı tespit edilmiştir.
Hukukçu bilirkişi olarak görüşüne başvurulan Prof Dr Selçuk Öztek ; raporda iyileşme ümidi olmadığında , daha iyi bir durumda olabilecekleri bütün alacakların muvafakat etmeleri dahilinde dahi, iflas ertelemesine karar verilemeyeceğini, iflas ertelemesi kurumunun iflasa engel olan ve ilgili tarafların menfaatini koruyan geçici bir adli tedbir olarak algılaması gerektiğini, borca batık şirketin kurtarılması için zaman kazanmaya imkan verdiğini, iyileştirmenin tamamen tesadüflere bağlı bir nitelik arz etmesi halinde , bu durumun alacaklıların korunması ile bağdaşmayacağından , iflasın ertelenmesi talebinin reddedilmesi gerektiğini, muğlak bir iyileşme olasılığının yeterli olmadığını Yargıtay uygulamasına göre de , mali durumun iyileştirmesi imkanın mevcut olup olmadığı somut vakalara dayanılarak tespit edilmesi gerektiğinin , belirsiz nitelikteki emarelerin erteleme kararı verilebilmesi için yeterli kabul edilemeyeceğini, nitekim yine TTK 377 maddesine göre , iflasın ertelenmesinin şirkete mutlaka taze para getirilmesini gerektiğini işaret ettiğini, bu çerçevede ortakların yeni sermaye getirmeleri veya sermayeyi karşılıksız olarak tamamlamaları, dışarıdan yeni ortak bulunması, alacaklıların alacaklarından kısmen vazgeçmeleri, veya alacaklarını taksitlendirmeleri, yada vade uzatımında bulunmaları , düşük faiz …nlarına razı olmaları veya faizleri bir süre için işletmemeleri, alacakları mukabilinde şirkete iştirak etmeleri gibi tedbirlerin düşünülmesi gerektiğini, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılması halinden daha kötü bir duruma sokularak zarar görmemeleri gerektiğini, bütün alacaklıların alacaklarını tahsil etmek yönünden eşit hakka sahip olduklarını, bazı alacaklılara ödemede öncelik verilmesinin söz konusu olamayacağını, eğer şirketin kurtarılması için bazı aktiflerinin para çevrilmesi veya şirket dışına çıkartılması gerekiyorsa, iflasın ertelenmesi yolunun bu açıdan yetersiz bir araç olduğunu, zira bu yöntemlerin paraya çevrilme sonucunda , alacaklıların başvura bileceği aktifin azalttığını ve dolayısıyla bu azalmaya etsizleştirmek için alacaklılara bazı garantiler verilmesi gerektiğini, şu halde kural olarak iflasın ertelenmesinin kısmi de olsa bir tasfiyeye imkan veremeyeceğini, iyileştirmenin sadece mümkün olup, fakat asla kesin olmadığının unutulmaması gerektiğini ve kanun koyucunun iyileştirmenin amacına aykırıda olsa, alacaklıların korunması bakımından hiçbir rastlantıya tahammülünün olmayacağını, fakat bazı durumlarda kısmi tasfiyenin mümkün olabileceğini, ancak erteleme yönteminin kısmi değilde , düzenli bir tasfiye için kullanılabilmesinin mümkün olmadığını çünkü böyle bir yönetilen şirketin iyileştirmesinin bir yana şirketin son bulacağını , diğer bir değişle iflasın ertelenmesi kurumunun iflasız bir tasfiye için lazım olan hukuki çerçeveyi oluşturmak için tasarlanmadığını, belirtmiştir. Bilirkişi raporunda devamla; taşınmazlar üzerinde banka lehine 675.000.000 Euro tutarında ipotek bulunduğunun , davacı şirketin bu borcun nasıl ödeyeceğinin diğer bilirkişiler tarafından açıklandığını, bu tanımda temel gelir unsurunun , davacı şirketin vefa koşulu ile mülkiyetini devrettiği taşınmazların tekrar …Bankasından kiralanması suretiyle kendisi tekrar kiralayarak elde edeceği kira yada işletme gelirinin 30 ay ödemesiz dönem içinde , banka dışındaki diğer alacaklılara ödeyeceğinin kabul edildiğini, bu tahminin gerçekleşmesinin tamamen ekonomik konjektördeki gelişmelere bağlı olduğunu, en ufak bir olumsuzluğun bedelinin , vefa hakkı ile devredilmiş olan taşınmazın bir daha davacı şirkete geri dönmemek üzere yitirilmesi sonucunu doğuracağını, davacı şirketin hisse satışını 2017 yılında sonunda yapmayı planladığını, bunu mümkün gösterir ikna edici yeterli açıklamanın yapılmadığını, davacı şirketin üzerinde durduğu hususun , tesisin inşaa edildiği taşınmazların cebri icra yoluyla paraya çevrilmesi halinde değerinin altında satılacağı ve böyle oluncada alacaklı banka, ipotekle temin edilmiş olan alacağının tümünü tahsil edemeyeceği gibi , diğer alacaklıların da satıştan bir para alamayacağını , onun için davacı şirketin faaliyetine devam etmesinin bütün alacaklıların yararına olduğunu vurguladığını, fakat cebri icra hukukunda özellikle açık arttırmanın borçlunun malının en yüksek bedelle satılması amacını güttüğü ve uygulamada az da olsa bu amaca ulaşılabildiğinin görüldüğünü, somut olayda bu ihtimalin şimdiden kesin olarak bir kenara itmenin cebri icra ve açık artırma hukukunun varlık nedene uygun düşmediğini belirtilmiştir . Aynı bilirkişi raporunda devamla, dava konusu olayda gerçekten son derece güç bir durum söz konusu olduğunu, davacı şirketin TTK nın 377 . Maddesinin açık hükmüne rağmen , yegane faaliyet alanının mülkiyetini ( vefa hakkıyla da olsa ) kaybetmeden durumunu düzeltmek için ” nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynaklar ” tedarik edememiş olmasından kaynaklanan eksikliğin yanında somut olayda asıl olan sıkıntının , iflasın ertelenmesi kurumunun davacı şirketin önerdiği türde yapılandırmalar için tasarlanmamış olmasından ileri geldiğini, eğer şirketin kurtarılması bazı aktiflerinin paraya çevrilmesinin ve şirket mal varlığının şirket dışına çıkartılmasını gerektiriyorsa iflasın ertelenmesi bu açıdan yetersiz bir araç olduğunu, zira para çevirme sonucunda alacaklıların başvurabileceği aktifin azalacağını raporunda belirttiği görülmüştür.
Alınan bilirkişi raporlarına göre , davacı şirketin borca batık olduğu, faaliyet alanı olan AVM nin tekrar açılabilmesi amacıyla bilirkişiler tarafından belirtilen bazı eksikliklerin giderilmesi gerektiği, bunun içinde davacı şirketin ilave olarak 7.304.931,53 Euro ihtiyacı olduğu, anlaşılmaktadır.
Davacı şirketin iflas erteleme projesi olarak sunduğu proje ayrıntıları ile yukarıda anlatılmıştır. Buna göre, vefa akdi ile , davacı şirketin tek faaliyet alanı olan gayrimenkuller, davacı şirketin …Bankasına mevcut 170.000.000 Euro kredi borcuna mahsuben , mülkiyeti …Bankasına devredilecek, …Bankası 20.000.000 Euro kredi verecek , davacı şirket mülkiyetini devrettiği işletmeyi …Bankasından kiralayacak , daha sonra kiraladığı yeri alt kira suretiyle tekrar kiralayarak yada işleterek , 30 aylık dönemde , elde edeceği karı ( tüm işletme giderleri ve …Bankasına ödeyeceği kira düşüldükten sonra ) banka dışındaki diğer alacaklılara ödeyecek , iyileştirme projesine göre 5 yıl içinde …Bankasına olan kredi borcunun 100.000.000 Eurosunu ödediğinde , yada en kötü ihtimalle 10 yıl içinde …Bankasına bu zaman zarfında işleyecek faizleri ile birlikte tüm kredi borcunun tamamını ödediğinde vefa hakkını kullanarak gayrimenkulü geri almayı planlamaktadır.
Bu dosyada çözülmesi gereken husus, davacı şirketin tek gayrimenkulünün vefa hakkı da olsa mülkiyetinin …bankasına devrinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Birer sureti dosya içerisine de bırakılan Yargıtay içtihatlarına göre;
Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 02/06/2010 tarih 2010/3375 esas 2010/6805 karar nolu ilamına göre ;” iyileştirme projesinde şirkete ait taşınmazların ve araçların satılarak nakit akışı sağlanması amacıyla düşünülen tedbir tasfiyeye yönelik bir işlem olup , davacının öz kaynağını artırıcı bir nitelik taşımadığından iflas ertelemede somut bir iyileştirme tedbiri olarak değerlendirilemez. İyileştirme projesinde , sermaye artışı , yeni ortak alınması, şirkete dış kaynaktan nakit girişi sağlanması gibi somut tedbirlere yer verilmesi gerekir. ”
Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 12/4/2013 tarih ve 2013/1244 esas 2013/2369 karar nolu ilamına göre ; ” iflasın ertelenmesi kurumu şirketin tasfiyesi vasıtası olarak kullanılamaz. Şirket 9 aylık süreçte varlıklarının yarısına yakın bir kısmını elden çıkarttığı, bununla alacaklılar arasındaki eşitlik ilkesine aykırı biçimde belirli bazı borçları ödediğini, bu durumun alacaklıların ne şekilde etkileyebileceği ve hatta olası iflas durumunda doğurabileceği sonuçlar üzerinde durulması ”
Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 25/11/2010 tarih 2009/9027 esas 2009/11201 karar nolu ilamına göre ; ” şirketin mali durumunun iyileştirme ümidinin bulunup bulunmadığı, tespit edilirken borçlu şirketin iflas erteleme talebinde bulunurken sunduğu iyileştirme projesi incelenmelidir. Projenin ciddiliği ve inandırıcılığı somut vakalarla tespit edilmelidir. “
Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 13/10/2005 tarih 2005/6649 esas 2005/10006 karar nolu ilamına göre ;” iflasın ertelenmesine karar verebilmek için sunulan projenin ciddi ve inandırıcı olması gerekir. Mali durumun iyileştirilmesi imkanın mevcut olup olmadığı , somut vakalara dayanılarak tespit edilmelidir. Belirsiz nitelikteki emareler erteleme kararı verilebilmesi için yeterli kabul edilemez. Davacı şirketin mali durumunun iyileştirilmesi ümidi yönünden alınan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. “
Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 01/03/2012 tarih 2011/4820 esas 2012/1576 karar nolu ilamına göre ; “iflas ertelemesi müessesi somut veri ve faaliyetlere dayanır. Yoksa bir fırsat şans müessesi değildir. Mahkemece rehinli alacaklılar dışında diğer alacaklıların alacaklarına kavuşmasının mümkün olmayacağı, kamu alacaklılarının ve ulusal ekonominin iflasdan dolayı zarar göreceği aksine erteleme haliyle gerekli yapısal değişiklikler yapılarak , şirketin mali yönünden iyileştirilmesi sağlandığı takdirde , alacaklıların iflasa nazaran daha iyi bir durumda olacakları, daha fazla alacaklının tatmin edebileceği, şirketin hali hazır elinde bulunan duran varlık tabir edilen gayrimenkullerin ipotekli olduğu, iflas ertelemesi halinde piyasa borçlarının rahatlıkla ödenebileceği belirtilerek iflas ertelemesine karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 19 Hukuk Dairesince , projenin zamana ve belirsiz olaylara bağlı olduğu, somut verilerin bulunmadığı, belirtilerek karar bozulmuştur. Bozma kararı sonrasında mahkemece istenilen hususlarda değerlendirme yapılmamıştır. İflas erteleme müessesi bir fırsat ve şans müessesi değildir. İşçiler bakımından iflasın ciddi sorunlar doğurması fikri borca bir batık şirketin ulusal bir ekonomi içinde sürekli sorun yaratması gerçeğinin açıklamaktan uzaktır. ”
Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 25/05/2011 tarih 2011/705 esas 2011/6927 karar nolu ilamına göre ; “… AŞ nin iyileştirme projesi sermaye artırımı ve fabrika kira gelirine dayanmakta olup, sermaye artırımı taahhüdü ile ilgili bir gelişme olmadığı tespit edilmiştir. Öte yandan şirket aktiflerinin ve duran varlıkların paraya çevrilmesi yolundaki çözümün bir iyileştirme tedbiri olmayıp tasfiye işlemi olduğu, şirket faaliyetinin devamlılığını sağlamasını amaçlayan iflas erteleme kurumunun mahiyeti ile bağdaşmadığı, hem (duran varlıklar dahil) aktiflerin tasfiye edilmesinin hemde kiralanmasının zaten kendi içinde bir mantıksal çelişki oluşturduğu izahtan varestedir. “
Yukarıda ayrıntıları ile anlatıldığı üzere, davacı taraf şirkete ait tek gayrimenkulünü , bir kısım borcuna mahsuben , hiç para almadan …Bankasına vefa koşuluyla devretmekte ilaveten 20.000.000 Euro daha borçlanmaktadır. Davacı şirket gayrimenkulünü , borcuna mahsup suretiyle elden çıkarıp dahada borçlanarak pasifini artırmaktadır. Yukarıda yazılan içtihatlara göre ve dosyamıza rapor sunan hukukçu bilirkişi Prof Dr Selçuk Öztek’in raporuna göre ; aktifin elden çıkartılması iflas ertelemede proje olarak nitelendirilemez, tasfiyeyi sağlayacak bir işlemdir. Davacı tarafça söz konusu işletme bir kısım eksikliklerle açılmış , ancak keşif tarihinde ve bilirkişi raporlarında da yer aldığı üzere bütün kiracılar ve işletmeler faaliyetlerine son vermişlerdir. Davacı taraf taşınmazdaki eksiklikleri …Bankasından alacağı borç ile tamamlayarak mülkiyeti devrettiği taşınmazı kiralayarak ve işleterek elde edeceği karla, borçlarını ödemeyi planlamaktadır. Bu durum somut bir iyileştirme projesi değildir. Davacı şirketin kiralama yoluyla gelir elde edip edemeyeceği çok çeşitli etkenlere bağlıdır. Ayrıca davacı tarafça vefa akdindeki koşullar sağlanamadığında, yani ödemeler …Bankasına yapılamadığında, gayrimenkul tamamen …Bankasının mülkiyetine geçmektedir. İflas erteleme bir yıl için söz konusu olup bir yılın sonunda , tekrar dosyanın ele alınarak , davacı şirketin aktifinin artıp artmadığının değerlendirilmesi , artmış sa iflas erteleme müessesinin birer yıl aralıklarla en fazla 4 yıl uzayabileceği, her yıl sonunda yapılan değerlendirmede, durum iyiye gitmiyor ise iflas kararı verilmesi kanunen zorunlu olduğundan , vefa akdi ile taşınmazın geri alınması için 10 yıl ön görüldüğünden söz konusu 10 yılın beklenmesi mümkün olmaksızın en fazla 5 yıl sonunda iflas kararı verilmesi kanunen zorunluluk taşımaktadır. …Bankası tarafından alınan uzman raporlarında, vefa hakkı ile taşınmazın devrinin gerçek bir devir olmadığı iddia edilmektedir. Mahkemece iflasa karar verildiğinde ya da davacı tarafın vefa akdine göre ödemeleri zamanında yapmaması , taraflarca dosyaya sunulan kiraya ilişkin sözleşmede , davacı şirketin …Bankasına kira borcunu öderken en ufak bir temerrütünde gayrimenkul …Bankasına geçeceğinden, mülkiyetin devri sonucunu doğurduğu izahten varestedir.
Olasılıklar değerlendirildiğinde, iflas erteleme projesinin bu haliyle inandırıcı ve ciddi kabul edildiğinde, mahkememce alınan ara kararı ile , önce noterden resmi şekilde taraflar arasında vefa akdinin ve kira sözleşmesinin imzalanması için süre verilmesi , banka tarafından 20.000.000 Euroluk ilave kredinin davacı şirket hesabına aktarılmasından sonra mahkemece , taşınmazdaki tedbirin kaldırılarak vefa şerhli ile birlikte tapudan banka adına tescilinin sağlanması, daha sonra inşaattaki eksiklerin tamamlanması beklenilerek, davacı tarafça kiraya verilmesi yada işletmesinin beklenilerek , bilirkişilerden alınacak rap… göre aktifini artırıp artırmadığının denetlenmesi ,aktif artmamış ise iflas kararı , artmış ise bir yıl süre iflas erteleme kararı verilmesi, en fazla birer yıl arayla dört kez dosyanın resen ele alınarak , yaptırılacak bilirkişi incelemesine göre pasifin azalıp azalmadığının denetlenmesi, azaltmamış ise iflas veya en kötü ihtimalle dördüncü ertelemenin arkasından iflas kararı verilmesi zorunlu olduğundan , bu aşamalarda verilecek iflas erteleme kararlarının temyizi üzerine , gayrimenkulün devrinin mümkün olmaması nedeniyle karar bozulduğunda, şirket iflas ettiğinde yada davacı tarafın ödemeleri zamanında yapmaması nedeniyle vefa hakkını kullanamaması durumunda , gayrimenkulün mülkiyeti …Bankasında olacağından , gayrimenkulün tekrar davacı şirkete naklinin nasıl sağlanacağı davacı ve …Bankası vekilinden sorulmuş, …Bankası vekili son duruşmadaki beyanında , bu durumlarda gayrimenkulün tekrar davacı şirkete devredilebileceği yönünde sözleşmede hüküm bulunmadığını belirtmiştir. Sözleşmede bu hüküm olmadığı gibi, bir problem çıktığında mahkememizin , devredilen taşınmazın mülkiyetinin …Bankasından iptali ile davacı şirkete geçirilmesi yönünde tapu iptal tescil yönünde bir hüküm kurmasının mümkün olmadığı açıktır. Taraflar arasında sözleşme olması nedeniyle, işler kötü gittiğinde …Bankası gayrimenkulü devretmeyecek , sözleşmede olmaması nedeniyle davacı buna ilişkin bir dava dahi açamayacaktır. Sonuç olarak iyileşme sağlanamadığında taşınmazın mülkiyeti kayıtsız şartsız …Bankasına geçmektedir.
İyileşme sağlanamadığı takdirde gayrimenkulü …Bankası devir almakla , sadece borçlulardan …Bankası durumunu garanti altına almakta, diğer borçluların başvurabileceği ne bir gayrimenkul nede bir menkul kalmamaktadır. Davacı şirket işletme inşaatına başlarken …Bankasından kredi almış olup, arsa niteliğindeki taşınmazını …Bankasına ipotek etmiştir. Davacı ve …Bankası vekilince ileri sürülen hususlardan biri de, iflas kararı verilse dahi, sadece …Bankasının ipotekten dolayı alacağının bir kısmını alabileceği her halukarda diğer alacaklıların, alacaklarını alamayacakları yönündedir. Ancak hukukçu bilirkişi Selçuk Öztek’in raporunda da belirttiği gibi, bu durum alacaklılar arasında eşitsizlik yarattığı gibi icra vasıtasıyla satışta her zaman taşınmazın değerin altında satılacağını iddia etmek İcra Hukuk ilkelerine uygun değildir.
Sonuç olarak, gayrimenkulün devri iflas erteleme projesi ile bağdaşmayıp , tasfiyeye yönelik olduğundan erteleme tedbiri olarak değerlendirilemez.Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 12/4/2013 tarih 2013/1244 esas 2013/2369 sayılı ilamına göre, ” bilirkişilerin davacı şirketlere danışmanlık yaparcasına önerilerde bulunması, yeni, düzeltilmiş , iyileştirilmiş ( revize ) proje sunulmasını istemesi , bilirkişilik kurumunun yapısına tamamen aykırıdır . Nitekim somut olayda bilirkişilerin projenin bu haliyle ciddi ve inandırıcı bulunmadığı bildirilerek revize proje sunulması istenilmiştir. İflasın ertelenmesi davalarında iyileştirme mahkemenin yada bilirkişilerin görevi olmayıp davacıların iddiaları çerçevesinde değerlendirme yapılarak hüküm kurulması gerekir. “
Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 25/11/2010 tarih 2009/9027 esas 2009/11201 karar nolu ilamına göre ; şirketin mali durumunun iyileştirme ümidinin bulunup bulunmadığı tespit edilirken , iflas erteleme talebinde bulunurken sunduğu iyileştirme projesi incelenmelidir.”
Davacı vekilince ısrarla üzerinde bulunan iyileştirme projesine göre değerlendirme yapılmıştır, dava dilekçesi ekindeki projede asıl proje vefa akdi ile taşınmazın …bankasına devri olup, hisse devrinin 2012 sonrası 3-5 ve 7 yıl sonra gerçekleştirilecek olması , sermaye artışının ise 2015 yılında yapılacağı ileri sürüldüğünden, mahkememizce bu tarihlere kadar beklenerek hisse devrinin yada sermaye artışının yapılmasını beklemesi mümkün değildir.
Yukarıda özetlenen son iki Yargıtay içtihadına göre, dava dilekçesine ekli iyileştirme projesinin incelenmesi gerekir, bunun uygun olmaması halinde tekrar davacıdan yeni proje istenmesi mümkün değildir. Tüm bunlara rağmen , yapılan keşifte tutanağa geçen ara kararı ile , davacı vekiline alternatif iyileştirme projelerini sunması için süre vermiş ancak davacı tarafça dosyaya herhangi bir alternatif iyileştirme projesi sunulmamıştır. Mahkememizce iflas erteleme tedbiri 27/8/2012 tarihinde verilmiş olup, karar tarihine kadar geçen bir yıllık süre zarfında davacı tarafça inşaattaki eksikliklerin giderilmesi veya işletilmesi yönünde en ufak bir faaliyette bulunulmamıştır.
Sonuç olarak , davacı şirketin yegane gayrimenkulünü ve işletmesini devri sonucunu doğuracak iyileştirme projesi iflas erteleme tedbiri olarak değerlendirilemez. Kaldı ki , gayrimenkul devredilip alacağı yeni borç ile eksiklikleri tamamladıktan sona , taşınmazı kiralayıp gelir elde etmesine dayanan iyileştirme projesi somut değildir, ileride ekonomik koşulların ne getireceği , bir kez açılıp kiracıların tarafından işletmenin terk edilmesi nedeniyle , tekrar projede umulduğu kadar kiralamanın olup olmayacağı , kara geçip geçmeyeceği, belli değildir. Yukarıda belirtilen yargıtay içtihatlarına göre iflas erteleme kurumu bir fırsat ve şans müessesi olarak değerlendirilemez , hele hele davacı şirketin tek gayrimenkulünün ve işletmesinin mülkiyetinin tamamen yitirilmesi sonucunu doğuracak gayrimenkul devrine mahkememizce onay verilmesi mümkün değildir . Onay verildiğinde, taşınmazın mülkiyetinin tekrar davacı şirkete geçirilmesine ne mahkememizce karar verilebilecek, ne de sözleşmede yer almaması nedeniyle davacı vekilince açılacak her hangi bir dava ile talep edebilecek sonuç olarak , taşınmaz tamamen yitirilecektir.
Gayrimenkul devrinin tasfiye sonucunu doğuracağı kaldı ki , kiralama yoluyla kara geçerek, borcun ödeneceğine ilişkin proje somut olmadığından , tüm bu nedenlerle, İstanbul Kapatılan .. Asliye Ticaret Mahkemesince 17/09/2013 tarihli … esas … karar nolu ilam ile iflas erteleme talebinin reddine, ve davacı şirketin iflasına karar verilmiş, ancak verilen iflas erteleme tedbirleri kaldırılmamıştır.
Verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 30/05/2014 tarih 2014/334 esas 2014/4185 karar nolu ilamı ile mahkememiz kararı bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında, “İflasın ertelenmesi borca batık durumda bulunan şirketlerin iflas halinden kurtulması ve faaliyetine devamının sağlanması suretiyle ekonomik hayattaki varlığının sürdürülmesi amacını güder; bu anlamda sunulan iyileştirme projesinin şirketin sürdürülebilir bir mali yapıya ulaşmasını sağlayacak somut, gerçekçi ve uygulanabilir bir proje olması, şirketin sona ermesini sağlamaya yönelik olmaması beklenir. Bu noktada tasfiye kavramı üzerinde durmak gerekir. Hukuki bir terim olarak tasfiye, bir şirketin alacaklarının tahsili ve borçlarının ödenmesi (dış tasfiye) ile artan para olması halinde bunun pay sahiplerine dağıtılarak (iç tasfiye) şirketin sona erdirilmesi anlamındadır. Hukuken şirketlerin tasfiye edilerek ve edilmeyerek sona erdirilmesine ilişkin ihtimaller, yasalarda belirlenmiştir. Ekonomik bir terim olarak tasfiye ise bir ticari işletmenin faaliyetini azaltması ve/veya tamamen bitirmesi, aşırı şekilde küçülmesi; yerine göre dış tasfiyesinin yapılması ve işletmenin hayatiyetine son verilmesi ya da önceki haline …nla ciddi anlamda küçülmüş yeni bir işletmeye dönüşmesi demektir. Somut olayda mahkemece dava dilekçesi ekindeki proje dışında yeni projelerin verilmiş olmasının ve sunulan revize projelerin şirketin tasfiyesi niteliğinde olduğu fikrinden hareket edilmiştir. İlk olarak davacı şirketin dava dilekçesi ekinde sunduğu projeyi sonradan geliştirmesi ve değiştirmesi yasaya aykırı değildir. Mahkemece atıf yapılan Dairemiz kararlarında yeni bir proje verilmesinin yasaya aykırı olduğu değil, bilirkişilerce davacı şirketlere yol gösterilmesi ve özellikle bu çerçevede davacının revize proje sunulmaya zorlanması hususunun hataya dayandığı vurgulanmıştır. Bu nedenle mahkemenin Yargıtay kararını yanlış yorumlayarak hatalı değerlendirme ile sonuca varması doğru görülmemiştir. Kural olarak aktiflerin elden çıkartılması suretiyle bir kısım borçların ödenmesi alacaklıların alacağının teminatı niteliğinde olan varlıkları azalttığından ve zaten borca batıklığın tanımında belirtildiği şekilde varlıkların borçları karşılayamaması durumu mevcut olduğundan, iflasın ertelenmesi projesi olarak kabul edilmemektedir. Ancak somut olayda, davacının sahip olduğu taşınmazın değerinin, müdahil TC …Bankası AŞ. lehine tesis edilmiş bulunan ipoteği dahi karşılamadığı sabittir. Bu durumda bu taşınmazın diğer alacaklılar bakımından bir artı değer ifade etmediği; iflas halinde bu taşınmazın satış bedelinin diğer hiç bir alacaklı için bir ödeme kalemi oluşturmayacağı açıktır. Öte yandan şirketlerin mutlak surette kendi mülkiyetlerinde olan mallarla faaliyette bulunmak zorunlulukları yoktur; kiraladıkları bir fabrika binasında üretim ya da dükkanda satış yapmaları veya finansal kiralama suretiyle kullanım hakkını edindikleri üretim araçları ile faaliyet göstermeleri mümkündür. Bu durumda sırf kiracı konumunda bulunması şirketin işlerini tasfiye ettiği anlamında yorumlanamaz. Özellikle önerilen kira bedelinin düşüklüğü dikkate alındığında bu hususun uygulanabilir ve gerçekçi olduğu da bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır. Nitekim farklı görüş serdeden bilirkişi de rap… tamamen muhalif olmayıp, bazı ihtimallerin gözden kaçırılmaması noktasında yerinde bir uyarı görevini ifa etmiş; mutlak bir sonuca varmamıştır. İflasın ertelenmesi şirketin sona ermesini değil, faaliyetine devam etmesini hedeflediğinden sermaye arttırımı, yeni ortak alınması ya da mevcut bir teminat kapsamında olmak üzere ilave kaynak sağlanması esasen beklenen bir proje unsurudur. Bu bakımdan vefa hakkı çerçevesinde ilave kredi kullanımının şirkete getireceği yük ve sağlayacağı imkanlar denetlenmelidir. Son olarak iflasın ertelenmesine ilişkin bir ve uzatılmasına ilişkin dört yıllık süreler, borca batıklıktan çıkmak için öngörülen yasal sürelerdir. Kural olarak aciz hali erteleme istemine dayanak olamazsa da, ödeme güçlüğü yaratmayacak uzun vadeli borçların da diğer alacaklılar bakımından tehdit teşkil etmediğinin, projelerin ciddi ve inandırıcı olması noktasında gözden uzak tutulmaması gerekir. Konusunda uzman kuruluşların kâr …nları, işletme faaliyetleri gibi konularda sundukları raporların olumlu olması karşısında, faaliyetine ara vermiş bir işletmenin bundan sonra eskisi gibi talep görmeyeceğine ilişkin görüş de tek başına karar gerekçesi olamaz. Bir kısım müdahiller de projenin lehlerinde olduğunu beyan etmişlerdir. Bu durumda mahkemece faaliyete devam, kârlılık, yeni kaynak girişi olarak borçlanma ve özellikle küçük alacaklıların hukuki durumu konusunda inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir ” denilmiştir.
Mahkememizce Yargıay bozma ilamına uyulmuştur.
Davacı vekili 24/12/2014 havale tarihli dilekçesinde, mahkemeye sunulacak olan iyileştirme projesi gereğince şirkete girdi sağlanacağı beyan edilen şirket ortaklarına ait taşınmazların hasılat paylaşımı veya satış gelirlerinin sermayeye ilave edilmesine yönetim kurulunun 30/10/2014 tarih 2014/01 nolu kararı ile karar verildiğini belirtmiştir. Davacı vekilince dosyaya sunulan , davacı şirkete ait 12/11/2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağı ve bu toplantıda alınan kararın tescil edildiği 20/01/2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde, “iflas erteleme davasına sunulan iyileştirme projesi gereği şirkete gelir sağlanacağı beyan edilen şirket ortaklarına ait taşınmazların hasılat paylaşımı veya satış gelirlerinin sermayeye ilave edilmesine oybirliği ile karar verildiği ” şeklinde tescil yapıldığı görülmüştür.
25/12/2014 Tarihli duruşmada alınan ara kararı ile davacı vekiline iyileştirme projesi kapsamında vefa akdine ilişkin sözleşmenin hazırlanarak dosyaya sunulması için süre verilmiş, sunulduğunda vefa hakkının tapuya tesçili için müzekkere yazılacağı da aynı duruşma da alınan ara kararı ile belirtilmiştir. Davacı vekili , 15/4/2015 havale tarihli dilekçesinde iyileştirme projesi kapsamında yer alan kredinin yapılandırılmasına ilişkin sözleşmeleri ( vefa sözleşmesi , kira sözleşmesi ve ilave kredi kullanmak suretiyle borç yapılandırılmasına dair kredi sözleşmesi ) …Bankası AŞ ye 7/4/2015 tarihli yazı ekinde sunduklarını, ancak …Bankası AŞ tarafından sunulan sözleşme örneklerinin imzalanmadığını belirtmiş, …Bankası vekilince dosyaya sunulan 15/04/2015 havale tarihli dilekçe incelendiğinde, borcun yapılandırılmasına yönelik banka kararının iflas erteleme davasından önce 2012 yılında alındığını, davacının iflas erteleme yoluna başvurması akabinde mahkemece verilen iflas kararı ve kararın temyiz incelemesi için geçen süreçte davacının bankaya olan borç tutarda işleyen faiz nedeniyle 50.000.000 Euro artış olduğunu, 25/12/2014 tarihli duruşmada alınan ara kararı sonrasında davacı şirketin borçlarını iyileştirme projesi çerçevesinde yapılandırılması hususunun bankalarınca değerlendirildiğini, davacı şirketin faiz borcunun arttığını, işletilmemesi nedeniyle hiç gelir elde etmeyen davacıya ait tesisin korunması , güvenliğinin sağlanması , sigorta primlerinin ödenmesi, istihdamı zorunlu asgari teknik personelin ücretleri gibi giderlerin karşılanması için yaklaşık …Bankasınca 10.000.000 TL harcama yapıldığını, artan faiz ve masraf tutarı nedeniyle bu tutarlar kadar azaltacak bir ek -yeni kaynak yatırılmasının zorunlu olduğunu, borç azaltmanın yanında tesisin eksikliklerinin giderilerek işletmeye açılmasının finansa edilmesi için de zorunlu olan yeni kaynağın, şirket ortaklarına ait bankaya ipotek ve hacizleri dışında takyidatı olmayan gayrimenkullerin satışı, şirkete yeni ortak alınması suretiyle temin edilmesi gerektiğinin tespit edildiğini, bu durumun davacı tarafa bildirildiğini ancak somut bir gelişme olmadığını, yeni ortak alınarak kaynak temini suretiyle borçların azaltılması yönünde girişiminde bulunulduğun da bankalarınca davacı firmaya gereken desteğin verileceğini, bu nedenle davacı ile borcun yeniden yapılandırma mutabakatı sağlanmasının mümkün olmadığını, bu nedenle vefa hakkına dayalı satış vaadi sözleşmesinin imzalanmasının mümkün olmadığı yönünde dilekçe verildiği görülmüştür.
Bu arada İstanbul .. Asliye Ticaret Mahkemesince … esas nolu dosya mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir. Birleşen dosya incelendiğinde, davacı … AŞ nin paydaşlarından olan … Ltd Şti tarafından iflas erteleme talep edildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda … Ltd Şti nin iflastan kurtulmasının,… AŞ nin iflastan kurtarılmasına bağlı olduğunun bildirildiği, mahkemece de bu rap… istinaden dosyanın mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin talebi üzerine ikinci iyileştirme projelerini sunmaları için davacı tarafa süre verilmiştir. Davacı vekilince 15/06/2015 tarihinde sunulan 2. İyileştirme projesi incelendiğinde; şirket ortaklarına ait taşınmazların satılarak, sermaye artırımına gidilerek, yeni kaynak girişi sağlanacağını, öncelikle yeni elde edilecek kaynak kullanılarak işletmedeki inşai eksikliklerin tamamlanacağını, işletmenin faaliyetine devam etmesi sonucunda alış veriş merkezi, oteller, gösteri merkezi, sergi salonu ve eğlence parkından elde edilecek gelirlerin pasiflerin azaltılması amacına yönelik olarak kullanılacağını ve şirketin borca batıklıktan kurtularak kara geçeğini, bu iyileştirme projesinde belirtildiği üzeri 2016 yılında tüm kamu kurumlarına olan borçlar ödendikten sonra , işletmenin faaliyete geçtiği tarihten itibaren 30 ay içinde …Bankası AŞ nin bir kısım borcuna karşılık ödeme yapılarak , banka dışındaki borçlarının tamamen kapatılacağı 2016 yılından itibaren 16 yıl süre ile elde edilecek gelirle finansal borçların ödeneceğini ortaklara ait taşınmazların nakde çevrilip borç azaltılmasında kullanırken , açılıştan sonraki sürede hisse satışı yoluyla şirkete nakit girişinin mümkün olacağı böylece en geç 2018 yılında borca batıklıktan kurtulacağının hedeflendiğini, şirket borçlarının %80 ‘inin finansal borçlardan oluştuğunu, finansal borçların tamamının ise …bankasına olan borç olduğunu, …Bankasına olan borçların faiz ödemelerinin 2016 yılında ana para ödemelerin ise 2017 yılında başlayarak 16 yılda tüm borçları kapatılacağını, şirket hissedarlarına ait projede ada ve parsel numaralı yazılı gayrimenkullerin satılacağını gelecek fon ile şirkete sermeye artışının sağlanacağını bu gayrimenkullerin satılarak şirkete sermaye konulması ile ilgili Ticaret Sicili Gazetesinin 20/01/2015 tarihinde 8740 sayı 918.sayfada yayınlanan genel kurul kararı ile onay aldıklarını, bu taşınmazların .. parselde bulunan daire ve dükkanlar olduğunu, bu gayrimenkullerin satışından toplam 106.739.584 TL nakit giriş elde edileceğini ayrıca ortaklar cari hesabındaki borç tutarı olan 19.941.149 TL nin sermaye eklenerek 126.680.733 TL sermaye artışı gerçekleşeceğini, bu artışın 67.829.763 TL sinin 2016 yılında 38.909.822 TL sinin 2017 yılında ortaklardan geleceğini, ortaklara borç hesabından eklenecek tutar olan 19.941.149 TL ye ile birlikte 2017 yılındaki toplam sermaye artışının 126.680.734 TL olacağını , işletme faaliyete geçtiğinde elde edilecek gelirlerin tahmini olarak projede yer aldığını böylelikle 2016 yılında tüm kamu kurumlarına borçlar ödendikten sonra işletmenin faaliyete geçtiği tarihten itibaren 30 ay içinde ticari borçları kapatılacağını, 2017 yılında ise finansal borçların ( …Bankası borcu) ödenmeye başlayacağını ve 16 yıllık bir süreye borç ödemenin yayılacağı 2018 yılında ise borca batıklıktan kurtulacağı, sonuç itibariyle iyileştirme projesinde yer alan projeksiyonların gerçekleşmesi halinde 2017 yılında faaliyet karına geçerek 2017 -2020 yıllarında toplam 323.804.808 TL faaliyet karı yatırılarak sermaye artışından sağlanan fon ile birlikte 2020 yılı sonuna kadar toplam 469.968.679 TL borcun tasfiye edileceğini, 2017 yılında başlanacak banka ana kredi borçlarının ödeme süreci ile birlikte 2018 yılında borca batıklıktan kurtulacağının ön görüldüğü tespit edilmiştir.
Müdahil …Bankası vekili tarafından sunulan 7/7/2015 havale tarihli dilekçe incelendiğinde, şirkete aktarılması gereken yeni kaynak ihtiyacının şirket ortaklarına ait bankalarına ipotek ve hacizleri dışındaki üçüncü kişilerin takyidatı olmayan gayrimenkullerin satışı veya şirkete yeni ortak alınması suretiyle temin edilmesi gerektiğini, davacı tarafça dosyaya sunulan ikinci iyileştirme projesinin üç ana unsuru olduğunu buna göre , 1-Ortaklara ait gayrimenkullerin ait satış gelirlerinin sermayeye eklenmesi, 2- Tesisin işletilmesinden elde edilecek işletme gelirleri, 3- Tesisin açılışından sonra yapılacak hisse satışı ile elde edilecek sermayeden oluştuğunu, bu kaynaklar kullanılarak yapılacak borç ödemelerin ise toplam borç stokunun %80 ‘ini oluşturan …Bankası kredi borçlarının 2016 yılından başlamak üzere 16 yılda SGK, ve vergi borçlarının nın 2016 yılında, piyasaya olan borçların ise tesisinin işletmeye açılmasından itibaren 30 ay içinde ödeneceğinin ön görüldüğünü, ortaklara ait gayrimenkullerin satışı suretiyle elde edilecek gelirlerin fahiş olup piyasa şartlarına uymadığını, ayrıca bu gayrimenkullerin tamamının bankaları alacaklarının teminatı olarak bankalarına ipotekli ve/ veya hacizli olmasına rağmen, iyileştirme projesinin öncelikli olarak kamu borçlarının ve diğer piyasa borçlarının ödenmesi esasına göre kurgulandığını, bankaları teminatlarının satışından elde edilecek gelirler ile üçüncü şahıslara olan borçların ödenmesinin bankaları açısından asla kabul edilemeyeceğini, ortaklara ait bazı gayrimenkullerin iyileştirme projesinde yer almadığını, ayrıca iyileştirme projesinde 19.941.149 TL lik ortaklara olan borçlar hesabındaki tutarın da sermaye artışı tutarına dahil edildiğini, bunun biçimsel olarak sermaye artırımı kalemi olsa da bankalarına ve piyasaya olan borçların ödeme kaynağı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, tesisin işletilmesinden elde edilecek gelirlerinde gerçeklikten uzak varsayım olduğunu, tesislerin su, elektrik, personel ,güvenlik gibi zorunlu giderleri dahi ödeyemediğini belirttiği görülmüştür.
Davacı vekili 10/7/2015 havale tarihli dilekçesinde, ortaklara ait bir kısım gayrimenkulün daha iyileştirme projesine ilave edilerek, satılarak sermaye konulmasına karar verildiği belirtilerek ada ve parsel numaralarının bildirildiği görülmüştür. İkinci iyileştirme projesi kısmen davacı vekilince revize edilerek , satılması planlanan gayrimenkul sayı artırılmış, bu revize projeye göre ortaklara ait gayrimenkullerin satılması ile ( 32.572,260 TL nin 2016 yılının ikinci yarısında, 88.305.000 TL nin 2017 yılında , 27.588.000 TL nin 2018 yılında , 91.692.465 TL nin ise 2019 yılında olmak üzere ) toplam 240.145.725 TL lik nakit girişi sağlanacağı , bu nakit girişiyle 2016 yılında 11.417.195 TL vergi borcunun ödeneceği, 12.996.198 TL lik kısmı ile inşaat eksikliklerinin tamamlanacağı, 8.158.867 TL nin bankaya borç azaltılmasında kullanılacağı, 2017 yılında gayrimenkul satışından elde edilecek paranın 12.567.663 TL si ile vergi borçlarının ödeneceğini 31.432.397 TL lik kısmı ile inşaat eksikliklerinin tamamlanacağı, 2017 yılında işletmenin faaliyeti sonucunda kara geçeceği de bildirilerek faaliyet gelirleri de ( 5.485.465 TL faaliyet geliri ) ilave edilerek 49.730.405 TL nin bankaya borç azaltmak için ödeneceğini, 2018 yılında gayrimenkul satışı ile elde edilecek paraya bu yıldaki faaliyet geliri de eklenerek 5.500.000 TL si ile inşaat eksikliklerin giderileceği, 38.792.000 TL nin ise bankaya borç azaltımı yapılmasında kullanacağını ,2019 yılında ise planlana hisse satışı ile beraber elde edilecek gelirde eklenerek 832.048.148 TL nin bankaya borç azaltılmasında kullanılacağı, 2020 yılında yapılacak ödemelerin yine iflas erteleme revize projesinde yer aldığı görülmüştür.
Söz konusu gayrimenkullerin .. nolu parseller olduğu bildirilmiştir.
Davacı ile …Bankası arasında imzalanan 01/11/2010 tarihli genel ticari kredi sözleşmesi incelendiğinde, davacı şirketin …Bankasından 270.000.000 Euro kredi kullandığı, akdi faiz ve temerrüt faizi sözleşmenin 5.maddesinde düzenlendiği, cari döviz kredisi …nında akdi faiz alınacağı, temerrüte düşülmesi halinde ise ticari kredi faiz …nının %50 fazlası üzerinden temerrüt faizi uygulanacağının yer aldığı, sözleşmenin 8.maddesinde , alacağın temliki ile düzenleme bulunduğu buna göre, davacı şirketin doğmuş ve doğacak alacaklarının bankaya temlik etmeyi taahhüt ettiği , kefalet ile ilgili düzenlemenin sözleşmenin 12.maddesinde yer aldığı , sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla …, …, … , …, … , … Ltd Şti ,.. İnşaat … AŞ, ..AŞ ‘nin 310.000.000 Euro kefalet limiti ile sorumlu olmak üzere imzaladıkları görülmüştür.
Taraflar arasında 02/11/2010 tarihinde ek sözleşme imzalandığı, ek sözleşmenin amacının borçlu ve kefillerin ek beyanlarının ve yükümlülüklerinin belirlenmesi olduğu, proje kredisinin teminatı olarak borçlu şirket ile kefil olarak imza atan diğer şirketlerin tüm hisseleri üzerine banka lehine rehin tesis edileceği, sermaye artışından doğan hisse haklarının da rehnedileceği , 5.5.maddesinde.. projesinin inşa edileceği …parsel yine madde de ada ve parsel numaraları yazılı ortaklara ait taşınmazların borca karşılık olarak ipotek edileceği, ekinde de ipotek edilecek gayrimenkullerin listesinin bulunduğu görülmüştür.
Davacı vekilince sunulan ikinci iyileştirme projesinde , ortaklara ait olan gayrimenkullerin satılarak , satış bedellerinin şirkete sermaye olarak konulacağının bildirilmesi üzerine tüm taşınmazların üzerindeki ipotek ve hacizleri de gösterir şekilde takyidatlı tapu kayıtları alınarak dosyaya bırakılmıştır. İncelendiğinde, tüm taşınmazlar üzerinde …Bankası lehine ipotek, sosyal güvenlik merkezi lehine birçok kamu haczi , yine vergi borçlarından dolayı kamu hacizleri, bazılarında site yönetimi lehine haciz olduğu, haciz şerhleri yanında alacak miktarlarının da yazılı olduğu görülmüştür. Taşınmazların krokileri ve imar durumları alınarak dosyaya bırakılmıştır.
Bu arada davacı vekilince dosyaya sunulan 05/10/2015 havale tarihli dilekçe incelendiğinde, ikinci iyileştirme projesi kapsamında müvekkili şirket lehine kefilleri tarafından verilen teminatların nakde çevrilmesi yoluyla şirkete sermaye konulmasının hedeflendiği, bu şekilde şirkete konulacak nakdi meblağın öncelikle projenin işletmeye açılması giderlerinin karşılanmasında kullanılacağını, kalanın ise borç azaltmada kullanılacağının ön görüldüğünü, işletmenin faaliyete geçmesi akabinde ise kiralanmasının düşünüldüğünü, bu kapsamda müvekkili şirket ile … Ltd Şti. Arasında… Kentsel Eğlence Merkezi içinde bulunan AVM nin takribi 70000 metre kare kiralanabilir alanı için 40 yıl süreli minimum kira garantili toplu kira sözleşmesi diğer sosyal alanlar için minimum gelir garantili işletme haklarının devrine ilişkin ön sözleşme yapıldığını, nihai sözleşmenin en kısa sürede tamamlanacağını belirterek nihai sözleşmenin sunulması için mahkemeden bir kaç kez süre istemiş , mahkememizce istenilen süre verilmiş ancak bu firma ile kira akdi imzalanamamıştır , dolayısıyla tesisin kiralanmasına ilişkin iflas erteleme projesi yerine getirilememiştir.
Ortaklara ait taşınmazların satılarak elde edilen paranın şirkete sermaye olarak konulması yönünde verilen iyileştirme projesi ile ilgili olarak …Bankası tarafından dosyaya sunulan 08/10/2015 tarihli dilekçe incelendiğinde, iyileştirme projesinin uygulanabilir olmadığını, satış gerçekleştireceği söylenen taşınmazlarla ilgili olarak müvekkillerince kefil olan borçlular hakkında İstanbul .. İcra Müdürlüğünün .. esas sayılı dosyası ile genel haciz yolu takip yapıldığını ve çoğu taşınmazların satıldığını bildirmiştir.
Davacı vekilince dosyaya sunulan 28/01/2016 tarihli dilekçe incelendiğinde, davacı vekili asıl borçlu şirket hakkında verilen iflas erteleme tedbirlerinin kefilleri de kapsar şekilde verilmesini talep etmiş, dilekçesine Yargıtay 12 Hukuk Dairesine ait 2015/9115 esas 2015/9290 Karar nolu içtihadı eklemiştir. Bu içtihat incelendiğinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere ilişkin olduğu, bu takip türünde hem ipotek veren malikin hemde asıl borçlunun takip talebinde gösterilmesi gerektiği, bu ikisinin zorunlu dava arkadaşlığı olduğu, asıl borçlu şirket hakkında iflas erteleme tedbiri olması nedeniyle , asıl borçlu lehine üçüncü şahıs tarafından verilen gayrimenkulün satılamayacağına ilişkin olduğu görülmüştür. …Bankası vekili beyanında sunulan içtihadın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerle ilgili olduğunu, genel haciz yoluyla yapılan takipler de asıl borçlu ile kefiller arasında TBK 586. Maddesi gereğince zorunlu dava arkadaşlığı olmadığını, dolayısıyla kefiller hakkında takip yapılabileceğini , davacı vekilince sunulan içtihadın zorunlu dava arkadaşlığını içerir ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin olduğunu, üçüncü kişiler hakkında iflas erteleme tedbir kararı verilemeyeceğini belirtmiştir.
İstanbul … İcra Müdürlüğüne ait … esas nolu takip dosyası incelendiğinde , …Bankası tarafından , genel kredi sözleşmesinin kefilleri hakkında 649.183.468,82 TL asıl alacak 2.789.685,63 TL 28/03/2013 tarihinden işlemiş temerrüt faizi, 139.484,28 TL BSMV olmak üzere toplam 652.112.638,73 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren uygulanacak %22,10 temerrüt faizi ile tahsili için genel haciz yoluyla takip başlattığı ve başlatılan genel haciz yoluyla takip neticesinde kefil olan ortaklara ait taşınmazların …Bankasının alacağı nedeniyle ağırlıklı olarak 2015 yılında bir kısmınında ise 2016 yılında satıldığı, (çoğu taşınmazların ikinci iflas erteleme projesinden önce satıldığı) taşınmaz maliklerince ihalenin feshi davaları açıldığı, ihalenin feshi davalarının reddedildiği, bir kısım ret kararlarının Yargıtay onamasından geçerek kararların kesinleştiği anlaşılmaktadır.
TBK 586. Maddeye göre ” Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. ” denilmektedir . İİK 179/b maddesinde iflas erteleme tedbirleri düzenlenmiş olup, maddede açıkça erteleme talebinde bulunan borçlu hakkında tedbir kararı verilebileceğinin yazılı olduğu görülmektedir, Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin 21/12/2011 tarih 2011/7346 esas 2011/23093 karar nolu ilamında da belirtildiği gibi, ” asıl borçlu hakkında iflas erteleme tedbir kararı verildiği,…..takip konusu ipotek belgelerine göre taşınmaz maliki olan üçüncü kişi konumundaki Orhan İçelli ‘in borçlu şirket lehine ipotek tesis ettiği anlaşılmaktadır, bu durumda borçlu şirket lehine verilen rehinli malların satışının gerçekleştirilmemesi yönündeki tedbir kararı Orhan İçelli’nin malik olduğu taşınmazlar hakkında hüküm ifade etmez. Bu nedenle satışın iptali kararı verilmesi isabetsizdir . ” Yine birer sureti dosyaya sunulan Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 2013/6938 esas, 2013/6018 esas , 2013/4279 , 2013/9523 esas , 2013/5366 esas nolu ilamında da belirtildiği üzere iflas erteleme tedbirlerinin İİK 179/b maddesi gereğince sadece erteleme talebinde bulunan borçlu hakkında verilebileceği üçüncü kişiler hakkında iflas erteleme tedbiri verilemeyeceğinden davacı vekilinin kefillerle ilgili iflas erteleme tedbir kararı verilmesi talebi 08/10/2015 tarihli duruşmada alınan ara kararı ile reddedilmiştir. Kaldı ki bu tedbir talebi tarihine kadar kefiller hakkındaki ( davacı vekilince ikinci iyileştirme projesi kapsamında satılanarak sermaye yapılacağı belirtildiği gayrimenkuller) birçok taşınmazın satıldığı ve hatta açılan ihalenin feshi davaların reddine karar verildiği bu ret kararlarının onandığı, karar düzeltme taleplerinin de reddine karar verildiği müdahil …Bankası vekilince dosyaya sunulan bir çok dilekçe ve ekinde ihalenin feshi talebinin reddine ilişkin kararlar bu kararların onandığına ilişkin Yargıtay ilamlarından ( İstanbul .. İcra Hukuk Mahkemesine ait … esas … karar , Bakırköy … İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/706 esas 2015/899 Karar , … İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/975 esas 2015/975 karar, … İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/973 esas 2015/973 karar, İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/618 esas , 2015/784 Karar ,… İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/974 esas 2015/971 Karar , aynı mahkemenin 2015/972 esas 2015/972 Karar , … İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/154 esas 2015/154 karar aynı mahkemenin 2015/171 esas 2015/176 karar nolu ilam suretleri ve Yargıtay onama ilamları ) anlaşılmıştır.
08/10/2015 tarihli duruşmada alınan 8 nolu ara kararı ile taşınmazların tapu kayıtları toplandığında dosyanın daha önceki bilirkişi heyetine tevdi edilerek ikinci iyileştirme projesi 10/7/2015 tarihli yeni projeye ek beyan 05/10/2015 tarihli dilekçe ve ekindeki gayrimenkul listesi, …Bankasının iyileştirme projesi ile ilgili beyanları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek ayrıca satılması planlanan taşınmazlar üzerindeki haciz ve ipoteklerde hesaba katılarak iyileştirme projesinin uygun olup olmadığı hususunda ek rapor istenilmiştir.
Bu arada …Bankası vekilince dosyaya 25/11/2015 tarihli dilekçe sunularak dosyanın bilirkişiye tevdine ilişkin ara kararından rücu edilerek iflas kararı verilmesini istenilmiş incelendiğinde, davacı firmanın tek ticari işletmesi olan … AVM nin inşaatı eksiklikler nedeniyle 2012 yıllarından başlarından itibaren işletilemez ve atıl durumda olduğu işletmenin faaliyeti geçmesi için 15-20.000.000 Euro kaynak teminin gerektiğini, dilekçe tarihi itibariyle bankaya olan ana para borcunun 650.000.000 TL olup yaklaşık ayda 17.333.000 TL faiz işlediğini, tesisin sigorta prim elektrik, su ve güvenlik harcamalarının bankalarınca ödendiğini, her ay banka alacağının bu giderlerde eklendiğinde 18.000.000 TL arttığını belirterek ara kararından rücu edilmesini istemiş ise de, dosyanın bilirkişiye tevdine ilişkin ara kararından rücu talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosya , davanın başından beri rapor alınan inşaat mühendisi , gayrimenkul değerleme uzmanı, Makine mühendisi , mali müşavir , finans uzmanı ve hukukçu bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilerek, taşınmazlar yerinde incelenerek , ikinci iyileştirme projesinin uygulana bilir olup, olmadığına dair alınan rapor ve ek rapor dosyaya sunulmuştur.
Bilirkişi heyetince 01/7/2016 tarihinde sunulan rapor incelendiğinde, davacı şirket ortaklarının …, …,…, … ve A… Ltd Şti den oluştuğu şirkete ait taşınmaz ve tesisin … parsel üzerinde bulunduğu , şirketin aktiflerinin şirketlerinin borçlarını karşılamaya yetmediği gibi 2015 tarihli bilançoya göre 89.283.853,76 TL açık verdiği öz varlığını yitirdiği, cari dönem amortisman maliyetlerinin 25.365.665,65 TL olduğu, 2011 yılında 43.869.294,48 TL 2012 yılında 10.653.632,45 TL , 2013 yılında 30.625.943,73 TL , 2014 yılında 48.191.203,42 TL , 2015 yılında ise 29.354.990,90 TL zarar ettiği, iyileştirme projesinin ana unsurunun öncelikle tesislerin eksikliklerinin giderilerek işletmeye açılması için mülkiyeti kefillere ait teminat taşınmazlarının nakde çevirerek şirkete yeni kaynak sağlanması bu kaynakla öncelikle projenin tamamlanarak işletmeye açılması kalan bakiye ile kredi borçlarının azaltılmasının hedeflendiğini, kefillere ait taşınmazların satılarak 106.739.584 TL nakit elde edileceği ayrıca ortakların şirketten alacakları hesaba eklenerek 2017 yılında gerçekleşecek toplam sermaye artışının 126.680.734 TL olacağını proje ile ön görüldüğünü, projedeki tesislerin işletmeye açılması için rüzgar kırıcı cam cepheler ve üst kaplama , radyant ısıtma sistemi ve yapılması , permonscenter, temalı park, yol köprü bağlantısı yapılması dahil ilave işlerin maliyetinin 44.000.000 TL olduğunu, davacı şirketin 02/11/2010 tarihinde …Bankasından 270.000.000 Euro proje finansman kredisi sağladığını, bu krediye karşılık hem davacı şirketin hemde kefillerin gayrimenkulleri üzerinde ipotek tesis edildiğini, toplu rehin olması nedeniyle tüm gayrimenkullerin aynı zamanda satılmasının talep edilmesi gerektiğini, raporun 30.sayfasının son paragrafında ise ipotek alacaklısının talebi ve ipotek borçlusunun kabulü , aynı borç ilişkisine dayanan ipoteklerin toplu ipotek olması ve bu taşınmazların nakde çevrilerek şirkete sermaye olarak konulması konusunda tarafların yazılı , sözlü teklif ve kabulleri varsa projenin sonuç doğurabileceğini, davacı tarafça sunulan ve gayrimenkul satışı yoluyla 106.739.584 TL ortakların şirketten olan alacaklarını sermaye ye eklenmesiyle toplam 2017 yılında gerçekleşecek 126.680.734 TL sermaye artışına göre , tesisin işletmeye açılması ile 31/12/2016 sonuna kadar tesisin faaliyeti neticesinde 60.999.788 TL net satış geliri olacağı 31/12/2016 sonuna kadar tesisin bu kadar gelir elde etmesi ayrıca kefillere ait gayrimenkullerin satılması ile elde edilecek gelir ve şirket ortaklarının alacaklarının sermayeye eklenmesi neticesinde 2016 yılı sonu itibariyle öz kaynaklar toplamının (eksi- ) – 155.620.678 TL olacağı, 31/12/2017 tarihi itibariyle , bu tarihe kadar da işletmenin 122.794.881 TL net satış geliri elde edeceği varsayımı ile öz kaynak toplanın (eksi- ) – 12.915.959 TL olacağı 31/12/2018 tarihi itibariyle işletmenin 131.384.252 TL lik net satış yapacağı ön görülerek bu miktarda hesaba katılarak 31/12/2018 tarihi itibariyle borca batıklıktan kurtulacağının ön görüldüğü bildirilmiştir. Davacı vekilince , ortaklara ait bir kısım gayrimenkuller daha iyileştirme projesine eklenerek satılması ön görülmüş , bilirkişi heyeti aynı raporda bu revize iyileştirme projesini de değerlendirmişlerdir. Buna göre; gayrimenkul satışı yoluyla davacı şirketin 2016 yılının ikinci yarısında 32.572.260 TL , 2017 yılında, 88.305.000 TL , 2018 yılında 27.588.000 TL, 2019 yılında 91.692.465 TL olmak üzere toplam 240.145.725 TL lik nakit girişi sağlanacağı, 2016 yılında gayrimenkul satışıyla elde edilmesi planlanan paranın 11.417.195 TL si ile vergi borcunun ödeneceği, 12.996.198 TL lik kısmı ile inşaat eksikliklerinin giderileceği, 8.158.867 TL sinin bankaya borç azaltımında kullanılacağı, 2017 yılında gayrimenkul satışıyla elde edilecek paranın 12.567.663 TL si ile vergi borcunun ödeneceği, 31.492.397 TL sinin inşaat eksikliğinin giderilmesinde kullanılacağı, bu elde edilmesi planlanan faaliyet gelire de eklenerek, 49.730.405 TL ile bankaya borç azaltımı yapılacağı, 2018 yılında gayrimenkul satışıyla elde edilecek paradan 5.500.000 TL sinin inşaat eksikliğinde kullanılacağı bu yıl elde edilecek faaliyet geliri de eklenerek 38.792.000 TL nin bankaya borç azaltılmasında kullanılacağı, 2019 yılında planlanan hisse satışı beraber 832.048.148 TL bankaya borç azaltılması yapılacağı 2019 yılı itibariyle kara geçileceğinin planlandığı, 2020 yılından itibarende kara geçeğin planlandığı, bilirkişi raporunun 36.sayfasında yıl yıl tesisin çalışması halinde satıştan elde edilecek gelir , satışların maliyeti , faaliyet giderleri değerlendirilerek , 2016 yılından 2020 yılına kadar yıl yıl tesisin dönem net karı veya zararının değerlendirildiği, bu tablo incelendiğinde;
2016 yılı sonuna kadar satış geliri görülmediği, bu yıl sonuna kadar 5.822.750 TL faaliyet giderleri olduğu, yine 2016 yılı sonuna kadar tesisin 25.272.690 TL amortisman gideri, 32.438.011 TL kambiyo zararı, 22.775.888 TL de uzun vadeli borçlanma gideri olmak üzere 2016 yılı sonunda tesisin 86.289.339 TL zarar ettiği, ( bu miktar 2016 yılı dönem zararı olup, şirketin geçmiş yıllar zararı raporun 34.sayfasında belirtildiği üzere 173.149.765 TL dir )
İnşaat eksiklikleri giderilerek tesisin faaliyete geçeceği varsayılarak 31/12/2017 sonuna kadar tesisin 69.714.037 TL brüt satış yapacağı , satışların maliyetinin 24.339.913 TL olacağı , brüt satıştan satış maliyeti indirildiğinde 45.314.124 TL brüt satış karı elde edileceği, bu yılki faaliyet giderlerinin 17.154.902 TL olduğu, 45.314.124 TL den faaliyet giderleri olan 17.154.902 TL nin mahsubu ile faaliyet karının 28.159.222 TL olacağı, bu miktardan da bu yıl sonuna kadar ki şirketin amortisman gideri olan 25.272.690 TL ile uzun vadeli borçlanma gideri 46.881.425 TL olmak üzere ( 25.272.690 + 46.881.425 =)toplam 72.154.115 TL mahsup edildiğinde , 72.154.115 TL – 28.159.200 = (eksi)- 43.994.893 TL zararda olacağı, 31/12/2017 tarihi itibariyle davacı şirketin zarar miktarının 43.994.893 TL olacağı, (bu miktar 01/01/2017 – 31/12/2017 yılına ait dönem zararıdır.)
2018 yılı sonu itibariyle 140.337.007 TL brüt satış yapılacağı, bundan satış maliyeti olan 49.117.952 TL nin mahsubu ile brüt satış karının 91.219.054 TL olacağı, bu miktardan bu yılki faaliyet gideri olan 6.918.550 TL nin mahsubu ile faaliyet karının 84.300.504 TL olacağı , bu miktardan da bu yılki amortisman gideri olan 25.272.690 TL ile uzun vadeli borçlanma gideri olan 46.336.172 TL nin toplamı olan 71.608.862 TL düşüldüğünde, 2018 yılı sonunda tesisin 12.691.642 TL kara geçmiş olacağı ( 84.300.504 – 71.608.862 = 12.691.642 TL) vurgulanmıştır.
Bilirkişi heyeti raporun 33.ve 34.sayfasında aktifler, pasifler değerlendirilerek , şirketin öz kaynak durumunun yıl yıl tablo halinde çıkartmışlardır. Bilirkişi raporunun 33.sayfasında dönen varlıklar ve duran varlıkların yıl yıl değerleri tablo halinde gösterilmiş buna göre 31/12/2016 tarihi itibariyle dönen + duran varlık toplamının 1.111.317.740 olduğu belirtilmiş , raporun 34.sayfasında pasif kaynaklar tablo halinde değerlendirilmiş bu tabloda 2016 yılı sonundan başlamak üzere yıl yıl kısa vadeli yabancı kaynaklar , uzun vadeli yabancı kaynaklar tabloda gösterilmiş , 2016 yılı sonu itibariyle kısa vadeli yabancı kaynaklar toplamının 163.521.353 TL uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamının 1.105.950.617 TL olmak üzere pasiflerin 2016 yılı sonu itibariyle pasifin 1.269.471.970 TL olduğu raporda gösterilmiş, yine raporun 34.sayfasında öz kaynaklara tablo halinde yer verilmiş incelendiğinde;
İyileştirme projesinde 2016 yılı sonu itibariyle gayrimenkul satışlarından elde edilecek 32.572.260 TL , ortakların şirketten olan alacaklarını da sermayeye eklemeleri ile 19.991.144 TL ile şirketin ödenmiş sermayesi olan 48.780.000 TL nin toplamı olmak üzere ödenmiş sermayenin böylelikle 2016 yılı sonu itibariyle 101.263.404 TL olacağı , şirketin geçmiş yıl zararının 173.149.765 TL ,01/01/2016 -31/12/2016 yılındaki
dönem zararı olan 86.286.339 TL ( 173.149.765 +86.286.339 = ) 259.436.104 TL zarardan 31/12/2016 tarihi itibariyle ödenmiş ve ödenecek sermaye miktarı olacak 101.263.404 TL nin mahsubu ile (259.436.104 TL zarar – ödenmiş ve ödenecek sermaye toplamı 101.263.404 = 158.154.230 TL borca batıklık ) 31/12/2016 tarihi itibariyle öz kaynaklar toplamının -(eksi) 158.154.230 TL olacağı yani davacı şirketin 31/12/2016 tarihi itibariyle iyileştirme projesi bire bir uygulandığında yani şirket ortaklarına ait gayrimenkuller satılarak şirkete nakdi giriş yapıldığında , bu nakli girişle tesisteki inşaat eksikleri giderilip şirket faaliyete geçtiğinde borca batıklık durumunun eksi -158.154.230 TL olacağının belirtildiği,
31/12/2017 tarihi itibariyle ( yukarıda açıklandığı üzere bilirkişi raporunun 36.sayfasında 31/12/2017 tarihi itibariyle tesisin eksi -43.994.893 TL dönem zararı olacağı ön görüldüğünden ) iyileştirme projesine göre 31/12/2017 tarihi itibariyle ( ortakların gayrimenkullerin satılması ile elde edilecek nakdi sermaye ile inşaat eksikliklerin giderilerek faaliyete geçtiği varsayılarak bilirkişi heyeti faaliyet sonucunda elde edecek gelirin yukarıda açıklandığı üzere raporun 36. Sayfasında değerlendirmiştir. ) gayrimenkul satışından 88.305.000 TL gelir elde edileceği dikkate alındığında , 31/12/2016 yılı sonu itibariyle öz kaynaklar toplamı olan eksi – 158.154.230 TL ile 31/12/2017 tarihi itibariyle şirketin zarar miktarı olan 43.994.893 TL toplamı ( 158.154.230 +43.994.893 =) 202.149.123 TL zarardan 31/12/2017 itibariyle gayrimenkul satışından elde edilecek 88.305.000 TL düşüldüğünde ( 31/12/2017 tarihi itibariyle zarar miktarı olan 202.149.123 TL – gayrimenkul satışından elde edilen 88.305.000 TL mahsubu sonucu = (- Eksi) 113.844.123 TL ) 31/12/2017 tarihi itibariyle davacı şirketin eksi – 113.844.123 TL borca batık durumda olduğu,
31/12/2018 sonuna kadar gayrimenkul satışı ile 27.588.000 TL gelir elde edileceği, bu yıl sonu itibariyle şirketin 12.691.642 TL yıllık dönem karı olacağı buna göre, 31/12/2017 tarihi itibariyle borca batıklık miktarı olan 113.884.123 TL den- (27.588.000 TL + 12.691.642 TL = 40.279.642 TL ) 40.279.642 TL mahsup edildiğinde davacı şirketin 31/12/2018 tarihinde halen – eksi 73.564.482 TL borca batık durumda olduğu belirtilmiştir.
31/12/2019 yılında satılması planlanan gayrimenkullerden 91.692.465 TL gelir elde edileceği bu yıl sonu itibariyle şirket hissedarlarının hisselerinin satılmasından 666.611.047 TL gelir elde edileceği , 31/12/2019 tarihine kadar şirketin 2019 yılı dönem karı olacak 20.229.945 TL olacağı bu üç unsurun toplamı olan 778.533.457 TL den 31/12/2018 tarihindeki borca batıklık miktarı olan 73.564.482 TL nin düşülmesi ile 31/12/2019 tarihinde tesisin 704.968.976 TL kara geçeceği ve borca batıklıktan kurtulacağı belirtilerek, iflas erteleme projesinin uygun olduğu yönünde görüş bildirildiği tespit edilmiştir. Raporun ekinde bilirkişi heyetinden olan inşaat mühendisi ve gayrimenkul değerleme uzmanının taşınmazlara değer biçilmesine ilişkin raporların ekli olduğu, bu raporlar incelendiğinde, taşınmazların bir kısmının sit alanında yer aldığı, taşınmaz maliklerinden …’ın vefat ettiği intikal yapılmadan ve taşınmazlar üzerinde ipotek ve hacizler olması nedeniyle satış kabiliyetlerinin düşük olduğu hatta üzerinde takyidatlar kaldırılmadan satılmalarının mümkün olmadığı yönünde değerlendirmeler olduğu görülmektedir.
…Bankası vekili 03/11/2016 tarihli duruşmada taşınmazların çoğunun satıldığını, ihalelerin kesinleştiğini, ihalenin feshi davalarının reddedildiğini, bir taşınmazın kamulaştırma sonucunda mülkiyetinin Belediye’ye geçtiğini, sadece Bakırköy 949 Ada 96 Parseldeki 1 adet bağımsız bölümün kaldığını, onunda değerinin bilirkişiler tarafından 500.000 TL olarak belirlendiğini, raporda gayrimenkul değerleme uzmanı ve inşaat bilirkişisinin taşınmazların satış kabiliyeti olmadığını yazmalarına rağmen tekrardan iflas erteleme projesinin uygulanabilir olduğu yönünde görüş bildirmelerinin çelişkili olduğunu belirlenen rakamın fahiş olduğunu, banka alacağının faiz nedeniyle arttığını, satılmış taşınmazların tekrar satılmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. …Bankası vekili bilirkişi raporuna karşı itirazlarını dilekçe ile dosyaya bildirmiş olup , incelendiğinde; mevcut alacaklarının akdi faiz ve masraf nedeniyle 67.000.000 Euro arttığını, sigorta bedeli teknik personel güvenlik gibi masraflar nedeniyle 15.000.000 TL masraf yapıldığını, tahakkuk eden faiz yükü nedeniyle alacaklarına her ay yaklaşık 1.000.000 Euro faiz ilavesi olduğunu, raporda değerlendirilen 63 taşınmazdan 62 adedinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2014/915 esas sayılı dosyasından yapılan ihaleler nedeniyle satıldığını, taşınmaz mülkiyetini artık ortaklara ait olmadığını, davacı tarafça ihalenin feshi için davalar açıldığını ancak ihalenin feshine ilişkin davanın reddine karar verildiği Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, icra müdürlüğü tarafından yapılan satış bedelinin toplamının 81.669.950 TL olduğunu bu miktarın bilirkişiler tarafından belirlenen rakamı oldukça altında olduğunu, ortaklardan birinin vefat ettiğini mirasçılarına intikal işlemleri nedeniyle satılmasının zor olduğunu belirttiği görülmüştür.
Davacı vekili ise rap… karşı beyanında iyileştirme projesinin uygun olduğunun belirterek iflas erteleme yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
03/11/2016 tarihli duruşmada alınan ara kararı ile , 63 parseli tek tek göstererek akibetlerini tablo halinde bildirerek dosyaya sunulması ve akabinde dosyanın aynı bilirkişilere tevdi edilerek, …Bankasınca sunulacak tablo ve İstanbul … İcra Müdürlüğüne ait 2014/915 esas sayılı dosya yerinde bilirkişilerce incelenerek rap… karşı itirazlar değerlendirilerek ayrıca ipotekli taşınmazların satılması suretiyle ipotek alacaklısının mevcut olması nedeniyle davacı şirkete nasıl girdi sağlanacağı hususlarında ek rapor tanzimi istenilmiştir. Aynı tarihli duruşmada alınan 6 nolu ara kararıyla iflas erteleme projesinin uygulanabilirliğini görme açısından mevcut kayyımın yetkisinin yönetim kurulunun kararlarını onaylama olduğu hususu da belirtilerek , satışı ön görülen gayrimenkullerinin satma işlemine başlanarak kayyım tarafından durumun raporlanarak dosyaya sunulması için süre verilmiştir . …Bankası vekilince taşınmazlarla ilgili satış ve ihale durumunu gösterir ayrıca ihalenin feshi talebinin reddine ilişkin karar suretleri 2 adet klasör halinde ( 3 ve 4 nolu klasör ) dosyaya sunulmuştur.
16/02/2017 tarihli duruşmada davacı vekili, kira gelirlerine ve işletme gelirlerine …Bankasınca sürekli el konulduğunu, bu hususunun tedbir kapsamında değerlendirilerek kira gelirlerinin ve işletme gelirlerinin işletme giderlerinin ödenmesi açısından davacı firmaya tahsis edilmesini ayrıca 409 Ada 1 parsele ilişkin kamulaştırmasız el atma bedelinden geriye kalan kısmın müvekkiline nakdi sermaye olarak konulmasına yönetim kurulunca karar verildiğini belirterek bu tazminatın da kayyım tarafından tahsili ile müvekkili şirkete aktarılmasını talep etmiştir.
Müdahil …Bankası vekili aynı tarihli duruşmada , bütün işletme gelirlerinin , kredi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte noter temlik sözleşmesi ile müvekkili bankaya temlik edildiği, kira bedellerin de İİK 150/b maddesi gereğince ipoteğin kapsamında dahil olduğunu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takip dosyasına tahsil edildiğini ve yapılan tahsilat …’nın borçundan mahsup edildiğini, işletme gelirlerinin müvekkiline temlik edilmesi nedeniyle bu konuda tedbir kararı verilemeyeceğini , buna ilişkin yargıtay kararları sunduklarını ,kaldı ki , ciddi anlamda işletme geliri bulunmadığın kayyım raporuyla sabit olduğunu, 409 ada 1 parselin davacıya ait olmadığını, firma ortaklarına ait ortaklardan birisi vefat ettiğini, İstanbul ..Asliye Hukuk Mahkemesinde verilen karar doğrultusunda 1.000.000 TL kamulaştırma tazminatın müvekkil banka tarafından tahsil edildiğini , çünkü taşınmazın bankalarına hem ipotekli hem hacizli olduğunu bakiye 1.972.000 TL için İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesinde bankaları tarafından … Belediye Başkanlığı aleyhine dava açıltıkları ve davanın derdest olduğunu, dava dilekçesinde yapılacak tahsilatın İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2014/915 sayılı dosyası ile takip edilen alacağımızın mahsup edilmesi istenildiğini , banka tarafından açılan tazminat davası var iken malik dahi olmayan davacı firmaya ..Belediyesinin tazminat ödemesi mümkün olmadığını belirtmiştir.
Davacı vekilinin bu celsedeki tedbir talebi mahkememizce 16/02/2017 tarihli ( yazım tarihi 03/03/2017 olan ) gerekçeli ara karar ile değerlendirilerek, talebin reddine karar verilmiştir. Gerekçeli karar sureti taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekilince tedbir talebinin reddine ilişkin bu kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yoluna gidilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17 Hukuk Dairesince 2017/638 esas 2017/800 karar nolu ilamında ; ” Dava, Davacı vekilleri, 6/2/2017 tarihli dilekçesindeki taleplerinden ilki şirket ortakları olduğu anlaşılan … , … ve … ‘a ait olan ve … AŞ ‘nin …Bankasından almış olduğu kredi nedeniyle tapu malikleri tarafından ,… AŞ nin borcu için ipotek yapılan .. Parsel’in … Belediye Başkanlığı tarafından kamulaştırılması nedeniyle, ilk açılan davada bedel tespiti davasında taşınmazın bedelinin 2.972.500 TL olarak tespit edildiği, ancak davanın kısmi açılması nedeniyle 1.000.000 TL tazminatın Belediye’den tahsili ile taşınmaz maliklerine ödenmesine karar verildiği, ancak ipotek nedeniyle firmanın borcundan mahsup edilmek üzere …Bankasına aktarıldığı, geri kalan 1.972.500 TL alacağın gerçekleşen faizi ile birlikte iflas erteleme dosyasında atanan kayyım tarafından tahsil edilerek, iş yerinin eksiklerini tamamlanması ve işletmeye alınması yönünde tedbir kararı verilmesini istemiştir.
Davacı taraf diğer talebinde ise, işletmeye alınmış ya da işletmeye alınacak işletmelerde, işletme gelirlerinin 27/8/2012 günlü iflas erteleme tedbir kararı gereğince ” şirket aleyhine yapılan veya yapılacak her türlü takip ile ihtiyati haciz, tedbir, hapis” yasağı kapsamında olduğunun açıklanmasına yönelik karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; ilk talebe ilişkin olarak, Anonim Şirket sermaye şirketi olduğundan, ancak sermayesi ile borçlulara karşı sorumlu olup, ortakların mal varlığına müracaatın genel olarak söz konusu olamayacağı, söz konusu taşınmazın, şirket ortaklarına ait olduğu, şirket ortaklarının, bu taşınmazı … AŞ nin …Bankasından almış olduğu kredi nedeniyle …Bankasına ipotek ettirdikleri, …Bankası’nın da, ipotek nedeniyle kamulaştırmasız el atma davasında hüküm altına alınan, 1.000.000 TL yi tahsil ettiği, kalan 1.952.500 TL tazminatın ipotek kapsamında icra dosyasına aktarılması istemi ile, İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinde 2015/354 esas sayılı dosya ile dava açtığı ve davanın derdest olduğu, söz konusu taşınmazın… AŞ ye ait olmayıp, ortakları adına olması nedeniyle iflas erteleme davasında üçüncü kişi durumunda olan ortakların taşınmazı ile ilgili mahkemece herhangi bir tedbir kararı alınması mümkün olmadığında davacı vekilinin bu talebinin reddine karar verdiği görülmüştür.
Yine, mahkemece, henüz kiralanan yada işletmeye alınan bir birim olmadığı, mahkemece daha önce alınan 27/8/2012 tarihli ihtiyati tedbir kararında “6183 Sayılı Kanuna göre yapılan veya yapılacak takiplerde dahil olmak üzere “rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılanlar hariç ” davacı şirket aleyhine yapılan veya yapılacak hertürlü takip ile ihtiyati haciz, tedbir , hapis ve şirketin mal varlığını oluşturan taşınır ve taşınmaz mallar ile makinelerin devrinin tedbiren durdurulmasına rehnin paraya çevrilmesi ile yapılan takiplerden muhafaza tedbiri uygulaması ve rehinli malın satışının ihtiyati tedbiren durdurulmasına” karar verilmiş olup mahkememizce İİK 179/a ve b maddeleri gereğince gereken tüm tedbirlerin verildiği, …Bankası vekilinin, söz konusu işletme faaliyete geçtiğinde, kira bedellerinin İİK nun 150/b maddesi gereğince taşınmazın ipotekli olması nedeniyle ilgili icra dosyasına aktarılması gerektiğini belirtiği, İİK 179/a ve b maddeleri gereğince mahkemece gereken tedbirlere hükmedildiği, davacının son talebi ile ilgili olarak, bu tedbir kararı gereğince değerlendirme yapılarak İİK hükümlerine göre gereken uygulamanın yapılması gerektiği, bu aşamada tekrar bu hususta , 27/8/2012 günlü iflas erteleme tedbir kararı gereğince “şirket aleyhine yapılan veya yapılacak hertürlü takip ile ihtiyati haciz , tedbir, hapis ” yasağı kapsamında olduğunun açıklanması talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekilleri yasal süresinde sundukları 01.03.2017 tarihli istinaf dilekçesiyle;
1-Asli müdahil ve en büyük alacaklı olan daha önce mahkemeye beyanda bulunarak, üzerinde teminat ipoteği/hacizleri bulunan taşınmazların satılarak Şirkete sermaye olarak konulmasını teklif ettiği, bu teklifin, mülk sahibi, müteselsil kefil şirket ortakları tarafından kabul edilerek gerekli işlemlere başlandığı ve müvekkili şirketin 13.11.2014 tarihli Genel Kurulu’nda bu hususa ilişkin karar alınarak Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 20 Ocak 2015 tarih ve 8740 sayı 918 sayfasında yayınlanan kararı ile adı geçen taşınmazların şirketin malvarlığı içinde, aktifinde ve sermaye hesabına girdiğinin kabul edildiği,
2-Dosyaya sunulan iyileştirme projelerinin ana unsurunun, müvekkilinin mülkiyetinde olan… Kentsel Eğlence Merkezinin işletmeye açılması olduğu, reddedilen ihtiyati tedbir kapsamındaki taleplerin kabul edilmesiyle ancak iyileştrime projesinin derhal uygulanabilir hale geleceği, zira şirketin ticari faaliyetinin kapsamının, mülkiyetindeki taşınmazı kiralamak ve işletmekten ibaret olduğu,
3-Bu bakımdan; Şirketin, kiralama ve işletme yapma ve kiralama ve işletmeden gelir elde etme ve elde ettiği gelirlerle işletme giderlerini ödemek suretiyle ekonomi içinde kalarak faaliyetinin devamını sağlayabilmesi için, geçici önleyici tedbirleri almanın, yargı yerince gözetilecek hususlardan olduğu,
4-Müvekkili şİrketin iyileştirme projesinin uygulanabilirliği açısından işletme gelirleri ve kira gelirlerinin de tedbir kararı kapsamında korunması gerekmektiği, kaldı ki, bu hususun Müdahil …Bankası ile imzalanan 02.11.2010 tarihli Ek Sözleşmenin 2.11. maddesi de “Proje Cari Hesabı- İşletmeler bazında Proje ile ilgili tüm gelirlerin birikeceği hesap olduğu, proje gelirlerinin her dönem, aylık bazda Borç Servis tutarının üzerinde kalan tutarı, işletmeler giderlerinde kullanılmak üzere Borçlunun tasarrufunda olacaktır. Proje hesabına kredinin geri ödemeleri Proje Cari hesabından yapılacaktır.” şeklinde düzenlenmiş olup bu hususu doğruladığı, hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME:
İstanbul .. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2015/354 esas sayılı dosya ile dava açtığı ve davanın derdest olduğu, söz konusu taşınmazın davacı şirkete değil, davacı şirket ortaklarına ait olduğu görülmektedir. Davacı vekili, şirketin, bu taşınmazın satılarak, Şirkete sermaye olarak konulmasını teklif ettiği, bu teklifin, mülk sahibi, müteselsil kefil şirket ortakları tarafından kabul edilerek gerekli işlemlere başlandığı ve müvekkili şirketin 13.11.2014 tarihli Genel Kurulu’nda bu hususa ilişkin karar alınarak Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 20 Ocak 2015 tarih ve …sayı … sayfasında yayınlanan kararı ile adı geçen taşınmazların şirketin malvarlığı içinde, aktifinde ve sermaye hesabına girdiğinin kabul edildiğini belirtmişse de, TTK 128/5 ve 6.maddesi-fıkraları uyarınca, taşınmaz mülkiyeti ya da taşınmaz üzerindeki bir ayni hakkın sermaye olarak konması haline, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tescilin şart olup, dosya kapsamına göre bu şart gerçekleşmediğinden, söz konusu taşınmazın şirket malvarlığı içinde, aktifinde ve sermaye hesabına girdiğinin kabulü mümkün değildir. Bu nedenle, taşınmazın şirket ortakları adına olması nedeniyle, iflas erteleme davasında üçüncü kişi durumunda olan ortakların başka bir mahkemede görülmekte olan bir davaya müdahale anlamını taşıyacak şekilde, mahkemece herhangi bir tedbir kararı alınması mümkün olmadığı gibi, talebin gerçekleştirilmesine yönelik kayyım yetkilendirme gibi bir talep de, İİK 179/a ve HMK 389.maddelerindeki tedbir tanımına uymayan ve kapsamını aşan nitelikte olduğundan mahkemece talebin reddine dair kararında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır.
Şirketin ticari faaliyeti sonucu oluşacak işletme ya da kiralamadan elde edilecek gelirlerinin haczedilemeyeceğine dair talebe gelince, mahkemece İİK 179/a ve b maddeleri gereğince gereken tüm tedbirlerin verildiği, bu tedbirlerin tavzihine yönelik talep ve bu talebe ilişkin verilen kararın tedbir kararı niteliğinde olmayacağından istinaf edilebilirlik şartını taşımayacağı, bu tedbirler dışında ve bu tedbirlerin kapsamını aşar mahiyette, yeni bir tedbir kararının zaten OHAL kapsamında 673 sayılı KHK kapsamında verilemeyeceği, öte yandan, Yargıtay yerleşik uygulaması da dikkate alındığında, alacaklıların, alacaklarını tahsil amacıyla uygulayabilecekleri temlik gibi işlemin durdurul- masına yönelik tedbirler, sonuçlarını maddi hukuk alanında doğurması sebebiyle bu nitelikte tedbir kararı verilemeyeceği, taraflar arasında 03.10.2010 tarihli, davacı talebine konu gelirleri de içeren temlikname düzenlenmiş olduğu anlaşılmakla yerel mahkemece, davacının bu talebinin de reddine dair kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, davacının istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir ” denilerek mahkememizce verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karara yapılan İstinaf talebi esastan reddedilmiştir.
Dosya ek rapor için tekrar bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve 16/02/2017 tarihinde alınan ek rapor dosyaya bırakılmıştır. Ek rapor incelendiğinde, İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2014/915 esas sayılı dosyasının yerinde detaylı olarak incelendiğini, satılarak sermaye artışı yapılması planlanan kefillere ait 63 adet taşınmazdan …nolu parselin İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/420 esas nolu kararı ile kamulaştırıldığı, … nolu parseldeki A-9 nolu bağımsız bölümün satışının yapılmadığı cebri icra yoluyla satışı gerçekleşen 61 adet taşınmazdan 42 sinin müdahil …Bankası AŞ tarafından satın alındığı, 19 adet taşınmazın ise şahıslar tarafından satın alındığı, cebri icra yoluyla satılan gayrimenkullerin toplam değerinin 86.962.210 TL olduğunu, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerde borçlunun ve ipotek verenin takipte taraf gösterilmesi gerektiğini, asıl borçlu hakkında iflas erteleme tedbiri olması halinde satışın yapılamayacağını, ancak söz konusu gayrimenkullerin satışının yapıldığını ve bir kısmının ihalesinin kesinleştiğinin taşınmazların cebri icra yoluyla satışının mahkemece 2012 /157 esas sayılı dosyasından 27/08/2012 tarihinde verilen tedbir kararı nedeniyle mümkün olmadığının ancak iflas erteleme hükümlerine göre bütün alacaklıların , kamunun ve şirketin haklarının eşit olarak korunmasını sağlamak amacıyla sözü edilen taşınmazların nakde çevirerek şirketi sermaye olarak konulması gerektiği söz konusu satış işleminin yapılabilmesi için mahkemenin verdiği tedbir kapsamına giren listede yazılı taşınmazlar üzerindeki ihtiyati tedbirin mahkeme tarafından kaldırılması ve kayyım görevlendirilmesi ile serbest piyasa koşullarına göre tespit edilen değerler üzerinden tarafların anlaşarak ipotekli malların nakde çevrilmesinin ve şirkete sermaye olarak konulmasına iyi niyet kurallarına göre itiraz etmeyeceklerinin beklenmesi gerektiğini, ipotekli taşınmazların nakde çevrilerek şirkete sermaye olarak konulmasına ilişkin talebin ipotek borçlusu şirket ortakları tarafından kabulü ve şirket genel kuruluyla bu taşınmazlar üzerindeki ipotekten borçlu ve bütün asli müdahil alacakların yararına ipotek alacaklısı tarafından vazgeçildiği bu nedenle davacı borçlu şirketin mal varlığı içinde ve sermaye hesabına girdiğinin kabulü ve bu davanın bütün alacaklıları , kamu ve şirket açısından bir hak oluşturduğunu iyi niyet kurallarına göre kabul edilmesinin zorunlu olduğunun ek raporda belirtildiği görülmüştür.
Müdahil vekili 13/02/2017 tarihli dilekçesinde , davacı şirketin faaliyete geçebilmesi, kiralama yapılabilmesi için projenin tamamlanmasının gerektiği ancak firmanın projeyi tamamlamak için bütçeye sahip olmadığını, işletme gelirleri ve kira gelirlerinin Beşiktaş ….Noterliğinin 03/10/2010 tarihli 40715 yevmiye numaralı temlik sözleşmesi ile bankaya temlik edildiğini, Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 2013/5366 esas 2013/5450 sayılı kararında da belirtildiği üzere “borçlu şirketin alacaklarının alacaklarını tahsil amacıyla uygulayabilecekleri temlik, takas , mahsup, hapis hakkı gibi hukuki işlemlerin durdurulmasına, rehin ve blokaj kayıtlarının kaldırılmasına yönelik tedbirlerin sonuçlarını maddi hukuk alanında doğuran veya borçlu şirkete nazaran üçüncü kişi durumunda olanların maddi hukuktan doğan talep ve defi haklarını etkileyen tedbirlerdir , ve bu tedbirlere gerek iflasın ertelenmesi kararı çerçevesinde gerekse iflasın ertelenmesi talebinden sonra erteleme yargılaması sırasında ihtiyati tedbir yoluyla karar verilemez denildiğini ” bildirmiştir.
Bir kısım müdahil vekilince dilekçe verilerek, iflas erteleme projesinin uygun olmadığı ve şirketin iflasına karar verilmesi yönünde beyanda bulunulduğu tespit edilmiştir. Bir kısım müdahil vekili ise iflas erteleme kararı verilmesini istemiştir.
Davacı vekili ek rap… karşı beyan vermiş 03/03/2017 havale tarihli dilekçe sunmuş ve iflas erteleme kararı verilmesini belirtildiği belirtilmiştir.
Müdahil …Bankası vekili ek raporu karşı beyanlarını 03/03/2017 tarihli dilekçesinde sunmuş, incelendiğinde bilirkişiler tarafından bankanın , taşınmazlar üzerindeki ipotek hakkından borçlu ve bütün asli müdahil alacaklıların yararına vazgeçildiği açıklamasını yaptıklarını bankanın kredinin teminatı olan ipotek hakkında vazgeçmesinin düşünülemeyeceğini firmanın nakit girişi yaparak eksiklikleri tamamlaması gerektiğini, kefillere ait taşınmazların müvekkilince başlatılan genel haciz yoluyla takip (… İcra Müdürlüğünün 2014/915 esas sayılı dosyası, ) dosyasından satıldığını, davacı tarafından ihalenin feshi davaları açıldığını talebin reddine karar verildiği, Yargıtay tarafından onandığını , karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, davacı tarafından sunulan içtihatların ve son bilirkişi heyetinin ikinci ek raporunda belirttiği içtihatların ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna özgü yapılan takiplere ait olduğunu oysa müvekkili tarafından kefiller hakkında başlatılan takibin genel haciz yoluyla takip olduğunu, 818 Sayılı Borçlar Kanunun 487. Yeni Borçlar Kanunun 586.maddelerinde kefil hakkında alacaklının asıl borçluya takip etmeden veya taşınmaz rehini paraya çevirmeden takip yapılabileceğinin düzenlendiğini, dolayısıyla kesinleşmiş mahkeme kararları karşısında bilirkişi kurulunun şahsi görüşlerinin önem taşımadığını, firmanın bankaya olan borcunun son dört yılda faiz borcunun 85.000.000 Euro arttığını tesislerin korunması için 15.000.000 TL civarında masraf yapıldığını toplam borç miktarını azaltacak ek kaynak girdisinin zorunlu olduğunu, iflas kararı verilmesini istemiştir.
Kefillere ait taşınmazların , müdahil …Bankasınca başlatılan genel haciz yoluyla takip neticesinde satılarak ihalelerin kesinleşmesi nedeniyle , en son iyileştirme projesinde ön görülen sermaye artışının bu yolla sağlanamayacağı anlaşıldığından, iyileştirme projesinin ana unsurunun sermaye artışı ve ortaklara ait hisselerin satılması suretiyle elde edilecek gelir olduğu, hatta bu hususun alınan genel kurul kararı doğrultusunda ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği anlaşıldığından Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararından belirtildiği gibi sermaye artışı yapılmasına yönelik projelerde, buna ilişkin alınan genel kurul kararın Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmesi daha sonrada mahkemece de artırılmasına karar verilen sermayenin ödenip ödenmediğinin, hisse satışının yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiği yönünde olduğundan, ( birer sureti dosyaya bırakılan Yargıtay 19 Hukuk Dairesine ait 2010/3375 esas , 2009/11625 esas, 2011/705 esas , 2010/4824 esas, 2011/2986 esas nolu içtihatlarda özetle, ortaklara ait olduğu iddia edilen taşınmazların satışı ve şirkete kaynak aktarılması konusundaki hukuki işlemler tamamlanmadan ayrıca söz konusu taşınmazlar üzerinde haciz veya sair ayni haklar incelenmeden iyileştirme projesinin uygun olduğundan bahisle erteleme kararı verilmesi hatalıdır denildiği, yine sermaye artırımının yapılıp yapılmadığı hususunun açıklıklığa kavuşturulması gerekir denildiği, sermaye artırımın sağlanmadığı ve yeni ortak alımına ilişkin somut bir adım bulunmadığı denildiği, sermaye artışı bedelinin ödendiği konusunda dosyada bilgi bulunmamaktadır denildiği içtihatlar ) 21/04/2014 tarihli duruşmada alınan 4 nolu ara karar ile ” davanın açıldığı tarih ve gelinen aşama dikkate alındığında, taşınmazın faaliyete geçebilmesi için bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere 44.000.000 TL bedelli inşaat yapılması gerektiği anlaşıldığından, davacı … vekillerine en son iyileştirme projeleri kapsamında 2016 ve 2017 yılı dahilinde toplam 126.680.734,00 TL nakdi sermaye artırımını yaparak söz konusu bedeli şirket adına açılacak hesaba fiilen yatırması , yada bu miktara isabet edecek miktarda hisse satışı yaparak bedelini fiilen şirket adına açılacak hesaba yatırması yada başka bir şekilde bu miktar kadar nakdi girişi fiilen yatırması konusunda son kez gelecek celseye kadar kesin mehil verilmesine, mehlin kesin olduğunun … vekillerine ihtarına ( ihtar edildi ) bu bedel yatırıldığında bedelin öncelikle taşınmazın inşaat eksiklerinde kullanacağından mahkememizce KONULACAK tedbirin celse arasında değerlendirilmesine, ve söz konusu bedel yatırıldığında gecikmeksizin inşaat eksiklerin giderilmesi husununda davacı … vekillerine süre verilmesine ” şeklinde ara kararı oluşturulmuştur.
Bir sonraki duruşmada davacı vekili… tarafından davayı doğrulayan bilirkişi raporlarına somut delillere rağmen bunların tamamen göz ardı edilerek, …Bankasının kollar ve gözetir biçimde işlemler yapıldığı ve mahkeme heyetinin tarafsızlığını yitirdiğinden bahisle mahkememiz heyeti reddedilmiştir.
Ret dilekçesi müdahil …Bankası AŞ ye tebliğ edilmiş ve …Bankası AŞ vekili tarafından 12/06/2017 tarihli dilekçe dosyaya sunulmuştur. Mahkememiz heyetince 6100 Sayılı HMK ‘nın 38.madde hükmü gereğince ret sebeplerinin yerinde olmadığı yönünde görüş bildirilerek ret talebinin incelenmesi için dosya İstanbul 1 Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi 20/06/2017 tarihli 2017/652 D İş esas 2017/670 karar nolu ilamı ile HMK 266 , HMK 281/2, HMK 282.maddeleri gereğince hakimin bilirkişinin oy ve görüşünün diğer delillerle serbestçe değerlendirebileceği şeklinde düzenleme bulunduğu iflasın ertelenmesine ilişkin müessesenin İİK 179., 179/a , 179/b maddelerinde düzenlendiği ve bu düzenlemelere göre mahkemece gerekli görülen tedbir kararların verilebileceğini mahkemece tedbir kararlarının davacı yararına hüküm altına alındığını, somut olayda mahkeme tarafından davacının tedbir isteminin ele alınıp alınan hükümlere göre sonuca ulaşıldığı, tedbir kararın kabulü halinde itiraz, reddi halinde İstinaf yolunun açık olduğunu, mahkemece sermaye artırımı yapılması yönündeki ara kararı nihai hükümle birlikte temyiz konusu yapılabileceği belirtilerek hakimin reddi isteminin reddi gerektiği sonucuna varılarak ret talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekilince bu karara karşı İstinaf yoluna gidilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 12/09/2017 tarihli kararında hakimin reddi için ileri sürülen sebepler işin esası yönünden İstinaf ve Temyiz sebebi olup HMK nın 36.maddesinde tamımı yapılan sebeplerden olmadığının belirtilerek İstinaf başvuru talebinin reddine karar verilmiş, davacı taraf İstinafça verilen bu karara karşı Yargıtay yoluna müracaat yapmış, temyiz dilekçesinin değerlendirilmesi amacıyla dosya İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince 16/10/2017 tarihinde İstinaf’a gönderilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37 Hukuk Dairesi 24/10/2017 tarihli kararında alınan kararın kesin olarak verilmiş olduğu görülmekle, HMK nın 43/2, ve 461.maddelerine göre temyiz talebinin reddine dair karar vermiş verilen karara karşı HMK 346.maddesi gereğince bir hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yolunu açık tutmuştur. Bunun üzerine davacı vekilince istinaf kararına karşı Yargıtay’a temyiz incelemesi için müracaat edilmiş, Yargıtay 20 Hukuk Dairesince 18/01/2018 tarihli karar ile “HMK nın 43/2 , ve 362.maddeleri uyarınca hakimin reddine ilişkin merci kararları hakkında Bölge Adliye Mahkemelerince verilen kararların kesin nitelikli olduğuna, temyizi kabil bulunmadığına göre davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği ” dosyanın İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesince 02/02/2018 tarihinde , mahkeme heyetinin reddinin reddine ilişkin kararın 18/01/2018 tarihinde kesinleşme şerhi verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği görülmüştür.
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/06/2017 tarihli kararı ile mahkeme heyetinin reddinin reddine karar vermiş ve bu karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37.Hukuk Dairesince incelenerek İstinaf talebi 24/10/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Bu nedenle 26/10/2017 tarihli duruşmaya mahkememiz heyetince çıkılmış, davacı vekili… söz alarak , içinde bulunan usulu durum itibariyle mahkeme heyetinin davaya bakmaması gerektiğini iddia etmiştir. HMK 42.maddesi ve bir sureti dosyaya bırakılan Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1990 Basım 1. Cilt, Sayfa 1020’ye göre ” Hakimin reddi talebinin reddine ilişkin merci kararının temyiz edilmesi reddi istenen hakimin davaya devam etmesine engel teşkil etmez. ” denildiğinden mahkememiz heyetinin duruşma yapabileceği sonucuna varılarak duruşmaya devam edilmiştir.
Celse arasında … vekilince dilekçe verildiği incelendiğinde; hisse satışı ve sermaye artırımı yoluyla 74.000.000 Euro girdi sağlanacağının belirtildiği, yine müdahale talebinde bulunan …vekili tarafından aynı mahiyette dilekçe verildiği …Bankası vekilince sunulan dilekçede hisse devir sözleşmesi ile devredilmesine karar verilen hisselerin davacı firma ile banka arasında düzenlenen 01/10/2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak Beşiktaş … Noterliğinin 3/10/2010 tarih 40658 yevmiye numaralı hisse rehin sözleşmesi ile …Bankasına rehnedildiği bildirilerek rehin sözleşmesinin sunulduğu görülmüştür.
26/10/2017 tarihli duruşmada Davacı vekili … söz alarak, 24/10/2017 tarihli ön bürodan vermiş oldukları ve hemde uyaptan vermiş oldukları dilekçelerinde , mahkemenin 21/4/2017 tarihli ara kararının 4 nolu ara kararı gereklerini yerine getirdiklerini belirten 7 sayfadan ve eklerinden ibaret bir dilekçe verdiklerini, bu konuda mahkemece ara kararında belirtildiği üzere, gerekli koruyucu tedbirlerin alınması ve mevcut tedbirlerin genişletilmesi yönünde talepleri olduğunu, müvekkili davacı şirketin hisse devri ve sermaye artırımı suretiyle halen huzurda bulunan …adında yeni bir ortağı şirkete almak maksadıyla hisse devir sözleşmeleri yapacağını ve … tarafından şirketin iyileştirme projesinde ön görülen ve ara kararında ön görülen gereklerin yerine getirilmesi için 74.000.000 Euro tutarında bir paranın …Bankasına getirildiğini, bu paranın mahkemenin 21/4/2017 tarihli ara kararının 4 numaralı bendinde yazılı rakaman çok üzerinde bir rakam olduğunu, bu paranın şirkete girmesi ile birlikte şirketin iyileştirme projesinde belirttiği yeniden faaliyete geçme ve iyileşme ile ilgili bütün girişimler başlayacağını Yargıtay bozma kararının ve mahkemenin ara kararının ve iyileştirme projesinin gereklerinin yerine getirilmiş olacağını , bu sebeple getirilen bu paranın bulunduğu yerde muhafaza altına alınması ve iflas erteleme kurumunun gereklerinin yerine getirilmesi maksadıyla gerekli tedbirlerin dilekçelerinde talep edildiğini, mahkemenin kamu düzene ilişkin yargılama yaptığını, yargılamanın hangi anında olursa olsun iflas erteleme talep eden davacı şirketin iyileşmesine iyileştirme projesindeki araçlara borca batıklıktan kurturulmasına ve ilerde alacaklarının tatmin edilmesine yönelik bütün gelişmeleri bütün faaliyetleri resen dikkate almak zorunda olduğunu ifade etmiştir .
Aynı duruşmada diğer davacı vekili olan… söz alarak, ara kararının 4 maddesinde belirtilen hususların müvekkili şirket tarafından yerine getirildiğini, söz konusu paranın … Bankası Levent Şubesine geldiğini, paranın … hesabında olduğunu, hesap numarasını bildireceklerini , ancak hesap üzerinde Masak tarafından inceleme yapıldığını , neden inceleme yapıldığını bilmediklerini iban numarası … olduğunu, bu paranın … hesabına geçebilmesi için mahkemece tedbir kararı verilmesi gerektiğini , dolayısıyla son ara karardaki sermaye artışının bu şekilde yerine gelmiş olacağını beyan etmiştir.
Aynı duruşma tarihinde müdahale talebinde bulunan … vekili söz alarak, kendisinin yatırımcı olarak davacı firmanın kurucu ortaklarıyla yapmış olduğu görüşmeler sonucunda dosya kapsamında mevcut iyileştirme projesi çerçevesinde Türkiye açısından çok ciddi istihdam yaratacağını düşündüğü bu projeye yatırımcı olarak katılma talebinde bulunduğunu , buna istinaden müvekkilinin yurt dışından 74.000.000 Euro’yu …Levent Şubesine aktardığını , Masak tarafından para üzerinde inceleme yapıldığını , sonuçlanmak üzere olduğunu, sonuçlandığında raporu mahkemeye sunacaklarını , bu paranın tamamının davacı şirket yararına kullanılacağına ilişkin Masak’a taahhüt verildiğini, …Bankasıncı sunulan hisse devir sözleşmesini inceleyeceklerini hisse devri söz konusu olmazsa hisseleri devralmadan bu parayı sermaye artışı yapmak üzere aktaracaklarını beyan etmiştir .
Aynı duruşmada müdahil …Bankası vekili söz alarak öncelikle sermaye girişi olarak yapılacak tutarın 74.000.000 Euro olarak belirtilmiş ise de , dosyaya sunulan 24/10/2017 tarihli dilekçe ekindeki Anonim Şirket hisse devir sözleşmesinde hisse devir bedelinin 60.000.000 Euro olarak belirtilmiş olması, sözleşmenin değiştirilmesine dair sözleşmede de 14.000.000 Euronun şirkete aktarılmayacağını , 10.000.000 Euro ile yeni bir anonim şirket kurulacağını 4.000.000 Euronun bu şirketin işletme sermayesi olacağının belirtilmiş olması karşısında doğru olmadığını , kaldı ki 60.000.000 Euro’nun dahi şirkete … AŞ ye nakit sermaye girişi olarak yatırılmayacağını , yine 24/10/2017 tarihli davacı dilekçesi ekinde sunulan hisse devir sözleşmesine göre, sadece 10.000.000Euro derhal şirket hesabına yatırılacak 50.000.000 Euro teminat mektubu olarak düzenlenecek ve ancak mahkeme tarafından iflas erteleme tedbir kararı verildiği takdirde şirket kullanımına bırakılacağını bu hususun sözleşmenin 7. ve 8. Maddeleri ile sabit olduğunu, dolayısıyla şirkete aktarılacak 60.000.000 Euro gibi bir tutar söz konusu olmadığını , davacının tek amacı mahkeme tarafındna verilen ihtiyati tedbir kararını olabildiğince uzatmak olduğunu, yargılamanın 5 yıl iki aydır devam ettiğini, İİK nuna göre değişiklikten önceki 179 ve devamı maddeleri uyarınca iflas erteleme toplam süresinin 5 yıl olduğunu, bu sürenin yargılama sürecinde tamamen sona erdiğini , mahkemenin iflas erteleme tedbir kararı vermesinin yerleşik Yargıtay kararlarına göre mümkün olmadığını, Yargıtay kararlarına göre iflas erteleme kararının bir yıl süreli verilebileceğini, ve eğer iyileşme görülürse birer yıl sürelerle uzatılacağını , böylekle toplam sürenin 5 yılı aşamayacağını ancak yargılama aşamasında geçen süre 5 yıl iki ay olması sebebiyle iflas erteleme erteleme kararı verilmesi mümkün olmadığını , kaldı ki, olağan üstü hal çerçevesinde çıkartılan 669 sayılı KHK uyarınca iflas erteleme tedbir kararı verilmesi mümkün olmadığını, Anonim hisse devir sözleşmesinin uygulama imkanı bulmasının da mümkün olmadığını, kaldı ki hisselerin firmanın bankalarından kullandığı kredi nedeniyle bankalarına rehinli olduğunu, bu durumdan …’ın haberinin olmadığını, bu sözleşme ve sunulan belgeler yargılamayı uzatmayı yönelik olduğunu, rehin hakkımız bulunması nedeniyle hisse devirine muvafakatlarının olmadığını, firmanın iflasına karar verilemesini talep etmiştir. İflas erteleme süresinin yargılama aşamasına geçmiş olması nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerde satışın durdurulmasına ilişkin verilen ihtiyati tedbir kararın kaldırılarak firmanın iflasına karar verilmesi gerektiğini, bankalarının teminatlandırılmayan faiz alacağı nedeniyle rehinlerin paraya çevrilmesinin gerektiğini, ihtiyati tedbir nedeniyle bankanın faiz alacağının teminat dışı kalmış olmasına rağmen rehinli taşınmazın satılamadığını , ihtiyati tedbir kararının dava sonucunda verilen karardan daha ağır netice doğurduğunu belirterek iflas kararı verilmesini talep etmiştir.
… ve vekilince yurt dışından ….Bankasına para aktarıldığına ilişkin yabancı metinli bir belge ile Masak tarafından bu para üzerinden soruşturma yapıldığına ilişkin, …’ın Masak’a hitaben yazdığı dilekçe örneği sunulmuştur.
… duruşmada söz alarak, 74.000.000 Euro’yu şirkete sermaye olarak yatıracaklarını ifade etmiştir.
Mahkememizce 26/10/2017 tarihli duruşmada alınan 3 nolu ara kararında “Müdahale talep eden vekilince 74.000.000 Euronun nakit olarak sermaye olarak konulacağı bildirildiğinden Masak incelemesi bittiğinde ve para aktarılmaya hazır olduğu mahkememize bildirildiğinde tedbir kararı verilip verilmeyeceğinin celse arasında değerlendirilmesine, sermaye artışı yapılacaksa bununla ilgili TTK hükümlerine ve TTK ve tüzük hükümlerine göre yerine getirilmesine, ” şeklinde ara karar alınmış yine, bildirilen banka şubesine yazı yazılarak hesapta bu miktar para olup olmadığının ve üzerindeki Masak incelemesinin neye ait olduğunun bildirilmesi istenilmiş ayrıca Masak’a yazı yazılarak söz konusu para üzerinde Masak incelemesinin niçin yapıldığının müzekkere ile sorulmasına karar verilmiştir ve duruşma 08/02/2018 tarihine ertelenmiştir.
… Bankası Genel Müdürlüğüne ve…Levent Şubesine, … tarafından yurt dışı kaynaklı bankadan para aktarıldığına ilişkin ” Barclays ” başlıklı yabancı metinli belge ve … tarafından TC Maliye Bakanlığı Mali Suçların Araştırma Kurulu Başkanlığı ‘na hitaben yazılan 11/10/2017 tarihli dilekçe ekinde yazı yazılarak para aktarma olayının doğru olup olmadığı bir çok kez sorulmuş, gelen yazı cevapları incelendiğinde, … adına bankalarına para aktarma olayının doğru olmadığını bildirilmiştir. Yine aynı belgeler ekinde Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına yazı yazılmış gelen yazı cevapları incelendiğinde, yazıda ifade edilen konu ile ilgili inceleme bulunmadığı , 12/12/2017 tarihli yazı cevabında ise …’a ait dilekçe içeriğinde belirtilen 967/2017 tarih sayılı kararın Başkanlıklarına ait olmadığı böyle bir inceleme çalışmalarının bulunmadığı bildirilmiştir. Bu arada … vekili dosyaya dilekçe sunarak, “dosya kapsamında vekili olarak tarafına bildirilmesi gereken hukuki bilgi ve belgelerin iletilmediğini , asli edimlerini zamanında ve gereği gibi yerine getirmediği gibi …’ın şahsından geçici süre ile 25.000 TL borç para aldığını ancak ödemediğini, bu nedenle vekilliğinden istifa ettiğini 180.000 USD Avukatlık ücreti vesair alacağı bulunduğu bildirmiştir. … ‘ın noter vasıtasıyla davacı şirkete gönderdiği yazı dosyaya sunulmuş incelendiğinde, şirketten hisse almaya karar vermiş ise de, …Bankası vekilinin şirket hisseleri üzerinde rehin bulunduğunu belirtmesi ayrıca mahkemece hisse satışını sağlayacak, kolaylaştıracak koruyacak şekilde borçlu şirketin alacaklı bankanın ve teminatsız diğer asli müdahil alacaklarının ve şirkete sermaye koyan üçüncü şahısların haklarını eşit koruyan ve sermaye girişini kolaylaştıran tedbir kararın genişletilmesine karar verilmemiş olması nedeniyle hisse devir sözleşmesinde yazılı edimi yatırım güvenliği sağlanmadan yerine getirmesinin mümkün olmadığına dair dilekçe verdiği görülmüştür.
Davacı vekili … tarafından 07/02/2018 tarihinde uyap vasıtasıyla mahkeme heyetinin reddedildiğine dair dilekçe, mahkeme heyetinin HSK ‘ya şikayet edildiğine ilişkin dilekçe ve mahkeme heyeti hakkında tazminat davası açıldığına dair dilekçe sunarak açılan dava ve HSK’ya şikayet nedeniyle mahkeme heyetiyle aralarında dava bulunduğu husumet oluştuğu ileri sürülerek , mahkeme heyetinin reddedildiği ve çekilmeye davet edildiği görülmüştür.
Bu dilekçeler incelendiğinde; a) şirketin iyileşmesinin ve borca batıklıktan kurtulması için finansal girdiler sağlanarak öncelikle kalan inşaatları tamamlamak için 21/04/2017 tarihli celsenin 4 nolu ara kararında nakdi sermayenin şirket adına açılacak hesaba yatırılması veya bu miktara isabet edecek hisse satışı yapılarak bedelinin şirket adına açılacak hesaba yatırılmasına yada başka bir şekilde nakit girişi sağlanması konusunda ara kararı kurulduğunu bu ara kararına uygun olarak şirket ortaklarına ait hisselerin %29,33 lük satışı konusunda ve sermaye artırımı yapılması suretiyle şirkete 60.000.000 Euroluk kaynak sağlanmasında yatırımcı … ile anlaşma yapıldığını bu şekilde girecek para üzerine alacaklılar tarafından ihtiyati haciz , tedbir , hapis hakkı konulmaması yönünde tedbir uygulanmasını talep ettiklerini , daha önce verilen tedbir kararın genişletilmesine talep ettiklerini, ancak ek bir tedbir kararı verilmediği gibi tedbirlerinde genişletilmediğini bu tedbirleri yasa gereği vermek zorunda olan mahkemenin şirketin iyileşmesine engel olduğunu, …’ın Beşiktaş … Noterliğinin 17/01/2018 tarih 00564 yevmiye nolu beyanı ile bu tedbir kararlarının verilmemesi nedeniyle hisse devir almaktan ve sermaye koymaktan vazgeçtiğini ,
b)Şirketi iyileşme için finansal girdi sağlamaya yönelik olarak satışı yapılacak hisselere, …Bankasının hisseler üzerinde rehin hakkı bulunduğunu belirterek hukuki yararı bulunmamasına rağmen haciz koyması hisselerin satışının engellenmesinin tedbir suretiyle önlenmesinin talep edildiğinin bu konuda mahkemece tedbir kararı verilmediği bu nedenle …’ın hisse almaktan vazgeçtiğini,
c)26/10/2017 tarihli duruşma öncesinde mahkeme heyetinin , reddedildiklerinden bahisle heyet görevlendirilmesi için komisyona yazı yazıldığı, dolayısıyla bu tarihli duruşmada mahkeme heyetinin görev alamayacağının heyete bildirilmesi üzerine mahkeme heyetinin komisyon tarafından telefonla görevlendirme yapılmayacağının davaya bakılması gerektiğinin bildirildiğinin böylelikle hakimlerin telefon üzerine duruşmaya çıkarak tarafsızlarını yitirdiklerini,
d)İflas erteleme projesinin uygulanabilir olduğunun bilirkişilerce belirtildiği, bilirkişi kurulunun 15/02/2017 tarihli ek raporunda …Bankası AŞ nin ipotek verenler ve müteselsil kefiller hakkındaki takiplerinin davacıya zarar verdiğinin bildirildiği bunun üzerine tedbirlerin genişletilmesini mahkemeden istenildiğini, ancak mahkeme heyetinin taleplerini reddettiğini, yine bu ek raporda, “kefillere ait taşınmazlar kapsamına giren listede yazılı taşınmazlar üzerindeki ihtiyati tedbirin mahkeme tarafından kaldırılması ve kayyım görevlendirilmesi ile serbest piyasa koşullarına göre tarafların anlaşarak ipotekli malların nakde çevrilmesi ve şirkete sermaye olarak konulmasına, iyi niyet kurallarına göre itiraz etmeyecekleri ” kanaatine vardıklarını açıkladıklarını,
e)Bilirkişi raporunda ön görülen 126.680.794 TL nakdi sermaye artırımının , öncelikle mahkemece iflas ertelemesine karar verilmesinden sonra, davacı şirketçe yerine getirileceği ön görülen sermaye artışı olduğunu, iflas erteleme kararı verilmeden sermaye artışının yapılmasının gerekmediğini, iyileştirmenin kaynaklarının iflas ertelenmesi kararının verilmesinden sonra sağlanacağının, tüm bunlara rağmen iflas erteleme kararı verilmeden iyileştirme ve sermaye artırımı ile ilgili olarak mahkemece kendilerine süre verildiğini,
f)Sözleşmeyi kefil suretiyle imzalayan ortakların kendilerine ait taşınmazları davacı şirketin borcundan dolayı bankaya ipotek ettiklerini , davacı şirket lehine iflas erteleme tedbir kararları olmasına rağmen bankanın, şirket ortaklarının aynı zamanda kefil olmasından dolayı kefiller hakkında gelen haciz yoluyla takip yaparak ipotekli taşınmazları sattırdıklarını, …Bankasının bu tutumunun kanuna aykırı teşkil ettiğini, kefillerle ilgili taşınmazların satışının önlenmesi için mahkemenin tedbir kararı vermediğini,
g)21/04/2017 ve 26/10/2017 tarihli celsede talep ettikleri tedbirlerle ilgili karar verilmediğini,
h)06/02/2017 tarihli dilekçe ile kamulaştırma nedeniyle ödenmesi gereken 1.972.500 TL işletmenin tamamlanması için tamamlanması yönünden talepte bulunulduğu, ancak mahkemece tedbir taleplerinin gerekçesiz reddedildiğini iddia edildiği görülmüştür.
Davacı vekili ayrıca daha önceki hakimi reddi ile ilgili Yargıtay’ca dosyanın gereği gibi incelenmediğini belirterek dosyanın tekrar Yargıtay’a gönderilmesini yine hakimin reddi ile ilgili Yargıtayca verilen karara karşı karar düzeltmeye başvurduklarına dair dilekçeler sunulduğu görülmüştür. 08/02/2018 tarihli duruşmada; birer sureti dosya içerisine bırakılan Yargıtay 20 Hukuk Dairesinin 20/05/2013 tarih 2013/3630 esas , aynı dairenin 14/10/2014 tarih 2014/7093 esas , aynı dairenin 11/10/2016 tarih 2016/6744 esas nolu Yargıtay ilamları (Hakimin reddi için ileri sürülen sebepler HMK nın 36.maddesinde tanımı yapılan sebeplerden olmadığına ve yargılamanın devamı sırasında taraflardan birinin mahkeme hakimi hakkında şikayette bulunması veya aleyhine dava açması HMK ‘nın 36/1-d maddesinde belirtilen “davalı olmak ” anlamında yorumlanamayacağı , aksine bir yorumun yargılama yapan tüm hakimlerin kötü niyetli taraflarca reddedilmesini kolaylaştıracağı gibi , aksini kabul etme kötü niyetle kişilerce açılacak uydurma dava ve şikayetler sonucu, davaya bakan hakimlerin sağlıklı, baskıdan uzak ve her türlü iradeleri ile görev yapmalarına engel olacağı gibi tabii hakim ilkesini de zedeleyeceğinden konuyu inceleyen mercinin HMK nın 36/1-d maddesi hükmünün yorumlaması usul ve kanunlara uygun görüldüğünden merci kararının onanması gerekmiştir şeklindeki içtihatları ) ve HMK ‘nın 41/c bendi gereğince (davacı tarafça aynı gerekçelerle daha öncede mahkeme heyetinin reddedildiği, buna ilişkin değerlendirmenin İstanbul 1 Asliye Ticaret Mahkemesince yapıldığı, davacı tarafın verilen kararı İstinafa götürdüğü , davacı tarafından yine aynı kararı Yargıtay’a götürdüğü, tüm bunlara rağmen mahkeme heyetinin bir sonraki duruşma yine reddedildiği, HMK 41/c bendine göre, “ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa ” denildiğinden bu sebeplere istinaden ) red talebinin ret taleplerinin geri çevrilmesine karar verilerek açık yargılamaya devam olunmuştur.
Davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu belirtilerek, yargılamanın bittiği bildirilerek karar verileceği ihtarı ile beyanda bulunmak isteyenlerin beyanları bu tarihli celsede zaptı geçirilmiştir.
Davacı … … AŞ vekili … beyanında ; Davacı şirket tarafından yaptırılmış olan kıymet takdir raporunu mahkemeye ibraz ettiklerini, davamız iflas erteleme davası olduğunu, ilk incelenecek konunun borça batıklık olup , davanın açıldığı andan davanın devamı sırasında karar verilirken ve karar kesinleşinceye kadar mahkemece resen dikkate alınması ve resen incelenmesi gerektiğini, Huzurdaki davanın emredici ve kamu düzenine ilişkin dava olduğunu, bu nedenle mahkemeye takdim edilen gayrimenkul değerleme raporu nedeniyle mahkeme tarafından yeniden bilirkişi heyeti yaptırılmak suretiyle şirket mal varlığının tayin ve tespiti ve borça batıklığının tespitinin tekrar yaptırılması gerektiğini , bu konudaki taleplerini aynen tekrar ettiklerini, borca batıklık mecburiyetinin takdir ve tespit etmeksizin ve bilirkişilere bu hususu tespit ettirmeksizin hiçbir şekilde mahkemenin karar veremeyeceğini, bu hususlar dikkate alınmaksızın ve hisse alıcısı çıktığı halde ve alıcının parayı Türkiye’ye getirdiği halde talep ettikleri gerekli tedbir kararlarını vermeyerek hisse alıcısı yatırımcının kaçmasına mahkeme ve müdahil …Bankası tarafından sebep olunduğunu, bu arada hisse alıcısı … tarafından müvekkili şirkete çekilen ihtarnamede bu hususlara değinildiğini hiçbir yatırımcı kendi parasını haciz tehditi altında riske etmeyeceğini , mahkemeden bu nedenlerle tedbir kararı verilmesini istediklerini, mahkemenin tedbir taleplerini sürüncemede bıraktığını ve kabul etmediğini, bu sebeple bilirkişilerce de raporlarda uygun görülen iyileştirme projesinin bir gereği olarak hisse satışı suretiyle davacı şirkete finansman girişi sağlanması bu yolla eksik kalan inşaatların tamamlanması ve şirketin faaliyete geçmek suretiyle banka dışı alacaklılar da dahil olmak üzere müdahil bankanın da alacakları dahil olmak üzere, belli bir yapılandırma ve zaman dilimi içerisinde ödenmesine dayalı olan ve davacı şirketin borça batıklıktan çıkmasına dayalı olan ve iyileştirme projesinin gerçekleştirmesine mahkemenin engel olduğunu, …Bankasının engel olduğunu , iflasa karar verilmesi halinde müvekkili şirketin tüm mal varlığının bankanın düşük fiyatlarla temellik edeceği banka dışı alacaklıların eline para geçmeyeceğini belirtmiştir.
Davacı vekili …söz alarak, sunulan değerleme raporu uyarınca gayrimenkullerin değerleri dikkate alındığında dava şartı yokluğu ve borça batıklıktan kurturma durumu olabileceğini, bunun teknik inceleme gerektirdiğinden taşınmazlar üzerinde kıymet takdiri yaptırılmasını ve mali müşavirler tarafından bilonça incelemesi yaptırılmasını istediğini beyan etmiştir .
Müdahil …Bankası vekili söz alarak, borca batıklığın devam ettiğini, firmanın borça batıklıklıktan kurtulmasının mümkün ve uygulanabilir bir iyileştirme projesi sunulmasına bağlı olduğunu, ancak 6 yıldır böyle bir proje sunulmadığını, firmanın hiçbir alacıklıya ödeme yapmadığını, tesisin en küçük birimi dahi de olsa faaliyete geçirilemediğini , firmanın sadece yargılama sürecini uzatmaya çalışarak ihtiyati tedbirin sağladağı kolaylıktan yararlandığını, hisse devrinin gerçek olmadığı, sunulan belgelerin gerçeğe aykırı olduğunun Masak ve…Bankası cevapları ile anlaşıldığını, …’a ait ortada 74.000.000 Euro gibi bir paranın bulunmadığını, davacı vekilinin haciz tehdidinden bahsettiğini oysa …’ın bankanın ve diğer alacakların borçlusu olmayıp …’ın hesaplarında haciz tehdidinin hiçbir şekilde söz konusu olmadığını, iflas erteleme davasının 5 yıllık süreyi aştığını, dosyaya sundukları Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği gibi firmanın dava süreci içerisinde iyileştirme projesinin uygulanmaya başlanmaması halinde ve borca batıklığın düzelmemesi halinde iflas kararı verilmesi gerektiği yönünde olduğunu, bu itibarla firmanın iflasına karar verilmesini iflas kararıile beraber ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerde satışın durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararında kaldırıllmasını talep ettiklerini , ihtiyati tedbir kararı kaldırılmadığı takdirde hiçbir çivi çakmayan davacı firmanın iflas kararı verilse dahi temyiz , karar düzeltme aşamalarında da iflas erteleme tedbirlerinden faydalanacağını, bu durumun tüm alacaklıların ve kamuyu büyük zarara uğratacağını belirterek firmanın iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil … Mutfak vekili söz alarak, Her iki davacı aleyhine de 2012 yılında icra takibi yapıldığını, ve takiplerin iflasa çevrilerek iflas davaları açıldığını, her iki dava da bu dosyayı beklediğini, davacı 2012 yılından bu yana tarafımıza ödeme konusunda herhangi bir teklifte bulunmadığını ve bu tarz bir yaklaşımında da hiçbir müdahile gösterilmediğini, dosyadaki bu güne kadar devam eden tedbir kararları nedeniyle zaten iflas ertelemesindeki davacının amacını yerine getirdiğini , davacının borça batıklıktan kurulamayacağını ve iyileştirme projesinin de inandırıcı ve kesin olmadığını belirterek iflasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkememiz dosyası ile birleştirilen ve … … Ltd Şti tarafından açılan iflas erteleme davasında, birleştirilen mahkemece alınan raporlarda bu firmanın da borca batıklıktan kurtulmasının , … …AŞ nin borca batıklıktan kurtulmasına bağlı olduğu yönünde görüş bildirilmesi nedeniyle birleşen dosya bu dosyadan tefrik edilerek mahkememizin başka bir esasına kaydedilerek duruşmasının 24/05/2018 tarihinde yapılmasına karar verilmiş tefrik edilen dosya mahkememizin 2018/130 esasına kaydı yapılmıştır.
Asıl dava yönünden yapılan yargılama sonunda davacı firmanın iflasına ve iflas erteleme tedbirlerinin kaldırılmasına karar verilmiştir .
Davacı … …. AŞ tarafından 06/7/2012 tarihinde borca batık olduğu belirtilerek iflas erteleme talep etmiştir. Davacı şirketin ortakları … ve … … Ltd Şti. ‘dir . Dava dilekçesinde davacı şirketin projeyi gerçekleştirmek için …Bankası AŞ den 02/11/2010 tarihli kredi sözleşmesi uyarınca 270.000.000 Euro tutarında proje finansman kredisi sağlandığını, bu finansmanla yapılan tesise teknik alt yapı yapma zorunluğu ve çevre yollarının yapımı nedenlerle bütçede %10 gibi artış gerçekleştiği ancak bankanın bu ek kredi vermemesi nedeniyle şirketin borca batık hale geldiği bildirilmiştir.
İİK 179/b maddesine göre; ” Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez. Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır. 206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir. ” denilmekte olup, mahkememizce bu maddeye göre davacı lehine olan tüm tedbirlere 27/08/2012 tarihli ara karar ile karar verilmiştir. ( Kararların ilerleyen bölümlerinde tekrar bahsedileceği üzere davacı lehine verilen iflas erteleme tedbir kararı ilk iflas kararında mahkememizce kaldırılmamış dolayısıyla davacı şirket 27/08/2012 tarihinden son kararın verildiği 08/02/2018 tarihine kadar 5 yıl 5 ay davacı şirket iflas erteleme tedbirlerinden yararlanmıştır. )
Mahkememizce, İİK nundaki 179/b maddesinde düzenlenen iflas erteleme tedbirlerinin davacı lehine verilip verilmeyeceğinin tespiti için bilirkişi heyeti oluşturularak ön rapor alınmıştır. Ön raporda 2012 tarihi itibariyle şirketin 60.012.246,51 TL borca batık olduğu, iyileştirme projesinin uygulanabilir olduğu yönünde görüş bildirilmesi nedeniyle mahkememizce 27/08//2012 tarihli ara kararı ile İİK nun 179/b maddesine yer alan tüm tedbirler davacı şirket lehine verilmiştir. Davacı lehine okadar geniş kapsamlı ihtiyati tedbir kararı verilmiştir ki, bu tedbir kararıyla davacı şirketin doğmuş ve doğacak elektrik, telefon ve internet harcamaları nedeniyle takip yapılmaması , ödenmemesi nedeniyle bu hizmetlerin kesilmemesi dahi tedbir yoluyla Haziran 2015 tarihine kadar engellenmiştir. ( Buna yönelik tedbir uygulandıktan sonra bu hizmetleri veren şirket vekillerince tedbire itiraz edilmesi ve itiraz dilekçelerine eklenen içtihat nedeniyle 25/06/2015 tarihli ara kararı ile ” Tedbire itiraz eden vekilince dosyaya sunulan Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 30/4/2013 tarih 2013/387 esas 2013/7800 karar nolu ilam incelendiğinde, “İİK 179/B maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere iflas erteleme talebi üzerine verilen tedbir kararın amacı, iflas erteleme talebinden önceki borçlar nedeniyle borçlu hakkında haciz ve diğer muhafaza işlemlerinin yapılmasına engel olunarak, borçlunun işletmesinin bütünlüğünün korunmasıdır. Dolayısıyla tedbir adı altında da olsa maddi hukuk bakımından yükümlülük yükleyecek nitelikte hüküm kurulamaz. Daha açık bir anlatımla finansal kiralama sözleşmesinden ve kira sözleşmesinden kaynaklanan borçlarına ödemeyen kiracı ile elektrik , su , doğal gaz gibi borçlarını ödemeyen abonenin iflas ertelenme talebinde bulunması halinde, iflas erteleme talebinden önceki borçlarından dolayı icra takiplerinin durmasına karar verilebilirse de , iflas erteleme talebinden sonraki kira bedelleri ile elektrik, su , doğal gaz giderleri ödemedikçe malikler ve satıcıların edimlerini ifaya ihtiyati tedbir yoluyla dahi olsa zorlanmaları , anılan kanun hükmünün amacına ve kapsamına aykırıdır, özellikle maddi hukukun kendilerine tanımış oldukları akdin feshi hakkını kullanmaları, iflas erteleme tedbirleri adı altında tedbirlerle engellenemez, iflas erteleme talebinden sonra ihtiyati tedbir yoluyla bir kısım alacaklıların edimlerini karşılık almadan ifaya zorlanması Anayasanın 10 maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır. Nasıl ki tedbir yoluyla hiç karşılık almadan bankaya kredi verme, sağlayıcılara mal teslim etme, işçilere çalışma yükümlülüğü yüklenemiyorsa , kiraya verenlere de elektrik , doğal gaz ve su gibi hizmetleri sağlayanlara bu edimlerini ücretsiz yerine getirme yükümlülüğü de yüklenemez, bir kısım alacaklıların edimlerinin karşılık almadan ifaya zorlanması mülkiyet hakkını düzenleyen Anayasanın 35 maddesine göre de aykırıdır. ” Denilmesi nedeniyle elektrik, telefon kullanımları nedeniyle 25/06/2015 tarihinden sonra yapılacak kullanımlar nedeniyle tedbirler kaldırılmıştır. Diğer verilen tüm tedbir kararları en son karar tarihine kadar davacı şirket lehine uygulanmıştır.
Davacı şirketin ilk iflas erteleme projesi tek mal varlığı olan taşınmazın vefa akdi ile birlikte …Bankasına mülkiyetinin nakledilmesi karşılığında ilave kredi alınmasına yönelik olup, daha önceki gerekçeli kararda da belirtilen Yargıtay içtihatları da esas alınarak, daha önceki gerekçeli kararımızda açıklanan nedenlerle iflas erteleme talebinin reddine karar verilmiş kararda iflas erteleme tedbiri kaldırılmamıştır . Kararın temyizi üzerine Yargıtayca davacının sahip olduğu taşınmazın değerinin …Bankası lehine tesis edilen ipoteği bile karşılamadığı, bu durumda taşınmazın diğer alacaklılar bakımından artı değer ifade etmediği satış bedelinin hiçbir alacaklı için ödeme kalemi oluşturmayacağı belirtilerek, iflas erteleme davalarında sermaye artırımı , yeni ortak alınması yada mevcut bir teminat kapsamında ilave kaynak sağlanmasının esasen beklenen proje unsuru olduğunu, vefa hakkı çerçevesinde ilave kredi kullanımının şirkete getireceği yük ve sağlayacağı imkanların denetlenmesi gerektiği belirtilerek mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma kararına uyulmuş, 25/12/2014 tarihli duruşmada taraflara vefa akdi ile ilgili sözleşmeyi hazırlayarak dosyaya sunmaları, sunulduğunda tapu sicil müdürlüğüne sözleşme doğrultusunda gerekli tescillerin yapılacağına ilişkin ara kararı kurulmuş ancak …Bankası aradan geçen zaman nedeniyle borç miktarının özellikle faiz nedeniyle artmasından dolayı davacı tarafça yeni ortak alınarak kaynak temini yada şirket ortaklarına ait olup üzerinde takyidat olmayan gayrimenkullerin satışı suretiyle borç azaltıldığında daha önceki iyileştirme projesi kapsamında davacı ile görüşmeye hazır olduklarını bildirmiş ancak …Bankasının ileri sürdüğü ilave unsurlar davacı tarafından yerine getirilemediğinden …Bankası vefa akdini imzalamaktan vazgeçtiğini bildirmiştir.
Bunun üzerine davacı vekili , yeni iyileştirme projesini sunmak için süre istemiş, ve ikinci iflas erteleme projesinin dosyaya sunmuştur. İkinci iflas erteleme projesinin temel unsuru gerekçeli kararın önceki sayfalarında da belirtildiği üzere şirket ortaklarına ait taşınmazların satılarak sermaye artırımına gidileceği , tesisteki eksiklerin tamamlanarak hizmete açılacağı ve faaliyet geliri elde edileceği ayrıca bir kısım şirket hissedarlarının hisseleri satarak şirkete nakit girdi suretiyle yeni kaynak sağlanacağı elde edilen para ile öncelikle tesisdeki inşai eksikliklerin tamamlanacağını daha sonrada kamu borçlarının ve diğer borçların ödenmesi suretiyle en geç 2018 yılında borca batıklıktan kurtulmanın planlandığı belirtilmiş, bu şekilde sermaye artışına gidileceği yönünden genel kurulca karar alınmış , Ticaret Sicil Gazetesinde bu karar ilan edilmiştir. Davacı vekili iflas erteleme projesi kapsamında şirket ortaklarına ( şirket ortakları aynı zamanda genel kredi sözleşmesinin kefilidir) ait gayrimenkul listesini dosyaya sunmuş mahkememizce taşınmazlar üzerinde takyidatları da gösterir tapu kayıtları alınmış ,incelendiğinde taşınmazlar üzerinde …Bankasına ait ipotek , SGK ve Vergi Dairelerine ait çok miktarda kamu haczi bulunduğu görülmüştür. …Bankası vekili ise iyileştirme projesinin öncelikle kamu borçlarının ve diğer piyasa borçlarına göre kurgulandığını, söz konusu taşınmazların bankalarına ipotekli olduğunu, ipotekli olan taşınmazların satışından elde edilecek parayla başkalarına borç ödemesi yapılamayacağını belirtmiştir.
Dosya , davanın başından beri rapor alınan inşaat mühendisi , gayrimenkul değerleme uzmanı, Makine mühendisi , mali müşavir , finans uzmanı ve hukukçu bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilerek, taşınmazlar yerinde incelenerek , ikinci iyileştirme projesinin uygulana bilir olup, olmadığına dair alınan rapor ve ek rapor dosyaya sunulmuştur.
Bilirkişi heyetince 01/7/2016 tarihinde sunulan rapor incelendiğinde, davacı şirket ortaklarının .. ve …. Ltd Şti den oluştuğu şirkete ait taşınmaz ve tesisin.. parsel üzerinde bulunduğu , şirketin aktiflerinin şirketlerinin borçlarını karşılamaya yetmediği gibi 2015 tarihli bilançoya göre 89.283.853,76 TL açık verdiği öz varlığını yitirdiği, cari dönem amortisman maliyetlerinin 25.365.665,65 TL olduğu, 2011 yılında 43.869.294,48 TL 2012 yılında 10.653.632,45 TL , 2013 yılında 30.625.943,73 TL , 2014 yılında 48.191.203,42 TL , 2015 yılında ise 29.354.990,90 TL zarar ettiği, iyileştirme projesinin ana unsurunun öncelikle tesislerin eksikliklerinin giderilerek işletmeye açılması için mülkiyeti kefillere ait teminat taşınmazlarının nakde çevirerek şirkete yeni kaynak sağlanması bu kaynakla öncelikle projenin tamamlanarak işletmeye açılması kalan bakiye ile kredi borçlarının azaltılmasının hedeflendiğini, kefillere ait taşınmazların satılarak 106.739.584 TL nakit elde edileceği ayrıca ortakların şirketten alacakları hesaba eklenerek 2017 yılında gerçekleşecek toplam sermaye artışının 126.680.734 TL olacağını proje ile ön görüldüğünü, projedeki tesislerin işletmeye açılması için rüzgar kırıcı cam cepheler ve üst kaplama , radyant ısıtma sistemi ve yapılması , permonscenter, temalı park, yol köprü bağlantısı yapılması dahil ilave işlerin maliyetinin 44.000.000 TL olduğunu, davacı şirketin 02/11/2010 tarihinde …Bankasından 270.000.000 Euro proje finansman kredisi sağladığını, bu krediye karşılık hem davacı şirketin hemde kefillerin gayrimenkulleri üzerinde ipotek tesis edildiğini, toplu rehin olması nedeniyle tüm gayrimenkullerin aynı zamanda satılmasının talep edilmesi gerektiğini, raporun 30.sayfasının son paragrafında ise ipotek alacaklısının talebi ve ipotek borçlusunun kabulü , aynı borç ilişkisine dayanan ipoteklerin toplu ipotek olması ve bu taşınmazların nakde çevrilerek şirkete sermaye olarak konulması konusunda tarafların yazılı , sözlü teklif ve kabulleri varsa projenin sonuç doğurabileceğini, davacı tarafça sunulan ve gayrimenkul satışı yoluyla 106.739.584 TL ortakların şirketten olan alacaklarını sermaye ye eklenmesiyle toplam 2017 yılında gerçekleşecek 126.680.734 TL sermaye artışına göre , tesisin işletmeye açılması ile 31/12/2016 sonuna kadar tesisin faaliyeti neticesinde 60.999.788 TL net satış geliri olacağı 31/12/2016 sonuna kadar tesisin bu kadar gelir elde etmesi ayrıca kefillere ait gayrimenkullerin satılması ile elde edilecek gelir ve şirket ortaklarının alacaklarının sermayeye eklenmesi neticesinde 2016 yılı sonu itibariyle öz kaynaklar toplamının (eksi- ) – 155.620.678 TL olacağı, 31/12/2017 tarihi itibariyle , bu tarihe kadar da işletmenin 122.794.881 TL net satış geliri elde edeceği varsayımı ile öz kaynak toplanın (eksi- ) – 12.915.959 TL olacağı 31/12/2018 tarihi itibariyle işletmenin 131.384.252 TL lik net satış yapacağı ön görülerek bu miktarda hesaba katılarak 31/12/2018 tarihi itibariyle borca batıklıktan kurtulacağının ön görüldüğü bildirilmiştir. Davacı vekilince , ortaklara ait bir kısım gayrimenkuller daha iyileştirme projesine eklenerek satılması ön görülmüş , bilirkişi heyeti aynı raporda bu revize iyileştirme projesini de değerlendirmişlerdir. Buna göre; gayrimenkul satışı yoluyla davacı şirketin 2016 yılının ikinci yarısında 32.572.260 TL , 2017 yılında, 88.305.000 TL , 2018 yılında 27.588.000 TL, 2019 yılında 91.692.465 TL olmak üzere toplam 240.145.725 TL lik nakit girişi sağlanacağı, 2016 yılında gayrimenkul satışıyla elde edilmesi planlanan paranın 11.417.195 TL si ile vergi borcunun ödeneceği, 12.996.198 TL lik kısmı ile inşaat eksikliklerinin giderileceği, 8.158.867 TL sinin bankaya borç azaltımında kullanılacağı, 2017 yılında gayrimenkul satışıyla elde edilecek paranın 12.567.663 TL si ile vergi borcunun ödeneceği, 31.492.397 TL sinin inşaat eksikliğinin giderilmesinde kullanılacağı, bu elde edilmesi planlanan faaliyet gelire de eklenerek, 49.730.405 TL ile bankaya borç azaltımı yapılacağı, 2018 yılında gayrimenkul satışıyla elde edilecek paradan 5.500.000 TL sinin inşaat eksikliğinde kullanılacağı bu yıl elde edilecek faaliyet geliri de eklenerek 38.792.000 TL nin bankaya borç azaltılmasında kullanılacağı, 2019 yılında planlanan hisse satışı beraber 832.048.148 TL bankaya borç azaltılması yapılacağı 2019 yılı itibariyle kara geçileceğinin planlandığı, 2020 yılından itibarende kara geçeğin planlandığı, bilirkişi raporunun 36.sayfasında yıl yıl tesisin çalışması halinde satıştan elde edilecek gelir , satışların maliyeti , faaliyet giderleri değerlendirilerek , 2016 yılından 2020 yılına kadar yıl yıl tesisin dönem net karı veya zararının değerlendirildiği, bu tablo incelendiğinde;
2016 yılı sonuna kadar satış geliri görülmediği, bu yıl sonuna kadar 5.822.750 TL faaliyet giderleri olduğu, yine 2016 yılı sonuna kadar tesisin 25.272.690 TL amortisman gideri, 32.438.011 TL kambiyo zararı, 22.775.888 TL de uzun vadeli borçlanma gideri olmak üzere 2016 yılı sonunda tesisin 86.289.339 TL zarar ettiği, ( bu miktar 2016 yılı dönem zararı olup, şirketin geçmiş yıllar zararı raporun 34.sayfasında belirtildiği üzere 173.149.765 TL dir )
İnşaat eksiklikleri giderilerek tesisin faaliyete geçeceği varsayılarak 31/12/2017 sonuna kadar tesisin 69.714.037 TL brüt satış yapacağı , satışların maliyetinin 24.339.913 TL olacağı , brüt satıştan satış maliyeti indirildiğinde 45.314.124 TL brüt satış karı elde edileceği, bu yılki faaliyet giderlerinin 17.154.902 TL olduğu, 45.314.124 TL den faaliyet giderleri olan 17.154.902 TL nin mahsubu ile faaliyet karının 28.159.222 TL olacağı, bu miktardan da bu yıl sonuna kadar ki şirketin amortisman gideri olan 25.272.690 TL ile uzun vadeli borçlanma gideri 46.881.425 TL olmak üzere ( 25.272.690 + 46.881.425 =)toplam 72.154.115 TL mahsup edildiğinde , 72.154.115 TL – 28.159.200 = (eksi)- 43.994.893 TL zararda olacağı, 31/12/2017 tarihi itibariyle davacı şirketin zarar miktarının 43.994.893 TL olacağı, (bu miktar 01/01/2017 – 31/12/2017 yılına ait dönem zararıdır.)
2018 yılı sonu itibariyle 140.337.007 TL brüt satış yapılacağı, bundan satış maliyeti olan 49.117.952 TL nin mahsubu ile brüt satış karının 91.219.054 TL olacağı, bu miktardan bu yılki faaliyet gideri olan 6.918.550 TL nin mahsubu ile faaliyet karının 84.300.504 TL olacağı , bu miktardan da bu yılki amortisman gideri olan 25.272.690 TL ile uzun vadeli borçlanma gideri olan 46.336.172 TL nin toplamı olan 71.608.862 TL düşüldüğünde, 2018 yılı sonunda tesisin 12.691.642 TL kara geçmiş olacağı ( 84.300.504 – 71.608.862 = 12.691.642 TL) vurgulanmıştır.
Bilirkişi heyeti raporun 33.ve 34.sayfasında aktifler, pasifler değerlendirilerek , şirketin öz kaynak durumunun yıl yıl tablo halinde çıkartmışlardır. Bilirkişi raporunun 33.sayfasında dönen varlıklar ve duran varlıkların yıl yıl değerleri tablo halinde gösterilmiş buna göre 31/12/2016 tarihi itibariyle dönen + duran varlık toplamının 1.111.317.740 olduğu belirtilmiş , raporun 34.sayfasında pasif kaynaklar tablo halinde değerlendirilmiş bu tabloda 2016 yılı sonundan başlamak üzere yıl yıl kısa vadeli yabancı kaynaklar , uzun vadeli yabancı kaynaklar tabloda gösterilmiş , 2016 yılı sonu itibariyle kısa vadeli yabancı kaynaklar toplamının 163.521.353 TL uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamının 1.105.950.617 TL olmak üzere pasiflerin 2016 yılı sonu itibariyle pasifin 1.269.471.970 TL olduğu raporda gösterilmiş, yine raporun 34.sayfasında öz kaynaklara tablo halinde yer verilmiş incelendiğinde;
İyileştirme projesinde 2016 yılı sonu itibariyle gayrimenkul satışlarından elde edilecek 32.572.260 TL , ortakların şirketten olan alacaklarını da sermayeye eklemeleri ile 19.991.144 TL ile şirketin ödenmiş sermayesi olan 48.780.000 TL nin toplamı olmak üzere ödenmiş sermayenin böylelikle 2016 yılı sonu itibariyle 101.263.404 TL olacağı , şirketin geçmiş yıl zararının 173.149.765 TL ,01/01/2016 -31/12/2016 yılındaki dönem zararı olan 86.286.339 TL ( 173.149.765 +86.286.339 = ) 259.436.104 TL zarardan 31/12/2016 tarihi itibariyle ödenmiş ve ödenecek sermaye miktarı olacak 101.263.404 TL nin mahsubu ile (259.436.104 TL zarar – ödenmiş ve ödenecek sermaye toplamı 101.263.404 = 158.154.230 TL borca batıklık ) 31/12/2016 tarihi itibariyle öz kaynaklar toplamının -(eksi) 158.154.230 TL olacağı yani davacı şirketin 31/12/2016 tarihi itibariyle iyileştirme projesi bire bir uygulandığında yani şirket ortaklarına ait gayrimenkuller satılarak şirkete nakdi giriş yapıldığında , bu nakli girişle tesisteki inşaat eksikleri giderilip şirket faaliyete geçtiğinde borca batıklık durumunun eksi -158.154.230 TL olacağının belirtildiği,
31/12/2017 tarihi itibariyle ( yukarıda açıklandığı üzere bilirkişi raporunun 36.sayfasında 31/12/2017 tarihi itibariyle tesisin eksi -43.994.893 TL dönem zararı olacağı ön görüldüğünden ) iyileştirme projesine göre 31/12/2017 tarihi itibariyle ( ortakların gayrimenkullerin satılması ile elde edilecek nakdi sermaye ile inşaat eksikliklerin giderilerek faaliyete geçtiği varsayılarak bilirkişi heyeti faaliyet sonucunda elde edecek gelirin yukarıda açıklandığı üzere raporun 36. Sayfasında değerlendirmiştir. ) gayrimenkul satışından 88.305.000 TL gelir elde edileceği dikkate alındığında , 31/12/2016 yılı sonu itibariyle öz kaynaklar toplamı olan eksi – 158.154.230 TL ile 31/12/2017 tarihi itibariyle şirketin zarar miktarı olan 43.994.893 TL toplamı ( 158.154.230 +43.994.893 =) 202.149.123 TL zarardan 31/12/2017 itibariyle gayrimenkul satışından elde edilecek 88.305.000 TL düşüldüğünde ( 31/12/2017 tarihi itibariyle zarar miktarı olan 202.149.123 TL – gayrimenkul satışından elde edilen 88.305.000 TL mahsubu sonucu = (- Eksi) 113.844.123 TL ) 31/12/2017 tarihi itibariyle davacı şirketin eksi – 113.844.123 TL borca batık durumda olduğu,
31/12/2018 sonuna kadar gayrimenkul satışı ile 27.588.000 TL gelir elde edileceği, bu yıl sonu itibariyle şirketin 12.691.642 TL yıllık dönem karı olacağı buna göre, 31/12/2017 tarihi itibariyle borca batıklık miktarı olan 113.884.123 TL den- (27.588.000 TL + 12.691.642 TL = 40.279.642 TL ) 40.279.642 TL mahsup edildiğinde davacı şirketin 31/12/2018 tarihinde halen – eksi 73.564.482 TL borca batık durumda olduğu belirtilmiştir.
31/12/2019 yılında satılması planlanan gayrimenkullerden 91.692.465 TL gelir elde edileceği bu yıl sonu itibariyle şirket hissedarlarının hisselerinin satılmasından 666.611.047 TL gelir elde edileceği , 31/12/2019 tarihine kadar şirketin 2019 yılı dönem karı olacak 20.229.945 TL olacağı bu üç unsurun toplamı olan 778.533.457 TL den 31/12/2018 tarihindeki borca batıklık miktarı olan 73.564.482 TL nin düşülmesi ile 31/12/2019 tarihinde tesisin 704.968.976 TL kara geçeceği ve borca batıklıktan kurtulacağı belirtilerek, iflas erteleme projesinin uygun olduğu yönünde görüş bildirildiği tespit edilmiştir. Raporun ekinde bilirkişi heyetinden olan inşaat mühendisi ve gayrimenkul değerleme uzmanının taşınmazlara değer biçilmesine ilişkin raporların ekli olduğu, bu raporlar incelendiğinde, taşınmazların bir kısmının sit alanında yer aldığı, taşınmaz maliklerinden …’ın vefat ettiği intikal yapılmadan ve taşınmazlar üzerinde ipotek ve hacizler olması nedeniyle satış kabiliyetlerinin düşük olduğu hatta üzerinde takyidatlar kaldırılmadan satılmalarının mümkün olmadığı yönünde değerlendirmeler olduğu görülmektedir.
… müdahil vekilince itiraz edildiği, itiraz dilekçesinde taşınmazların biri hariç hepsinin satıldığı ihalelerinin kesinleştiği , mülkiyetin el değiştirdiği, satış bedellerinin fahiş olduğu, bazı bilirkişilerin taşınmazlar üzerinde ipotek, haciz olması ve sit alanı olması nedeniyle satış kabiliyetlerinin düşük olmasını belirtmelerine rağmen projenin uygun olduğu yönünde rapor tanzim edildiği, satılan taşınmazların tekrar satılmasının mümkün olmadığı gibi itirazlar yapılması nedeniyle bilirkişilere İstanbul … İcra Müdürlüğüne ait 2014/915 esas sayılı dosyası yerinde inceleme yetkisi verilerek , itiraz nedenlerinin değerlendirilmesi ayrıca taşınmazlar üzerinde ipotek olması nedeniyle satılarak şirkete nasıl girdi sağlanacağının açıklanması için ek rapor talep edilmiştir.
Dosya ek rapor için tekrar bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve 16/02/2017 tarihinde alınan ek rapor dosyaya bırakılmıştır. Ek rapor incelendiğinde, İstanbul… İcra Müdürlüğünün 2014/915 esas sayılı dosyasının yerinde detaylı olarak incelendiğini, satılarak sermaye artışı yapılması planlanan kefillere ait 63 adet taşınmazdan..nolu parselin İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/420 esas nolu kararı ile kamulaştırıldığı, …nolu parseldeki A-9 nolu bağımsız bölümün satışının yapılmadığı cebri icra yoluyla satışı gerçekleşen 61 adet taşınmazdan 42 sinin müdahil …Bankası AŞ tarafından satın alındığı, 19 adet taşınmazın ise şahıslar tarafından satın alındığı, cebri icra yoluyla satılan gayrimenkullerin toplam değerinin 86.962.210 TL olduğunu, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerde borçlunun ve ipotek verenin takipte taraf gösterilmesi gerektiğini, asıl borçlu hakkında iflas erteleme tedbiri olması halinde satışın yapılamayacağını, ancak söz konusu gayrimenkullerin satışının yapıldığını ve bir kısmının ihalesinin kesinleştiğinin taşınmazların cebri icra yoluyla satışının mahkemece 2012 /157 esas sayılı dosyasından 27/08/2012 tarihinde verilen tedbir kararı nedeniyle mümkün olmadığının ancak iflas erteleme hükümlerine göre bütün alacaklıların , kamunun ve şirketin haklarının eşit olarak korunmasını sağlamak amacıyla sözü edilen taşınmazların nakde çevirerek şirketi sermaye olarak konulması gerektiği söz konusu satış işleminin yapılabilmesi için mahkemenin verdiği tedbir kapsamına giren listede yazılı taşınmazlar üzerindeki ihtiyati tedbirin mahkeme tarafından kaldırılması ve kayyım görevlendirilmesi ile serbest piyasa koşullarına göre tespit edilen değerler üzerinden tarafların anlaşarak ipotekli malların nakde çevrilmesinin ve şirkete sermaye olarak konulmasına iyi niyet kurallarına göre itiraz etmeyeceklerinin beklenmesi gerektiğini, ipotekli taşınmazların nakde çevrilerek şirkete sermaye olarak konulmasına ilişkin talebin ipotek borçlusu şirket ortakları tarafından kabulü ve şirket genel kuruluyla bu taşınmazlar üzerindeki ipotekten borçlu ve bütün asli müdahil alacakların yararına ipotek alacaklısı tarafından vazgeçildiği bu nedenle davacı borçlu şirketin mal varlığı içinde ve sermaye hesabına girdiğinin kabulü ve bu davanın bütün alacaklıları , kamu ve şirket açısından bir hak oluşturduğunu iyi niyet kurallarına göre kabul edilmesinin zorunlu olduğunun ek raporda belirtildiği görülmüştür.
Bu arada davacı vekili dava konusu tesisin Çin’li bir firmaya 40 yıllığına kiralanması için görüşmeler yapıldığını bildirmiş ve mahkememizden bir kaç kez süre istemiş istenilen süre verilmesine rağmen kira sözleşmesi imzalanmaması nedeniyle dosyaya sunulamamıştır.
İkinci iyileştirme projesi üzerinde bilirkişi heyeti yukarıda özetlendiği şekilde değerlendirme yaparak, uygulanabilir olduğu yönünde rapor tanzim etmiş ise de , ikinci iyileştirme projesine ek olarak sunulan projede şirket ortaklarına ( şirket ortakları aynı zamanda genel kredi sözleşmesinin kefili olarak imzalamışlardır ve şahsi taşınmazlarını … AŞ nin borcu nedeniyle ipotek vermişlerdir. ) ait taşınmazların satışı suretiyle 2016 yılında 32.572.260 TL 2017 yılında 88.305.000 Tl 2018 yılında 27.588.000 TL 2019 yılında 91.692.465 TL olmak üzere toplam 240.145.725 TL lik nakit girişi olacağı ön görülerek değerlendirme yapılmış ise de, 63 adet taşınmazdan 62 adedinin …Bankasınca genel kredi sözleşmesinin kefilleri hakkında başlatılan İstanbul… İcra Müdürlüğünün 2014/915 esas nolu genel haciz yoluyla takip dosyasında 2015 ve 2016 yıllarında satıldığı, satış bedelini ikinci ek bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 86.962.210 TL de kaldığı, sadece bir taşınmazın satılmadığı, buna biçilen değerin için 500.000 TL olduğu, ihalelerin yapıldığı, … vekilince ihalenin feshi için dava açıldığı, ihalenin feshine ilişkin davaların reddedildiği, bir kısmının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği , bir kısmının temyizde olduğu görülmüştür. Davacı şirket tarafından satılarak satış parasının şirkete nakit sermaye olarak konulması planlanan taşınmazların tamamına yakın kısmı …Bankasınca başlatılan takip nedeniyle alacağına mahsuben satıldığı, dolayısıyla bu gayrimenkullerin satılarak parasının şirkete sermaye olarak konulmasının mümkün olmadığı etkisinin sadece …Bankasına olan borcun azalması şeklinde sağladığı anlaşılmaktadır. 21/06/2016 tarihli raporda satışlardan 240.145.725 TL gelir elde edileceği bunun nakdi sermaye olarak konulacağı, ayrıca ortakların şirketten olan alacak miktarları olan 19.991.144 TL nin de sermaye olarak değerlendirilmesi suretiyle rapor hazırlandığı, iyileştirme projesinde bu şekilde girecek nakdi sermaye ile , inşaat eksikliklerin tamamlanarak ( Önceki gerekçeli kararımızda da yazıldığı ve önceki bilirkişi raporlarında açıklandığı üzere … AVM üstü açık alış veriş merkezi olarak planlanmış olup, bulunduğu konum ve hava sirkülasyonu nedeniyle kışın soğuk yazında sıcak nedeniyle üstü açık alış veriş merkezi olarak faaliyet gösteremediği, ilk açıldığında soğuk nedeniyle müşterilerin gelmemesi nedeniyle kiralanan taşınmazların müşteri yokluğu nedeniyle kapandığı, tekrar faaliyete geçmesi için sirkülasyon alanlarının kapatılması, ısıtılması, rüzgardan korunması, bağlantı yolların yapılması gibi tesisin faaliyete geçeceği değerlendirilerek , eksikliklerin tamamlanıp faaliyete geçtiği nazara alınarak, 2017 yılında 28.159.222 TL , 2018 yılında 84.300.504 TL net yıllık net gelir, 2019 yılında 90.426.842 TL net yıllık gelir ( raporun 36.ve 37.sayfalarında brüt satışlarda satış mahiyeti ile faaliyet giderlerinin düşülmesi ile elde edilen dönem faaliyet karları) elde edeceği esasına dayanılarak , bu gelirlerde hesaba katılarak hesap yapıldığı buna rağmen, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzerine 31/12/2016 tarihinde davacı şirketin 158.154.230 TL borca batık, 31/12/2017 tarihinde 113.844.123 TL borca batık 31/12/2018 tarihinde 73.564.482 TL borca batık olduğu, 31/12/2019 tarihinde şirket ortaklarının hisselerinin satılması suretiyle 666.611.047 TL gelir elde edileceği de hesaba katılarak 31/12/2019 tarihinde borca batıklıktan kurtularak kara geçeceğinin ön görüldüğü oysa söz konusu taşınmazların biri hariç tamamı …Bankasınca başlatılan takip sonucunda 86.962.210 TL ye satılarak alacağına mahsup edildiği böylelikle bu paranın şirkete nakdi sermaye olarak konulmasının imkansız hale geldiği, dolayısıyla nakdi sermaye yapılamaması nedeniyle inşaat eksikliklerinin giderilemediği dolayısıyla inşaat eksiklikleri giderilemediği için tesisin kararın verildiği tarihe kadar faaliyete geçmediği, dolayısıyla bilirkişiler tarafından 2017-2018 ve 2019 yıllarında elde edilmesi ön görülen ve hesaba katılan faaliyet gelirlerinin söz konusu olmadığı, bilirkişi raporuna göre , iyileştirme projesi tamamen uygulanması ve faaliyete geçse dahi 31/12/2018 tarihinde halen 73.564.482 TL borca batık olduğu, kaldı ki yukarıda da açıklandığı üzere taşınmazların satılarak sermaye yapılmasının mümkün olmadığı, inşaat eksiklerinin tamamlanmadığı ve tesisin faaliyete geçmediği düşünüldüğünde borca batıklık miktarının bilirkişi raporundaki …ndan daha yüksek olduğu, en son kayyım raporunda 31/12/2017 tarihi itibariyle borca batıklık miktarının 118.819.163,05 TL olduğu, kayyım raporunun 8.sayfasından davacı şirketin 31/07/2017-30/11/2017 tarihleri arasındaki faaliyet ve mali yapısının incelenmesi neticesinde, şirketin faaliyetinden 2017 yılı Aralık ayına kadarki dönemde ancak 127.377,48 TL brüt satış karı elde ettiği , bu dönemdeki yani 2017 yılı Aralık dönemi sonunda faaliyet giderlerinin 3.982.722,17 TL olduğu, bu dönemlere ait satışlara …nla faaliyet giderlerinin yüksek olması neticesinde 2017 yılı Aralık ayı sonuna kadar 3.139.031,87 TL zarar ettiği, borç ödeme durumunun yetersiz olduğu, şirketin öz kaynaklarının negatif olduğu, 31/07/2017 tarihinden 30/11/2017 tarihine kadar 4 aylık dönemde şirketin borçlarında 1.612.512,02 TL artış olduğu raporlanmıştır.
Kefillere ait taşınmazların , müdahil …Bankasınca başlatılan genel haciz yoluyla takip neticesinde satılarak ihalelerin kesinleşmesi nedeniyle , en son iyileştirme projesinde ön görülen sermaye artışının bu yolla sağlanamayacağı anlaşıldığından, iyileştirme projesinin ana unsurunun sermaye artışı ve ortaklara ait hisselerin satılması suretiyle elde edilecek gelir olduğu, hatta bu hususun alınan genel kurul kararı doğrultusunda ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği anlaşıldığından Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararından belirtildiği gibi sermaye artışı yapılmasına yönelik projelerde, buna ilişkin alınan genel kurul kararın Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmesi daha sonrada mahkemece de artırılmasına karar verilen sermayenin ödenip ödenmediğinin, hisse satışının yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiği yönünde olduğundan, ( birer sureti dosyaya bırakılan Yargıtay 19 Hukuk Dairesine ait 2010/3375 esas , 2009/11625 esas, 2011/705 esas , 2010/4824 esas, 2011/2986 esas nolu içtihatlarda özetle, ortaklara ait olduğu iddia edilen taşınmazların satışı ve şirkete kaynak aktarılması konusundaki hukuki işlemler tamamlanmadan ayrıca söz konusu taşınmazlar üzerinde haciz veya sair ayni haklar incelenmeden iyileştirme projesinin uygun olduğundan bahisle erteleme kararı verilmesi hatalıdır denildiği, yine sermaye artırımının yapılıp yapılmadığı hususunun açıklıklığa kavuşturulması gerekir denildiği, sermaye artırımın sağlanmadığı ve yeni ortak alımına ilişkin somut bir adım bulunmadığı denildiği, sermaye artışı bedelinin ödendiği konusunda dosyada bilgi bulunmamaktadır denildiği içtihatlar ) 21/04/2014 tarihli duruşmada alınan 4 nolu ara karar ile ” davanın açıldığı tarih ve gelinen aşama dikkate alındığında, taşınmazın faaliyete geçebilmesi için bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere 44.000.000 TL bedelli inşaat yapılması gerektiği anlaşıldığından, davacı … vekillerine en son iyileştirme projeleri kapsamında 2016 ve 2017 yılı dahilinde toplam 126.680.734,00 TL nakdi sermaye artırımını yaparak söz konusu bedeli şirket adına açılacak hesaba fiilen yatırması , yada bu miktara isabet edecek miktarda hisse satışı yaparak bedelini fiilen şirket adına açılacak hesaba yatırması yada başka bir şekilde bu miktar kadar nakdi girişi fiilen yatırması konusunda son kez gelecek celseye kadar kesin mehil verilmesine, mehlin kesin olduğunun … vekillerine ihtarına ( ihtar edildi ) bu bedel yatırıldığında bedelin öncelikle taşınmazın inşaat eksiklerinde kullanacağından mahkememizce KONULACAK tedbirin celse arasında değerlendirilmesine, ve söz konusu bedel yatırıldığında gecikmeksizin inşaat eksiklerin giderilmesi husununda davacı … vekillerine süre verilmesine ” şeklinde ara kararı oluşturulmuştur.
Davacı şirket tarafından daha sonraki celselerde, … tarafından yurt dışından…Levent Şubesine 74.000.000 Euro para aktarıldığı bu parayla hisse satın alacağını, bir kısmını da nakdi sermaye koyacağını ancak para üzerinde Masak üzerinde Masak tarafından araştırma yapıldığını bildirmesi nedeniyle 26/10/2016 tarihli duruşmanın 3.nolu ara kararında … vekilince 74.000.000 Euro’nun nakit sermaye olarak konulacağı bildirildiğinden Masak incelemesi bittiğinde ve paraya aktarılmaya hazır olduğu mahkememize bildirildiğinde tedbir talebinin değerlendirileceği yönünde ara kararı kurulmuştur,…ve Masak’a yukarıda da açıklandığı üzere yazı yazıldığı görülmüş, böyle bir paranın gelmediği , Masak tarafından herhangi bir incelemenin bulunmadığı, …’ın dilekçesinde bahsedilen yazının Masak’a ait olmadığı Masak tarafından bildirilmiştir Davacı vekili tarafından …’ın parasını sermaye olarak koyacağı ve hisse satın alacağını ancak mahkeme tarafından gerekli tedbirlerin verilmediğini iddia etmiş ise de, 3.nolu ara kararımızda da belirtildiği üzere Masak incelemesi bittiğinde paranın aktarılmaya hazır olduğunu bildirildiğinde tedbir talebi inceleneceği yönünde ara karar kurulmuş ancak böyle bir paranın olmadığı yapılan yazışmalar sonucu anlaşılmıştır. Mevcut olmayan para ile ilgili tedbir kararının verilmediği iddiası afakidir kaldı ki, … davacı şirketin ortağı olmayıp, parasına …Bankası tarafından haciz konulması mümkün değildir .buna rağmen para aktarılmaya hazır olduğu bildirildiğinde, tedbir talebinin değerlendirileceği yönünde ara karar kurulmuştur. Bu şahsın ayrıca hisse satın alacağı ancak hisseler üzerinde bankanın rehin hakkı bulunduğu, bu nedenle almaktan vazgeçtiği, mahkemece bununla ilgili tedbir kararı verilmediği iddia edilmiş ise de, tekrarla vurgulanacağı üzere ortadan böyle bir paranın olmadığı anlaşılmıştır, kaldı ki davacı şirket ile davalı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi ve ekleri uyarınca ortakların hisseleri üzerine rehin tesis edilmiştir, mahkememizce , iflas erteleme davasından önce tarafların anlaşarak kurduğu rehinin tedbiren kaldırılması mümkün olmadığı gibi, ileride tekrar vurgulanacağı üzere buna yönelik tedbir talepleri maddi hukuku ilgilendirdiğinden ve tedbir kararı verilemeyeceği Yargıtay içtihatları ile sabittir .
Sonuç itibariyle, ortaklara ait gayrimenkullerin satılarak, şirkete nakdi sermaye olarak konulamadığı, bu nedenle inşaat eksikliklerin giderilemediği , tesisin faaliyete geçmediği, hisse satışının da yukarıda açıklandığı üzere …’ın iddia ettiği paranın mevcut olmaması nedeniyle gerçekleştirilemediği , davacı şirketin yukarıda vurgulandığı üzere borca batık olduğundan , bu nedenle iflasına karar vermek gerekmiştir.
Davacı lehine İİK 17/b gereğince tüm verilmesi gereken tedbirlere 27/08/2012 tarihinde karar verilmiştir . Daha önce mahkememizce iflas kararı verilmiş ise de bu tedbirler kaldırılmamış bununla ilgili mahkememizden tavzih istenilmiş gerekçeli kararda ihtiyati tedbirin kaldırılmaması nedeniyle tedbirin hüküm kesinleşinceye kadar devam edeceği yönünde ek karar kurulmuş, tedbirin kaldırılıp kaldırılmadığı bir çok icra dairesi ve mahkemece sorulmuş, kaldırılmadığı yönünde cevap veriliştir. Dolayısıyla 27/08/2012 tarihinden en son karar verildiği 08/02/2018 tarihine kadar davacı taraf 5 yıl 5 ayı geçen süre zarfında lehine verilen ihtiyati tedbir korumasından yararlanmıştır. Birer sureti dosya içerisine bırakılan Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 20/9/2013 tarih 2013/3331 esas , 01/4/2014 tarih 2013/9303 esas , 19/01/2015 tarih 2014/5875 esas, 07/11/2016 tarih 2015/8445 esas, 06/4/2016 tarih 2015/1930 esas sayılı içtihatlarında vurgulandığı üzere ” 16/12/2008 tarihinde verilen tedbir kararı uygulanasına başlanıldığından ve İİK nun daki 5 yıllık sürenin dolmasına 10 ay kadar kaldığı yaklaşık 4 yıl iki aylık süreç içerisinde iyileştirme projesinden sonuç alınamadığı, bu nedenle davacının iflasına karar verildiği , kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına” denildiğinden mahkememizce verilen tedbir kararın üzerinden 5 yıl 5 ay geçtiği, ikinci ifla erteleme projesininde yukarıda açıklandığı üzere uygulanabilir olmadığı, yine 19.Hukuk Dairesinin 09/02/2006 tarih , 2005/11980 esas nolu içtihadında da belirtildiği üzere, “tedbir kararları erteleme talebinde bulunan şirketin mali durumunun iyileştirilmesini sağlamaz. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda takas, mahsup, temlik işlemlerinin uygulanması , rehin ve blokaj kayıtlarının kaldırılmaması halinde şirketin nakit ihtiyacını gidereceği belirtilmiştir. İflas erteleme davalarında ancak mal varlığının muhafazası için gerekli tedbirler alınmalıdır. Ancak mahkemece maddi hukuk alanında sonuçlar doğuran muhafaza tedbirleri verilmemelidir ayrıca alacaklarının alacaklarını tahsil amacıyla kullanabilecekleri takas, mahsup , hapis hakkı gibi hukuki işlemleri durdurulması da kanuna uygun değildir. Aynı şekilde rehinle blokaj kayıtlarının kaldırılması mahkemece iflasın ertelenmesine karar verilmesi halinde alması gereken tedbirler arasında kabul edilemez. Bu nedenle takas hakkının yasaklanması rehin ve blokaj kayıtlarının kaldırılması mevcut düzenlemeye uygun olmadığı gibi sadece tedbirlerle mali durumun iyileştirilmesi sağlanması ertelemeye ilişkin düzenlemenin erteleme ile bağdaşmaz. ” denildiğinden iflas erteleme projesinin uygulanabilir olmadığı anlaşıldığından iflas kararı vermek gerekmiştir.
Daha önceki iflas kararında tedbir kararı kaldırılmamış ise de, bu konuda Yargıtay içtihatları tarandığında, Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 05/05/2015 tarih 2014/8858 esas , 2015/3278 Karar , aynı dairenin 19/01/2015 tarih 2014/5875 esas 2015/293 karar, aynı dairenin 29/11/2013 tarih 2014/5875 esas , 2015/293 karar nolu içtihatlarında belirtildiği üzere ” davacı şirketin iflasına karar verildiğine göre, ihtiyati tedbirlerin iflas kararı ile bağdaşmadığı ve ihtiyati tedbirlerin uygulamada sorunlar yaratacağı gözeterek nihai kararda ihtiyati tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken nihai kararla birlikte ihtiyati tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmemesi , (sanki iflasın ertelenmesine karar verilmiş ve ihtiyati tedbirlerin devamı gerekiyormuş gibi ) ihtiyati tedbirlerin bir süre daha ( iflas kararın kesinleşmesine kadar ) devamı sonucu doğuracağından doğru olmamıştır. ” denildiğinden , mahkememizce verilen en son iflas kararıyla iflas erteleme tedbirleri de kaldırılmıştır.
Davacı vekilinin gereken tedbir kararlarının verilmediği yönündeki iddiası değerlendirildiğinde;
Yukarıda da açıklandığı üzere 27/08/2012 tarihinde İİK 179/b bendi gereğince verilmesi gereken tüm tedbirlere davacı şirket lehine hükmolunmuştur. Hatta elektrik, telefon gibi giderleri nedeniyle doğmuş ve doğacak borçları nedeniyle lehine tedbir kararı verilmiş bu hizmetlerin kesilmesi de tedbiren engellenmiştir .Daha sonra bu hizmeti veren müdahil vekillerince tedbirlere Yargıtay içtihatları sunularak itiraz edilmesi nedeniyle (yukarıda özetlenmiştir) 2015 yılından sonra elektrik, telefon kullanımları nedeniyle doğacak borçları nedeniyle tedbir uygulanmamasına yönelik tedbir kararı kısmen kaldırılmıştır. İlk iflas kararı ile birlikte tedbir kararın kaldırılması gerekirken mahkememizce kaldırılmamış, davacı taraf 5 yıl 5 ay boyunca tedbir kararından faylanmıştır . İİK 179/b maddesinde ancak iflas erteleme talebinde bulunan şirket lehine tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiştir.
Davacı taraf yargılamanın ilerleyen aşamalarında kefiller yönünden de tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de, kefillerin /ortakların davanın tarafı olmaması nedeniyle ve üçüncü kişiler hakkında tedbir kararı verilmesi mümkün değildir. İkinci iflas erteleme projesini inceleyen bilirkişiler raporlarında, taşınmazlar üzerinde ipotek haciz olduğunu belirterek bunları mahkemece kaldırılmasını talep etmiş iselerde , borçlu şirkete nazaran üçüncü kişi durumunda olanların maddi hukuktan doğan talep ve defi haklarını etkileyen tedbirlere iflas erteleme davası sırasında tedbir yoluyla karar verilemeyeceği keza üçüncü kişilerin haklarını etkileyecek tedbir kararı verilemeyeceği, kaldı ki daha önceden konulan tapu kaydına işlenen ipotek haciz gibi takyidatların mahkememizce kaldırılması mümkün olmadığından, keza Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 21/11/2011 tarih 211/7346 esas sayılı içtihadında belirtildiği üzere “takip konusu ipotek belgelerine göre taşınmaz maliki olan üçüncü kişi konumundaki …nın borçlu şirket lehine ipotek tesis ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda borçlu şirket lehine verilen rehinli malların satışının gerçekleştirilmemesi yönündeki tedbir kararı …nın malik olduğu taşınmazlar hakkında hüküm ifade etmez . ” Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 25/02/2015 tarih 2012/6774 esas sayılı içtihadında ise “….davacı şirket ortağına ait ipotekli taşınmazı da kapsayacak şekilde maddi hukuka ilişkin tedbir kararı verilmesi doğru olmamıştır, arsa davacı şirkete ait değildir. Şirket ortağının şirketi borcunu temin amacıyla verdiği ipotekte üçüncü kişinin verdiği ipotek niteliğinde olduğundan tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemez. ” denildiğinden bilirkişilerin bu değerlendirmeleri yerinde görülmemiştir .
Yargılamanın devamı sırasında davacı vekili iyileştirme projesinin uygulanabilirliği açısından işletme gelirleri ve kira gelirlerine tedbir konulmasını talep etmiş ayrıca şirket ortaklarına ait taşınmazlardan birinin belediyece kamulaştırıldığı , kamulaştırma parasının bir kısmının …Bankasının borcuna mahsuben alındığı, bilirkişilerce belirlenen kamulaştırma bedelinden kalan kısmının tahsili için İstanbul .. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı, ortaklara ait taşınmazların satılarak sermayeye konulacağından bahisle bu dosyadan elde edilecek kamulaştırma bedeline tedbir konularak kamulaştırma bedelinin …Bankasına ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini istemiş mahkememizce tedbir talebi reddedilmiş gerekçeli karar tebliğ edilmiş, davacı taraf bu karara karşı İstinaf yoluna gitmiş İstinaf Mahkemesince ” İstanbul… Asliye Hukuk Mahkemesinde 2015/354 esas sayılı dosya ile dava açtığı ve davanın derdest olduğu, söz konusu taşınmazın davacı şirkete değil, davacı şirket ortaklarına ait olduğu görülmektedir. Davacı vekili, şirketin, bu taşınmazın satılarak, Şirkete sermaye olarak konulmasını teklif ettiği, bu teklifin, mülk sahibi, müteselsil kefil şirket ortakları tarafından kabul edilerek gerekli işlemlere başlandığı ve müvekkili şirketin 13.11.2014 tarihli Genel Kurulu’nda bu hususa ilişkin karar alınarak Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 20 Ocak 2015 tarih ve 8740 sayı 918 sayfasında yayınlanan kararı ile adı geçen taşınmazların şirketin malvarlığı içinde, aktifinde ve sermaye hesabına girdiğinin kabul edildiğini belirtmişse de, TTK 128/5 ve 6.maddesi-fıkraları uyarınca, taşınmaz mülkiyeti ya da taşınmaz üzerindeki bir ayni hakkın sermaye olarak konması haline, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tescilin şart olup, dosya kapsamına göre bu şart gerçekleşmediğinden, söz konusu taşınmazın şirket malvarlığı içinde, aktifinde ve sermaye hesabına girdiğinin kabulü mümkün değildir. Bu nedenle, taşınmazın şirket ortakları adına olması nedeniyle, iflas erteleme davasında üçüncü kişi durumunda olan ortakların başka bir mahkemede görülmekte olan bir davaya müdahale anlamını taşıyacak şekilde, mahkemece herhangi bir tedbir kararı alınması mümkün olmadığı gibi, talebin gerçekleştirilmesine yönelik kayyım yetkilendirme gibi bir talep de, İİK 179/a ve HMK 389.maddelerindeki tedbir tanımına uymayan ve kapsamını aşan nitelikte olduğundan mahkemece talebin reddine dair kararında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır.
Şirketin ticari faaliyeti sonucu oluşacak işletme ya da kiralamadan elde edilecek gelirlerinin haczedilemeyeceğine dair talebe gelince, mahkemece İİK 179/a ve b maddeleri gereğince gereken tüm tedbirlerin verildiği, bu tedbirlerin tavzihine yönelik talep ve bu talebe ilişkin verilen kararın tedbir kararı niteliğinde olmayacağından istinaf edilebilirlik şartını taşımayacağı, bu tedbirler dışında ve bu tedbirlerin kapsamını aşar mahiyette, yeni bir tedbir kararının zaten OHAL kapsamında 673 sayılı KHK kapsamında verilemeyeceği, öte yandan, Yargıtay yerleşik uygulaması da dikkate alındığında, alacaklıların, alacaklarını tahsil amacıyla uygulayabilecekleri temlik gibi işlemin durdurul- masına yönelik tedbirler, sonuçlarını maddi hukuk alanında doğurması sebebiyle bu nitelikte tedbir kararı verilemeyeceği, taraflar arasında 03.10.2010 tarihli, davacı talebine konu gelirleri de içeren temlikname düzenlenmiş olduğu anlaşılmakla yerel mahkemece, davacının bu talebinin de reddine dair kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, davacının istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir ” denilerek ” mahkememizce verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karara yapılan İstinaf talebi esastan reddedilmiştir .
İstinaf kararında da belirtildiği üzere yine Yargıtay 23.Hukuk dairesinin 2016 /9585 esas 2017/2057 karar 12/07/2017 tarihli ilamında da değinildiği üzere olağan üstü halin ilanından öncede açılan davalarda da , olağan üstü halin ilanından sonra ve davamı süresince herhangi bir tedbir kararı verilemez, verilmişse derhal kaldırılır denilmektedir.
Davacı vekili 21/04/2017 ve 26/10/2017 tarihli duruşmalarda tedbir talep etmelerine rağmen , mahkemece değerlendirilmediği iddia edilmiş ise de;
21/04/2017 tarihli duruşmanın 4 nolu ara kararında sermaye artırımı veya hisse satışı yada başka bir şekilde nakdi giriş olması halinde öncelikle bu paranın bilirkişi raporunda belirlenen ve maliyeti 44.000.000 TL yapan inşaat eksiklerinde kullanılacağı, nakdi giriş olması halinde buna yönelik tedbir talebinin değerlendirileceği bir sonraki celse de sermaye koymayı planlayan … para üzerinde Masak incelemesi olduğunu bildirmesi nedeniyle Masak incelemesi bittiğinde ve paraya aktarılmaya hazır olduğu mahkememize bildirildiği takdirde tedbir talebinin değerlendirileceği şeklinde ara karar oluşturulmuş ancak nakdi para girişi olmadığı gibi …’a ait 74.000.000 Euro da olmadığından olmayan para ile ilgili tedbir talebinin değerlendirilmesi de mümkün olmamıştır. Davacı vekili …’ın hisse alacağını hisseler üzerinde …Bankasının rehni bulunduğunu, rehin nedeniyle …’ın hisse almaktan vazgeçtiğini iddia ederek, tedbir kararının genişletilmesi yönünde talepte bulundukları ancak mahkemenin değerlendirmediğini iddia etmiş ise de, davacı şirket ile …Bankası arasında genel kredi sözleşmesi imzalanmış şirket ortakları sözleşmeye kefil olmuş, kefiller banka lehine taşınmazlarını ipotek etmiş, şirketteki hisselerini bankaya sözleşme ile rehin etmiş, ek sözleşme ile işletmeden elde edilecek kira ve işletme gelirleri bankaya temlik edilmiş olduğundan dava açılmadan önce tarafların anlaşarak kurdukları rehnin mahkememizce kaldırılması yerleşik Yargıtay içtihatları ile mümkün görülmemiştir . Birer sureti dosyaya bırakılan Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 21/10/2014 tarih 2014/2502 esas , aynı dairesinin 21/02/2014 taih 2014/333 esas , 27/11/2013 tarih 2013/8167 esas , 01/4/2013 tarih 2013/1920 esas , 25/02/2013 tarih 2012/6774 esas sayılı içtihatlarında belirtildiği üzere ” ihtiyati tedbir kararın iflasın ertelenmesi kararı dahi elde edilemeyecek olan hukuki sonuçları borçlu şirkete bahşedecek nitelikte olmaması gerekir. Dolayısıyla iflasın ertelenmesi talebinin incelenmesi sırasında geçerli olmak üzere verilen ihtiyati tedbir kararlarının maddi hukuk alanında sonuçlar doğuracak nitelik ve içerikte olmaması gerekir. Zira , doktrinde de belirtildiği üzere erteleme ile sağlanmak istenen şirket bakımından her şekil durması değil, özelikle takiplerin durdurulması suretiyle şirkete rahat bir nefes alınmasının sağlanmasıdır. Bu çerçevede iflasın ertelenmesi talebinde bulunmuş olan borçlu şirketin alacaklılarının , alacaklarını tahsil amacıyla uygulayabilecekleri temlik, takas, mahsup, hapis hakkı gibi hukuki işlemlerin durdurulmasına yönelik tedbirler hep sonuçlarının maddi hukuk alanında doğuran ve borçlu şirkete nazaran üçüncü kişi durumunda olanların maddi hukuktan doğan talep ve defi haklarını etkileyen kısıtlayan tedbirlerdir ve bu tedbirlere gerek iflasın ertelenmesi kararı çerçevesinde gerekse erteleme yargılaması sırasında ihtiyati tedbir yoluyla karar verilemez keza üçüncü kişilerin haklarını etkileyecek ihtiyati tedbir kararı verilmekten kaçınılmalıdır. ” Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 25/02/2015 tarih 2012/6774 esas sayılı içtihadında ise “….davacı şirket ortağına ait ipotekli taşınmazı da kapsayacak şekilde maddi hukuka ilişkin tedbir kararı verilmesi doğru olmamıştır, arsa davacı şirkete ait değildir. Şirket ortağının şirketi borcunu temin amacıyla verdiği ipotekte üçüncü kişinin verdiği ipotek niteliğinde olduğundan tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemez. ” denilmektedir.
Davacı vekili sözleşmeyi kefil suretiyle imzalayan ortakların kendilerine ait taşınmazları borcundan dolayı bankaya ipotek ettiklerini , davacı şirket lehine iflas erteleme tedbir kararı olmasına rağmen bankanın ortakların aynı zamanda kefil olmasından dolayı kefiller hakkında takip yaparak, ipotekli taşınmazları sattırdıklarını, bu satışın önlenmesi için mahkemece tedbir kararı verilmediğini belirtmiş olup, davacı tarafça dosyaya sunulan Yargıtay 12 Hukuk Dairesine ait olan içtihatlar incelendiğinde içtihatların ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna ilişkin takiplere ait olduğu, bu tür takiplerde asıl borçlu ile ipotek verenin takip talebinde gösterilmesi gerektiği, bu ikisinin zorunlu takip arkadaşı olduğu asıl borçlu şirketle ilgili iflas erteleme talebi var ise, asıl borçludan dolayı verilen tedbir nedeniyle üçüncü kişinin asıl borçlu lehine verdiği ipoteğin de paraya çevrilemeyeceğine ilişkindir. Ancak müdahil banka ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla değil kefiller hakkında genel haciz yoluyla takip başlatmıştır. Takip şeklinin ipoteğin paraya çevrilmesine yönelik olması halinde mahkememizce ipotek veren şahısla ilgili tedbir kararı verilmesine gerek kalmaksızın, iflas erteleme isteyen asıl borçlu şirketin , asıl borçlu şirket lehine verilen tedbir kararının icra dosyasına sunmasıyla tedbir kararından ipotek veren üçüncü kişininde faydalanacağı açıktır. ANCAK ,
İstanbul … İcra Müdürlüğüne ait 2014/915 esas nolu takip dosyası incelendiğinde , …Bankası tarafından , genel kredi sözleşmesinin kefilleri hakkında 649.183.468,82 TL asıl alacak 2.789.685,63 TL 28/03/2013 tarihinden işlemiş temerrüt faizi, 139.484,28 TL BSMV olmak üzere toplam 652.112.638,73 TL nin asıl alacağa uygulanacak %22,10 temerrüt faizi ile tahsili için genel haciz yoluyla takip başlattığı ve başlatılan genel haciz yoluyla takip neticesinde kefil olan ortaklara ait taşınmazların …Bankasının alacağı nedeniyle satıldığı anlaşılmaktadır. BK 586.maddesine göre ” Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. ” denilmektedir.
Davacı … …. AŞ vekilinin aynı taleple İstanbul … İcra Müdürlüğüne müracaat ettiği icra müdürlüğünce 10/09/2015 tarihli alınan karar ile … … AŞ nin takip dosyasının tarafı olmadığı, diğer borçlular hakkında dosyaya sunulan iflas erteleme kararı bulunmadığı , iflas erteleme kararının sadece lehine iflas erteleme kararı verilen borçluyu kapsayacağı diğer borçlularla ilgili tedbir kararı verilmediği sürece takibin devam edeceği belirtilerek, takibin durdurulmasına yönelik talebin reddine karar verildiği, satış suretiyle taşınmazın ihalesinin yapıldığı, taşınmaz malikleri olan şirket ortaklarınca açılan ihalenin feshi davalarında aynı talebin İcra Hukuk Mahkemelerinde dile getirildiği , nitekim İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi 2015/791 esas 2016/209 nolu kararında “…yapılan takip genel haciz yoluyla yapılan bir takip olup asıl borçlu hakkında iflasın ertelenmesi davasında verilen tedbir kararı bu borçluları kapsamaz. Tedbir kararı bulunan …. AŞ 2014/915 nolu icra dosyasının tarafı değildir. …davacı borçluların iflas erteleme dosyasından … .. AŞ lehine verilen tedbir kararının zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle diğer borçluları da kapsayacağı yönündeki şikayeti ancak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerde incelenebilecek bir iddia olup, genel haciz yoluyla yapılan bu takibe teşmil edilemez. ” denilmiş , söz konusu karar temyiz edilmiş Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin 06/02/2017 tarih 2016/12184 esas 2017/1289 karar nolu ilamı ile onanmış, karar düzeltme talebi de aynı dairenin 30/11/2017 tarih 2017/4822 esas 2017/14906 karar nolu ilamı ile reddedilmiştir. Dolayısıyla 10 İcra Müdürlüğündeki 2014/915 nolu takip dosyası genel haciz yoluyla takip olması nedeniyle ve bu takipte … … AŞ nin taraf olmamasından dolayı asıl borçlu hakkında verilen tedbirin kefilleri de kapsayacak şekilde mahkememizce tedbir kararın genişletilmesi yasaya aykırıdır.
Davacı vekili mahkemenin nakdi sermaye artırımı yönünde taraflarına süre verdiğini oysa öncelikle mahkemenin öncelikle iflas ertelemeye karar vermesi gerektiği iflas erteleme kararından sonra ön görülen sermaye artışının sağlanacağını bu nedenle bu hususta verilen sürenin uygun olmadığını belirtmiş ise de, kefillere ait taşınmazların , müdahil …Bankasınca başlatılan genel haciz yoluyla takip neticesinde satılarak ihalelerin kesinleşmesi nedeniyle , en son iyileştirme projesinde ön görülen sermaye artışının bu yolla sağlanamayacağı anlaşıldığından, iyileştirme projesinin ana unsurunun sermaye artışı ve ortaklara ait hisselerin satılması suretiyle elde edilecek gelir olduğu, hatta bu hususun alınan genel kurul kararı doğrultusunda ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği anlaşıldığından Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararından belirtildiği gibi sermaye artışı yapılmasına yönelik projelerde, buna ilişkin alınan genel kurul kararın Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmesi daha sonrada mahkemece de artırılmasına karar verilen sermayenin ödenip ödenmediğinin, hisse satışının yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiği yönünde olduğundan, ( birer sureti dosyaya bırakılan Yargıtay 19 Hukuk Dairesine ait 2010/3375 esas , 2009/11625 esas, 2011/705 esas , 2010/4824 esas, 2011/2986 esas nolu içtihatlarda özetle, ortaklara ait olduğu iddia edilen taşınmazların satışı ve şirkete kaynak aktarılması konusundaki hukuki işlemler tamamlanmadan ayrıca söz konusu taşınmazlar üzerinde haciz veya sair ayni haklar incelenmeden iyileştirme projesinin uygun olduğundan bahisle erteleme kararı verilmesi hatalıdır denildiği, yine sermaye artırımının yapılıp yapılmadığı hususunun açıklıklığa kavuşturulması gerekir denildiği, sermaye artırımın sağlanmadığı ve yeni ortak alımına ilişkin somut bir adım bulunmadığı denildiği, sermaye artışı bedelinin ödendiği konusunda dosyada bilgi bulunmamaktadır denildiği içtihatlar ) 21/04/2014 tarihli duruşmada alınan 4 nolu ara karar ile ” davanın açıldığı tarih ve gelinen aşama dikkate alındığında, taşınmazın faaliyete geçebilmesi için bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere 44.000.000 TL bedelli inşaat yapılması gerektiği anlaşıldığından, davacı … vekillerine en son iyileştirme projeleri kapsamında 2016 ve 2017 yılı dahilinde toplam 126.680.734,00 TL nakdi sermaye artırımını yaparak söz konusu bedeli şirket adına açılacak hesaba fiilen yatırması , yada bu miktara isabet edecek miktarda hisse satışı yaparak bedelini fiilen şirket adına açılacak hesaba yatırması yada başka bir şekilde bu miktar kadar nakdi girişi fiilen yatırması konusunda son kez gelecek celseye kadar kesin mehil verilmesine, mehlin kesin olduğunun … vekillerine ihtarına ( ihtar edildi ) bu bedel yatırıldığında bedelin öncelikle taşınmazın inşaat eksiklerinde kullanacağından mahkememizce KONULACAK tedbirin celse arasında değerlendirilmesine, ve söz konusu bedel yatırıldığında gecikmeksizin inşaat eksiklerin giderilmesi husununda davacı … vekillerine süre verilmesine ” şeklinde ara kararı oluşturulmuştur.
Davacı vekili 26/10/20017 tarihli duruşma öncesinde mahkeme heyetinin reddedildiği bu ret nedeniyle bu duruşmaya heyet görevlendirilmesi için komisyona yazı yazıldığını, bu tarihli duruşmada mahkeme heyetinin görev alamayacağının bildirilmesi üzerine mahkeme heyetinin komisyon tarafından görevlendirme yapılmayacağının bildirilmesi üzerinde telefon üzerine duruşmaya çıkıldığı iddia edilmiş olup, mahkeme heyetinin reddi üzerine dosya incelenmek üzere İstanbul 1 Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiğniden 23/10/2017 tarihinde Komisyon Başkanlığına heyet görevlendirilmesi için yazı yazılmış ise de, duruşma gününe kadar yazımıza cevap verilmediği akibetinin araştırılması için mahkememiz Yazı İşleri Müdürüne talimat verilerek yazının akibetinin Komisyon ‘dan sorulması istenilmiş, mahkemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce Komisyon Yazı İşleri Müdürlüğü aranarak akibeti sorulmuş, başka bir heyet görevlendirilmeyeceği sözlü olarak bildirilmiş bu arada da duruşmadan önce İstanbul .. Asliye Ticaret Mahkemesince 2017/652 D İş nolu dosya ve ekleri mahkememize gönderilmiş incelendiğinde, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından heyetin reddine ilişkin talebin reddine karar verildiği davacı tarafın kararı istinaf ettiği istinaf dairesince istinaf talebinin reddine kara rverildiği, İstinaf kararının temyiz edildiği İstinaf dairesinde verilen kararın kesin karar olduğu belirtilerek talebin reddine karar verildiği görülmüş bunun üzerine HMK 42.maddesi ve bir sureti dosyaya bırakılan Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1990 Basım 1. Cilt Sayfa 1020 ‘ye göre, ” hakimin reddi talebinin reddine ilişkin merci kararının temyiz edilmesi , reddi istenen hakimin davaya devam etmesine engel teşkil etmez denildiğinden ” mahkememiz heyetinin görevli olduğu anlaşıldığından duruşmaya çıkılmıştır.
Toplanan tüm delil alınan bilirkişi raporları ve yukarıda yapılan açıklamalara göre, Yargıtay bozma ilamından sonra …Bankasınca ilk projeye ilişkin vefa akdi ile ilgili sözleşmeler imzalanmamış bunun üzerine davacı vekilince ikinci iyileştirme projesi sunulmuş ayrıca tesisin 40 yıllığına Çin’li bir firmaya kiralanacağı hususunda görüşmelere başlanıldığı iddia edilmiş ve süre istinilmiş mahkememizce süre verilmesine rağmen kiralama işlemi gerçekleşmemiştir. İkinci iyileştirme projesi ve bu projedeki revize ve bunlarla ilgili bilirkişi raporu ve ek raporu gerekçeli karar içerisinde detaylı olarak anlatılmış olup, sermaye olarak konulması planlanan şirket ortaklarına ait taşınmazlardan biri hariç diğerleri ağırlıklı olarak 2015 ve 2016 yıllarında …Bankası tarafından kefiller hakkında başlatılan genel haciz yoluyla takip neticesi satılmış, bir çoğunun ihalesi kesinleşmiş açılan ihalenin feshi davaları reddedilmiş bir kısmı Yargıtayca onanmıştır. Bu taşınmazlardan elde edilen gelir seksen altı milyon küsür civarındadır. Bu parayı … Banaksı takip sonucunda alacağına mahsuben almıştır, dolayısıyla bu paranın şirkete nakdi sermaye olarak girmesi mümkün değildir etkisi ancak …Bankasına olan borcu azaltma yönünde olmuştur. Nakdi sermaye girmemesi nedeniyle, işletme eksiklikleri tamamlanmamıştır. İlk kararda da vurgulandığı gibi iflas erteleme davasından önce tesis faaliyete geçmiş, davacı şirketçe bir çok kira sözleşmesi yapılmış ancak tesisin üstü açık alış veriş merkezi olarak planlanması, AVM nin bulunduğu mevki nedeniyle hava sirkülasyonundan dolayı müşterilerin soğuk nedeniyle azalması ve akabinde alış veriş merkezinin boşalması kiracıların çıkması ile neticelenmiştir. İşletmenin faaliyete geçmesi için açık kısımlarını kapatılması kışın ısılması ve yazın güneşten korunması ayrıca bağlantı yollarının yapılması gerekmektedir. En son bilirkişi raporunda bu eksiklikleri n giderilmesi ve işletmenin faaliyete geçmesi için 44.000.000 civarında nakit paraya ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Bu nakit sağlanamadığından karar tarihine kadar işletme eksiklikleri tamamlanmamış ve işletme faaliyete geçmemiştir. İyileştirme projesinin diğer unsuru şirket hissesinin satılması ve … tarafından sermaye konulması olup, yukarıda da anlatıldığı üzere …’a ait 74.000.000 Euro olmadığından bu proje de gerçekleşmemiştir.
İkinci iyileştirme projesi üzerinde bilirkişi heyeti yukarıda özetlendiği şekilde değerlendirme yaparak, uygulanabilir olduğu yönünde rapor tanzim etmiş ise de , ikinci iyileştirme projesine ek olarak sunulan projede şirket ortaklarına ( şirket ortakları aynı zamanda genel kredi sözleşmesinin kefili olarak imzalamışlardır ve şahsi taşınmazlarını … AŞ nin borcu nedeniyle ipotek vermişlerdir. ) ait taşınmazların satışı suretiyle 2016 yılında 32.572.260 Tl 2017 yılında 88.305.000 Tl 2018 yılında 27.588.000 TL 2019 yılında 91.692.465 TL olmak üzere toplam 240.145.725 TL lik nakit girişi olacağı ön görülerek değerlendirme yapılmış ise de, 63 adet taşınmazdan 62 adedinin …Bankasınca genel kredi sözleşmesinin kefilleri hakkında başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2014/915 esas nolu genel haciz yoluyla takip dosyasında 2015 ve 2016 yıllarında satıldığı, satış bedelini ikinci ek bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 86.962.210 TL de kaldığı, sadece bir taşınmazın satılmadığı, buna biçilen değerin için 500.000 TL olduğu, ihalelerin yapıldığı, … vekilince ihalenin feshi için dava açıldığı, ihalenin feshine ilişkin davaların reddedildiği, bir kısmının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği , bir kısmının temyizde olduğu görülmüştür. Davacı şirket tarafından satılarak satış parasının şirkete nakit sermaye olarak konulması planlanan taşınmazların tamamına yakın kısmı …Bankasınca başlatılan takip nedeniyle alacağına mahsuben satıldığı, dolayısıyla bu gayrimenkullerin satılarak parasının şirkete sermaye olarak konulmasının mümkün olmadığı etkisinin sadece …Bankasına olan borcun azalması şeklinde sağladığı anlaşılmaktadır. 21/06/2016 tarihli raporda satışlardan 240.145.725 TL gelir elde edileceği bunun nakdi sermaye olarak konulacağı, ayrıca ortakların şirketten olan alacak miktarları olan 19.991.144 TL nin de sermaye olarak değerlendirilmesi suretiyle rapor hazırlandığı, iyileştirme projesinde bu şekilde girecek nakdi sermaye ile , inşaat eksikliklerin tamamlanarak ( Önceki gerekçeli kararımızda da yazıldığı ve önceki bilirkişi raporlarında açıklandığı üzere … AVM üstü açık alış veriş merkezi olarak planlanmış olup, bulunduğu konum ve hava sirkülasyonu nedeniyle kışın soğuk yazında sıcak nedeniyle üstü açık alış veriş merkezi olarak faaliyet gösteremediği, ilk açıldığında soğuk nedeniyle müşterilerin gelmemesi nedeniyle kiralanan taşınmazların müşteri yokluğu nedeniyle kapandığı, tekrar faaliyete geçmesi için sirkülasyon alanlarının kapatılması, ısıtılması, rüzgardan korunması, bağlantı yolların yapılması gibi ) tesisin faaliyete geçeceği eksikliklerin tamamlanıp faaliyete geçtiği nazara alınarak, 2017 yılında 28.159.222 TL , 2018 yılında 84.300.504 TL net yıllık net gelir, 2019 yılında
90.426.842 TL net yıllık gelir elde edeceği değerlendirilerek , 2017 yılında 28.159.222 TL , 2018 yılında 84.300.504 TL net yıllık net gelir elde edeceği esasına dayanılarak , bu gelirlerde hesaba katılarak hesap yapıldığı buna rağmen, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzerine 31/12/2016 tarihinde davacı şirketin 158.154.230 TL borca batık, 31/12/2017 tarihinde 113.844.123 TL borca batık 31/12/2018 tarihinde 73.564.482 TL borca batık olduğu, 31/12/2019 tarihinde şirket ortaklarının hisselerinin satılması suretiyle 666.611.047 TL gelir elde edileceği de hesaba katılarak 31/12/2019 tarihinde borca batıklıktan kurtularak kara geçeceğinin ön görüldüğü oysa söz konusu taşınmazların biri hariç tamamı …Bankasınca başlatılan takip sonucunda 86.962.210 TL ye satılarak alacağına mahsup edildiği böylelikle bu paranın şirkete nakdi sermaye olarak konulmasının imkansız hale geldiği, dolayısıyla nakdi sermaye yapılamaması nedeniyle inşaat eksikliklerinin giderilemediği dolayısıyla inşaat eksiklikleri giderilemediği için tesisin kararın verildiği tarihe kadar faaliyete geçmediği, dolayısıyla bilirkişiler tarafından 2017-2018 ve 2019 yıllarında elde edilmesi ön görülen ve hesaba katılan faaliyet gelirlerinin söz konusu olmadığı, bilirkişi raporuna göre , iyileştirme projesi tamamen uygulanması ve faaliyete geçse dahi 31/12/2018 tarihinde halen 73.564.482 TL borca batık olduğu, kaldı ki yukarıda da açıklandığı üzere taşınmazların satılarak sermaye yapılmasının mümkün olmadığı, inşaat eksiklerinin tamamlanmadığı ve tesisin faaliyete geçmediği düşünüldüğünde borca batıklık miktarının bilirkişi raporundaki …ndan daha yüksek olduğu, en son kayyım raporunda 31/12/2017 tarihi itibariyle borca batıklık miktarının 118.819.163,05 TL olduğu, şirketin faaliyetinden 2017 yılı için Aralık 2017 tarihine kadar ancak 127.377,48 TL brüt satış karı elde ettiği , bu dönemdeki faaliyet giderlerinin 3.982.722,17 TL olduğu, bu dönemlere ait satışlara …nla faaliyet giderlerinin yüksek olması neticesinde 3.139.031,87 TL zarar ettiği, borç ödeme durumunun yetersiz olduğu, şirketin öz kaynaklarının negatif olduğu, 31/07/2017 tarihinden 30/11/2017 tarihine kadar 4 aylık dönemde şirketin borçlarında 1.612.512,02 TL artış olduğu raporlanmıştır.
Tesisin elektrik, su , sigorta primleri , istihdamı zorunlu olan personel giderleri , güvenlik harcamalarının davacı şirketçe değil müdahil …Bankasınca ödendiği ,birçok kez müdahil …Bankası tarafından dile getirilmiş, davacı tarafça bunun aksi iddia edilmemiştir. Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin birçok içtihadında şirketin bu giderleri karşılamaması da iflas kararı verilmesini gerektirmektedir.
Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 04/7/2017 tarih 2016/331 esas sayılı ilamında ; “iyileştirme projesi şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı , TTK 376/2.maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynakla nakit girişi , sermaye artışı , yeni ortak alınması, şirketin işleyişi sonucu şayet mümkün ise kar ve nakit akışı gibi nesnen ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli , İİK 179.maddesinde aranan ciddi ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır. Somut olayda borca batık olduğu sabit olan davacı şirketin borca batıklıktan çıkması sonucunda ciddi bir gelişme olmadığı projenin davacıyı borca batıklıktan kurtarmaya yetecek nitelikte olmadığı ….nedeniyle iflasına karar verilmesi gerektiği ” denildiği ,
Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 12/2/2013 tarih 2013/252 esas sayılı ilamında ” öncelikle ortalara ait taşınmazlar ipotekli olup, satışı için hiçbir somut veri bulunmadığı, gibi yeni ortak alınmasına ilişkin de bir çalışma bulunmadığı , …..iyileştirme projesinin inandırıcı bulunmadığı ” denildiği,
Iflas erteleme süresi İİK nın 179/b maddesi gereğince, iflas erteleme ve uzatma sürelerinin toplamı 5 yıl iken 15/7/2016 tarih ve 6728 sayılı yasanın 3.maddesi ile bu süre toplamda iki yıla indirilmiştir. Dava tarihi itibariyle bahsi geçen 5 yıllık süre dava konusu olaya uygulanacaktır. Davacı şirket hakkında 27/08/2012 tarihinde iflas erteleme tedbirlerini hükmedilmiş olup, karar tarihine kadar 5 yıl 5 ay boyunca davacı şirket iflas erteleme tedbirlerinden faydalanmıştır , bu süre İİK 179/b maddesi gereğince erteleme ve uzatma sürelerinin toplamı olan 5 yıldan daha fazladır . Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 11/02/2012 tarih ve 2014/6847 esas 2016/688 karar sayılı ve benzer sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere ” İİK 179/b maddesi gereğince , erteleme ve uzatma sürelerinin toplamının 5 yılı geçemeyeceği karşısında ertelemenin sağladığı sonuçları doğuran ilk ihtiyati ihtiyati tedbir kararının 10/03/2009 tarihinde verildiği ve buna göre 5 yıllık sürenin 10/03/2014 tarihinde dolacağı gerekçesi ile talebin reddi ile şirketin iflasına karar verilmiştir…onanmasına ” dair karar verildiği, yine Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 20/12/2012 tarih 2012/5164 esas sayılı ilamında ” iflas erteleme talebinden sonra verilen tedbir kararlarına rağmen bu güne kadar geçen süreçte şirketin zarar etmeye devam ettiği ,kar zarar dengesinin olumlu yönde gelişmediği bu nedenle iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı” denildiği, tüm bu nedenlerle davacı şirketin 5 yıl 5 ay boyunca iflas erteleme tedbirlerinden faydalandığı, ancak yukarıda da anlatıldığı üzere iyileştirme projelerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, şirket ortaklarına ait gayrimenkulleri sermaye artırımında kullanılamadığı, nakit girişi olmadığı için inşaat eksikliklerinin tamamlanamadığı , bu nedenle tesisin faaliyete geçmediği, yeni ortak alınamadığı, hisse satışı yapılamadığı, davacı şirketin borca batık olduğu, subüt bulmakla davacı şirketin iflasına ve yukarıda belirtilen Yargıtay içtihatları nedeniyle iflas kararı ile iflas erteleme tedbirleri bağdaşmayacağından iflas erteleme tedbirlerinin de kaldırılmasına aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda izah edilen sebep ve gerekçelere göre,
1- Davacı … … AŞ ‘nin iflas erteme talebinin reddine,
… İstanbul Gayrimenkul Yatırım Geliştirme AŞ nin iflasına, iflasın 08/02/2018 günü saat 16:58 ‘de açılmasına,
İflas erteleme tedbirlerinin kaldırılmasına,
İflas kararın iflas Müdürlüğüne ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davacı tarafından yatırılan kullanılmayan gider avansının iadesine,
4-Bu dava sebebiyle 35,90 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 21,15 TL ‘den mahsubu ile bakiye 14,75 TL nin davacıdan alınmasına,
Davacı vekillerin yüzüne ve bir kısım müdahil vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/02/2018
Başkan… Üye … Üye … Katip …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır

¸