Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/204 E. 2018/1413 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2011/204
KARAR NO : 2018/1413

DAVA : Sözleşmenin Feshi, Borçlu Olunan Ve Olunmayan Miktarların
DAVA TARİHİ : 05/03/2010
KARAR TARİHİ : 27/12/2018

DAVA : Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği dava dilekçesi ile, işleri için finansman ihtiyacı içine giren müvekkilinin bu durumu davalıya iletmesi üzerine davalının uygun faiz karşılığı bu ihtiyacı giderebileceğini ifade ettiğini, davalı tarafın , ödünç vereceği paraya karşılık olarak bir taşınmaz mülkiyetini teminat olarak kendisinin göstereceği birinin üzerine tescili şartı getirdiğini, müvekkilinin bu şartı kabul ettiğini, mülkiyeti dava dışı bir kişiye ait olan ve kendi hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazı ödünç ilişkisinin teminatı olarak BK nda inançlı işlem adı ile anılan bir işlemle davalının eşi üzerine devretmeyi uygun gördüğünü, buna göre davalı faiz geliri elde etmek karşılığında belirlenen ödünç parayı müvekkiline verecek karşılığında da hem geri ödeme taksit tutarlarına istinaden beher takside dair bonoları verecek hemde taşınmaz mülkiyeti devredeceğini, sözleşme süresince mutabık kalınan bu konularda hiçbir problem yaşanmadığını, müvekkilinin hem bonoları hemde taşınmazı verdiğini, sözleşme anından itibaren davalının sözleşmeye aykırı davranışlarının başladığını, sözleşmede üç kişi bulunduğunu, bunların müvekkili davacı, davalı ile davalının eşi … olduğunu, …’a sözleşmenin asıl tarafı olup, sözleşme konusu olan ödünç parayı verecek ve faiz geliri elde edecek kişi olduğunu, müvekkilinin ise yine sözleşmenin asıl tarafı olup, ödünç parayı alarak ihtiyacını görecek ve bilahare faizi ile birlikte geri verecek kişi olduğunu … ise sözleşmenin garantisi olarak sunulan taşınmazın inançlı işlem konusu yapılarak adına kayıt yapılan kişi – ödünç veren konumundaki davalının eşi olduğunu. Sözleşmenin niteliğinin asıl olarak karz sözleşmesi olup, ancak içinde inanç sözleşmesini de kapsadığını. Taşınmazın İstanbul ili … İlçesi Mahallesi … Pafta, … Ada, … Parselde kayıtlı olup, müvekkilinin tasarrufuna bırakılan taşınmazın gerçek sahibinin … olduğunu, işin sonunda müvekkili tarafından taşınmazın tekrar sahibine iade edileceğini. Davacı ile davalı arasında yapılan bu sözleşmenin miktarının 750.000 USD olup, bu paranın davalı tarafından müvekkiline verilmesi gerektiğini, müvekkilininde bu parayı faizi ile birlikte 5 yıl içinde aylık taksitler halinde toplamda da 60 eşit taksitte geri iade edeceğini, geri iade edilecek para miktarının 966.000 USD olduğunu, bu paranın garantisi olarak da taşınmazın mülkiyetinin davalının eşi üzerine geçirildiğini, paranın geri ödenme şeklinin ise her ay 16.100 USD olan taksitlerin her birinine karşılık ayrıca bonolarında tanzim edileceğini ve bu şekilde 60 eşit taksitle 5 yıl içinde ödeneceğini, müvekkilinin söz konusu bonoları verdiğini, taşınmazın mülkiyetini de devrettiğini, bu aşamadan sonra sorunlar çıkmaya başladığını, önce davalı tarafın eksik para gönderdiğini, sonrada da taşınmaza konmak niyetiyle bir takım hareketlere giriştiklerini, davalı tarafın sözleşme kapsamında taahhüt ettiği 750.000 USD yi göndermediğini, müvekkiline bu kapsamda verdiği bu tutarın sadece 400.000 USD olduğunu, kalan 350.000 USD nin müvekkiline hiçbir zaman verilmediğini, davalının sözleşmenin ana konusu olan edimi eksik ifa ederek sözleşmeye aykırı davrandığını, müvekkilinin davalıdan taksit tutarlarının düşürülmesi ve sözleşmenin alınan miktarına göre revize edilmesini istediğini, ancak davalının aldığı bonoları iade etmediğini, müvekkilinin 750.000 USD alacağı inancıya 976.000 USD lik bono verdiğini ayrıca bir taşınmaz mülkiyetini belirttiğini, sadece 400.000 USD aldığını, davalı tarafın teminat olarak verilen taşınmazı satışa çıkartığını bunun üzerine … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati tedbir kararı verilerek devrin önlendiğini, ilişkinin peşin ödeme ile sonlandırılması için davalı ile görüşmelere başlanıldığını bu konuda …Noterliğinin … nolu ihtarnamesinin de gönderildiğini, ancak davalı tarafın buna yanaşmadığını, tüm bu nedenlerle sözleşmenin feshi ile, müvekkilinin borcunun tespit edilmesini, tespit edilecek miktarın depo edilmesini, bonoların kasaya alınmasına, müvekkili ile davalı arasında sözleşmeden kaynaklanan ilişkinin sonlandırılması için lüzumlu sair işlemlerin yapılmasına yönelik nihai hüküm kurulmasına, sözleşme kapsamında bonoların iptaline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH : Davacı vekili 19/12/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında 20/08/2008 tarihli protokol imzalandığını, protokolün teminatı olarak taşınmazın davalının eşine devredildiğini, davalının müvekkiline 750.000 USD vereceğini protokol gereğince … adına … AŞ tarafından … ‘a 750.000 USD kredi kullandırılacağı, söz konusu taşınmaz üzerine ipotek tesis edileceği , …’ın kredi sözleşmesine kefil olacağının hüküm altına alındığını, davalının 400.000 USD ödediğini, davalı tarafın cevap dilekçesinde kabul ettiği üzere 14/09/2008 -14/10/2008 – 14/11/2008 vade tarihli senetlerin müvekkilince ödendiğini, ayrıca müvekkilinin borcuna karşılık olmak üzere 27/03/2009 keşide tarihli ve 250.000 TL bedelli çeki tevdi ettiğini, bu çekin davalı tarafça bankaya ibraz edilerek tahsil edildiğini, davalı tarafın teminat olarak almış olduğu taşınmazı devretmeye ve protokole bağlı olarak verilen bonoları takibe koymaya çalıştığında bu davanın açıldığını ve müvekkilince ödemelerin durdurulduğunu, BK 97.maddesi gereğince karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre, daha sonra ifa etmeye hakkı olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş yada ifasının önermiş olması gerektiğini, bu hüküm uyarınca borcunu ödemede temerrüte düşmüş davalıya protokol ile bağlı olan bonoları ödememeye karar verdiğini, ödememezlik defi kurumunun taraflardan birinin edimini , karşı tarafın kendi edimini yerinmediği sürece kendi edimini yerine getirmekten kaçınmaya olanak tanıdığını, bu kapsamda müvekkilince … Noterliğinin 01/03/2010 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi kapsamında protokol edimlerini tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle temerrüte düştüklerini, miktarı bildirmeleri halinde ödünç alınanın kendilerine verileceği ek olarak taşınmazın mülkiyetinin iadesinin istenildiğini, bu kapsamda müvekkilinin ödemezlik defi sayesinde temerrüte düşmediğinin sabit olduğunu, bu kapsamda müvekkili hakkında başlatılan … İcra Müdürlüğünün … sayılı takibinin hukuka aykırı olduğunu, teminat amacıyla devredilen taşınmazın tapusunun üçüncü şahıslara devrine ilişkin olarak … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından verilen … sayılı kararla taşınmazın muvazaalı olarak üçüncü kişilere devredilmiş olması sebebiyle yolsuz tescilin iptaline ve taşınmazın davacı adına tesciline karar verildiğini verilen kararın kesinleştiğini, taşınmaz mülkiyetinin üçüncü şahsa devri nedeniyle BK nun 136.maddesinin uygulanmasının gerektiğini, bu nedenle borcun sona erdiğini, protokolün konusuz ve hükümsüz kaldığını, BK 136.maddesi uyarınca sözleşmenin imkansızlığı sebebiyle taraflardan borçtan kurtulana, sözleşmeden elde ettiği edimleri sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde verilmesi gerektiğini, BK 79.maddesine kapsamına göre müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, taşınmazın devri nedeniyle protokolün hükmünün kaybetmesi nedeniyle müvekkili açısından aldığı tüketim ödüncünü sebepsiz zenginleşme çerçevesinde iade borcun doğmuş olsada , iyi niyetle sebepsiz zenginleşene bildirim yapıladıkça temerrüte düşmeyeceğinin kanun gereği olduğundan BK 117.maddeside dikkate alınarak müvekkili hakkında temerrüt faizine hükmedilmemesi gerektiğini, müvekkiline bu kapsamda ihtarname gönderilmediği gibi herhangi bir davada açılmadığını, bu açıklamalara göre ödemezlik defi ve iyi niyet sebepsiz zenginleşmeye ilişkin iddiaların bu dilekçe ileri sürülmesi nedeniyle ıslah ettiklerini, tüm bu sebeplerle;
Haklı davalarının kabulüne,
Müvekkilinin davalıdan almış olduğu 400.000,00 USD’den, davalıya yapmış olduğu 48.300,00 USD’lik senet ve 150.684,11 USD’lik çek ödemesi ile toplamda 198.984,11 USD ödemenin mahsup edilmesini, müvekkilinin ödemesi gereken bakiye borcun 201.015,89 USD olduğunun tespit edilmesini ,
Müvekkilinin iyiniyetli olması ve temerrüde düşmemiş olması nedeniyle belirlenecek olan bu borç bakımından herhangi bir şekilde temerrüd faizi yürütülmemesini ,
Aynı zamanda belirlenecek olan borcun Türk Lirası’na çevrilmesi için uygulanacak olan döviz kuru bakımından, davalının sözleşmeye aykırı davranışları, temerrüdü, kötüniyeti ve de müvekkilinin çektiği … Noterliği’nin … yevmiye numaralı 01.03.2010 tarihli ihtarname dolayısıyla bu tarihteki döviz kuru baz alınarak hesaplanmasını,
Davalının sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle geçersiz hale gelmiş olan protokol’e bağlı olan ve yukarıda vade tarihi, düzenleme tarihi ve bedelleri
gösterilmiş 60 adet senedin hükümsüz olduğuna karar verilmesini,
Yukarıda belirttikleri şekilde borcuları olan miktarın davalıya ödenmesi için …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile başlatıldığı, takibin faizsiz bir şekilde başlatılmak suretiyle 201.015,89 USD olarak devamına, ve bu takipte borç hesapı için uygulanacak döviz kurunun ihtarname tarihi olan 01.03.2010 ‘daki kur olarak belirlenmesini ıslah dilekçesi ile talep ettiği görülmüştür.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının avukat olup, icra dosyasında satılacak olan gayrimenkullerin alımı için müvekkilinden finansman sağlanmasını talep ettiğini, bu amaçla taraflar arasında protokol yapıldığını, davacının alınacak olan krediye teminat teşkil edecek olan gayrimenkulün kendisine ait olduğunu ancak tapuda … adına kayıtlı olduğunu belirttiğini, gerekli finansmanın sağlanması için … Bankası ile görüşüldüğünü, bankadan alınan 750.000 USD nin davacıya verildiğini, protokolün 5.maddesinden de paranın davacıya verildiğinin anlaşıldığını, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas … karar nolu dosyadan bankadan alınan kredinin tamamının kendisi tarafından alındığı ancak müvekkiline ödemeleri yapmadığını kabul etmiş iken bu dava aksini iddia ettiğini, protokol gereği ödenmesi gereken taksitlerin davacı tarafından ödenmediğini, 60 adet senetten sadece iki adedini ödediğini, davacının eksik harçla dava açtığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, sözleşmenin feshi, borçlu olunan ve olunmayan miktarların tespiti , bono iptali istemine ilişkindir.
Deliller, 01/08/2008 tarihli protokol, her biri 16.100 USD bedelli 60 adet senet sureti , … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası, … İcra Müdürlüğüne ait … esas nolu dosyası, … Bankası yazı cevapları, bilirkişi incelemesi,
… ve … Kaya arasında düzenlenen 20/08/2008 tarihli protokol incelendiğinde, …’tan alacaklı, …’dan borçlu olarak bahsedildiği, konu kısmında … Bankası AŞ … Şubesince ana parası 750.000 USD olan 60 ay vadeli aylık 16.100 USD li geri ödemeli kredi borçlusu … olan kredinin ödenmesinin ve teminatlarının düzenlenmesi ibaresinin yazılı olduğu, …’nın tapuda … adına kayıtlı olan taşınmazı , …’nın devralacağı iflas dosyasına finansman sağlanabilmesi için …’ın eşi …’ın satışı konusunda tarafların anlaştıklarını ve …’a satıldığını, …’a … … AŞ ‘den 750.000 USD kredi kullandırıldığını, bu kredi nedeniyle aynı taşınmaz üzerine ipotekte konulduğunu, … tarafından kullanılan ve …’ın kefil olduğu işbu kredinin 60 ay vadeli aylık 16.100 USD geri ödemeli olup, ilk geri ödemesinin 15/09/2008 tarihinde başlayacağı ve toplam ödenecek tutarın 966.000 USD olduğu, kredinin tamamının …’ya verildiği, bankadan … adına kullanılan kredinin geri ödemesinin … tarafından yapılacağı kredinin geri ödemesinin temini için yukarıdaki maddelerde yazılı 60 adet senedin …’a teslim edildiğini, söz konusu kredi borcunun … tarafından süresinde ödenmesi halinde söz konusu taşınmazın mülkiyetinin …’ya veya onun istediği bir kişiye devredileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.
01/08/2008 tarihli … vekili … ile … arasında düzenlenen protokol incelendiğinde, …’e ait … Ada Parselin … tarafından ipoteklendirilerek teminat maksatlı kullandırılacağı amacın …Ltd Şti ‘ne ait iflas dosyalarının satın alınması sürecinden ibaret olduğunu, finansman ihtiyacının sağlanması için bu gayrimenkulün teminat olarak kullanıp işin bitmesi üzerine …’e teslim edileceği kararlaştırıldığı görülmüştür.
…’nın borçlu …’ın lehtar olup tamamı 20/08/2008 tanzim tarihli her biri 16.100 USD bedelli 14/09/2008 tarihinden başlayarak aylık olarak düzenlenip 14/08/2013 tarihide dahil olmak üzere toplam 60 adet senet düzenlendiği görülmüştür.
… kendisine 750.000 USD değil 400.000 USD ödendiğini belirterek buna ilişkin delil kapsamında … Bankası AŞ ye ait 4 adet dekont sunmuş olup bunlar incelendiğinde banka tarafından …’ya 19/08/2008 tarihinde 100.000 USD, 20/08/2008 tarihinde 100.000 USD, 26/08/2008 tarihinde 125.000 USD, 21/08/2008 tarihinde 75.000 USD ‘nin ödendiği görülmektedir.
… İcra Müdürlüğüne ait … esas nolu icra dosyası alınıp incelendiğinde, … tarafından … aleyhine 03/06/2010 tarihinde 237.700 USD asıl alacak kalanı işlemiş faiz ve masraf olmak üzere 291.279,00 USD alacağın tahsili için kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, dayanak olarak da 14/01/2009 ila 14/12/2009 tarihli ve 14/01/2010 ila 14/05/2010 arasını kapsayan sıralı her biri 16.100 USD bedelli 17 adet senedin gösterildiği görülmüştür.
… İcra Müdürlüğüne ait … esas nolu takip dosyasının fotokopisi alınıp incelendiğinde ,… tarafından … ve … hakkında 150.000 USD si asıl alacak geri kalan işlemiş faiz olmak üzere , borçlusu … , lehtarı … ve bunun cirosu ile hamili … olan kambiyo senedine dayalı olarak takip başlatıldığı görülmüştür.
Davacı tarafından dosyaya sunulan 31/03/2009 tarihli protokol başlıklı belge incelendiğinde … ile … – … vekili Av … arasında imzalandığı protokolde “… İcra … esas sayılı dosyaya ilişkin hiçbir alacağımız kalmamış olup , … taraflar karşılıklı birbirlerini ibra ederler. … ya ait fotokopideki çek, … ile … arasında yapılan ve konusu … tarafından … Bankasından çekilen krediye ilişkin ödemenin yapılması mahsubu amacıyla … tarafından … vekili Av …’a teslim edilmiştir denildiği ve protokolde söz konusu çekin fotokopisinin bulunduğu, … Bankası … Şubesine ait 27/03/2009 keşide tarihli çekin bedelinin 250.000 TL olduğu ve çekin … emrine düzenlendiği ayrıca aynı protokolde söz konusu çek bedelinin …’a bloke edildiğine dair muhatap bankanın kaşesinin bulunduğu görülmüştür. Davalı vekilinin söz konusu 250.000 TL lik işbu çekle ilgili olarak 30/11/2017 tarihli duruşmada açıklama yapması için süre verilmiş davalı vekili 05/12/2017 tarihli dilekçesinde, söz konusu çekin işbu dava borç ilişkisinden bağımsız olarak başka bir ilişki sebebiyle verildiğini, bu evrakın teslim tesellüm tutanağının dilekçe ekinde ibraz ettiklerini çekin… İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası kapsamında verildiğini belirterek davacı tarafından dayanılan ve dosyaya sunulan 31/03/2009 tarihli protokol suretinin sunulduğu görülmüştür. Söz konusu çekte belirtilen … Bankasına yazı yazılarak 250.000 TL lik çek bedelinin kime ödendiği sorulmuş, 12/12/2017 tarihli yazı cevabında söz konusu çekin … tarafından bankalarına ibraz edildiği belirtilerek ödeme belgesininde bankaca mahkememize gönderildiği görülmüştür.
… Bankasına yazı yazılarak, … tarafından bankadan alınan kredi ile ilgili evraklar istenilmiş, banka 20/11/2012 tarihli yazısında , konut kredi geri ödeme planı ve hesap ekstrelerini sunmuştur, yine aynı bankaya söz konusu kredi geri ödeme planı fotokopisi ekinde yazı yazılarak , kredi sözleşmesinin tüm sayfalarının gönderilmesi ayrıca kredi bedeli olan 750.000 USD’ nin tamamının bankaca kime ödendiğinin bildirilmesi istenilmiştir. 10/7/2017 tarihli banka yazı cevabı incelendiğinde, 750.000 USD kredi bedelinin 2 ayrı ödeme şeklinde ödendiğini, 400.000 USD karşılığı olan 475.600 TL nin bankalarının müşterisi olan …’nın … Şubesi nezdindeki … nolu hesabına aktarıldığı geri kalan 350.000 USD karşılığı olan 413.693 TL nin ise …’ın … Şubesi nezdindeki numarasını bildirdiği hesaba aktarıldığını bildirdikleri görülmüştür.
… ve … tarafından … , … ve … aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinde … esas nolu dosya ile hükmen tescil davası açıldığı, mahkemece … karar no ile davanın reddine karar verildiği, ret kararının temyizi üzerine Yargıtay 1.Hukuk Dairesince 01/04/2010 tarih … esas … karar nolu ilamı ile mahkeme kararının bozulduğu, bozma üzerine dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas nosu aldığı, bu arada … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas no ile … tarafından; …, …, … hakkında tapu iptal tescil davası açıldığı, mahkemece açılan bu davanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas nolu dosyası birleştirilmesine karar verildiği, … Asliye Hukuk Mahkemesince … esas nolu dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda 16/02/2012 tarih … nolu karar ile davalılar … ve … ile … aleyhine açılan davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, davalılar … ve … aleyhine açılan davanın reddine karar verildiği , kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinde 26/02/2013 tarih … esas … karar nolu ilam ile söz konusu kararın bozulduğu, bozma ilamında ;
“Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine, birleşen dava ise, muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında asıl davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı …’nın adına kayıtlı … ada … parsel sayılı taşınmaz ile ilgili işlemler yapmak üzere eşi diğer davacı …’a 4.8.2008 tarihinde vekaletname verdiği; onun da, 6.8.2008 günü davalılardan …’yı yetkilendirdiği, vekil …’in çekişme konusu … ada 5 parsel sayılı taşınmazı 19.08.2008 tarihli akitle davalı …’e satış suretiyle temlik ettiği, daha sonra 20.8.2008 tarihinde davalılar … ile … arasında düzenlenen “protokol” başlıklı harici sözleşme ile, anılan taşınmazın davalı …’e kredi kullanılması amacıyla temlikinin ve borç ödenince hak sahibine iade edileceğinin kararlaştırıldığı; esasen vekaletnamenin temlik amacı ile değil, ipotek tesis edilmesi için verildiği; vekilin de 9.11.2008 günü azledildiği ileri sürülerek iptal ve tescil istekli asıl davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairemizce, “somut olayda, davacılardan … vekili davacı …’un tevkil yetkisine dayanarak yetkili kılınan vekil davalı … sanki kendisi dava konusu taşınmazın maliki imiş gibi, diğer davalılar … ve … ile 20.8.2008 tarihinde temlik, teminat ve geri ödeme planını içeren protokol başlıklı bir harici belge düzenlemiş; taşınmazı ise bundan bir gün önce 19.8.2008 günü vekil sıfatıyla …’a 152.000 YTL bedelle temlik etmiştir. Anılan işlemde davalı …, davalı … vekili olarak hareket etmiştir.(bulunmuştur). Mahkemece yaptırılan tespitte uzman bilirkişi raporuyla taşınmazın temlik tarihindeki değerinin 860.000.-YTL olduğu belirlenmiştir. Öte yandan, 30.06.2009 günlü oturumda, davalı … vekili “ davayı kabul ettiğini bildirmiş, diğer davalılar da” protokolü kabul ettiklerini, protokol hükümlerine aykırı hareket etmediklerini, borç ödendiği takdirde protokol hükümlerine göre taşınmazı devir etmedikleri takdirde dava açılabileceğini, ifade etmişlerdir. Tüm açıklanan bu olgular birlikte değerlendirildiğinde, taşınmazın çok düşük bir bedel karşılığı satış işlemiyle vekil … tarafından davalı …’e temlik edildiği, protokol içeriğiyle de davacının davalılar tarafından el ve işbirliği içerisinde zararlandırıldığı, davacıya hiçbir bedelin ödenmediği, böylece vekalet görevinin kötüye kullanıldığı açıktır. Davalı … ile diğer davalılar arasında düzenlenen protokolün taraflarını (davalı … vekil sıfatıyla hareket etmemiştir) bağlayacağı, davacıyı ise bağlamayacağı sabittir. Dolayısıyla borcun ödenip ödenmemesi, davalı …’in alacaklı olup olmaması davacıyı ilgilendirmeyecektir. Davalıların kendi aralarındaki iç ilişki ve sonuçlar, doğaldır ki keza kendilerini (davalıları) ilgilendirir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Ne var ki, dosya temyiz aşamasında iken, çekişme konusu … ada … parsel sayılı taşınmaz davalı … adına vekili … tarafından 09.03.2010 tarihli akitle satış suretiyle ½’ şer paylı olarak … ve …’na satış suretiyle ipotekle yükümlü olarak temlik edilmiş olduğu, yeni maliklerin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 186. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 125. ) maddesi hükmü uyarınca, davada yer aldıkları görülmektedir.
Öte yandan, 22.03.2010 tarihinde, asıl davada davalı olan …’nın davalılar …, … ve …’na yönelttiği birleşen davasında, … ada … parsel sayılı taşınmazın davalılar arasında 09.03.2010 tarihinde yapılan devir işleminin muvazaalı olduğu iddia edilerek tapu kaydının iptali ile sicilin düzeltilmesini ve gerçek malik … adına tesciline karar verilmesi istenmiştir.
Birleşen davanın davacısı …, birleşen davayı açmadan önce, 25.02.2010 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinden … ada … parsel sayılı taşınmazın ödünç sözleşmesi ile aldığı paranın teminatı olarak tapu kaydının davalı …’e intikal ettirildiği, borcunu taksitler halinde ödemesine rağmen davalının taşınmazın satışı yönünde faaliyette bulunduğu, satış için ilan verdiğinden üçüncü kişilere satışının ve devrin önlenmesi bakımından ihtiyadi tedbir talebinde bulunduğu, mahkemenin 26.02.2010 tarihli, … D. İş Esas, … Karar ile taşınmazın tapu kaydına HUMK.nun 104. ve müteakip maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiği, itiraz üzerine aynı mahkemenin 08.03.2010 tarihli kararı ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına hükmedildiği, aynı gün mahkemece, … Tapu Sicil Müdürlüğüne tedbirin kaldırılması yönünde müzekkere yazıldığı, Av. … tarafından müzekkerenin elden takipli olduğuna dair not düşüldüğü, 09.03.2010 tarihinde ihtiyati tedbirin terkini işlemi yapıldığı görülmektedir.
Dosya kapsamı ile, birleşen davanın davacısı …’in dava konusu ettiği taşınmazda mülkiyet hakkı bulunmayıp, iptal ve tescil isteme hakkı olmadığı açıktır. O halde, birleşen davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacı …’in öteki temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Asıl davaya gelince, yukarıda açıklandığı şekilde bozma nedenine göre, davalı Nurten bakımından davanın kabulü gerekeceği usuli kazanılmış hakkın bir gereğidir.
Ancak, çekişme konusu taşınmazın son kayıt malikleri olan … ve …’nun yolsuz tescile konu olduğunu bilmeden taşınmazı iyi niyetle satın aldıklarının anlaşılması halinde bu edinimlerinin korunacağı da kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle “kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda, dava konusu taşınmazın üzerinde 26.02.2010 tarihinde tesis edilen ihtiyati tedbirin davalı …’in talebi üzerine 08.03.2010 tarihinde aynı mahkemenin kararı ile kaldırılmasına karar verildiği, 09.03.2010 tarihinde ihtiyati tedbirin tapu kaydından saat 09.17 de terkin edildiği, satıştan önce, satıcı ve alıcının taşınmazın sicil kaydında tedbiri bildikleri ve tedbiri gören alıcı adaylarının tedbirin mahiyeti ve nedenini öğrenmemelerinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dava konusu taşınmazın aynı gün saat 11.54’te vekil eliyle dahili davalılar … ve …’na satış suretiyle temlik edildiği, ayrıca, davalı …’in anılan temlikten kısa bir süre önce 01.03.2010 tarihinde, … ayrı kişiye satım yetkisini içeren vekaletname verdiği, vekil kılınan kişilerden birinin kayıt maliki dahili davalıların yakın akrabası ve şirket ortakları olan … olduğu da görülmektedir.
Belirlenen bu olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte gözetildiğinde, dahili davalıların edinimlerinin iyi niyetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca; asıl davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, usulü kazanılmış hak da gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Asıl davanın davacıları ile davalı …’in (birleşen davanın davacısının) bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ” denildiği görülmüştür.
Bozma üzerine dosya … Asliye Hukuk Mahkemesine … esas nosuna kaydedilerek bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile, … Mahallesinde kain … ada … nolu parselin davalılar … ve … adına olan tapusunun iptali ile davacı … adına tapuya tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay … Hukuk Dairesince onandığı, karar düzeltme talebininde reddedildiği ve son verilen kararın kesinleştiği görülmüştür.
Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporu 15/11/2011 tarihli olup raporun sonuç kısmında davacının 750.000 USD nin sadece 400.000 USD sinin kendisine verildiğini ispatlayamadığını, bu durumda sözleşmeye aykırı davrananın davacı olduğunun fesih şartlarının oluşmadığını, şimdiye kadar ödenen 182.884,11 USD nin mahsubu ile davalıya 783.115,89 USD borcunun bulunduğu görüşünün bildirildiği, ilk ek raporda kök raporda ısrar edildiği, ikinci ek raporda davacının 750.000 USD sadece 400.000 USD aldığını, davalının kalan miktarı ödemediğini, davacının 400.000 USD ye karşılık davalıya 182.884,11 USD geri ödediğini, geriye kalan davacı borcunun 217.115,89 USD olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Rapora itiraz edilmesi üzerine mahkemece yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulduğu görülmüş, 23/7/2013 tarihli rapor incelendiğinde, davacıya 400.000 USD ödendiğini, 31/03/2009 tarihli 250.000 TL’lik çek bedeli karşılığı yapılan ödemenin USD karşılığının 147.180,03 USD olup dava ile ilgili kabul edilmemesi halinde davacının kalan borcunun 367.800 USD si asıl alacak geri kalanı faiz olmak üzere toplam 415.133,61 USD olduğunu, söz konusu çek ödemesinin dava ile ilgili kabul edilmesi halinde ise 220.619,97 TL asıl alacak, geri kalanı faiz olmak üzere davacının kalan borcunun toplam 257.137,90 USD olacağını, teminat amacıyla devredilen taşınmazın … tarafından … ve …’na satıldığının bu nedenle 20/08/2008 tarihli protokolün fesih şartlarının oluştuğunun davalının elinde bulunan bonoların iptali gerektiğinin bildirdiği görülmüştür.
Mahkemece daha önce alınan iki raporun çelişkili olması ve hüküm kurmaya yeterli olmaması nedeniyle ,dosyanın resen tespit edilen iki finans uzmanı ve bir de hukukçu bilirkişiye tevdi suretiyle dava dilekçesi ve ıslah dilekçesindeki talepler tek tek değerlendirilerek , tüm dosya kapsamına göre takdiri mahkemeye ait olmak üzere; Davacı tarafın 750.000 USD para karşılığında 60 ay vadeli her biri 16.100 USD senet ile karşı tarafa 966.000 USD ödemeyi kabul ettiği, davacı tarafça kendisine 400.000 USD verildiğinin iddia edildiği, ( … tarafından ödeme tarihleri dosyada mevcuttur) davacı tarafın senet ödemelerinden ilk ödemeyi ikinci senet ile 14/09/2008 ve ikinci ödemeyi üçüncü senet ile ödemesini 14/10/2008 tarihlerinde yaptığı , ayrıca 31/03/2009 tarihinde 250.000 TL bedelli çekin borcuna karşılık davalıya devrettiğini, ( İş Bankası yazı cevabına göre çek bedeli 01/04/2009 tarihinde davalıya ödendiğinden bu tarihteki … Bankası efektif satış kuru karşılığı USD bedeli tespit edilerek ) belirtmesi nedeniyle, bu ödemeler dikkate alınarak, ( takdiri mahkemeye ait olmak üzere protokol doğrultusunda 60 ay vadeli ödemeye ait faiz oranı bilirkişi heyetince bulunarak ) 400.000 USD nin bir kısmının yukarıdaki şekilde ödendiği iddiasına göre davacının davalıya ne kadar borcunun bulunduğu, hangi senetlerin bedelsiz kaldığı, yine davalı tarafça senetlerin bir kısmı esas alınarak … İcra Müdürlüğüne … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığı da dikkate alınarak bu dosyadan dolayı davacının borçlu olduğu ( yada borçlu olmadığı ) miktarların bilirkişi heyetince gerekçeli ve denetime elverişli olarak dava ve ıslah dilekçesinde bütün talepler tek tek irdelenerek değerlendirilmesinin istenilmiştir.
31/10/2018 tarihli rapor incelendiğinde, davacının 750.000 USD değil 400.000 USD aldığı karşılığında 60 adet senet verdiği, senetlerden 14/10/2008 ve 14/11/2008 ödeme günlü iki adet senet karşılığında toplam 32.200 USD ödendiği yine aynı borca mahsup edilmek üzere 250.000 TL lik çek bedelinin 01/04/2009 tarihinde davalıya ödendiği, davacının almış olduğu 400.000 USD ye karşılık gelen senetlerin bilirkişi tarafından tablo halinde gösterildiği bunların sıralı halde 14/09/2008 tarihinden başlayıp 14/9/2010 tarihinde biten toplam 25 adet senede karşılık geldiği ayrıca 25.senet olan 14/09/2010 tarihli senedin tamamına değil 13.600 USD lik kısmını kapsadığının belirtildiği, davacı tarafından yapılan ödemelerle ilgili olarak değerlendirme kısmında ise 250.000 TL lik çekin 31/03/2009 tarihinde ödenmesi nedeniyle o tarihteki kurunu 1.6787 olduğu dikkate alınarak karşılığının 148.924,76 USD olduğu, ayrıca davacının ödediği 14/10/2008, 14/11/2008 tarihli senetler nedeniyle 32.200 USD olmak üzere toplam ödemenin 181.124,76 USD olduğunun raporda belirtildiği 400.000 USD den davacının ödediği 181.124,76 USD nin mahsubu ile davacının ödeyeceği ana paranın 218.875,24 USD olduğunu, kalan kısma ise ( davacı yanın kısmi ifa olan 400.000 USD yi kabul ederek fesih tarihi olan 01/03/2010 tarihine kadar ödenmeyen tutarlar için temerrüt faizi ödemesi gerektiği
belirtilerek) USD cinsinden 36.299,24 TL faiz ödemesi gerektiğini böylelikle faizle birlikte davacının ödeyeceği rakamın 255.174,48 USD olduğunu belirterek ,fesihten önce ödeme nedeniyle bedelsiz kalan senetlerin tek tek bilirkişi sıraladığı yine, kalan borcunun bilirkişi tarafından belirlenerek bunun dışında borçlu olmadığı senetlerden dolayı bilirkişi heyetince senetlerin tek tek sıralandığı ( bilirkişi heyetince bu kapsamda 14/09/2013 tarihli senet de yazılmış ise de, bu tarihli bir senet olmadığı en son senet tarihinin 14/08/2013 olduğu mahkememizce tespit edilmiştir ) görülmüştür.
Taraflar arasında düzenlenen protokole göre davalı … Bankasından kredi kullanmak suretiyle alacağı 750.000 USD yi davacıya vermesi gerekirken bu paradan 400.000 USD nin davacıya ödendiği geri kalanın davacıya ödenmediği, davalı tarafça protokolde 750.000 USD nin tamamının davacı tarafça teslim alındığı ibaresi bulunduğu iddia edilmiş ise de, protokolde açıkça … Bankasından alınacak 750.000 USD nin davacıya verileceği yazılı olup, banka yazı cevabından açıkça bu miktarının tamamının değil 400.000 USD nin davacıya ödendiğinin bildirilmesi nedeniyle paranın tamamının davacıya ödendiğine yönelik davalı iddiasına değer verilmemiştir. Davacı taraf almayı umduğu 750.000 USD yi 60 ay vadeli senetler karşılığında 966.000 USD yi ödemeyi üstlenmiştir. Ayrıca kendisine ait olmayan gayrimenkulü de davalının eşine teminat amaçlı geçirmiştir. Daha sonra taşınmaz maliki olan dava dışı kişi tarafından davalı ve eşi adına tapu iptal tescil davası açılmış, Yargıtay bozmasına göre tapu iptal tescil davasının kabulü gerektiği Yargıtay bozmasından sonra davalılarca gayrimenkulün devrinin üçüncü kişilere yapıldığı anlaşılmış yargılamalar sonunda tapu iptal tescil kararı verilerek karar kesinleşmiştir. Davalı tarafından 750.000 USD nin tamamının davacıya ödenmemesi ayrıca gayrimenkulün mülkiyetinin üçüncü şahıslara devrinin yapılması nedeniyle davacının sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu sonucuna varılmıştır. Davacı taraf dava dilekçesi ile birlikte fesih yaptığını bildirmesi nedeniyle fesih tarihi 01/03/2010 dur. Davacı taraf dava dilekçesinde ve sunmuş olduğu ıslah dilekçesinde , borçlu olduğu miktarının tespiti, borçlu olmadığı miktarının tespiti, temerrüte düşmediğinin tespiti, fesihte haklı olduğunun tespiti, bedelsiz kalan bonoların belirlenerek iptali, USD ‘nin çevrileceği kur tarihinin fesih tarihi olan 01/03/2010 olarak belirlenmesi gibi taleplerde bulunmaktadır. Davacı tarafın temerrüte düşmediğinin tespiti ile ilgili talebi yönünden değerlendirme yapıldığında dava tarihi ve fesih tarihi 01/03/2010 olup, bu tarihten önce davalı tarafça davacının temerrüte düşürülmediği, davalı tarafça başlatılan … İcra Müdürlüğünün … nolu icra dosyasında takip tarihinin dava tarihinden sonra 03/06/2010 olduğu görüldüğünden davacı taraf bu davadan önce temerrüte düşmediğinden davacı tarafın temerrüt faizi ödemesi gerekmediği sonucuna varılmıştır. Sonuç itibariyle davacı davalıdan 400.000 USD almış bunun karşılığında iki adet senet bedeli 32.200 USD ayrıca 250.000 TL lik çek karşılığı 148.924,76 USD olmak üzere 181.124,76 USD sini ödemiştir. Geriye kalan borcu 218.875,24 USD dir. Davacının yapmış olduğu 181.124,76 USD ödeme nedeniyle bu ödeme miktarına denk gelen senetler 14/09/2008 , 14/10/2008, 14/11/2008 , 14/12/2008 , 14/01/2009, 14/02/2009, 14/03/2009, 14/04/2009, 14/05/2009, 14/06/2009 ,14/07/2009 vadeli senetler ile ayrıca 14/08/2009 vadeli senet yönünden ise bu senedin 4.024,76 USD lik kısmının bedelsiz kaldığı bu senetler toplamı olan 181.124,76 USD nedeniyle ( ödemelerden dolayı ) davacının davalıya borçlu olmadığı anlaşılmıştır.
Davacının davalıya borçlu olduğu 218.875,24 USD nedeniyle davacının keşidecisi … , lehtarı … olan 14/08/2009 vadeli senetten dolayı 12.075,24 USD , keşidecisi … , lehtarı … olan her biri 16.100 USD bedelli olan 14/09/2009 vadeli 14/10/2009 vadeli, 14/11/2009 vadeli , 14/12/2009 vadeli , 14/01/2010 vadeli , 14/02/2010 vadeli , 14/03/2010 vadeli , 14/04/2010 vadeli , 14/05/2010 vadeli,. 14/06/2010 vadeli , 14/07/2010 vadeli , 14/08/2010 vadeli senetler ile , 14/09/2010 vadeli senet yönünden ise 13.600 USD bedelli senetler yönüden davacının borcunun devam ettiğini anlaşılmaktadır.
966.000 USD – 400.000 USD = 566.000 USD açısından davacının borçlu bulunmadığı anlaşıldığından, davacının fesihten sonra; keşidecisi … , lehtarı … olan 14/09/2010 vadeli senetten dolayı 2.500 USD ile her biri 16.100,00 USD bedelli olan 14/10/2010, 14/11/2010 , 14/12/2010, 14/01/2011, 14/02/2011, 14/03/2011, 14/04/2011, 14/05/2011, 14/06/2011, 14/07/2011,14/08/2011, 14/09/2011, 14/10/2011, 14/11/2011, 14/12/2011, 14/01/2012, 14/02/2012, 14/03/2012, 14/04/2012, 14/05/2012, 14/06/2012, 14/07/2012, 14/08/2012, 14/09/2012, 14/10/2012, 14/11/2012, 14/12/2012, 14/01/2013, 14/02/2013, 14/03/2013, 14/04/2013, 14/05/2013, 14/06/2013, 14/07/2013, 14/08/2013 vadeli senetlerden dolayı toplam 566.000 USD yönünden davacının davalıya borçlu olmadığını (Bu senetterden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığı) anlaşılmıştır.
Bu kapsamda aşağıdaki şekilde karar verilmiş davacının fazlaya ilişkin talepleri ile USD nin çevrilecek kur tarihinin belirlenmesine yönelik talebi ise aşağıdaki şekilde reddedilmiştir. (566.000 USD yönünden davacı vekili lehine vekalet ücreti takdir edilmiş , davacı taraf ödemelerden sonra kalan borcunun 201.015,89 USD olduğunu iddia etmesine rağmen mahkememizce bu rakam 218.875,24 USD olarak hesaplandığından aradaki fark miktarı 17.859,35 USD üzerinden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmiştir, )
HÜKÜM : Yukarıda izah edilen sebep ve gerekçelere göre;
Davacının davasının kısmen kabulü ile;
1-Davacının davalıdan almış olduğu 400.000 USD ye karşılık dava tarihi itibariyle yapmış olduğu ödemeler toplamı olan 181.124,76 USD nin mahsubu ile kalan borcunun dava tarihi itibariyle 218.875,24 USD olduğunun tespitine,
2-Dava tarihi olan 01/03/2010 tarihi itibariyle sözleşmenin davacı tarafça haklı olarak feshedildiğini ve dava tarihinden önce davacının temerrüte düşürülmediğinin tespitine,
3-Davacının yapmış olduğu 181.124,76 USD ödeme nedeniyle ( fesihten önce ) keşidecisi … , Lehtarı … olan , her biri 16.100 USD bedelli olan 14/09/2008 , 14/10/2008, 14/11/2008 , 14/12/2008 , 14/01/2009, 14/02/2009, 14/03/2009, 14/04/2009, 14/05/2009, 14/06/2009 ,14/07/2009 vadeli senetlerin ve ayrıca 14/08/2009 vadeli senet yönünden ise bu senedin 4.024,76 USD lik kısmının bedelsiz kaldığı bu senetler toplamı olan 181.124,76 USD nedeniyle ( ödemelerden dolayı ) davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
4-Davacının davalıya borçlu olduğu 218.875,24 USD nedeniyle davacının keşidecisi … , lehtarı … olan 14/08/2009 vadeli senetten dolayı 12.075,24 USD , keşidecisi … , lehtarı … olan her biri 16.100 USD bedelli olan 14/09/2009 vadeli 14/10/2009 vadeli, 14/11/2009 vadeli , 14/12/2009 vadeli , 14/01/2010 vadeli , 14/02/2010 vadeli , 14/03/2010 vadeli , 14/04/2010 vadeli , 14/05/2010 vadeli,. 14/06/2010 vadeli , 14/07/2010 vadeli , 14/08/2010 vadeli senetler ile , 14/09/2010 vadeli senet yönünden ise 13.600 USD bedelli senetler yönüden davacının borcunun devam ettiğinin tespitine,
5-Davacının fesihten sonra; keşidecisi … , lehtarı … olan 14/09/2010 vadeli senetten dolayı 2.500 USD ile her biri 16.100,00 USD bedelli olan 14/10/2010, 14/11/2010 , 14/12/2010, 14/01/2011, 14/02/2011, 14/03/2011, 14/04/2011, 14/05/2011, 14/06/2011, 14/07/2011,14/08/2011, 14/09/2011, 14/10/2011, 14/11/2011, 14/12/2011, 14/01/2012, 14/02/2012, 14/03/2012, 14/04/2012, 14/05/2012, 14/06/2012, 14/07/2012, 14/08/2012, 14/09/2012, 14/10/2012, 14/11/2012, 14/12/2012, 14/01/2013, 14/02/2013, 14/03/2013, 14/04/2013, 14/05/2013, 14/06/2013, 14/07/2013, 14/08/2013 vadeli senetlerden dolayı toplam 566.000 USD yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının (Bu senetterden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının ) tespitine,
6-Davacının fazla taleplerinin ve diğer tespit taleplerinin reddine,
7-Davacı vekille temsil edildiğinden 48.996,72 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı vekille temsil edildiğinden 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yatırılan (peşin ve ıslahla tamamlanan) 24.685,90 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan 6.926,90 TL yargılama giderinin kabul ve ret edilen oranlara göre takdir edilen 4.060,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
12-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın davacıya iadesine ,
13-Bu dava sebebiyle 59.851,04 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan (Davada :4.596,70 TL Islahda: 20.089,20 TL ) 24.685,90 TL nin mahsubu ile bakiye 35.165,14 TL nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/12/2018

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI
59.851,04 TL İ.H.
24.685,90 TL P.H.
35.165,14 TL B.İ.H.

DAVACI SARFI
19,90 TL İlk Masraf
6.650,00 TL Bilirkişi ücreti
257,00 TL Tebligat ve tezkere
6.926,90 TL